Biz, hakikat-i vaziyetin, umumun zan ve telâkkisi gibi olmadığına tamamen kani bulunuyorduk. Fakat İstanbul’un, çare-i halâs için vuku bulan itilâf ve mülâkat tekliflerini efkâr-ı umumiyeyi tatmîne medâr olacak şerâiti ihzâr etmeden reddetmeyi muvâfık bulmadık. Onun için, bilhassa İzzet ve Salih Paşaların dahil bulunacağı bir heyetle Bilecik’te mülâkatı tensîb ettik. Bu zevâtla görüştükten sonra, âmmenin bütün zan ve telâkkisinin esassız olduğunun anlaşılacağına şüphem yok idi. Bir de her ne olursa olsun, efkâr-ı umumiyece, işaret ettiğim evsâfta tanınmış bu zevâtın, İstanbul’da hükümet teşkil etmesinin maksad-ı millî için ne kadar muzır olduğu meydanda idi. Binâenaleyh, mülâkattan sonra da kendilerinin avdetine müsaade etmemek lüzumu bence tabii idi. İşte bu mülâhazata binâen, İzzet Paşa heyetiyle Bilecik’te mülâkat kararlaştırıldı. Mülâkat, 2 Kânunuevvel’de değil, fakat 5 Kânunuevvel’de vuku buldu.
Efendiler, bu mülâkata intizâr ederken, o güne kadar cephede ve Ankara’da cereyân eden hâdisâtı hulasaten arz edeyim:
Efendiler, hatırlarsınız ki İzzet Paşa’nın memur-ı mahsusunun İnebolu üzerinden İstanbul’a hareket ettirildiği 8 Teşrinisani 336 günü, Fuat Paşa’nın Moskova Sefareti, İsmet ve Refet Paşaların da Garp Cephesi’ne memuriyetleri takarrür ettirilmişti. İsmet Paşa, ertesi gün cepheye hareket etti. 10 Teşrinisani ’de vazifeye başladı.
O zamanlar Ethem Bey’in yakın arkadaşı bulunan bir zatın, 13 Teşrinisani 336 tarihli, Eskişehir’den bir şifre telgrafını aldım. Bu telgrafta deniliyordu ki:
Ethem Bey’in, Fuat Paşa Hazretleri refakatinde Rusya’ya gideceği şâyiası cephe muhîtinde ve geride bulunan ahali tarafından bir su-i fikre hamledilmektedir. Bu gibi zevâtın muhîtinizden uzaklaştırılması, zât-ı devletlerinin diktatörlük ilân edeceğiniz zehâbını tevlîd etmiştir...
Efendiler, fi’l-hakika Ethem ve biraderlerinin Türkiye’den uzaklaşmaları, Türkiye’nin ve kendilerinin menfaat ve selâmeti nokta-i nazarından muvâfık idi. Bu sebeple, Fuat Paşa’ya, arzu ederlerse, bunları da beraber alıp münasip surette tavzîf edebileceğini söylemiştim. Ethem Bey’in arkadaşı tarafından yazılan bu telgrafname müfâdının, yalnız arkadaşının mütâlaası ve hakikate mutabık olduğu elbette kabul edilemezdi. Çünkü ne cephenin ve ne de ahalinin, Ethem Bey’in Rusya’ya gönderilip gönderilmeyeceği meselesiyle alâkası yok idi. Bâ-husûs ben, diktatör olmak istiyorum fakat Ethem ve emsali manidir, onun için bu gibileri uzaklaştırıyorum, zehâbından bahsolunması büsbütün câlib-i nazar-ı dikkatim oldu.