Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Rahipler İçin Altın Madeni Olan "Günah Çıkarma" Ayini, Ahlakın Gerçek İlkelerini Yıkmıştır

İnsanlara bir kötülük yapıldığında, bu kötülüğü yapanın Allah'tan af ve bağışlama istemesi, onu bağışlarla yatıştırması, Allah'a kurbanlar sunması gerektiğini milletlere ilk kez söyleyen kimse, ahlakın gerçek ilkelerini açık olarak yıkmıştır. Bu fikirlere göre, insanlar; haksız olmak, kötü olmak izninin yeryüzünün krallarından alındığı gibi, göklerin tanrısından da alınabildiğini ve hiç olmazsa, yapılabilen kötülüğün affının sağlanabileceğini sanırlar.

Ahlak, yeryüzü sakinlerinin ilişkileri, ihtiyaçları, sürekli çıkarları üzerine kurulmuştur. İnsanlarla Allah arasındaki ilişki ya hiç bilinmez, ya da hayalidir. Din, Allah'ı insanlarla birleştirerek, insanları birbirleriyle birleştiren bağları açık bir şekilde zayıflattı ya da yıktı. Yaratıklarına yapılan bütün tecavüzleri affetmek hakkına sahip olduğu varsayılan, her şeye gücü yeten zata ödenen uygun bir tazminatla, insanlar birbirlerine, cezasız kalarak zarar vereceklerini sanırlar.

Haksızlıkları, kötülük edenleri, gasp ve yağmacıları, ihanetleri, topluma yapılabilecek saldırı ve tecavüzleri affetmek hakkına sahip bir zatın varlığına ikna etmek kadar, kötü insanları tatmin edecek ve bunlara cinayet işleme cesareti verecek, bu dünyada hiçbir şey var mıdır?1 Görüyoruz ki, bu kötü fikirlerden cesaret alan en kötü adamlar, en büyük cinayetlere girişirler ve ilahi af ve bağışlamayı niyaz ederek, bu cinayetleri onardıklarına inanırlar. Dünyada hiçbir şeye yaramayan samimi bir pişmanlık karşısında, Allah'ın gazabının yatıştığını bir rahip söyler söylemez, canilerin vicdanı huzura ve rahata erişir. Bunlar kabahatlerinin tazmini, günahlarının kefareti olarak, eşkıyalıklarının, hırsızlıklarının ve kötülüklerinin ürünlerini, kârlarını, Allah'ın göstericileriyle bölüşmeye razı olurlarsa, bu rahip, bu hoca, bu haham, onları, yani canileri, soyguncuları, tanrısallık adına teselli eder.

Dine eklenmiş bir ahlak, ister istemez dinin altındadır, dine tabidir. Bir sofunun gözünde, Allah'ın, yaratıklarının önünde bulunması gerekir. Allah'a itaat etmek, insanlara itaat etmekten erdemlidir ve üstündür. Göklerin mutlak hükümdarının çıkarı, cılız fanilerin çıkarından öncedir ve ona üstün gelmelidir. Ancak Allah'ın çıkarları, açıkça Allah'ın göstericilerinin, Allah'ın nazırları olan ruhanilerin, rahiplerin, hocaların, hahamların, ahuntların çıkarlarıdır. Bunun sonucudur ki, bütün dinlerde rahipler, ruhaniler, kabul etmeye ve uygulamaya yalnız Allah'ın sahip olduğu görevler işlerine gelmediği zaman, Allah'ın çıkarı ya da Allah'ın şan ve büyüklüğü bahanesiyle, insani ahlak görevlerinden insanları affetmek hakkına sahiptirler. Öte yandan, cinayetleri affetmek gücüne sahip olan zatın, cinayet işlenmesini emretmek hakkına da sahip olması gerekmez mi?2

1 Ünlü şaki Çakırcalı, çok mümin ve sofuydu. Yolcuları, köyleri her soydukça ve soyulanlardan direnenleri her katlettikçe, hep yanında bulunan imamının arkasında avanesiyle birlikte namaz kılar ve işlediği cinayetlerin affını Allah'tan sağladığına tümüyle inanmış ve rahatlamış olarak, lanetli sanatına devam ederdi. Bir İranlı şair,

[Farsça metin]

der. Bizim edebiyatı müceddidimiz Şinasi Efendi de,

Nuri rahmet neye güldürmeye ruhi siyehim
"Tanrının mağfiretinden de büyük mü günehim?"

demektedir. Kadirikül olan ve günahları, ne kadar zalimce olursa olsun affetmek elinde olan bir Allah'a inanmak, görülüyor ki, ahlakı bozmak konusunda en müthiş ve güçlü bir etken olmaktadır. Dini ahlakın ne derece çürük olduğu açıktır. Bu nedenle J.M. Guyau gibi gerçek bilginler metafizik yaptırım ve zorunluluktan arınmış bir ahlakın kurulmasına çaba göstermişlerdir. Bu bilginin zorunluluğu ve yaptırımı olmayan bir ahlak özeti demek olan Esquisse d'une morale sans obligation ni sanction adlı kitabıyla Irreligion de l'Avenir adlı kitabı okunmalıdır ve bu iki eserin çevirisine ve basımına ilgi gösterilmelidir.
Bunlardan ikincisinin, yani "Zorunluluğu ve yaptırımı olmayan bir ahlakın özeti"nin tarafımızdan çevirisi yapılmış ve Milli Eğitim Bakanlığı'nca yakında basımı yapılacaktır. (İkinci basım kenar notu.)
2 Mme Roland siyasetgâha, yani kafası yere düşürülmek üzere "giyotin"e götürülürken, O Liberté que de crimes out été conmis á ton nom, yani, "Ey özgürlük! senin adına ne kadar cinayet işlendi!" diye bağırmıştı. Din adına işlenen cinayetler ise, özgürlük adına işlenen cinayetlerden yüz binlerce kez çoktur. Engizisyon başkanı Torquemada'nın diri diri ateşe attırıp yaktığı insanların sayısı 80 bini geçmiştir. 1808'de Napolyon Bonaparte tarafından kapatılıncaya kadar, önce bağnazlıkla, sonra mutlak hükümdarlıkların siyasi çıkarları endişesiyle, bu mahkemeler işlemişlerdir. Yüz binlerce insanı inanç zayıflığıyla suçlamış ve diri diri ateşte yakmışlardır. (A.C.)