Tâmât/Gördüm
Dün yâr-ı safâ-fezâyı gördüm
Bir mâili hoş câr içinde
Gûyâ ki Venüs bihâr içinde
Tenhâ duruyordu bir çemende
Yer yer görünürdü gamlı hande
Sevdâlar içinde bir dehende
Ezvâk hazîn hazîn gelirdi
Lebrîz-i neş’at idi dudaklar
Âteş saçıyordu gül yanaklar
Âgûşuna zülfünü saçardı
Gâhî de cemâlini açardı
Gönlüm de o dilbere kaçardı
Âgûşuna dek takarrüb ettim
Agûşunu hâb-gâh ettim
Simâsına bir nigâh ettim
Rûyûnda safâ ıyân olurdu
Ârızları gülsitân olurdu
Reşk-âver-i hâverân olurdu
Ettikçe sabâ kulûbu tehzîz
Ettikçe o dil-rübâ tebessüm
Gûyâ ki eder safâ tebessüm
Bir mihr-i safâ-meâldir o
Hûrîlere bir misâldir o
Bir hârika-i cemâldir o
Terketmiş idi cihânı ol dem
Mahbûbe-i âsmân-ı enver
Ol şûh-ı vefâ vü nâz-perver
Bir lemze-i elvedâ etti
Kâşâne-i ihticâba gitti
Heyhât dilin safâsı bitti