Nutuk/3. bölüm/Sivas'ta aleyhime yapılan bir teşebbüs: Şeyh Recep Vakası

Yalnız, Efendiler; biz Amasya’ya gelmek üzere Sivas’tan ayrılır ayrılmaz, Sivas’ta pek de hoşa gitmeyen bir hadise cereyân etmiştir. Bu hadise hakkında kısaca arz-ı ma’lumât edeyim:

Amasya’ya muvâsalatımızda, İtilâf ve Hürriyetçilerin ecânible müştereken birtakım harekât-ı hıyanetkârâneye teşebbüs ettiklerine dair ma’lumât almıştık. Bunu derhal ta’mîmen tebliğ etmiştim. Sivas’ta da aleyhimde pâdişâha telgraf çekilmek gibi bir teşebbüs olduğunu istihbâr ettim fakat inanmadım. Elbette Heyet-i Temsiliye arkadaşlarımızın ve karargâhımıza mensup zevâtın, valinin ve sâirenin dikkati buna mânidir dedim.

Halbuki, Şeyh Recep ve rüfekasından Ahmet Kemal ve Celâl namında üç şahıs bir gece telgrafhanede, kendilerine mensup bir telgrafçı vasıtasıyla arzu ettikleri telgrafları çekmişler...

Fi’l-hakika, Amasya telgrafhanesinden Salih Paşa’ya ait şu telgrafı getirdiler:

Bahriye Nâzırı Devletlü Salih Paşa Hazretlerine
Yaver-i Hazret-i Şehriyarî Saadetlü
Naci Beyefendi Hazretlerine

Aylardan beri memleketimizde cereyân eden hali anlamak ve mahiyet-i meseleye vukûf peyda etmek üzere merkez-i vilâyete kadar ihtiyâr-ı zahmet buyurmanızı menâfi-i mülk ü millet namına cümleten istida ve mülk ü millet namına makine başına teşriflerini kemâl-i ubûdiyetle istirham eyleriz.

Bana da 19 Teşrinievvel 335 tarihli olan şu telgraf geldi:

Amasya’da Mustafa Kemal Paşa’ya

Ahalimiz, pâdişâh ve hükümet efkârını bizzat Salih Paşa’dan veyahut emin bir lisandan işitmedikçe, aradaki ihtilâfa hallolunmuş nazarıyla bakamayacaktır. Binâenaleyh iki şıktan birini ihtiyâra mecburiyetinizi arz ederiz.

Efendiler, biz bütün memleketi irşad ve tenvîr ile uğraşıyoruz. Fakat düşmanlarımız da bize mukabil her yerde ve hatta bizzat bulunduğumuz ve her suretle hâkim olduğumuz Sivas şehrinde bile habâsetlerini icrâ ettirebilecek denî vasıtalar bulmakta muvaffak olabiliyorlar.

Bütün ikazlarımıza, ihtarlarımıza rağmen şahsen gaybûbet eder etmez, Sivas’taki zevâtın görülen dalgınlığı her yerde ne kadar kayıtsızlıklar ve müsamahalar vuku bulmuş olduğuna çok güzel bir misâl teşkil eder.

19 Teşrinievvel günü Sivas’taki arkadaşlar, Heyet-i Temsiliye imzasıyla şu telgrafı veriyorlardı:

Amasya’da Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

Şeyh Recep ve rüfekasının zât-ı devletlerine çekilmek üzere telgrafhaneye şimdi verdikleri telgraf sureti aynen ber-vech-i zîr arz olunur:

Bu bâbda Topçu Binbaşısı Kemal Bey ayrıca tahkikat icrâ etmektedir.

Bu telgrafa, aldığımı arz ettiğim telgrafın suretini ilâve ediyorlar.

Sivas Telgraf Başmüdürü de aynı günde şu ma’lumâtı veriyor:

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

An evlâd-ı Şemseddin-i Sivasî Recep, İlyaszade Ahmet Kemal ve Zaralızade Celâl imzalarıyla yazılan telgrafnameleri takdim ederim. Bu telgrafnameler gece getirilmiş ve memurlarımız ihafe edilerek yazdırılmıştır. Her ferdin şerâit-i mahsusa dairesinde telgraf yazmaya hakkı derkârdır. Ancak makine odasına rastgelenin girmesi memnu bulunmak şöyle dursun, memurların tehdit ve ihafesi gibi haysiyet ve vakar-ı hükümeti rencide edecek harekâta ictisâr etmek doğrusu kanuna isyan mahiyetindedir. Keyfiyeti vilâyet-i celîleye arz ettim ve memlekette tesis-i intizam için çalışmakta olan zât-ı devletlerine de arz-ı hal ederim. İhtiramat ve ta’zîmat-ı mahsusamın kabul buyurulması müsterhamdır.

Dersaadet Merkez Şefi Bey’e:

Lisan-ı umumîden arz olunan ve selâmet-i mülk ü millet namına takdimi istirham olunan telgraflarımızı tevkif eden hain-i din ve devlettir. Nihayet kan dökülmesine sebep olacaktır. Sem’-i şâhâneye îsâl için azmimiz kat’îdir. Cevap bekliyoruz.

Mâbeyn-i Hümâyûn Başkitabet-i Celîlesine:

Delâlet-i âliyeleriyle takdim kılınan arîza-i çakerânemizin cevâbını selâmet-i mülk ü millet namına makine başında intizâr ediyoruz.

Mâbeyn-i Hümâyûn Başkitabeti delâletiyle Südde-i merahim-zübde-i Cenâb-ı Hilâfet-penâhîye:

Memleketimiz bulunan Sivas’ta, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namıyla teşekkül eden Kongre Heyeti Reisi Mustafa Kemal Paşa, itimâdname-i hümâyûnlarını hâmil bulunduğunu işâa ile memleketimizde setr-i seyyiât etmek isteyen bir hizb-i kalîlin iştirakiyle irâde-i milliyeyi temsil suretinde gösteriyorlar. Halbuki halife-i zî-şânımız ve sevgili pâdişâhımıza her suretle mutî ve merbutiyet-i tâmmemiz mukteza-yı din olduğundan Bahriye Nâzırı Salih Paşa ile Seryaver-i Hazret-i Şehriyarî Naci Beyefendi’nin Amasya’ya i’zâmlarını istihbâr ettik. Ahali arasında husûle gelen heyecanı teskin için ulemâ, eşrâf ve tüccardan iki yüzü mütecâviz imzayı hâvi davetiye telgrafımıza cevap alamadık. Efkâr-ı umumiyenin ne merkezde olduğunu bizzat müşahede buyurulmak üzere Sivas’a kadar gönderilmesini rû-mâl-i ubûdiyet ve kemâl-i tehâlükle tazarru ve niyaz ederiz. Ol bâbda ve katıbe-i ahvâlde emr ü ferman pâdişâhımız efendimiz hazretlerinindir.

Efendiler, düşmanlar Şeyh Recep’e hakikaten mühim bir rol ifa ettirmiş bulunuyorlardı. Sırası gelince arz edeceğim vesâikten, Sait Molla’nın Rahip Frew’a olan 24 Teşrinievvel tarihli bir mektubunda Molla, Papaz’a “Sivas vakasını nasıl buldunuz? Biraz düzensiz ama yavaş yavaş düzelecek” diyordu.

Bütün milletin vahdet ve tesanüdünden ve teşkilât-ı milliyenin memleketin her köşesine teşmil edildiğinden bahseden, milletin müşterek arzusuna tebaan ve teşkilât-ı milliye ve askeriyeye müsteniden kabine ıskat eden, yeni kabine ile karşı karşıya geçen bir heyetin reisi aleyhinde –tam yeni kabine murahhasıyla müzakereye girişeceği bir sırada ve bu maksatla Sivas’tan çıktığının ferdası– bütün Sivas ahalisi namına kıyâmı gösterir bir telgrafın, telgrafhane tehdit edilerek çektirilebilmesi elbette mânidar idi.

Böyle bir heyetin, bizzat bulunduğu Sivas ahalisi aleyhinde bulununca, bütün milletin, aynı his ve fikirde olmayacağını isbât etmek cidden müşkildir. O halde, mahiyet-i temsiliyesi böyle olan bir heyetin ve reisinin istinâd ettiği kuvvetin dahi çürük olacağına hükmetmek neden câiz olmasın!

Sivas’tan yükseltilen bu sedanın düşmanlar için ne kadar kuvvetli ve mühim olduğu takdir buyurulur.

Efendiler, Salih Paşa’ya ait telgrafı, Amasya’ya muvâsalatında kendisine verdirdim. Fakat Şeyh Recep ve rüfekasının hükümetçe tecziyesini talep ettim.

Sivas’taki Heyet-i Temsiliye azasına da telgraf başında 19 Teşrinievvel’de şunları sordum:

  1. Şeyh Recep, Ahmet Kemal ve Celâl imzasıyla mâbeyn-i hümâyûna çekilen telgrafnameyi gördünüz mü?
  2. Telgrafhanede nöbetçi zâbiti yok mu?..
  3. Cümlenizin mevcudiyetine rağmen böyle bir küstahlık nasıl vuku bulabilir. Bâ-husûs bu mecânînin teşebbüsleri cümlenizce ma’lûm bulunuyor. Salih Paşa’ya ve Naci Bey’e hitaben üç imza ile telgraf hazırladıklarını biz buradan işitmiştik. Sizin bundan haberiniz yok mu idi?
  4. Ecânible beraber İtilaf ve Hürriyetçilerin bir takım harekât-ı hıyanetkârâneye teşebbüs ettiklerine dair dün ta’mîmen vuku bulan tebligat alınmadı mı?
  5. Tazyik ve ihafe edilen telgraf memurlarının hemen icap edenleri, Vali Paşa’yı ve diğer alâkadaranı haberdâr etmemelerinin ve nöbetçi zâbitinin bunda gaflet göstermesinin sebebi nedir?
  6. Başmüdür Bey’in ita-yı ma’lumât eylemesi üzerine ittihâz edilmiş olan tedâbîr nedir?
Mustafa Kemal

Vilâyetin meseleyi cihet-i askeriyeye havale ettiği anlaşılması üzerine Kolordu Erkân-ı Harbiye Reisi Zeki Bey’e de şunu yazdım:

Mevzu-i bahis olan meselede zî-medhal olanların tevkif ve tecziyesi için vilâyetçe mevcut olan vesâit kullanılmış da veyahut gayr-i kâfi görülmüş de mi kolorduya iş atılıyor. Yoksa bu küstahâne harekâta karşı dahi vilâyetçe ittihâz-ı tedâbîrde tereddüt mü ediliyor? Bu cihet anlaşıldıktan sonra hall-i mesele daha sehil ve esaslı olur.

Mustafa Kemal

Ba’dehu Sivas’ta bulunanlara şu emri verdim:

  1. Telgrafhane tamamen kontrol altına alınacaktır. Bir zâbit kumandasında bir manga asker ikame edilecektir. Vâki olduğu gibi, telgrafhaneyi işgal ve memûrîni tazyik ederek vahdet-i meşrû’a-i milliye aleyhinde tahdiş-i ezhânı mûcib ve asayişi muhil teşebbüsâtta bulunacak hainler, kat’iyen men’ edilecektir. Bu gibi harekât-ı asayiş-şikenânede hadd-i kanunîyi tecavüz ve askere taarruz edenlere karşı bilâ-tereddüt, her nerede olursa olsun istimâl-i silah edilecektir.
  2. Küstahâne harekâta mütecâsir olanlar hakkında temîn-i inzibat nokta-i nazarından Erkân-ı Harbiye Reisi’nin dermeyan eylediği esbâba binâen, firârlarına mahal verilmeksizin derhal icâb-ı hal yapılacak ve neticesi bir-iki saate kadar bildirilecektir. Ancak bu hususta karar vermek için, orada mevcut zevâttan hiçbirinin teşebbüs almayıp, istîzâna kalkışması cidden mûcib-i teessüf görülmüştür. Bu karar, bir taburu Sivas’ta bulunan Beşinci Fırka Kumandanı Cemil Cahit Bey tarafından tabur kumandanına emredilmiştir. Oraca bu kararın sür’at-i tatbikine hiç olmazsa delâlet buyrulması niyaz olunur.
  3. Sivas’ta temîn-i inzibat için uyanık olarak bütün alâkadaranca tedâbîr-i kat’îye ve şedîde alınması lüzumunu arz ederim.
Mustafa Kemal

Hususî olarak Osman Tufan ve Recep Zühtü Beylere şu talimatı verdim:

Harekât-ı milliye aleyhinde küstahlık edenler hakkında yapılacak muamele, icap edenlere bildirilmiştir. Vaziyeti bi’t-takib harfiyen tatbik olunup olunmadığını ve müsamaha görüldüğü takdirde bizzat müdahale ederek eşhâs-ı malumenin tevkifi ve hempâlarının iskâtı matlûbdur. Bu bâbda lüzum hâsıl olursa, her kime karşı olursa olsun icabını ifada tereddüde mahal yoktur.

Mustafa Kemal

20 Teşrinievvel’de Vali Reşit Paşa, uzun uzadıya vakayı hikâye ettikten sonra, “vakanın tevessü eylemesi ihtimali vârid iken önüne geçilmiş ve gösterilen icrâât-ı seria ve şedîdeden dolayı buna mümâsil ahvâlin ba’demâ adem-i zuhûru derkâr bulunmuş” olduğunu yazıyordu (Vesika: 161).

Efendiler, hükümet-i merkeziyenin Şeyh Recep’i ve rüfekasını tecziye etmiş olduğunu bi’t-tabi farzetmediniz. “An evlâd-ı Şemseddin-i Sivasî” diye imza atan bu miskin ve âdi şeyhin, bundan sonra da düşman aleti olarak irtikâb eyleyeceği habâsetlere tesâdüf edeceğiz.