Bir de Efendiler, malûmunuzdur ki İstanbul’da Askerî Nigehbân Cemiyeti diye bir heyet-i fesadiye türemişti. Bu heyetin o zamanki ma’lumâta nazaran re’s-i kârında bulunanlar, Kiraz Hamdi Paşa, hırsızlıktan dolayı matrûd, Erkân-ı Harp Miralayı Refik Bey, sâbık Halâskâr grubundan Binbaşı Kemal Bey, Bandırma Sâbık Sevkiyat Reisi Topçu Binbaşılarından Hakkı Efendi ve henüz bu cemiyetle kat’-ı rabıta edip etmediği ma’lûm olmayan matrûd Erkân-ı Harp Binbaşılarından Nevres Bey gibi seyyiâtları yüzünden ordudan tard olunmuş veya tekaüde sevk edilmiş kesân ile ahlâksızlıklarıyla tanınmış mahdudü’l-mikdar eşhâstan ibaret bulunmakta idi.
İşte bu cemiyet İkdam gazetesinin 23 Eylül 335 tarih ve 8.123 numaralı nüshasında bir muhtıra neşretmişti. Bu cemiyet, bu muhtırasıyla kendilerine vatan ve milletin nigehbânı süsünü vermek istiyordu. Cevat Paşa’nın Harbiye Nezareti zamanında, bu cemiyet hakkında takibata başlanılmıştı. Tebeddülâttan dolayı arkası kesildi.
Bu cemiyetin mevcudiyeti ve faaliyeti ordu mensuplarının asabiyetini tahrik ediyordu. Heyet-i Temsiliye’ye mürâcaatlar başlamıştı.
12 Teşrinievvel 1919 tarihinde, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’dan, kendi muvaffakiyeti nokta-i nazarından, bu menba-ı fesadın kökünden sökülüp atılmasını ve mensuplarının şedîden tecziyelerini ve icrââtın orduya ta’mîmini ricâ ettim (Vesika: 150).
Cemal Paşa’dan 14 Teşrinievvel’de aldığım “bu, kat’î, mukarrerdir” (Vesika: 151) kısa ve kat’î telgrafını 15 Teşrinievvel’de bütün orduya suret-i hususiyede iblâğ ettim (Vesika: 152).
Fakat Cemal Paşa’nın bu kat’î kararının hiçbir vakit tatbik olunduğunu hatırlayamıyorum.