Efendiler, teşkilât-ı milliyenin tanzim ve tensîki mühimdi. Bunun için tedâbîr-i mahsusa ittihâz edildi. İntihabat münasebetiyle husûl bulan bazı ihtilâfât-ı efkârın izâlesi esbâbına tevessül olundu.
Maraş’ta bazı Çerkes vatandaşlar, güya Maraş’ın umum Çerkesleri namına Cebel-i Bereket “Guvernör”ünün Maraş’a i’zâmını, Ayıntap’ta Fransız Askerî Kumandanı’ndan telgrafla talep eylemişlerdi. Buna müsaade eden Maraş Mutasarrıfı’na teessüf edildi. Maraş eşrâf ve mütehayyizânının, mûmâileyh Guvernör geldiği takdirde, istikbâl eylememeleri lüzumu bildirildi. Hükümet-i merkeziyenin de nazar-ı dikkati celp olundu.
Bolu havalisinde asayişsizlik gittikçe artıyordu. İzmit’te, Asım Bey’den sonra, Birinci Fırka Kumandanı olan Rüştü Bey’e bu hususta talimat verildi. Efendiler, 20 Teşrinisani 335 tarihinde İstanbul’daki teşkilâtımızdan Kara Vasıf ve Miralay Şevket Bey imzalarıyla gelen bir şifrede: “Gebze Kaymakamı’nın muhâlif olduğu ve bu kaymakamın, envâ-i fecâyie cür’et eden Yahya Kaptan’ın fenalıklarını örtmeye ve sâireye başlayarak Kuvâ-yı Milliye’ye leke sürmeye sâi olduğu” bildiriliyor ve Kaymakamın becayişi mevzu-i bahis ediliyordu (Vesika: 197).
Biz de bu mütâlaaya samimiyetle iştirak ederek meselenin Cemal Paşa vasıtasıyla temînini, cevâben bildirdik (Vesika: 198).
Efendiler, bu Yahya Kaptan meselesi, inkılâb safahatından mühim birine dahil ve çok mânidar olduğu için biraz tafsilât vermeyi münasip görüyorum. Şimdiye kadar verilen ma’lumâttan anlaşılmış olacağına şüphe yoktur ki muhtelit, memzûc, müşterek düşmanların tatbikine çalıştıkları plânın mühim bir noktası da dahil-i memlekette asayişsizlik olduğunu ve anâsır-ı Hıristiyaniye’ye tecavüzatta bulunulduğu keyfiyetini, fiilî ve maddî âsar ve hâdisât ile enzâr-ı cihanda isbâta ve bu ef’âl ve harekâtın Kuvâ-yı Milliye tarafından ika’ edildiğini iknaa ma’tûf idi. Bu hafî ve habîs maksadın temîni için de malûmumuz olduğu vechile bir takım çeteler teşkil ederek, bilhassa ahali-i Hıristiyaniye üzerine saldırmak ve bu çetelerin ika’ edecekleri cinâyâtı, teşkilât-ı milliyeye atfetmek yolunu takib ediyorlardı. Bu teşebbüsât, az çok memleketin her tarafında filiz vermeye başlamakla beraber, en mühim inkişaf ve faaliyet, İstanbul’a kurbiyeti itibarıyla Biga, Balıkesir ve bilhassa İzmit, Adapazarı, Bolu havalisinde nazar-ı dikkati câlib bir manzara arz ediyordu.
Biz bu hainâne ve fakat –itiraf olunmalıdır ki– çok mâhirâne teşebbüse mukabil, fevkalâde tedbir ve teşebbüs almak mecburiyetinde kaldık. Çünkü hükümet-i merkeziye, bütün bu düşman teşebbüslerini fi’l-hakika, Kuvâ-yı Milliye’ye atfediyor ve tenkîlleri için tedâbîr-i şedîde ittihâz edecek yerde muttasıl, Heyet-i Temsiliye’yi tahtie ve tazyik ederek, bu âmil-i fecâyi olan düşman çetelerinin faaliyetine hitam vermeyi bizden talep ediyordu. Maa’t-teessüf hükümet, bu fikir ve kanaatini İstanbul’daki teşkilâtımız rüesâsına da tamamıyla zerk ve telkine muvaffak olabilmişti. Efendiler, bizim bilhassa İstanbul’a yakın olan İzmit mıntakasında tatbikini düşündüğümüz tedbir, orada müsellah millî müfrezeler teşkil etmek ve o havalide şâyân-ı emniyet olan kumandan ve zâbitlerimizin, bu millî müfrezelere muâvenet ve müzahereti ile hain çeteleri takip ederek mazarrat ve vücûdlarını izâle eylemek idi.