Nutuk/3. bölüm/Trabzon'dan gelen teklif

Kerim Paşa merhumun Fuat Paşa’ya hitaben yazdığı ilk telgrafnâmesinde, İstanbul’dan zevât-ı âliyenin müdîrân-ı harekâtla taayyün edecek mahalde mülâkatlarından bahsolunduğunu görmüştük. Buna mümâsil, fakat ma’kûs yani dahilden İstanbul’a gitmek yolunda bir teklif de bundan daha evvel Trabzon’dan çıkmıştı. Bunu, müsaade buyurursanız biraz izah edeyim. Trabzon Valisi Galip Bey 18, 19 Eylül tarihlerinde devren Ardasa’da bulunuyordu. Kâzım Karabekir Paşa’nın Ardasa’ya gidip Vali ile görüşmesi mevzu-i bahis idi. Bu zemin üzerinde 19 Eylül’de telgraf başında Kâzım Karabekir Paşa ile görüştük. Vesile, 18 Eylül tarihli Trabzon’dan aldığım bir telgrafnâme idi. Kendisine aynen verdiğim bu telgrafnâmede “menâfi-i milliyeyi muhil olan 6 maddeyi kabul etmiyoruz. (Bu 6 madde İstanbul ile kat’-ı münasebete ait emirdir.) Ma’rûzâtımızın zât-ı şâhâneye iblâğı ciheti ise bir heyet-i seferiye ile temîn olunabilir kanaatindeyiz” denilmekte idi (Vesika: 114). Kâzım Karabekir Paşa, makine başında Trabzon Valisi ile görüşmüş, hulâsasını bildirdi. Vali sual tarzında birtakım mütâlaalar serd etmiş, Karabekir Paşa muvâfık cevaplar vermiş. Vali en nihayet “İstanbul’a bir heyet gönderilerek keyfiyetin hâk-i pâya arzını ve bu heyetle kendisinin gitmesini teklif etmiş ise de bizim vesâit-i muhtelife ile arz-ı keyfiyete tevessül ettiğimize göre, bu fikrinden nükûl etmiştir. Böyle bir heyetin gitmesi ve buna saray ahvâline vâkıf olan Gümüşhane Murahhası Zeki Bey’in de ilâvesi teklif edilmektedir” denilmekte idi (Vesika: 115).

Gariptir ki iki gün sonra yani 21 Eylül 335’te Torul’da Kaymakam Halit Bey’in gönderdiği bir şifrede de bu heyet meselesinden bahsediliyordu. Fazla evhâma dûçâr olan pâdişâhı, ecnebilerin ve Ferit Paşa’nın kucağına atmamak için Dersaadet’e mütenekkiren bir heyet i’zâmı muvâfık olacağı ve bu heyete murahhas Servet ve Zeki Beyler dahil edilirse memnunen kabul edecekleri Zeki Bey ifadesiyle bildiriliyordu (Vesika: 116). Halit Bey’e, 22 Eylül’de verdiğim cevapta; Zeki ve Servet Beylerden mürekkeb bir heyetin İstanbul’a gönderilmesi münasip olmadığını bildirdim. 24/25 Eylül tarihinde Halit Bey’den aldığım bir telgrafta, Trabzon muhalefetinin merkezini teşkil eden Trabzon Valisi Galip Bey’i, Kolordu ile Erzurum Valisi’nin davetini kabul edip Erzurum’a gitmediğinden, bi’z-zarure kuvve-i müsellaha ile mahfûzen bu gece (24/25 Eylül) Erzurum’a gönderdim” deniliyordu (Vesika: 117).

Efendiler, garip tesâdüf değil midir ki merhum Kerim Paşa’nın ilk tavassut telgrafı Trabzon Valisi’nin tevkif olunduğu gecenin ferdasında, Trabzon’da Vali ve Zeki ve Servet Beylerin ve bunların iğfali üzerine bazı zevâtın İstanbul ile kat’-ı rabıtayı ihlâl hususundaki teşebbüslerinin ve İstanbul’a bir heyet-i mütenekkire halinde gitmek hususundaki plânlarının dûçâr-ı akamet edildiği tahakkuk ettiği bir günde, yani 25 Eylül günü keşîde olunuyor ve bizi ancak 27/28 Eylül gecesi aramak lüzumu hissediliyor. Cereyân-ı muhhaberâttan anlaşıldığına göre Erzurum’a giden Vali Galip Bey, tekrar Kâzım Karabekir Paşa’ya, İstanbul’a bir heyet marifetiyle mürâcaattan bahsettiğine dair Paşa’nın 27 Eylül tarihli bir istîzân telgrafını alıyoruz. Buna 28 Eylül’de cevâben verilen telgrafnâmede, Kerim Paşa muhaberesi hulâsası mütâlaa olunduktan sonra, “Mevzu-i bahis mürâcaata lüzum görülüp görülmeyeceğinin iş’ârını ricâ ederiz. Lüzum görüldüğü takdirde Trabzon Valisi’nin, Dahiliye Nâzırı Âdil Bey’den, harekât-ı milliyemize muhalefet hususunda hiçbir farkı olmadığından kendisinin harekât-ı necibe-i milliyemize hiçbir suretle müdahalesine müsaade buyurulmaması” cevâbı veriliyor (Vesika: 118). Kâzım Karabekir Paşa’nın 30 Eylül’de verdiği cevapta; “Trabzon Valisi’nin bu gibi işlere karıştırılmaması hakkındaki” mütâlaamızın isabeti tasdik olunduktan sonra, Trabzon ahvâlinde çoktan intizâr olunan salâh-ı hal husûl buldu (Vesika: 119).

Efendiler, bu son ma’rûzâtımla daha bir hakikat üzerinde fikirleri tenvîr etmek isterim. Trabzon Valisi Galip Bey, Zeki Bey saray ve Ferit Paşa ile münasebettar idiler. Bir heyet halinde İstanbul’a gitmekten maksatları, maksad-ı millîye hâdim olmak olmayıp İstanbul’da icap edenleri tenvîr ve bazı tedbirler tavsiye ve yeni talimat almak gibi makaside müstenid olduğuna bence şüphe etmeye mahal yoktu. Nitekim, Zeki Bey bi’l-âhire İstanbul’a gittikten sonra arkasından lüzumu kadar para ve cephane gönderilmek vaatiyle ve talimat-ı mahsusa ile Trabzon ve Gümüşhane havalisinde, teşkilât yapmak üzere gönderilmiştir. Mûmâileyhi, İnebolu’da tevkif ve Ankara’ya celp ettirmiştim. Bana, bu söylediğim hususâtı tamamıyla itiraf eyledi.

Yalnız, güya İstanbul’u aldattığını, alacağı para ve eslihayı güya bize teslim etmek niyetinde bulunduğunu söyledi. Buna o gün ve hatta bugün inanacak safdiller bulunabilir mi? Mamafih ben, bu zatı Erzurum Kongresi’ndeki münasebet hatırasına hürmeten yalnız ihtarat ve nasâyih-i lâzimede bulunmakla iktifâ ederek serbest bırakmıştım.