Efendiler, bu garip hikâyeden sonra, vakayii tekrar bıraktığımız noktadan takibe başlayalım:
Cemal Paşa, bizim 5 Teşrinisani 335 tarihli şifremizin bir noktasını anlayamamış, Bâbıâli merkezinden çektiği kısa bir şifre ile şu suretle istîzâh ediyordu: “(Dahiliye Nâzırı’nın şüphe celp edebilecek tarzdaki muamelelerine nazar-ı dikkatinizi celbe lüzum görürüz.) fıkrasından maksat ne olduğu anlaşılamadı. Burasının acilen, muvazzahan iş’ârı!” (Vesika: 190).
Bu kısa istîzâha verdiğimiz cevap biraz uzundur. Sıkılmazsanız, aynen arz edeyim:
Şifre
|
Sivas, 12. XI.335
|
C: 8. X1.335 tarih ve 8084 numara.
Dahiliye Nâzırı Paşa Hazretlerinin şüphe ilham eden ef’âl ve harekâtından vârid-i hâtır olanlar, ber-vech-i âti arz olunur:
1– Ankara gibi bazı vilâyetlerde, rüesâ-yı memûrîn-i mülkiyeyi telgraf başına celp ederek Ferit Paşa Kabinesi aleyhinde harekât-ı milliye esnasındaki icrâât müteşebbislerinin ahvâlini, ithâmâtın esbâbını, kanuna derece-i mutabakatini tehditkâr bir surette tahkik.
2– Uzun müddet esir-i firaş iken tifodan vefat eden Tokat Mutasarrıfı’nın esbâb-ı irtihalinin esrarengiz bir vaka telâkki ederek Sivas vilâyetinden şifre ile sorulması...
3– Adliye Nâzırı ile birlikte, Balıkesir cephesinden gelen heyet-i milliye ile hafî mülâkatları esnasında Adliye Nâzırı’nın harekât-ı milliye rüesâsı aleyhinde icrââta imkân olup olmadığını, müşarünileyhin yanında mevzu-i bahis edebilmesi.
4– Hıyanet-i vataniyesi maddeten sâbit olan Sâbık Dahiliye Nâzırı Âdil Bey’in mahrem-i efkâr ve ef’âli bulunan Dahiliye Müsteşarı Keşfi Bey’in, nezaret deruhde buyrulduğu zaman, ilk icrâât-ı milliyetperverâne olmak üzere defedilmesi lâzım gelirken, elân muhafaza edilmesi ve bunun delâletiyle memûrîn-i mülkiye tebeddülâtının icrâ edilmesi.
Tâbiîdir ki bu müsteşarın tayin ettireceği memûrîn pek haklı olarak itimâd-ı millîye mazhar olamaz. Meselâ harekât-ı milliyenin bidayetinden nihayetine kadar bir vaz’-ı muhalefet almış ve nihayet ahali tarafından işten el çektirilmiş ve hasta olması cihetiyle o zaman tevkifi ve teb’îdi cihetine gidilmemiş olan Kayseri Mutasarrıf-ı Sâbıkı Ali Ulvi Bey, evsâf-ı idariyeden büsbütün mahrum ve aceze gürûhundan olmasına rağmen Burdur’a tayin buyrulmuştur.
Kezalik adem-i iktidarından ve Canik livası için gayr-i muvâfık görüldüğünden dolayı arzusunun inzimamıyla, vaktiyle İstanbul’a gönderilen Ethem Bey de Menteşe’ye tayin kılınmıştır. Aydın mutasarrıflığına da sâbık Niğde Mutasarrıfı olup Sivas’a getirilen Cavit Bey tayin olunmuştur. Bunlara rağmen, Konya Vali-i Sâbıkı hain-i vatan Cemal Bey’in adamı olan Antalya Mutasarrıfı, mükerrer mürâcaatlarımıza ve ahalinin feryâdlarına rağmen el'ân yerinde oturuyor.
5– Memûrîn müdüriyeti gibi en mühim makam, bir Ermeni elinde bulunduruluyor.
6– Matbûat müdüriyetinde, ajans vaziyetinde bir tebeddül görülmemektedir.
7– Memleketin mukadderâtını temîn edecek yegâne kuvvet, vahdet-i milliye olduğu ve bunu idâme eyleyecek de teşkilât-ı milliye bulunduğu malûmdur. Bu vahdet ve teşkilâtın, vatanı inkısâmdan kurtarmak, devlet ve milletin istiklâlini temînden ibaret olan gaye-i mukaddesesini bozmaya çalışanlar da İstanbul’daki erbâb-ı mefsedettir. Bunların men’-i mazarratı, ancak kavî ve ciddî bir inzibata mütevakkıftır. Bunun da başlıca çaresi, polis müdürünü namuslu, milliyetperver, muktedir, müteşebbis zevâttan intihap ve tayindir. Halbuki zât-ı samilerince de malûmdur ki bugünkü Polis Müdür-i Umumîsi, sakıt hain-i millet kabinenin ve tevâbiinin yegâne nigehbânıdır. Sait Molla’nın Mister Frew’a yazmış olduğu mektuplar münderecâtından anlaşıldığına göre de bu zat muhâliflere, yani millet düşmanı olanlara bugün bir melce ve penâh teşkil etmektedir. Amasya’da Salih Paşa Hazretleri de bunu tasdik buyurmuşlardı. Halbuki Dahiliye Nâzırı, memleket ve milletin mukadderâtını böyle bir şahsın elinde bırakmakta bir mahzur tasavvur etmiyor, belki faide görüyor demektir. Jandarma Kumandanı Kemal Paşa’nın ise, gerek âmâl-i milliye ve gerekse sizler için muzır bir şahıs olduğu muhakkak iken, elân makamında durması da Dahiliye Nezareti’nin hüsn-i niyetine mi atfedilmelidir?
Mustafa Kemal