Nutuk/3. bölüm/Halit Bey'in Trabzon ve civarında teşkilât-ı milliyeye memur edilmesi
Efendiler, Trabzon’da bir iki zatın, pek hamiyetli ve muhterem olan Trabzon halkının hiç de ma’lumâtı taalluk etmediği halde, onlar namına, oradaki mevcudiyet-i milliyeyi şahıslarında temsile kalkıştıklarına ve bu yüzden tesebbüsât ve mukarrerât-ı milliyenin lüzumu gibi tatbik ve icrâ edilememekte olduğuna kani oldum. Trabzon’da vali bulunan Galip Bey namında bir zatın da menfî cereyânı tevlîde âmil olduğunu anladım. Buna binâen Trabzon civarında Torul’da bulunan ve henüz fiilen fırkasına kumandaya başlamamış bulunan Halit Bey’in Trabzon havalisinde teşkilât-ı milliyeye memur edilmesi muvâfık mütâlaa edildi ve Kolordu Kumandanı’na bu mütâlaa bildirildi. 20 Eylül 35’te alınan cevapta: “İngilizlere karşı ihfa edilen, Halit Bey’in mizacı iktizası, ihdâs etmesi muhtemel vaziyetlerin bu nazik zamanda belki ıslâhı mümkün olamaz” zemini üzerinde bazı mütâlaattan sonra, “Halit Bey haberim olmadan ma’rûzâtta bulunsa bile tervîc edilmemesi” bildiriliyordu (Vesika: 100).
Kâzım Karabekir Paşa’nın bu telgrafına verdiğimiz cevapta: İngiliz mahzurunun bizlerce mutasavver olmadığını ve şedîd ve kat’î hareketin mahzurlu görüldüğüne göre Trabzon’un ıslâhı neye ve ne gibi vasıtaya mütevakkıf ise onun doğrudan doğruya kendileri tarafından ittihâzını, 22 Eylül 335 tarihli bir şifre telgrafla, ricâ ettik (Vesika: 101).
Bizim, On Beşinci Kolordu Kumandanı’yla bu muhaberelerimiz tarihinde, Torul’dan Kaymakam Halit Bey de doğrudan doğruya bizimle muhabereye başladı. Kendisini cevapsız bırakmamak ve vaziyet hakkında tenvîr etmek maksadıyla mukabelede bulunduk.
On Beşinci Kolordu Kumandanı’nın, nev’ân-mâ bizim 22 Eylül 335 tarihli telgrafımıza cevap teşkil eden, 27 Eylül 335 tarihli bir şifre telgrafını aldık. Bunda halkı, evvelâ tenvîr ve irşad etmek vazifesini yaptıktan, temerrüd edenler görülürse, onları da lâyık oldukları muameleye ma’rûz bırakmaktan ibaret olan ve pek büyük tecrübelerle tahassul eden prensibini aynen Trabzon muhîtinde tatbik ettiğini beyandan ve Dokuzuncu Fırka Kumandanı Rüştü Bey’i, erkân-ı harbiyesiyle birlikte, Üçüncü Fırka Kumandanlığı vekâletiyle Trabzon’a gönderdiğini, Halit Bey’i Trabzon için münasip bulmadığını bildirdikten sonra “İngiliz telâkkisine gelince, âcizlerince mümkün olduğu müddetçe âşikâr ve maddî bir husûmetten ictinâbı tercih ederim” kanaati ifade olunuyordu (Vesika: 102). Buna verdiğim 29 Eylül 335 tarihli hususî ve şahsî cevâbımda şunları yazdım: “Trabzon vilâyeti efkâr-ı umumiyesi hakkında tamamen buraca da tenevvür edilmiştir. Trabzon merkezi müstesna olmak üzere bütün kaza ve livalarıyla muhabere edilmektedir. Merkezdeki hal dahi Vali’nin tevkif ve teb’îdinden sonra zâil olmuştur. (Vali’yi tevkif ve mahfûzen Erzurum’a gönderen, işaretim üzerine, Halit Bey’dir.) Rüştü Bey’in Üçüncü Fırka Kumandanlığı vekâletiyle Trabzon’a gönderilmesinde vârid-i hâtırım olan nikatı arz edeceğim.
Evvelâ, Vali’yi tevkif eden Halit Bey’dir. Birkaç gün sonra Rüştü Bey’in bu suretle gönderilmesi Halit Bey’in hareketini oradaki bedhâhâna karşı tenkit gibi olabilir. Saniyen, Halit Bey mühim vaziyetlerde, fırkasının başına geçmeğe müterakkıb iken, bugün geçirmekte olduğumuz mühim ve tarihî âvânda, diğer bir zatın yerine geldiğini görmekten müteessir olabilir. Bu tertipten sarf-ı nazar buyurulmasını ricâ ederim. Maahaza kolordunuzun hususât-ı askeriyesine müdahale etmek istemem (Vesika: 103).
Kâzım Karabekir Paşa’nın verdiği 2 Teşrinievvel 335 tarihli uzun cevapta: Bu muamelenin Halit Bey’in mürâcaatı üzerine olduğunu ve kendisine vaziyeti lâyıkıyle anlatmak için Erzurum’a davet edildiğini bildirdi (Vesika: 104). Halbuki 1 Teşrinievvel 1919 tarihinde Üçüncü Fırka Emir Zâbiti Mülâzım-ı evvel Tarık imzasıyla, Seryaverim Cevat Abbas Bey’e gelen hususî bir şifrenin nihayet cümleleri şöyle idi:
Ahîren Kumandan Bey, Üçüncü Fırka kumanda vaziyet-i hâzırasının tebdilini, kolordudan talep etti. Şayet kolordu bu teklifi kabul ve icrâ etmezse bilâ-emir fiilen kumandaya ibtidâr eyleyeceğini ve karar-ı sâbık vechile kolordudan ayrılarak Kongre’yi re’sen âmir tanıyacağını arz eylerim. Paşa Hazretlerini lüzumu vechile tenvîr buyurunuz efendim (Vesika: 105).
Bu tarihten on beş gün sonra idi, Kâzım Karabekir Paşa’dan 17 Teşrinievvel 335 tarihli şu telgrafı aldım:
Mıntıka-i âcizîde arzu-yı millînin temîn ve tatbiki için son noktaya kadar askerlikten ve silsile-i merâtibden ayrılmamak cihetini, âtinin zabt ü rabtı için dahi elzem görüyorum. Cür’etle basiretin mezc edilmediği yerlerde ve işlerde, netice pek parlak da olsa, tez elden ma’kûs ve mahkûm olduğu emsaliyle sâbittir. Bilhassa, İngiliz, Fransız mümessillerinin bulunduğu Trabzon muhîtinde silsile-i merâtibin rana görülmesine ve pek basiretkâr harekete ihtiyaç, fevkalâdedir. Maa’t-teessüf verdiğim sarîh talimata rağmen Halit Bey’in bizzat ve kıyafet-i askeriyesiyle, Vali’yi tevkif ettiği garabeti, dile destan olmuştur. (Halit Bey’i bu harekete sevk edenin kim olduğunu arz etmiştim.) İntihâbât meselesinde de bu suretle ibrâz-ı faaliyet ederse, kendi haklarında İngilizlerce vâki olan demarşın tekerrürü ve müşkil vaziyetin tahassulü, gayr-i kabil-i ictinâb olur. (İntihabat meselesinin tesrî’ ve arzu-yı millîye mutabık temîni için Halit Bey’e ve sâir icap eden birçok zevâta, sarf-ı himmet ve gayret eylemeleri bilhassa ricâ edilmişti. Bir de, İngiliz demarşının gayr-i kabil-i ictinâb ne gibi bir vaziyet vücuda getirebileceğini, kendi vaziyetimi göz önüne getirerek bir türlü anlayamamış olduğumu itiraf edeyim.) Bunun için mîr-i mûmâileyh ile muhabere edilmeyerek arzu-yı âlilerinin tatbikinde delâlet-i âcizânemi istirham eylerim. Mûmâileyhin vaziyet-i zâtîyesi her türlü davadan berî ise herhangi bir mıntıkadan mebus intihâbı hakkındaki fikr-i samilerinin iş’ârı maruzdur.
Bu telgrafa 19 Teşrinievvel 335 tarihinde sadece şu cevâbı verdim:
Halit Bey’in meb’ûs olmak veya olmamak hususundaki temâyülâtını bilemediğimden bu bâbda beyan-ı mütâlaa edemeyeceğim efendim.
Efendiler, Ferit Paşa Kabinesi’nin sukutuna kadar geçen günler zarfında karşılaştığımız mesâil mütenevvidir. Mevâni ve müşkilât az değildi. Bunların kâffesini ta’dâd ve izaha kalkışmak heyet-i aliyyenizi çok yorabilir. Bu sebeple, bu safhayı ikmâl edeceğini tasavvur ettiğim bazı noktalara yalnız, temas etmekle iktifâ edeceğim.
Ali Galip’in tavsiyesi üzerine, hükümet-i merkeziyece Dersim mutasarrıflığına tayin edildiği anlaşılan ve Sivas’a muvâsalat eden Osman Nuri Bey, 8 Eylül’de Sivas’ta alıkonuldu.
Cereyân-ı millî aleyhinde, harekât-ı hainânede bulunduğu tahakkuk eden Ankara Valisi Muhittin Paşa, maksad-ı mahsusla devre çıkmış idi. 13 Eylül’de Çorum’da bulunuyordu. Muhittin Paşa’nın derdestiyle mahfûzen Sivas’a sevki Ankara’da Kolordu Kumandanı’na ve Samsun’da Beşinci Kafkas Fırkası Kumandanı’na emir verildi. Muhittin Paşa mevkûfen Sivas’a getirilmiştir. Kendisiyle bizzat görüştüm. Nasâyih ve ihtarat-ı lâzimede bulunduktan sonra sinnine hürmeten Samsun üzerinden İstanbul’a gönderdim. Çorum Mutasarrıfı Samih Fethi Bey de üç dört gün sonra hususî tarzda Sivas’a davet olundu.
Harekât-ı milliyeye muhalefetleri anlaşılan Niğde Mutasarrıfı, Muhasebecisi ve Komiseri’nin tahte’l-hıfz Sivas’a sevkleri 16 Eylül’de Niğde’de Fırka Kumandanlığı’na emrolundu.