Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali/Şehitlerin Bağnazlıkları, Peygamberlerin Hep Çıkara Dayanan Çabaları, Dinin Doğruluğunu Asla Kanıtlamaz

Bir din için ölmek, o dinin gerçek ya da tanrısal olduğunu kanıtlamaz. Olsa olsa, bu dinin gerçek ya da tanrısal varsayıldığını kanıtlar. Bir coşkunun etkisi altında ölmek, dini bağnazlığın yaşam sevgisinden daha güçlü olmasından başka bir şeyi kanıtlamaz. Bir sahtekâr, bazen yiğitçe ölebilir. O zaman, bilinen deyimle, zaruretten fazilet yapar.

En şiddetli muamelelere uğramak tehlikesini göze alan misyonerlerin inanışlarını ifade etmek ve yaymak konusunda gösterdiği onurlu cesaret ve gönüllü çabaya, insan çoğu kez şaşırır ve duygulanır. İnsanların esenliğine bu bağlılıktan, bildirmiş oldukları din lehinde kanıtlar çıkarırlar. Ancak, bu gönüllülük, ancak görünüştedir. Tehlikeyi göze almayan kimse hiçbir şeye erişemez. Bir peygamber, inanışıyla talihini denemek ister; bilir ki, sermayesini sürdürmek mutluluğuna erişirse, kendisini yol gösterici olarak kabul edenlerin mutlak hâkimi olacaktır; onların özenlerinin konusu olacağından emindir. Her durumda, her şeye erişeceğine, hiçbir eksiği bulunmayacağına inanıyor olması kesindir. Dünyayı dolaştıkları görülen birçok din vaizlerinin, misyonerlerin, peygamberlerin çabalarını, yararlı ve güzel şeyleri sevmelerini özendiren gerçek etkenler, gerçek nedenler, işte bunlardır. Başarı ve zafer kazandıkları durumda elde edecekleri bu sınırsız hâkimiyet ve nimetlerin iştahıdır.

Bir görüş için ölmek, bu görüşün doğruluğunu ve iyiliğini kanıtlamaz. Nitekim bir savaşta ölmek, çıkarı için bu kadar insanın kendilerini boğazlatmak deliliğinde bulundukları hükümdarın savaş ilan ederken ve uygularken haklı olduğunu kanıtlamaz. Cennet fikriyle sarhoş olmuş bir şehitin cesaretinde, doğaüstü hiçbir şey yoktur. Gerçekten şan fikriyle, ya da savaştan kaçma rezaleti korkusuyla savaş meydanında ayağına sağlam olan bir savaşçının cesaretinde de olağanüstü hiçbir şey yoktur. Hafif ateş üzerinde yakıldığı sırada şarkı söyleyen bir "Iroquois"1 ile, acımasız kıyıcısını, zorbasını ızgara üzerinde aşağılayan şehit St. Laurent arasında ne fark görülür?

Yeni bir dinin yayıcıları, vaizleri helâk olur. Çünkü, en güçlü değillerdir. Peygamberler, genellikle sonucunu önceden gördükleri tehlikeli bir sanat icra ederler. Cesurca ölmeleri, ne ilkelerinin doğruluğunu kanıtlar, ne de samimiyetlerini. Nitekim, bir açgözlünün ya da bir haydutun kanlı ölümü, toplumun huzurunu bozmakta bunların haklı olduğunu ya da bunu yapmaya yetkili olduğuna inandığını kanıtlamaz. Misyonerlik mesleği hırs için, hep gönül avcılığı ve halkın sırtından yaşamak için uygulanmıştır. Bu yararlar, kendilerini kuşatan tehlikeleri unutturmaya yetmiştir.

1 Les Grands. Laos'ta yaşayan Pean-rouge yerlilerinin altı grubuna, Avrupalılar tarafından verilen genel addır.