Nutuk/12. bölüm/Ordunun başına geçmemi isteyenler

Efendiler, fi’l-hakika tahmin ettiğim manevî mahzurlar der-akab görüldü. İlk teessür’at, Meclis’te tezâhür etti. Bilhassa muhâlifler bedbînane nutuklarla feryâda başladılar: “Ordu nereye gidiyor; millet nereye götürülüyor? Bu harekâtın elbette bir mes’ûlü vardır, o nerededir? Onu göremiyoruz. Bugünkü elîm halin fecî vaziyetin âmil-i hakikîsini ordunun başında görmek isterdik.” diyorlardı.

Bu mealde irad-ı kelâm eden zevâtın ima ve ifade etmek istediklerinin, ben olduğuma, şüphe yoktu.

Nihayet Mersin Mebusu Salâhattin Bey, kürsüden benim ismimi telaffuz ederek “ordunun başına geçsin!” dedi. Bu teklife iştirak edenler çoğaldı. Buna muârız olanlar da vardı.

Efendiler, bu tehalüf-i efkârın esbâbı hakkında biraz izâhâtta bulunmak muvâfık olur. Bir defa, benim, fiilen ordunun başına geçmem teklifinde bulunanların, fikir ve maksatlarını, ikiye ayırmak mümkündür. Benim ve benimle beraber birçoklarının o zaman anladığımıza göre, bir kısım zevât, artık ordunun tamamen mağlûp olduğuna, vaziyetinin iadesine imkân kalmadığına, binâenaleyh davanın, takip ettiğimiz dava-yı millî’nin kaybolduğuna hükmetmişlerdi. Bu sebeplerle duydukları hiddet ve şiddeti, benim üzerimde teskin etmek istiyorlardı. İstiyorlardı ki kendi tasavvurlarına göre münhezim olmuş ve inhizâmı devam edecek olan ordunun başında benim de şahsiyetim münhezim olsun! Diğer bir kısım zevât, diyebilirim ki ekseriyet, bana olan emniyet ve itimatlarından dolayı, samimî olarak ordunun fiilen başına geçmemi arzu ediyorlardı.

Henüz fiilen kumandanlığı deruhde etmemi mahzurlu görenlerin de mütâlaası şu idi:

Ordunun, teâkub edecek herhangi bir muharebede muvaffak olamaması, tekrar ricât etmesi baîdü’l-ihtimal değildir. Bu vaziyetlerde ben, fiilen ordunun başında bulunursam, telâkki-i umumîye nazaran son ümidin de zevâl bulmuş olduğu gibi bir zihniyetin tevellüd etmesi ihtimali vardır. Halbuki henüz vaziyet-i umumiye, son tedbir, son çare ve son kuvvetlerin feda edilmesini istilzam edecek mahiyette değildir. Binâenaleyh, efkâr-ı umumiyede son ümidin mahfuziyeti için benim şahsen harekât-ı askeriyeyi idâre etmem zamanı gelmemiştir.