Mesnevi (Konuk)/1. Defter/3001-3050

3001. Fakat arslanlığa da i'timâd etme; ümîd nahlinin gölgesine gel!
3002. O bir âkılin sâyesine gel ki, onu bir nâkil yoldan götüremez.
3003. Onun sâyesi yeryüzünde Kâf dağı gibidir; onun rûhu da âlî-tavâf olan sîmurgdur.
3004. Eğer kıyâmet kadar onun na'tını söylersem; onun için aslâ makta' ve nihâyet isteme!
3005. Güneş beşerde nikâb yapmıştır; anla! Doğrusunu en çok Allah Teâlâ bilir.
3006. Yâ Ali, yolun tâatlarının cümlesinden sen hâss-ı ilâhın sâyesini ihtiyâr et!
3007. Her bir kimse ki, bu tâate kaçtılar, kendilerine bir mahall-i halâs ihdâs ettiler.
3008. Sen git, âkılin sâyesine kaç, tâ ki o inâdı gizli olan düşmandan kurtulasın.
3009. Bu sana bütün tâatlerden daha iyidir; mevcûd olan her bir sâbık üzere sebk olursun.
3010. Pîri tuttuğun vakit sakın hâ! teslim ol, Mûsâ gibi Hızır'ın hükmü altında git!
3011. Hızr'a mensûb olan işe nifâksız sabr et, tâ ki Hızır, git bu firâkdır, demesin.
3012. Eğer gemiyi delerse, sen söyleme. Eğerçi bir çocuğu öldürürse, sen saç yolma!
3013. Hak mâdem ki onun eline kendi eli ta'bîr etti, nihâyet يَدُ ٱللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ [Allah'ın eli, onların ellerinin üstündedir] diye dâvâ buyurdu.
3014. Hakk'ın eli onu öldürür; onu diri eder. Diri nedir? Onu cân-ı bâkî yapar.
3015. Bu yolu nâdiren yalnız kat' eden bir kimse dahi, pîrlerin himmetinin yardımı ile erişti.
3016. Pîrin eli gâiblerden kısa değildir; onun eli Allah'ın kabzasından başka değildir.
3017. Mâdem ki gâiblere böyle hil'at verirler, şübhesiz hâzırlar gâiblerden daha iyidirler.
3018. Mâdem ki gâiblere nevâle verirler, acabâ misâfirlerin önüne ne ni'metler koyarlar?
3019. Kapının dış tarafında olan bir kimseye kadar, onların huzûrunda kemer bağlayan bir kimse hani?
3020. Vaktâ ki pîri ihtiyâr ettin nâzik-dil olma; su ve çamur gibi sa'yi gevşek olma!
3021. Ve eğer bir darbeden dolayı sen pür-kîne olursan, imdi cilâsız ayna olman nerede olur?

Kazvinlinin sırtına arslan sûretinde mâvilik vurdurması ve
iğne darbesi sebebiyle onun pişman olması


3022. Sâhib-i beyândan Kazvinlilerin tarîkı ve âdeti hakkındaki bu hikâyeyi dinle!
3023. Tenleri ve elleri ve omuzları üzerine zararsız, iğne ucundan mâvilikler vururlar.
3024. Bir Kazvinli bana mâvilik vur; tatlılık et diye bir dellâk cânibine gitti.
3025. (Dellâk) dedi: Ey pehlivân ne sûret vurayım? Kükremiş arslan sûreti vur, dedi.
3026. Benim tâli'im arslandır; arslan nakşı vur; gayret et, mâvilik rengini tok vur!
3027. (Dellâk) dedi: Sûreti ne tarafına vurayım? O nişanı sırtıma vur! dedi.
3028. Vaktâ ki o iğneyi batırmağa başladı, onun acısı sırtta mesken tuttu.
3029. Pehlivân, ey ulu beni öldürdün, ne sûret vuruyorsun? diye feryâda geldi.
3030. (Dellâk) dedi: Nihâyet bana arslan emrettin. (Kazvinli) dedi: Hangi a'zâdan başladın?
3031. Kuyruk mahallinden başlamışım, dedi. Ey iki gözüm, kuyruğu bırak! dedi.
3032. Arslanın kuyruğundan ve kuyruk mahallinden benim nefesim tutuldu; onun kuyruk yeri, benim nefes yerimi sıkı tuttu.
3033. Ey arslan yapıcı de, arslan kuyruksuz olsun; zîrâ kalbimi iğne darbesinden zayıflık yakaladı.
3034. O şahıs darbeyi çekmeksizin ve müdârâsız ve merhametsizce başka tarafa tuttu.
3035. O, ondan, bu ne endâmdır? diye bağırdı. Ey iyi adam, bu kulaktır, dedi.
3036. Dedi, ey hakîm, kulağı da olmasın; kulağı bırak kilimi kısa et!
3037. Dîğer tarafa batırmağa başladı; Kazvinli de figâna başladı.
3038. (Dedi) bu üçüncü taraf dahi ne endâmdır? Ey azîz bu arslanın karnıdır, dedi.
3039. Dedi: Arslanın karnı da olmasın, acı ziyâde oldu, darbeleri az vur!
3040. Dellâk uyuştu ve çok hayrân kaldı, çok vakte kadar parmağı dişinde kaldı.
3041. Üstâd öfkesinden iğneyi yere vurdu, dedi ki: Âlemde bir kimseye vâki' oldu mu?
3042. Kuyruksuz ve başsız ve karınsız arslanı kim gördü? Hak Teâlâ da böyle bir arslan yaratmadı.
3043. Ey birâder iğnenin acısına sabr et, tâ ki kâfir nefsinin iğnesinden kurtulasın.
3044. Zîrâ o bir tâife ki vücûddan kurtuldular, felek ve güneş ve ay onlara secde getirdi.
3045. Her kimin teninde kâfir nefsi ölürse, güneş ve bulut ona fermân götürür.
3046. Çünkü onun kalbi şem' parlatmayı öğrendi, güneş onu yakamaz.
3047. Hak Teâlâ âfitâb-ı müntecimde buyurdu: "Tezâver an kehfihim" âyetinde kezâ zikr etti.
3048. Diken, gül tarafına giden bir cüz'ün indinde, gül gibi hep latîf olur.
3049. Hak Teâlâ'nın ta'zîmini yükseltmek nedir? Kendini zelîl ve toprağa mensûb tutmaktır.
3050. Tevhîd-i Hakk'ı öğrenmek nedir? Kendini Vâhid'in önünde yakmaktır.