Efendiler, Ahmet İzzet Paşa’nın yazdığı nasihatname ve verdiğimiz cevâbın mütâlaası bir hatıramı ihyâ etti. Nazar-ı millette ve tarihte mazbût kalması için onu da söylemiş olayım:
Ali Rıza Paşa, bir gün Ahmet İzzet Paşa’yı ziyaret eder. Esnâ-yı sohbette aleyhimde birtakım tefevvühâtta bulunur ve bu tefevvühâta mühim bir keşfini de ilâve eder: “Cumhuriyet yapacaklar, cumhuriyet!” diye bağırır. Doğrusunu isterseniz Efendiler, Makedonya’da Osmanlı İmparatorluğu’nun Garp Orduları Başkumandanı Ali Rıza Paşa’nın aslanlardan mürekkeb, koskoca Türk ordularını, mahv ü perişan ettirdikten ve kıymetli Makedonya topraklarını, düşmanlara terk ve teberru ettikten sonra; devletin en müşkil anında, Vahideddin’in hâdim-ı âmâli olmak için, icap eden evsâfı iktisâb eylemiş olduğuna ve bu meşhur ordular başkumandanının, bu defa kendine en mâhir muâvin olarak, eski erkân-ı harbiye reisini, Harbiye Nezareti’ne getirmeyi düşüneceğine tabii nazarıyla bakılabilirdi. Fakat teşebbüsât-ı milliyenin, cumhuriyeti istihdâf ettiğini, bu kadar sür’at ve sühûletle ihtisâs ve idrâk eyliyeceğine takdirhan olmamak mümkün değildir.
Efendiler, bana bu ma’lumâtı veren, hikâyeyi bizzat İzzet Paşa’nın ağzından işiten, çok muhterem ve içimizde hazır bir arkadaştır.