Efendiler, aynı günde millete şu beyannameyi neşrettim:
İtilâf Devletleri’nin şimdiye kadar memleketimizi taksime yol bulmak için tevessül ettikleri muhtelif tedâbîr malûmdur. Evvelâ; Ferit Paşa ile bi’l-itilâf milleti müdafaasız bir halde ecnebi idâresine esir etmek ve memleketin muhtelif aksâm-ı mühimmesini galip devletler müstemlekâtına ilâve eylemek düşünülmüştü. Kuvâ-yı Milliye’nin müzaheret-i umumiye-i milliye ile müdafaa-i istiklâl hususunda gösterdiği azim ve metânet, bu tasavvuru alt üst etti. Saniyen; Kuvâ-yı Milliye’yi iğfal ve onun müsaadesiyle şarkta bir rüchân siyaseti takip etmek için Heyet-i Temsiliye’ye mürâcaat edildi. Heyet, milletin istiklâlini ve mülkün tamamiyetini temîn etmedikçe ve hususiyle işgal sahalarının tahliyesine teşebbüs olunmadıkça, hiçbir nev’î müzakereye yanaşmadı. Salisen: Kuvâ-yı Milliye ile tevhîd-i harekât eden hükümetlerin icrââtına müdahale etmek suretiyle vahdet-i milliyeyi sarsmak ve hainâne muhalefetleri teşvik ve tezyîd-i cür’ete sevk eylemek tarîki takip olundu. Vahdet-i milliyenin teşkil ettiği metânet ve tesanüd karşısında bu savletler de eridi. Rabian; mukadderât-ı memleket hakkında endişe-âver kararlar verildiğinden bahsolunmak suretiyle efkâr-ı umumiyenin tazyikine başlandı. Müdafaa-i namus ve memleket uğrunda her fedakârlığı göze almış olan millet-i Osmaniye’nin azim ve irâdesi önünde, bu tehdidât dahi faide vermedi. Nihayet bugün İstanbul’u cebren işgal etmek suretiyle Devlet-i Osmaniye’nin yedi yüz senelik hayat ve hâkimiyetine hitam verildi. Yani, bugün Türk milleti, kabiliyet-i medeniyesinin, hakk-ı hayat ve istiklâlinin ve bütün istikbâlinin müdafaasına davet edildi. Cihan-ı insaniyetin enzâr-ı istihsanı ve âlem-i İslâm’ın âmâl-i istihlâsı, makam-ı hilâfetin tesirât-ı ecnebiyeden tahlîsine ve istiklâl-i millînin mazi-i şevketimize lâyık bir iman ile müdafaa ve temînine mütevakkıftır. Giriştiğimiz istiklâl ve vatan mücahedesinde Cenâbı Hakk’ın avn ü inayeti bizimledir.
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Efendiler, aynı zamanda bütün âlem-i İslâm’a da tevcîh-i hitap edilerek tecavüz-i vâki bir beyannamede tafsil ve vesâit-i muhtelife ile ilân edildi.
Efendiler, hadise hakkında fazla ma’lumâta intizâr etmeksizin, telgrafçı Manastırlı Hamdi Efendi’nin verdiği ma’lumâttan ve bu ma’lumâtı teyid eden, kuvve-i işgaliye namına olan tebliğ muhteviyâtından, vaziyetin mahiyetini anlayarak lüzumlu ve müstacel gördüğüm tedbirleri, izah olunduğu vechile hemen işgal günü ittihâz ve tatbik ettim. İstanbul’un suret-i işgali ve tevkifat icrası hakkında muhtelif menbalardan mütebâyin ve mübâlâğalı surette ma’lumât gelmeye başladı. Biz de muhtelif vesâitle tahkikat icrasına devam ettik. İfa-yı vazife-i teşriiyeye imkân göremeyerek dağılan mebusların ve bazı zevâtın İstanbul’dan firâr ederek Ankara’ya teveccüh ettikleri anlaşıldı. Seyahatlerini teshîl için güzergâhlarında icap edenlere iktiza eden emirleri verdim.
Efendiler, 16 Mart’ta İstanbul’un işgali tahakkuk eder etmez ittihâz ettiğim tedâbîr meyânında daha birtakım tedbirler vardır ki onları Büyük Millet Meclisi’nin ilk küşâdında beyan etmiş olduğum için, burada tekrar tafsil etmedim Meselâ, Eskişehir ve Afyonkarahisarı’ndaki ecnebi kıtaatının silâhtan tecridi veya teb’îdi ve Geyve, Ulukışla civarlarında şimendifer hatlarının tahribi ve Anadolu’da bulunan ecnebi zâbitânının tevkifi ve sâire gibi tedâbîre ait tafsilâtı, Büyük Millet Meclisi’nin ilk zabıtnamesinde mütâlaa buyurmuşsunuzdur. Bu tedâbîr meyânında en mühimmini salâhiyet-i fevkalâdeyi hâiz bir meclisin Ankara’da ictimâını temîn husundaki vazife-i milliye ve vataniyemize ait karar ve bu kararın tatbiki teşkil eder.