Nutuk/11. bölüm/Londra Konferansı'ndan dönen Hariciye Vekili Bekir Sami Bey'in imzaladığı mukavelenameler

Muhterem Efendiler, İkinci İnönü zaferinden sonra, Londra ’ya gitmiş olan heyet-i murahhasamız avdet etti. Konferansın müsbet bir neticeye iktirân etmemiş olduğu malûmunuzdur. Fakat Heyet-i Murahhasa Reisi ve Hariciye Vekili Bekir Sami Bey, kendiliğinden İngiltere, Fransa ve İtalya ricâl-i siyasiyesi ile temas ve mükâlemelerde bulunarak ayrı ayrı her biriyle birtakım mukavelenameler imzalamış bulunuyordu.

Bekir Sami Bey’in, İngiltere ile imzaladığı bir mukavele mûcibince, yedimizde bulunan bi’l-cümle İngiliz üserasını iade edecektik. Buna mukabil İngilizler de bize, esirlerimizi iade edeceklerdi. Yalnız Türk esirleri meyânında Ermenilere ve İngiliz üserasına zulüm veya su-i muamele etmiş olduğu iddia edilenler istisna edilecekti.

Hükümetimiz, bi’t-tabi böyle bir mukaveleyi tasvip ve tasdik edemezdi. Çünkü böyle bir mukaveleyi tasvip etmek Türk tebaasının Türkiye dahilindeki harekâtı üzerinde, ecnebi hükümetinin bir nev’î hakk-ı kazasını tasdik etmek olurdu.

Bu mukaveleyi tasdik etmemekle beraber, İngilizler bazı Türk üserasını serbest bıraktıklarından biz de bi’l-mukabele elimizde bulunan İngiliz üserasından bir kısmını serbest bıraktık.

Bi’l-âhire 23 Teşrinievvel 337-921 tarihinde, Hilâl-i Ahmer Reis-i Sanisi Hamit Bey’le İstanbul’da İngiliz komiseri arasında hâsıl olan itilâf üzerine, Malta’da bulunan bi’l-cümle Türk mevkûfîni ile nezdimizde bulunan bi’l-cümle İngiliz mevkûfîninin mübadelesi kararlaştırılarak tatbik edilmiştir.

Efendiler, Bekir Sami Bey, resmî müzâkerât ve mükâlemat haricinde sırf şahsî olarak da Lloyd George ile bir mülâkatta bulunmuş, beynlerinde, söylenen sözler stenografiye edilmiş, bu zabıt imza da edilmiş. Bekir Sami Bey’in yedinde bulunan nüshanın muhteviyâtına muttali edildiğimi der-hatır etmiyorum. Son zamanda Hariciye Vekâleti vasıtasıyla Bekir Sami Bey’den bu nüshayı talep ettirdim ise de Vekâlet’e gönderdiği bir mektupta, ol zaman bu nüsha tercümelerinin bana gösterildiğini, gerek aslının ve gerek tercümelerinin Hariciye Vekâleti’nden infisâlinde ait olduğu dosyasında bırakıldığını bildirmiştir. Dosyalarda bu vesika bulunamamıştır. Ve Hariciye’de kimse bu vesikadan ve muhteviyâtından ma’lumâttar bulunmuyor. Ben de arz ettiğim gibi hiçbir vakit haberdâr edildiğimi tahattur etmiyorum.

Efendiler, Bekir Sami Bey’le Fransız Başvekili Mösyö Briand arasında da 11 Mart 921 tarihli bir mukavele imza edilmiştir. Bu mukaveleye nazaran Fransa ile hükümet-i milliye arasında muhâsamâta nihayet verilecek. Fransızlar, müsellah çeteleri, biz de mücahitlerimizi silâhtan tecrit edeceğiz... Kuvâ-yı zabıtamıza Fransız zâbitleri idhâl olunacak... Fransızlarca teşkil olunan zabıta, muhafaza edilecek... Fransa’nın tahliye edeceği yerlerle, Mamuretü’l-âziz, Diyarbekir ve Sivas vilâyetlerinin inkişaf-ı iktisadîsi için yapılacak teşebbüsâtta hakk-ı rüçhan ve Ergani maden imtiyâzı da Fransızlara verilecek... ilh.

Hükümetimizce, bu mukavelenin de adem-i kabulü esbâbını ta’dâda hacet yoktur zannederim.

Bekir Sami Bey, İtalya Hariciye Nâzırı bulunan Kont Sforza ile de 12 Mart 37-921’de bir mukavele imza etmiş... Buna nazaran, İtalya’nın İzmir ve Trakya’nın bize iadesi zımnındaki metâlibimizi konferans nezdinde tervîc etmesine mukabil, biz de İtalya Devleti’ne Antalya, Burdur, Muğla, Isparta sancaklarıyla Afyonkarahisar, Kütahya, Aydın ve Konya sancaklarının bi’l-âhire tayin edilecek aksâmında teşebbüsât-ı iktisadiye için hakk-ı rüçhan verecektik. Bundan başka, işbu menâtıkta Türk hükümeti veya Türk sermayesi tarafından yapılmayacak olan iktisadî işlerin İtalyan sermayesine verilmesi ve Ereğli madenlerinin bir İtalyan-Türk şirketine devri kabul edilmekte idi.

Bi’t-tabi bu mukavele de hükümetimizce redden başka bir muameleye ma’rûz kalamazdı.

Efendiler, İtilâf Devletleri’nin, Londra’ya tesis-i sulh için gönderdiğimiz Heyet-i Murahhasamız Reisi Bekir Sami Bey’e imza ettirdikleri mukaveleler muhteviyâtı, Sevr projesini müteakib beynlerinde akdettikleri “Accord tripartite” tesmiye olunan ve Anadolu’yu menâtık-ı nüfûza taksim eden itilâfnameyi, başka namlar altında, hükümet-i milliyemize kabul ettirmek maksadına ma’tûf olduğu pek âşikârdır. İtilâf ricâl-i siyasiyesi bu maksatlarını, Bekir Sami Bey’e kabul ettirmeye muvaffak da olmuşlardır. Bekir Sami Bey’in Londra’da konferans müzâkerâtından ziyade münferit mükâlemelerle meşgûl edildiği anlaşılıyor. Hükümet-i milliye prensipleriyle, Hariciye Vekili olan zatın takip ettiği meslek arasındaki tefâvüt, maa’t-teessüf gayr-i kabil-i izahtır.

Bekir Sami Bey, bu itilâfnamelerle, Ankara’ya avdet ettiği zaman, fevkalâde nazar-ı dikkat ve istigrabımı mûcib olduğunu itiraf etmeliyim. Bekir Sami Bey, vaz’-ı imza eylediği mukavelenameler muhteviyâtının menâfi-i âliye-i memlekete mutabık olduğu kanaatini izhâr ve bunu Meclis’te dahi müdafaa ve isbât edebileceğini iddia ediyordu. Kanaatinde isabet, iddiasında mantık olmadığına şüphe yoktu. Mütâlaalarının Meclis’te mazhar-ı tasvip olamayacağından başka Hariciye Vekâleti’nden ıskat edileceği de muhakkaktı. Fakat Meclis’i, mesâil-i siyasiye müzakere ve münakaşatına boğmayı o günlerin şerâitine muvâfık görmediğimden, Bekir Sami Bey’e isabetsizliğini bizzat söyleyerek Hariciye Vekâleti’nden çekilmesini teklif ettim. Bekir Sami Bey, bu teklifimi kabul ederek istifanamesini verdi.

Fakat, Bekir Sami Bey, heyet-i murahhasa riyâseti vazifesiyle, Avrupa’daki seyahati esnasında yaptığı muhtelif temasların kendisinde hâsıl ettiği intıbââta göre, İtilâf Devletleri’yle prensiplerimiz dahilinde anlaşmak imkânı bulunduğu kanaatinde ısrar ediyordu. Ve kendisinin bu anlaşmaları temîne medâr olabileceğini dermeyan ediyordu. Bunun üzerine kendisine şu hususî mektubu yazdım:

19.5.337
Amasya Mebusu Bekir Sami Beyefendi’ye

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin şimdiye kadar muhtelif vesile ve vasıtalarla bütün âleme ilân edilmiş olan prensipleri malûm-ı âliniz olup bu prensiplerin hutût-ı esasiyesi şu kısa cümle ile kabil-i ifadedir: “Ma’lûm olan hudûd-ı milliyemiz dahilinde memleketimizin tamamiyetini ve milletin istiklâl-i tâmmını temîn etmek.” Heyet-i murahhasa riyâseti vazifesiyle vuku bulan son seyahat ve temaslarınızın sizde hâsıl ettiği tesirât ve intıbââta nazaran Hükûmat-ı İtilâfiye’nin mevzu prensiplerimizi ihlâl etmeksizin memleketimizle anlaşmaya mütemayil oldukları kanaatinde bulunduğunuz anlaşılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Müteliflerin bu temâyülâtına delâlet edecek ciddî ve samimî âsâr ve netâyici henüz görememektedir. Bu bâbdaki tahminatınızın tahakkukuna imkân bahş olacak bir zemin bulmanız mümkün olduğu takdirde, bu neticenin Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti tarafından memnuniyetle kabul edilebileceğini temîn eylerim efendim.

Mustafa Kemal

Bekir Sami Bey, bundan sonra tekrar Avrupa’ya gitti. Bu seyahatinden de bir faide hâsıl olmadı. Yalnız, Ankara’da Mösyö Franklin Bouillon ile cereyân eden müzâkerât, Bekir Sami Bey’in Paris’te bazı teşebbüsât ile işkâl edilmekte olduğu anlaşılması üzerine, hükümetçe Bekir Sami Bey’in bir vazife-i resmiyesi olmadığının ajansla ilânı zarurî görülmüştür.

Bekir Sami Bey, ikinci defa Avrupa’da bulunduğu sırada, bana bazı iş’âratta bulunduğu gibi avdetinde de bir rapor vermişti. Gerek iş’âratında ve gerek raporunda tesâdüf edilen bazı mütâlaalar, maa’t-teessüf Bekir Sami Bey’in, Türk milletinin takip ettiğimiz emel ve mefkûresini, tamamen ihata etmiş ve o daire dahilinde hareket eylemekte bulunmuş olduğunda şüphe ve tereddüdü mâni mahiyette değildi. Bekir Sami Bey, Avrupa’da aldığı tesirât ve intibâât göre beyan-ı mütâlaa ediyordu.

12 Ağustos 337 tarihli bir şifre telgrafnamesinde, bizim siyasetimizi tenkit ettikten sonra diyordu ki: “Henüz fırsat elde iken âkılâne bir siyaset takibi, memleketi düştüğü girdab- ı azîmden kurtarabilir. Vukuât tamamıyla tetkik edilerek selâmet-i memleket namına bir hatt-ı hareket elzemdir. Aksi takdirde, tarih ve millet nazarında mes’ûliyetten hiçbirimiz kurtulamayız.

Saadet-i millet ve selâmet-i İslâmiyet namına musîb bir hatt-ı hareketin ittihâz ve bir an evvel tebliğ buyurulmasını ricâ eylerim”.