Nutuk/14. bölüm/Osmanlı Devleti'nin dünya nazarında hiçbir kıymeti kalmamıştı

Efendiler, vârisi olduğumuz Osmanlı Devleti’nin dünya nazarında hiçbir kıymeti, fazileti ve haysiyeti kalmamıştı; hukuk- ı beynelmilelden hariç tanınmış, adeta sahâbet ve vesayet altına alınmış bir mahiyette farz olunuyordu.

Maziye ait müsamahaların, hataların fâili biz olmadığımız halde, esasen asırların müterâkim hesâbâtı bizden sorulmamak lâzım gelirken, bu hususta da dünya ile karşı karşıya gelmek bize teveccüh etmişti. Millet ve memleketi hakikî istiklâl ve hâkimiyetine sahip kılmak için bu müşkilât ve fedakârlığı da iktihâm etmek bizim üzerimize tahmil olunmuştu. Ben, neticenin behemehâl müsbet olacağından emin idim. Türk milletinin mevcudiyeti için, istiklâli için, hâkimiyeti için behemehâl istihsal ve temîne mecbur olduğu esasların, cihanca tasdik olunacağına asla şüphe etmiyordum. Çünkü hakikatte bu esaslar, kuvvet ve liyakatle fiilen ve maddeten istihsal edilmiş idi. Konferans masasında talep ettiğimiz, zaten istihsal edilmiş olan hususâtın usûlen ifade ve tasdikinden başka bir şey değildi. Mutalebâtımız, sarîh ve tabii haklarımızdı. Bundan başka, hukukumuzu muhafaza ve temîn için kudretimiz de vardı. Kuvvetimiz de kâfi idi. En büyük kuvvetimiz, en şâyân-ı emniyet mesnedimiz, hâkimiyet-i milliyemizi idrâk etmiş ve onu bi’l-fiil halkın eline vermiş ve halkın elinde tutâbileceğimizi fiilen isbât eylemiş olduğumuz idi.

İşte, bu mülâhazalara binâen, Konferans’ın cereyânını sükûnetle takip ediyor ve gösterdiği ma’kûs vaziyetlere lüzumundan ziyade ehemmiyet atfetmiyordum.