Mesnevi (Konuk)/1. Defter/1-50

1. Bu neyi dinle, nasıl şikâyet ediyor? Ayrılıklardan hikâyet ediyor.
2. Ney der ki, beni kamışlıktan kestikleri zamandan beri, nâlemden erkekler ve kadınlar inlemişlerdir.
3. Ayrılıktan pâre pâre sîne isterim, tâ ki iştiyâk derdinin şerhini söyliyeyim.
4. Her bir kimse ki, o kendi aslından uzak kaldı, tekrar kendi vaslının zamânını ister.
5. Ben her bir cem'iyyette nâle edici oldum. Kötü halliler ile, iyi hallilerin eşi oldum.
6. Her bir kimse, kendi zannı cihetinden benim yârim oldu. Benim bâtınımdan esrârımı istemedi.
7. Benim sırrım nâlemden uzak değildir; fakat gözün ve kulağın o nûru yoktur.
8. Ten candan, can da tenden örtülmüş değildir; fakat bir kimseye, canı görmeğe izin yoktur.
9. Bu nâyın sesi âteştir ve hevâ değildir. Her kimde bu âteş yok ise, yok olsun.
10. Aşkın ateşidir ki "ney"e düştü. Aşkın kaynayışıdır ki, meye düştü.
11. Ney, bir yârinden munkatı' olan her bir kimsenin musâhibidir. Onun perdeleri bizim perdelerimizi yırttı.
12. Ney gibi bir zehir ve bir tiryâk kim gördü? Ney gibi bir dost ve bir müştâk kim gördü?
13. Ney, kan dolu olan yolu söylüyor; Mecnûn'un aşkının kıssalarını söylüyor.
14. Bu aklın mahremi bî-hûşun gayri değildir; zîrâ kulaktan başka dile müşterî yoktur.
15. Günler gamımızın içinde akşam oldu; günler yanmalar ile yoldaş oldu.
16. Eğer günler gitti ise, de ki: Git korku yoktur; sen kal ey o kimse ki, senin gibi pâk yoktur.
17. Her kim balığın gayridir, o sudan tok oldu; ve o kimse ki rızıksızdır, onun günü geç oldu.
18. Pişmişin hâlini, çiğ olan hiç anlıyamaz. Binâenaleyh söz kısa gerektir vesselâm.
19. Ey oğul, bağı kopar da, hür ol; ne vakte kadar gümüş bağında ve altın bağında olursun?
20. Eğer denizi bir bardağa döker isen, ne kadar sığar? Bir günlük kısmet!
21. Harîslerin gözünün bardağı dolmadı. Sadef, kâni' olmadıkça inci dolmadı.
22. Her kimin libâsı bir aşktan yırtıldı ise, o hırstan ve ayıbtan tamâmiyle temiz oldu.
23. Aferîn! ey bizim latîf, fâideli olan aşkımız; ey bizim bütün illetlerimizin hekîmi!
24. Ey bizim kibrimizin ve nâmûsumuzun ilâcı! Ey bizim Eflâtûn'umuz ve Calinos'umuz!
25. Toprak cisim, aşktan felekler üzerine gitti. Dağ raksa geldi ve çâlâk oldu.
26. Ey âşık! Tûr'un canı geldi; Tûr sarhoş ve Mûsâ bî-hûş düştü.
27. Eğer ben kendi dem-sâzımın dudağı ile eş ola idim, [ney gibi] ben söylemeye lâyık olanı söyler idim.
28. Her kim ki o bir hem-zebândan ayrı oldu; her ne kadar yüz nevâ tutar ise de, bî-nevâ oldu.
29. Vaktâki gül gitti ve gülistan geçti, ondan sonra bülbülden sergüzeşt dinleyemezsin.
30. Hep mâ'şûkdur ve âşık bir perdedir; diri olan ma'şûkdur ve âşık bir ölüdür.
31. Vaktâki onun aşka meyli olmaya, o, kanatsız bir kuş gibi kaldı; vay ona!
32. Ey önde ve arkada, yârimin nûru olmasa, ben öne ve arkaya nasıl akıl tutarım?
33. Aşk bu sözün dışarıya çıkmasını ister; âyine gammâz olmasın! Bu nasıl olur?
34. Senin cânının âyînesi ondan dolayı gammâz değildir; zîrâ ki onun yüzünden pas ayrılmış değildir.

Pâdişâhın câriyeciğe âşık olması ve pâdişâhın onu satın alması
ve câriyeciğin hasta olması ve onun tedâvîsine pâdişâhın tedbîri hikâyesidir.


35. Ey dostlar, bu hikâyeyi dinleyiniz; hakîkatte o, muhakkak bizim nakd-i hâlimizdir.
36. Bundan evvelki bir zamanda bir pâdişâh var idi. Hem dünyâ mülkü ve hem de din mülküne mâlik idi.
37. Bir gün pâdişâh ittifâkan av için, havâssı ile berâber süvâr oldu.
38. Pâdişâh cadde üzerinde bir câriyecik gördü. Şâhın cânı o câriyeciğin kölesi oldu.
39. Vaktâki onun canının kuşu kafes içinde çırpındı. Mal verdi ve o câriyeyi satın aldı.
40. Vaktâki onu satın aldı ve menfaat buldu, o câriyecik, kazâ cihetinden hasta oldu.
41. O bir kimse eşeğe mâlik idi; onun palanı yok idi. Palanı buldu, kurt eşeği kaptı.
42. Onun bardağı var idi, eline su girmedi; suyu bulduğu vakit de bardak kırıldı.
43. Pâdişâh soldan ve sağdan doktorları topladı, dedi: Her ikimizin canı sizin elinizdedir.
44. Benim cânım kolaydır ve cânımın cânı odur. Dertliyim ve hastayım, dermânım odur.
45. Her kim benim cânıma ilaç ederse, benim hazînemi ve inci ve mercanımı götürdü.
46. Hepsi ona dediler ki: Cân oynayıcılık ederiz; fehmimizi cem' ederiz ve ortaklık ederiz.
47. Bizden her biri bir âlemin Mesîh'idir. Bizim elimizde her eleme bir merhem vardır.
48. Fart-ı meserretten "Eğer Hudâ dilerse" demediler. Binâenaleyh Allah Teâlâ onlara acz-i beşeri gösterdi.
49. İstisnânın terkinden murâdım bir kasvettir; ârız bir hâl olan ancak söylemek değildir.
50. Ey ne çok kimse istisnâyı söz getirmemiştir; onun cânı istisnânın cânı ile çifttir.