Lozan Konferansı ictimâ-i umumîsi 21 Teşrinisani 338-922 tarihinde vuku bulmuştur. Bu konferansta Türkiye Devleti’ni İsmet Paşa Hazretleri temsil etti. Trabzon Mebusu Hasan Bey ve Sinop Mebusu Rıza Nur Bey, İsmet Paşa’nın riyâsetindeki heyet-i murahhasayı teşkil ediyordu.
Heyet-i murahhasamız, Teşrinisani 338-922 ibtidâlarında, Lozan’a gitmek üzere Ankara’dan müfarekat etti.
Efendiler, iki devirden ibaret olup sekiz ay devam eden Lozan Konferansı ve neticesi dünyanın malûmu bulunan bir keyfiyettir.
Bir müddet, Ankara’da, Lozan Konferansı müzâkerâtını takip ettim. Müzakereler hararetli, münakaşalı cereyân ediyordu. Türk hukukunu tasdik eder müsbet netâyic görülmüyordu. Ben, bunu, pek tabii buluyordum. Çünkü Lozan sulh masasında mevzu-i bahis edilen mesâil, üç, dört senelik yeni devreye ait ve münhasır kalmıyordu. Asırlık hesaplar rüyet olunuyordu. Bu kadar eski, bu kadar karışık, bu kadar mülevves hesapların içinden çıkmak, elbette, o kadar basit ve kolay olmayacaktı.
Efendiler, malûmdur ki yeni Türk Devleti’nin istihlâf ettiği Osmanlı Devleti uhûd-ı atika namı altında birtakım kapitülasyonların zebûnu idi. Hıristiyan anâsır birçok imtiyâzlara ve istisnaiyetlere mâlik bulunuyordu. Osmanlı Devleti, Osmanlı memleketlerinde bulunan ecnebilere hakk-ı kazasını tatbik edemezdi, Osmanlı tebaasından aldığı vergiyi ecnebilerden almaktan memnû bulunuyordu. Devletin hayatını kemiren, kendi dahilindeki anâsır hakkında tedâbîr almaktan men’ edilirdi.
Osmanlı Devleti, kendisini tesis eden unsur-ı aslînin, Türk milletinin insanca yaşamasını temîn edecek esbâba da tevessülden men’ edilmişti. Memleketi imar edemez, şimendifer yaptıramaz, hatta mektep yaptırmakta serbest değildi. Bu gibi ahvâlde derhal ecânib müdahale ederdi.
Osmanlı hükümdarları ve mukarribleri, debdebe ve dârât içinde hayatlarını temîn için memleket ve milletin bütün menâbi-i servetini kuruttuktan başka, milletin her türlü menâfiini hasretmek ve devletin haysiyet ve şerefini feda eylemek suretiyle birçok istikrazlar yapmışlardı. O kadar ki devlet bu istikrazların faizlerini ödeyemeyecek hale gelmiş, cihan nazarında müflis addolunmuştu.