Nutuk/7. bölüm/Harp cephelerinin vaziyeti

Efendiler, Meclis’in açıldığı ilk günlerde, muhtelif cephelerin ne halde olduklarını da hep beraber bir defa daha tahattur edelim:

1) İzmir Yunan cephesi:

Malûm-ı âlinizdir ki Yunanlılar İzmir’e çıktıkları zaman, orada, On Yedinci Kolordu Kumandanı olarak, karargâhıyla bizzat Nadir Paşa bulunuyordu. Kuvvet olarak, Kaymakam Hurrem Bey kumandasında Elli Altıncı Fırka’nın iki alayı vardı. Bu kuvvet, bilhassa, Kolordu Kumandanı’nın emriyle, mukavemet ettirilmeksizin, büyük hakaretler altında, Yunanlılara teslim edilmiştir. Bu fırkanın bir alayı (172. Alay) Ayvalık’ta bulunuyordu. Kumandanı Kaymakam Ali Bey idi (Afyonkarahisar Mebusu Miralay Ali Bey’dir).

Yunan ordusu daire-i işgalini tevsi ederken, Ayvalık’a da asker çıkardı. Ali Bey, bu Yunan kuvvetine karşı, 28 Mayıs 335’te muharebeye girişti. Bu tarihe kadar, Yunan kıtaatı hiçbir tarafta ateşle mukabele görmemişti. Bilakis, bazı şehir ve kasabalar ahalisi tedhîş edilmiş, hükümet-i merkeziyenin emirlerine tevfîkan, rüesâ-yı memûrîn başta olmak üzere, Yunan kıtaatını heyet-i mahsusalarla istikbâl eylemişlerdi. Ali Bey’in, Ayvalık mıntıkasında muharebe cephesi teşkil etmesi üzerine, tedricen Soma’da, Akhisar’da, Salihli’de millî cepheler teşekküle başlamıştı.

5 Haziran 335 senesi bidayetinden itibaren, Miralay Kâzım Bey (Meclis Reisi Kâzım Paşa Hazretleri), Balıkesir’deki Altmış Birinci Fırka’nın kumandasını, vekâleten deruhde eylemişti. Muahharen Ayvalık, Soma, Akhisar aksâmından mürekkeb Şimal Cephesi Kumandanlığı’nı ifa eylemişti. Fuat Paşa’nın, Garp Cephesi Kumandanlığı’na tayinini müteakib Kâzım Bey’e, Şimal Kolordusu Kumandanlığı makam ve salâhiyeti verildi. Aydın havalisinde, İzmir’in işgalini müteakib, asker ve ahaliden bazı vatanperverân, Yunanlılara karşı müdafaa ve ahaliyi teşvik ve müsellah millî teşkilât tesis etmek için çalışıyorlardı. Bu meyânda, İzmir’den tebdil-i nam ve kıyafet ederek o havaliye gitmiş olan Celâl Bey’in (İzmir Mebusu Celâl Bey’dir), gayret ve fedakârlığı şâyân-ı tezkârdır. 15/16 Haziran 335 gecesi, Ali Bey’in Ayvalık’tan gönderdiği kuvvetler, Bergama’daki Yunan kuvâ-yı işgaliyesini bir baskınla bertaraf etmişlerdi. Bu baskına, Balıkesir ve Bandırma’dan gönderilen kuvvetler de kısmen iştirak etmişti. Bu vaka üzerine, Yunanlılar, müteferrik ve zayıf müfrezelerini geri çekip toplamak lüzumunu hissettiler. Bu meyânda Nazilli’yi de tahliye eylediler. Bu sebeple, Aydın’da da hazırlıkta bulunurken, etraftan toplanan ahali kuvvetleri bunları tazyike başladı. Yunanlılarla ahali beyninde şiddetli bir müsaademe vuku buldu. Neticede, Yunanlılar, Aydın’ı da tahliye edip çekildiler.

Bu suretle, 335 senesi Haziran evâsıtında, Aydın cephesi de teşekkül etti. Bu mıntıkada bulunan Elli Yedinci Fırka’nın Kumandanı Miralay Mehmet Şefik Bey ve Fırka Topçu Kumandanı Binbaşı Hakkı Bey, alay kumandanlarından Binbaşı Hacı Şükrü Bey ve millî kuvvetlerin başında Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe vardı. Bi’n-netice, Demirci Mehmet Efe, vaziyete hâkim olarak Aydın Cephesi Kumandanlığı’nı şahsında takarrür ettirdi, bi’l-münâsebe arz etmiştim ki bi’l-âhire oraya gönderdiğim Miralay Refet Bey (Refet Paşa) dahi, Demirci Mehmet Efe’nin kumandanlığını kabul eylemiştir.

Efendiler, İzmir’in muhtelif cephelerinde teessüs eden ve tedricen zâbitân ve kıtaat-ı askeriye ile takviyeye çalışılan, millî cephelerin iaşeleri, esaslı olarak doğrudan doğruya o menâtık ahalisi tarafından temîn olunuyordu. Bunun için de geri mıntıkalarda, millî teşkilât yapılmıştı. Bu vazifenin, ahaliden hükümete intikali, Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin teşekkülünden sonra temîn olunabilmiştir.

2) Cenup Fransız cephesi:

a) Doğrudan doğruya Adana mıntıkasında, Fransız kıtaatına karşı, Mersin, Tarsus, Islahiye mıntıkalarında ve Silifke havalisinde millî kuvvetler teşekkül etmiş ve çok cesurâne faaliyete geçmişlerdi. Şarkî Adana mıntıkasında, Tufan Bey unvanıyla hareket eden Yüzbaşı Osman Bey’in kahramanlıkları kayda şâyândır. Millî müfrezeler; Mersin, Tarsus, Adana şehirlerinin medhallerine kadar tesis-i hâkimiyet ettiler. Pozantı’da Fransızları muhasara ve ricâta mecbur ettiler.

b) Maraş’ta, Ayıntap’ta, Urfa’da ciddî muharebat ve müsademât oldu. Neticede işgal kuvvetleri, buralardan çekilmeğe mecbur edildiler. Bu muvaffakiyetlerin ihrâzında başlıca âmil olan Kılıç Ali ve Ali Saip Beylerin isimlerini yâd etmeyi vazife addederim.

Fransız işgal mıntıkalarında ve cephelerinde millî kuvvetler, her gün daha esaslı bir surette taazzuv ediyorlardı. Millî kuvvetler, nizamiye kıtaatıyla da takviye olunmaya başlanmıştı. İşgal kuvvetleri, her taraftan sıkı ve şedâd bir surette tazyik ediliyordu.

Efendiler, bu vaziyet üzerine Fransızlar, Mayıs 336 ibtidâlarından itibaren bizimle temas ve müzakere aradılar. Evvelâ; Ankara ’ya İstanbul ’dan bir binbaşı ile bir sivil geldi. Bu zevât İstanbul’dan evvelâ Beyrut’a gitmişler; sâbık Van Mebusu Haydar Bey bunlara delâlet ediyordu. Bu mülâkat ve mükâlemâtımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Fakat Mayıs nihayetlerine doğru, Suriye Fevkalâde Komiseri namına hareket eden Mösyö Duquest namında bir zatın riyâsetinde, bir Fransız heyeti Ankara’ya geldi. Bu heyetle yirmi günlük bir mütareke yaptık. Bu muvakkat tatil-i muhâsamât ile biz, Adana mıntıkasının tahliyesine bir mukaddeme ihzârını istihdâf ediyorduk.

Efendiler, bu Fransız heyetiyle yaptığım yirmi günlük mütareke, Büyük Millet Meclisi’nde bazılarının itirazatına uğradı. Halbuki, benim bu mütarekeyi kabul etmekle temîn etmek istediğim noktalar şunlardı:

Evvelâ, Adana mıntıka ve cephelerinde bulunan ve kısmen askerle de takviye olunan millî kuvvetleri, sükûnetle tanzim ve tensîk etmek istiyordum. Millî kuvvetlerin bu fâsıla-i müsademâtta dağılmaları ihtimalini de nazar-ı dikkate alarak terk-i muhâsamât tebliğini de bazı tedâbîrle beraber emrettim. Bundan başka, Efendiler; mühim addettiğim siyasî bir faydayı da istihsal etmek istiyordum. Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti, henüz İtilâf Devletlerince bi’t-tabi tasdik edilmemişti. Bilakis, memleket ve milletin mukadderâtına müteallik mesâilde, İstanbul’da Ferit Paşa Hükümeti’yle münasebet ve muamelede bulunmakta idiler. Bu itibarla, Fransızların İstanbul Hükümeti’ni bir tarafa bırakıp Ankara’da bizimle müzakerede bulunmaları ve herhangi bir meselede itilâf eylemeleri, o gün için temîni mühim siyasî bir nokta idi. Bu mütareke müzakeresinde, hudûd-ı milliyemiz dahilinde olup Fransızlar tarafından taht-ı işgalde bulunan menâtıkın, kâmilen tahliyesini vâzıh ve kat’î olarak dermeyan ettim. Fransız murahhasları, bu hususta salâhiyet almak üzere Paris’e gitmek mecburiyetini ileri sürdüler. Yirmi günlük mütareke, nev’ân-mâ daha esaslı bir itilâf yapmak için salâhiyet istihsaline zaman bırakmak gibi telâkki edildi. Efendiler, bu müzakere ve mükâlemelerimizden bende hâsıl olan intıbâ, Fransızların Adana ve havalisini tahliye edecekleri merkezinde idi. Bu mütâlaa ve kanaatimi, Meclis’e ifade etmiştim. Gerçi Fransızlar, mütareke müddeti hitam bulmadan Zonguldak’ı işgal etmek suretiyle itilâfın yalnız Adana mıntıkasına ait olduğunu göstermek istemişlerse de biz bu hareketi mütarekenin feshini mûcib addettik. Fransızlarla anlaşmamız bir müddet teehhür etti.