Gerek bazı zevâttan aldığım tahrirî mütâlaattan ve gerek halk ile müdâvele-i efkârdan çok istifade ettim. Nihayet 8 Nisan 1923 tarihinde, nokta-i nazarlarımı dokuz umde halinde tespit ettim. İkinci Büyük Millet Meclisi’nin intihâbı esnasında neşir ve ilân ettiğim bu program, fırkamızın teşekkülüne esas olmuştur.
Bu program, bugüne kadar icrâ ve intâc ettiğimiz esaslı bi’l-cümle hususâtı ihtivâ ediyordu. Maahaza, programa idhâl edilmemiş, mühim ve esaslı bazı meseleler de vardı. Meselâ, cumhuriyetin ilânı, hilâfetin ilgası, Şer’iye Vekâleti’nin lağvı, medreseler ve tekkelerin kaldırılması, şapka iksası gibi...
Bu meseleleri programa idhâl ederek, vaktinden evvel, cahil ve mürtecilerin, bütün milleti tesmime fırsat bulmalarını muvâfık bulmadım. Çünkü bu mesâilin, zaman-ı münasibinde hallolunabileceğinden ve milletin bi’n-netice memnun olacağından kat’iyen emin idim.
Neşrettiğim programı, bir fırka-i siyasiye için gayr-i kâfi, kısa bulanlar oldu. Halk Fırkası’nın programı yoktur dediler. Fi’l-hakika, umdeler namı altında ma’lûm olan programımız, itiraz edenlerin gördükleri ve bildikleri tarzda bir kitap değildi. Fakat esaslı ve amelî idi. Biz dahi gayr-i kabil-i tatbik fikirleri, nazarî birtakım teferruatı yaldızlayarak, bir kitap yazabilirdik. Öyle yapmadık. Milletin maddî ve manevî teceddüt ve inkişafatı yolunda, ef’al ve icrâât ile akval ve nazariyâta takaddüm etmeyi tercih ettik. Maamafih, “hâkimiyet milletindir”, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin haricinde hiçbir makam, mukadderât-ı milliyeye hâkim olamaz.”, “bi’l-cümle kavânînin tanziminde, her nev’î teşkilâtta, idârenin ale’l-umum teferruatında, terbiye-i umumiyede, iktisadiyatta hâkimiyet-i milliye esâsâtı dahilinde hareket olunacaktır.”, “saltanatın ilgası hakkındaki karar lâ-yetegayyer düstûrdur.” gibi bilinmesi lâzım gelen mühim noktalar ve mahkemelerin ıslah olunacağı ve külliyat-ı kanuniyemizin ilm-i hukukun tebligatına göre yeni baştan ıslah ve ikmâl edileceği, aşar usûlünün tebdiline, millî bankaların tezyîd-i sermayesine, muhtaç olduğumuz demiryollarının inşasına, tevhîd-i tedrisata derhal teşebbüs ve hizmet-i fiiliye-i askeriye müddetinin tenkis edileceği, memleketin imarına çalışılacağı ve ilâh... gibi mühim ve müstacel ihtiyâcât, umdelerden hariç kalmamıştı. Sulh hakkındaki nokta-i nazarımızın da: “malî, iktisadî, idarî istiklâlimizi behemehâl temîn şartıyla, sulhun iadesine çalışmak olduğunu” söyledik. Makam-ı hilâfetin, umum İslâm’a ait bir makam olabileceğini de işaret ettik.
Umdeler, “Halk Fırkası”nın teşekkülüne ve temîn-i faaliyetine kâfi geldi. Fırkaya, unvanına, bi’l-âhire “Cumhuriyet” kelimesi de ilâve olunarak, –ma’lûm olduğu vechile– “Cumhuriyet Halk Fırkası” tesmiye olundu.