Efendiler, Nazilli’ye giden Refet Paşa, Demirci Mehmet Efe’den kumandayı almaya lüzum ve bunda bir faide görmemiş veyahut kim bilir, belki de kumandaya vaz’-ı yed ettirilmemiş? Demirci Efe’nin maiyetinde erkân-ı harp gibi ifa-yı vazife etmeyi daha faydalı ve müreccah görmüş... Refet Paşa bunu bize bildirdi. Mahallî şerâiti yakından görmüş olan bir zatın kararını nakz etmek ekseriya müşkildir. Çünkü ya hakikaten Refet Paşa’nın gördüğü ve tercih ettiği gibi, Efe’nin kumandasını idâme etmekte ve ona muâvin olmakta faide vardı veyahut Refet Paşa o cephenin kumandasına li-sebebin mine’l-esbâb vaz’-ı yed edemiyordu. Her iki ihtimale göre de behemehâl kumandayı al diye emir vermek bî-sûd olurdu.
Asıl garabet, bundan sonra görüldü. Bir müddet sonra Refet Paşa, Nazilli’den gaybûbet etti. Birkaç gün sonra Balıkesir’de olduğunu, birtakım ecnebi zâbitlerle münasebete girip girmemesini bizden sorması vesilesiyle anladık.
22 Kânunuevvel 335 tarihinde verdiğimiz cevapta: “Teşkilât-ı milliyeye mensup olanların, bilhassa Heyet-i Temsiliye’ye dahil âza tanınmış olmak haysiyetiyle kendisinin, hiçbir suretle temasını arzu etmediğimizi bildirdik.” Refet Paşa, tekrar gaybûbet etti. Nihayet bir gün Bursa’dan, Refet imzalı kısa bir telgraf aldık: “İstanbul üzerinden Bursa’ya geldim.”
Bu telgrafın bir türlü mânasını anlamıyordum. Refet Paşa’nın İstanbul ile ne münasebeti vardı? Bir de “Nazilli-Balıkesir-Bursa” yolu İstanbul’dan mı geçer? Bu muammayı bir türlü halledemedim. Nihayet mesele anlaşıldı.
Refet Paşa, Nazilli’yi terk ettikten ve Balıkesir’de Kâzım Paşa’ya uğradıktan sonra Bandırma’ya inmiş, oradan da bir Fransız torpidosuyla İstanbul’a gitmiş, orada bazı rüfekasıyla görüşmüş, ba’dehu Bursa’ya avdet eylemiş...
Efendiler, bu muammayı hâlâ, halledemiyorum. Bunda beni mazur göreceğinizi ümit ederim.
Refet Bey’in, bir İngiliz gemisiyle Samsun’a gelen Salâhattin Bey tarafından tebdil edildiği ve aynı gemi ile Refet Bey’in İstanbul’a avdeti talep olunduğu ve bunun üzerine, gitmeyip istifa eylediği ve İstanbul hükümetinin benim ile beraber kendisinin derdestiyle İstanbul’a i’zamımıza ta’mîmen emir verdiği malûmunuzdur. Bu kadar çok ma’lumâtla bir mechûlü halledememek, cebir bilenlerce pek de mazur görülmezse de benim, bu noktada izhâr-ı acz eylediğimi itiraf ederim. vâkıâ, Ferit Paşa Kabinesi yerine Ali Rıza Paşa Kabinesi kaim olmuştu. Fakat yeni kabinenin vesâit-i istihbâriye ve icraiyesinin evvelkinin aynı olduğu malûmunuzdur.
Efendiler, Refet Paşa’nın bu hafif hareketi, Aydın ve Salihli cephelerinde muntazam ordunun teşkiline kadar, ciddî bir sevk ve idâre tesis edilememesine bâis oldu.