Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Ahret Hayatı İnanışının Avutuculuğu Gerçeğe Aykırıdır; Avutucu Olsa Bile, Bundan İnanışın Doğruluğunun Çıkarılması Gerekmez

Ancak denilecek ki; ruhun sonsuzluğuna inanış, bu dünyada çoğu kez pek mutsuz olan kimseler için avutucu değil midir? Bu bir kuruntu ve hayal olsa da, tatlı ve hoş değil midir? İnsan için ölümden sonra yaşamak ve yeryüzünde kendisine verilmesinden sakınılan bir mutluluğa birkaç gün erişmek, bir nimet değil midir? Zavallı faniler! Bu şekilde, arzularınızdan, gerçeğin ölçüsünü imal ediyorsunuz! Çünkü siz hep yaşamak ve daha çok mutlu olmak istersiniz. Bu istekten hemen, hep yaşayacağınızı ve bilinmeyen bir dünyada, size çoğu kez sıkıntılar nasip eden bir dünyadan daha mutlu olacağınız sonucunu çıkarıyorsunuz. O halde, büyük çoğunluğunuz için zevk ve hazlarınızdan çok zorluk ve sıkıntıları gerektiren bu dünyayı, tasalanmadan terk etmeye razı olunuz. Bütün yaratıklar gibi sizin de kalıcı olmamanızı isteyen talihin iradesine katlanınız. "Ancak ben ne olacağım?" diye bana soruyorsunuz. Ey insan! Milyonlarca yıl önce ne idiysen, o olacaksın; o zaman "bilmem ne" idin; her an bile, yine o zaman olduğun bu "bilmem ne" olmaya karar ver. Haberin olmaksızın, bu biçiminle çıkmış olduğun kâinat evine yeniden gir ve seni çevreleyen öteki bütün yaratıklar gibi, serzenişte bulunmadan, geç...

Din fikrinin mutsuzlara sonsuz teselli sunduğu, bize aralıksız yinelenir; ruhun sonsuzluğu ve daha mutlu bir yaşam düşüncesinin insanın kalbini yüceltmeye ve kuvvet vermeye, yeryüzü üzerinde sakıncasını gördüğü zorluklara karşı cesaret vermeye, gayrete getirmeye çok yaradığını iddia ederler. "Materyalizm ise, tersine, insanı dört ayaklı hayvan mertebesine koyan, onurunu yok eden, cesaretini kıran, gelecek olarak korkunç ve bu dünyada sıkıntıya düşer düşmez intihara yöneltmeye yetenekli bir yokluktan başka şey göstermeyen hüzün verici bir sistemden başka bir şey değildir" derler. Din imamlarının büyük sanatı, soğuk ve sıcak üzerine üflemektir; üzmek, avutmak, korkutmak ve cesaretlendirmektir.

İlahiyatçıların efsanelerine göre, öteki dünyanın mutluluk ve işkence ülkeleri vardır. İnsanın mutluluk ülkesine gitmeyi hak etmesi kadar güç bir şey yoktur; ezeli acı ve sıkıntılarının lokması olan bedbahtlar için, Allah'ın hazırladığı azap ülkesinde, yani cehennemde bir makam elde etmekten daha kolay bir şey yoktur. Ahret hayatı fikrini pek okşayıcı ve tatlı bulanlar, unutuyorlar mı ki, yine kendi açıklamalarına göre, insanların çoğunluğu için bu ahret hayatının işkence ve cezalar getirmesi gerekir. Tümüyle yok olma fikri; işkenceler ve diş gıcırdatmalarıyla birleştirilen varlığın sonsuzluğu fikrine, sonsuz işkence hayatı fikrine, sonsuz kere yeğlenmez mi? Daima var olmamak korkusu, hiç var olmamış olmak korkusundan daha etkili midir? Artık var olmamak (hayatı terk etmek) korkusu, ancak bir ahret hayatı inanışı içindeki hayalgücü için, yalnızca bu hayalgücü için gerçek bir acıdır.

Ey Hıristiyan din imamları! Diyorsunuz ki; "Daha mutlu bir hayat fikri hoştur, güzeldir; bu dünyadaki yaşayıştan daha mutlu, daha sağlam bir yaşayış istemeyen kimse olmadığı kabul edilir." Ancak cennet cazipse, kabul edersiniz ki, cehennem de korkunçtur. Cennete layık olmak çok güç, cehenneme layık olmak ise pek kolaydır. Cennete giden yolun dar, zahmetli ve zor bir yol; cehenneme giden yolun ise geniş bir yol olduğunu söylemiyor musunuz? Allah'ın güzidelerinin sayısının pek az ve azap çektirenlerin sayısının pek çok olduğunu hep söylemiyor musunuz? Kurtuluşa erişmek için Tanrınızın az sayıda kimseye ihsan ettiği merhameti ve bağışlaması gerekmiyor mu? Pekâlâ, size diyeceğim ki; bu fikirler hiçbir şekilde avutucu değildir. Size derim ki; hayvanların sonları, azap çektirilen insanların sonlarından daha çok arzuya değer görünür. Size derim ki; bu dünyada beni ezici korkulardan kurtaran görüş, bana, kendi elindeki bağışlayıcılığını ancak sevgililerine veren ve bütün diğer insanların kendilerini sonsuz cezalara müstahak kılmalarına izin veren bir Allah fikrinin beni içinde bıraktığı kuşku ve tereddütten daha hoş, daha iç açıcı gelir. Tereddütler ve insanı üzüntü ve bezginliğe düşürücü korkularla bir arada olan gerçekleşmesi imkânsız kuşkuları, huzur rahatlığı ve güvenlik veren belli bir düzene, belli bir bilim ve düşünce manzumesine tercih ettirecek, aşırı dini heyecandan ya da delilikten başka bir şey yoktur.