Mesnevi (Konuk)/1. Defter/3451-3500

3451. Kuş dilini sadâ ile öğrendin; yüz kıyâs ve yüz heves parlattın.
3452. O hasta gibi, gönüller senden hasta oldu; sağır isâbet-i vehmî ile mest oldu.
3453. O vahiy kâtibi kuşun sesinden, o kuşun şerîki olduğuna bir zan götürmüş idi.
3454. Kuş ona bir kanad vurdu; muhakkak onu kör etti; işte onu merg ve derdin ka'rına götürdü.
3455. Sakının, bir akis sebebiyle yâhut bir zan sebebiyle siz dahi makâmât-ı semâdan düşmeyesiniz.
3456. Her ne kadar Hârût ve Mârût iseniz de ve نَحْنُ ٱلصَّآفُّونَ damı üzerinde cümleden ziyâde iseniz de.
3457. Kötülerin kötülükleri üzerine merhamet edin; benlik ve hodbînlik üzerine az dolanın.
3458. Sakınınız; olmaya ki pusudan gayret gele, başı aşağı yerin dibine düşesiniz.
3459. Her ikisi dediler: Ey Hudâ fermân senindir; senin emânın olmaksızın bir emân ise nerededir?
3460. Bunu söylüyorlar idi ve gönülleri çırpınıyordu. Bizden kötülük nereden gelir; ne güzel kullarız!
3461. Hodbînlik tohumunu ekmedikçe, iki meleğin ıztırâbı da bırakmadı.
3462. Binâenaleyh diyorlardı ki: Ey rûhânîlerin kudsiyyetinden bî-haber olan erkânîler!
3463. Biz bu felek üzerinde perdeler öreriz; yeryüzü üzerine gelir ve şadırvân vururuz.
3464. Adle çalışırız ve ibâdet getiririz; yine her gece felek tarafına uçarız.
3465. Nihâyet devr-i zamânın a'cûbesi oluruz; nihâyet yeryüzünde emn ü emân vaz' ederiz.
3466. O hâl-i feleğin yeryüzüne kıyâsı doğru gelmez; pusuda fark tutar.

Kendi hâlini ve kendi mesleğini, câhillerden
gizli tutmak lüzûmu beyânındadır


3467. Bir perdenin hakîminin lafızlarını dinle; bâde içmiş olduğun mahalle baş koy!
3468. Bir sarhoş meyhâneden ayrıldığı vakit, çocukların maskarası ve oyuncağı oldu.
3469. O her bir yol üzerinde taraf taraf çamur içine düşer; her bir ahmak ona güler.
3470. O böyle, çocuklar da sarhoşluktan ve onun meyinin zevkınden bî-haber olarak onun arkasında.
3471. Allah sarhoşunun gayri olan halk çocukdurlar, hevâdan kurtulmuş olandan gayrisi bâliğ değildir.
3472. Hak Teâlâ buyurdu ki: "Dünyâ laib ve lehvdir ve siz çocuklarsınız; ve Hak Teâlâ doğruyu buyurur."
3473. Sen oyundan dışarıya gitmedin, çocuksun; rûhun tahâreti olmaksızın ne vakit tâhir olursun?
3474. Ey delikanlı, burada sürdükleri bu şehveti, çocuk cimâ'ı gibi bil!
3475. Çocuğun o cimâ'ı ne olur? Bir Rüstem'in, bir gâzînin cimâ'ına nisbetle bir oyundur.
3476. Halkın cengi çocukların cengi gibidir; hep ma'nâsız ve içsiz ve hakîrdir.
3477. Hepsinin cenkleri tahta kılıç iledir; hepsinin âhenkleri lâ-yenfa'î olan şeydedir.
3478. Hepsi, bu bizim Burâkımızdır; ya Düldül gidişlimizdir diye bir kamışa süvâr olmuştur.
3479. Hâmildirler, halbuki kendilerini cehilden yüksek tutmuşlardır; râkib ve yolun mahmûlü sanmışlardır.
3480. Mahmûlân-ı Hakk'ın at koşturarak dokuz tabakadan geçeceği güne kadar sabr et!
3481. Rûh ve melek ona urûc eder; rûhun urûcundan felek ihtizâz eder.
3482. Cümleniz çocuklar gibi, eteğe binicisiniz; at gibi eteğin ucunu tutmuşsunuz.
3483. Hak'dan "Muhakkak zan nef' vermez" erişti; zan merkebi, felekler üzerine ne vakit koştu?
3484. İki zannın en gâlibi, o birinin tercîhindedir; sen güneşin aydınlığında inâd etmezsin.
3485. Sonra kendi merkeblerinizi görürsünüz; kendi ayağınızdan bir merkeb yapmışsınız.
3486. Vehminiz ve fikriniz ve hissiniz ve idrâkiniz kamış gibidir. Âgâh ol, çocuk merkebi bil!
3487. Ehl-i dilin ilimleri, onların hammâlıdır; ehl-i tenin ilimleri, onların yükleridir.
3488. İlim kalb üzerine vurduğu vakit bir yâr olur; ilim ten üzerine vurduğu vakit, bir yük olur.
3489. Hak Teâlâ يَحْمِلُ أَسْفَارًۢا buyurdu. İlim Hû'dan olmadığı vakit, yük olur.
3490. İlim ki, vâsıtasız Hû'dan olmaya, o mâşıtanın rengi gibi, sâbit olmaz.
3491. Fakat bu ilim yükünü iyi çektiğin vakit, yükü kaldırırlar ve sana hoşluk bahş ederler.
3492. Âgâh ol, o ilim yükünü hevâ için çekme; tâ ki bâtındaki ilmin anbarını göresin.
3493. Tâ ki ilim rehvârı üzerine binesin; ondan sonra senin omuzundan yük düşer.
3494. Ey Hû'dan, Hû nâmı ile kâni' olmuş olan! Hû'nun kadehi olmaksızın ne vakit Hû'dan kurtulursun?
3495. Sıfatdan ve isimden ne doğar? Hayâl; ve o hayâl ona visâlin dellâlı olur.
3496. Hiç medlûlsüz dellâl gördün mü? Cadde olmadıkça hiç gûl olmaz.
3497. Hiç hakîkatsiz bir isim gördün mü? Yâhud gülün "kâf"ından ve "lâm"ından gül topladın mı?
3498. İsim okudun, git müsemmâyı iste. Ayı ırmağın suyu içinde değil, yukarıda bil!
3499. Eğer harften ve isimden geçmek istersen; âgâh ol, kendini tamâmiyle kendinden pâk et!
3500. Demir gibi, demirlikten renksiz ol; riyâzetde passız ayna ol!