Mesnevi (Konuk)/1. Defter/2951-3000

2951. Perhîzler ilâçlar üzerinde serverdir; zîrâ ki kaşımak uyuzun ziyâdeliğidir.
2952. Perhîz yakînen devânın aslı geldi; perhîz et, canının kuvvetini gör!
2953. Bu nükteleri kulak gibi kabûl edici ol; tâ ki ben sana altından küpe yapayım.
2954. Kuyumcu olan ayın kulağında halka olasın; aya kadar ve Süreyyâ'ya kadar gidesin.
2955. Evvelâ dinle ki, muhtelif olan halk, yâ'dan elif'e kadar muhtelif cândırlar.
2956. Hurûf-ı muhtelifede bir şûr u şek vardır; gerçi bir cihetten baştan ayağa kadar birdir.
2957. Bir yüzden zıd ve bir yüzden müttehiddirler; bir yüzden hezl ve bir yüzden ciddirler.
2958. İmdi kıyâmet arz-ı ekber günüdür; arzı zîb ve ferli olan kimse ister.
2959. Her kim ki, kötü Hintli gibi sevdâîdir, arz günü ona rüsvâylıktır.
2960. Çünkü onda güneş gibi yüz yoktur; o nikâb gibi olan geceden başkasını istemez.
2961. Onun dikeni bir gül yaprağına mâlik olmayınca, bahârlar onun esrârına düşman oldu.
2962. O kimse ki, baştan ayağa kadar gül ve susen çiçeğidir, imdi bahâr onun için iki parlak gözdür.
2963. Yanını gülistâna vurmak için ma'nâsız olan diken hazân ister hazân!
2964. Tâ ki onun hüsnünü ve bunun aybını örte; tâ ki onun rengini ve bunun pasını görmiyesin.
2965. Böyle olunca hazân, onun için bahâr ve hayâttır; taş ve yâkût-ı zekât bir görünür.
2966. Bâğbân hazânda da onu bilir; lâkin birinin görüşü, cihânın görüşünden iyidir.
2967. Cihân muhakkak o bir kimsedir; o eblehdir; her yıldız felek üzerinde ayın cüz'üdür.
2968. Binâenaleyh her nakış ve nigâr, müjde müjde! İşte bahâr geliyor, demektedirler.
2969. Nihâyet çiçekler zırh gibi tâbân olur; o meyveler ne vakit düğüm peydâ ederler.
2970. Vaktâ ki çiçekler dökülür, meyveler baş gösterir; vaktâ ki ten kırılır, cân baş kaldırır.
2971. Meyve ma'nâ ve çiçek onun sûretidir; o çiçek müjdedir, meyve onun ni'metidir.
2972. Çiçek döküldüğü vakit meyve zâhir oldu; o gâib olduğu vakit, bu ziyâdelik içinde oldu.
2973. Ekmek parçalanmadıkça ne vakit kuvvet verir; sıkılmamış olan salkımlar ne vakit mey verir?
2974. Helîle edviye ile döğülmedikçe, muhakkak edviye ne vakit sıhhat-efzâ olur?

Pîrin vasfı ve onun mutâvaatı hakkındadır


2975. Ey Hakk'ın ziyâsı olan Hüsâmeddin! Bir iki kağıt al, pîrin vasfında ziyâde et!
2976. Vâkıa senin nâzik cisminin kuvveti yoktur; lâkin güneşsiz bize nûr yoktur.
2977. Gerçi sen kandîl ve kandîlin camı gibi olmuşsun; lâkin sen bir gönlün ser-haylisin ve ipliğin ucusun.
2978. Mâdem ki iplik ucu senin elinde ve murâdındadır, gönül gerdanlığının incileri senin in'âmındandır.
2979. Yol bilen mürşidin ahvâlini yaz; ve mürşidi ihtiyâr et ve yolun "ayn"ı bil!
2980. Mürşid yaz ve halâik sonbahârdır; halk gece ve mürşid ay gibidirler.
2981. Ben genç olan bahtıma pîr tesmiye etmişimdir ki, o Hak'dan pîrdir; günlerden pîr değildir.
2982. O öyle pîrdir ki, ona ibtidâ yoktur; böyle bir dürr-i yetîme şerîk yoktur.
2983. Muhakkak eski şarâb pek kuvvetli olur; husûsiyle o bir şarâb ki Allah indinden ola.
2984. Pîri ihtiyâr et ki, pîrsiz bu sefer, çok âfet ve korku ve tehlike ile doludur.
2985. O bir yola ki, sen def'alarca gitmişsin, kılavuzsuz o yolda şaşırmışsın.
2986. İmdi, bir yolu ki, sen hiç görmemişsindir, sakın yalnız gitme, rehberden baş çevirme!
2987. Eğer sen gûl üzerine onun sâyesi olmazsa, gûlün nidâsı seni hayrân tutar.
2988. Gûl seni yoldan zarara bırakır; bu yolda senden daha zekî, çok idiler.
2989. Yolcuların şaşkınlığını Kur'ân'dan dinle ki, kötü rûhlu şeytân onlara ne yaptı?
2990. Onları caddeden yüz binlerce yıllık yol uzak götürdü ve onları idbîr ve ûr eyledi.
2991. Onların kemiklerini ve kıllarını gör; bir ibret al ve eşeği onlar tarafına sürme!
2992. Eşeğin boynunu tut, yol tarafına, hoş olan yolcular ve yol biliciler tarafına çek!
2993. Sakın eşeği bırakma ve ondan el kaldırma; zîrâ onun meyli yeşillik tarafınadır.
2994. Eğer sen bir an onu gafletle salıverirsen, o fersahlarca otlak tarafına gider.
2995. Eşek yolun düşmanıdır; yemek sarhoşudur; hey gidi hey!... O çok har-bendeyi telef etti.
2996. Eğer yol bilmezsen, eşeğin istediği her bir şeyin aksini yap; muhakkak o doğru yoldur.
2997. Onunla müşavere ediniz ve ondan sonra muhâlefet ediniz; muhakkak ona âsî olmayanlar telef oldular.
2998. Hevâ ve arzû ile az dost ol; çünkü seni Allah'ın yolundan şaşırtan odur.
2999. Bu hevâyı, cihânda hem-râhların sâyesi gibi hiçbir şey kırmaz.

Resûl'ün (a.s.) Alî'ye (k.v.) "Mâdem ki her bir kimse bir nevi' tâatla
Hakk'a takarrub isterler, sen âkılin ve bende-i hâssın sohbeti ile
takarrub iste; tâ ki onların hepsinden ileriye ayak basasın,"
diye vasiyet buyurması beyânındadır


3000. Peygamber, Ali'ye buyurdu ki: Ey Ali; Hakk'ın arslanısın, pehlivânsın, kalbi kuvvetlisin.