Nutuk/17. bölüm/Hilâfetin lağvı zamanı gelmişti

Muhterem Efendiler, her meselede ve her safha-i icrââtta, kendinden bahsettirmiş olan Halife’ye ve hilâfete bir defa daha temas edeceğim. 1924 senesi ibtidâsında, büyük mikyasta bir ordu harp oyunu yapmak takarrür etmişti. Bu harp oyununu İzmir’de yapacaktık. Bu münasebetle 1924 senesi Kânunusani ibtidâsında, İzmir’e gittim. Orada iki ay kadar kaldım.

Hilâfetin lâğvı zamanının geldiğine orada iken hüküm vermiştim. Meselenin, suret-i cereyânını, olduğu gibi hulâsa etmeye çalışacağım.

Başvekil İsmet Paşa’dan 22 Kânunusani 1924 tarihli bir şifre aldım. Onu aynen arz edeyim:

Şifre
Türkiye Reisicumhuru Huzur-ı Riyâset-penâhilerine

Bir müddetten beri gazetelerde makam-ı hilâfetin vaziyeti ve Halife’nin şahısları hakkında su-i telâkkiyâta müsait neşriyata tesâdüf edilmekte olduğundan ve bilâ-sebep vâki olan neşriyat-ı hürmet-şikenâneden ve hassaten ara sıra İstanbul’a giden erkân-ı Hükümet’in ve resmî heyetin kendisiyle temastan mütebaid ve müctenib bulunmalarından Halife’nin büyük bir teessür duyduğu cihetle serkarînlerinin Ankara’ya i’zâmıyla veya şâyân-ı itimat bir zatın İstanbul’a nezdine gönderilmesini ricâ suretiyle hissiyât ve temenniyâtnı iblâğ etmeyi teemmül etmiş ise de su-i tefsire uğraması ihtimaline karşı bundan da sarf-ı nazar ettiğini beyan eyledikleri Başkâtip Bey tarafından iş’âr kılınmakta ve tahsisat meselesi uzun uzadıya tafsil edilerek hazine-i hilâfetin istitââtı fevkinde ve mükellefiyeti haricindeki masârif için hazine-i maliyece muâvenette bulunulacağı hakkında Hükümet’çe 15 Nisan 1923 tarihinde vâki iş’ârın tetkiki ve temîni icabı ilâve edilmektedir. Keyfiyet Heyet-i Vekile’ce tezekkür edilecektir. Neticeyi ayrıca arz ederim efendim.

İsmet

Bu telgrafa cevâben makine başında yazdığım telgrafname aynen şudur:

Ankara’da Başvekil İsmet Paşa Hazretlerine

C. 22.1.1923 şifreye:

Makam-ı hilâfetin ve Halife’nin şahısları hakkında su-i telâkkiyât ve su-i tefsirat zemini, Halife’nin kendi tarz ve tavr-ı hareketinden neş’et etmektedir. Halife, hayat-ı dahiliye ve bilhassa hayat-ı hariciyesiyle ecdadı pâdişâhların mesleğini muakkib görünmektedir. Cuma alayları, ecnebi mümessilleri nezdine memurlar i’zâmı suretiyle münasebat, tantanalı gezintiler, saray hayatı, sarayında ihtiyat zâbitlerine varıncaya kadar kabul ve onların iştikâlarını istimâ ve onlarla beraber ağlamak gibi hareketler bu kabildendir. Halife, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye halkı ile karşı karşıya, vaziyetini mütâlaa ettiği zaman, İngiltere Krallığı ile Hindistan ahali-i İslâmiye’sine veya Afgan Devleti ile Afgan halkına karşı, hilâfetin ve Halife’nin vaziyetini vâhid-i kıyası olarak nazar-ı dikkatte tutmalıdır. Halife ve bütün cihan, kat’î olarak bilmek lâzımdır ki mevcut ve mahfûz olan Halife ve Halife makamının, hakikatte, ne dinen ve ne de siyaseten hiçbir mâna ve hikmet-i mevcudiyeti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti safsatalarla mevcudiyetini, istiklâlini tehlikeye ma’rûz bırakamaz. Hilâfet makamı, bizce en nihayet, tarihî bir hatıra olmaktan fazla bir ehemmiyeti hâiz olamaz. Türkiye Cumhuriyeti ricâlinin veya resmî heyetlerin, kendisiyle temasını talep etmesi dahi Cumhuriyet’in istiklâline sarîh tecavüzdür. Serkarînini Ankara’ya göndermek veya şâyân-ı itimat bir zatın nezdine i’zâmı suretiyle, Hükümet’e iblâğ-ı hissiyât ve temenniyât talebinde bulunması dahi Hükümet-i Cumhuriye ile karşı karşıya vaziyet alması demektir. Buna da salâhiyettar değildir. Kendisiyle Hükümet-i Cumhuriye arasında Başkâtibi muhabereye tavsît etmesi de fazladır. Başkâtip Bey’in böyle küstahlıktan mücânebeti lüzumu kendisine ihtar olunmalıdır. Halife’nin temîn-i hayat ve maişeti için Türkiye Reisicumhuru’nun tahsisatından mutlaka dûn bir tahsisat kâfi gelir. Maksat, debdebe ve dârât değil, insanca hayat ve maişet temîninden ibarettir. Hazine-i hilâfetten maksat ne olduğunu anlayamadım. Hilâfetin hazinesi yoktur ve olamaz. Böyle bir hazineye ecdadından tevarüs etmişse resmen ve vâzıhan ma’lumât istihsal ve ita buyurulmasını ricâ ederim. Halife’nin aldığı muhassasatla gayr-i kabil-i temîn olan tekâlif neler imiş ve 15 Nisan 1923 tarihinde Hükümet ne gibi mevâîd ve iş’âratta bulunmuştur? Bunu da lütfen iş’âr buyurunuz. Halife’nin ikametgâhını tasrih ve tespit etmek, Hükümet’in şimdiye kadar yapmış olması lâzım gelen bir vazife idi. İstanbul’da, milletin boğazından kesilmiş paralarla yapılma birçok saraylar ve bu sarayların içindeki birçok kıymetli eşya ve levâzımat, hükümetin vaziyeti adem-i tespiti yüzünden mahv ve heder oluyor. Halife mensupları, sarayların en kıymetli levâzımatını Beyoğlu’nda, şurada, burada satıyorlar diye rivayetler vardır. Hükümet bunlara bir an evvel vaz’-ı yed etmelidir. Satılmak lâzım ise Hükümet satmalıdır. Hilâfet kadrosu ciddî tetkik ve tensîk olunmak lâzımdır ki serkarînler, serkâtipler mevcudiyeti, Halife’yi hâlâ saltanat hülyası içinde uyutmasın! Fransızların kral, hanedan ve mensubînini Fransa’ya sokmakta, istiklâl ve hâkimiyetleri için yüz sene sonra, bugün dahi mahzur görüp dururken, her gün ufuktan saltanat güneşinin tulûuna duacı bir hanedan ve mensubîni hakkındaki muamelemizde, Türkiye Cumhuriyeti’ni, nezaket ve safsata kurbanı edemeyiz. Halife, kendinin ve makamının ne olduğunu sarîh olarak bilmeli ve bununla iktifâ etmelidir. Hükümetçe ciddî, esaslı tedâbîr ittihâz ile iş’ârını ricâ ederim efendim.

Türkiye Reisicumhuru
Gazi Mustafa Kemal