Girid Cezire Tarihi

     Bu eserin birden fazla sayfaya bölünmesi önerilmiştir.
Yardımcı olmak için biçem kılavuzu ve yardım sayfalarını inceleyebilirsiniz.

Bismillâhirrahmanirrahim ve Bihi Müsta’inen

Girid Seferinin Zuhûr ve Sebebi Beyânındadır

Vâkı’â bin elli dört sâlinde dârü’s-sa‘ade ağası Sünbül Ağanın ba‘zı vaz‘ ve hareketi tab‘-i pâdişâha muhâlif gelüb Mısırdan Taş yatar ‘Ali Agayı getürüb ve dârü’s-sa‘ade ağası idüb Sünbül Ağayı Mısıra nefyi fermân itdiklerinden deryâ tarafından gitmek mukarrer olub ve alay gemileri gitmiş bulunmağla henüz Karadenizden cedid yapılub gelmiş İbrahim Çelebi nâm re’isin sefinesi hazır bulunub bilâ tavakkuf ol gemiye gidüb cümle emvâl ve eşyasını ve hüddâm ve hayme ve atlarını bile tahmîl idüb Mekke-i mükerreme kadısı Bursevî Mehmed Efendi dahi ağa-yı merkûma refîk olmuş idi ve hüccâc-ı mûsliminden dahi nice ümmet-i Muhammed bile girüb ‘acele ve ikdâmdan re’is-i sefine girüb gereği gibi ve mezkûr sefineye tob ve barut ve sâ’ir âlât-ı harb tekemmül etmesine kadar olmayub ancak dört tob komuşdu bu hâl üzere Cemâziye’l-evvelinde deryâya salub bir sefinenin tobsuz ve tüfenksiz ve levendsiz bu denlü... emvâl-i kesîre ile gitdüğü şâyi‘ olub Maltanın altı pâre çekdirmesiyle korsânları adalar arasına gezüb sefinenin dahi der-‘aliyyeden çıkdığını haber aldıklarında fi’l-hâl Mısır yolu üzerinde Kerpe adasına varub ve ber muhtefî ve sefinenin üzerine muntazır oldılar Sünbül Ağa dahi müdafa‘a-i rüzgâr ile Rodos limanına varub mezbûr harbî gemileri Kerpede setre muntazırlardır deyû ba‘zı ebna’yı sebil ağaya haber virüb Rodos halkı ağaya varub bu limanda birkaç gün arâm eylen dediler re’is dahi ol gemiler bu kürek gemilerdir önlerine düşersan yetişürler lâkin cenk ile başa çıkılmaz mühimmât ve ‘askerimiz yokdur birkaç gün Rodos limanında te’hir etmek ma‘kûldur diye gördü ancak gene ayıttı bile hakka sığınurum hak bana yardım ider nusret veren hüdâdır tevekkül-i ‘aliyyullâh deyüb Sünbül Ağaya ve Mekke-i Mükerremenin mollaya ibrâm idüb bu sene-i mübârekede hak ister sene-i hacca yetişmek lâzımdır deyû ibrâm eyledi bir rüzgâr menhusûnda Rodos limanından çıkub Kerpe adalarına vâsıl oldukda rezm û neberde küffâr belâ-yı nâgehân gibi nümâyân olub fi’l-hâl irişdüklerinden koğuş toblarını gemiye nişân idüb Sünbül Ağa ve ehl-i sefine nâçar cenge kâ’im oldılar esnâ-yı muharebede Sünbül Ağa ve re’is şehid olub Bursevî Mehmed Efendi esir olub esirî lakabla şöhret şi‘ar olan fetvâ emini Bursevî Mehmed Çelebidir ki Cinci Hoca tarafından ‘amel idüb beş bin guruş virmekle Mekke kadısı olub Sünbül Ağa ile ma‘an gemiye binüb gitmiş idi esir düşüb Mekkeye varmak müyesser olmadı sâ’ir cenk uran dahi cenkde düşüb altı yüz mikdârı halkdan kalyon içinde altmış mikdâr zinde kalub bi’l-âhere kâfir sarub kalyonu yedeğe alub bu denlü mâl-i firâvân ile getürüb Giride uğradılar ganâimlerinden Girid hâkimine pişkeş virüb cümleden Sünbül Ağanın atlarından birini Kandiye beğine göndermeğe taşra çıkarub gönderir iken ol cezire rahiblerinden birkaç vâkıf-ı hikmet ehl-i basîret ruhbân ceziremize Türk atının ayağı basdığı bize eyû ‘alâmet değildir sâbık Rodosda ve Kıbrıs ve sâ’ir cezirelerde misillü sâbık itmişdir deyû fâl eylediler ve Girid hâkimine söylemişler ana dahi sonra nedâmet geldi ve lâkin izâca-i hazayül-fehvâsınca fi’l-hakika öyle vâki’ olub mezbûr gemiler birkaç günden sonra Messinaya doğru Baragoşa ( ) hisarına yigirmi fersah kaldıkda ol aldıkları gemi gark olub ekser emvâl ve erzâk ve atlar kasr-ı deryâya gitdi bu ahvâl tedriciyle İslâmbulda şâyi‘ olub iç ağalarından sem‘-i hümâyûn vâsıl oldukda donanma tertîbi esbâbına şürû‘ olunub Girid seferi zuhûruna bâ‘is ve nice vilâyetler fethine sebeb hâdis olmuşdur vekâyi‘ sene bin elli beş ibtidâsına vekâ‘yî‘-i gazâvât-ı cezire-i Giride serdârı kapudân Yusuf Paşa bundan esbâk-ı zikr mürûr iden Malta gemileri âsitâneden Mısıra giden mumâileyh dârü’ssa‘ade ağası sefinesine müstevli olub aldıkları sem‘-i hümâyûn vâsıl oldukda şevket-i salâbet-i ‘Osmanî ve kahramanî dilîr-i hakânî gâlibân ve küffârdan ahz ü intikâm-ı şehriyâr teveccüh-i yezdâni Akdenize sefer fermân eylediler ve Rumili ümerâsına ahkâm-ı şerife gönderdiği evvel baharda mahrûse-i Selânike varub âlât-ı piyâdekile mirmirânları yanında mevcûd olalar ve Anadolu eyâletinden Kastâmonı ve Saruhan ve Hamid ve Teke ve Ankara ve Aydın sancaklarına ve eyâlet-i Karamanda Kırşehri ve Niğde ve Aksaray beğlerine ve Sivasdan Çorum ve Amasya ve Bozok beğlerine ve sâ’ir ‘askerîyeye hükm gönderdiğim cümlesi Sakız mukâbelesinde Çeşme dimeğe ma‘ruf iskeleye varub mirmirânları me’mûr olmağla serdârları olan mîrahûr-ı sâbık bi’l-fiil Amasya beği Ahmed Paşa yanında mevcûd bulunan ve vâli-i vilâyet-i Karâman Turak Paşa bu cümle sefineye koyub göndere ve sâbıkan harem-i hümâyûnda mukarrib-i pâdişâh olan Silâhdar Yusuf Paşa ki taşra çıkub kapudân-ı zîşan olmuş idi donanma-yı hümâyûn serdâr olmuş karar dâde rey-i pâdişâhî olmağla kapudânlık mansıbına leşker-i bahr ü berr sipehsâlârlığı dahi zamm ve ilhâk buyruldu bu ilhâk-ı ‘azîmden ma‘âdâ şeref-i müsâheret ile sâ’ir erkân-ı devletden serfîrâz buyrulub iki buçuk yaşında dihter-i pâdişâh-ı cihân kendüye namzed kılınub azîm muhteller işketmeye şürû‘ ve fermân olunub at meydanına nâzır İbrahim Paşa sarayı termîm ve birkaç kasr-ı dilârâ ve ‘arefe-i bihemta zammı ile ta‘mir olunub ve mahâller mürur idecek yolları müzâyeka virir şehnişînler izân ve tevsi‘-i tarîk kılınub levâzım-ı kanaviçe ( ) ihtimâm-ı tâm eylediler ve tersâne emânetinden Geliboluya nefy olan Hüseyin Efendi ki ‘ayân-ı devletden idi ıyd-ı fıtrda kapudân paşa namzed olan Sultan bilkaysü’l-şâne kethüdâ nasb olunub kevkeb-i ikbâl ve bu vesile ile ahenk-i sudûr eyledi çün Yusuf Paşa hazretleri bu nevâziş-i ‘azîm ve ‘inâyet-i ‘amîme mazhâr olub böyle bir mesâlih-i ‘azîmle me’mûr olub heman rûz-ı tedbîr-i mühimmâta mübâşeret idüb guzât-ı müslimîn kürekçi içün evâmirile adamlar gönderdi ve Rumili eyâleti dahi Bağdaddan ma‘zûl Küçük Hasan Paşaya tevcîh olunub ol hafta Selânike irsâl olunub Rumili ‘askerini cem‘ idüb Benefşe sâhilinde Kapudân Paşa muntazır ola Bağdaddan gelüb zağarcı başılıkdan yeniçeri kethüdâsı olan Murâd Ağa Yeniçeri ağası yerine sefere ta‘yin dahi buyuruldu ve Samsuncubaşı İbrahim Ağa ve Hasekî ‘Ali Ağa dahi sâ’ir çorbacılar ile me’mûr oldular ve vüzerâdan sâbıkan kâ’im makâm olan Bosnevî Koca Mustafa Paşa dahi sefer-i merkûma ta‘yin buyruldı ki serdâr-ı zîşana refîk ve teshîr olmağla teshîr-i bîlâdâ hüsn-i tedbîr ideler ve Hasan paşa Selânike varub Rumili ümerâsını da‘vet ve cem‘ eyledi ve bu tarafdan ücret ile elliden mütecâviz bazargân gemileri dahi isticâr olunub ‘asker-i mezkûrenin zâd ü zevâdelerini tahmîl idüb donanmadan evvel irsâl kılındı toksan pâre karamürsel kalyon ve şayka Selânike irsâl olunub ve altmış pâre sefine dahi Çeşmeye varub limanlara lenger endâz oldular ve bu gemilere mühimmâtdan on beş bin kantar barut ve elli bin yuvarlak ve elli kıt‘a bedallı şayka tobları ve kazma ve kürek ve sâ’ir alât-ı cebehane ve levâzım-ı kal‘a-yı gediğe bîhesâb idî tahmîl olunub gönderildi numûne-i ağa-yı mukaddime-i gazâ bu esnâda ümerâ-yı bahr huzûr-ı serdâr-ı bâvakara yüz sürmeğe ağaz itdiler anlardan Memi Paşa oğulları Rodosdan çıkub âzim-i südde-i sa‘adet olub gelürken Akdeniz adalarından Eskeri ( ) adası limanına vâsıl oldukda liman-ı mezbûrdan otuz altı kâfir ile on bindirme tob çeker bir Malta gemisine rast gelüb ‘avni’llâhi ile bî derdsiz ol makûle kefere-i cenk oldı müstehir idüb darb-ı şimşîr ile melâ‘ini der-zincîr ve gemilerini teshîr idüb yedekleyüb huzûr-ı serdâra getü rüb hil‘âtlar ile envâ‘ı ri‘âyetlerine ( ) mazhâr oldu bu kıssa heman fethe dâl ve bir fâl-i ferhûnde mâldir dediler ahvâl-i ocakhâ-yı Mağrib Cezâ’ir ta’ifelerinin da‘vetin üzere tasallut ve hükümetleri birkaç zamandır mümted olub varan beğlerbeğisi kat‘an râyişe müdahâle itdirmeyüb hacr idüb bir menzilde müflisen alıkorlardı sâlih-i pâdişâh-ı merhûmun karındaşı İbrahim Paşa geçen sene Cezâ’ire gitdikde pâdişâh-ı cihân-ı sultan İbrahim Han hazretleri Cezâ’irden gelen dayı kapudânlara ‘itab gûnâ hitâb idüb bakasız benim memleketimden kaçma çift bozan ra‘iyyetim iken niçün böyle kuzgunluk idersîz İzmirde Foça Karaburun nevâhileri köylerden çiftlerinizi bozub ve Mağribe varub tecemmu‘ idüb emrime inkıyâd itmeyüb varan beğler yiğitlerimi hacr ve zecr itmek ne dimekdir şimdi size virdiğim paşaya dahi öyle idesiz sonra cümlenizi kırarım deyû kahr-ı yed-i ‘azîm itmişdi cezireye vardıklarında yine kemâkân idegeldikleri vech üzere hareket idüb İbrahim Paşa dahi zerre kadar vech virmediler vâli-i sâbık Üveys Paşazâde ve biri dahi muhâssılü’l-kelâm üç beğlerbeği müflis ve mahcub Cezâ’yirde müctemi‘ olub bıragub gelüb gitmeğe de bâbından izin alamazlardı hattâ mezbûr İbrahim Paşa kethüdâsı Hızır Ağadırki elli gün tayı divanına mülâzım oldu ki rücû‘a ( ) sadâdına müte‘allik bir söz icâm bir kerre in‘ad dimeyüb kusûra ruhsat virmeyüb tayı huzûrunda kıyâm iderdim âhir nâçar kalub bana itdiki seniyye-i makâm itdüğümde paşa kethüdâları bunda kıyâm ide gelmişdir bu guzât-ı muvahhidin deyû nider kıyâmdan ar mı eylediniz kanûn ve kâ‘idemiz budur dedi ol mahalde Cezâ’yir ve Tunus ve Trablus ocaklarına ahkâm-ı mutâ[la]‘a ve sadr-ı azam mektûbları gelüb evvel baharda Akdenize sefer vardır gemileriniz ile ‘umûmen gazâya hazr olub rûz-ı hızırdan mukaddem gelüb donanmayı hümâyûna mülhâk olasız deyû da‘vet olundılar ocak halkı gazâya da‘vet olunduklarında güş ü hûrûşları ziyâde olub can baş ile uğur-ı hümâyûnda hıdmete hazr ve kudûm-ı sipehsâlara müntazır olduklarını ‘arz idüb sefer emriyle varan çavuş ile mezbûr Hızır Kethüdâ çıkub kurtulub âsitâneye geldi biçâre paşalarına mecbûren Cezâ’yirde kaldılar izn-i canibi ve ‘eyi ‘azîz ahbâb ‘azîmet gerdûn ‘askeri islâm bâ sefâ’in-i donanma-yı serdâr-ı ekrem Yusuf Paşa tersâne-i ‘âmirede leşker-i bahriki Cezâ’yir kalemiyle müsemmâdır yoklanub mavnalara ve kadırgalara tevdi‘ ve taksîm eylediler kürekciler vesâ’ir mühimmât tekmîl olunub ol bahar-ı hâceste hasâlik dahi evâili irişmiş idi ama hazret-i pâdişâh-ı ‘âlempenâh dahi deryâdan tedârik ve ûmûr-ı gazâda kemâl-i ihtimâmlarına binâ’en her gün tersâne-i ‘âmireye bizzat kendüleri teşrîf itmekle sefâin-i donanma ve sâ’ir alât kal‘a-i kebrî ihzârına kendüler ikdâm-ı mükemmel ve ‘asker ûmûruna ihtimâm-ı tâm buyururlar idi mâhı Saferin yigirmi ikinci Çeharşenbe günü vakt-i ‘asrda sefere me’mûr olan ocak ağalarına ve çorbacılara hil‘ât-ı seferiyye giydirilüb heman ‘azîmet-i fermân eylediler kapudân-ı müşârün ileyh Yusuf Paşa dahi mâhı Rebîyü’l-evvelin dördüncü rûz-ı yekşenbedeki mâhevâ redi-î şitekin?( ) yigirmibirinci de ‘azîm donanma ve şenlikler ile Malta seferi nâmıyla ‘azm-i gazâ idüb canib-i bahr-i sefîde bâdbân güşâyı müteveccih oldı donanma-yı hümâyûn ile Sakız ceziresine vardıklarında Selânik limanında olan gemiler için Rodos beği İbrahim Beğ ki Kara Hâce dimekle ma‘rûfdur sekiz mükemmel firigata ile gönderilüb Kızılhisar limanında cem‘ oldukda olmaları tenbîh buyruldu ve Sakıza dahil oldukda Anadolu ser‘askeri Ahmed Paşa Sivas ve Karaman ve Anadolu beğleri –6b-ile adamı yola gelüb mazhâr-ı iltifât oldılar Rebîyü’l-evvelin yigirmi beşinci günü Anadolu ‘askeri gemilere girüb kırk pâre şayka ile Sakız limanında vaz‘-ı lengerendâz olındılar sekiz gün irâm ve istirâhatden sonra göçidüb Kızılhisar limanına geldiler yolda ‘azîm furtına zuhûr idüb gemiler berâkende ve perişân olmuşdı Midilli beği Delü Beğ gezüb cümlesini Termeş ( ) nâm mahâlle gelesiz deyû cem‘ eyledi üç günde kırk dokuz sefine cümle geldiler Rumili sipehsâlârı Hasan Paşa dahi eyâleti ‘askeriyle Rebîyü’l-evvelin yigirmi dördüncü gününde salub serdâr Kızılhisar limanında ancak dört gün oturub Morades Termeş nâm hisar limanına girmişler idi sevâhili âbdâr ve sahrası letâfet ile meşhûr dâr-ı diyârdır bu tarafdan Rumili ‘askeri Kızılhisarı geçüb gurre-i Rebîyü’lâhirde Termeş sevâhiline gelüb toksan sekiz pâre sefine ile bu kadar cebehane ve mühimmâtla donanma-yı hümâyûna mülâki oldılar ertesi oturak fermân olunub ‘ale’s-sabah Yusuf Paşa baştardadan çıkub otaka gelüb cümle ümerâ-yı kirâm ve salârân-ı leşker-i mirmirân Hasan Paşa ile gelüb dâmenbûş-ı serdâr ile müşerref olub teşrîfât-ı şâhâne ile serfirâz oldılar serdâr-ı kâmkâr her birini tatyîb ve gazâ ve cihâda tergîb eyledi Koron sükkanından Karabatak Beğ firkadasına binüb bu Girid fırkadasını aktarma idüb Kapudân Paşa getürdükde hil‘ât ile ri‘âyet olındı içinde bulunan on iki kâfiri küreğe kodılar ertesi gün çeküb Benefşe sevâhili mukâbelesine geldiklerinde bi emrîllah bir ‘azîm rüzgâr peydâ oldı gerçi muvâfık idi lâkin şiddetinden donanma-yı hümâyûn limana girdiler ve ba‘zı şayka ve furkateleri Manya burnuna doğru çekdi ve deryâda bulunan ba‘zı ümerâ limana girmek mümkün olmayub Çuka adasına düşdiler serdâr-ı ekremden devr olduklarına te’essüf ve ah iken meğer Venedik tarafından Girid imdâdına bir sabareftâr râyici barut ve dâne ve kurşun ve kûşengi ve tüfenk ve fitl ile mâl-a-mâl gemi irsâl itmişler lütf-ı gerdkârıyla mezbûr tebekler üzerine düşüb bî zahmet ve cenk ahz ü kabz idüb hakkan bu husûs dahi bir fâl-i ferhûnde mâl oldı içinden hayli kâfir çıkub küreğe kodılar ve hem ol esnâda rahda merhûm Kapudân Bekir Paşanın oğluna eyâlet-i Tunus virilüb icâzet ile payitaht Mağrib zemine ‘azîmet eyledi Rebîyü’l-âhirin ikinci günü yevm-i cum‘a idi debdebe-i şâhâneyle âvâneye varılub yedi kıt‘a kalyon anda hazır bulundu ehli sefere Malta seferi tedârikin iken deyû fermân olındı ve ‘asker-i islâm kıyâm-ı sahraya çıkub sefâîn-i donanma yoklamağa başladılar ve anda iken Trablus ve Tunus paşası Abdurrahman Paşa ve sekiz pâre çektirme ve firigataları ‘azîm alay ile gelüb donanma-yı hümâyûna mülâkât itdiler ümerâ-yı Mağrib ve sefine kapudânları ve ocak zâbitleri serâser dibâ hil‘âtler ile serbülend olundılar derbeyân-ı ‘azîmet-i ‘asker-i islâm becanib-i Girid on üç gün ol makâmda murâd üzere mühimmâtı görülüb Rebîyü’l-âhirin yigirmi beşinci günü çeharşenbe idi Avarin limanından çıkılub herkes tekine sarılınur kıyâsında iken ümerâ-yı deryâ ve kapudânlar da‘vet olunub Girid seferine me’mûr olduklarına hatt-ı hümâyûn şevketlü makrûnı ibrâz ve mazmûnı i’lân ve keşf-i râz idüb cezire-i Girid fethi tahtına Hanya burnuna doğru gitdiler ittifakât-ı hasenedendirki bî‘inâyeti’l-lâhi te‘âlâ bir eyyâm-ı lâtif ve bir rüzgâr-ı muvâfık ve şerîf olduki sefâin-i donanma-yı hümâyûn asla birbirinden müteba‘id olmayub mukayyed ile ve şevket ve mehabet göstererek ol gün gidüb gece Çuka ( ) adası kurbünde lengerendâz oldılar ertesi yine ‘azîmete müteveccih idüb ikindi zamanı Girid kurbünde İsfekalya ( ) nâm bir hârâbe adaya dahi vardıkda gözcü kâfirler duhâlî ile donanma-yı hümâyûn geldiğini Girid i‘lâm eylediler ve dahi ertesi rûz-ı cum‘a idi ahşam vakti Girid dağları seçilüb gemilerde fânuslar yandı rüzgâr kavi olmağla fi’l-hâl ‘asker-i islâm nusret-encâm ve sa‘adet-fercâm sevâhil-i Girid lenger endâz ve âsâyiş-i dilnüvâz oldılar heman ol sa‘at Karabatak dedikleri fırkata re‘isi tebdil-i şekl ile Sikilya ( ) adasına varub gözcü kâfirleriyle iki sa‘at cenk itmekle çoğı maktûl olub dürüşt zinde ahz olub götürdü ol gün ‘asker-i islâm serdâr-ı sâhib-i ihtirâm ile kenâra dökülüb kurra’ ve büyük küffârı fi’l-hâl târumâr eylediler ve birkaç kâfirin ser-i menhûsları pişgâh-ı serdâra galtân olub cum‘a ertesi seher vâkit Giridin Kılıcburnu dolaşılub Girid ile Şuşuri ( ) adası arasında liman misâl bir mevki‘de lengerendâz olub taşra çıkılındı küffâr-ı hâksâr baş göstermeyüb Rumili beğlerbeğisi Hasan Paşa Rumili ‘askeriyle ve yeniçeri kethüdâsı Murâd Ağa ve Samsuncu başı İbrahim Ağa yeniçerinin önüne düşüb gemilerden mühimmât ihrâc olundukdan sonra Hanya hisarı muhasarası fermân buyurulmağın ahşam vakti hisar-ı mezbûr canibine teveccüh olındı ol gece gidilüb nısfü’l-leylden sabah olunca bir nehr-i hoş güdâr kenârında ârâm itdiler ol esnâda düşman irişdi deyû bir âvâze zûhûr aslı yokdur dinilince hayli tüfenk atıldı ertesi beyne’s-sâlât Hanya kal‘ası mukâbelesinde olan cisrü’l-tekin kurbünde debelerde nüzûl alınmağla bu tarafdan küffâr-ı hâksâr fârigü’l-bâl bağ ve bağçelerinde esvâb ger tebhâ ile müzeyyen ve muhteşem zevk ü safâlarında iken ‘asker-i mansûr ferc-i mevfûr küffâr-ı hâksârın ser vaktini basub ganâ’im-i bişümân ile mugtenem olub vâfir mâl ve esirler aldılar lâkin serdârın hüsn-i tedbîrden berîd olduğı giriftâr-ı gâziyân olan re‘âyâ ve ehli kuranın etfâl ve nisvanı götürüldükde götüren gâzilere in‘âm ve ihsân idüb giriftâları azâd idüb ihrâk-ı memâlik ve kat‘-ı eşcâr ve katl-i esirden ‘askeri men‘ eyledi ânlârki ‘akıbet-i kâr mülâhazasında mâhirler idi serdâr-ı bâvekarın ( ) leridi zirâ kal‘a[nı]n metânetin ve ‘asker kılletin görüb asla fethin hatıra getürmezlerdi hemân katl ü gâret ve ihrâk ve sâret idüb mugtenem gidelüm derlerdi ammâ cenâb-ı serdârdan bu merhâmeti istimâ‘ iden ahâli-i memleket her tarafdan orduya gelüb zâhire ile hıdmet eylediler ‘asker-i islâma mâ’il ve cezire anların olmağla ka’îl oldılar feth-i ada Ayatodori Girid ceziresine karib üç üçdört mil mürûr bir cezire-i sagirki iki tarafında yalın kaya üzerinde binâ’ olub araları bir mil iki hisar-ı metin ki Ayatodori kal‘aları dimekle ma‘rûfdur memâlik-i Hanyanın nigehbânları şeklinde vâki‘dir divârın ‘arzı altı zirâ‘ ve irtifâ‘ı on iki zirâ‘ her biri hüsrevâne yemez toblar ve cebehane ve zahâ’ir ile mâl-a-mâl eyledi ol iki kal‘aki biri bâlâter muhafaza-i birûn ve biri zîrter ki hâris-i deryâ-yı enderûndur ‘inayet-i yezdânî ve kuvve-i baht-ı ‘Osmânî ile dört sa‘atde kabzına teshîr ile fethi müyesser oldı çün donanma-yı hümâyûn limana vâsıl olduğı küffâr-ı hâksâr müşâhede itdi bunlar guzât-ı muvahhidinin kal‘a-yı muhasara ideceklerin bilüb kal‘a-i zîre metânet-i i‘tibârları olmağla cümlesi aşağı kal‘aya inüb cem‘ oldılar ve leşker-i islâmın kudümüne müntazır durdılar bu tarafda serdâr-ı kâmkâr ise ‘askeri Hanya canibine irsâlinden sonra Amasya mirlivâsı Ahmed Paşa ve Tırhâlabeği Ahmed Beğ ve serdengecdi ağaları ve yeniçeri ve Tunus ve Trablus ‘askerinden birer mikdâr ‘asker sefâ’inden çıkarılub sandallar ile ve palaşgermeleriyle sâhil-i cebel-i cezire-i mezbûra irsâl olundı leşker-i islâm gece ile hisar meyanına vardıklarında hisar-ı bâlâyı gördüler ki kabuları açılmış fi’l-hâl bî cenk ü cidâl içine girüb kabz ü teshîr itdiler ‘ale’s-sabah rûz-ı şenbe ve Rebîyü’l-âhirin yigirmi sekizinci günü idi gâziler aşağı kal‘ayı dahi muhasara idüb iki tarafdan tob ve tüfenk cengin itdiler ol serdâr-ı zafer şi‘âr dahi cümle donanma-yı hümâyûn gemileri ile ‘azm ü rezm idüb baştard[a]dan kal‘aya toblar atdı sâ’ir ümerâ dahi iktidâ[r] idüb kadırgalardan ma‘unalardan ol kadar tob urdılar ki sâdâsı esmâna buyûste oldı heman ol sa‘at kadırgalardan iki tob ihrâc olunub kal‘aya havâle itdiklerine gâziyân-ı gazânferân hoş gayrete gelüb bir uğurdan hisara hücûm idüb i‘lân-ı nusret-encâm nasib eylediklerini küffâr-ı hâksâr gördükde halâs ve necâtlarından me’yûs olub bir bîdin ve hilekâr kâfir bişkâh-ı kenkere-i hisara gelüb yed-i menhûs-ı nâmübârekine bir beyaz makreme alub aman gelin kal‘a sizindir alın didikde gâziler hücûm idüb ol mahâlle izdihâm ile vardıklarında sâ’ir erbâb-ı dalâl içerüden firâr idüb ancak bir kâfir kaldı meğer mukaddemâ kabu yanında bu mahâl içün âmâde eyledikleri barut lağımına ateş vermişler zîr ü zeminden alub üstünde ve yanında bulunanlar kimi eflâka ve kimisi misâl-i kebâb biryân eyledi gâziyân-ı kirâm ve küffâr-ı hâksar hayli ecsâm tu‘me-i ateş oldı divâr-ı hisârı yer yer rahnedâr oldukda gâziyân-ı zafer karin hücûm-ı dilirâne ile kal‘ayı feth idüb içinde bulunan küffârının ekseri tu‘me-i tîg-i ebdâr olub kelleleri huzûr-ı serdâra geldikde in‘âm-ı firâvân ile bahadırlar şâdmân eyledi ba‘dehû donanma-yı hümâyûn sâfâ-yı hatır ile gelüb hemen raht-ı re’sân Ayatodoride âsûde hâl aldılar derbeyân-ı muhasara-yı Hanya çün feth-i müyesser oldı serdâr-ı ekrem mâh-ı mezbûr sulhündeki yevmü’l-ahd idi gemiden çıkub Hanya karşusunda kurılan bargâh nüzl eyledi sâ’ir ümerâ ve ahkâm dahi günâgün kıyâm ile sahra ve deşti tezyîn eylediler ve fermân sudûr eylediki toblar ve darbzenler ve cebehane ve sâ’ir mühimmât sefâinden ihrâc oluna bes cümle levâzım ve mühimmât ihrâc ve leşkerî kâhya oldukda mâh-ı Cemâziye’l-evvelin üçünci güni ahşam vaktinde ‘asker-i mansûr kal‘a-yı Hanyaya havâle olan kilisâ-yı Kostandi tebesinde meteris kurmağa ağaz eyledi evvelâkl-ı merkûmda Rumili beğlerbeğisi Hasan Paşa ve sağ kol ve sol kol alayı beğler ve Alaca Hisar ve Avlonya ve Elbasan beğleri yedi kıt‘a balyemez tob âmâde olub bişgâh-ı tobhanede yeniçeri kethüdâsı Murâd Ağa yeniçeri ‘askeriyle meterise girdi ba‘dehû yemîn-i emîrü’l-ümerâda ümerâ-yı Tırhâla ve Köstendil ve İskenderiyeye dört tob virilüb önlerine Haseki ‘Ali ‘Ağa ba‘zı yeniçeriler ile sipeh sürdü ve yesârındaki leb-i deryâ deryâya ve Üsküb ve Selânik ve Ohri ve Vulçitrin beğlerine altı tob virilüb Samsuncu başı İbrahim ‘Ağa neferiyle meteris kurdu ve mirlivâ Dükakin ‘Ali Beğ sipâhileriyle ve serdengecdi ağaları ve Tunus dilâverleri Suda boğazında muhafazaya ta‘yin oldı ki imdâda gelân küffârı hisara duhûlden men‘ ideler ve cenâb-ı serdâr serleşker olub kendi tevâbi‘i ile evvelâ Taşköpride ‘asker tarafına ve sâniyen donanma-yı hümâyûn gemileri tarafına nigeh bânlar kurdılar izn-i canib ve iyi ‘azîz ahbâblar vasf-ı kal‘a-i Hanya kal‘a-i mezbûru binâsında ‘akl-ı ‘ukala hazır bir hisardır ki rûy-ı zeminde mânendi yokdur ve memâlik-i mahrûsede bu tarz üzere kal‘a görülmemişdir ki ümerâ-yı Venedik dört yüz seneden berü bu hisarın ‘imâret ve binâsına ve sâ’ir cebehane ve mühimmâtına bezl-i makdûr eyleyüb kemâl mertebe istihkâm ve metânet virmişler idi gerçi irtifa‘ ve vüs‘at ve metânetde memâlik-i mahrûse kılâ‘ı çokdur lâkin bu hisar-ı mu‘teberin tarzı gayr-ı mükerrerdir evvelâ bir düz yerde Galata kadar tûlanî vaki‘olub yedi burc refi‘ ki her biri vüs‘at ve irtifâ‘da birer hisara benzer her birinde yigirmişer balyemez tob konub bin nefer cenk eri adam olur diyüb erinin ‘arzı beşer yigirmi atlu murâd üzere yürür diyar-ı merkûmun lengerdir vâlâsından yukaru on zirâ‘ kadar tobrak mürtefi‘dir ehli harbîn cây-i rezmi anda olmak üzere ne tob kâr ider ve ne gayrı şey te’sîr ider ve binâsı muhkem dahi müretteb senk-i tîraşideden divarlu tokuz ‘aded tabyalarki sâ’ir burcdan yüce esmâna ‘urûc eylemişdir on beş balyemez tob ve sacma toblar ile şehr-i muhafaza ider ba‘dehû iki köşelerinde iki hâki dağ çıkar geçişdirki cemi‘an burûc ve tabyalara berr ve bahra nâzırlardır ve her birinde yigirmişer hüsrevânî tob kerestihâ vaz‘ olunmuşdur ki cevânib-i erba‘ası muhfaza ider ve bu kühsârın altı yekser mahbûf kaba ender kaba ( ) dırki tob dâneleri ve cebehane içün mahzenlerdir ammâ canib-i bahrîsi divarı ‘azîmü’lbünyân ile çekilmiş bir liman-ı latifdir ki kapusundan ancak kadırga girüb ve yine kapusundan deryâya nâzır ‘azîm toblar dahi konmuşdır ve kârgîr kubbelü kurşun örtülüb yigirmi üç hâne tersânesi ki rûy-ı zeminde bir dahi nazarı yokdur her birine nice hazine sarf olunmuşdur hûsûsen büyük ve saraylar ki şehrin içindedir sâfî mermerden kesilmişşeddâdî binâlar ve hüsrevânî kâşânlarki kasr-ı Hortek yanlarında bir şey değildir musanna‘ çeşmeler esvâk ve dekâkîn ki gözler görmemişdir halkı ashâb-ı emvâl ve ehlî cemâl olmağla ma‘rûflardır fethi müyesser oldukda kabz-ı tasarruf gelân cebehaneler hadden birûndur yalnız yüz toksan beş pâre tob kerestihâ olundu ve birûn-ı hisar hendekin amiki on beş fersâh ve ‘arzı yetmiş iki zirâ‘ mi‘mâridir ve ekser leb-i hendek senkdir terâşidedir nakl olunur bes divâr-ı hisarda ol idi tobrağı her sâl Hanyanın büyük bazarına gelen med-üvezin üçer torba hâk hendekden beş divar nakl ile yığılmak seksen yıldan mütecâviz bir papasın mürd iden vasiyyeti ile olub nice bin nasarâne her sene bazara cem‘ oldukda mesfûrun tavk-ı la‘net vasıyyetindir gerdûn idüb ol üçer torba tobrağı çekerler imiş tevârihden haberdâr olan ba‘zı rü’esâ-yı küffârdan nakl olunurki Hanya bu vechile binâ olunalı seksen sene olub ol hemân hisar-ı enderûn vardı ki büyük kal‘a binâsından sonra kapuları dahi kaldırılub burûc ve kuleleri birer kimesneye mesken kılındı bundan akdem şehri tabyalar ve tobrak ve hendek muhafaza ider idi hatta İspanya ‘askeri olmayub ol hâl üzere muhasara eyleyüb almağa kâdir olmadılar olamadılar sonra ümerâ-yı Venedik bezl-i makdûr idüb bu hisar-ı refi‘i çevirdiler ve bu şehrin sahrası lâtif ve iyi hoşvâr ve hâki cennet ve kühsârı bir eşcâr ve bağ ve bağçeleri binihâye ve eşcârı per-esmâr ve yaylakları dört sa‘atlik yoldurki Eylül evveline olana değin berk-i sefid ile mestûrdır hakisinde sanavber ve kestâne ve turunç ve limon beter ‘aceb dir ki sanavber ve kestâne yaylak yirlere mahsûs eşcârdandır turunç ve limon dahi ekser sevâhilde olur iken bunun bağçelerinde cem‘ olunmuşdır ser û sitân ve gülistan dahildir bağ ve bağçeleri müzeyyen kılmışdır rezm-i ruhsâr mâh-ı merkûmun dördüncü ki rûz-ı seşenbe idi ve Haziranın on yedisi idi ‘ale’s-sabah toblar ile kal‘a döğülmeğle başlanub küffâr-ı hâksar dahi pây-ı sebat ve vakarı muhkem basub cenk ve muhasarada asla kusur itmediler muhasaranın ikinci günü serdâr-ı ekrem tobhaneye gelüb guzât-ı müslimîn cenge tahrîk ider iken kâfir-i bedkâr ve bir tob-ı sâ‘ika pâre ateş virüb vezir-i âzam durduğı yire geldi Rumili sipâhilerinden beş adam şehid idüb vüzerâ ve erkân-ı devlet hazirü’l-halde masûn ve mahfûz oldılar ammâ merhûm verâ-yı şehidü’l-bâs serdâr-ı âlî makdârı alûde eyledi tob-ı mezbûr dânesi ol kadar darb-ı şedîd ile geldiki üç tobrak dolu sepetden gelüb gecdi mahâll-i merkûm kal‘aya bir mikdâr bâ‘îd olmağla muhasaranın üçünci güni cum‘a gecesinde meterisler değişilüb Anadolu ‘asker[i] dahi serdârlar[ı] olan Ahmed Paşa iki ‘adet tob getürüb meterislerine mülhâk oldı ve Karaman ‘askeri dahi iki tob ile Samsuncı koluna ta‘yîn buyuruldı Bozok beği ve dahi Horasan sancağı ‘askeriyle Kayalu kilisada karaol ola emr olundı ‘ale’s-sabah mahâll-i mezbûrun kal‘ayı senksâr itdiler gerçi hisara ve şehre bu mahalde hayli hasarât olundı ammâ küffâr toblarının ateşşerâre başı hayli guzât-ı müslimîni bervâne misâl suhte eyledi Hasan Paşa ve sâ’ir ümerâ tobların bişgâhında hıyâm kurub siperler sürdiler Murâd Ağa dahi meterisini ilerü sürüb ikdâm eyledi serdâr-ı kâmkâr dahi dahi küffârın toblarına ve tüfenklerine bakmayub ordu-yı hümâyûnı kaldırub mukâbele-i hisarda mukaddime tobhane olan mahâll-i refî‘ide sâbit ve kadem olub cenge ihtimâm-ı tâm eylediler rezm-i küffâr-ı der kühsâr ve galebe-i ‘asker asker-i gazâ şikâr küffârü’leyâm gâziyân-ı zafer encâmın hücûmun görüb derd-i bî dermânlarına çâre havî olub memâlik-i Giridde olan ba‘zı süvâr ve piyâde küffâra nâmeler gönderüb sahrada ağaz-ı cenge tahrîk itdiler olaki ‘asker anlarda meşgûl iken mahsûrlara bir mikdâr rast gele lâcürm ahâli-i Girid ve Suda limanında yatan onyedi pâre firkata ve on dört kalyon leşkerî cem‘ olub za‘imlerince hücûm etmekle ‘askeri hisardan kaldırmak tedbîr gördiler bu tarikiyle Dukakin ‘Ali Beğ ve serdengecdi ‘asker üzerine gelüb ‘arz-ı şevket itdiklerine binden ziyâde piyâde ve süvâr küffâr alât-ı harb ve cebe ve cevşen ile manend-i divâr-ı üstüvâr iken üç yüz kadar gâzi ile bipervâ ( ) koyulub cenk-i bişımârdan sonra ‘inâyet-i rabbanî ile gâlib gelüb gürûh-ı mekrûh mağlûb ve makhûr oldılar âyât-ı ‘azîmet eşerleriyle otuz kadar re’s-i menhûs küffârı huzûr-ı serdârda ‘arz ve i‘lâm oldukda ‘inâyet-i âlîleri mekârin hâl gâziyân oldı hurûc-ı küffâr ez hisar-ı muhasarının beşinci güni Murâd Ağa ikdâmıyla meterisler ilerü gidüb pişgâh-ı hisara varmağla kâfir delîr olub lâcürm kırk kadar firâr-ı fâcir uğrın yolından ‘ibâret işleyen beldâr gâfil basub basub üzerlerine mu‘temed olan Kara Çavuşı şehid eylediler üç dört kimesne dahi şehid olub ‘asker irişdikde hisara firâr itdiler altıncı gün yüzden ziyâde kâfir yine meterislere çıkub hücûm itdiklerinde Murâd Ağa ve nice bahadırlar hazır bulunub ol kâfirleri tüfenkle tutub dutdılar diğer vesâ’ir ‘asker tig-i hunzîr ile irişüb ekserin katl idüb re’s-i menhûsların serdâr-ı ‘azâm[a] getürdiler kurtulan melâ‘in mecrûh ve makhûr hendeke döküldiler ol rüzgâr-ı firûzda da küffâr-ı hâksâr ve ‘asker-i islâmın dest bürd-i rüstemânesin müşâhede idüb bir dahi hisardan çıkmağa cür’et idemediler bir mahalde Trablusdan üç sefine ve birkaç şayka gelüb Mısır ‘askerinden dahi hayli dilâverân ve barut firâvânla gelüb donanma-yı hümûyûna ve mülâkât itdiler ve Mısır ‘asker[i] dahi Suda limanı boğazında pusuda durub karaol beklemek fermân dahi olunub ve rûz-ı mezbûrda derûn-ı hisarda hâlâ serdâr-ı kâmkâr câmî‘ eylediği kilasadaki San Francesko dimekle ma’ruf mu‘id-i kadimesi çanlıkiğle u‘cube-i dehr idi cümle ebniye-i Hanyanın serfirâzı bir bülend meyl olub zirve-i âlâsından bir sâlib-i ehnin var idiki birkaç fersâh yerden görinürdi tobla urılub hakla yeksân kılındı ameden-i küffâr-ı hâmedâr hisar ve galeta-i islâmîyân cün bu diyârın feth murâd perverdi gâr olmuşdır lâcürm her umûr-ı tedbîr ehli islâm bi’l-cümle muvâfık-ı takdir olub hilekâr küffâr suret-i edbâra yüz tutdı emirü’l-ümerâ Girid ki anlar ıstılâhında ceneral dirler dârü’l-mülk Girid olan Kandiyede odurub Hanyanın muhasara oldığını tahkîk eyledikde kethüdâsıyla beş yüz tüfenk endâz fedâî kâfirler ile Suda limanına göndirüb andan dahi dört yüz kadar kimesne alub cümlesi muhasaranın tokuzuncı çeharşenbe güni dahi mümzârına istimâlet nâmeleriyle gelüb kal‘a karşusına irişdikde karaol ta‘yin olunan serdengecdiler Dukakin ve Tunus ve Mısır ‘askerine bi’l-cümle beş yüz kadar bahadır olurdı sabah kâzib vaktinde rastgelüb küffârın kesretinden aslâ bîpervâ eylemeyüb tüfenk ve tîr ve hendek ve şimşîr ile muhkem-i cenk idüb bir sa‘atde gürûh-ı mekrûh bozılub perişân oldılar esnâ-yı cenkde serdengecdi ağası Hayali zâde Arnavud Hüseyin Ağa şehid olub kethüdâ-ı ceneral ve elliden ziyâde kâfirler kılıcdan geçüb başları ve yarar dilleri ve tablleri ile ‘ale’s-sabah hûzûr-ı serdâra ‘arz eylediklerinde cümlesine ‘inâyetler idüb Ali Beğe ve serdengecdi ağalarına fâhir hil‘âtlar giydirüb şehid olan Hasan Ağanın yerini Hüseyin Paşa ağalarından Yusuf Ağaya virdi biavni’llâh-i te‘âlâ bunca kâfir vâsıl-ı dârü’l-bevâr olub sâ’iri dahi tilâl ve cibâle firâr eyleyüb birisi kal‘aya girmeğe mecâli olmadı ancak ‘asker-i islâmdan dört kimesne şehid oldı rahmetullâh-ı ‘aleyhi rahmetullâh vâsıf-ı izn-i canib-i eyi ‘azîz ahbâblar Hanya muhasarısının onuncı pencşenbe güni fermân-ı serdâriyle Murâd Ağa kolunda kal‘a-i hisarın köşesinde yeniçeri tabya düzürüb sibeh sürmeğe ağaz eyledi ertesi cum‘a güni Hasan Paşa Rumili ‘askeriyle yeniçeri tabyasının yemîninde hisara sibeh sürmeğe ağaz idüb be‘inayeti’llah-ı te‘âlâ aman sancağı dikildiği mahâlle doğrıki kulenin intihâsı idi yürimeğe mübâşeret oldı tarafeynden tob ve humbara sâdası esmâna irişdi küffâr zîr ü zeminden kendülere bir çâre kasd idüb canib-i ‘askere lağım sürdi ammâ salârân-ı gerdan dahi melâ‘inin hile ve tedbîrin bilmekle gâfil olmayub anlar dahi üstâd-ı beldârlar ve yarar lağımcılar ta’yin eylediler rûz-ı pencşenbe güni Cemâziye’levvelinin on tokuzuncu muhasaranın on yedinci üni idi rûy-ı deryâdan Cezâyir ‘askeriyle memlü yigirmi pâre sefine felek rehber ile nümâyân oldukda ‘asker-i firûz eşerde behcet ü server zuhûr eyledi heman sa‘at sefâ‘in-i donanma dahi bunları görüb istikbâl idüb hezâr-ı ikrâmla bunları limana getürdüklerinde meteris ve sefâ‘inden bir vechle tob ve tüfenk şenliği olduki sahra ve deryâyı devr-i kubûr kabladı rü’esâ-yı leşker-i Cezâyir hâkpây-ı âsâf-ı şevkete yüz sürüb nevâziş-i hüsrevânî ve teşrîfât-ı şâhâne ile cümlesi müşerref oldılar ve der‘akab küffâr-ı hâksâr dahi kâninen islâmiyanın şenliğine iktidâ ve celâdet izhâr idüb tobları bir fitlden ateş virmeğe ‘azîm şenlikler etdi ol ‘asker-i cedid Suda limanında muhafazaya ta‘yin olunub hasebü’l-fermân Cezâyir ‘askeri âlât şevket-i nümayân ile a‘da önünden geçüb mahâll-i merkûmda hıyâm nasb eylediler ol taraf murâd üzere mesdûr olub kâfir hisara duhûlünden me’yûs oldı ba‘dehû serdâr tabyalara sürülmesine ikdâm idüb ehli donanma-yı ümerâ-yı bahr ile tobrak sürmeğe me’mûr kılmağla türâb-ı cibâl misâl hendeke vardıkda yemîn ü yesârına bile misâl iki tabya düzilüb yeniçeri ve sekban ve Rumili tüfenk endâzlarıyla mâl-a-mâl kılınub gengerei hisara çıkan kâfirleri makhûr kıldı küffârdan dahi kal‘adan tabyaya gelince birahına urub üzerine tahtalar örtdiler tâki tabya altına lağım eşenleri beri canibden lağımcıyân-ı küffârı karşulamağa üstâd-ı nukkâblar ta’yin olub ardılarınca muhafazaya bahadırlar gönderildi ve tabyalar ve tobrak üzerine mirlivâ Üskübî ‘Ali Beğ ve Çorbacı ‘Ali Ağa ve Murâd Ağa ‘askerlerinden birkârdide mu‘temed konub ihtimâm-ı külli ile bezl-i makdûr iderlerdi gece içinde lağımcıyân-ı küffâr ve ehli islâm zîr ü zeminde birbirine rastgelüb harbe ve hançer ve tig ve tüfenk ile ‘azîm darbler urub bi‘inâyeti’llâhi te‘âlâ yine islâm gâlib olub ve küffâr-ı hâksâr mağlub ve gâib oldı alât-ı lağımları kabz ve kendü mükrihlerin ibtâl eylediler izn-i canib ve iyi ‘azîz ahbâbları işbû muhasaranın on sekizinci cum‘a güni serdâr-ı ekrem mu‘teberi üzere meterislere gelüb vüzerâ ve sâ’ir guzât-ı müslimîne nevâziş ve ikrâm ile serfirâz itdikden sonra ‘askerine göre her kula kise kise akçe bahşişler irsâl eyledi mukaddemâ Avlonya Sancağı ‘askeri Suda tarafında muhafazaya konub ‘asker-i Cezâ’yir varmağla ol tarafa kuvvet bulub livâ-yı mezbûr beğ harem-i hasdan çıkmış Mustafa Beğ ‘askeriyle karaolda çıkub Haseki ‘Ali Ağa koluna ta‘yin buyurıldı ve sâbıkan Ohri beğ Ahmed Paşaki bir pîr-i cenk gâvurdur dört tob ile Suda canibinden olan kapu tarafından muhasaraya emrolundı ve bir vezirin beği olmağla Mehmed Beğ ‘askeriyle İskenderiye alay beğleri ve sipâhileriyle ve Saruhan ve Kastamonı ve Aksaray ‘askeri toblar hizmetinde ve meterisler muhafazasına fermân idüb bimeşgâh-ı tobhaneye iki yüz tüfenk endâz yeniçeri irsâl buyruldı ameden-i küffâr-ı berây-ı imdâd-ı hisâr ve inhizâm ve firâr muhasaranın yigirmi birinci düşenbe güni ki mâh-ı mezbûrun yigirmi üçü idi gün gâibden bir feth-i nusret eseri zuhûr eyledi tafsîli budurki mahsûr olanlar gördülerki şevket ü ‘asker-i islâm rûz be rûz ziyâde olmakda derdine nâçâr olub ceneral tarafına haber virüb ol dahi beş yüz yarar leşkerî piyâde olarak Kandiyeden Sudaya irsâl eyledi ‘asker-i merkûm gelüb mahsûr olan melâ‘ine haber göndermişler idi anlar dahi cenge âmâde durub nısfü’l-leylde ol gelen honaz bir fitlleri neyâr karaol ‘askerine sataşub leşker-i zafer-eser ol gürûh-ı mekrûh niyete na‘r-ı bülend ile ‘âleme velvele virüb ateş-i fenâyı oldukda leşker-i küffâr pâymâl ve münhezim olub ve Rumili ve Mağrib dilâverleri ve serdengecdi bahadırları veyslerin bağlayub bir kahramanî seyf çekdilerki ekserinin kellesi hâke galtan olub niceleri esir ve bakıyyetü’s-süyûf olanları hüvelcan ile deryâya düşüb şetâverlikle hisara can atdılar ammâ bahadırlar anları dahi ta‘kib idüb hendeğe ve tüfenk ile kimini gark ve kimini ahz ve dûr-zencir etdiler mel‘ûnlardan kati az kimesne kurtuldı ol gâziler henüz küffâr-ı hâksârını saru hakşak vücûdlarını tîg-i ateşbâr ile nâbud etmeğe meşgûl iken hisarın ehpuş süvârileri dahi kal‘a kabusı önünde saf bağlamamışlardı ve toblar ki geceden kal‘aya atılmak içün âmâde idi sufûf-ı menhûsiye tutdurılub ateş itdiklerinde nice süvâr ve piyâdeyi zîde zîde idüb anlar dahi câh-ı cehenneme sâ’ir yoldaşlarına mülhâk oldılar gün doğdukda gâziyân-ı nusretyâr huzûr-ı serdâra gelüb yüz sürdiler ihsân ve hil‘âtler ve envâ‘-ı ri‘âyet ve istimâletler ile hatırları tatyîb kılındı baş ve dil ve tablı ve re’s getürenlere tımarlar ve terakkiler virildi ol gün bimeşgâh-ı erdâra üç tablı iki bayrak ve yüz on zinde kâfir ve iki yüz kelle-i menhûsiyye gelüb ‘arz olundı ve iki yüzden ziyâde yarar kâfir Mağrib ‘askerinde giriftâr kıldı zirâ anlar ahz itdikleri esirleri serdâra getürmeyüb gemilerine vaz‘ iderlerdi cenk-i tabya-ı küffâr bundan akdem ‘asker-i islâm Maltaya ‘azm idecekdir sadâsı velvele endâz memâlik-i küffâr oldukda bunlar Malta deyû ‘azm ider ammâ murâdları Girid olmak ihtimâli vardır deyû Venedik küffârı besbardan ve dâim fikr nazarda tedkîk ve em‘an ile yürür bir kavm-i ince hayal olduklarına binâ’en ihtirâz idüb Venedikden bir üstâd irsâl itdiler Hanyaya geldikde re‘âya ve ehli şehiri ve kürek ile cem‘ idüb bâb-ı ihsâr mukâbelesinde hendekde taşra bir tobrak tabya tertîb idüb bir kat tobrak ve bir kat çim kodıkim çim didikleri otluk kökünden ‘ibaretdir – 16b-her gün kâfir ol tabura çıkub tobrak sürüb ‘asker yanından urûr idi ve ziyâde zarar iderdi serdâr-ı ekrem guzât-ı muvahhidin bu tabyanın fethine tergîb eyledi herkes fırsat gözedirdi rûz-ı merkûmda beyne’s-salâtin gâziyân-ı serdâr-ı a‘zamın tergîbine hariz ve tabya küffârına gözdikmişler idi serdâr-ı ekrem ve emîrü’l-ümerâ ve Murâd Ağanın emirleri yoğıken yeniçeri serdengecdilerinden birkaç bahâdır tabyaya yürüş itdiler meğer muhafazasında olan küffâr zehrbâr-ı tenâvül hisara gitmişler ancak bir mel‘ûn ele girüb katl olunub ammâ hisar burcundan olan mel‘ûnlar ‘askeri tüfenge nişân idüb sadâ-yı cenk-i mesmû‘-ı gâziyân oldukda ol yine ‘askerini ol tarafda idi ve serdengecdi bayraklarını Anatolı kolunda tabyaya yürüyüb yeniçerilerinin esvâbında ve çadırların gâret itdiler ama tabya zîr-i hisarda olub bir tahassün idecekler olmağla rayât-ı mansûre girü çekilüb hayli bahâdır şehid ve nicesi mecrûh olundı cümleden sâbıkân Hısnkeyf beği Arnabut ve Ya‘kub Beğ düşüb Avlonya alaybeği mecrûh oldı bu meksûren girü döndiler bu husûsda serdâra ve ‘askere hayli elem virdi beyt-ı cennet resm-i saray-ı ( ) küffâr-ı hâksâr gurûr bağlayub pencşenbe güni hendekde bir bir hüner zana‘ı eyledi yâ‘ni gâfil basub gâzileri küdûrda etmek kasdında gâziyân-ı rüstem ( ) ise kemingâhda hazır dururlardı melâ‘ine hücûm idüb yine hisara kondılar sahrada dahi ol gün vâfir kâfirin başı kesildi ve atlardan bir esbker gâye alınub huzûr-ı serdâra ‘arz olundı ameden-i hil‘ât-ı pâdişâh-ı ‘alempenâh tarafından huzûr-ı serdâra bir kabza-i murassa‘ şimşîr ve iki zedifet ( ) samur kablu hil‘ât-ı ( ) vüzerâ ve ümerâyı mübârek yâd itdikde ‘inâyet-i pâdişâhî ile mestûr olan hatt-ı hümâyûn kıra’ât olunub ‘asker-i islâm istimâm itdikde iltifât-ı pâdişâhîden mesrûr olub hayr du‘alar itdiler hücûm-ı ‘asker-i islâm içinde tobraklar ve tabyalar hendeke vardıkda serdâr-ı benâm benâm hendekin vüs‘atın ve kal‘anın rık‘atin görüb fikr eylediler ki bu hendek tobrağla tolmak mümkün değildir eğer ikdâm ve ihtimâm ile tolmak mümkün olursa beyt ü kâkülün müddet-i medit ister ‘ömr ise ol zamana katlanmaz kâfire imdâd gelmek ihtimâli vardur ve hengâm-ı şitâ dahi kârib olub birkaç günden sonra liman-ı Şuşuride gemi durmak muhâldir deyû hendeke kabzına çâre cûy oldılar lâcürm fermân-ı serdâr bu vechle sudûr eylediki kâfir kendü düzdiği râh-ı hendeke yüriyiş olub ala götüreler hendekde mütemekkin ola pes ol gün vezir-i dilîr Hasan Paşa ve Murâd Ağa nısf-ı nehârda Rumilinde ve yeniçeri ve sâ’ir ‘askerinden hayli bahadır kimesneleri zir-i livâ nusreti rabbânî olub fermân mûcibince yürüyüb kâfir-i bedkâr hendekden tabya altına geldüki yalın hemân eşkâra basa kâfirler naçâr râh-ı hisara kaçub gitdiler gâziler tahtalara bendilerin birbirinden ayırt idüb râh-ı merkûma sokulub cenk-i ‘azîmden sonra bir vakt murâd râh-ı bînihana ve hendeke refî‘ü’l-bünyân müstehîr-i gâziyân oldı gerçi hayli kimesneler düşüb nice dahi mecrûh oldı ammâ burûc ve künde-i hisarda duran küffârın dahi çoğı cehenneme gitdi her çendki tob ve tüfenk ve humbara ve senk ile ‘asker mevcûdı hendekden sürmeğe ikdâm itdiler ammâ ‘avn-i hakkıyla melâ‘inin sâ‘ileri sürmend olmayub ‘asker-i islâm hendekde nusret kadem olub yerleşdiler – 18a - hil‘ât gelmesi ve hendek fethi rûz-ı firûzda bir rûz idüb zevk ve sürûr-ı muvahhidin yâd bulmağla sefâ’in ve meterislerde olan toblara ateş virilüb ‘azîm şenlikler oldı tobrak altında lağım olmak havfı olub taraf kılınub yine tobrak ve sibeh sürmeğe ikdâm itdiler ammâ etrâf-ı hendek şenlikden ve gevher-i kadim binâlar olmağla tobrak sürülmek gâyet ‘asir oldı halk tobrakda sürmesinden âciz kalub husûsen kâfir tobrakda gizenleri hedef-i tob kirân-ı senk idüb beldârlar ve tobrak süren eniçeriler ve sipâhiler tabya üzerine çıkmakdan bizâr oldı ‘âtıfet-i serdâr-ı ekrem ve ümerâ-yı leşker gördüler ki tobrak husûsu hâsıl olacak mâ‘nâ değildir hükkâm-ı kirâm bunı câ‘iz gördiler hendekden kal‘aya sebet ve çuval ve torba ile canibeyn toblarına muhkem siber ideler ba‘dehû aralığı doldırub yürüyüşe kâbil-i kübrâ ideler bu yeri sâye-i vücûd virüb tobrak sürmekden ferâgât eylediler ve tabyalarının kenârından hendeke nâzır iki ‘azîm derice acdırub hendek mutlaka gâziler elinde oldı ammâ yan toblarından hendeke adam giremez idi vezir-i mükerrem Hüseyin Paşa Rumili ‘askerine tob sebetleri getürüb muhkem sedd binâsına ağaz eyledi tedricle leb-i surahdan divara varınca sebet ve torba bir sedd-i sedîd çekdiler lâkin tamâm olınca hayli adam mecrûh ve şehid oldı hatta Tırhâla Beği mecrûh ve tobdan altı sipâhi bir sebet ardında pâre pâre oldı ba‘dehû Hasan Paşa ve Murâd Ağa sevâb didiği serdâr ile divar-ı hisarda iki rişteden nukâblar koyub diriceler açmağa ağaz itdiler ammâ divar-ı hisar bir tarza muhkem ve paydâr idiki bir üstâd-ı hezâr cedid-i cihâd ile günde ancak bir taş koyadabilür idi her ne hâlise birkaç günde ol divar-ı mübteni delüb hâk-i burca nâ’il oldılar ve böyle re’y oldılar ol süvârihler murâd üzere burca çıkub yürüşde andan dahi ‘uruc olunub cümle meterisler dahi bu mahalde deryâ-yı hendeke irişüb her tarafdan gâziyanın galebesi ve küffârın edyârı sûret-i bezir oldı ve bu def‘a kâfir hendeke çıkmadan ayak kesüb dilirâne cenge müntehî ve hisara ‘urûca müntazır oldılar serdâr-ı kâmkâr dahi bizzat hendeke girüb erkân-ı devlet ve gâziyân-ı şir-i sûleti cenge tahrîk eyledi her gün hendekde cenkler olub kâfir dahi senk kirân ve humbara ateşfeşân ile halkı zahmdâr iderlerdi ve seddin ekseri örme çubukdan olub güneşden kurumağla küffâr şişeden ma‘mûl humbaralar ve neft ile bulaşmış ba‘zı kirbâs pâreleri alub tudışdırdıkda gâziler manend-i semender ateş-i sûzâna girüb tob ve tüfenkden nicesi şehid ve nicesi dahi humbara ile yanar idi anınla olmayub ba‘zı gemi sandalların zift ve katran ile doldırub zencir ile muhkem bend itdikden sonra sependler üzrine atdılar bu def‘a ol leheb-i ‘uzmayı söndirmek gâyet müşkil oldı ve ol mahalde yigirmişer vukıyye gülle-i huneyn tob ile ateşe ateş döküb cengi hasâret virdi ammâ gâziler fi sebilillah canların fedâ etmeği diriğ itmediklerinden fi’l-cümle kâfirin min ba‘ad hendeke bakmağa kudreti yoğdı ancak üstâdı lağımcılar koyub içerüden hendekler kazmağa ve lağımlar bulmağa ikdâm eyleyüb sefâîn ile bahrden tarafına bir mikdâr mel‘ûn imdâda girmekle takviyyet bulub ihtimâm ve dikkat eyledi bu mahalde paşa ‘askeriyle bi’l-cümle göçüb hendeke girdi Murâd Ağa dahi cümle meterisler ve siberler hendeke ve leb-i hisara getürüb cümle ‘asker-i ittifak ve gönüller feth-i hisara ikdâm üzere oldılar ammâ kapu kulesinden ki serhendeke ve köşe burc ve mahalle yürüyüş eyledi muhafaza iden kâfirin yan tobları ‘askere hayli elem virmekle ikdâm olunub ba‘zı kimesnenin yararı ile Haseki ‘Ali Ağanın tabyası mahâll-i toba nice küffâr karib olmağla iki balyemez tob üç şâhî meterize konulmağla hâl ve himmet olunub gece içinde toblara siber olacak sebet dolmağa emr itdiler Köstendil ve Tırhala ‘askerleri ki ol tarafda idi emr-i ‘âli mûcibince sebet ve siberleri kemâl mertebe metin ve hazin düzdiler sabah olmağla toblar konmağa yetişilmeyüb ol gece kâfir altı pâre tob çevirib mukâbelesinde hazr itmiş irtesi toblar yerleşüb atmağa dahi başladıkda ol sa’at altı toba saçma ile ‘ateş idüb ‘askere öyle urduki hayli adam şehid ve mecrûh idüb tob ‘arabalarını ve sebetlerini zîr ü zîr eyledi ammâ toblara zarar olur lâkin bir dahi atılmak işi bertaraf oldı zirâ Köstendil ve Tırhala ‘askeri ve tobcılardan vâfir adam zâyi‘ oldı hikmet-i hüdâ kal‘ayı tahrîb eden islâm tobları kimisi cedid ve kimisi ‘atik olmağla hayli tob pârelenüb ve nicesi dahi nişâne-i tob-ı Firenk olmağla ibtâl olındı ama serdâr-ı ekrem yine müceddeden yarar toblar ihrâc idüb meterisleri mükemmel ider idi hattâ pâdişâh-ı cihângîr bizzât mukayyed olub üstâdın sefine ile üç tob irsâl buyurdı muhasaranın otuz dördüncü günü Hüseyin Paşa ba‘zı beğler ile zîr-i hisarda durub gurub-ı kamerde siber sürmeğe müntazır iken küffâr bâm-i hisardan ‘askeri tüfenke tutub mirlivâ-yı Üsküb ‘Ali Beğ ve bu fethin müverrihi Pîri paşa zâde Fahri Beği zahmdâr idüb humbara ve senk ile dahi nice guzât-ı müslimîn şehid ve mecrûh oldı hikmet-i hüdâ nakb-ı zenân küffâr kuleye urılan surâhları bulub salârân-ı islâm biraz mağmûm oldılar sûr[et]-i hendek lağımlar bulunmağla öyle tedbîr olındığı leb-i hendekde beş tob koyub yürüyiş yerine ki torba ve garar ve zeytun ve eşcârı ile dolub yüksek olmuşdı ancak bir mikdâr divarı kalmışdı anı itdirmeğe ve andan yürimeğe ikdâm oluna toblar mirmirân ve ağa nayibesi ortasında tertîb ve âmâde olunub ‘ale’s-sabah divara hâvâle olundı ve bir vechle harâb eylediği küffârın derûnuna ateş düşüb ol dahi tob ve humbara ve tüfenk ile toblar ibtâline sarf-ı ma‘rûf eyledi ancak bir tob cebe bir mikdâr dokundırub ana dahi zarar olmadı ve Avlonya ‘askeri gece kapu önünde olan tabyaya yürüyüb vardıklarında tob ve tüfenkle hayli gâziler şehid oldı cümleden Hasan Bekrzâde Hüseyin Beğ ki Avlonyadan bir mâh cihân ârâ ü şec’î ve bahadır mahbûb-ı zibâ idi ol cenkde şehid düşdi inhizâm-ı burc-ı hisar ez nakl-i muhasaranın kırk birinci günki Cemâziye’l-âhirin on üçünde mukaddemâ küffâr tarafdan müheyyâ olan lağımlar bulmak ile rahm olub rağmence ol gâzilerden kurtulmuşlar idi sâlâr-ı serdâr-ı ekrem câ’iz gördiler Murâd Ağa tabyası yesârındaki Samsuncıbaşı İbrahim Ağanın ol kolda olan Rumili beğleri mukâbelesiydi ve büyük meteris anılurdı önünde olan burc-ı ‘azîme bir lağım ördiler ki devlet-i ‘Osmaniyyeden bu makûle lağım-ı ‘azîm olmamışdır ki yüz elli kantar barut kodılar ve ve bulunmak havfından fermân olundıki hemân ateş virile nısf-ı nehâr ki hengâmı kermiyet-i hava idi sâ’ir ‘askerin lağım ahvâlinden haberleri olmayub herkes asûde gûşe meterislerde idi ol kolda olan ‘asker lağım yolundan savılmağa izin olmayub herkes yerinde durmağa emr olundı üstâd lağıma ateş virdikde bir sa’at mikdârı zîr ü zeminde bir vechle kaynayub divarı cû havaya bir tab idince bir ‘azîm zelzele oldı ba’dehû dûd-ı kebûd ile divarın taşları esmâna çıkub bir vechle yire döküldiki meterislerde ihtifâ iden adamlar kimi darb-ı şedid-i senk ve kimi serpendiden râh-ı ‘ademe gitdi bu hengâmda iki yüz kadar adam şehid ve mecrûh olub birkaç senk-i hisar üç mil yere gitdi tenbîh-i serdârdan gâfil olan ‘asker yürüyüş kıyasıyla muharebe ağaz idüb kal‘aya çıkmak ardınca oldular mahsûrlar cümle şehr ve hisar esmâna ucdu yâhûd yere gecdi sanub eyne’l-meferr diyerek leb-i deryâya döküldi gâziler burc üzerinde kâfirler tu’me-i şimşir idüb ve tüfenk ve esvâbını gâret meşgûl oldılar amâ ümerâ bayrakları ve sâ‘ir leşker olmağla yorulmadılar lâcürm iki sa’atden sonra kâfirler yine irişüb bir mikdâr rezmendden sonra guzât meterizlerine döküldiler ammâ lağım yeri bir mertebe açıldıki süvâr murâd üzere girüb çıkardı ba’de’l-feth ölçilüb temam seksan bir zirâ‘ bir kulenin derûnunda olan kubeb ve sâ’ir divarını zîr ü zîr eylediğinde gayrı ehli hisar bu lağımdan gâyet vehme düşüb herkes hânesinin cidarları altını kazub aramağa başladı vehim ol gün Cezâ’yir kolundan Pirizrin alaybeğisi Ahmed Beğ tob ile urûlub şehid oldı ve kâfir guzâtın pençe-i gazânferisinden kurtulmayacağını bilüb kilisalarından olan yüksek çanlıklarında sabah duhanlar gösterüb sâ’ir ashâb şirkden bir dermân taleb iderlerdi izn-i canib-i muhasaranın kırk ikinci güni küffâr gice ile tabya sebetlerin yakmağa humbara ve zift ile alevde sefine tahtaların yakub hendekde olan sebetler ve zeytûn ağacları yekpâre ateşin olub guzât semendervâr girüb söndürmeğe ikdâm itdiklerinde tob ve tüfenkden hayli adam şehid ve mecrûh oldı İlbasan alaybeğisi Mehmed Beğ zümre-i şühedâya mülhâk oldı ve Teke alaybeğisi Musa Beğ ki karaol tarafına ta‘yin olmuşdı kendüye hıfz-ı ‘asker tenbîh olunmışken bağlarda zevk ü sâfâ ile ‘ömr sürerdi tecdîd-i vuzına bir piyâde ‘azebi ve şatırı ile bir istirâbı kara süvâr olub alaydan hayli yer ayrılub gitdikde küffâr-ı kemnigâhdan üzerine düşüb kendüyü ve şatırı şehid itdiler lâkin ‘askerler irişüb dahi başını ve esvâbını almağa mecâl bulamadılar cesedini orduya götürüb defn itdiler izn-i canib-i kırk dördüncü gün ‘askerden ba‘zı dilirâneler hisara çıkub ‘azîm muharebe eylediler hem ol gün yürüyüş olmağla müşâvere olunub emr olan beğler ve beğleri ve sâ’ir ‘asker tenbîh olunduki sabah yürüyüş içün herkes âmâde ola yürüyüş oluna canib-i muhasaranın kırk beşinci güni Cemâziye’l-âhirin on yedisinde yevm-i perşenbe güni sabah namazdan sonra fermân sâdır olmuşdı ki hendekde olan beş pâre tob bir yerden ateş virildikde dahi yürüyüş ola lâkin ol mahalde toblar bir bir atıldı her çendgi tobcılara tenbîh oldı ve çağrıldı idümed-i hisardan küffâr rayât-ı islâmı ve ‘askeri meterislerde adbenden hârici görmekle tob ve tüfenk ve tir ve senk ile hazır durdı guzât-ı müslimîn Allah Allah avazesiyle yürüdüklerinde gürûh-ı mekrûh pây-ı sebatı muhkem ‘azîm cenk oldı ser-i burca su’ud idenlerin kimisi mecrûh ve kimisi şehid oldukda alay alay kol kol ‘asker ikdâm itdiler mukayyed olmadı min ba‘ad kal‘aya ra‘yât-ı islâm döndi esnâ-yı cenkde Alacahisar beği Davud Beğ ve nice beğzâdeler ve hızır çorbacı ve odabaşılar ağalar kimi mecrûh ve kimi şehid oldı binden mütecâviz erbâb-ı tımar ve Bekir paşa ağaları telef oldı Hasan Paşa ve Murâd Ağa dahi taş zahmiyle mecrûh oldılar ‘Ali Paşa kolunda Samsuncıbaşı kolundan dahi dilirâne yürüyüş oldı lâkin leb-i deryâ olan kal’adan yan toblar ile hayli adam şehid oldı Cezâ’yir ve Tunus ‘askerinin meterisleri olmağla eşkâra yürüyüb hayli adam mecrûh oldı deryâdan dahi ‘askerimiz sandallar ile yürüyüş eyledikde bir rüzgâr peydâ olub her biri birer tarafa perişân oldı ve eğerçi serdâr-ı ekrem bu ahvâlden lâkin muktezâ-yı hâl üzere herkes hatr-ı mecrûhun vehm-i lütf ve ihsânla tatyîb idüb şehid anın evlâdına ve birâderlerine yerlü yerine tevcîh eyledi ertesi yürüyüş ahvâlini rikâb-ı hümâyûna ‘arz idüb ‘asker ve hazine ve zâhire medârını ricâ eyledi ve ümerâyı bahrdan Şa‘banın âhirinde çektirmesiyle gönderdi bu haber nâ mülâyim lâmî‘-i sem‘-i pâdişâhî oldukda ve andan gelan Ahmed Paşayı ve Sekbanbaşı Hüseyin Ağayı Moraya varub altıbölük halkından ve Tekir[dağ]den taraftan olanlar ile muhafazada olalar ve Anadolu ve Karaman beğleri dahi Gelibolından geçüb Benefşe iskelesine fermân-ı serdârına beğler nâzır duralar deyû fermân olundı ve Tekirdağın iki bin cedid nefer dört kalyon ile gönderildi ve cebehane ve zâhire ile mâl-a-mâl burtonlar peyderpey irsâl olundı yürüyüşün ikinci günü serdâr hendekde ‘askeri siper sürmeğe tergîb itdirmeğe bir tob saçması gelüb serdârı ve ‘askeri dûd ü kebûd yürüdü bu aralıkda murâd üzere divar-ı hisâr yıkılub siperler dahi mahâlline yetişdi ve divârdan yukarı ve ‘asker-i islâm çıkub ser-i burcda meterisler kurdılub ve burcun tobrağı altında iki ‘azîm delik açub barut kodılar ve ateş itmekle fermâna muntazır oldılar yürüyüş-i sâlisi muhasaranın elli ikinci gün yevm-i perşenbe de fermân-ı serdârı ile vakt-i sabahdan nısf-ı rûzda bile dek gâziyân-ı islâm hendekden ve tabyalar dolub ve üstâd barut ateş virdikde kal’anın dolması üstünde olan muhafazân esrârı yüzden ziyâde küffâr ile çün havaya kaldırub gâziyân-ı islâm fırsatı ganimet bilüb ra’iyyet-i nusret ayâtı ser-i burca dikdiler sâdâ-yı tekbir ve galgale-i zurna nefir esmâna peyveste oldukda küffâr-ı bedkâr pây-ı sâbiti muhkem idüb mübâşir-i kıtâl oldılar Samsuncu kolundan olan Rumili ve Anadolu ‘askeri ve yeniçeri ve serdengecdiler dahi lağım gedüğünden hisar su‘udu idüb emirü’l-ümerâ Hasan Paşa ve Murâd Ağa Ahmed Paşa vezir-i livâlarında olan dilirân ile kal‘aya girüb gedikleri zabt itdiler hikmet-i hüdâ ol sa’at ile küffâr-ı hâksârı rezm olan burcdan yüksek tabyaya firâr idüb leb-i deryâya ve burc meftûh meyanında olan tabyaya dek tasvîr-i sir olmağla arslan burcu tabyası derler ve bâb-ı hisâr ile zabt olan burûc arasında olan tabya-yı refi‘adan yâ‘ni yemîn ü yesâr ü mukâbeleden ‘askeri nişâne-i tob ve tüfenk itdiler ammâ gâziyân-ı islâm her cendki tabyaların fethinden güşeş itdiler her yerine ebvâb-ı müstahkem itmişler idi yollarında engelli toblardan sacmalar koyub hayli kimesne şehid itdiler içine duhûl mümkün olmadı bir sa‘atden ziyâde hisar zabtiye olub feth-i firûzı elvirmiş idi cenk içinde nice ümerâ şehid olmağla zümre-i mücâhidin kal‘adan indiler sağ kol alaybeği Mustafa Beğ ve sâbıkân Alacahisar beği Mahmud Beğ ve serdengecdi ağası Yusuf Ağa ve yeniçeri serdengecdi ağası Deli Kurd şehid oldılar ve Yanya Beği Arslan Paşa ve nice çorbacılar ve odabaşılar ve sâ’ir şehinşahlar mecrûh oldı bundan sonra ‘asker-i islâm nâgâm hendeke çekildiler ve serdâr ve ümerâ her biri ne kadar sa’y idüb yürüdiler ise bi’z-zât nümâyân-ı bârinde murâd-ı şerifi olmağla kılıc ile alınmak mümkün olmadı ‘Ali Ağa kolundan dahi yürüdiler Köstendil Beği Kaya Beğ ve nice dilirânla düşüb me’yûs olub girü döndüler bundan sonra cümle ‘asker-i islâm kıyâs iderlerdi ki gece ile cebehane ve toblar meterislerden ihrâc oluna zirâ ekser ümerâ düşüb kalanlar dahi mecrûh yatarlardı ammâ serdâr-ı sâhib reftâr şevket ve cür’et ile hendekde odurub ‘asker-i islâma in‘amlar ve terakkiler ve tımarlar virmekle nevâzîşler eyledikim vezire kise kise bölük virüb merdâne hareket göstermeğe cümlesi pây-ı sebât üzere gelüb hemân ol sa‘at torba ve harar ile ve hâkle lağım atduğı ser-i burcda meteris idüb rayât-ı islâm burc üzerine dikdiler feth-i hisar elli üç gününde yevmü’l-ahd çün feth-i hisar ‘asker-i islâm tob ikdâmdan dâr-ı ekrem ümid kesüb ‘inayet-i hak rast oldı lâcürm hazret-i hak mu‘in ve destgîr olub feth müyesser oldı ve kal‘a zor bozu ile almak mümkün olmayub kuvvet ve kudret-i hak tebârek ve te‘âlâ hazretleri itdüğüni müşâhede itdiler tamâm elli dört gün muhasara olunub ser burcda meteris olundı ikinci güni yine yürüyüş idüb cufûd-i firenk gördikim sa‘y ve cenk ile olmaz eğer ehli islâmdan birisi şehid olur yerine bin gelür ve ehli islâma karşularına durmak mümkün değil husûsen ol serverlerin gayreti ve merdliğini görüb mel‘ûnlar şaşa kaldılar ve dahi dizdârları ve kapudânları ve tobcıları ekseri helâk olub mukarrer bildiler ki eğer bir dahi bu kavm hamle ve yürüyüş iderlerse cümlemiz ve cümle tobları ve alât-ı harb cümlesi zabt idüb ve ekser ‘askerimiz helâk ve esir oluruz cümlesi müşâvere idüb ümerâ ve ‘asker ve şehr halkı teslim-i hisarı rızâ virüb yevm-i cum‘a ertesi sa‘at altı sularında mersûm kapudânlar derûnı şehre rey-i tablı çalarak ol mahâle geldiler ki ehli islâm yürüyüş-i mukaddem eylediler bu tarafdan ol ‘azîzler gâziyân dahi ol siper-i meterislerde durmuşken kâfirleri tablleri işidüb ehli kılıc uryân idüb gelân kâfirlere hücûm itmekde iken gördiler ki gelân kâfirler burûc-ı hisara nişanı cengi görmeyüb hemân kendü badiraları başı aşağa idüb ve mahâl-i mezbûrda bir ak sancak dikdiler ve ehli islâmı dahi gördükde bir bir sâdâ-yı aman dileyüb şöyleki eflâka irişdi heman ol sa‘at bir bellü başlu kapudânları Arnavud asıllı ihtiyâr ka’id leşker-i küffâr ileri bayraklara inüb ehli islâmdan aman dileyüb boynuna destmâl takub ve beni serdâr-ı ekreme kavuşdurun diyüb gelân gâzilerin ayaklarına düşüb aman dileyün çünki leşker-i islâm bu cevâbı işitdiki fi’l-hâl bu mersûm kapudanı alub Hasan Paşanın huzûrlarına gelüb mersûm ayağına düşüb eteğini öpdü ve serdâr-ı ekremin yanına getürüb anın ayağına düşüb aman dileyüb def‘a def‘a destbây-ı bûs iderdi çünki serdâr-ı ekrem bu ahvâl-i keyfiyeti gördüki ol cevâbı virdikim sizin tarafınızdan üç dört kimesne müte‘ayyin-i kal‘adan bizlere virüb rehn vaz‘ olub tâki sizin gerçek olduğunu birkaç gün dura eğer bir melâ‘in hileniz yoğsada ol vakde işbû kimesneler gene sizlere virelüm diyüb cevâb-ı serdâr oldı âhirü’l-emri serdârın sözü yer bulsun deyû iki kâfir maslâhatgüzâr ki biri Venedikden gelme ve biri şehr içinde olan Rum tâ’ifesinin esbihiydi anı dahi huzûr-ı serdâra getürdiler ve bunları bir mâl yere getürüb karar kıldılar ol vakt serdâr-ı ekrem bunlara aman virüb evvel ve âhir ol kâfirlerin zabt eyledikler[i] malını ve ‘ayallerini ve esirleri ve zabt olan gemiler ile cümlesi serdâr-ı ekrem bunlara virüb andan cümlesini gemilere koyub memleketlerine gitmeğe izin ve emr muhafaza oldı ve ehli şehr dahi mal ve ‘ayal ve hanelerine kimesne dokunmayub herkes kendi emlâkine asûde hâl olub sâ’ir gâziyân ve memâlik-i mahrûseye gibi geçineler deyû bir emir dahi virilüb kalbleri mütma‘in oldu ve bu iki elçiye hil‘at-i fâhire giydürüb heman ‘askerden kimesne ehli hisara desti dırazlık itmemeğe fermân olunub müjde-i emn-i aman olduğından iki tarafından sâdâ-yı tellâller zemîn-i asumân oldı elçiler her taraf aman haberi virüb ehli islâm müsrûr olub küffâr-ı hâksâr mefhûmu bilüb kahr ve mahzûn oldular yevm-i bazar yevm-i perşenbeye kadar müsa‘ade virüb andan cum‘a ki gemilere girüb şehr-i Hanyadan firâr ile ahir beş gün geldikde ber mûcib-i ‘ahd cümle firenk emvâl ve eskâlin üç firigata ve iki furton yükledüb yevm-i cum‘a ertesi cümle melâ‘in-i firenk ümerâ ve nisvanı ve ‘ayaliyle ve eşyâları alub çekilüb gitdiler ve bin kadar nüfus dahi Cezâ’yirler kolundan hisardan çıkub Suda sevâhiline döküldiler fermân-ı serdâr ile ‘asker-i islâm iki saf olub kal‘adan çıkan kâfirler ehli islâmın tarafından geçüb murdâr ağazlarından bir ses yâhûd bir kelâm söylemek olmadılar işbû kâfirler kal‘adan ve ehli islâmın içlerinden geçüb gitdikden sonra ol ‘azîz gâziyân-ı şahbazlar hemân sa‘at içinde buruc-ı hisara çıkub Allahü ekber Allahü ekber nidâsıyla ezân-ı Muhammedî okundı ba‘dehû her köşesine sancaklar dikilüb taraf taraf birer çorbacı bölükleriyle tâ‘yin olunduki asvâk-ı şehiri taracdan hıfz idiler serdâr-ı kâmkâr dahi şehr ve pazarı dahi dolaşub dükkânlar açdı re‘âyâya te‘addi itdiler te’dib olub nidâ olunduki herkes icâzetdir emlâkine odurub kendü işine bakub otursun deyû tellâller nidâ eylediler sâye-i şâhâne ile huzûr eylesünler ahâli-i şehir bundan sonra cenkden ve kılıc havfından emin olub her biri kendü hâlinde âsûde hâl oldılar işbû fethin celilesi Cemâziye’l-âhirin yigirmi tokuzuncu gün yevm-i pazarertesi idi bundan sonra ‘asâkir-i islâm hıyâmların bayramın hisara kurdılar cümleden mukaddem Santa Nikola dimekle ma‘rûf kilisaki bir mu‘id-i kadim idi câmi‘-i şerif kılınub mihrâb ve minber vaz‘ küşâde olunub ve bir şahanemine mensub olub hâlâ Hünkâr câmi‘-i şerif ma‘rûfdur ve bundan ma‘adâ Hanyada iki mu‘azzam kilisası var idi üçü dahi meşhûr ve ufak beşmâr ile ma‘rûf ve mezkûrlardır cümle divarları rihamdan yapılmış müzeyyen ve münakkaş enderûn ve birûnı gûnâgûn tasvîr ile temsîller ile gayr-ı nesnâ rüzgâr ve her birine hazineler harc olmuş birer yâdgâr idi üçü dahi câmi‘ kılınub biri Yusuf Paşa ve biri Musa Paşaya mansûb oldı bu mu‘idler but-ı utadan ve mezâristan ehli tuğyandan pâk olub tob rahneleri yayıldı Hünkâr câmi‘ minber ve mihrâb ve mahfele muhtac olmayub bunların her birine münâsib içinde birer makam olundı ancak tarz-ı islâma nâsib kurdılar ve bunlara mâl-i gazâdan evkâf-ı ‘azîme ta‘yin olındı ve iki hamam binâsı içün bir mu‘temed tenbîh ve tâ‘yin buyruldı fethin üçünci güni hisar meramâtına tenbîhe ağaz olub herkes kal‘a muhasarasına ne yerden meterise gördise haramâtı dahi öyle emr olub Murâd Ağa feth olunan gidüği Samsuncıbaşı lağımdan atılan divâr Köstendil ve Tırhala ‘asâkirile ‘Ali Ağa ile gelüb hisara ve Amasya beği Ahmed Paşa Hanyaya gelân su kemerlerine ta‘yin olub üstâd ve mî‘mâr ve neccârlar gedükleri tahrib olan yerleri harâb tecdîd-i keşf idüb az zamanda evvelden ziyâde ihyâ olunub altmış günde bu maslahâtı gâyete irdi ve meteris harab yerleri düzüb müstevfi toblar ve cebehanesi yalnız iki bin beş yüz kantar barut konub gereği gibi tekmîl olunub ve gâziler ve hisar erleri yazulub tobcu ve cebeci ‘askeri ve ağvât ta‘yin olunub dördünci güni serdâr-ı ekrem yevm-i cum‘a namazdan sonra kapucılar kethüdâsı Hüseyin Ağa ve çorbacılar zümresinden ‘Ömer Ağayı ve Ca‘fer Kapudân nâm re’is-i benâmın çekdirmesi ve goltasıyla işbû celilin hayr-ı beşâret resanıyla âsitâne-i şehriyâra gönderdi ve donanma dahi mâh-ı Recebin on dördünci güni müjde-i fethiyle irsâl olunan gemiler dârü’l Galataya vâsıl olub evvelâ vezir-i ‘azam varub nevâziş ve iltifât ile beher bâb ma‘lûm olub yâ‘ni Hanyanın fethini işidüb sadr-ı ‘azam ol kadar hamdü senâ eylediki dil ile vasf olmaz ve gelân ağaları alub alub huzûr-ı hümâyûna getürüb ‘arz-ı serdârı cenâb-ı pâdişâha isâl itdikde hakka şükrler idüb gelenlere hüsrevâne hil‘âtler giydirilüb ve üç gün üç gece donanma fermân olub hükkâm-ı bilâda umûr-ı ‘aliyye gönderildi ve İstanbul şehri tezyîn olunub gecelerde cümle dükkânlar küşâd olub nice dahi kandiller yandırub İstanbul içinde bir ‘azîm şenlik olduki dil ile vasf olunmaz ve sâ’ir pâdişâh hikmet eylediki şehrlerine ve kal‘alarına toblar atılub ve şenlikler ile müretteb atılub ‘azîm şenlikler eylediler ba‘dehû kapucılar kethüdâsı Hasan Ağayı bir murassa‘ kabzalu hançer ile Hanya seraskerine serdâr-ı ekreme Hanya canibine irsâl itdiler ve cem‘-i zabitlerine birer hil‘ât serdâr-ı ekrem – 27a-merâmât-ı hisarda iken fethinin sekizinci gün tarafı der ‘aliyye bir fırkatun yüklü ve hatt-ı hümâyûn ve pâdişâh-ı ‘alempenâh ile kethüdâsı nice... ve gerek vezirlere ve zâbitlere ve guzât-ı müslimîne geldi ve deryâ tarafından beş ‘aded beğ firigadalarıyla ve beşşayka ile Ağribosa gönderildiki olan bin zâhire yeştedoreler ( ) fethin on beş gününde serdâr-ı ekrem saraydan çıkub bargâha geldi evvelâ yeniçeri ve sâ’ir ‘asâkirin [u]lûfelerin virilüb andan andan divân tertîb olundı vüzerâ ve ümerâ ve a‘yân ve sâ’ir zâbitler feth hil‘âtleri giyüb cümlesi el kaldırub pâdişâh-ı ‘alempenâha ve ser‘asker-i ekremin du‘âlar ve senâlar idüb mesrûr ve memnûn oldılar andan her biri yerlü yerlerine gitdiler andan sefâin-i küffâr fethin on dördünci güni küffârın donanması kılâ‘-ı Girid[d]en firâr idüb Ağranbosa nâm yerde gelmişlerdi donanmanın küffârın Ağranbosa liman yerlerinde dolaşub durdılar ancak fetihden sonra bizim donanmamızın bir dilâver beğ Ağrizoba gidüb ve ümerâdan Mısıra ve İskenderiyeye varub leşker ve zâhire hazr eylemek ancak Kasım Paşa ve Selânik beğlerinden Mustafa Ağraz oğlu vefât idüb ve sâ’ir leşker-i islâm Hanya karyelerine karaol beklemek içün çıkub ‘askeri Hanya derûnu az olduğuna ve Cezâ’yir ve Tunus ve Trablus ‘askeri sâ’ir meterislere durub ol gün pâdişâhı ‘alem penâhiye ( ) bir firigada ile irsâl irsâl haber virdiler ‘asker ve zâhire taleb eylediler mezkûr firigada gitmekde olsun bu tarafdan küffâr-ı hâksârın gene donanması ve gemileri görünmeğe başladı ibtidâ görünen seksân kadar dahi çektirme ve firigada ve dört ma‘una ve hayli furkatun ile kal‘a-yı Hanya önünden geçüb uda kal‘âsın limanına dâhil oldılar ve mukaddem dahi limanı mezkûrda Maltadan ve Düka ve Efranca ve Papadan ve İspanya ve Venedik gemileri anda var iken bunlar dahi gelüb orasına lengerâz itdiler lâkin aslâ taşra çıkmağa ve karaya varub zâhir[e] ve sâ’ir levâzıma ve suyla almağa dermânları olmayub çıkanlar dahi varsa orada olan gâziyanların kılıclarından çoğı helâk olurdı izn-i canib-i gene taraf-ı der ‘aliyyeden gelen hatt-ı hümâyûn ‘asker ve zâhire beyân ider ahd-ı der ‘aliyyeden Mağrib ‘askeri sefinelerine girüb anda Hasan Ağa nâm kethüdâsı Şa‘banın beşinci gün ‘azm-i deryâ idüb nice fırigadalar ile ve kendü Hasan Ağa fırigadasına binüb ve hil‘ât ve şimşir ile hatt-ı hümâyûn alub Hanya canibine dâhil oldı ol demde serdâr-ı ekreme haber virüb ümerâ ve a‘yân ve nice leşker iskeleye gelüb istikbâl idüb tevkîr ve ta‘zîm ile huzûr-ı serdâra getürdiler hatt-ı hümâyûn kıra’at olunub cümle ‘asker pâdişâh-ı ‘alempenâh du‘alar itdiler ba‘dehû Musa Paşa ve Hasan Paşaya dahi irsâl olunan samur kablu hil‘âtler virdi yevm-i perşenbe güni serdâr ümerâ-yı bahrı divan getürüb hil‘âtler giydirüb her birine ümerâya ri‘âyetler ile serfirâz eyledi o günlerde ‘azîm şenlikler oldı üç günden sonra Şa‘banın sekizinde mukaddemâ der-i devlete aktarmalar ile varan Şa‘ban Beğ ‘askere mülâkât idüb fethden mukaddem imdâd içün gitmişdi lâcürm dört ‘azîm kalyon mukaddem zikr olduğı üzere Yeni Kapuya çıkan iki bin yeniçeri koyub ve Mataracıbaşı bir murassa‘ şimşir ve iki hil‘ât ile göndermişlerdi âhirü’l-emri Sakıza geldiklerinde feth haberinin işidüb değirmenlik nâm adada gelüb demürlendi ve Şa‘ban Beğ mataracıbaşı alub ‘ale’l-‘acele ‘askere erişdi a‘yân ve erkân alayı ile istikbâl idüb divana getürdiler ve şenlikler itdiler kapucılar kethüdâsı mataracıbaşıyı ikisini alıkoyub andan beş pâre fırigada ile Benakşeye yollayub sâ’ir zâhire gemileri ve ehl-i islâm ‘askeriyle alub getürmeğe me’mûr oldı andan kalkub Hanya canibine ‘azîmet ideler bunlar gelmede gelmede olsunlar izn-i canib-i bu tarafdan muharebe-i sefâîn der Bellübadrada küffârın donanması körfes hisarında muhafız iken ‘asker-i islâm Hanyayı muhasara eyledüğüni dahi işitdikde memâlik-i mahrûseye hazr-ı kasıdın idüb evvelâ Mora limanından Bellübadreden kalkub Hanya canibine ‘azm eyledi kırk çektirme ve dört ma‘una ve otuz kadar fırkatun ile Hanya canibine gelüb döküldiler ve gemilerden nice küffâr taşra çıkub hisarlara hücûm eylediler ahâli-i şehrin mukaddemâ küffâr-ı hâksâr gelmeğe haberler olmağla cümle zâhirleri ve mâlikleri şehre getürmüşler hemân kendüleri âlât-ı harbe hazr olub küffâr-ı hâksâr dahi gelüb ve cesâret idüb şehre hücûm eyledikde ehl-i islâm dahi küffâr cem‘iyetini ve hücûmı bakmayub nusret-i hak olmağla küffârların içine hamle eylediler nice toblar ve tüfenk ateş virüb şöylekim bir cenk-i ‘azîm oldıki ehl-i islâm ve küffâr leşkeri dumandan görünmez oldular ol muharebede birkaç hane ateşler alub yakdılar hamle bi avn’illâhi’l-mülk müte‘al ehli islâm zafer bulub kâfir-i hâksâr şehr içinde girüb zabt eylemede ikine gene lütf-ı hak olub küffâr-ı hâksârı gürûh-ı mekrûhı şehrden taşra sürüb çıkardılar altmış kâfirin başları meydanda büstler gibi oldı müslümanlardan ancak iki adam şehid oldı rahmetullâh-ı ‘aleyh andan kâfirlerin kelleleri huzûr-ı serdâra getürdiler getüren gâzilere ol kadar ihsânlar eylediki vasf olunmaz âhir ol muharebeden halâs bulan kâfirler arasında firâr idüb Suda limanına gelüb hayli zaman eğlendiler yâ‘ni kendülerine olduğı hasarât ve helâki birbirine düşürüb İspanya Venedik ve sâ’ir kâfirin krallara haberler virüb kendü hüsrânları yazub gönderdiler ve murâdlarına nâ’il olmadıklarına çok şikâyetler eylediler eylediler ve utanmakdan ve hasarâtdan aslâ bir fâide olmadıklarına Venedik ve İspanyaya tahrîr ve haberler irsâl eylediler İspanya Venedik şol kadar eleme düşüb bu sözden bu haberleri işidüb şabkaları yere vırub yas tutdılar bunlar bu gıssada olsunlar izn-i canib-i bu tarafdan gelen donanma serdâra haber virüb şöyle kim kimi Ağriboza ve kimi Benakşeye gelüb sâ’ir firigadalar kürekleri çıkarub limanda âsûde yatur burtonlanı çıkarub ba‘id durdılar ve Suda kal‘a altına gelüb durdılar ‘asker-i islâm gelüb serdâr-ı ekreme haber virdiler ve dahi yetmiş firigada ve ma‘una ve otuz beş fırkatun ile bir sabah vakti Suda burnundan çıkub Hanya hisar önüne uruşdılar kal‘adan tob atılub ‘asker-i islâm cenge âmâde oldı serdâr ‘inâyet medâr olub fi’l-hâl baştardaya girüb yeniçeri ve sâ’ir ‘asker gemilere koyulub limandan hurûca ağaz eylediklerinden henüz saf-ı sefâin arasta lmadan bir şedid rüzgâr zuhûr olub sefâin-i ehl-i islâm ancak limana girmeğe fırsat bulub küffârın gemilerini rüzgâr bir vechle alub tarûmâr eyledi her biri bir iklime düşüb gitdiler gelmeleri ve gitmeleri ancak bir sa‘at olub dahi cengi rücû‘ itdiler âher üç dört gün dahi olacak Suda limanına gelüb cem‘ oldılar bu muharebe burasına tamâm oldı izn-i canib-i muharebe dağ tarafını cenk eylediğini beyândır birkaç gün sonra ahvâl-i frenkden haber içün dil lâzım dahi olmağın serdâr-ı ekremin gönüllü ağası birkaç güzîde bahadır ile gecede Suda limanı tarafına varub bir yarar dil alub ‘ale’s-sabah huzûr-ı serdâra getürdi bu husûs kâfirler gönüllü ağa eylediği bahadırlığı anlar dahi cesâret idüb adam helâk itmek ve esir almak almağa dahi sa‘y-ı gayret idüb beş yüzden mütecâviz kâfir Hanya mukâbilinde olan tilâle üzere geldiler meğer nısfü’l-leylde otuz kadar mücâhid ol dağın bir tarafına şikâr içün gemiye girmişlerdi gün doğarken islâm ‘askeri ol gürûh-ı kâfirlere habâset esre sataşub küffâr bunlara tüfenk urdu anlar dahi pây-ı sebâtı muhkem basub cenk itdiler sâdâ-yı tüfenk mesmu‘ı gâziyân oldukda bölük bölük taraf be taraf cenge girmeğe geldiler serdâr-ı dilîr küffârın cümle ‘askeri hurûc eyledi kıyâsıyla râyât-ı islâm hareketine emri eyledi fi’l-hâl guzât-ı müslimîn âlât-ı rezm ile ‘azm idüb dahi bizzât serdâr-ı ekrem ol cenge irişdikde kâfirler deryâ tarafından firigadaları hazır emr olub ‘askeri toba tutdılar ‘asker dahi tarafına varub bir mikdâr ucacca oldukları girü dönilüb ol sahralarda olan atlulara doğrı gelüb ba‘zı gönüllü ‘askeri gitdi yetişüb birkaç mel‘ûnu helâk idüb ve bâkileri bu hâli görüb hemân ol sa‘at kaçub bir sarb yere gizlendiler dahi bundan sonra küffâr birbirine düşüb pây-ı sebâtları mütezelzil oldı yâ‘ni ol muharebede ziyâde ziyân oldılar âhir gördiler ehl-i islâmdan bir şikâr yâhûd bir intikâm almak mümkün değildir ve dahi zâhireleri döğünüb re‘âyâ ordudan ucuz baha buğday ve peksimatı ehl-i islâmdan alub andan gelüb ağır bâhâ ile küffâra satarlardı Malta ve Düka ve İspanya gemileri Venedikden ferâgât idüb Çuka adasına gitdiler tâki ol yolda orduya gelecek kayıklardan ve gemilerden bir doyumluk alaylar idüb nice şenlikler eylediler ama ‘asâkir anların mekrûh gidenden haber olub tenhaca tereddüd itmekden fâriğ oldılar andan me‘yûs olub diyârlarına yıkılub gitdiler bu muharebe-i kıssa bunda tamâm olundı derbeyân-ı irsâl-i imdâd-ı becezire-i Girid bu tarafdan Venedik kâfirin deryâya donanmasını çıkarub Moraya ve Bellübadra taraflarına kasd idüb çok hasârât itdiklerini serdâr-ı ekrem der-i devlete yazub ve dahi Giridde küffâr atluları ordu-yı islâm dâ’iresine gâret kasdında olmaları ile anlar dahi atlu ‘askerine muhtâc ve küffâra mukâbele ve mukâteleye olmak içün süvâri ‘askerine taleb itmesine ‘arz eylediler ve ‘arzları Cemâziye’l-âhire evvelinde der-i devlete vusûl buldukda Kara Hasan oğlu Sekbanbaşı Hüseyin Ağa kendü cema‘atle ol canibe ta‘yin olunub ‘aceleten gönderildi ve ba‘de’l-meşverete Vâlide Sultan kethüdâsı Behram Ağanın işâret ve istisvâbıyla kapucıbaşı etmek fermân olunub ‘ulûfesi ‘askerin ve dahi yeniçerin ‘ulûfeleri doğruldılub Giride me’mûr oldılar ve emekdâr sipâhların maktû‘ü’l-vezâ’if olânların cümlesi memnûn mesrûr oldılar ve eşer mahallâtından iken bihasebi’l-iktizâ olan sipâhi yazılmak fermân olunub ve dahi iç ağalarından ve baltacı ve sâ’ir buna göre münâsibi olanlardan iki bin kadar sipâhi altışar akçe ‘ulûfeleriyle yazılub altı bölük cümle ‘ulûfelerin tamâmen virdikde işbû hazır olan beğleri cümlesi Giride gitmek tedârik olunub ve zikr olunan iki bölük ağaları ‘Acemli İbrahim Ağa cümlesine zâbit olub ve ‘asker-i mezkûrı Cemâziye’l-âhirinde şehr-i Selânikden gemilere girüb Kandiyeye ‘azîmet eylediler bu tarafdan Venedik küffârı ba‘zı gemileri islâma sâbıkân der ‘aliyyede gönderilan dört sefine iki bin yeniçeriye Karamanlı re’is nâm kapudân başbuğ ta‘yin olunub Değirmenliğe gelmişdi Değirmenlik adası kal‘asız deryâya yatmak câ’iz değildir ve orduya dahi varmağa eyyâm yokdur deyû Benakşeye ‘azîmet eylemek söylediler yeniçeri taraflarından kâ’il olmayub âhir İbrahim Ağa ‘Acemli kendüsü Benakşe iskelesine varub sâ’ir ümerâya mülâkât itdi üç kalyon ise ol limanda istirâhat idüb fermân-ı serdâra muntazır oldular ser‘asker dahi mezbûrlara Giride gelesiz deyû der ‘akab mektûblar yazub gönderdi lâkin rüzgâr muhâlif olmağla gitmediler lâcürm ser‘asker olan donanma gemilerine tenbîh idüb hazr eylediki bizzât kendü varub Benakşe ve Değirmenlik limanında olan sefineyi cem‘ idüb Hanyaya getüreler bu esnâda arafı pâdişâhdan dahi Haseki Ağa iskelesine gelüb anda olan ümerâ ve ağayân-ı devlet ârâya tez serdâra yetişesiz deyüb cümlesini sefinelerine doldurub gitdi ve andan kendüsi bir beğlik firigadaya binüb hatt-ı hümâyûn ile huzûr-ı ser‘askere ‘azm eyledi ve Şa‘banın on sekizinci güni gelüb mülâki oldular ve cümle gemiler dahi geleceklerin haber virmekle ser‘asker ol gâ’ileden beri oldı hemân varub huzûr-ı hümâyûna ahvâl-i ‘asker ve memâliki ‘arz idüb yedi pâre firigada ile anlar dahi Benakşede olan gemilere imdâd olmağla himmet buyurdılar lâkin bu irsâlden serdâra infi‘âl gelüb Şa‘banın yigirmi bir güni altmış mükemmel firigada ile çıkub ‘azm eyledikde rüzgâr karşulayub Şuşuri limanına hezâr zahmet ile demürlendiler ve üç re’is ki biri Memiş Re’is ve Çavuş Re’is ve Ca‘fer oğlu itdiler mademki bizim gemilerimiz yeniçeri leşkeriyle Değirmenlik limanında olduklarını küffâr-ı hâksâr haber alub elbette bu kâfirler ‘askerimize ve gemilere basmak cehd eyleyecekdir gâfil olmamak gerekdir heman ol günler haber geldiki bir mikdâr firigazâ ve ma‘unalar ile gece olacak Sudadan ‘azm idüb ne yerde varacaklarına ma‘lûm değildir bunlar gitmede olsunlar bu tarafdan Değirmenlikde olan gemiler yevm-i perşenbe güni mezbûr re’isler dahi Değirmenlik limanından çıkub ‘azm-i Girid eylemişlerdi hemânki limandan çıkdılar sa‘at ikide geçmişdi küffârın donanması otuz iki firigada ve dört ma‘una ve birkaç fırkatun nümayân yâ‘ni karşularında göründi bizim üç gemiye üşü[şü]b sardılar hikmet-i hüdâdan bir kasırga zuhûr idüb bahrîler ana Zifus dirler cemi‘an sefine-i islâm ve küffârı dahi mevc tutub ol yüksek kalyonları şöyle indirdiler ki su içine aldılar hemân rüzgâr muhâlif ve şedid olduğundan kâfirin iki firigadası başı aşağı gelüb içinde olan küffâr ile deryâya gark-ı bi’n-nâr oldılar bu tarafdan Ca‘fer kapudân gemisiki kırk iki pâre tob çeker bir ‘aca’îb gemi idi büyük direği yelkenler ile pâre pâre olub biçinde olan halkın ekseri yeniçeri idi yelken ile denize gitdi ve geminin darb sütûn yâ‘ni geminin ve alâtından hurd oldı çün rüzgâr-ı şedid geçüb hava mülayim oldı kâfirin donanması gelüb misâl ol gemileri ortaya alub ma‘unalardan ve batronalardan kovuş toblarıyla senksâr itdiler ehl-i islâm dahi tob ve tüfenk urmakda kusur itmediler Çavuş Reisin sefinesi üzerine dört ma‘una gelüb büyük balyemez tob ile muhasara itdiler ammâ sefine bir za‘if saba-reftâr olmağla ma‘unaların küreğini tob ile kırılub aralarından geçdi gitdi ma‘unalar içinde zahmdâr ve rüsvây yerlerinde kaldılar bir gürûh ma‘una ve birkaç baştardaları dönüb Memiş Re‘is[i] ortaya aldılar ol dahi ‘inayet-i hakka olub bir âli cenk oldu ki felekler de melekler tahsin ve aferin okudılar ol dahi vakt-i ‘asra dek döğişüb hayli ademisi şehid oldı ammâ küffârı tamâm idüb zahmdâr ve mecrûh bıragub çekildi gitdi bu def‘a cümle gemiler ve ma‘unalar dönüb Abûzer Ca’ferin kalyonun ortaya aldılar kovuş toblarıyla döğmeye başladılar ammâ Ca‘fer Reisin bendelerinden Süleyman Re’iski oğlunun bir merd dilâverân idi sâ’ir guzât-ı müslimîn ile dil bir idüb fi sebilillâh içün ya şehâdet deyub merdâne muharebeler eylediler bütün gün ve gece ziyâde döğüşüb yelkenleri olmağla aralıkdan çıkmağa dermân olmadı ‘akıbet birkaç adam kalub anlar dahi kâfire esir olmağı revâ görmeyüb döğüşdiler küffâr yemîn ve yesârdan toba tutub bilâhire sefine ( ) gibi gark-ı bahr oldı izn-i canib-i çünki Cum‘a gün gâyet furtına olub ser‘asker Şuşuri limanından çıkub Benakşeye doğru salmak murâd itdi lâkin mümkün olmadı ahşâm Çavuş Re’is gelüb ahvâl-i cengi tafsîl üzere takrîr eyledi bazen sadâ-yı rüzgâr dâhi sâkin olunub derbeyân-ı ser‘asker-i islâm gemileri ile küffâr taraflarına ‘azîmet eyledi beyân ider bu tarafdan serdâr-ı ekrem ol sa‘at serdâr-ı kâmkâr sahrada olan leşkerî gemilere koyub donanma-yı nusret makrûn ile küffâr üzerine ‘azm eylediği yeniçeri kethüdâsı ve Murâd Ağa ser‘asker ile gidüb vezir Musa Paşa ve Hasan Paşa ve Samsuncı başı hisar muhafazasında kalub her birine birer bin muhafızcı dahi konuldı yevm-i Cum‘aertesi Memiş Re’is dahi gelüb mülâkât itdiler ama serdâr-ı ekrem donanma-yı küffâr içün Değirmenlik ve Çuka adalarını tarikden bakub tecsîs eyledi aslâ eşerleri bulmadı zirâ kâfirler bu cenkden sonra hemân çekilüb Suda limanına ve ba‘zısı dahi Semendire demür urub durdılar bu tarafdan ser‘asker-i islâm dahi Benakşeye varub anda olan ‘asker-i islâm cümlesini gemilere girüb birkaç mil ‘azîmet eylemişler iken rüzgâr karşulayub döndürmüş idi hemân cümle sefineler Şa’banın yigirmi altıncı güni gelüb Hanya limanında demür bırakdılar zn-i canib-i gerçek ( ) mukaddemâ şehr-i Hanyada barut ve cebehane ve vâfir zâhire ile mâl-a-mâl dolmuşdı hiçbir tarafdan zarûreti yoğdı ancak bu def’a gelân dört bin sipâhi ve dört bin cedid ve atik yeniçeri ve tobcı ve cebehaneci ve dört bin dilâver-i gâziyân meterisler içün hıdmet-i muhafazaya ta’yin dahi olunub ba‘dehû Hasan Paşa hayrhâh-ı din-i devlet ve lâyık-ı muhafaza-i memleket olmağla hil‘ât giydirüb muhafız-ı hisarı fermân itdiler ve yeniçeri üzerine Haseki ‘Ali Ağa ta‘yin olundı ve tahrîr-i vilâyet ve evkâf ve dekâkin ve büyût ve emlâka erbâb Hasan Efendi bir ( ) ve sâhib-i vukûf olmağla me’mûr oldı ve kâzâsı ordu-yı hümâyûn kâzâsıyla gelen müderris-i fahri Muhammed Efendiye mevleviyet ile virildi virildi ve sekbanbaşı Hüseyin Ağa ve bölük ağalarından sol ‘azabân ağası İbrahim Ağayı ve altı bölükden bile gelen zâbitlere hil‘âtler gidüb ta‘yin-i serdâr ile herkes ‘âlî saraylara girüb mekân tutdılar mâh-ı Şa‘banın yigirmi yedinci gün rûz-ı çeharşenbe me’mûr olan leşker-i islâm kal‘anın taraf-ı şarkisinden olan sahrada saf saf olub kapu yanında dahi serdâr-ı ekrem bir kürsi üzerine odurub birer birer huzûr-ı ser‘askerden çekildiler ve şehâmet ve salâbet ile derûn-ı kal‘aya gelüb karar eyledi ve ‘asker-i islâmın tertîb ve ‘acebi ve şevket garibin görenler hayrân olurdı Girid ceziresine vâfirât dahi geçürdilerdi cümlesi anda kalmak fermân olunub sâ’ir ‘asker girü gemilere girdiler ve Cezayir ve Trablus ve Tunus ‘askerlerine dahi hil‘âtler giydirilüb iltifât ile ve ‘inayet ile icâzet virildi izn-i canib-i donanma-yı hümâyûn yevm-i cum‘aertesi ki gurre-i Ramazan idi serdâr-ı ‘asker vakt-i temcidde kalyonlara ve şaykalara ‘azîmet fermân idüb kendüler dahi nısf-ı baharda limandan çıkub ‘azm-i Rum eyledim ve bir muvâfık rüzgâr ile Ağriboza adasına hisara geldiler ol mahalden herkes vilâyetine varmağa icâzet virildi sefâyin-i islâmiyân cum‘aertesi ve bazar güni dahi yürüyüb yevm-i bazarertesi ‘ale’ssabah sevâhil-i memâlik-i mahrûseye vaz‘ ve lenger itdiler donanma-yı hümâyûn dahi hisar-ı Kızıl limanında iken şedid rüzgâr kobdıki her bir sefineyi birer adaya götürüb perişân eyledi Kapudân Paşa dahi bir korsan firigadaya girüb firâr iden gemileri her bir semtinden düşürüb bir yere yine cem‘ eyledi ve bu rüzgâr-ı namuvâfık on dört günden sonra sâkin olmayub ve donanma-yı mezkûrı yelken açmağa kâdir olmadı ve Ramazan-ı şerifin on sekizinci güni selâmet ile yine Kızıl hisar limanına girdiler ol limanda iken taraf-ı pâdişâhdan Ahmed Ağa iki firigada ve sekiz kalyon ve beşşayka ile ser‘asker olduğı yerde vusûl buldı ve geride kalan ‘asker içün buğday ve peksimât ve birinç ve sâ’îr me’kûlât ve zehâ’ir irsâl eylemişler ve bundan ma‘âdâ dahi mısır dahi şol kadar gemiler dolu zâhir ve me’kûlât geldiler ki birincin kilesi yigirmi sekiz akçeye füruht olundı ve bu seferde vâki‘ olan nusret yakın zamanlarda olduğu mesmû‘ değildir galle ve zâhire firavân meyve ve âb-ı hoşgüzâr bî bâyân idi ancak tagyîr-i hava ve ‘adem-i perhiz sebebiyle Hanya altında ‘askere zehir ve ishâl misillü bir hastalık düşüb mebtûnen katı çok adam helâk oldı donanma Kızıl hisarda iken taraf-ı pâdişâhdan adam gelüb o tarafda vâli olan Deli Hüseyin Paşa ma‘zûl ve ‘askeriyle me’mûren Benakşeye gelüb ve andan Hanya kal‘asına geçmek bâbında fermân-ı pâdişâhî olduğı haberin getürdi ve Murâd Ağa dahi bile beraberce gitmek içün hemandan hatt-ı hümâyûnda yazılmışdır hemân dar‘akab birkaç firigadalarıyla serdâr-ı ekremin kethüdâsı Benakşeye gönderildi andan donanma cümlesi Sakız limanına gelüb sefineler cümlesi âsitâneye gitmeğe muhâlif rüzgâr olduğı hemân iki korsan firigada ile serdâr-ı ekrem yalnız yelken açub der-‘aliyyede ‘azîmet eyledi ve rikâb-ı hümâyûna yüz sürmeğe tenhaca ‘azîmet eyledi âhirü’l-emr yevm-i cum’a bayramın birinci gün İstanbula gelüb ve rikâb-ı hümâyûna gelüb yüz sürüb hil‘at ve iltifât ile mu‘azzez ve muhterem oldı donanmayı hümâyûn dahi vezir Musa Paşa ile sâlimen ve gânimen Şevvalin altıncı güni ‘azîm ile şenlikler ve toblar atarak ve ‘arz-ı şevket iderek Sarayburnı önüne gelüb ve pâdişâh-ı ‘âlempenâh dahi Yalı köşkünden seyr idüb huzûr-ı hümâyûna gelüb dest-bûs idüb ocak ağalarına ve ümerâ-yı bahr ve rü’esâya fâhir hilâtlar giydirüb iltifât gösterdi izn-i canib işbû feth-i celîlü’l-kadrehû şu‘arâ-yı zaman vâfir târihler yazdılar ve Musa Paşa kâtibi Fahri Efendi tarihi gazâ-yı ol lafzı buldu müverrih-i feth Piripaşazâde Hüseyin Beğ dahi bu gûne nazm tarihi yazmışdır tarih sipahlaruma sordum fethin oldum didiler fethine târih-i gazâmız müverrih Şârihü’l-menâr zâde bu tarih yazub söylemişlerdir tarih-i bârekullah nasran ‘azîzen feth-i cedidkim olur durmaz vasfı ‘aleme ta‘viz can lafzan ve ma‘nen bu fethe oldı tarih-i ( ) ile bin elli beşde kal‘a alındı heman ba‘zı vekâyi‘-i Girid ve âhir-i Şa‘banda Suda limanına birâz kâfir gemileri gelüb birkaç bin kâfirler çıkub kal‘ayı muhasara kasdıyla çıkub şehre karib karyede geldiklerinde Hasan Paşa çıkub ‘asker-i islâm ile üzerlerine hücûm itdiklerinde bî‘avnillâh-i te‘âlâ gâlib gelüb küffârı mühhezim eyledi nicesi esir ve ekser tu‘me-i şimşir oldu mâh-ı Ramazanda Benakşe limanına kâfir düşüb yedi kıt‘a fırkatun ile bir kalyon aldılar ve kal‘aya birkaç tob atub yine Sudaya revâne oldılar izn-i canib-i reften gâzi Hüseyin Paşa be Girid Hanya geldiğini beyân ider bin elli altıda gâzi Hüseyin Paşa Budinden gelüb Girid muhafazasına me‘mûr olub ve ikinci vüzerât hassı olub ve Mora sancağı arpalığı virilüb hazine ve mühimmât ile dahi gönderilmişdi karadan İnabolıya vardıkda ve andan geçürmek içün tâ‘yin olunan on bir kıt‘a beğ gemileri yanaşub ve Şevvâlin ikinci gün mevcû[d] olan kul ta’ifesiyle süvâr olub zâhire şaykaları yedeğe alınub ve Benakşe tarafına giderken muhâlif rüzgâr çıkub mabeynde vâki‘ Çanares limanına girdiler üç gün ‘azîm furtına olub bir şayka zâhire dolu olub dururken denize badırılub zâyi‘ oldı ve birinin dahi direği kırıldı ve bu tarafdan dahi keskin paşa zâde firigadasıyla duru[r]ken mezkûr firigada dahi durdığı yerden demürin kırub deryâya açıldı nâbûd nâbedîd oldı bu esnâda sâir gemiler balamarları ve küreklerin kırub hurda kayıklar ve sandallar paralandı hayatdan nâümid olub bu hâl üzere otuz kırk sa‘at kadar kürek üzerinde kâh karaya urub kâh açılub ekser ‘aletler telef olub kırıldı hezâr şerâid ve alâm ile on bir günde yüz mil yeri güçle kat‘idüb Benakşe kul mevâcibi içün ta‘yin olan hazine anda hazır olmağla kapucıbaşı Hüseyin Ağa yediyle kabz olunub ve dahi küffâr-ı hâksârı ne tarafına vardıklarında arayub su’âl olub durdılar meğer küffâr rüzgâr şedidinden nâbûd nâ peydâ olub ne tarafına vardığı ma‘lûm olmadı andan bizim tarafımızdan zâyi‘olan firigada ve şayka rüzgâr ile İnabolıya tarafına düşmüşlerdi ve Morah tarafından olan kadılar deryâda çekdirmeler ve fırkatun altmış kadar karib olub ve küffâr gemisi kimi Girid semtinde ve kimi Çuka adasına geşt ü güzâr olub bizim gelân zâhire gemileri ba‘zı yerlerde bekleyüb durmuşlardır bu ahvâl-i keyfiyeti Hanyaya gelen gemilerimiz haber alub ol vaktin kapudân paşaya ‘arz ve i‘lâm eylediklerinde müşâvere olub bir vechle gidilmek ma‘kûl görülmedi ve Benakşe rüzgâr altı ve suyı az yer olmağla girü gene İnabolıya ‘avdet olunub ve vâki‘-i hâli der-i devlete ‘arz olundı Zi’l-ka‘ade de mâhın ‘arz ve mahzarlar gelüb pâdişâha telhîs olundukda tersâne kethüdâsı mi‘marzâde yedi kıt’a firigada ile imdâda gönderildi ve on kıt‘a Rodos firigadaları ta‘yin olundı kethüdâ-yı müşârü’n-ileyh İnabolıya dâhil oldukda aslâ tevakkuf olunmayub Zi’lhiccenin on birinde limandan çıkub Giride gitdiler bir muvâfık hava ile üç gün gidüb mâh-ı mezbûrun on beşinde selâmetle Hanya limanına vâsıl olub ‘azîm şenlikler ile şehre dâhil oldılar muhafız olan Küçük Hasan Paşa ber mûcib-i fermân-ı ‘âli firigadaya girüb mâh-ı mezbûrun yigirmi birinci günü cümle çekdirmeler ile Hanya limanından çıkub âsitâneye revân oldı Hanyada dahi zâhire kıllet gelüb me’kûlâtdan guzât-ı müslimîn olmuşdı bir kıyye peksimat kırk akçeye füruht olunurdı gemilerden yigirmi beş bin kile hınta ve peksimat ve gayrı zâhire çokluk olmadığından gerek Hüseyin Paşa ve gerek guzât düşman-ı ‘adadan çokluk mihnet ve açlık zuhûr eyledi ol demde ser‘asker-i deryâ haber virüb gemilerden peksimât ve sâ’ir me’kulât çıkarub ehl-i islâm[a] teslim eyledi ol demde ‘asker-i islâm kuvvet bulub ve düşmanı hâksâr kahr ve mihnet olub ehl-i islâm her cihetden mesrûr ve memnûn oldular izn-i canib-i ol vakt nakli olunurki ol vakt Hüseyin Paşa Benakşe yalısında eğlenüb kâfir donanmasının deryâda gezüb dururken paşa hazretleri bir mikdâr endişe etmekle Hanya kal‘asına geçmeğe fırsat bulmayub bu vechle ağa-yı kılâna tedbîr itdiki şimdi Hanyada olan ‘askerin imdâda zâhireye çok zarûretleri yokdur donanma dahi İstanbula gitmişdir ve bu vaktde Giride geçmek ruhsat olmayub bu kış bunda kışlayub evvel baharda gideriz sözini halka şâyi‘ idüb sûret-i mu‘amele halka kışlalar ta‘yin idüb gemiler liman bağlamak tedârikini göster[d]i ama mahfınca ( ) vâki‘ hâli der-i devlete ‘arz itmişdi Mora kadıları hatta pâdişâhın ağaları ve mahremleri kışlamak mukarrer oldı ülâhazasına idiler ve tâ‘yin olan kışlalarına gitmeğe müteheyyi oldılar küffâr casusları dahi bu hâli gerçek sanub sûret-i ahvâli küffâra bildirdiler vakt dahi erba‘in ve hamsin esnâları olmağın geçmeleri ber taraf oldı deyû rehnlik kasdıyla sedâre iden donanma-yı küffâr dahi memleketlerine ‘avdet eylemişler iken tersâne kethüdâsı fırigadalar ile tersâneden ‘ale’l-gafl kalkub şöyleki ne tarafa gideceği gemi erbâbın bile ma‘lûmları değil idi varub Hüseyin Paşayı ‘askeriyle ve zâhire gemileriyle Benakşe sâhilinden alub üç günde dahi Giride geçirüb sonra küffâr bu tedbîr sâhi duydukda best dest cibt deyû setlerin dündan tahriyle hâbide kaldılar ve bundan akdem ‘asker kal‘a içinden taşra çıkmayub kâfir karaolı bir mil kadar yerlerde durub karyelerden re‘ayâ şehre gelmeği men‘ iderlerdi ve mâhı Zi’l-ka‘adenin on beşinde beş altı bin kadar firenk dahi bir yere gelüb tobsuz ve tüfenksiz heman kılıc geçüb hisara hücûm kasdın idüb vâfîr nerdbânlar getürüb hisar divârına dayanub duhûl-ı murâd itdiklerinde Hasan Paşa iki bin mikdârı ‘asker ile çıkub cenk-i ‘azîm ile küffâr galebe-i sûret gösterüb ‘asker hisâr kapusuna sürdüklerinde hisarda olan dilâverlerinden binden mütecâviz bahâdır dahi çıkub küffârı girü püskürüb vâfir kâfirin kılıcdan geçirüb bir mikdârını dahi esir itmişler idi izn-i canib-i Hüseyin Paşa Giride vardığın beyân ider günlerden bir gün bir mikdâr ‘askeriyle Suda limanına gelüb ve deryâ kenârına varub birkaç yüz koyun sürmeğle harâretinden küffâra dehşet alub birbirinden istimdâdi ile hadden efzûn esbâb ve alât ve ‘asker ihzâr idüb bahr ü berrden hücûm tedârikinde olduklarını haber alub ve der-i devlete ‘arz-ı ‘ilâm eyledi ve Suda mukâbelesine Tuzlaya varınca ‘asker-i islâm yayılub her hurûclarında küffârın nicesin ahz ü esir itmekle etrafından olan kurâ re‘ayâsı bipervâ Hanyaya gelüb gider oldılar ve taşradan dürlü bedürlü meyveler ve ganem lahmı getürüb füruht iderlerdi re‘aya dahi şehrden iktizâ idecek eşyâ ve sâ’ir zâhire olub giderlerdi bir eyyâm bu nev‘ üzere gelüb gidilirdi izn-i canib-i mukaddem Hanya feth haberi İstanbula gelmezden evvel leşker ‘aczi ve mehâl zâhire za’afları olduğı haberi vârid oldığından Şa‘banın on dördünde vürûd itdiğinde Hoca Efendi bir mikdâr mahzûn olub kevkeb ikbali ric‘ata meyl itmişdi zirâ Girid seferini sadr-ı a‘zam ma‘kûl görmeyüb Hoca ile Yusuf Paşanın sav idildi olmağla emr-i sefere şürû‘ olunmuşdı bu aralıkda vezir-i a‘zam galebe idüb Hoca efendinin re’y ve himmetle tevcîh olunan menâsıbı âher kimesnelere tevcîh itdirmeğe şürû‘ idüb ancak yeniçeri efendiliği Arnavud ve Mehmed Efendi on bin guruş virüb almışdı anı ‘azli idüb Koyunoğlı yeniçeri efendi eyledi ve on beş seneden berü yeniçeri kaleminde baş hâlife olan Hüseyin Efendi savcıya ( ) tizdâr itdiği içün ‘azl eyledi sonra haber-i feth geldikde Hoca Efendi evvelkinden ziyâde rütbeye vâsıl olub mesrûr oldı sadr-ı a‘zam bi mâni‘ yere izhâr-ı ‘adâvet ve nâbercâ hareket ve muhâlefetden şermend ve pişmân oldı ve Giridde kalan Murâd Ağa sekbanbaşı olub getürmeğe adam gitdi ve sekbanbaşı Kara Hüseyin Ağa zâde Hüseyin Ağa Giride varub muhafazada kalsun deyû me’mûr idi ve Kapudân Paşa i‘aneti ile gitmeyüb Murâd Ağa gitdikten sonra anın gitmesi ve iki mu‘teber ocak ağası bir yerde olması ma‘kul değildir deyub bast ‘azl ile İstanbula dahi gelmişdi Giride gitmemek men‘ olub izn-i canib-i mâh-ı Şevvâlin evvelkisinde ‘azl olunub ve yine ‘avf olunub hanesine müntâki olmak üzere İstanbula gelmeğe izin virildi derbeyân-ı ‘azl-i vezir-i a‘zam Semin Mehmed Paşa vezâret-i Salih Paşa Civân Kapucıbaşı dimekle ma‘rûf olan Semin Mehmed Paşa Kara Mustafa Paşadan sonra vezir-i a‘zam olub her husûsda murâd-ı pâdişâhî olub Memiş Paşa ile mizâcgîr ve ( ) sülûk idüb her hafta ‘alempenâh hazretlerine nukûd eşyâ ve nice tuhfe ve bînihâyet hedâyâ virüb tab‘-ı hümâyûnı ahz ve hedâyâya meyl itdirdi kendiler dahi erbâb-ı menâsıb ve ‘amâlden meblâ beşmâr olub her zaman kalîlde ‘azl ve tebdîl itmek iktizâ itmişdi ve o ve anlar halde kapudân-ı mesâhib Yusuf Paşa hazretleri ile müttefik ve müttehid olub sûret-i zâhirde muhabbet ve mevâlât üzere mu‘amele iderlerdi lâkin ( ) mefhûmu üzere menâsıb-ı celile ve rütbe-i ‘aliyye erbâb-ı mabeynde umûr-ı zarûriyeden olan tehâsüd ve tenâfüs-i ‘alem derûnda derkâr ve birbirinin fırsatın gözedüb gamza ve nâkısa zuhûrına intizâr üzere idiler tâki Kapudân Yusuf Paşa Hanyayı feth idüb gelüb huzûr-ı pâdişâhîde evvelkide ziyâde mu‘teber ve mültefit oldı vezir-i a‘zam zevâl-i sadâret havfından damen dermiyân idüb ahvdan bîhaber olmağla Yusuf Paşa mutasarrıf olduğun bilmeyüb anı kurb-ı pâdişâhîden sarf ve teb‘ide bezl-i ihtimâm eyledi hatta henüz Kapudân Paşa der-i devlete gelmezden evvel kendüye Mısır mansıbı tevcîh olunmak üzere iken hemân hatt-ı hümâyûn ısdâr idüb Hanya’dan Mısır[a] gitmesiçün dahi fermân göndermek sadedinde iken Kapudân Paşa şevket nâme ile gelüb kadem-i pâdişâha yüz sürüb Mısır ile müdafa‘a tedbîri def ‘eyledi vezir-i a‘zam ( ) ahzi tedârikine düşüb Yusuf Paşa hakkında çok nâsâlif? sözler düzüb söyledi ve dahi pâdişâha didiki şevketlü pâdişâhım bu kadar hazine ve emvâl-i ‘azîme sarf idüb ne ‘arz eyledi ise müsa‘ade olunub deriğ olunmamışken yer kurı kal‘ayı sulhen alub içinde olan küffârı bu kadar kerre yüz bin altun .... ve nevâdar ile sağ ve sâlim gemiler[e] koyub dârü’l-kefer[e] yollamak ‘ukalâ işimidir meğerki kendüsi küffârı mahfî haklayub meblağ-ı ‘azîme almış ola o kadar ganimet-i ‘azîmeyi (silinmiş) yere elden çıkarmak revâmıdır hazine-i a‘mireden bu kadar bin kise sarf olunub ve bu kadar bin abtal ricâl düşüb mukâbelesinde bir boş kal‘aki beher sene müstahfîzlarına bu kadar bin guruş âsitâne değin gitmeğe muhtâc ola feth itdim deyû pâdişâhıma iki mermer direk getürmek bir işmidir mesârife mesârife mevâzi ve mukâbil hazine iğtinâm olunmayın iş iftihâra şâyeste hıdmetmidir zannım budur ki kâfiristana yolladığı küffârdan vâfir mâl ve taht ve cevâhir alınmışdır su’âl ve tefahhus irâm buyurulursa zuhûra çıkardı deyû buna müte‘allik vâfir söz söyledi vâkı‘an Yusuf Paşa Hanya ganemâsından pâdişâha birkaç esir ile iki ‘adedeyn müzeyyen sumâkı kızıl mermer direkden gayrı i‘tibâresiz bir şey getürmemişler idi çün pâdişâh işbû nâsâlif sözleri dinlediyse kalb-i pâdişâhîyi tagîr ( ) idüb mâl-i fütühât metâlebesi içün Yusuf Paşaya sûret-i gazâb gösterüb Bostancıbaşıya itdi al şunı deyû habs içün fermân itdiler ammâ Hoca Efendi Vâlide Sultan hazretleri ile müttefikân tahlise sa‘y itdiler pâdişâhım Hanya kal‘ası gibi bir kal‘a feth-i müyesser ola ve hizmetinde olan kulunızı metâlebe-i mâl nâmıyla böyle veziri habs itmek şân-ı mülûkâneye düşermi şevketlü pâdişâhım mâ‘ni değildir sâ‘ir vüzerâ ve ‘asker kullarınızın kalbini tenfirden gayrı düşmanı din mahfûz olacaklarına şübhe yokdur deyüb fi’l-hâl ‘afv itdirüb yine mu‘amele-i eltâf-ı pâdişâhîye mazhâr olub yed-i iltifâtla mesdûr ve yine südde-i kef nevâziş eylediler bu esnâ-yı musâhâbetde su‘ubet-i feth-i Hanya ve te’hir-i emrü ve tenhîr ve ‘askerin ta‘ab ve hastalığı zikri sâdâdan da mühimmât ve ‘asker göndermekde emr-i fermân idüb vezir Yusuf Paşa cem‘ olan taksirâtı ‘af olub lâkin vezir-i nâsâlif yine fırsat bulub ve ruhsat-ı kelâm bulmağla vezirden fırsat-ı intikâmdır deyû yine pâdişâha ( ) virüb itdi pâdişâhım bu sefere ibtidâ vezir-i â‘zamın rızâ yoğdı Galadada olan balyoz kendüye altmış bin filori va‘âd idüb bu ganimeti feshe müraca‘at itmişdi buna binâ’en bu seferi istisvâb itmeyüb men‘ine mecd oldı def‘i mümkün olmayınca mühimmât ‘asker ve sâ’ir levâzım ile imdâda te‘ammüden taksir ile ba‘is-i ta‘vik ve te’hir olduğından gayri şimdi kulınıza izhâr-ı ‘adâvet ve i‘damım içün teshîr sây-i himmet itmişdir deyû kâdir olduğu mertebe söyledi pâdişâh vezir-i a‘zamı çağırub ikisi ma‘ân huzûr-ı hümâyûna hazır olduklarında paşa hazretleri yine ol babdan söz açub kapudân paşayı tehâşi kelâm evvelâ i‘âde idüb muvâcehe-i vezirde celiyetü’l-hâli kelevvel takrîr eyledi vezir-i a‘zam kemâl-i ta‘yin ve istiklâline garalanub kendü sadâretine zevâl ihtimâlin virmeyüb Kapudân Paşaya ta‘annüf ile cevâb virmeyüb niçün böyle söylersin ne makûle maslâhâtında taksîr olundı ‘arz eylediğin husûsların kangısına müsa‘ade olundı celebliği koya lafzı ile müşemmet ahtâb-ı bâ‘itab eyledi ve mâh-ı Şevvâlin sekizinci pazar güni vezir divân urub kaz‘askerlerle oturub semât-ı hümâyûn tevki‘inde iken kapucılar kethüdâsı Mehmed Ağa ile müsâhib ‘Acem emir Mehmed Ağa gelüb bir hatt-ı hümâyûn sundılar lalam Mehmed Paşa mührimi şimdi tarafımıza gönderesiz deyû tahrîr buyrulmış ol dahi okuyub heman der ‘akab mühr-i şerifi çıkarub ebvâb anlara teslim eyledi ve kendüsi kalkub sarayına girüb ( ) -i devleti pâdişâh muzmehil oldı pâdişâh dahi mühr-i hümâyûnı kapudân paşaya mükerreren teklif buyurdılar aba ve istignâda mübalağa etmeğin henüz vüzerâ divanından gitmemişler idi Salih Paşaya adam varub içerü çağırub huzûr-ı hümâyûna vardıkda mühr-i sadâret kendüye virilüb simât çekilmezden evvel çıkub sadâret yerine karar eyledi derbeyânı katl-i kapudân Yusuf Paşa rahmetullâh-ı ‘aleyh izn-i canib-i bin elli altıda feth-i Hanya vezir-i müşârü’n-ileyh mazhâr-ı inzâr pâdişâh-ı cihân ve nâmzed-i sultan ve dahi ser‘asker-i kapudân olub Girid seferinde gazâ ve her umûrunda himmet-i hürmetleriyle leyl ü nehâr can baş fedâ idüb ve mücâhidin din-i mübîn üzere himmeti ‘âlileriyle dikkat idüb Hanya kal‘asını feth itdikde ve nice kefere-i bîdinleri mâl ile canlarıyla aman virüb ve ânları Venedike yâ‘ni krallarına gönderüb ve kal‘a-i mezkûrı zabt ve kabz idüb ve andan kal‘a fethi yazub ve mücâhidin himmet-i gayretleri ve eylediği gazâları bir bir yazub ve andan iki kırmızı sumâkı mermer direk şevketlü pâdişâha irsâl idüb ve bundan mukaddem söylediğimiz sâbıkân vezir-i düşman humâr-ı hilekâr pâdişâha söylediği sözler kalb-i pâdişâha gâyet güc gelüb ve hatrından kalmışdı ancak merhûm Yusuf Paşa rahmetullâh-ı te‘âlâ ‘aleyh merhûm vezir-i hilekâr söylediği gibi değil idi ancak pâdişâh gasb idüb katl etmesine fermân olunmuşdı ve pâdişâh dahi ise Yusuf Paşadan şeyin kesîr ümid idüb ve bir kal‘a feth eyledi ve yeniden bu kadar bin kise sarf eylediyse gasbı ziyâde olub ancak İslâmbulda olan ba‘zı paşalar merhûm Yusuf Paşa Hanya kal‘ası feth idildiğini güclerine gelüb merhûma garaz ve dahi düşman oldılar ve lâkin merhûm Yusuf Paşa Hanya kal‘asına eyledikleri hizmetler ve gayret-i guzât-ı müslimîne eylediği hak bulurdı ve din-i mübîn bilâ lûfe olmuş idi ve havas-ı makarr beyn-i pâdişâhî ise Yusuf Paşadan şey-i kesîr ümîd idüb bir kal‘a-i a‘zime feth eylediki yedi kıralda böyle kal‘a meşhû ve menendi yokdur sarf eyledi lâkin kendüsüne mâl-i firâvân var olduğundan hiç gâm ve gasâ itmedi hiç olmazsa birkaç esir hediyesin oluruz ve bizlere hizmet ider ümidiyle zerre kadar elem çekmedi ve Yusuf Paşa salâbet-i melâl ve istikâmetle pâdişâhın lütfuna mazûl olub bedel-i mekârim kapusun kimseye feth itmediğinden halkı dahi ( ) muhabbet ve hayrlu hava-yı medh iderleri ancak paşalar bunı göricek taraf-ı hilâfet tutub dâimen pâdişâha zimmet ve kabah[at] olduğunı her birisi nice söz düzüb pâdişâha ‘arz iderlerdi ve cümle hünerlerin ‘ayb-ı nakısa olmak üzere zem kadem başladılar ve a‘da-yı dini Hanyadan zindana koyu virüb cümle mâl ü menâlleriyle çıkarub pâdişâhıma iki taş direk getürdi zâhir bu iki taş direk gazâya sarf olan bu kadar bin kise kıymetlü cevâhir olmak gerekdir deyü kâhcûkâh hezl yüzünden mezâm ve mefzaha ile kalb-i pâdişâhîyi çevirüb ve muhabbetini ba‘zı ve kerâhete tebdîl eylediler bu iki def‘a bu ma‘ni içün dahi söylediler ve ‘itâb-ı pâdişâhîye mazhâr olub yine ‘afv olunmuşdı ammâ bedhâhlarına nifâkdan hâli ve kalb-i pâdişâhî küdûretden tehî değildi ammâ Zi’l-hiccenin yevmi perşenbe güni Yusuf Paşayı saraya getürüb pâdişâha vardıkda ise iç ilinde olan beğlerbeğileri ile hemân git var Giridi ( ) deyû buyurdılar Yusuf Paşa yer öpüp pâdişâhım re‘âyâya keraste keraste salınub hâlâ gemiler yapılmak üzeredir ve vaktimiz erbâ‘in esnâsıdır mevsim sefer-i bahr olduğundan kat‘-ı nazar olmakdır ve dahi mirmirânlara ol cezirede güncâyiş yokdur şimdi gidmem didikde pâdişâh gazâb gelüb derûnlarında olan ‘ukde-i sâbıkı lisâna getürüb sen kendü hıdmetimi itdim sanursın bu kadar hazinemi sarf eyleyüb ‘âkıbet bir alay mel‘ûnı katl-i â‘m itmeyüb mâl ü menâlleriyle diyârlarına gönderdik deyû ‘itâb buyruldukda Yusuf Paşa cevâbında eğerçi hazine sarf eyledim ammâ kelimetullâh-ı ‘âlâ idüb düşman-ı hâksârına bir kılıc-ı kahramanî urdum ki dil vasf-ı kâbil değildir ve şevketlü pâdişâhıma bir bînâm kal‘a-i a‘zim ahz eyledim ki görenler hayrân olur ve memâlik-i mahrûseye var olduğı menendi yokdur ve aman taleb iden kâfiri katl-i â‘m idüb ve mallarını iğtinâm bir iş değil idi lâkin vahim ‘akıbeti vahim olan nakz-ı amandan sakındım ve ben kâdir olduğum kadar uğur-ı hümâyûnunuza hıdmet ve can ve baş fedâ eyledim bir kulunuz dahi varub ben kulunuz kadar hizmet eylesün şöyleki mâl ile ve can-ı bedenle deyüb hâk pây-ı şevketlerine yüz sürdi bu tarafdan pâdişâh-ı ‘âlempenâh gazâb-ı mülûkâne müstenid olub bire ne yabana söylersin sana var git didim durma git yohsa seni şimdi katl iderim deyû tehdid buyruldukda kadimden iltifât ve nevâzişe me’lûf olmuş devletlü hesâd nifâkından kalbi münkesîr ve veliyü’l-na‘im azâdından ziyâde müte’essir olmağla bi ihtiyâr hâlet-i be’yûsuyla dürüşt kâvîlik idüb şimdi vakti değildir giderilmez didikde Bostancıbaşı Hasan Ağaya emr idüb kaldır şunı didikde Yusuf Paşa dahi dilirâne durub ve pâdişâhdan hemân öldürün deyûb emr eyledi ne durursun Bostancıbaşı ile Yusuf Paşa çekilüb gitdi ol sa‘at katlini fermân tdikde yeni olan sadr-ı a‘zam Salih Paşa pâdişâhın ayağına düşüb ricâ eyledi mecâl olmayub birkaç def‘a adamlar gelüb her birine te’kid-i fermân yâ‘ni dahi vüzerâ ve başlar ricâya gidüb anlara dahi katli fermân iderdi anlar bunlar vazgeçüb bir sa‘at kadar ziyâde sabr idüb durdılar âhir sadr-ı a‘zam Salih Paşa ve defterdar Mustafa Paşa haric sarayda gelüb giryân olub hiçbiri bu işe bir yol bulamadılar bu fermân ziyâde müte’ellim ve gam-ı gasâya giriftâr oldılar bi’l-âhire Haseki ‘Ali Ağa gelüb kapucılar kethüdâsı ile Bostancılar ( ) mübâşeret idüb mu‘âvedet ve müraca‘at müfid olmayub ol gâzi veziri Yusuf Paşayı zehr ü dârü’l-karar idüb ya’ni şehid eylediler ol gâzinin eylediği hizmet mukâbelesinde mazhâr-ı cezâ sitemgîr oldı rahmetullâh-ı ‘aleyh rahmeten ma‘ân müverrih nâm kimesne nakli iderki katil-i vak‘a gice Bostancıbaşı Hasan Ağa rüyâsında gördükim merhûm gâzi Yusuf Paşa iki elinde iki tabak kağddan masnu‘ ( ) tutub üzerinde kâtib olunan ebyâtı kıra’at iderdi bendeniz peydâr oldukda hatrında bu kalmış ki Yusuf ibn ‘Abdullah cennetliksin inşallâh dir imiş ol sabah vak‘a-i hâile zuhûr idüb herkes mefhûm ve mahrûm ol yevm-i cum‘a ertesi ‘ıyd-ı ahzâ olub ‘ıyd-ı ahzâ sultanî tarih düşdi Fezlekede yazar ki müşârü’n-ileyh Bosnevi el-aslı idi ‘avret bazarında sâkin bölük ağası Ermeni Mustafa Ağa huddâmından olub ağası vefâtından sonra harem-i hümâyûna girüb yolı ile silâhdâr olmuşdı Sultan Murâd merhûmun nedimi silâhdâr iken takarrüb idüb mazhâr-ı iltifât bî bayân olduğu karinesi ile mezbûrı dahi Sultan İbrahim Han ol pâyede musâhib ve nedim eylenilüb taşra çıkarıldık[dan] sonra iki yaşında kerimelerini tezvîc ile şanını ‘âli kılınub kapudân ve serdâr eylediler donanma ile varub Giridi fethi mukaddimesini ba‘is ve devr a devr seferler zuhûrına mezbûr ile Cinci Hoca sebeb hâdis olmuşdı çün pâdişâh-ı kâmkârın iltifât ve gazâbı müte‘akib ve meşreblerine kulun gâlib idi seferden geldikde zikr olundığı üzere adını ednâ sebeb ile izâle olundı pâdişâh-ı mersûm vezir-i merkûmı boğdurdukdan sonra nâdem olub meytini huzûrâ getürüb nigâh-ı merhâmet ile nazar eyledikde ne güzel kırmızı elma gibi yanakları var idi yazık olduki kıydım deyû zâr zâr ağladı ve sebeb olanlara cümlesine beddu‘a eyledi ve tevâtüren mertebesine şâyi‘ olmuş idi paşa-yı mezbûr sadâretinde mütedeyyin ve sâlih-i vücûd olub hedâsetini ile mesihâta lâyık ve umûr-ı cehd tedbîrinde sâir akrân ve emsâlinden fâik kimesne idi mu‘ammer olsa nice hizmetler etmek şanından ve kârgüzârlığı sâhife-i hisâl hamîdesi ‘unvanından idi fakir dirimki Silâhdâr Yusuf Paşanın katli husûsunda Hoca Hüseyin Efendi ile müteffik olub öyle bir kâr-ı güzâr vezirin i‘damına ikdâm eylediği cürmün mecâz itdiği emr-i hak ile bu suretde mürûr eyledi vezir-i a‘zam-ı sâbık Mehmed Paşa Niğbolı ve Bolı dahi sancakları arpalık virilüb serdârlık ile Giride me’mûr oldılar ve Hanya muhafazasında olan Küçük Hasan Paşaya âsitâneye gelsün deyû fermân-ı hümâyûn irsâl olunub Hasan Paşa dahi hasebi’l-emr nasârâdan bir gürûh kefereyi gemilere koyub âsitâneye gelüb esirleri huzûr-ı hümâyûna ‘arz itdikde otuz mikdârı kefereye siyâset-i fermân olunub Edirne kapusı ve Eyüb ensârı kapusına bir mikdâr kazıklara dahi virüb ve Hasan Paşa mazhâr-ı iltifât-ı pâdişâhî olub yararlığa ricâl-i devlet mabeyninde mevkûr ve muhterem oldı izn-i canib-i vekâyi‘-i sene bin elli altıda sâbık fermân-ı ‘âli mûcibince Hüseyin Paşa ve Ahmed Paşa Mora eyâletlerine gelüb vâsıl oldukda tahrîr eylediği sipâh ve yeniçeri Hanya kal‘asına geçüb ve mevcûd bulunan leşkerî yoklayub iki yüz nefer sipâhi ve yüz elli nefer yeniçeri defterleri der-i devlete gönderildi Muharremin ikisinde makbûlı hümâyûn olub deftere geçdiler ve ol sipâhlara Şuşuri kal‘alarına muhafazaya konuldı izn-i canib-i derbeyân-ı ita‘at etmeyen Kismo nâhiyesi Hanya tevâbi‘inden cezirenin taraf-ı garb ve şimâlinden Kismo nâm kal‘a leb-i deryâda vâki‘ olan içinde iki yüz kadar soltat keferesi sâkin olub Hasan Paşa der-i devlete gelmezden evvel ol tarafda gidüb ve mersûmlar Hasan Paşa re’y virmemekle Sekbanbaşı Murâd Ağa ser‘asker tarafından ta‘yin olub piyâde ve süvâr üç bin kadar ‘askeriyle Muharremin yigirminci güni vakt-i ikindi gönderilmişdi ikinci gün ‘ale’s-sehr vardıklarında karşu gelen küffâr bozılub hisarda seğirdenleri başı sebatları mütezelzil olub kal‘a-yı mezkûr virdiler ve dört yüz kadar ‘avret dilber kız esir idüb ve bu kadar ganimet mâl zabt ve ahz idüb selâmetle ol gün yine Hanyaya geldiler ve ahz olunan iki yüz kadar küffâra min ba‘ad kal‘alarına soltat komayub nkıyâd şartıyla aman virildi bundan sonra sâ’ir serkeş olan re‘âyâ dahi yevmen fe yevmen gelüb ‘arz-ı inkıyâd etmeğe başladılar bu feth Muharremin yigirmi sekizinde olan fethi nice olduğına yazub rikâb-ı hümâyûna irsâl eylediler izn-i canib-i bundan mukaddem Yusuf Paşa Moradan Hanyaya geçirüb anda binâ olunan üç câmi’in mütevellisi Moralı zaim Sinan Ağaya teslim eylediği yüzden ziyâde atlar ki şehr zımmîlerine tevzi‘ olunmışdı alınub ‘asker-i islâm bahadırların tevzî‘ olunmağla bu zamana gelince kırk kadar süvâr ancak var iken yüz elliye baliğ olub etrafdan gezen harbî küffârı şikâr ile kuvvet-i kâhire-i İslâmiyye âşikâr eyledi izn-i canib-i tedbîr-i küffâr-ı hâksârın Kandiyeden Hüseyin Paşaya câsuslar gelüb haber virdikleri küffâr kal‘aların ziyâde ikdâmıyla Kandiye şehrin her tarafından ta‘mir ve meterisler hazr idüb ve bendlerin üzerine ve taşra Kandiye şehrin karşusunda metin tabyalar yabdırub toblar ve cebehaneler ve barut ve sâ’ir levâzımla mâl-a-mâl doldurub hazr oldılar ve Kandiye taşra ki karyelerden on beş bin kadar küffâr re‘âyâsını cem‘i idüb Kandiyeye getürüb ve bundan başka sekiz tokuz bin kadar hizmet içün taş taşımak ve sâ’ir hizmetlerine ta‘yin eyledi Venedik etrafında dahi on bin kadar soltat ve sekiz yüz dahi atlu cem‘ olub Zakisa ( ) nâm mahâlle dâhil oldukda anları dahi Kandiye şehrine geçürmek içün Sudadan fırkatunları gidüb Marta kadar cümlesi Sudada cem‘iyet itdikten sonra kimi re‘âyâ sürüb Hanyayı müceddeden muhasara idüb ve kimi ve kimi donanma ile muharebe eylediklerini cümlesi sadr-ı a‘zam Hüseyin Paşaya haberi irsâl eyledi ol cümle bu kelâmları der ‘akab der-i devlete haber idüb ve gene Hanya leşkere muhtâc olduğına tahrîr eyledi izn-i canib-i bu tarafdan serdâr-ı ekrem bu haberleri aldıkdan sonra emr idüb Sudanın taşra tarafında divarı karşusunda olan meydana tobrak getürüb istif eyledi kal‘ayı tobdan muhafaza içün sed eylediler ve öbür tarafından dahi Hanya hendekine dahi serâba hendek kesüb içine sular akıtdı ve burc barolarına muhkem meterisler itdiler ve Sudadan dahi bir kâfir kaçub ve muhasara idecekler olduğı haber virüb ve donanmayı hümâyûn gâfil Sudada iken ana dahi mahfî hücûm etmeğe birbir sadr-ı a‘zama bildirdi ol dahi bu haberi dahi der ‘akab der ‘aliyyede bildirdi ve donanma mükemmel tarafdan der ‘aliyyeden ‘ale’-ta‘accül imdâda irişmek içün ve zâhire dahi getürmek tahrîr eyledi ve Suda taşrasından on yigirmi çekdirmeler ile fırkatun ve Benakşe taraf-ı kenârlarında dâima gezmek üzere olduğını bu haber dahi bildirüb der ‘akab donanmayı taleb idüb bildirdi izn-i canib-i Saferin evvelinde Suda limanında olan gemilerden kırk dört kıt‘a fırkatun adalar üzerine gider nâmıyla çıkub gitdiler ve yine Saferin onunda otuz pâre çekdirmeleri gelüb dâhil oldı ol esnada Apokorona nâm karyenin kapudanı Hanyaya gelüb ve ahâli geldikde haber virdiki Suda kal‘asına kahtlıkdır ve gelen gemilerin kürekçileri nâkıs olmağla on pâresi tedârik içün Kandiye kal‘asına gidüb sâ’ir gemiler limanın Hanya canibinde vâki‘ Tuzla kenârına gelüb cem‘iyet ideceklerin haber virdi izn-i canib-i muharebe-i Hüseyin Paşa gürûh-ı küffâr bi’d- def‘atla Suda limanında olan sefâin sulanmak içün taşra çıkmakdan kalub za‘imlerince dahi limanın bir tarafı ki ‘asker-i islâm karaolların mekanı olan Tuzla nâm leb-i deryâdır birkaç pâre çekdirmeler ile iki bin kadar kâfir Saferin yedinci güni mahâll-i mezbûra gelüb Hüseyin Paşa dahi bir mikdâr piyâde ve süvâr ile vardıkda küffâr-ı hâksâr hücûm idüb guzât-ı müslimîn tahammül idemeyüb biribirin basarak sandallara can atdılar bahadırân-ı guzât irdiklerinde aman virmeyüb katl itdiler nicesi dahi suya dökülüb yüzden mütecâviz güllâbın dahi kesildi ve deniz kenârına dökilân alât ve mühimmât taburı alamayub gemilerini alarga eylediler bundan sonra yine tabur kurmak emrine men‘ olub durdılar izn-i canib-i mâh-ı Saferin on beşinde beş altı kıt‘a firigada mahâll-i mezbûra geldiler haber alub ki merkûm gâzi Hüseyin Paşa bir mikdâr islâm alub kâfirlerin üzerlerine varub sâ’ir çekdirmeleri dahi ol kenâra gelüb duru[r]ken gördüklerinde köprü dönüb guzât-ı müslimîn deryâ kenârına çıkan kâfir üzerine hücûm eyledikde firigadalarından tob ve berüden tüfenkle hayli cenkler idüb bi‘avnillâh-i te‘âlâ bir ferde zarar ve dahi isâbet etmedi taşrada bul[un]an kâfir gemilerine firâr idince yetmiş seksan kadar kâfirleri helâk eylediler ve ekseri dahi mecrûh olub deryâ kenârından firigadalar nice firâr ideceğini bilmedi makhûr ve münhezim Sudaya vardıklarında Sudanın altında karar ylediler bunlar burada dursun izn-i canib-i nakli olunur ki Apokorona nâm mahalden iki kapudân ile üç yüz atlı kâfir getürüb ehl-i islâm Tuzlaya gider yolı üzerine pusuya kodılar Tuzlaya girü altı yedi firigada firigadaları gelüb haber virdiklerinde Hüseyin Paşa otuz kırk atlı ile Tuzlaya görinan yerde şikâra ol gün çıkub gezerken bu kâfirlerin olduğı pusu yerlerine uğrayub küffâr pusudan çıkub üzerlerine hücûm eyledikde ve a‘zim hücûm eyledikde ve dahi ‘azîm cenk olub bi‘inayeti’llâh-i te‘âlâ ezmanda küffâr bozılub ve çoğı helâk olub ve mecrûh olanlardan kırk elli diri kâfir ile kapudânlarının ikisini dahi ahz olundı bu cenkde gâzi Hüseyin Paşa kendi eliyle on beş kâfir katl eyledikden sonra Deli Marko dimekle ma‘rûf bir nâmdâr kapudanı yıkub kahramân vâri gibi bende çeküb giriftâr eyledi bundan sonra Hüseyin Paşa fart-ı ikdâm şecâ‘ât ile bülend âvâzı olub ol heybet-i sâdâ-yı iştihârı diyâr-ı kâfire velvele virdi şöyleki görenler dehşet eyledi hattâ musavverler Kaytas nâm esb sipâh-ı sabâ-reftâr ile tasvirin yazub ve taraf-ı firengistâna cenk eylediği üzere yâ‘ni tasavvur ile medhi eylediler ve bu mu‘arekeden kurtılan bakıyye kalan kâfirler gemilerine girüb firâr idüb perâkende oldılar esirlere su’âl oldukda Venedikden otuz kıt‘a çekdirmelerin kayıklar ile beşer onar cenkcileri Kandiyede cem‘ olmağla hâli değildir tedbîrleri cem‘iyet tamâm oldukda tamâm oldukda donanmaya karşu gitmeğedir eğer vâfirlerse mühimmât ile gelüb karadan ve deryâdan Hanyayı muhasara ideceklerdir deyû haber virdiler mukaddemâ Kandiyeden tabur binâsına irsâl olunan mi‘mâr esirler içinde bulunub ta‘yin ve kesb eyledi Hanyada olan cümle a‘yân ve ‘asker heb gelüb gâzi Hüseyin Paşaya tehniyete gazân mübârek olsun deyû çok şenlikler eylediler izn-i canib-i nakli olunur ki bu def‘a ehl-i islâm küffârdan zabt eyledikleri atlara süvâr olub ve nîz-i güzârın ‘adedi üç yüz kadar vardı ve ol demde ol tarafda nice firâvân olan re‘ayâ ekseri gelüb bîtekellüf ehl-i islâma gelüb vâsıl oldılar derbeyân-ı muharebe işte bu Girid Sudanın ve Hanya tarafında olan karşusunda kâfirlerin İstebi ( ) nâm metin kal‘a dimekle ( ) sinde bir ‘azîm manastırı var idi Sudaya havâle olmağla etrâfa meterisler kurılub içine üç dört bin tüfenk-endâz kâfir girmiş idi ferce buldukça çıkub Hanyadan Sudaya tob gidecek yolları taşlar döküb yolları kapayorlardı ve her gün kasd iderlerdi ancak Saferin yigirmi birinci günki kâfirlerin bayramlar idi ol demde gâzi Hüseyin Paşa bir mikdâr piyâde ve süvâr ile varub ol yolları temizleyüb açarken gürûh-ı küffâr cebe ve cevşen bayraklar ile çıkub meterislere girdiler ve zikr olan manastır üzerine bir mikdâr tob ve tüfenk atmağa başlayub bir mikdâr cenk ü kıttâl oldı lâkin kâfirler Manastırdan taşraya çıkma kudretleri olmayub ve kal‘a altında küffârı ayırmak içün kaçmamak dahi sûret gösterilüb kadem ber kadem ol tarafda olan yil değirmenleri canibe doğrı vardı küffâr dahi ol gurûr ile ehl-i islâmın ardların düşüb tobdan ehl-i islâm ayrıldıkda cem‘-i dilâverân â‘şıkâne dönüb ve ol gelen kâfirlere bir kılıc vurdular ki dil ile vasf kâbil değildir ve ilerü bulunan yigirmi otuz ehl-i islâm süvârını anlar dahi yakına gelüb ve her biri birer ikişer tüfenk atıldıkda bir mikdâr bâki kalmışdı sağ tarafı gitmiş iken zikr olunan ardılarına düşüb her biri yedişer sekizer kâfiri helâk idüb ve dahi bir mikdâr ehl-i islâm girü kaldı anlar dahi boş kalmadı şöylekim kâfirler tobdan ve tüfenkden ekser helâk olub ve bu cenkde bir mikdâr ilerüsüne kaçmışlar ânları dahi gâziler yetişüb çoğunı helâk oldı ve işbû cenkde küffârların başına kıyâmet kobdı ve yetmiş sekiz kâfiri dirice tutub sadr-ı a‘azam huzûra getürüb çok ihsâna nâ’il oldılar ve işbû esir olan kâfirin içlerinde bir mu‘teber kâfiri var idi şöyleki nâmı şanı işidilürdü ancak taraf-ı islâmdan bizim dahi arslan dilâver gâziyân sancakdar var iken küffâr-ı hâksârın derû[n]larına Allah Allah sâdâsıyla hamle idüb ve kâfirlerin nâmdârları olan Markoya rast gelüb ol kâfir dahi bayrak tutar idi ol dilâ[ve]r gâziyân nice kâfir helâk eyledikten sonra ol Marko didikleri hamle idüb bir pervâ kendüsüni zabt idüb bir eliyle sancağı mübâreki ve öbür eliyle badirası zabt idüb ve ol kâfir alub huzûr-ı a‘zam teslim eyledi Hüseyin Paşa dahi ol dilâvere tahsin idüb çok ihsânlar in‘âm eyledi ve bu zikr olan cenginde islâmından bir dilâverin burnı kanamadı hepsi sâlimen ve ganimen Hanya kal‘asına gelüb perverd-gâr çok niyâz eylediler kâfirler gâsâya giriftâr oldılar bu muhasara dahi bunda karar virildi izn-i canib-i eyi ‘azîz ahbâblar işbû cenkde ahz olan esir ricâya gelân âsusı beyân ider haşa hazretlerine itdiler bundan akdem mezbûr kal‘anın bellü başları hitâben Boyer nâm câsusı ile kağd gönderilüb şöyleki pâdişâhın emânete gelemez murâdınız varsa kefil oluruz denilmiş olduğundan ol vakde ve ol ecilden aralarına tefrika düşüb iki yüz elli nefer başı ve beş yüz nefer başı ile sekiz yüz nefer sahibi ki kardinaldir ittifak idüb nefer başlarından bir kapudânların muharebe gününün ertesi aman talebi ile Hanyaya göndermeğin alınan başlar ve esirler ile paşa hazretleri ganimen Hanyaya geldikde buluşub amânlarını ‘arz eyledi kabûle karin olub ol gelân kapudanın kefâleti ile ahz ü esir olan bayrakdâr etlâk ve envâ‘ ihsân va‘âd olunmağla amannâme virilüb mezbûr kardinal Saferin yigirmi dördünde fırsat bulub ol iki bellü başlu olunmuşdu yedi nefer hizmetkârlarıyla firâr idüb Hanyaya geldiklerinde paşa her birine hil‘âtler ve külli ihsânlar itdi ba‘dehû mezbûrlar neferlerimiz aman ile ihrâc ideriz deyû bir mikdâr ‘asker ile kal‘aları mukâbelesine varmak ricâ etmeğin Murâd Ağa ve paşa kethüdâsı piyâde ve süvâr ile koşulub vardıkda kal‘ada bir mikdâr Arnavud küffârı olub muvaffakat itmekle ihrâc mümkün olmadı ve mukaddemâ vâki‘ olan atluların muharebesinde ve hâlâ İstebi cenginde ahz olan kâfirlerden ahvâli bilür iki kâfir ve kardinal ve kethüdâsı Yanko ve surnâzen Nikola Hacı İbrahim Ağa ile der-i devlete gönderildi geldiklerinde gâzi Hüseyin Paşa ricâsıyla külli iltifâtlar olundı izn-i canib-i bir gün Galadada Venedik balyozuna varub buluşdukda ziyâfet tertîb idüb hile ile alıkoyub gece içinde telef etmeğin balyoz muvâheze olundı ve muharebede ahz olunan üstâd mühendis mi‘mara Giridde olan kal‘aların cümlesini Hüseyin Paşa tasvir itdirüb ve der-i devlete göndermiş idi geldikde manzar-ı pâdişâhîde pesen dide oldı bu kıssa bunda tamâm oldı izn-i canib-i Rebîyü’l-evvel ibtidâsında Kandiye cenerali on bir çekdirme ve dört ma‘una donanub boğaz tarafına yolladı ve bundan akdem otuz beş kıt’â fırkatun ve kalyonlar Sudadan çıkub ol tarafa geldiler derbeyân-ı muharebe-i donanmadır çün Hanya tarafından gâzi Hüseyin Paşanın ‘arz ve mektûbları ile olan gelüb ma‘lûm oldı donanma-yı hümâyûn evvel baharda irişmek emr-i fermân olundıyse ve taraf-ı pâdişâhdan rikâb-ı hümâyûna telhîs itdiler müceddeden nice sefâin donanub mükemmel donanma ile kapudân Musa Paşa deryâdan veziri a‘zam-ı sâbık serdâr Mehmed Paşa karadan boğaz hisarlarına irsâl olunub Gelibolıya varmışlar idi Rebîyü’l-âhirin üçüncü güni bu serdâr Mehmed Paşa donanma gemileriyle Gelibolıdan kalkub küffârın yigirmi altı pâre kal‘a misâl kalyonları boğazun taşra ( ) zükûr kızı etrâfında sulanurken üzerlerine varub göründükde küffâr-ı hâksâr fevcleri bıragub cümlesi yelkene üzerine gelib bir mikdâr deryâya çıkdılar salât-ı eşref vakti cenge başlayub ikindi vakte değin ‘azîm cenk tob ve tüfenk atıldı ol kâfir kapudanın gemisine bir tob varub sancağı ile orta direğini dibden kesdi ve suya beraber itmişken cest direnüb garkdan halâs oldı ve birkaç gemileri dahi ba‘zı tarafları kırılub küllisine hasâret gördiler ve çok kâfir deryâya gark oldılar ve bu tarafdan Kasım Paşazâde sefinesine bir tob dânesi gelüb ol ecilden tarafımdan bir mikdâr hasârât oldı ve rüzgâr şedid olmağla cezire altuna vardı ve ba‘dehû rüzgâr müsa‘âde oldukda Giride ‘azîmet itdiler ve serdâr Mehmed Paşa vezir-i a‘zam olmuşum hâlâ serdârım ve bu muhkem ve istiklâl da‘vasıyla Musa Paşayı göze aldırmayub Musa Paşa dahi birbir düşen zamîr-i devletin emekdârı idi ve rûy-i deryanın bi’l-fi‘il kapudân ve sâhib-i vakârı olduğına binâ’en nice umûr-ı şedid vardı mazidede sözine rağbet lâzımdır dimekle ikisinin aralığında ittifâk müyesser olmayub birbirini garâz itmekle Karadenizden Ahmed Paşa da’vet olunub ve mâh-ı mezbûrun yigirmi üçünde on kıt‘a firigada ile imdâda gönderildi bunlar burada dursun derbeyân-ı Apokoron ve Melakşe cengi nakli ve hikâyet olunur izn-i mukaddemâ İstebi kal‘asını küffâr bıragub dahi gitdikden sonra cenerali bed fa‘al Kandiyeden Apokorona tarafına gelüb karyelerden silâha kâdir olan re‘âyâdan bin mikdârı küffârı cem‘ idüb ve dahi Venedikden gelân altı yedi bin tüfenkden bunlara virüb Apokorona yolı gayet sa‘ab ve dağıstân olmağla ve bundan akdem ol taraflara ‘asker-i islâmdan bir kimesne gitmeyüb dahi ol nâhiye karyeleri dahi gelüb ita‘at etmediklerinden gayri ceneralin nice eyyâm anda durdı ol vakt gâzi Hüseyin Paşa bu haberleri işitdikde ki ol kâfir orasına varub ve orasının re‘ayâsı zor ile kaldırub silâha koydıysa vüzerâ a‘yân da‘vet idüb ol tarafda ‘asker-i slâm irsâl eylemesine söyledi vüzerâ ve ‘ayan emri efendimizdir ol demde ol ilâverân Murâd Ağa piyâde ve süvâri bir gürûh-ı güzîde ‘asker virüb ve bu ‘askerin üzerlerine serdâr baş idüb Rebîyü’l-evvelin on birinci güni ‘ale’s-sabah ‘asker-i islâmıyla du‘âyı himmetle gönderdi ‘asker-i islâm mansur ile mahâll-i yerde vardıkda ol tarafda küffâr hisarda ve taşra olan lâ‘înlere hücûm idüb himmet-i hak olduğını görcekler küffâr-ı hâksâr takat getürmeyüb altunda olan gürûh-ı ‘azîm şöyle kaçdılar ki dil ile vasf olunmaz lâkin hisar içinde olan küffârlar ehl-i islâma ol kadar tob ve tüfenk atdılar ki vasf olmaz ancak guzât-ı müslimîn havf itmeyüb cenge durdılar ol hengâmede derûnı hisarda yürüş idüb nice küffar başları kesüb dil alınub gâyet nice gazâ eylediler ol demde ceneral derûnı hisardan firâr idüb guzât-ı müslimîn sâlimen ve ganimen dolanub Hanya kal‘asına geldiler bu cenkde yüz elli kadar esir ve yüz kırk yedi baş alındı izn-i canib-i Rebîyü’l-âhirin onuncı gün Hanyadan çıkub dört sa‘atlik yol Melakşe nâm mahalde bir büyük dağ tarafında küffâr-ı hâksâr tekrâr ‘askeri gelüb tabur kurdılar mezbûr re‘ayâyı gene iki bin kadar firenk ile içine vaz‘ eyledi mâh-ı mezbûrun âhirinde câsus gelüb tâbi‘ olan Kismo nâm kal‘adan öteden ba‘zı karyelerden bin kadar re‘âyâ dahi zor ile getürmek içün beş yüz kâfir ta‘yin olub deyû haber virmekle ol vakde gâzi Hüseyin Paşa bu haberi işitdikde bin beş yüz kadar islâm ‘askeri hazır idüb ve kethüdâsı serdâr idüb küffâr üzerine irsâl eyledi küffâr-ı melâ‘in haber olmağla Kismo tarafından girü dönüb Melakşe karyesine geldiler ehl-i islâm bunlar ardılarından düşüb gelürken Melakşe nâm dağın altında uğradıkda küffâr-ı hâksâr iki fırka idüb ehl-i islâm nusret hak olub küffârın üzerine hücûm eyledikde ve merhûm gâzi Hüseyin Paşa rahmetullâh-ı ‘aleyhi ol demde âgâh olub üç bin kadar ‘asker-i gâziyân alub irişdi küffâr-ı hâksâr haberdâr oldukda taburadan firâr idüb ve ceneral emriyle derhal küffârları meterise kodı islâm-ı müslimîn sürüb üzerine vardıkda hayli cenk itdiler lâkin orada olmak mümkün olmamağla kaçmak gösterüb gürûh-ı mekrûh mağrurâne yekpâre taburdan çıkub ardlarınca birkaç kadem vardıkda tekrâr dönülüb nice zaman tüfenk cengin itdikden sonra bi’l-âhire küffâr-ı hâksâr yüzi dönüb firâr eylediler ve ehl-i islâm ardıları alınmağla ekseri tabura gidemeyüb silâhlarını döküb ve bıragub sa‘ab yerlerde çıkdılar ve bir mikdârı tabura girüb nice toblar atub islâmiyâna kalmasun deyû ateş virüb yine kendü üzerlerine şedâdepâr oldukda yüzden mütecâviz kâfir helâk eyledi elli altmış kadar esir alınub beş yüzden ziyâdesin helâk ve baş kesildi kapudânlarından ve sâ’ir bellü başlılarından yigirmi kadar der-zencir olub beş altı bayrak üç bin kadar tüfenk zabt sâlimen ve ganimen Hanyaya geldi bu gazâda canib-i islâmiyandan ancak bir mü’mîn şehid oldı esirlerden biri deli gâzi Hüseyin Paşanın sâhib-i tarafından birkaç bin kâfirin zabiti olan Fâriğ nâm kimesne bir kâfir-i meşhûr idi feth ve tahrib eyledi Estebi ( ) Cemâziye’l-evvelinin evvelinde paşa-yı zaman gâziyân Estebi manastırı feth kasdıyla cem‘ lâzım olan alât-ı harb tob ve tüfenk ve barut cenk alâtı hazr itdüğüni küffâr-ı hâksâr işidüb ziyâde havf idüb nice ideceklerini bilmeyüb mukaddemâ da‘vetnâme virüb ve def‘atle cenklerde gördükleri kahrı ve galebe ve dehşet ave salâbet havfı canlarına kâr idüb kararda mecâl-i mahâl olmamağla mâh-ı mezbûrun üçünci gecesi yek pâre manastırdan çıkub Sudaya firâr eyledikleri guzât-ı müslimîn ma‘lûmı olacak ardlarından dahi irişüb nice esir ve nicesi kılıcdan geçürüb helâk eylediler bir mikdârı dahi gemilere giderken gark olub dökilân dahi me’külâtların ahz ü zabt eylediler çün ol manastırın zabt ve muhafazası ‘asir idi binâsını yıkub hakla beraber eylediler ve ol tarafda olan üç nâhiyesi zabt ve kabz eylediler izn-i canib-i mâh-ı Cemâziye’l-evvelin dördünde gün ‘asker ‘asker-i islâmdan bir iki yüz kadar gâzi ittifâk itdiler ki uzak karyelere varub gezmek ve eğer kâfirden kimesne rast gelürse zabt ve esir etmek içün bir nâm şan fezâ’a ve dilâverlik göstere niyet-i gazâ içün Hanya kal‘asından revân oldılar şol kadar gitdiler ki Acısu nâm Değirmenlik yerde geldiler ol tarafda dahi bir mikdâr küffâr da‘vâ iden birkaç dilâverin kapudân ve iki bin[den] mütecâviz kâfir ol tarafda yâ‘ni değirmenlik tarafında olmağla guzât-ı müslimîn ‘ale’l-gafl ihâtâ idüb cenk ve kıttâle başladılar ol demde deli gâzi Hüseyin Paşaya haber gelüb derhâl iki yüz süvâr ve bin kadar piyâde ile yetişüb küffâr haberdâr oldukda ol mahâlle karib bir sa‘ab kühistân an alub kaçdılar ol demde süvâriler yetişüb iki yüz firengin önün alub cenk iderek sahraya döndürüb sâ’ir süvârlar dahi irişüb hayli dilirâne cenkden sonra bi‘avnillâh-i te‘âlâ gâlib olub yigirmi otuz kadar giriftâr ve esir idüb mabâki ve kılıcdan geçirdiler şöyleki dil halâs olmadı ol gazâda bir sipâhi şehid oldı kâfirlerin üç kapudanı helâk olundı izn-i canib-i ol esnâda Malta ve Düka ve Venedikden taraflarından kâfirlerin imdâdlarına otuz yedi fırkatun ve tokuz çekdirme Suda limanına girdi lâkin karadan gâzi Hüseyin Paşa nâmı işidilân yerlerde küffâr-ı hâksârdan yüz çevirmeyüb ve nice dürlü cenklerin cümlesinden bi‘avnillâh-i te‘âlâ mansûr ve muzaffer olub Hanyada ve Suda mabeyninde küffârın leşleriyle doldı on altı kerre alay-ı küffârların rast gelüb her bir cenginde nice kâfiri katli idüb ve nice esirleri ahz idüb ve küffâr-ı hâksâr külli def‘ada bozulub kendüsi bin kâfiri helâk etmiş var olduğundan ve Hanya tarafında beş bin kadar başlarından üç kule binâ olunmuşdı ana binâ’en Hanya etrâfında ba‘id yerde Resmo ve sâ’ir kal‘alara ve dağlara firâr eyledi paşa-yı kişver güşâ ‘askere zâhire virüb donanma-yı hümâyûn gelmesine müntazır oldı bu esnâda Hanyanın suyı bir şadırvana müceddeden yapmağa üstâdiler hazır eyledi ve taşradan nice âb-ı hayat sular getürüb ‘asker-i islâm ve sâ’ir halkı seyrân eyledi ve derûn-ı Hanya sudan yana gani eyledi izn-i canib-i muhasara Cemâziye’l-evvelinin yigirmi sekizinci güni ganimen ve ikbâl ile donanma-yı hümâyûn Hanya limanına dâhil olub serdâr-ı ekrem vezir-i sâbık Mehmed Paşa Suda fethi cümleden evvel taleb eyledi ve muhasarasına sa‘y ve himmet eyledi gemilerden toblar çıkarılub karadan piyâde ‘asker ile Melakşe yolundan gecede ve gündüzde sürüb Suda kenârına getürdiler kâfir donanması mukaddemâ Düka ve Malta ve Venedik gemileri ile cenkde bile olub müslümanları bozduk deyû haber göndermişdi donanma Giride gelmeğe korkarlar deyû haber virmişken ol vakde Malta ve Düka gemileri birer ikişer Giride gelmeğe hâli olmayub müslüman esirleri dahi yevmen fe yevmen halâs bulub gelürlerdi Cemâziye’l-âhirin yigirmi yedinci güni iki tarafdan toblar kurılub hisarı döğülmeye mübâşeret oldı limanın iki tarafını muhkem zabt içün yüz kırk pâre gemi Hanya önünde etrâfını muhafazaya konub Suda önünde lenger[end]âz olan kâfir donanmasına toblar havâle eyleyüb limandan ve kal‘adan ayırmak ihtimâm olundı derbeyân-ı zabt-ı hisar-ı Apokorona hisar-ı mezbûrı küffârı bıragub gitmek üzeredir ve bu haber sadr-ı a‘zam bildirüb Cemâziye’l-âhirin sekizinci güni nısfü’lleylde serdâr-ı kâmkâr izniyle deli gâzi Hüseyin Paşa bir mikdâr ‘asker alub vardıkda içinde olan küffâr cümlesi kaçub nâm nişânları görünmez oldukda ehl-i islâm kilisalarına girüb eza[n]lar okunub zabt olundı paşa-yı müşârü’n-ileyh dönüb gelür iken küffâr ‘askerinin gemileri kenârda yanaşub yola karib yerde bir mikdâr tüfenk endâz çıkarub pusuya komuşlar üzerlerine uğradıkda hayli cenk olub ‘avn-i hak ile küffâr-ı la‘in bozılub deryâya dökülmekle yetmiş seksan kadar helâk oldı ancak ol yürüşte on sekiz baş ve dil alub mansûr ve muzaffer Hanyaya geldi derbeyân-ı muharebe der meteris çün Melakşe yolundan serdâr ve ‘asker Apokorona sahrasına varub nüzûl eylediler hisar-ı mezbûr açıklarda olmağla küffâr gemileri tob ile ‘asker-i islâmı bîhuzûr iderlerdi ol demde serdâr-ı ekrem emr eylediki kalyonlara varub on balyemez tobları çeküb ale’l-‘acele liman-ı mezbûrına kurdılar izn-i canib-i Silifke mutasarrıf[ı] Çerkes ‘Osman Paşa işbû zikr olunan ‘askerine serleşker olmağla kendü emriyle sabah vaktinde tobları mahâlline indirdiler ve gice ile meteris kurılub ertesi küffâr gemilerine havâle eyledi küffâr bu ahvâl-i keyfiyeti gördükde cümlesi deryâya açılmağa başladı ol gün ol tarafa gelân ba‘zı erbâb-ı tımar ağaları küffâr gemileri kaçmış deyû bunlar dahi perâkende olub sâ’ir ‘asker-i islâm tob çekmeden yorgun olub herkes rahat olub kimisi uyur ve kimisi bir tarafı alub gezer iken kâfirler dahi haberleri alub ol gün sabah vaktinde cümle çekdirmeleriyle ve bir mikdâr ma‘una birkaç bin kâfir taşra çıkub meteris üzerine döküldiler ‘asker-i islâma perişanlık el virüb Rumili beğlerinden bir beğin salih eli tob alub kesdi ve birkaç tımar ağaları mecrûh oldı der‘akab serdâr-ı ekreme haber virüb bir bölük ‘asker-i nusret eşer ile bir mahâlle erişdiki küffâr-ı la‘in cenkden istif‘â idüb toblara balamar bağlamak hazr olub duru[r]ken paşa-yı müşârü’n-ileyh ‘asker ile hücûm idüb gürûh-ı küffâr bir mertebe ürkütdiki tobları almağa kâdir olmadılar birbirine basmak ile yürüyüş idüb açdılar ehl-i islâm memnûn ve mesrûr olub ol demde iki yüz kadar kâfir dahi kırılub cehenemme gitdiler ancak guzât-ı müslimînden ol kadar mecrûh oldı derbeyân-ı vefât-ı serdâr Mehmed Paşa çünkü vezir-i müşârü’n-ileyh nâzik tab‘ ve çelebi meşreb huzûr u refâhiyete me’lûf kimesne idi Salih Paşanın mekr ve hadîasıyla mansıb-ı sadâretde durur ve mesken me’lûfundan mehcûr olduğından gayrı kemâl-i mertebe menfûrı olan deryâ cengi ve serdârlığı yarını tahmîl ile ‘azli sûretinde makhûr ol sebebden Giride gitmesine elem kalbine te’sîr idüb gâm mazarrat olur deyû Giride geldi ve bu sebebden vücûdunda emrâz zuhûr eyledi gitdikçe vücûduna dolub harâb iderdi âhirü’l-emr bi emrillâh-i te‘âlâ Girid[d]e vefât eyledi rahmeten ‘aleyhi izn-i canib-i çün serdâr Mehmed Paşa fevt oldı zefir hanesi mühürlenüb gâzi Hüseyin Paşa ve kapudân Musa Paşa terettüble o merre nâzır olub Küçük Hasan Paşa Rumili kolında ve Çiftelerli ‘Osman Paşa Anatolı kolında olan toblar üzerine durub umûr-ı muhasara ve muharebe aslâ kusûr ve fütûr göstermeyüb belki evvelkinden ziyâde sa‘y ve ihtimâm itdiler izn-i bu tarafdan küffârın çekdirmeler ve fırkatun ve ma‘una bu makûlesi yüzden ziyâde küfârın gemileri Sudaya imdâdlarına gelüb ve ekser Hanya karşusuna çıkub görünüyor idi izn-i canib-i feth-i Ağranbosa deli gâzi Hüseyin Paşa gerçi Hanya muhafazasıyla me’mûr idi lâkin sâ’ir umûra değil idi ancak serdâr Mehmed Paşa vefâtından sonra cumhura letâfet hasebiyle başbuğ olub gereği gibi uğur-ı hümâyûna belz-i makdûr iderdi mukaddemâ kethüdâsı Mehmed Ağa ve Sekbanbaşı Murâd Ağa vüsâtıyla küffârdan alınan Kismo kal‘ası altında deryâ içinde Granbosa nâm bir hisar var idi ol zaman zabt eylemesine Hüseyin Paşaya nasib olmayub içinde olan küffâr re‘âyâyı rencîde etmekle paşaya şikâyete gelmişler idi bir mikdâr bikâdir ile Recebin yigirmi beşinci güni küffârın cem‘iyetler mahâllinde nâzil olub ekseri katl ve istisâl ve kal‘alarını me’vâ-yı rihâl eyleyüb silâhdâr ağası Yavaşca ‘Ali Ağayı orasına muhafız ta‘yin olub paşa-yı müşârü’n-ileyh Hanyaya geldi izn-i canib-i derbeyân-ı ahvâl-i muhasara beğler ve sâ’ir paşalar serdâr Mehmed Paşa vefât eyledikden sonra emr-i muhasarada bezl-i makdûr idüb Küçük Hasan Paşa Rumili kolundan ‘Osman Paşa Anatolı kolundan döğmek ile Suda hisarına hayli rahne virdiler lâkin hisar-ı mezbûr deryâ içinde evâsıtda bir ada her canibi kenârdan ba‘id ve metin kal‘a olmağla bir vechle dahi yürüş mümkün olmadığından feth ve zabt etmek muhtâc olub ve tüfenk tutmak bir mikdâr girü te’hir olundı bu tarafdan serdâr-ı a‘zam cevâb eyledi ki eyi gâziler bu cezirenin fethi birkaç gün sabr idelüm zirâ darblı kal‘adır tâki bizim dahi gemilerimiz ve mühimmât gelüb ol vakte muhasara olur deyû emr ü fermân olundı ve dahi der ‘aliyyede haber virüb bir senelik zâhire ve mühimmât ve hazine vakti ile irsâl olunmak ve Kandiye ve Resmo kal‘alarına tob çekmek içün ve camuz ve ve bagir ve ‘asker ziyâde getürmek içün ûmûrundır bu tekrâr der-i devlete i‘lâm itdiler bundan sonra Apokorona hisarı muhafaza içün neccârlar gönderilüb ma‘mûr olduktan sonra içine ‘asker ta‘yin olunub etrafına müceddeden hendek kazub emr olundı ve Kismo kal‘asını dahi toblar ve mühimmât ve ‘asker ta‘yin olub orasına dahi gözetmeğe emr olundı izn-i canib-i canib-i derbeyân-ı muharebe-i Acısu mukaddemâ Resmo üzerinde Ziramna ( ) nâm menzil kurbünde küffâr-ı hâksâr beş yerde tabur kurub her birine binden ziyâde kâfir cem‘ olub müşâvere iderlerdi eğer guzât-ı müslimîn taraflarına gelürse şöyle böyle idelüm dirlerdi ol esnâda gâzi Hüseyin bu haberleri alub ol tarafa bir mikdâr leşker gönderilüb Acısu nâm mahâlle karib oldukda piyâde ve süvâr beş altı yüz küffâr-ı hâksâra rast gelüb bir ‘azîm cenk olundıki dil ile vasıf olunmaz bi‘avnillâh-i te‘âlâ ‘asker-i islâm gâlib gelüb küffârın cümle malı emlâkini ahz ve zabt eyledikden sonra yüz yetmiş baş ve yigirmiden ziyâde esir ahz idüb ganimen ve sâlimen ordugâha geldiler izn-i canib-i bu tarafdan serdâr-ı ekrem deli gâzi Hüseyin Paşa Girid muhasarasına me’mûr olduktan sonra Resmo bundan akdem gelân ‘arzlar mûcibince kapudân paşa donanma-yı hümâyûn gemileri ile Rumili kenârlarında fermân olunan mahâllerin zâhiresini alub Giride getürmek içün çekdirmeler hazr idüb ve ( ) yazub Girid muhafızı gâzi Hüseyin Paşaya bir yarar dilâverdir deyû serdârlık emri ve murassa‘ şimşir ebdâr ve iki hil‘ât-ı fâhire libâs ve bir samur kürk hatt-ı hümâyûn ile gönderilmişdi Şa‘banın evvelinde vâsıl olub merâsim-i istikbâl ve a‘zim ve ri‘ayet ve levâzım tekrimle hatt-ı şerif okumağa emr olub ber mûcib-i fermân-ı ‘âlişân Sekbanbaşı Murâd Ağayı Hanya muhafazasında alıkoyub guzât-ı müslimîn ile mâh-ı mezbûrun on ikinci güni Apokorona gelüb ordu-yı hümâyûna dâhil oldı irtesi gün kapudân Musa Paşa ve sâ’ir paşalar ve beğler da‘vet idüb ve Suda umûrı içün müşâvere olunub hisar deryâ ortasında bir yalın kaya üzerinde bir muhkem kal‘a olmağla karadan yürüş etmek mümkün olmayub liman kenârına koyan toblar ile havan ve nâhavan ihrâc olan donanmayı küffâr-ı hâksâr hâric-i limanda tob irişmez yerde vaz‘-ı lenger[end]âz idüb kal‘ayı donanma-yı hümâyûndan himâyede olduğundan gayri yaşayanlara da dâimen mühimmât ve zâhire ile imdâd idüb ve Suda kal‘asının her tarafından suya beraber ‘azîm tobları olmağla donanma yakına yanaşmayub bir veche mümkün değildir zaman-ı müddet muhasaradan gayri detbir kabul eylemez bâri Resmo kal‘ası himmet-i hakk-ı ‘inâyet lütfûyla kal‘a-i Resmo feth olunur deyû karar virdi cümle erbâb paşalar ve beğler münâsib görilüb Suda limanın muhafazasına bir mikdâr kifâyet idecek ‘asker ile Çukadar Mustafa Ağa ta‘yin olunub re‘âyâdan tob çekmeğe ve zâhire getürmeğe ücret ile getürmek ve dahi nice öküzler ve merkebler hazır-ı tedârik idüb eyleyüb beş pâre tob ve on iki kalyon ile Şa‘banın on altısında Apokorona tarafına geçildi Anadolı beğlerbeğisi ‘Osman Paşa tarafından ve Rumili beğlerbeğisi Hasan Paşa ve Karaman beğlerbeğisi yesârda alaylar kurub kanun üzere yüridiler ve dahi vüzerâdan Bıyıklı Mustafa Paşa serdâr gâziyle hem‘anan yâ‘ni beraberce gidüb ol gün Erster ( ) nâm karye sahrasına kondılar mâh-ı mezbûrun on tokuzunda Bendâmine ( ) nâm menzile geldiler küffârın büyük taburların üzerine geldiğinde guzât-ı şahbâz nâmdârlar iki tarafdan hücûm idüb küffâr-ı la‘in taburı bıragulub dağlara ve sa’ab yerlere kaçdılar sâ’ir dört dört taburı var iken anlar dahi görüb anlar dahi kaçmağa yüz tutdılar ehl-i islâm kâfirin bu hareketleri görüb ehl-i guzât ardlarında irüb yüzden ziyâde helâk ve bir mikdârı esir eylediler ve yol üzerinde olan re‘âyâya ri‘âyet idüb Şa‘banın yigirmi üçüncü güni Resmo bağlarına nüzûl ve müyesser oldukda mukaddemâ sâdır olan fermân-ı mü’ellid-i emr-i ‘âli ile zu‘âmâdan ol sipâhi ve kapucılar vârid olub mefhuma da bu sene-i mübârekede ‘asker-i islâm donanma gemileri iktizâ itdüğüne göre kışlandırılub karşu yakadan hazır olan yüz bin gülle ve zâhire ve mühimmât ve sâ’irden ve dahi ne mikdâr hazine ve zâhiri lâzım olursa ‘arz ve i‘lâm oluna beher hâl envâ-ı hıdemât-ı meşkûre ve sa‘y-ı mevfûre vücûda getürüle buyrulması ertesi gün kal‘ayı mezkûrda varub karar eylediler derbeyân-ı Resmo muhasarası olan Resmo kal‘ası taraf-ı deryâda vâki‘ ve iç kal‘ası bir yalın kudretden kaya üzerinde Galata hisarı vüs‘atinde taşrada kal‘ası tahmînen tobhaneden surice mabeyni kadar ve ekseri haneleri kâgir binâ ve gâyet sıkı ve ma‘mûr olub on bin bâbdan ziyâde hane vardır ve kırk elli kilise ve yüz elliden ziyâde mükellef ve münakkaş saray vardır ve firenkhaneleri olub hisarı dahi divarları metin ve yüksekdir ve mühimmâtı mükemmel olduğundan ve bundan başka bir mu‘azzam hendeği dahi olub önlerine serâba üç adam boyundan yüksek hisarı ( ) vardır ve ‘azîm gemi direklerinden iki üç seren bunca kazıklar dikmişlerdir ve anın haricine dahi revâsi‘ hendek kazub çıkarmışlardır önünde dağ pâresi gibi tabyalar binâ olunmuşdır ve küffârın donanma imdâdına gelüb kal‘anın ve Roşnik canibine lenger[end]âz olub tob altına olmağla külli tedârik ve mükemmel mühimmât ile muhasara lâzım gelüb birkaç tob ile dahi nice levâzım nakli itdiler ve dahi Hanya tarafına adamlar irsâl olunub ve tanklar ve sebetler ve kazmalar ve sâ’ir alât lâzım olan getürmek içün emr olundı ve Şa‘banın altıncı gicesi meterise girdiler ibtidâ-i cenk ve inhizâm-ı küffâr bundan akdem ‘askerin islâmı Resmo kal‘asına kadem basdığını küffâr-ı hâksâr çıkub bir mikdâr kal‘adan çıkub guzât olduğı hisara gelüb guzât-ı müslimîn bir mertebe hücûm ve ikdâm itdiler ve küffâr-ı la‘in naçâr dönüb ve sür‘atle kal‘a girüb kapandılar taşraya çıkmağa gayri mecâlleri kalmayub ma‘unalarından hisarlarından bihâd toblar atdılar bu esnâda yeni şehrin çavuşı mecrûh olub ve İlbasan alay beğisi Hüseyin Beğşehid oldı rahmetullâh-ı ‘aleyh bu tarafdan Rumili ‘askerin ve kul kethüdâsı İbrahim Ağa ile ve ‘Osman Paşa ve zağarcıbaşı Mustafa Ağa tabyalara mukâbil olub ve meterise alub girdiler bu tarafdan Cezâ’yir ve Tunus dayı babaları bir tarafdan sâ’ir ‘asker dahi taraf ve etaraf olub meterislere girüb ve cenge dahi meşgûl oldılar ol gün küffâr hisardan ve gemilerden bin sekiz yüz dane tob atub ba‘zı gülleler yigirmişer ve yigirmi beşer kıyye kadar var idi nakli olunurki Şa‘banın yigirmi tokuzuncı güni sabah vaktinde Yalı kapusundan toblar çevirmek kasdıyla üç dört bin kadar kâfir çıkub meterislere yüridikde ‘asker-i islâm gâfil bulunmayub fi’l-hâl karşulayub bir mikdâr serdengecdiler gâziler siperlerin başlarına çeküb henüz a‘da-yı din meterise irişmeden gâziyân zaman şahbazlar Allah Allah sâdâsıyla karşularına yürüyüb ol şahbaz kılıcların ‘uryân idüb bir kılıc urdular ki vasf kâbil değildir bir mikdâr guzât dahi ol tarafa hücûm idüb kâfirleri ortada kalub bir kahraman kılıcı dahi urdularki ta‘biri mümkün olunmaz kal‘a hendeki önünde olan ba‘zı vâdilere küffâr-ı haksâr biri biri üzerine yıkılub guzât-ı islâm ve serdâr-ı sâhib serfirâz her biri onar beşer baş kesmeğle kimse baş almağa rağbet itmeyüb serdâr-ı ‘âli makdar Hüseyin gâzi rahmetullâh-ı ‘aleyh bargâhın önünde bin beş yüz ziyâde baş yıkılub yüz elliden ziyâde esir getürdiler ba‘dehû yevmen fe yevmen meterislere yürüyülüb cedid yerler zabt ve mutasarrıf olurlardı ve hisar-ı mezkûrda beş yerde lağım ve iki koldan hendek tobrak sürülmekle mübâşeret olunub üç dört güne dek cümle meteris ve hendek kenârına varub hâric-i hendekde olan tabyalara ve cenk iden küffârı içerü hisara kaçurdılar derbeyân-ı feth-i kal‘a Milopotamo ve Resmodan ba‘id üç sa‘at mesâfede Milopotamo nâm hisar içün ve etrâfında almış mikdâr karyeleri var idi derûnunda ( ) iden küffârı etrâfa çıkub hayli rahne ve zâhire yolların kesmeden hâli olmamağla cenk gününün irtesi Çiftelerli ‘Osman Paşa ile hisar-ı mezbûrun feth etmek etmek içün bir mikdâr dilâverân ‘askeri irsâline karar virilmişdi ve deli kethüdâsı ve sipâhi ve silâhdâr bölükleri bin kadar piyâde ve süvâr ile Milopotamo hisar-ı mezbûra varub hâli buldılar meğer müşâvereden sonra câsus varub içinde olan küffâr-ı hâksârın kurbünde olan dağlara kaçkub nâbûd oldılar mezbûr deli kethüdâ beğ ol hisarı zabt idüb ‘asker-i islâmdan biraz güzîde tüfenk alub vakt-i ‘asrda ol mekrûh kâfirin üzerine varub küffâr dahi bir mağara hevlnâk yerde varub bir tarafından dağ eteği olub ol mahâl yerde durub bir mikdâr cenk eylediler andan deli kethüdâ Selim Beğ evvel giden guzâtın tüfenk sâdâ gelüb işitdiyse heman kendü yalnız cenk eylediği yerde gelüb bir sa‘at cenk eyledikden sonra deli kethüdâ Selim Beğ yalnız kendüsi Allah Allah sâdâsıyla küffâr-ı hâksâra bir yürüyüş-i kahramanî idüb çünki guzât deli kethüdâ Selim Beği yalnız gider göricek guzât-ı müslimîn dahi ardına erişüb küffâr-ı la‘in ol hâli göricek durmayub mecâlleri almayub kaçdılar ve ol yürüşte yüz elli kâfir helâk olduktan sonra toksan kadar esir eylediler ve yalnız kethüdâ deli Selim on esir ahz idüb ve on beş kadar kâfiri dahi helâk eyledi bâki kalan dağlara firâr idüb nâbûd oldılar ve guzât-ı müslimîn elinden halâs oldılar ‘asker-i islâm sâlimen ve ganimen ordu-yu hümâyûna dâhi oldılar ve işbû zabt olan kal‘a hisarı Suri ( ) kal‘ası dirlerdi derbeyân-ı ‘asker-i islâm Resmo kal‘asını feth eylediğini beyân olunur Ramazan-ı şerifin sekizinci gün meterislere ve lağımlar etmeğe meşgûl oldılar ve lağımlar olmadan ol kal‘anın tersânesi tarafından serdengecdi ağalarıyla hisarın hendekine girüb ol gün ahşama değin ve ahşamdan sabaha dek ‘asker-i islâm hendekden ve küffâr hisar içinden elleriyle taş atmak ve tob ve humbara ve tüfenk ile ‘azîm cenk eylediler bi‘avnillâh-i te‘âlâ ‘asker-i islâm gâlib gelüb ve ol gün hendeği zabt eylediler ve irtesi gün vâfir hatablar ve tomruklar ve torbalar tedârik olunub ol gice ehl-i islâm kâfirin hendeğinden yol bulub tersâneler üzerine çıkacak yol bulub ve ol yeni doldurılub hazr eylediler izn-i canib-i irtesi gün mâh-ı mezbûrun on üçünci gün sabah gün doğarken serdâr-ı zafer-şi‘âr eline kemanı alub ve serdengecdiler arasına varub Rumili serdengecdi ağalarından deli Selim Ağa nâm bir dilâver merd deli gâzi Hüseyin Paşanın çırağı idi ne durursun yürü bire dilâr tutdığı kemân ile işâret eyledi arkasına dokununca ol dilâverân deli Selim Beğ nola efendim deyû burc-ı kal‘anın divarına seğirdüb ‘urûc idince dal kılıc olub yürüş eyledi ‘akabince sâ’ir guzât-ı islâm yürüş idüb tersâne üzerine çıkdılar ve birkaç yerden sancakları tersâne üzerine diküb ezanı Muhammediye okuyub küffâr-ı bed kerdâr ise hisarın iç yüzünden ve bedenlerden dahi ehl-i islâm tersâne üzerinden nısfü’n-nehâra dek humbara ve taş ve ok ile ‘azîm cenk iderlerdi lütf-ı hak olub akt-i zuhûrda ‘asker-i islâm gâlib gelüb küffârı yerlerinden kobarub kaçmağa yüz tutdılar cümle islâm-ı muvahhidin kâfirin üzerine hücûm idüb her canibden dilâverân hisarın kenârların ve zabt idüb ve koydukları direklerden içerüye atılub ol mahalde küffâr-ı hâksârı çoğı kılıcdan geçürdiler kâfirin leşleri hisar hendeğinde bedenlere beraber yıkılub ve göz açdırmayub kâfirin hisarına girdiler ve Rumili beğlerbeğisi Küçük Hasan Ağa ve ümerâ ve ‘ayan eyâletiyle yürülüb derûn-ı şehre varınca tabur tabyalarda olan küffârı küffârı kırub ardınca serdâr-ı kâmkâr hazretleri dahi imdâda gelüb beraberce şehre girdiler ve içerüde olan küffârın ekseri tig şimşir ebdâr olub bir sa‘at içinde beş binden ziyâde küffârı kılıcdan geçürdiler ve kethüdâ deli Selim Beğşimşir-i ateş bârân ‘uryan idüb kâfirlerin cem‘iyetlerine girüb yigirmi otuz kâfirleri helâk itdikten sonra yedi dâne kâfirin ellerini bağlayub huzûr-ı devlete getürdi gâzi Hüseyin Paşa deli Selime tahsin itdikten sonra nice in‘âm-ı ihsâna nâ’il oldı bu cenginde ceneral ve Suda kapudanı tutub kâfirleri katli eylediler baki serverler hâli hâlince birer ikişer kâfiri esir tutub huzûr-ı serdâra getürdi befazlullâh-ı te‘âlâ lağıma muhtâc olmadan Resmo taşraki kal‘a ahz ü zabt eylediler ve nice cebehaneleri ve âlâtı cenk ahz ü zabt olunub lâkin muhasara oldukda imdâda gelân gemilerle cümle kaçırub ve cümle haneleri hazrları varınca alub ve gemileri vâzı‘ eylediler ol ecilden guzât-ı müslimîn mâl gaiminden mecrûh olduklarına ateş gazri alub bir mikdâr kâfiri girüye kalmış iken ehl-i islâm ânları görüb hücûm idüb gemilerden men‘ idüb içerüye girmeğe ruhsât virmeyüb ahz ü esir eylediler ve kâfirin üzerlerinde bulunan eşyâyı ahz ü zabt ve katli eylediler guzât-ı müslimîn gönülleri bir mikdâr mutmain oldı çünki ehl-i islâm hisarı aldıktan sonra gemilerine ‘azîm havfa düşüb cebehane ile memhûr şaykaların yedeğe alamayub liman ağzında bıragub firâr itmekle ezbûr sefine ahz ü zabt olunub içinde beş yüz kantar barut ve üç yüz kantar fitl yüz kantar kurşun ve iki binden ziyâde yuvarlak ve vâfir sacma ve sâ’ir mühimmât bulunub bi lütfullâh-ı te‘âlâ hisar husûsı içün sarf olunan barut ve dahi mühimmât ziyâdesiyle ele geldi nakli olunur ibtidâ muhasarada taşraki hisarına fethin olunca ehl-i islâm yalnız elli nefer gâzi şehid oldı rahmetullâh-ı aleyh ba‘dehû ‘asker-i islâm kal‘a içine girüb ve Resmo haneleri gezüb ve dükkânları açılub şehr-i Resmo kemâkân ma‘mûr olundı ve küffâr gemileri yanaşdırılmamak içün liman önüne toblar koyub küffâr-ı hâksârın bakıyyesi içerüdeki hisara kapanmağa durdılar ancak iç kal‘a dahi muhasara etmek emr-i sadr-ı a‘zam olub ancak iç kal‘adan şehre yetmiş kadar tob havâle olunub ‘asker-i islâmı gezdirmeyüb ne hâl ise Rumili ve Anatolı ‘asker ve yeniçeri meterislendiler ve bu kal‘a ile şehrin arası nısf fersâh meydan senk-i terâşide ile mefrûş olub belki hüdâ-yı ferrâş ile ifrâşata üç canibi deryâ ihâta eylemiş garib metin hisar idi kal‘adan deryâya nüzûl idecek yeri minâre boynundan ziyâde yüksekdir ve kara ve kara canibden burûc-ı sa‘ibü’l-‘urûc ile muhkem köşe bendleri ve tabyaları meyanında ‘alîm idi ol demde serdâr-ı kâmkâr emriyle Hanya tarafından birkaç dâne balyemez toblar getürüb ol tarafda karşı kal‘aya kurılub hazır âmâde oldılar bu tarafdan küffâr-ı hâksâr kal‘adan çıkub bizim toblarımızın olduğı yere nice bin kâfir gelüb toblara hücûm eyledikde ehl-i islâm dahi gâfil bulunmayub la‘inlere hücûm eylediler ol yürüşte yüz elli kâfiri helâk idüb ve bir mikdâr esir idüb la‘inler yüz karasıyla gene tabyalara girüb mekrûh ve makhûr ile gidüb firâr eylediler ve yine hisara gelüb oturdular izn-i canib-i birkaç gün muhasara emrinde ihtimâm olunub olunub ‘asker-i islâm-ı mansûr meterisler ile deryâdan canibinden varub tahtadan köprüler kurılub ol canibde olan tabyalara varmağa tedbîr itdiler lâkin haber imkanda değil idi ‘Osman Paşa kolundan lağıma mübâşeret olunub hisar divarının altı metin kaya olmağla el virmedi bu esnâdan Hanyadan tekrar toblar ve mühimmât lâzım gelüb deryâdan getürmek Musa Paşayı münâsib görüb merhûm Musa Paşa Hanyaya varub lâzım olan mühimmât getürmeğe Hanya canibine gitdi izn-i canib-i iki gün mukaddem Venedikden cebehane ve barut ile memlü altmış toblı bir fırkatun Kandiyeye canibede giderken hemân bizim donanma gemilerimize rast gelüb hücûm idüb bir tob atmağa cesâret etmeyüb donanma-yı hümâyûna teslim olub ve mezkûr fırkatunı alub Hanyaya getürdiler küffârları çıkarub habs idüb ve derûnunda olan mühimmâtı ahz ü zabt idüb sefineyi tersânede âzı‘ eylediler bu tarafdan bâki kalan küffâr gemileri Kandiyeye gitmiş idi bunlar burada dursun bu tarafda guzât-ı müslimîn Resmo muhasara emrinde ikdâm üzerine ihtimâm idüb küffârı hâksâr canibinden birâz itdiler şöyleki kendüleri fermanda oldılar bu tarafdan üstâd-ı nukkâbandan Şatırbaşı Mehmed Beğ kal‘a kapusuna yakın olan kule-i (silinmiş) garib köşebendi altuna bir lağım tertîb idüb meterise ‘asker hazır müheyyâ oldılar ve Şevvâlin beşinci günki muhasaranın otuz tokuzuncı güni idi barut döşenüb seher vakti mezkûr lağıma fitl vaz‘ olub ateş virdiler sahve-i kübrâda kulle-i kal‘a havaya biran oldığı gibi oldılar bu tarafdan guzât-ı müslimîn bir uğurda yürüdiler ol gün ahşama değin hendek ve burc üzerinde bir ‘azîm cenk olduki dil ile vasf kâbil değildir ancak fethin müyesser olmadı ertesi gün küffâra gayret gelüb tekrâr gayret idüb burc-ı barodan tekrâr cenge ikdâm gösterdiler serdâr-ı şecâ‘at-şi‘ar bahâdırân-ı ‘askere gayret virüb nevâzişkârlık iderken bir saban kayası gelüb kaza ile başına tokunub kan revân oldı yerine bir mühimmâsân ( ) kolını ta‘yin idüb kendü yarasına ‘ilâç içün bargâhına gitdi ‘asker-i islâm ikdâm idüb serdengecdi ve dahi Rumili gâzileri tabya üzerine çıkub bayrak dikildiki ol esnâda sağ kol alaybeğisi şehid olub Üsküb alaybeğisi Kara Mustafa Paşa haber-i meserret ile serdâra geldi ahşam irüşüb mezbûra ihsân-ı firâvân ile burc üzerine sâbit kadim olan gâzilere gönderdi bunları bir vechle def‘ mümkün olmadı gurub-ı şems vakti bir Arnavud beyaz bayrak diküb sulh ma‘nâsına bak bak deyû çağırdı müjde-resân deli gâzi Hüseyin Paşa zişâna vardıkda kethüdâsı deli Selim Beğ gönderüb ve mezbûr dahi Küçük Hüseyin Paşa ve yeniçeri kethüdâsı Mustafa Ağa ile bay-i hisara varub rü’esâ-yı küffâr ile sulh ahvâlini söyleşdi içerüden birkaç müte‘ayyin kâfiri çıkub canlarına ve mallarına amannâme virilüb tarafına üçer adam rehn vaz‘ olunub sabaha dek hisar kapuları açılub varma gelme oldı sabah divan kurulub kal‘anın miftâhı ile bir müte‘ayyin kapudân gelüb nâme getürdi mukaddemâ cenkde esir olan kardinal nâm serdârları esirlik halâs ve dahi anlara virmek deyû ve anlar dahi kal‘a-i mezkûrları teslim etmek serdârı hümâyûna ricâ etmişler paşa dahi su’âllerini kabûl idüb esir-i mersûmı azâd idüb köpekleri halâs eylediklerini küffâr-ı hâksâr dilşâd eyledi ve sükkân-ı hisara gitmeğe me’zûn olub murâd idenleri çıkub gitdiler zabitân-ı hisar bir kişi ile Kandiyeye irsâl olunub serdâr deli Hüseyin Paşa ve sâ’ir vüzerâ ümerâ içerü girüb her biri Hanyaya nüzûl itdiler ve etrâf-ı hisara yer yarar işciler ta‘yin olunub küffârın bir ‘azîm lağımı bulunub içinden seksân kantar barut çıkub ol dahi zabt olundı kal‘ada olan toblar ve eslihâ defter ile kabz olundı âlât-ı harb ve silâh bu makûle şeyler âlât-ı niceler ahz ü zabt olundı izn-i canib-i feth-i kebir ve lütf-ı ‘Osmanın tarih yazub ve telhîs idüb der ‘aliyyede irsâl olundı izn-i canib-i işbû kal‘ai Resmo dört divar içinde kal‘a ve varoşı zabt olundıysa ba‘zı yıkılan hisarın burûcları müceddeden binâ idüb yıkılan yerleri ta’mir idüb ve Şevvâlin on beşinde otuz nefer zinde kâfir ve on dâne kapudân ve yigirmi dâne bellü başlular ve on nefer câriyeler ile der-i devlete hediye tarikiyle tertîb olunub ve feth-i nusret Hayrullah ‘Ali Ağa dârü’s-sultânîyeye gönderildi nakli olunur Resmo kal‘anın feth haberi âsitâne-i sa‘adete geldikde üç gün İslâmbul şehrinde ve mahrûse zabtında olan şehre haber virüb üç gün donanması fermân olunub giceler rûy-i deryâda fişenkler atılub etrâf çırağan itdiler ve dahi emr-i Sultan Mehmed Gâzi Han Resmoda büyük kilisanın biri pâ[di]şâh-ı ‘âlempenâh ehl-i islâma câmi‘ kılınub ve beş pâre karye vakf olundı ve taleb olacak zâhire ve mevâcib ve mühimmât ve cebehane ve âlât kapudân paşa ve beğler bir yerde kışlamak içün taraf-ı saltanatdan içün meşveret idüb altı aylık mevâcib ve zâhireleri beğ gemileriyle yigirmi üç kıt‘a Cezayir ve Tunus ve Trablus furkatunların kumanyası nâvanı kesilüb defterinin sûreti der-i devlete gönderildi ve Şevvâlin yigirmi yedinci güni paşa-yı kâmkâr birkaç kâr-ı güzâr ile mukaddeme meftûh olan Milopotamo nâm hisara varub sipâhi oğlanı bölük ağalarıyla anda muhafazaya ta‘yin olındı tob yıkan yerlerini ta‘mir ve taraf-ı bahre havâle olan barusuna bir burc ilhâkıyla istihkâmeti tevkîr ve dahi Sağır Mustafa Paşayı İçili sancağına mutasarrıf eyledi sancağı ‘askeriyle muhafazasına vaz‘ olub ertesi gün yine Resmoya geldi der-i devletden iskemlecibaşı gelüb hil‘ât-ı fâhire serdâr-ı ekreme getürüb ve dahi ehl-i islâma bu senenin kışlamak içün tedbîr düb ve dahi muhasara-i Kandiye emr-i fermân-ı hümâyûn getürdi izn-i canib-i Resmo kal‘a ba‘de’l-feth ‘asker-i islâm serdâr-ı bülend-i makâm ile bu kışşehr-i mezbûrda mukîm olub ve a‘yân ve erbâb her biri kâşâhanede sâkin oldılar esnâ-yı ikâmete müşârü’n-ileyh paşa hazretleri kendi sarayı kurbünde nice ebniye-i hayrât ihdâs ve nice kâfiri koyub binalar ta‘mir itdirdi cümleden evvel kal‘a içinde bir câmi‘-i şerif yaptırdı ve bâlâ-yı hisarda olan saray bir ‘acâyib saraydır ki döne döne yukarusına çıkulur bir cây-ı ref‘i ve garibdir ol saray dahi tecdîd-i ta‘mir itdiler ve mukâbelesinde olan kilisa-i ‘atik dahi câmi‘ itdiler ve kurbünde bir medrese ve bir hammam dahi binâ olunub câmi‘-i cedidde Zi’l-hiccenin beşinci yevm-i cum‘a namazı ezâ[n]-ı Muhammediyye virilüb lâkin bi emrillâh-i te‘âlâ ve pay-i ‘azîm mütevelli olmağla ‘askerlerden bihamd kimesne fevt oldı gurre-i Zi’l-ka‘adede taraf-ı şehriyâriden musâhib emir Mehmed gelüb serdâr-ı ekreme vakâra şimşir-i ebdâr ve hil‘ât-ı zerrîn tar ve kürk-i samur ile Hasan Paşa ve ve ‘Osman Paşaya ve yeniçeri kethüdâsına birer hil‘ât-ı fâhire tevkîr ve ihtirâm ile istikbâl olunub beğler beğilere ve ağalara birer hil‘âtler giydirilüb pâdişâha du‘alar ve senâlar okudılar ve Kandiye yollarını görmek içün serdâr-ı ekrem emir Mehmedi ile alub Zi’l-ka‘ade evvelinde Akmaryotı ( ) yolından gitdiler ve yolları gâyet sarb ve dağıstân olmağla Akmaryotı derbendine vardıklarında ağırlığı ol karyede koyub gitdiler ‘an karib içinde sabah vaktinde Kandiye şehri görindi ve iki sa‘at kalarak Dilso ( ) nâm karyeye geldiler küffâr-ı hâksâr haberdâr olub yola toblar koyub hazr eylediler ehl-i islâma atalar ancak küffâr Selvili tarafından guzât-ı müslimîn ol yoldan gelür deyû orasına beklerler idi meğer ‘asker-i islâm başka yoldan geldiler âhirü’l-emr ehl-i islâm hisar tarafına gelüb Taşköpriye vâsıl oldılar ve ehl-i islâm ve paşa ve emir Mehmed bir yüksek tepeye çıkub hisarı temâşa eylediklerin küffâr ehl-i islâmı görüb hisardan bihâd ve hesâb toblar atdı ve dahi taşrada duran küffâr ile hayli cenk idüb hisarda kalan küffâr ehl-i islâmın cengâverliğine hayran oldılar üç dört sa‘at kadar cenk idüb andan ehl-i islâm Allah Allah sâdâsıyla küffârın üzerine hücûm idüb ‘akıbet-i küffârı hisara yine kaçurdular otuz kırk kâfiri esir ve elli kadar baş alub ve bin mikdârı koyun ahz idüb sâlimen ve ganimen ve selâmet-i şevket ve salâbet ile dönüb Resmoya geldiler serdâr-ı kâmkâr ol hisarın metânet ve ahvâlin fikr ve mülâhaza eyledi gitdikleri yollarda hayvan ve piyâde birer bir geçmeğe muhtac yerleri çok tob ve mühimmât karadan getürmeğe insan kâbil değildir âhirü’l-emr cümlesi donanma gemilerine muhtâcdır deyüb cevâb virdiler ancak bahardan evvel ‘asker ve zâhire ve mühimmât ve iki yüz nefer mikdârı lağımcı ve mi‘mâr ve binâ taşcı irsâl oluna deyû emir Mehmed ile ‘arz ve i‘lâm olundı ve Kandiye etrâfında vâki‘ olan ita‘at eyleyen karyeler keferesine aman virilüb her birine ikişer üçer lağımcı ta‘yin olundı ve gâzi Hüseyin Paşa Resmo ve Kisamo ve Apokorona ve Milopotamo nâm kal‘alara meskîl ‘asker ve zâhire koyub levâzımatı gördükten sonra kapudanın donanma ile gelecek vakti olmağla kalkub Hanyaya teveccüh itdi ve kapudân Mustafa Paşa zâhire getürmek içün Rumili yakasına varub Zi’l-ka‘adenin âhirinde altmış firigada ve iki kalyon ve yigirmi şayka ve zâhire ve yüz elli bâgir gemilere koyub Hanya limanına geldi ehl-i islâm işbû mühimmâtı görüb mesrûr oldılar ve Zi’l-hiccenin evvelinde serdâr-ı zafer şi‘âr deli gâzi Hüseyin Paşa humma hastalığa mübtelâ olub birâz eyyâmdan sonra yine bi emrillâh-i te‘âlâ sıhhat bulub hastalıkdan halâs buldı birkaç kurban kesüb hakka çok şükür eyledi derbeyân-ı şehâdet-i kapudân Musa Paşa bu tarafdan kapudân Musa Paşa Hanya limanına vâsıl oldukdan sonra gemilerden zâhire ihrâc iderken hikmet-i hüdâ kış eyyâmı olmağın ‘azîm furtına olub liman ağzında lenger-endâz olan gemilerden beş pâre şayka zâhire ve ekseri adamlar gark ve helâk olub bâkileri dahi demür üzerinde durmak mümkün olmayub ve hâli keyfiyetleri mükedder olmağla Hanya limanına durmak mümkün olmadığından merkûm kapudân paşa donanma ile yelkene kaldırub Mora tarafına teveccüh eyledi ve yol açığında Ağriboz ceziresi önünde bir harbî küffâr kalyonuna rast gelüb sarıldıkda ‘asker-i islâm göz açdırmayub küffâra gâlib olacak mahalde bi emrillâh i’l-ve’l-kahâr ( ) mezbûr kapudanın va‘desi tamâm olmağın bir kurşun dahi isâbet etmekle şerbet-i şehâdet nûş idüb ve gâm-ı dünyayı ferâmûş eyledi kâfirler fırsat bulmağla ice gâziyandan halâs oldılar bu haber der-i devlete vâsıl oldukda kapudânlık sâbıkan yeniçeri ağası ve defterdâr olan kapucıbaşı Musa Paşaya tevcîh oldı derbeyân-ı firâr-ı deli Marko izn-i canib-i bu tarafdan deli gâzi Hüseyin Paşa Hanyada iken mukaddem nakli olunmuşdıki bir mikdâr vücûdına hastalık zuhûr itmiş sabıkân esir itdiği deli Marko nâm bedîd bir zaman mahbûs olmuş iken ve dahi cebecibaşı bunun üzerine müvekkil olub ancak bir gice fırsat bulub bir kayık ahz idüb birkaç esir ile Kandiyeye firâr eyledi ancak birkaç sa‘atden sonra haber alınub Şatır Mustafa Paşa birkaç adam ile ardına gönderilüb gayrı yetmiş bir mikdâr rüzgâr muhâlif gelüb la‘ini ilerü yürümüş olduğundan ehl-i islâmı kalyonı iriştirmediler kâfir gelüb Kandiye limanına dâhil olub kurtulub oldı ancak iki üç hüddâmları esir kaldılar izn-i canib-i nakli hedâyân gelen deli gâzi Hüseyin Paşa becanib-i hüdâ Venedikler âhir cezire-i Girideye ‘ubûr ideli şevketlü pâdişâh ‘alemmakdâr hazretlerine hedâyâdan bir nesne göndermemiş idi irsâl-i lâzım gelmekle bu def‘a Hanya ve Kismo nahiyelerinde vâki‘ karyelerin virilân ve geldiği mâlî maktu‘udan yigirmi kese guruş ve kendü mâlinden iki kise ve yigirmi yedi kise vefat iden yeniçeri kethüdâsı İbrahim Ağa ve üç kise tobcı başı mülhâkatından cem‘an yüz kise guruş irsâl olundı ve on kese dahi sadr-ı a‘zama haslarından tahsîl idüb ve teslim kağd yazub virdirildi ve evvel baharda Kandiye kal‘asına toblar ve mühimmât gönderilmek ve mükemmel donanma gelmek gerekdir ve Ahmed Paşa âsitâneden gönderilen zâhire gemilerin birkaç dâne Sakızda kalmışdır deyüb bir ‘arzı mazhâr yazub der-i devlete irsâl ve haber virdiler izn-i canib-i vekâyi‘-i Girid serdâr deli gâzi Hüseyin Paşa Hanya ve Kismo ve Apokorona ve Resmo kal‘alarına muhafaza içün ta‘yin eyledüği kul ta’ifesinin ve neferâtının birer mevâcibi ve ikişer aylık zâhiresini virüb sâ’ir ‘asker dahi farz tarikiyle zâhire ve harclık iktizâ idecek kadar virdikde aşağı şehre inüb fasl-ı bahara dek anda mukîm olub Hanyada bostancı başılıkdan vezâret virilen Mustafa Paşa muhafazaya koyub Zi’l-hiccenin yigirmi yedinci güni Resmoya teveccüh eyledi sâdis-i Muharremde saraya girüb bir haftadan sonra aşağı şehre inüb ilki bahara dek anda mukîm olub Kandiye tarafına gitmek içün cebehane ve mühimmât tedârik üzere iken Muharremin yigirmi ikinci güni Haseki Murâd Ağa gelüb der-i devletden getürdüği mektûbları virdi ve zikr olan kıllâ‘-i nevâhisinden olan re‘ayâ aman ile yerlerine gelüb oturalar ve kâr-ı kisblerine meşgûl ola emr-i pâdişâhdan olub ve Kandiyeden firâr iden kefere fırsat buldukca beşer onar kâfirler kaçub gelmek olmağla anlara dahi yerlü yerine koyub karar ideler bunlar burada dursun izn-i canib-i çünki mukaddeme tahrîr olunan ki Kandiye muhafaza-i muhasarasına toblar ve donanma lâzım olmağla der-i devletden irsâl olandan kapudân Musa kapudân Ağriboza varub mâh-ı Saferde dâhil oldı ve Hanya muhafazasına ta‘yin olan vezir Mustafa Paşa hıdmetinde Şa‘ban Efendi nâm kimesneye Girid defterdârlığı virilüb taraf-ı saltanatdan feth olunan nâhiyeleri tahrîri sipâriş olundı lâkin deli gâzi Hüseyin bu işe rıza virmeyüb şimdiki vakt bu işi etmeğe mahâl iş henüz tamâm cezireye mâlik olmadık bu iş vakti değildir zirâ re‘âyâyı istimâletle berü canibe ita‘at sa‘y ideyoruz deyû te‘hîr eyledi sonra kapudân tarafından ilhâm virdi tarafından irâmı ne güne haber varmağla Rebîyü’l-evvelin Hanya taşrada olan ba‘zı yakında düşen köylerini tahrîr etmeğe izin virildi ve tahrîre başlandı ol nahiyede vâki‘ firengin müte‘allik çiftliklerin sahibleri olmamağla taraf-ı mirîye râcî‘ olub yazub ve tahrîr olundı nâgâh ol esnâda küffârın altı pâre çekdirmesi Hanya önünde tob irişmez yerde bir karamürsel gemisini ahz û zabt olundı ve deli Selim Kethüdâ Beğ bizim gemilerimiz içinde bulmağla bir cenk-i ‘azîm oldu ki vasf olunmaz ve ol kara gemisin alub paşa huzûrına geldi müşârü’nileyh paşa dahi deli Kethüdâ Selim Beğ çok ihsân ve in‘âm eyledi izn-i canib-i nakli olunurki mâhı Saferin beşinci güni bir elçi geldiki serdâr-ı ekrem haber virdiki Kandiye içinde olan küffârdan Mermeri nâm bir kâfir kapudanı piyâde ve süvâri bir bölük kâfirleri alub ehl-i islâma ita‘at ve nâm olan karyelerine varub kâfirlerine gâret idüb nice gazâb iderlerdi ve ba‘zı eli ayağı tutan kâfir re‘ayâsı zar zor ile şehr-i Kandiyeye getürürler çünki paşa-yı serdâr bu haberleri işitdikde deli gâzi Selim Beğe dört yüz mikdârı güzîde ‘asker koşılub ol semte gönderildi ılgâr ile Saferin yedinci gün Kandiye sahrâsına varub dâhil oldukda küffâr ıkub saf saf durdılar Kandiye hisarından iki yüz kadar tob bir sa‘at içinde atılub bu tarafdan serdâr ve ‘asker bir emin yerde cârî olan derenin öbür tarafına durub karar eylediler dilâverân hendeğe varınca küffâr üzerine at salub hücûm eylediler sabahdan ahşama değin bir ‘azîm cenk olduki dil ile vasıf kâbil değildir nice kâfirleri girüye sürüb hisarlarına girdikden sonra iki kâfir bahadırları mecrûh idüb yüz on sekiz baş kesüb ve on dört esir alınub ve Kandiye kal‘asının Kumkapuda karşı çayırda dört bin kadar koyun ahz ü zabt itdiler ehl-i islâm sâlimen ve ganimen bu ganimetleri alub dönüb Resmoya geldiler nakli ve azîmet-i deli gâzi Hüseyin Paşa be muhasara-yı Kandiye mâh-ı Rebîyü’l-evvelin on yedinci güni Resmo hâricine serdâr-ı kâmkâr bargâhdan çıkub sâ’ir ‘asker-i nusret hazr ve âmâde olub mâh-ı mezbûrun dördüncü güni paşa-yı zîşan yemîn ve yesâr alaylar ile şehrden bargâha gelüb karar eyledi Aksaray sancağına mutasarrıf olan Mehmed Beğ Resmo muhafazasına sancağı ‘askeriyle me’mûr olub kal‘agîrlik levâzımı içün donanma gelmeğe tevakkuf ve irâm eyledi hikâyet olunur ki ol zamanda reb‘Rebîyü’l-âhirin yigirmi dördünde âsitâneden Konakçı ‘Ali Ağa ile gâzi Hüseyin Paşaya hil‘ât ve sâ’ir me’mûr olan Girid üzerinde sâ’ir a‘yân ve ‘askere iki yüz kadar hil‘ât gönderildi ve ahvâl-i donanma-yı kapudân Musa Paşa-yı sâni mukaddemâ Ağriboza ba‘zı mühimmât ve levâzıma gördükden sonra ibtidâ Anatolı ‘askerini geçürmek içün Sakıza varub Çeşmede olan askeri ve harclıkcıları gemilere almak sadedinde iken küffâr-ı dûzeh firâr gemileri dört etrâfdan hücûm üzere olmağla ol yerden kalmayub girüye gene Ağriboza geldiler cezire-i mezbûrda irişdikde küffârın tokuz pâre furkatunı Ağribozın limanını muhasara eylediklerin haber alındıkda Ağribozda olan Rumili ‘askerinden ve Giride ta‘yin olan Kahraman paşa ma‘an on beş bin yeniçeriden beş nefer alub ve Cezâ’yir ve Tunus gemilerin dahi limandan çıkarub Giride dönüb ‘asker-i islâm Resmo hâricinde müntazır iken mâh-ı Rebîyü’l-âhirin yigirmi birinci güni tersâne-i ‘âmire gemileri ile gelüb Resmo limanında tobları ihrâc eyleyüb ancak iki yüz kadar lağımcı üstâdı her bir mikdâr mühimmât getürüb bâkisi olan cebehane ve mühimmât ve barut çekdirmelere kaldı yâ‘ni Kandiye muhasarası içün te’hir lâzım oldı Resmo limanı tenkde olmağla gemilere irâm etmek mecâl olmayub dahi ihtiyâc var iken deryâya açıldılar ve Resmoya dâhil oldukda iki yüz kadar beldâr lağımcı ve birâz mühimmât getürüb ve sâ’ir yeniçeri ‘askeri Sakızda ve Ağribozda kaldı çün kapudân paşa hazr eyledi Giride vardıkda serdâr gâzi deli Hüseyin Paşa mezbûr ‘itâb ve azâr etmekle yetmiş pâre firigada alub Rumili ‘askerin Ağribozdan kaldırub İnabolıya varub ‘askeri ol mahâlle da‘vet ve gemilere almağa sâ‘y ve gayret-i himmet eyledi ve mâh-ı mezbûr yigirmi üçünci güni der-i devletden irsâl olunan emir Mehmed vâsıl olub matlûb olan ‘asker ve mühimmât ve hazine gönderilmişdir din-i devlete lâyık hizmetler ücûda getürile deyû hatt-ı hümâyûn ve emr-i şerif kıra’at olunub cevâbında şöyle yazmış ânların adam vusûf-ı haddi geçen sene meşhîd ve met‘ûn olanların tımar ağaları ve zu[a]ma ağaları kanûn üzere hallerinde oğullarına virilüb ( ) gelicek iken biri gelmeyüb ‘askerin kılleti ve harclığa müzâyekâsı yazub ‘arz ve i‘lâm eylediler derbeyân-ı vusûl-i ‘asker-i islâm behisar-ı Kandiyeye inhizâm-ı küffâr keferesi kurbünde olan karyelerinin re‘ayâsına fırsatın buldukda -70b – zarûrdan ruhbânlara mektûb ve haberler gönderüb fesâd ve dahi ızlâl iderlerdi bu haberleri paşa hazretleri işidüb ve kâfirin ızlâl iden ruhbanlar taşradan kesmek ve fesad-ı ızlâldan men‘ etmek içün Hasan Paşa ve ‘Osman Paşa ile müşâvere eyleyüb yanlarında olan ‘asker ile kalkub Kandiye karşusunda dahi konacak bir yerde tedârik idüb dört tarafından gözetmek fikri ma‘kûl görmüşler idi ve üç dört def‘a küffâr ile cenk idüb cümlesine gâlib gelmişlerdi Hüseyin Paşa dahi yeniçeri kethüdâsı ile ol semte varmak içün Resmodan geçüb Cemâziye’l-âhirin üçünci güni evvelki menzile vardıkda vezir-i a‘zamdan gelân Mahmud Ağa emr-i şerif ve mektûb ile varub mülâkât eyledi ertesi ikinci konakda Hüseyin Paşaya mülâkat olub ‘askerden bin kadar piyâde ve beş yüz atlı ile Kandiye kal‘asına yürüdi bir sa‘atlik yer kaldıkda piyâde ‘askeri ol mahalde alıkoyub atlu ile tob erişür yerde vardıkda Kumkapusu dimekle ma‘rûf kapu semtinde birkaç koyun ve birkaç öküz görilüb sürmek içün üç yüz kadar atlu gönderilüb mezbûrun varub çobanlar ile çadıra doğrı sürüb zabt eylediler serdâr-ı amdâr bâki dilâverler ile toblar ve meteris yerini görmek içün etrâfa gezerken küffâr-ı nabekâr paşanın bile olduğun la‘inler haber alub cebe ve cevş-i müteferrik olub ma‘ân olan beş bölük atluları dört bin kadar piyâde ile çıkub üzerine hücûm eyledikde paşa-yı müşâr güşâ lütf-ı hakla tevekkül ile pâydâr olub iki sa‘at kadar kadar ‘azîm cenk olub bi’l-âhire ‘asker-i muvahhidin mansûr olub küffârı hâksâr makhûr olub firâr itdiler gâziler ardlarından ayrılmayub tâ kâl‘a kapusına varınca kırub ol cenkde iki yüz baş ve elli kadar dil alub bu cenkde paşanın Mahmûd nâm çukadarıyla ve ‘askerden on kadar adam şehid oldı bu muharebeden sonra Hüseyin Paşa ve ‘Osman Paşa yanlarında olan ‘asker geçüb kal‘a mukâbelesinde bir sa‘atlik yere kondırılub hisarı taşradan bir mertebe muhasara eylediler ki kapudân giren taşra çıkamazdı ve taşrada olan içerü girmek mümkün değildi ve taşra-i kal‘ada

olan koyun ve sığırlar cümlesini ehl-i islâm ahz ü zabt eylediler şöyleki ganem-i lahmdan cümlesi gani oldılar ve Kandiye üzerine Hüseyin Paşa başbuğ ta‘yin itdikden sonra Hüseyin Paşa girü Resmoya dönüb yigir[mi] dördünci gün ordu-yı hümâyûn[a] vâsıl oldı ve mâh-ı Cemâziye’l-âhirin kapudânlık Fâzıl Paşaya virilüb beş bin yeniçeri otuz kıt‘a firigada ile çıkub şehr-i mezbûr Sakızda vardıkda on fırkatun ile cem‘ olunub Anatolı ‘askerini Çeşmeden gemilere alub der-i devletden müceddeden irsâl olan altı pâre firigada müntazır iken ve Giride salmağa hazr iken İnabolı’da batan küffâr gemilerinden altı pâre Malta gemisi ve dört kalyon varılub mâh-ı Recebin on yedisinde Sakıza geldiklerinde ‘asker-i islâm gemileri dahi ‘ale’s-sehr limanından çıkub cümle küffâr gemilerin kıçlarından tob ile harbe ağaz idüb ahşama değin ‘azîm cenk olub şöyleki dil ile vasf olmaz bi’l-âhire lütf-ı hakkıyla zafer bulub küffâr-ı hâksâr münhezim olub deryâya çekilüb ‘asker-i islâm sâlimen Sakız limanına geldiler küffârın bâki gemileri dahi İnabolıdan kalkub ol tarafda dolaşub duru[r]ken kapudân paşa haber alub fikr-i ahsen ve rey-i pesendinde olmağla emr idüb cümle donanma-yı hümâyûnı ile kalkub Giride revâne oldı derbeyân-ı ahvâl-i askerdir Kandiye serdâr gâzi Hüseyin Paşa Resmoya ‘avdet ide iki mâh kadar geçmiş var idi ve küffâr-ı nâbekâr her yan ‘asker-i islâma metbi‘ olan karye erâyâsına dâimen kasd idüb islâm taraflarına gitmek men‘ idüb hâli olmazlardı ‘asker-i islâm dahi işidüb mukâbil olub ve bu işden devr etmeğe ihtimâm iderlerdi cenk ve harbden aslâ fâriğ olmadılar ve hisardan küffâr çıkdıkda darb-ı şimşir ile hendek dek sürüb baş ve dil almakdan tehyî değil idiler izn-i canib-i bu tarafdan Mirabela ( ) Kasteli nâm mevzi‘ re‘ayâsı ‘isyân idüb Habib Ağa darb-ı şimşir ile önüne gelüb bir mikdâr cenk eyledikten sonra dileyüb rey aldılar ve orasına müceddeden bir mikdâr ‘asker gözetmek koyub ve anlara ziyâde tenbîh idüb eğer bir dahi hareket iderler cümlesini kılıcdan geçirecek deyû ‘ahd ve ikrâr eyledi ve bu haberleri serdâr-ı nâmdâra ma‘lûm oldukda tevakkuf etmeyüb ve Şa‘banın beşinci güni Kandiyeye ‘azîmet idüb ve Rumili beğlerbeğisi Küçük Hasan Paşa menziline nüzûl eyledi derbeyân-ı cenk-i ‘Arab Sinan Beğ ve Şahin Ağa bu esnâda kal‘a küffârı ıztıraba düşüb serdâr bi’z-zat geldi tedbîr nedir deyû bir yere geldiler henüz Venedikden imdâda gelân mu‘teber nâm kapudânları vâfir lâf urub serhoş oldukdan sonra Marko nâm bir kâfir bahadır lâf-ı güzâf urub ben çıkub sabah müslimanları böyle şöyle iderim deyû Kandiyede olan kâfirleriyle bahs idüb itdiler ki senki bahadırsın taşra çık müslimanlardan bir baş veya bir dil getürürsün bizler sana kul oluruz sen müslimanı bilmezsin lâkin bundan sonra sen dahi görürsün çünki sabah ‘ilm-i nûrıyla yezdân münevver olub derhâl bir bâgire ol lâ‘in süvâr olub Rumili gâzilerin dest beste getürmek ‘ahdı var imiş birkaç beğ ona benzer köpekler alub ‘ale’s-sabah Rum bahadırların üzerine vardılar bu tarafdan Rumili bahadır dilâverleri haberdâr olub anda hazr olan süvâr ve piyâde hücûm eylediler bu tarafdan ol serfirâz gâzi seyyid Hüseyin Paşa rahmetullâh-ı ‘aleyh kavazla ve ba‘zı yanında bulunan hademeleri ol tarafa revân olub hademelerinden ol kâfirin cemiyetlerine hücûm idince bir kâfiri katl idüb ve bir dâne esîr idüb döndi bu tarafdan iki leşker cenk iderlerken gördiler ki küffâr tarafdan dimüre gark olmuş ve bir kâfir çıkub mü’mîn ‘askere mukâbil durdı na‘ra idüb ehl-i islâma hücûm etmek kasıd meğer müşârü’n-ileyh paşa kethüdâlarından deli Selim Beğ nâm bir bahadır dilâver paşa ile beraber gelüb irkaç kâfirin canı cehennem çukurına gönderüb ve gene paşa ile cenkden taşra çıkub guzât-ı müslimîn cengin iderken ol kâfirin ahvâlini görüb haber kararı olmayub hemân ol nebze cansitanî alub ol mel‘ûnun olduğı yerde geldi ve ol la‘ine darb-ı şidded oldıkim vasıf olunmaz lâkin lâ‘in giydüği dimür cebe cevşenden zarar iriştirmedi ol demde sipâh zümresinden ‘Arab Sinan bir dilâverki bölük çavuşı ol dahi irüşüb la‘ine bir darb urdı ol dahi te‘sir itmeyicek hemân kâfir-i lâ‘in-i bîdin süvâr olduğı atından murdâr ellerini uzadub bazu kuvvetiyle kafalarından kabub zor eyledi ikisinde atlarından ayrıldılar mel‘ûn meydanda ‘Arab Sinan el üzerine alub yere atmak hazr iken hemân ol gâzi şahbaz kethüdâ Selim Beğ kâfirin elinden silkinüb kâfirden uzakca oldukda irişüb bir gürz urub ‘Arab Sinanı elinden yere düşdi Sinan ‘Arab dahi yerinden kalkub kâfirin üzerine sarıldı Deli Selim ona kıyâs sarılub lâkin kâfir vücûd virmeyüb cenk etmeğe başladılar kâfir bu dilâverin hareketlerini görüb iki tarafdan hücûm etmişlerdi kâfir gene Sinan ‘Araba hücûm idecek Sinan el virmeyüb girüye çekildi ol demde Deli Selim irişüb cenge başladılar ancak kâfir kuvvetli olmağla Selim kethüdâ altına alub helâk etmekde iken deli Selim gâzi belinden olan şimşir ‘abdâr ‘uryân idüb kâfirin karnına sablayub arkasından çıkdı oldukda Sinan ‘Arab irüşüb kâfirin başını vücûdından cüdâ eyledi andan iki serverler ol kâfirin kellesini alub beraberce huzûr-ı vezire getürdiler ikisi vezirin in‘amından mâlik oldılar meğer böğle da‘va iden ve dilâverlik ile ‘asker-i islâma hücûm iden ( ) iden murdârın başı imiş ba‘dehû bir uğurdan küffâr ‘askeri ol iki dilâverin üzerine hamle eylediklerini serdâr-ı ‘alem tâb gördükde kararı kalmayub bi’z-zât kendüsi hücûm etmekle gürûh-ı mekrûh bozılub hisar hendeğine dek kırub girü sürdiler serdâr-ı ‘alem bi’z-zât Sinan cansitân ile yine dört kâfiri dileyüb ahşam dahi irişmiş idi ki tarafından döndiler ‘Arab Sinan Çavuş dilâver kesdiği kâfirin silâhından ve giydiği cebe ve cevşenden hayli kıymet eşyâsı var idi paşa hazretleri at ile esvâbını ‘Arab ile Şahine ihsân eyledi izn-i canib-i Şa‘banın sekizinde haber geldiki Şa‘banın on tokuzunda serdâr gâzi Hüseyin ve Yavaşcı ‘Ali Ağa ile Yerabetre semtinde lağımlar eşildüb kuşluk vaktinde küffâr üzerine atub içinde bulunan küffâr helâk oldılar ol sa‘at yeniçeri seğirdüb lağım atılan tabyanın içine girüb meteris almışlardı ol gün canib-i küffârdan mezbûr tabya önünde meterise toğru bir lağım atılub ertesi Rumili kolundan dahi iki lağım ve Anatolı kolundan bir lağım atılub Cemâziye’l-âhirin yedinci gününe dek Rumili kolundan bir lağım ve Anadolu kolundan bir lağım atdı lâkin bîfazlullah-ı te‘âlâ hiçbiri ‘asker-i islâma zarar etmedi izn-i canib-i zikr-i ahvâl-i donanma bu tarafdan donanma-yı hümâyûn irsâl olunub boğazda vardıklarında vâkı’an küffâr-ı hâksâr kalyonları boğazda lenger-endâz olub güzergâhı sed etmeğin çıkarmayub boğaz içinde mahsûr oldılar zarûri karadan ba‘zı mühimmât götürüb taşradan beğlik gemileri ile Giride gönderildi Cemâziye’l-âhirin sekizinci güni beylik gemileri

Hanya kal‘asına varub kapudandan mektûb iletdiler ki küffâr boğazı sed eyledi dahi donanma gemileri boğazdan çıkmak bir vechle mümkün değil binâ’en-aleyh birâz eşyâ ber mûcib-i defter dört yüz yetmiş lağımcı gönderilmek üzere dir deyû yazmış bu ahvâlden ‘asker-i islâm elimizde olub müstecîr kaldılar ve beylik gemilere bir kurı söz ile gelüb zâhire ve mühimmâtdan nesne getürmeyüb ehl-i islâm bizlere zâhire ve mühimmât gelüb sevinüb duru[r]ken serdâr-ı ekrem donanma-yı hümâyûna haber virüb taşraya mühimmât ve zâhire çıkarub emr eyledi gemiler kapudân olanlara serdâra haber eylediki bizim gemilerimizde ancak üç günlük idâre idecek kadar vardır sizlerden taleb idecek iken sizler bizden taleb idersiniz heb bu işleri kapudân paşanın tertîbleridir deyû haber virdiler der ‘akab girü cümle gemileri Rumili ve Anatolı kenârına gidüb nevbetle zâhire Girid üzerine getürürlerdi lâkin ihmâl ve tekâsül itdikleri mukarrerdir deyû ve bu ahvâl-i keyfiyeti gâzi Hüseyin Paşa ma‘lûm olduğu gibi der‘akab sadr-ı a‘azam ve şeyhü’l-islâma ‘arz ve i‘lâm idüb her birine şekevî oldı ve bu ahvâl-i keyfiyeti âsitânede işidüb ki Girid olan guzât-ı müslimîn açlıkdan helâk olur kapudân paşanın terettüble deyû herkes Girid seferine gelmeğe havf idüb seferden men‘ oldılar izn-i canib-i feth-i tabya-yı Kandiye küffârın her bâr zâhir ve imdâdı gelüb taraf-ı islâmdan imdâdı kesilüb gelmez olduğun meterislere ve hisara varub girmiş iken isardan ve meterislerinden çıkmağa başladılar bizlere imdâd ve zâhire gelmez deyû biz burasına açlığından helâk oluruz deyû guzât-ı müslimîne bir so’uk düşdi ‘asker hisardan çıkmağa başladı lâkin serdâr-ı ekrem guzât-ı müslimîne enva‘ istimâlet ile ‘askeri girü çevirüb ve gayret ve hamiyete getürür idi Rumili ve Anatolı meterisleri önünde üç kal‘a misâl tabyalar içi sacma toblar ve cenkcileri ile mâl-a-mâl olmağla hendek adam yaklaşdırmazlardı Rumili tarafından olan lağımlar bozılub mâh-ı Cemâziye’l-âhirin nısfında ahşam namazından sonra Anatolı kolundan bir lağım yetişüb küffâr üzerine atılub ol sa‘at serdâr Hüseyin gâzi paşa tevâbi‘iyle ve ol kolda olan yeniçeri ve Anatolı ‘askeriyle tabyaya hücûm idüb beş sa‘at kadar cenk-i ‘azîm olub küffâr bîhad humbaralar ve sacma toblar atub bi’l-âhere gâziler yüriyüb nısfü’l-leyle dek döğüşerek hâh nâ hâh tabyalara girüb içinde olan küffârı kırub sağ kalanlarını hisar-ı hendeğe dökdiler taşrada olan altı ‘aded şayka tobları ki on altışar vukıyye atar gülle ve beş yüz tüfenk ve yüzden mütecâviz humbara ve barut-ı kebiri ve sâ’ir âlât-ı harb

ve ser nigûn bayrakları ve tablı haneleri alınub üç ‘aded kal‘a misâl tabyaları zabt olundı ve içinde olan kâfiri helâk idüb içinde ezân-ı Muhammedî okundı ve ertesi gece Rumili tarafından yüridilân lağım dahi tabyaya varmağla nısfü’l-leylde ateş virülüb tabyalarda olan küffârı basdırdı ol mahalde dahi iki sa‘at kadar ‘azîm cenk olub bi’l-âhire ‘asker-i islâm gâlib ve kefere mağlûb olub hendeğe firâr itdiler gâziler tabyalara girüb içinde bulunan küffârın ekserini kırdılar ol tabyalarda altı ‘aded tob ve beş yüzden mütecâviz tüfenk ve âlât-ı harb ve tablı ve bayraklar alınub tabyaların cümlesini ahz ü zabt ve tasarrufa girdiler bundan sonra meterisler yalı açılub hendek kenârında görinmeğe başladılar zikr-i guzât-ı müslimîn Kandiye hisarına hücûm eylediği beyândır çünki meterislere birkaç yerden sürilüb hendek kenârına varıldı ve hendeğe delikler açılub ‘asker-i islâm hendeği zabtına ihtimâm itdiler hisar divarına sıçan yolları açılum uğrın kapudân birkaç def‘a küffâr-ı lâ‘in guzât-ı müslimîn üzerine hücûm eyledikde küffârı tabyalardan tüfenk endâzlar uğratmayub nicesini hendekde katli idüb hendeği zabt itdiler bundan sonra kal‘a divarı ardından lağımla temelden geçüb sıçan yolları altında lağımlar idüb birkaç def‘a atdılar kimi boşa ve kimi hendekde bulunan gâzileri basdırdı berü tarafından dahi kal‘a divarına altı lağım Anatolı kolundan dört lağım Rumili kolunan yüridilüb her biri atıldıkda kal‘a divârı rahnedâr olub gedikler açılub ‘asker mabeyninde müşâvere olunub gediklerden içerü bu denlü had ve hazırı yok küffâr cemi‘iyeti içine yürüyüş eylemek nüfûs-ı ‘asker-i islâmı ateş-i tehlikeye ilkâ etmekdir deyû ma‘kûl görmediler zirâ Kandiye içinde cenkci kâfiri çok olub ve şehrin evlerinden her bir evden bir kâfir çıksa otuz binden mütecâvîz olduğundan gayri günbegün imdâd eksik değil deyû guzât-ı müslimîn ittifâk olundıki açılan gediklere çıkub zabt ideler ve divâr üzerinde meterislenüb durmak kâ’il oldukdan toblar ile içerü dökilüb meterisiyle hisara girile pes sabah vaktinde iki kolundan zikr olunan yedeklere hücûm olunub yürüdiklerinde küffâr var kuvvetin pazuya getürüb ol mahâllerde yetmiş seksân vukıyye atar humbara ve havanlar ile tarafından zincirli gülleler yağdırub envâ‘ ateşbâzlıklar eylediler öyleyin zamanına değin şöyle bir ‘azîm cenk oldıki dil ile vasf olunmaz guzât-ı müslimîn küffârın ateşbâzlıklarına bakmayub semendâr misâl deryâyı ateşe can atub yedek ( ) başlarında meterislenüb turdılar ve içerüye kurşun yağdırub yedeklerin meterisleri zabt olundı ve dahi ‘asker-i islâm sürûr olub ve kuvvet gelüb melâ‘in-i küffâr tahta hendekler ile yedek altuna lağım idüb öyleyin zamanı yedek meterisleyân guzât altından ateş itdikde birkaç mü’mîn şehid olub asker ol mahalde hendek içine girdiler bu muharebe-i ‘azîmde küffâr tarafından bihad kâfir katli olundı bu cenkde elli kadar bahadır mü’mîn şehid olundı rahmetullâh-ı ‘aleyh ve kati çok adam mecrûh oldı izn-i canib-i ol demde açılan küffârın rahneleri ardına yapmağa mukayyed olub berü canibden tekrâr yedekler altuna lağım yüridilüb atdıkları gibi yedek başlarının zaptına dahi ittifâk ile guzât-ı müslimîn meşgûl olub gecenin yarusunda Anatolı kolundan lağım atılub küffârın lağımlarını basdırub ‘umûmen Anatolı ‘askeri ve yeniçeri ‘askeri hücûm idüb yedek eylediklerin yerine vardılar mahâll-i mezbûrda dahi gecenin yarusından kuşluk zamanına değin bir ‘azîm cenk olduki vâsfı kâbil değildir. küffâr-ı hâksâr üslûb-ı sâbık üzere teşler yağdırub gâziler meterisler almışlar iken girü yedeklerin tarafına tahtadan olan bendler ile lağımlar çatub tobrak ile basdırub ateş itdiklerinde düşman-ı bîdin hazır baş olub gâziler ürküb girü hendeğe indiler ammâ bu cenkde kati çok kâfir helâk olundı tekrar kâfirler gayret idüb sabahdan mukaddem hücûm itdiklerinde düşman yine hazr baş bulunmağla vâfir cenk oldı ertesi gün öyleyin vaktinde Rumili kolundan açılmış yedekler altından tekrar lağım ateşlenüb atıldıkda Rumili gâzileri seğirdüb yedek meterislendiler Anatolı dahi imdâda seğirdüb sabahdan ‘asra dek şöyle cenk olduki sacma tobları ve gülleleri ve humbaralar kal‘adan baran gibi yağardı yine gâziler girüye dönmeyüb meterislerinden karar idüb âzim cengi eylediler küffâr-ı haksâr hile ile tekrâr iki tarafından müsennâ lağımlar peydâ idüb atdıklarında üzerinde bulunan ehl-i islâm çoğı şehid olub ve sağ kalanlar dahi hendeğe düşdiler bu cenkde şehid olan ehl-i islâm yine iki kat ziyâde mord oldı ancak yine guzât-ı müslimîn gayret idüb hendekden ayrılmayub yedek başlarına varub ve sıçan yollarıyürütmeğe meşgûl olub orasına dahi zabt olındı derbeyân-ı ameden-i imdâd küffâra gelân beyân ider izn-i canib-i ‘asker-i islâm zikr olunan cenk güni ahşam karib oldukda ak tabya tarafından küffâr-ı bîdin başına çıkub sizinle sözimiz var tob ve tüfenk atılmasun şimden sonra hisar rızâmızla virürüz deyû tarafından serd ü sürûr olub yarın adam çıkarub iki tarafından sabaha dek cenk olmaya yarınki gün sulh vardır deyû içerüden haber virilüb ahşamdan gâziler cenginden fâriğ oldılar ve mesrûren sabaha değin müntazır oldılar ol gece Venedikden on yedi çekdirme ve sekiz pâre kalyon imdâdı gelüb ve nice gemiler zâhir doglusu geldiğinden ve bundan ma‘âdâ Malta ve Düka ve Papa gemileri ve yigirmi bir çekdirme imdâda gelüb kal‘a limanına demürleyüb karar eylediler bu tarafdan kâfir-i melâ‘in bu ahvâli keyfiyet imdâdı görüb girü kuvvetlenüb sözlerinden durmayub döndiler gene ol cenge başladılar bundan sonra asker-i islâm kelâle gelüb elleri ve ayakları soğdı zirâ ekseri şehid ve çoğu mecrûh olan ‘askerin güzîdesi ve cenk liyâkati olmayub ve bir tarafdan dahi ne ‘asker imdâda gelür ne zâhire gelüb hemân gâzi Hüseyin Paşanın gayretle ve gayret-i islâmiyenin kuvvetiyle hâlâ can baş ile cenk iderlerdi çünki küffârın imdâdı gördilerse gönülleri mahzûn olub hakdan imdâd ve nusret-i ilâhiden taleb itdiler zirâ yürüş etmek içün kuvvetleri kalmayub kane ki kal‘a-i Kandiye feth ide ol dem içinde meterislerde bulunan guzât-ı müslimîn el kaldırub bâri-i te‘aliden nusret ve kuvvet taleb eylediler izn-i canib-i bundan mukaddem beşer olmayan cenk ü cidâl ü harb ü kıttâllerde ikdâm ve ihtimâm eyledikleri serdâr-ı ekremin Hasan Paşa tedbirleriyle tergîb ve tahrîz berakâtıyladır ve ‘asker-i islâmdan yarar dilâverân kârzârları din-i mübîn üzerine sıdkla sarf-ı can eyledikleri sebebi ile zuhûra gelmişdi ve paşa hazretleri bunlara donanma bugün yarın gelür deyû emniyye-i mevhûm ile fevke’l-kudre bu mertebe çalışub can basarlıkda dakika fevt olunmadı ama ( ) donanma haber yarın gelüb imdâd ve zâhire ve [u]lûfeden kat‘i ümîd itdiklerinden ziyâde mahzûn olub ve ol aralıkda Venedikden imdâdları geldiki dahi bir mahzûn-ı ‘azîm olub guzâtın şemle sevk ve talebleri ( ) da yüz tutub tabi‘atlarına fütur geldi eğerçi bir muktezâ gayret-i sebt yine gösterüb tabyalardan ve meterisler tob ve tüfenk yağdırub birkaç gün baş göstermeden ve hendekden çıkmazdan düşman men‘ itdiler lâkin küffâr kuvvetlenmeğle birkaç def‘a ikdâm idüb her gün tob ve tüfenk ve humbaralar yağdırub ve Rumili tarafına yedi lağım ve Anatolı tarafına on bir lağım atmış idüb bu kadar nüfus şehâdet şerbeti nûş eylediler lâkin guzât-ı müslimîn ateşbâzı ider iken yine ümmet-i Muhammed gayret idüb nice ‘azîm cenkler eylediler cendki sabah olub yine Rumili tarafına yine beş lağım ve yine Anatolı tarafına yedi lağım ateşlenüb müstevfi yedekler açıldı lâkin yürüyüş mümkün değildi ve zabt eylemek liyâkatleri yoğdı ve nice bin kâfirler ol meterisler havâle olub nice çalıştılar ise bir kâm hâsıl eylemediler yine şehre hasretlik ile girüb oturdılar ve bı kazıyye ale’t-tafsîl serdâr-ı kâmkâr Hüseyin Paşanın mektûbundan mahûd ve vak‘alarda hazr olan bî‘arz merdân kâr-ı güzârdan ve mesmu‘dur lâkin kavâhide şâyi‘ olan budur ki sonra zarûret hâl sebebiyle serdârdan ba‘zı mertebe ruhsat ile kethüdâsı Veli Ağanın ( ) ve fesâdı ahvâl-i tevkîf hizmet ve betûh-ı ( ) maslahata sebeb oldı dirlerdi izn-i canib-i bundan akdem âh-ı Recebde hatt-ı hümâyûn ve kılıc ve kaftan varub meterisde iken alay-ı ‘azîm ile istikbâl olunub ve tabyalara iletüb hendeke zabt olundığı yere ‘arz eylediler bu def‘ada yine yazılub ‘asker ve zâhire ve donanma lâzım oldığına ve guzât-ı müslimîn zâhireden müzâyekası olub ve me’külâtdan zerre kadar olmadığından her husûsdan yana ziyâde zarûretler olmağla der-i devlete ‘arz ve i‘lâm olunub der‘akab irsâl olundı izn-i canib-i bu esnâda hisardan müfsidler re‘âyâyı fesâda çıkub iskomas ( ) nâm bir kehsâr sa‘ibü’l-mürûrdan vâki‘ nevâhinin re‘ayâsı serkeşlikle ağaz itdikde bir bölük başı ‘askeriyle gönderilüb nizâmiye getürdiler ve ol tarafda olan Garasınu ( ) ve Ayvasıl ve Kisamu ve sâ’ir nevâhinin re‘âyâları kabûl-i zimmet ve ita‘ât etmişlerdi Kandiyeden haber virüb ve anları iclâl idüb fesâda gönderilân papasları ehl-i islâm bunları bulub her bir nâhiyede getürüb asdılar derbeyân-ı katli kapudân paşa ‘Ammâr zâde vechi budurki Giridde serdâr olan gâzi Hüseyin Paşadan feryâd nâm[e]ler gelüb guzât-ı müslimîn her me’külâtdan ve her mühimmâtdan gâyet müzâyekâsı olub açlıkdan tâb ve takati kalmadı ve zâhire ve mevâcib ve imdâd lâzım olduğından pâdişâha i‘lâm eylediler deyû ve donanma gemileri ise de boğazda küffâr gemileri sed râh etmeleriyle mahsûr olub taşra çıkarmayub nice müdded anda kaldılar âsitâne tarafından mü’ekkid ve emr-i ‘aliyye gönderilüb kapudân taşra çıkmak a‘dâ-yı din ile mukâbil olmak teklif olundukça tahvik-i müş‘ir cevâb ile infi‘âl ve Giride imdâd irişdirmekde ve tekâssür ve emr ve gazâda ihmâl eyledi sadr-ı a‘zam dahi gördiki küffâr-ı hâksâr havfiyle bu kadar eyyâm donanma-yı hümâyûn mahsûr kalub bir işe yaramadı kapudanın katlini tahlis idüb kapucılar kethüdâsı gönderilüb ‘Ammârzâde katli ve Boğaz hisarı muhafazasında olan ve Yanuk Ahmed Paşa kapudân nasb olundı bu esnâda boğazı sed iden küffâr gemilerinden küffârın sandallar ile çıkub Acaabâdda letâfet ile meşhûr olan Suda sulanurlar idi Eleb ( ) karyesi ve sâ’ir karye ahâlisi suyun içine bîhad sulanmaz ilkâ ve teslim etmeleriyle ol sudan içen ( ) bir ishâl ve mevt deriğ ile kırılmışlardır deyû bu esnâda âsitâneden vukû‘ bulan sadr-ı a‘zam katli ve Sultan İbrahim halkı takribiyle bi’l-külli esbâb-ı sefer terk olunub ve sulh-i Şa’banda Girid ceziresinde serdâr olan gâzi Hüseyin Paşadan mektûblar ile adamlar gelüb Kandiyeye yürüş idüb lağım ile açılan rahnelerden içerüye hücûm eylediklerinde dahi lağımlar atub sekiz çorbacı ve bir kaç bin adam şühedâya mülhâk olub gâziler darb-ı destle bir iki kuleyi zabt idüb içerü şehre koyulmak sadedinde iken canib-i bahrdan sâbıkda zikr olunduğı vech üzere vâfir gemiler ile kâfirin imdâdı gelüb Kandiye limanına dâhil olmağla ve kal‘ada olan küffâr hazırın bî hesâb oldukları hasebiyle guzât-ı müslimîn yalnız muhafazaya tevakkuf itdiklerin cümle ahvâl-i keyfiyeti ‘arz ve i’lâm idüb ve donanma ve ‘âsker ve zâhire ve her ne lâzım olan mühimmât iktizâ olduğı ve taleb eyledikleri ‘azîm senâlar ve niyazlar ‘arz idüb menzil ile adamlar göndermişler izn-i canib-i Şa‘banın yigirmi birinci hamsin güni Okmeydanında du‘a tenbîh olunub sadr-ı a‘zam Girid canibine lâzım âlât-ı imdâd ve ‘asker ve mühimmât tedârikine iştigal gösterdi derbeyân-ı serdâr-ı gâzi hacı Hüseyin Paşadan Ebû Sa‘id Efendiye bir mektûb gelüb mazmûnında vezir-i sâbık Ahmed Paşadan imdâda mal ve leşker irsâl ve zâhire ve donanma husûsunda mevâ‘id-i ‘arkubiyeyi müştemil mektûblar gelüb hiç birinin aslı çıkmayub ‘asker-i islâm cezire-i Giride aç ve dahi ‘uryan leyl ü nehâr küffâr-ı hâksârın ateş muharebesiyle suzân kalub kemâl-i zarûretle imdâda muhtâc oldukların deriğ tarafa küffârdan yenice lağımlar atılub kulelere zafer buldukların ve yine hendeke döndüklerini ve bi’l-âhire içerü yevm-i vaktinde küffârın imdâdı gelmeğle başlayub def‘atle cem‘an kırk beş pâre ( ) misâl sefine iki cenkci küffâr ve zâhire ve mühimmât ve âlât-ı harb gelüb Kandiye limanına vâsıl ve cümlesi kal‘a içine dâhil olub yine ‘asker-i islâm mütevekkilân ‘ale’llâh-i te‘âlâ vürûd-ı imdâd ümidiyle cenkden el çekmeyüb derûn-ı hendekde mukîm ve şeb-i rûz cenk ü kıttâl müdâvim olduklarını i‘lâm eylemiş deyû kelâm hatm olundı çünki bu kelâm sadr-ı a‘zam define dilerse cümle ümmet-i Muhammed din-i mübîn uğrına gerek leşker ve gerek mühimmât ve sefinelere hazr olub Girid sefine hazr olmağa başlandı bunlar hazr olmakda olsunlar derbeyân-ı derbeyân-ı cenk-i Tuzla der Girid çünki ‘asker-i islâm beyân-ı sâbıka üzere Kandiyeden el çekdiler küffâr donanması Sudaya elüb taşra beş bin kadar kâfir dökdiler Hanya muhafazasında olan Mustafa Paşa dahi mevcû[d] bulunan ‘asker ile Tuzlaya varub mukâtele ve muhârebe vâki‘ mukâtele ve muharebe vâki‘ oldukda ahşama iki sa‘at kalarak cenk eylediler andan ahşam olub ayrıldılar çünki sabah olub yine cenge başlandılar yine dört sa‘at kadar cenk idüb bi’l-âhire ‘avn-i hakla guzât gâlib olub ol cenkde iki yüz baş kesilüb serdâr-ı zafer şi‘âra feth haberi irsâl olundı izn-i canib-i Ramazan âhirinde Kandiye etrâfına baran ve berk nâzil olub ki nice küffâr-ı hâksâr helâk olundı ve bayramın hisarı gâyet ile düşvâr nice ( ) dere var iken deryâya varınca mümetted idi mâr misâl ( ) hisarı ihâta etmiş idi baran nüzûl itdikde meterisler dolub âlât-ı meteris ekseriyâ ol derede kaldı zarûrî dobları çeküb hıyâmında irâm itdiler ve Hanya kurbünde İsfâkiye nâm nâhiye ki küffâr zamanında dahi halkı muti‘ olmayub mekânları darb ve dağıstan olduğından ehl-i islâma bir mikdâr zahmet ve ‘alel virdiler ol demde on çorbacı ile Rumili kethüdâsı Kuduz ‘Ali Ağa İsfâkâ hisarına varub ol demde ‘asileri yine dağa firâr idüb ‘Ali Ağa ol tarafda bir mikdâr köyi yerlerini zabt idüb ve re‘ayâsı karin ve ‘avf ve ağmaz oldular lâkin hisarı yer ile yeksân eylediler ‘Ali Ağa geldiği vakte serdâr-ı ekrem hacı gâzi Hüseyin Paşa mezbûr ‘Ali Ağaya çok ikrâm eyledi ol tarafını feth ve zabt eylediği gâyet mesrûr oldı gâzilere çok bakşişler ihsân olunub bu kıssa dahi bunda tamâm olundı işbû kıssa yukaruki cüzden sehv oldığından izn-i canib-i zikr-i ahvâl-i muhasara ve vasf-ı Kandiye çün ‘asker-i islâm Kandiyeye vâsıl oldı meteris zamanı olmamağla kal‘a karşusuna konılub mühimmât-ı lâzıme görülmek içün karar itdiler küffâr-ı hâksâr ile müte‘addiden cenkler olunub sipâhiler ağası İznikî Bekirzâde ‘Ali Ağa şehid olub yerini Habib Ağaya virildi ve Kandiye hisarı bir metin kal‘a olub üç dört seneden beri küffâr tedârik görüb külli i‘timâd idecek mertebe-i istihkâm virdiler lağımlarından gayrı kundağa batmış müheyyâ sekiz yüz pâre kadar tobları on iki bin firenk cengâver soltat ve bunları ma‘âdâ yüz bin kadar yerli cengâver kâfiri var muhasarasına akl-ı mertebe kırk dâne balyemez tob lâzımdır valla on beş pâre tob ile bu kal‘a mübâşeret münâsib değildir izn-i canib-i zikr olunan toblar ve sâliye ( ) etmeğe cebeyi ve sâ’ir mühimmât gelmeyince meterise girilmez deyû a‘yân ve ‘asker müşâvere idüb vâki‘ ve bu hâli der-i devlete ‘arz ü mahzâr itdiler Rumili beğler beğisi Hasan Paşa sâbıkân ta‘yin olundığı semtinde baş ve buğ olub kal‘ayı taşradan muhasara eylemekle içerüden küffâr çıkmağa kâdir değil idi ve Hüseyin Paşa girü Resmoya rücû‘ eyledi Zi’l-ka‘adenin on beşinci güni pâdişâh tarafından mataracılar ile göndirilân hatt-ı hümâyûnki istimâlet ve tenbîh ve te’kidi mutazammın idi vâsıl oldı izn-i canib-i zikr olunan mevâcib ve zehâir kış içinde beylik gemileri ile gelmek mühimdir ve sekiz yüz lağımcı ve üç yüz tobcı ve Sakıza gelen Mısır kolı Giride vâsıl olmak lâzımdır deyû ‘arz olundı izn-i canib-i sene bin ellisinde mâh-ı Muharremin on yedinci gününde küffâr-ı hâksâr donanması Sakız tarafında Absara ( ) nâm cezire limanına altı yedi kıt‘a keşişî dâhil oldukda biemrillâh-i te‘âlâ bir kurı rüzgâr furtına zuhûr idüb on sekiz kıt‘a firigadası ve sekiz kalyonı batub içinde olan küffâr ekseri boğılmışdır deyû Sakıza muhafazasında olan Monla Efendi ve vâlisi olan Süleyman Paşa der-i devlete küffârın bu hasârâtı ahvali i‘lâm eylediler ve patrona kapudanı olan Armani kâfir dahi bahre gark oldı izn-i canib-i bu tarafda Girid ceziresinde Habib Ağa Kandiye hisârı yokladıktan sonra orduya serdâr-ı ekreme getürdi paşa dahi hemân ol gün yine yüz elli atlu gelüb yüzden ziyâde kâfirin kellesini ve yetmiş kadar esir alub der‘akab İstiya tarafına gönderüb ol tarafını muhasara eylesün Habib Ağa dahi paşa hazretlerinin emriyle ol tarafa revâne oldı izn-i canib-i nakli olunur ki Muharremin on tokuzuncı güni âsitâneden Haseki Ahmed Ağa gelüb Kandiyenin istihkâm ile mevsûf-ı ebniyye-i garbiyesin görmek murâd idicek yerleri temâşâh eyledi serdâr gâzi ile kal‘a hendekine dek varub ol yerleri gözden gezdirdi Kandiyenin burûc-ı baroları seyr idüb hayran kaldı şöyle bir kal‘adır ki yedi kıralda bir dahi nâzırı yokdur bunları yunka taşlar yüksek külli minâre benzer burûc baroları karşu karşuya olmuşdır nice toblar içine vâzı‘ dahi olunmışdır şöyle bir metin kal‘adırki dil ile vasf kâbil değildir ve bu gelen Haseki Ahmed Ağa evvelinden gâzi Hüseyin Paşanın hazinedârı idi aslında dahi köle cinsi idi kâfirden firâr idüb ve birkaç hizmetkârı dahi zdırub ehl-i islâma getürmüşdi izn-i canib-i Muharremin yigirmi dördünde küffâr tekrâr ‘akd-i mesâff idüb beş binden ziyâde süvâri ve piyâde taşra çıkdıklarından köpri başında hazr olan dilâverân bir uğurdan hücûm ve dilirâne cenk itdiler bu tarafdan Bıyıklı Mustafa Paşa yüz mikdârı piyâde ve süvâr ile yetişüb on sa‘at içinde kâfirlerin cem‘iyetini bozub girüye döndiler köpride bihâd kâfirin atı balçığa yatub guzât-ı müslimîn irişüb kesdiler andan biri sağ kurtulmadı çoğı katli olundı ehl-i islâm birkaç dâne şehid olundı izn-i canib-i ameden-i elçi-i ceneral mukaddemâ Korfus sahrasında Leftere nâm karye kurbünde ceneral oğlu on bir kapudân ile esir olmuş idi bu def‘a papası serdârı gâziye elçi gönderüb ‘arz-ı istikâmet ve dürlü beşkeşler irsâl idüb ve itdüğü cenk ve harblerde ve mecbûr idüğüne makdûret idüb gâzi Hüseyin Paşadan özür dileyüb oğlunun halâsını ricâ ve gûne gûne ‘ubûdiyyet ve temellükler ile niyâz ve ve temennâ gösterüb elçi paşanın ayağı bûs eyledi ancak paşa-yı müşârü’n-ileyh elçinin cevâbını kabûl etmeyüb hediyesiyle girüye gönderdi ve dahi küffâra ‘ibret içün Rum ili Anatolı ‘askeri ve sipâhi ve yeniçeri saf saf alaylar kurub elçiye gösterdi ve gördüğün söylemek içerü şehreye gönderildi izn-i canib-i Saferin altıncı güni tekrar cenk olub nice kâfirleri katli olunduktan sonra ol gün Üsküdar alaybeğisi Süleyman Beğ ve hüddâm serdârı ile küçük burca hücûm eylediler ol yürüşte alaybeğisi ve gözci ‘Ali Ağa ki her birisi bir bahâdır-ı hemtâdır şehid oldılar küffârdan dahi vâfir kâfirler katli olundı Saferin on üçüncü güni divân olub ve a‘yân ve ‘asker huzûr-ı serdâra gelüb meşveret olundı ve donanma-yı hümâyûn gelmeğe bir mikdâr sabır ve te’essür eylediler izn-i canib-i istilâ-yı küffâr be hisar-ı Meranible ( ) deniz tarafında olmağla deli Selim Beğ ol tarafda nasb idüb bi‘avnillâh-i te‘âlâ ol hisarı zabt idüb ve nice kâfirleri katli eyledi ve feth olan Meranible hisarı muhafazasına bir mikdâr yeniçeri ve tobcı ve cebehaneyle Yavaşcı ‘Ali Ağa ile ol hisara karar kılındı bir gece ‘ale’l-gafle birkaç çekdirme ile binden mütecâviz kâfir varub guzât hücûm idüb bir gün bir gece tobla ve tüfenk ile ‘azîm cenk eylediler ve muharebenin içinde olan gâziler orduya imdâd içün haber gönderüb makâm-ı serdâra geldikde haber virdikde serdâr-ı ekrem dahi kethüdâsı Selim beğ deli gâziyi ta‘yin ve ( ) mutasarrıfı Toğancı Hüseyin Paşayı ve Kuduz ‘Ali Ağayı yemîn ve yesâr alay beğler ile imdâda göndirüb mezbûrlar otuz bir sa‘at yolı on iki sa‘at içinde irişdiler ve hisâr kurbüne gâziler olduğı yerde geldiler çünki cenk-i gâziler gelen gâzileri görünce can bedenlerine yeniden can gelmiş kadar haz idüb zirâ kâfirin cem‘ ol tarafda gelmişdi ehl-i islâm gâyet zebûn olmuşdı zirâ üç gün üç gece cenk idüb nice çorbacılar ve ‘asker şehid olmuşdı ve mezbûr hisarı kâfire virecek halde durmuşlar ol demde Yavaşcı ‘Ali Ağa taşra çıkmış küffâr imdâdına varan ‘askere koşu çıkub cenk eylediler deryâdan altı pâre çekdirme ve üç dâne fırkatun yanaşub tob ve tüfenk sabahdan ahşama dek çalışub cenk itdiler müfit olmadı döndiler gitdiler işbû mu‘arekede birkaç Arnavud keferesi İslâma geldi izn-i canib-i Saferin yigirmi üçünci güni girü ‘azîm cenk olub ertesi gün ayrılub iki tarafdan irâm olundı izn-i canib-i bu tarafda Hanya muhafazasına me’mûr olan Murâd Ağa ‘azl olub kethüdâlık ile Kara Çavuş yerine Giride geçen Hamza Ağaya yerine tevcîh olunub kethüdâlık Muslihiddin damadı Bosnevi Mahmûd Ağaya virilmiş idi Murâd Ağa serdâr-ı zaferşi‘âra gelüb muhasara ahvâlin meşveret eyledi ve evvel baharda mübâşeret ve ma‘kûl görilüb Murâd Ağa âsitâne-i sa‘adete gitmeğe icâzet virildi ve Haseki Murâd Ağa dahi ma‘ân revâne oldı ve Rebîyü’l-evvel ibtidâsından makarr-ı hıyam olan menzilden birâz mesâfe darü’l-karar eyledi derbeyân-ı tedbîr-i muhasaraya nice şürû‘ itdiler zikri ve beyân olunur muhasara-yı Kandiye sâbıkân ‘asker-i islâm Giridde Kandiye hisarı hâricinde kışlayub kara tarafını bi’l-külliye zabt ü rabta ve kabza ü teshir ve tasarrufa almışlardı ve mukaddemâ nakl olan altı tobdan gayrı ver kuvveti pazuya getürüb sa‘ab ve dağıstan olan Zamasya ( ) yokuşı didikleri dağdan on pâre balyemez tob dahi aşırub orduya getürdiler ve kal‘agîrlik mühimmâtı mümkün mertebe âmâde kılınub meterise girmeğe donanma-yı mezkûrı gelmeğe durdılar ki mevâcib zâhire ve lağımcı ve lağımcı ve tobcu gelüb imdâd eyleye bu esnâda kal‘adan diller ahz idüb söyletdikde donanmamız boğazda girüb Türkün donanmasını taşra çıkarmayacakdır deyû haber virmeğle ‘asker-i islâm müte’ellim lub yas makâmında iken Rebîyü’l-evvelin nısfında kal‘adan birkaç dil alınub haber virdiler ki donanma menhûsları Sakızın kurbünde furtınaya rast gelüb on altı çekdirme ve iki mauna ve sekiz fırkatun gark ve içinde olan küffâr helâk oldı birkaç günden sonra Sakız dizdârından dahi işbû ahvâlin haberini bir mektûba yazub serdârı ekrem gâzi Hüseyin Paşaya bildirdi ve bizim donanmamız birkaç günde Giride gelmekde olduğından haberi irsâl eyledi bu tarafdan guzât-ı müslimîn işbû mektûb haberleri işidüb gâyet mesrûr olub ve donanmamız bugün yarın gelir diyüb meterise girilüb ümidinde oldılar zirâ Rebîyü’l-evvelinde bir iki hatt-ı hümâyûn ile kapucılar varub vakti ile donanma çıkarmağa va‘ad buyrulmuşdı ve Giride lâzım olan mühimmât ve iki alay beği ile ocakdan Hüseyin Ağa gönderilüb geçen sene Rumili [u]lufeleri ve cebehaneleri ve zâhireleri gelmeyüb Anatolı ‘askerinin Çeşmede gemileri yatmağa ve kul ta’ifesinin üç aylık ‘ulu[fe]leri ve zâhireleri virilmeyüb ‘asker meterise girmek bu zikr olan mühimmâtın vusûlüne mevkûfdur deyû ‘arz olunmışdı ve yeniçeri kethüdâsı Kara Mustafa da Giridden gelüb ol dahi bu ahvâli bildirmişlerdi lâkin bu sâlde dahi mühimmât ve levâzımın vusûlü ve maslâhâtın husûli müyesser mümkün olmadı ancak ‘Ali Ağa hacı gâzi Hüseyin Paşa gemisi ile İnabolıya vardıkda Ahmed Paşa anda gelmişdi bulunub kolun bir kast mevâcibi virilmek ve bir aylık çukası ile girüb Girid ceziresine irsâl idüb ulaşdırdı zâhire kısmından nesne nakli mümkün olmayub çünki küffâr İslâmbuldan donanma gelmeyince meterise girmezler deyû haber aldıkda harekete gelüb günden güne hendekden taşra tabur tabyalar dahi yabmağa sa‘y ü gûşişler idüb yabdırdılar bir iki def‘a cenkler idüb nice başlar ve diller alınub galebe müyesser oldı ve müşâvere olunub Kandiye hisarı şarkisinde ve mukâbilinde Latarata ( ) nâm mahalde kal‘aya karşusunda bir depe üzerine birkaç pâre tob kurılub donanma gelince kal‘ayı ve limanı döğmek ma‘kûl görülmeğle Rebîyü’l-âhirin güni iki kıt‘a balyemez tob ve altı kalyonla ile mahâll-i mezbûrı ve limanı ve kıllâları ve şehrin içerüsi döğülmekle mübâşeret olundı ve küffâr-ı hâksâr bundan sonra kapulardan çıkmaz oldı lâkin var kuvvetin pazuya getürüb yedi sekiz kadar tobı döndürüb ehl-i islâm anibine atılmağla cenge ikdâm gösterdi ‘asker-i islâm küffârın tob ve tüfengine ve umbarasına bakmayub tobları kurdılar ve çadırlar dahi mukaddeme kurılan mahalden kaldırılub kal‘anın tob altında cevânib-i erba‘asını ihâtâ eylediler lâkin zâhire kısmı aslâ bulunmaz oldı ve libas makûlesinden ‘askerde bir nesne kalmadı ve ba‘zılar nebatât ve a‘şâb köki devşirüb yerlerdi ve küffârdan diller alınub keyfiyet-i tedbirleri su‘âl olundukda henüz bilenlerdiler ki Venedik donanması boğazda varub kapatmışlardır bir kayık geçmek ihtimâli yokdur bütün cezirede olan Türk yol yakında me’yûs olub güçsüzler deyû şâyi‘ olduğun haber virdiler bundan ma‘âdâ her gün deryâdan küffâra gelen imdâdı ‘asker görüb za‘if-i kalb hâsıl etmişler idi serdâr gâzi Resmodan tekrar üç tob dahi getürüb ‘askere istimâlet virdi ve nice mevâ‘id-i ‘arkubiye ile bunların ‘arkına gidüb donanma geldiği takdirde meterise girmeğe cümlesini kâ’il eyledi ve geldiği takdirce hazır gerek deyüb toblar kuracak münâsib yer görüb Rumili ve Anatolı ‘askerine birer koldan yer ta‘yin idüb sıçan yolları kazdırub birer tâbi‘ye vaz‘ olundı izn-i canib-i hücûm-ı küffâr bir hisâr-ı Selviyeye bundan akdem feth ve teshîr olunan hisar-ı Selviki Milopotamu nâhiyesine tabî‘ dimekle meşhûrdır alınub içine ‘asker konulmuş idi kâhbe Kandiye küffârı desti dırâzlık iderdi baş çekdirmesi beş yüz kâfir ile gelüb sardıkda muhafızları Resmoda ve etrâfda bulunub hemân içinde olan on yedi sipâhi kalmışdı on birin şehid idüb bulduklarını alub firâr etmişler idi bu esnâda girü hücûm etmekle Silifke sancağı beği Küçük Mustafa Paşa Mısır ‘askeri ile Rebîyü’l-âhirin evvelinde imdâda gönderdi küffârın Malta gemileri ile ‘ale’l-gafl çıkub nısfü’l-leylde havan tobları ile hisarı muhasara etmişler idi paşa dahi irişüb hisara meşgûl olub tob ve tüfenk ile ref‘-i a‘dayı ahenk eyledi ertesi gün sabah vaktinde hisardan çıkub beş yüz adam ile küffâr üzerine hücûm idecek mukâvemete kâdir olmayub küffârın gemilerine firâr eylediler ve deryâ kenârına durub tekrâr cenge durub tarafından kıttal-i ‘azîm oldı serdâr gâziler Kürd Mehmed Ağa ol mahalde imdâda irişüb cünd-i müslimîn kuvvet bulub Malta kapudanına İsma‘il alaybeğisi ‘Ali Ağa bir kurşun urub can ( ) cehenneme teslim eyledi anı görüb küffâr bozılub perişân oldılar ekiz baş ve beş dil alınub bir mikdâr mecrûh olub ve gemilerine girüb kaçdılar izn-i canib-i Rebîyü’lâhirin on birinci güni fermân-ı serdâr-ı kâmkâr ile Küçük Hasan Paşa Rumili ‘askeri ile meterise girüb serdâr dahi bi’z-zât pişgâh-ı kal‘ada ittiba‘ı ile girüb Anatolı ‘askeriyle Bıyıklı Mustafa Paşanın sağına serdârlığı ile meterise kondı ve Mahmûd Paşa ak tabya muhasarasına ta‘yin olunub üç koldan tobları hisara havâle eylediler yevmen fe yevmen meterisler yürüyüb hendek kenârına yakın müstahkem tabyalar var idi ki yemîn yesâr serdâra düşmüş idi bunlardan ziyâde ak tabyadırki hisar manendi Mahmûd Paşa ile ‘azabların beği Mahmûd Beğ sürüb hendeke irişdiler lâkin bunları geçüb hisara varmak hayli ‘asir idi izn-i canib-i ez hurûc-ı küffâr-ı hisar ve inhizâm ve firâr eylediğini beyân iderler Rebîyü’l-âhirin yigirmi altıncı güni ve gecenin yarusunda küffâr-ı hâksâr üç bin kadar piyâde ve tüfenk-endâz idüb ve sekiz yüz atlu Anatolı koluna çıkub tabyada karaollar gördükde serdâr-ı ekreme haber virdiler fi’l-hâl paşa-yı kâmkâr tevâbi‘ ile ve yeniçeri ve kethüdâsı Selim gâziyle seğirdüb rdınca paşalar irişüb leşker-i küffâr-ı nâbekâr tamâm taşra çıkub içerüde olanların birkaç bin dahi barolar üzerinde durub sacma toblar hazr ve müheyyâ eylediler bes küffâr yürüş idüb serdâr olduğı tabya üzerine gelüb gece karanlukda iki sa‘at kadar ‘azîm cenk olub sabah vaktinde mabeyni fark olacak kadar zaman-ı ‘asker-i islâm ittifakla bir yerden hücûm idicek küffâr-ı hâksâr dönüb firâr eylediler iki ‘asker hendek içine düşüb ve eyledikleri tabyaların içine girüb anda dahi firâr idemeyüb birkaç burûc-ı barodan tob ve tüfenk atılmayub ancak cenk etmeden ve nesneye kâdir ve dermânları olmayub küffâr-ı hâksâr naçâr olub hendeke dökilüb guzât-ı müslimîn hendeke varınca bir iki yüz kâfirin kılıcdan geçirüb kellelerin aldılar mahâll-i mu‘arekede hendekli yer olmağla atlu küffâr dahi firâr itdiklerinde kimisi tökezlenüb atın zabt idemeyüb kendi düşüb ve kimini yetişüb tutdılar iki yüzden mütecâviz atları alınub zinde sahibleri ile getürdiler ve hendeke başlarında vâki‘ tabyalara konılan tobları çevilinüb tabyada olan bayrakları ve âlâtları bi’lkülliye ahz olundı bunlardan kaçub içerüye düşen küffârın ekseri mecrûh olub hikmet ehli bu makûle ve bu cenk-i âzimden iki adam mecrûh oldı izn-i canib-i zikr-i ahvâl-i meteris ve muhasara bu def‘adan sonra hisar-ı muhkem muhasara olunub liman mukâbelesinde Lazarate ( ) didikleri mahalde konılan toblar gelen küffâr gemilerini menc‘ idüb liman ağzından girmeğe kâdir olmadıkları ecilden limanın öte canibi divârını delüb yevmen fe yevmen kalyonlar ile kendülere gelen imdâd-ı zâhireyi içerüye alurlardı ol ecilde küffâr giddikce kuvvetlenüb sıçan yolları ve tob meterisleri mukâbelesinde hendek evvelinde birkaç tabyalar ve meterisler kazmağa başlayub harekete olmağla paşalar ve ağalar ve a‘yân asker müşâvere idüb donanma yakında gelir ümidi ile meterise girilmek münâsibdir deyû ittifâk olunmağla Cemâziye’l-evvelinin yigirmi günü Rumili beğler beğisi Küçük Hasan Paşa ‘askeriyle ve yeniçeri ‘askerin nısfı ile bir koldan ve berüden dahi arpalık-ı Karahisar sancağına mutasarrıf olan meşhûr zaman-ı dilâverân Bıyıklı Mustafa Paşa ve Niğdeli mutasarrıf olan Torbalı Mehmed Paşa ve yeniçeri kethüdâsı Rıf‘at Beğ ve kethüdâ ve yeniçeri nısfı ile bir koldan tâyin olunub ve bundan mukaddem deli gâzi Hüseyin Paşanın deli gâzi Selim Beğ ve Anatolı ‘askeriyle liman mukâbelesinde vâzı‘ olunan kalanborna toblar dahi ol mahalden kalkub kal‘anın burûc ve baroları havâlesinde vâzı‘ olunub mahâll-i mezbûra dahi bervech-i arpalık Kankırı sancağına mutasarrıf Toğancı Hasan Paşa ile sâbıkân Edirne valisi Çerkes ‘Osman Paşa birkaç sancak ve bir mikdâr ‘asker ile ta‘yin olunub serdâr gâzi Hacı Hüseyin Paşa ile sâbıkân Edirne valisi Çerkes ‘Osman Paşa birkaç sancak ve bir mikdâr ‘asker ile ta‘yin olunub serdâr gâzi Hacı Hüseyin Paşa dahi tevâbi‘iyle Rumili ve Anatolı ‘askeri arasında meterise girüb çadırlarında ancak yeniçeri kaldı ve altı balyemez tob Rumiline ve altı tob Anatolı koluna virilüb kal‘a muhkem döğülmekle başladı lâkin kal‘anın etrafında hendekden taşra küffâr tabyalar idüb her birünün önüni hendek ve altını ikişer üçer lağım eylediler ki ‘asker-i islâm yürüdükde lağım atub kal‘aya geçmeyeler beş tabya aramağa lağımcılar tedârikine muhtâc olub kal‘ayı ve tabyaları meterisler ile tasavvur itdirüb sûretini der-i devlete irsâl ve vâki‘ olan hâzine ve cebehane ve zâhire ve sâ’ir mühimmât defterin virdikde donanma ile gelür deyû ‘askere kuvvet-i kalb hâsılolub der‘akab Kozbeğisi dahi ol haberle varmağın ‘asker var kuvvetin pazûya getürüb ikdâm-ı tâm ile gün begün meterise sürüb hendeke içine karar eylediler izn-i canib-i hurûc-ı küffâr ve kâr zâr tabya-ı mezkûrda Cemâziye’l-evvelin ikisinde küffâr ve piyâde ve süvâr sabah vaktinde Rumili koluna çıkub cenge ağâz eyledikde serdâr-ı kâmkâr yetişüb iki sa‘at kadar ‘azîm cenk olub ehl-i islâm hücûm ve ikdâm idüb küffârın yüzin döndürdiler firâr idüb tabyalara varınca guzât-ı müslimîn arkalarından ayrılmayub şöyle kırdılar ki her bir gâzi üç dört kâfirleri helâk eyledi işbû cenkde üç gâziye ecel irişüb şehâdet şerbeti nûş eyledi rahmetullâh-ı ‘aleyh ve esnâ-yı cenkde gâzi hacı Hüseyin Paşa nice kâfirlerin canlarını derecât-ı cehenneme irsâl eyledikde bahâdırın çenesine iki kurşun isâbet idüb biri bir tarafdan girüb canib-i âherden çıkub gitdi ve birisi dahi vücudın içinde kaldı lâkin paşa-yı ‘asker-i islâma gayri korku gelmesün deyû bir destmâl ile çenesin sarub cenk ber taraf olunca guzât-ı müslimîne gayret idüb girü meterisleri girüb gâzilere istimâlet virüb gezerdi ba‘dehû dönüb kendü meterisine gelüb yarasına merhem ve ‘ilâç tedbirin itdi izn-i canib-i zikr-i lağımhâ tabya meterisler sürilüb hendeke yakın oldukda Anatolı kolu tabyaya yakın vardıkda bir canibinden dahi lağım yürütmeğe gayret olunub serdâr-ı ekremin şatırbaşı Mehmed Beğ ‘Acem ferzendi olub çok geşt ü güzâr olub ve memâlik-i ‘Acemde nice nice dilâverlik cenklere rast gelüb ve dahi lağımcılık san‘atı tahassül idüb ol vaktde ziyâde mâhir ve kâmil üstâd olmağla yanına adamlar koşulub meterisler önünde tabyaya lağımlar eşildüb kuşluk vaktinde küffâr üzerine atub içinde bulunan küffâr helâk oldılar ol sa‘at yeniçeri ‘askeri seğirdüb lağım atılan tabyanın içine girüb meteris almışlardı ol gün canib-i küffârdan mezbûr tabya önünde meterise doğrı bir lağım atılub ertesi gün Rumili kolundan dahi iki lağım ve Anatolı tarafından bir lağım atılub Cemâziye’lâhirin yedinci gününe değin Rumili kolundan yedi lağım ve Anatolı koluna bir lağım atdı lâkin bi fazlullâh-ı te‘âlâ hiç biri ‘asker-i islâma zarar itmedi nakli ve hikâyet iderler bin elli sekiz Recebinde cülûs-ı hümâyûn in‘âmı gelüb İnabolıdan Hanyaya cümlesini getürdükde guzât-ı müslimîne tevzine varınca taksîm olundı serdâr-ı ekrem gâzi Hüseyin Paşa Resmo hâricinde su kenârında bir câmi‘ ve bir zâviye binâ idüb letâfetinden bezli bedel oldı ve nice kendü ‘âleminden mülkhâneler ve dükkânlar ve bînihâye tarlalar vakıf idüb sâhibü’l-hayrât sâhîbü’l-mülk oldı ol esnâda bir bölük sipâhilerin Habib Ağaya koşub İstiya kal‘ası fethine gönderdi ve Silâhdâr Ağası olan Yavaşça ‘Ali Ağayı kara tarafında muhafazasına ta‘yin itdiler bu tarafdan Hüseyin Paşa Resmodan Şevvâlin beşinde kalkub hisara nâzır seybe üzerine nüzûl idüb mâl-a-mâl dergâh-ı asker zafer penâh ile ol makâma gelüb karar eyledi bakıyye-i ‘asker mevsim-i rebi‘inde ordu-yı hümâyûn hizmetine yetişmek şartla evtân-ı me’lûfelerine gitmeğe ruhsat virildi ol kış anda ‘ayş ü ‘işret itdiler lâkin hengâm-ı şitâ da kaht ü gâlâ-yı müşetted olub cezireye mahsûs üç kaya ( ) didikleri üç vukıyye Osmanî dakik üç gurûşa bey‘ olundı mukaddemâ İnabolıdan Hanyaya nakli ve zâhire getürmişlerdi karadan dahi Kandiye muhafazasında bulunan guzât-ı müslimîne kâmkârın bargâhına gelüb müşâvereden sonra atına binüb menziline gider iken kal‘adan bir tob gelüb paşa-yı müşâr müşârü’n-ileyh ayakların parmakların makas gibü kesüb hâlini tabah eyledi havâs ve hizmetkârlar çadırına getürüb üç gece gâyet zahmetler çeküb nâbî takati kesildi ve havalar bulutlu olmağla mu‘alece mukayyed olmayub bi’l-âhire merhûm oldı rahmetullâh-ı te‘âlâ bu tarafdan Rumili eyâleti Bıyıklı Mustafa Paşaya tevcîh olundı bu esnâda içerüden birkaç yüz nefer Hırvat ve soltat küffârın çıkub serdâra geldiler ve şeref-i islâm ile ekser müşerref oldılar paşa dahi mezbûrlara bîhad in‘âm ve ihsân idüb yüz nefere bir kapudân başbuğ ta‘yin olundı Torbalı Mehmed Paşa bunların üzerine ta‘yin olunub ve hizmetlerine ve lâzımlarına me’mûr olub her birinin isti‘dâdın göre[u]lûfe ve tımar virildi her bâr hisara varub küffâr ile canı gönülden cenk iderlerdi mezbûr Mehmed Paşa küffâr tabyasına mukâbil bir tabya binâ itdirüb esnâ-yı cenkde mecrûh olub ve şehâdet şerbetini nûş idüb şehid oldı rahmetullâh-ı ‘aleyh rahmeten izn-i canib-i vekâyi‘-i Girid sene bin elli altısında ‘asker-i islâm eğerçi meterisden çıkmışlar idi lâkin yine Kandiye havâlisine tabyalardan ve cenk ü kıttâlden leyl ü nehâr hâli olmazlardı âhirü’l-emr gurre-i Muharremde üffârın bir gemisi gelüb kal‘anın öte canibine yanaşdı ahşam oldukda tüfenkler atılub ‘azîm şenlikler itdiler ve sabaha dek nâkıs tabller çalındı adamlar ta‘yin olundı ve bir yarar dil ahz olundukda mezbûr gemi Venedikden gelüb müjde haber getürdiki mukaddemâ Efranca ve İspanya mabeyn idi hâlâ barışub musâlâha itdiler ve anlardan ziyâdesiyle imdâd alınub mu‘accelen gönderilmek üzeredir ve bu şenlikler onunçündür deyû haberi virdi câsus dahi gönderilmişdi ol dahi bu haberi getürdi izn-i canib-i Muharremin beşinci güni Rumili ve Anatolı beğleri ve zu‘âmâ ve erbâb ve tımar ağaları serdâra gelüb üç senedir ki bu cezirede mahbûs gibi kaldık bize imdâd yok küffârın imdâdı günbegün gelür bize senin gibi adam gelmez eğer bu def‘a küffârın imdâdlar gelürse hâl mükedder olur deyû serdâra çok şikâyetler eylediler paşa dahi bunlara istimâlet virüb ahvâli tafsilan ‘arz olunmuşdır yine pâdişâhımıza ‘arz-ı hâl idelim deyû def‘-i meclis eyledi iki eyâlet kolundan üçer adam ocakdan dahi iki adam gönderilüb ağızdan dahi bu mefhûmı sipariş itdiler ki bize imdâd gelmediğinden gayri bin üç yüzden mütecâviz yeniçeri kaldırdılar firâr idenin dahi nihâyeti yokdur murâdınız eğer din-i devlete hizmet ve ‘arz-ı saltanatı sıyânet ise cümle ‘asker gelüb ittifâkıyla sa’y olunmaz ise iş görülmez cüz‘î imdâd ile Kandiye gibi şehr-i kal’a alınmaz bunda olan gâzi süleymânların durmağa takatleri gayri cenge etmede kalmadı bir tarafından cenk-i düşmanla ve bir tarafdan açlık deyû ‘arz eylediler yeniçeri ve sipâh ta’ifesi ‘atiyye-i sultânî gelüb cebeci ve tobcu ve ‘arabacıya gelmeyüb hemân Rumili beğlerbeğisi Küçük Hasan Paşanın mâlinden virildi ve girüde olan ‘askerin defteri taleb olunmağla ağaları ma‘rifetle tahrîr ve irsâl olundı izn-i canib-i Muharremin evvelinde Kandiye altında cenk esnâsında sekbanbaşı şehid oldı rahmetullâh-ı ‘aleyh Muharremin sekizinde Venedikden sulhnâme ile bir adamı gelüb kelâmında mal olmamağla men‘ olundı izn-i canib-i Rebîyü’l-âhirinin Giridden serdâr deli gâzi Hüseyin Paşanın ‘arz ve mektûbları gelüb Kandiyenin tafsili ahvâlini ve anda olan guzâtın zarûretinde müzâyeka ve melâleti i‘lâm itdiği cümlenin ma‘lûmı oldı ve kapudân paşa dahi yüz kıt‘a sefine tedârik etmek üzere kavl etmişlerdi vezir-i a‘zam hâlâ seksandan gayri dutamadım didikde kapudân paşanın yüzden eksik sefine ile deryâya çıkmam gemi gönderirseniz Allah mübârek etsün deyü niza‘ olunmuş idi Rebîyü’l-evvelin yigirmisinde müfti ve kuzât ‘asker kapusuna meşveret içün da‘vet olunmuşlar imiş ve ol gece yeniçeriler silâhlarıyla ortalarında yatmak tenbîh olundı ve vükelâ-yı devlet mabeyninde mahfî münâfesât ve nifâka mebni hareket ve fetret ‘alâimi eksik değil idi izn-i canib-i habsı balyoz-ı Venedik bin elli tokuz Rebîyü’l-âhirin on altısında Venedik balyozı Rumili hisarına gönderilan habs olundı müverrihi mübeyyin tafsili idüb dirki firenkden müsliman bir nev mühendis kapudân ba‘zı ta’amlı sebiyle mütereddid idi dedikleri Venedik kralı tarafından Ananaya ( ) geldüğini hasb idüb hafiyeten vekilü’ssaltanata canibine i‘lâm itdikde ‘ale’l-gafl çavuşlar gönderilüb balyozının baştahtaları ma‘fihâ mühürleyüb tercümânlar tercüme itdirilüb ma‘lûm-ı vezir oldukdan sonra müfti efendiye gönderilüb balyoza şöyle yazmışki benim dostum bu ana dek güzel tedbir idüb donanma-yı islâmın havfına güzel ba‘is olmuşsunuz deyû bu hizmetin mevki‘i bulmuşdır biz dahi bu ana dek yetmiş pâre sefine-i harbiyye hazr idüb ve iki bölük idüb bir bölük Cezâirlünün güzergâhına ve bir bölük Tunus ve Mağrib gemilerin mahâll-i yerlerine irsâl idüb anların yolların bağlamak sarf ve himmet itmişsüz hâlâ birkaç gemi hazırladık ve bir kaçını dahi tedârike meşgulüz imdi gerekdir ki sen dahi anda tekayyüd idüb sultanlar yâhûd musâhiblerine yâhûd sergârde olan metin adamlarına bildirüb anlardan ne cevâb virecekler bizlere bildiresin deyû kalan gemiler bir mikdâr girüye durub ve mikdârını hazr idüb İslâmbuldan boğazlarda gönderdiler zirâ kış ile ol tarafda odurmak sefineler zebûn ve zarar görmek muhâldir bu tarafdan şeyhü’l-islâm balyoza böyle haberler virdikde itdi devletlü efendim bendeniz dahi devletimiz yazub bizlere ne cevâb gelürse bizler dahi bu kıyâs iş görerüz ancak vücûda gelen rüşvet ve maslâhat oldur ki bu zamana değin her ne kadar hazine gerek ‘askere ve gerek sefinelere ve gayri levâzıma olan bu cevâbın vusûli buldukda cümlesini makbûlümüzdir Mustafa Efendi bu cevâbı işitdikde göreyim seni dostum dimişdir ve bundan mukaddem Cezâ’ir ve Tunus ve Magrib taraflarına rsâl olan sefineler ve Cezâ’ir dayılarına haber irsâl olunub bir mikdâr sabr olsun balyozun cevabı şöyle karar virildi eğerki cevâblar sahih olmazsa sizler dahi hazr olun gerek karada ve gerek bahrda adam ve sefine rast gelürseniz cümlesini zabt ve ahz idesiz pâdişâh-ı ‘âlem penâh hazretlerinin emr-i şerifinin irâdesiyle deyû bir dahi te’sîr etmek lâzımdır deyû mektûblar irsâl olundı ve mersûm Venedikin balyozı habs virilüb ve her nesi varsa miriye kabz ve zabt olundı ve tercümânları dahi boğılub deryâya atıldı izn-i canib-i gâzili kapudân ve Yanık Ahmed Paşa bâdonanma-yı hümâyûn der Akdeniz Venedik kâfirinin bu hilesi çünki ma‘lûm oldı seri‘an donanmanın ihrâcına ihtimâm olunub müceddeden donanma içün bostancıbaşı ‘acemi oğlanından üç bin nefer kapuya çıkarılub sefinelere vâzı‘ olunub Rebîyü’l-âhirin on beşinde filandıra asıldıkim nevrûzdan kırk gün geçmişdi ve divanda leşkere ‘ulûfeleri verilüb kapudân paşaya hil‘ât giydirilüb Rebîyü’l-âhirin on sekizinci ve Nisanın yigirmi birinci yevm-i sebt altı kıt‘a mauna ve altmış beş kıt‘a firigada cümlesi yetmiş bir kıt‘a harbîye-i sefine ile kapudân paşa tersâne-i ‘âmireden kalkub mû‘tad üzere şenlik iderek Saray burnuna yanaşub Yalı köşkünde huzûr-ı hümâyûnda kürk giyüb ol gün yedi kule önünde lenger-endâz olub çünki sabah olub zağarcıbaşı donanma ağası olub kapudân paşa cümle memâlik-i emlâk ahz ü i‘tâ olan ‘akâretin vakıf idüb cümle hazr olan gerek donanma kapudânlarına huzûrlarına ve gerek me’mûr olan beyt ağalarına büyüğe çocuğa varınca vasiyyet idüb ve kelâmatlarıyla câri olub ki ey ey ümerâ-yı donanma ben fakir bu din-i mübîn uğrına can virmeğe Giride ‘azîmet itmişim ve kâfire ve din düşmana karşu giderim mevtden havf iden yerine adam göndersün canını pek seven sağlığın isteyen bana refik ve beraberce gelmesün zirâ bundan kaldıkdan sonra hiçbir dahi taşra çıkamam şöyleki sulanmağa bile bir yerde yanaşmam herkes peksimatlar ve levâzımları istediği kadar kumanya duhan ve enfiyesini ziyâde eylesün böyle tenbîh sizlere olsun istemeyenler dahi böyle cevâb viresin deyû sözleri hatm-i kelâm eyledi çünki hazr olan guzât-ı müslimîn bizler dahi dürre-i gönlünden bu din düşmanı ile cenkler idüb din-i mübîn uğruna can baş fedâ etmek canı gönlünden murâdılar vardır hakk-ı sübhân ve te‘âlâ ‘avn-i ‘inayetle bizler nusret ve kuvvet viresün paşa-yı müşâr ehl-i islâmdan bu kelâmları işidüb hak te‘âlâ sizlere nusret ve kuvvet vire deyû el kaldırub cümlesine du‘âlar eyledi ol vakte herkes ana göre tedârikler görüb Yedikule önünden pazarertesi güni kalkub Maramara limanına dâhil oldı ol gün rûz-ı hızırdır Maramara limanı içinde üç dört gün mürûr idüb andan yine kalkub Gelibolıya vardı meğer Venedikin kalyonları ki iki seneye var idiki boğazda durmuşlar ve za‘af-ı hâl ve kılet-i hâl olmuşlardır ancak düşmen düşmanın hâlini bilmemek olduğından geçüb mahâl-i Kertebâ ( ) yerlerine gitdiler izn-i canib-i binâ-yı ‘aliyeden Bosna eyâletinden münhasılân âsitâneye gelen Derviş Paşaya bu esnâda Silistre eyâleti virüb donanma-yı hümâyûnı boğazdan geçürmek içün kara canibine ta‘yin olunmuşdı ol vaktinde paşa-yı müşârü’n-ileyh varub hisardan Kerteba yerine dört tob çıkarub küffâr kalyonlarına güllere atdıkda tedbiri muvâfık takdir düşüb küffâr tob altından kalkub Anatolı yakasına vardılar Giz ( ) limanından öte eski İslâmbul nâm sâhilinde gidüb dimür bırakdılar donanma-yı hümâyûn dahi İslâmbuldan çıkdıklarının beşinci güni mâh-ı mezbûrın yigirmi dördi kapudân paşa patrona cümle donanmanın önüne düşüb Rumili tarafından kıyı sura çekilüb boğazdan taşra çıkdılar donanma gemilerine tob atmamak tenbîh idüb fakat kendü patronasından bir tob atdı firigadalardan yalnız safla yedeği çekdirmesi olmadığından zâyi‘ yere düşüb oturdı bâkisi cümle sâlimen çıkub küffâra hücûm gösterdiler küffâr bu hücûmdan sersem olub kânnehu donanmanın çıktığından henâ[zi]r bid‘ad idüb mahzâ tehvîl kasdıyla ağaz-ı mağlât itdiler ve donanmaya karşu yigirmi otuz pâre tob atub andan baltalar ile –silinmiş-âlâtı kesüb muvâfık poyraz ile olmağla kalkub sağ tarafına Kızıl hisar semtine çekilüb firâr üzere oldılar kapudân paşa dahi küffârın bir mikdârı gemileri ardılarına yollayub girüdeki birkaç firigadaları ve kalyonları bitiştirüb cenk başladılar hayli tob ve tüfenk ‘azîm cengi oldukdan sonra bihamdülillâh-i te‘âlâ muvafakât-ı rüzgâr ile eyyâm olub ehl-i islâm gâlib olub tob ile küffârın gemilerin ba‘zı direğini ve ba‘zı kıçını ve ba‘zı bütün bütün batub gark-ı fi’n-nâr oldılar ve çok küffârları mecrûh olundı âhirü’l-emr mağlub olduklarını görüb çekilüb gitdiler bu cenkde bir mikdâr guzât-ı müslimîn şehid olundı kapudân paşa Bozcaada ardından dolaşub çekdirmiş idi ümerâ-yı bahriye ise Fokes limanında yaturken kapudân paşa ol tarafa geldiğini haber alub anlar dahi irişüb ol gün donanmaya mülhâk oldılar ve küffârı bir mikdâr ilerüce kovalayub getürdiler rüzgâr bir mikdâr şedîd olmağla kalyonlar kaçub nâbûd oldılar ol vakte dönüb cem‘-i donanma Fokes limanına gelüb cem‘ oldular ve dahi kapudân paşa cümle gemi kapudânlarını cem‘ idüb sudan ve me’kûlâtdan su’âl idüb kıllet varsa Sakıza gidelüm emr-i fermân eyledi çünki ol gece anda kalub sabah Fokesden kalkub Sakız limanına dâhil olub demür bırakdılar ve sâbıkân İzmirde kalyonlar alınub kapudân itdi ve Giride götürmek fermân olunmuşdı donanma boğazdan çıkmağla üzerine mübâşir olan Kör Hüseyin Ağaya adam gönderilüb ol kalyonların kiraları virilmeye virilmiş ise dahi girüye alına deyû emr gönderildi izn-i canib-i ol zamanki Girid serdârı deli gâzi Hüseyin Paşaya gönderilen hil‘ât ve emr varub kıra’ât olundukda bu sene-i mübârekede donanma mükemmel çıkdığı ve ocak gemileri dahi varmak üzere olduğı i‘lâm olub Kandiye fethine ihtimâm idesiz deyû buyrulmuş vezir-i a‘zam mektûbunda Karaman eyâleti ve dört sancağın ‘askeri ve taşrada olan mutasarrıfa ve çavuş ve kâtib cümlesi sefere ta‘yin olunmuşdır ve bu tarafdan Venedik balyozı hile ile sulha geldiğini ve ba‘id söz sûreti tebdîl olmağla ve murâdları hile ile ta‘vik-i mühimmât-ı umûr idiği mütebeyyin olmağla habs olunub cümle memâlik-i mahrûsede olan balyozları habs olunmağla haber gönderildi deyû tahrîr olundı bu sözden ‘asker-i islâm birâz takviyet buldılar zirâ balyozları âsitânede mer‘î olundukça Giridde olan ceneral soltatlara istimâlet virüb bizim balyozımız âsitânede olub ve ehl-i islâmla sulhe ‘amel idecekdir deyû bunca yalanlar düzüb söyleyüb kâfirleri kandırub cenk etmeğe gayret ve re‘âyâya ızlâl iderlerdi derbeyân-ı muharebe-i donanma-yı hümâyûn der Fokes çün kapudân paşa donanma gemileriyle boğazdan çıkub birkaç günden sonra Fokes limanına dâhil oldılar ‘ale’s-sabah yigirmi dört pâre kâfir kalyonları gelüb boğazı almışlar idi sâbıkân Musa Paşa ile cenk eyleyen mel‘ûn gemisini ilerü sürüb gelüb kapudân paşayı cenge da‘vet itdikde paşa dahi mevcûd bulunan çekdirmeleri ve yedeği ile çıkub ‘azîm cenk eyleyüb tob ve tüfenk dâneleri baran misâl yağub gemiler çatub guzât-ı müslimîn ekseri kâfirin gemilerin içine düşüb nice cenkler eylediler ve paşanın hademelerinden biri küffârın bayrağın kabub gemiye bayrak deyû diküb ‘asker dahi yürüyüb bir fırkatunı zabt olundı ol demde küffâr anbara alınub ateş virdiler kâfir gemisi yanmağa başladıkda kapudân yedeğe zaptında ol gemiye getürmüşler bulunmağla ol dahi yanub içinde olan kâfirler deryâya düşdiler kâfirin üç fırkatûnı ve bir çekdirme yedekleyüb ve ol kapudân ki sabıkân islâma gelüb gemisini virmişdir idi mürted olub çekdirmesiyle varub anlara katıldı bu tarafdan guzât-ı müslimîn tob ile ve tüfenk ile küffârın iki kalyonunı barut haznesinde bir tob düşüb cebehanesi ateş alub içinde olanlar gemiyle beraber yandı lâkin kapudân paşa bir ( ) fırkatunı kendü kapudânlarından fırkatuna koyub Midinlü ( ) tarafına gönderdi ki tarafından karar iden gemiler eğer Midinlü tarafında cem‘ olundı ise haber getürdi İbrahim kapudân Midinlü tarafına varub gördikim yeniçeriler aslâ cenge şüru etmek ve yerlerden kalmak hiç niyetleri yokdur Midinlü tarafına raht itmişdir şöyleki cenge gidecek haberleri yokdur meğer kapudân paşa irsâl eylediği Midinlü tarafına beğ fırkatunı deryâya açıldıkda küffâr gemileri görüb bir mikdâr ardına düşüb kovalayarak Midinlüye gelüb karar eyledi ve anda gelân gemilerin ahvâli görüb ve andan kaldırmak emr kapudân paşanındır deyû söylediyse aslâ diğnemeyüb kaldılar bu tarafdan İbrahim kapudân ardına düşen gemiler gece ile gelüb Midinlü boğazı zabt eyledi işbû gelân İbrahim Kapudân ehl-i islâm gemilerine gene işâret idüb yelkene hazr olsun deyû ve kendüsi boğazdan taşra gelecek bâki sefinelerinin re’isleri ve kapudânları mahâll-i cenge hareket ve murâd itdiklerince ba‘zı neferât balta ve bıcak ile anlara girişüb harb gemilerin alarga itdirüb ırakdan paşanın cengine seyrci oldılar bir mauna dahi liman ağzunda odurmağla içinde bihad cenk olub sonra kâfirin tobı içine isâbet idüb ihrâk olundı içinde ümmet-i Muhammed deryâya atladılar bu tarafdan kapudân paşa gördüki yeniçeri ‘askeri deryâya yâr değildir ve beğ gemiler hazr değil ve mukâvemet etmek kuvvetleri yokdur heman mütevekkil-i ‘ale’l-lâh Foça limanından çıkub kâfir ile tobla ve tüfenk ile cenk iderek çekilüb Rodos ceziresine gitdi paşa adamlarından ve cengi levendiler işbû muharebede şehid olan ve deryâya dökülenlerden telef olan beş yüz kadar adam oldı zirâ bu cenkde ahşam irişüb patronası limana girmekle sefine-i muhterikenin şu‘lesi münâsebetiyle kâfirin patronası tob tutub bu kadar guzâtın şehâdetine sebeb ol oldı ‘ale’s-sehr kapudân paşa çıkub Rodosa vardıkda on çekdirme ve on kalyon Tunusdan gelüb Mısır canibinde olan on sekiz sefine dahi gelüb cümle otuzdan ziyâde mükemmel keştler donanmaya karışub andan salub Giride ‘azîmet itdiler ve donanmanın bu haberi İspanya haber aldıkda vezir-i a‘zam Sofi Mehmed Paşa hakkında ifâde olan fesâd iştigâline sebeb oldı izn-i canib-i şehâdet-i kapudân ve Yanık Ahmed Paşa der Girid bundan akdem Ahmed Paşa donanma ile Fokes limanında küffâr ile cenkden sonra Cezâir ve Tunus ve Trablus sefineleri ve Mısırdan nevâle içün tutılan fırkatunlar ile bir yere gelüb mecmu‘u Kandiye altına vardıklarında kapudân paşa gemileri kenâra yanaşdırmayub deryâ tarafından ve sâ’ir ‘asker karadan ittifak ile Kandiye kal‘asını kuşatanın ve sâ’ir yolı karib olan Balbuk ( ) nâm kal‘a fethine teveccüh idüb vardıkda Recebin beşinci güni bia‘vni’l-lâhi te‘âlâ fethi müyesser olub girü mekanına ‘avdet itdikden sonra gâzi Hüseyin Paşa gelân kapudân paşadan tob ve barut ve leşker ve sâ’ir levazıma olan mühimmât taleb itdikde kapudân paşa itdi biz deryâ me’mûrız bizim mühimmâtımız ancak bize vefâ ider deyû müsâ‘ade etmediğinden serdâr gâzi Hüseyin Paşa mukayyed olub zirâ mukaddemâ serdârı gâzi hacı Hüseyin Paşa ‘arz ve mahzâr idüb der-i devlete adamlar göndermiş idi ol adamlar Giride varub vezir-i sâbık Mehmed Paşa mektûbunda yazılan tesliyetlere mugâyir ağızdan haber virüb donanma ne şekl çıkduğun söylemekle a‘yân-ı ‘asker serdâr yanına cem‘ olub sefere ta‘yin olunan ümerâ ve beğler tekrâr birer tarik ile ocak ağalarına müraca‘at idüb kalkdıkların ve lağımcı irsâl olunmayub beş bin yeniçeri defteri gönderilüb mevcûdları ancak iki bin olub Kandiye muhasarasına yeniçeri ağası ve ocak bölükün halkı ve cümle ‘asker gelüb bizimle müttefikân meterise girilürse biz dahi bezl-i makdûr ideriz deyû ‘arz olunmuşdı

şimdi ise bir mikdâr hizmetkâr ve cebelülerimiz ancak geldi bu hizmet bunlar ile hâsıl olmaz deyû ‘azîm feryâd itdikde serdâr eğer tekrâr guzât-ı müslimîne istimâlet virüb mabeyninizde olan ne sözler ile kandırub bir mikdâr sabr idin sizin mabeyninizde aslı yokdur vezir-i a‘zam bir mikdâr ‘asker ve lağımcı göndirüb donanma-yı ‘asker gemilerden çıkub bizimle meterise girerler deyû sabr idin deyû def‘-i meclis eyledi bu esnâda kapudân paşa muhâlefet idüb meterise girmek değil tob ve imdâd birle virmeyüb biz deryâya me’mûruz didiğinden serdâr dilgîr olub ‘umûmen ‘asker-i islâma ta‘yin-i hatır ve vehn ve târî oldılar izn-i canib-i bu tarafdan rûy-ı deryâda küffâr gemiler görünmeğle kapudân paşa donanma ile üzerine varub birâz toblaşdıkdan sonra ayrılub Resmoya gitdi anda kapudân paşadan imdâd taleb olundukda yine mukayyed olmayub bunda dahi ‘asker ve mühimmât lâzımdır deyüb bu ise kendü bir görmek ve nâm kendinin olmak sevdâsıyla cezirede olanlara imdâd virmeyüb gurûriyet eyledi tekrâr kalkub Hanyaya varub ba‘zı gemiler su iletmeğle kalkana mübâşeret olunub ol mahalde kırk elli kadar kayıklara levendi yanına alub kendüsini ile karadan Amasya beği Ahmed Paşanın yanına gelüb itdi bendeniz Suda kal‘asını muhasara idüb ve kayıklar altında ve bir mikdâr levendi taşra çıkarub tob ile karşu dağa koyalub ve deniz tarafından donanmamız hazr ola kara tarafından kal‘anın burûc barularına nerdübânlar tedârik idüb kal‘aya çıkmak üzere menhûrâta ( ) hücûm itdi kâzâ ile kal‘adan bir tob gelüb kapudân paşanın başına başı alub hurdu haş idüb şehid eyledi serdâr-ı ekrem hacı gâzi Hüseyin Paşa bu haberler ma‘lûm oldukda der‘akab donanmaya kapudân serdâr gerek ve lâzım olur deyû donanma bir hareket etmeye deyû Bıyıklı Mustafa Paşa emr idüb ol sa‘at Hanyaya gönderdi ve kapudânlık mezbûra virildiğinde der‘akab der-i devlete ‘arz eyledi izn-i canib-i tafsîl-i mevzû‘ budur ki vezâretle kapudân olan şehid-i müşârü’n-ileyh hezâr-ı gururiyet bir adam idi Ahmed Paşaki ve yanık lakabıyla kendüsüne şöhret iş‘ara idi çünki Fokes vak‘asından sonra İzmirden ücretle tutılan İngiliz kalyonları ve sâ’ir donanması gemileri ile Giride vardıkda âfirin donanması deryâya açılub nâbedîd oldı donanmayı hümâyûn Suda sâhiline karib geldiklerinde serdâr gâzi Hüseyin paşa kapudân paşaya haber virdiki der‘akab gemilere binüb Kandiye limanında yatan küffâr kalyonlarına karşularına fırsat şimdidir gâfildur deyûb haber virdi çünki kapudân paşaya bu haberi işitdikde ben kapudân-ı deryâyım bana Hüseyin Paşa hükm etmez gidemem deyû haber gönderdi Hüseyin Paşa tekrâr yine haber virüb elbette varub cenk etmek olur deyû irâm idüb haber gönderdi kapudân-ı deryâ ana haber eylediki sen bir kara serdârısın sen kara yerin gözet ve bize umûr-ı deryâ bize virilmişdir şimdi cenk mahâlli değildir didikde bir mikdâr te’sîr idüb andan bir mikdâr gemilere alub ilerü varub bir mikdâr cenk itdiler lâkin kalyonlar cengine takat getürülmemekle yanaşub yedekden taşra çıkdı küffâr kalyonları dahi karşu adaya varub limanları anda olmağla orasına varub karar olunmuşdır zirâ ahşam olmuşdı ertesi gün deryâya açılan küffâr donanması zâhir olub adada yatan donanmaları dahi anlara karışub ol mahalde kapudân paşa dahi mukâbele içün deryâya açılub Giride sâhilinde ancak dumanı görinürdi mukâbele ve cenk-i ‘azîm olub İzmirden tutılan İngiliz kalyonlarının kapudanı kapudân paşaya sandal ile gelüb siz hemân bize seyrci olun biz cinsimiz ile ile görki nice cenk ideriz deyû ilerü varub gereği gibi cenk itdiler küffâr icâresinde olan İngiliz gemileri Suda sâhilinde yatub cenge karuşmayub seyrâncı oldılar âhir donanma-yı hümâyûn kalyon cenginin su‘ubetini görüb girü Hanya canibine çekildiler İngilizlüler dahi cenk-i ‘azîmden sonra nâçâr girü çıkub niçün bizi bırakdınız ücret virdiğiniz tokuz bin guruş alın biz bir dahi durmazız deyû kapudânların kendüni yere urub tehâzül itdiler zirâ tabdıkları sûretleri Giride olurlardı ve ol cenginde kalyonların darb-ı tobundan kırıldıkça çan çalub i‘lâm iderlerdi ve Giridin küffârı dahi ayin-i batılları üzere günâh itdik deyû tövbeler idüb yine tob urdukları için İngiliz kapudanı ziyâde müte’essir olub anın içün tehâzül itdiler izn-i canib-i bu tarafdan Cezâ’ir gemilerinden Sarı kuşaklı nâm sefine ve bir dahi İngilizin bir firigadası ikisi ilerü çıkub küffâr ile ‘azîm cenk idüb dilâverlik gösterüb bi’l-âhire döndüklerinde Sarı kuşaklı sâlimen kenâra yanaşub ‘akabince düşen küffâr irişmediler firigada dahi sâhile başdan kara idüb gerçi karaya yanaşdı lâkin yelken alamadı küffâr dahi ‘akabinde irişüb darb-ı tob ile nalân idüb ahz ü zabt eylemedikde iken âher içinde bir guzât-ı müslimîn dilâverin bir mikdârı malı var imiş kâfire kalmasun deyû barût hazine ateş virüb ol İngiliz firigadası yanub ateş ile denize gark oldı izn-i canib-i izn-i canib-i nakli olunur ki Suda kurbünde sâhilde depebaşında Balsetre ( ) nâm kal‘aya kapudân paşa hücûm iden toblar urub gâzi Hüseyin Paşa dahi karadan havâle olub zebûn itdiklerinde vire bayrağı diküb küffâra dervâze ardına kodukları taşları kaldırub kapuyı açmağa meşgûl iken yeniçeri ve Rumili ‘asker sabrı etmeyüb kanca ile aşub içerü girüb sekiz yüz mikdârı kâfiri katli a‘m idüb ve baş kapudanı tutub esir itdiler Suda küffârı bu hâli görüb müslimanlar gadri iderler ve bizler aman didikde bunlar ziyâde hücûm iderler dahi sulh olursak bunlar bizlere aman virmeyecekdir pâre oluncaya kadar çalışub kal‘ayı virmeyelüm ziyâde tedârikler görüb hazır oldular izn-i canib-i Balsetre zabt ve feth olunduktan sonra kapudân paşa Suda kal‘asını kuşadub durmuşiken esnâ-yı muharebede bir tob gelüb merhûm kapudân paşa şehid olub feth müyesser olmadı izn-i canib-i fitne-i ‘asker dercezire-i Girid Rumili beğlerbeğisi Surnazen Mustafa Paşa kahraman serdâr deli gâzi Hüseyin Paşa taht-ı yed hükmünde olmakdan mutasarrıf olub benihâyet serdârlığın hizmeti edâ idüb hemîşe tahassul-i fikr ve usûli tedbîrler iken ve leyl ü nehâr küffâr-ı hâksâr cenk ü kıttâl etmede hâli değil idi din-i mübîn uğruna can baş fedâ idüb nice küffâr helâk idüb ve nice gazâlar fi sebilillâh içün eylemiş iken sekbanbaşı Mahmûd Ağa ile mabeyninde bir maraza zuhûr idüb gâzi Hüseyin Paşanın ‘azlini iş‘âr iderlerdi ve hemîşe ikâz-ı fitneye sa‘y iderdi ve serdâr-ı kâmkâra muhâvere üzere idiler zirâ paşa-yı müşârü’n-ileyh Mustafa Paşa Rumili beğler beğisi olub Giride vardıkda elbette eyâletim defterhânesi bana teslim olunmak lâzımdır eyâletimde düşen mahlûlâtı ben tevcîh iderim deyû kendüyi çerağ iden vezir-i a‘zam Sofi Memed Paşaya istinâd ile bu makûle evzâ‘-ı zâm itdikde gâzi deli Hüseyin Paşa ben serdârım mahlûlât ve tevcîhât bana virmişlerdir benden su’âl olacak senin ‘alâkan yokdur edebinle yerine otur deyüb defterhâne sûretin virmeyüb bu sebebden aralarına nifâk düşman oldı gâzi deli Hüseyin Paşa kahraman rüzgâr olub Surnazen Mustafa Paşa eşkâra muhâlefet-i ahenk idemediğinden saklıca hile ve nifâka şürû‘ idüb düşen mahlûlâtı satar deyû parası kendüsine alıkor müstahkâna virmez deyû ‘askerî ta‘ifesini dâ’imen ızlâl ve fesâda sa‘y iderdi çün kapudân paşanın şehâdeti haberiyle kapudânlık Bıyıklı Mustafa Paşaya olmak üzere serdârın ‘arzı der-i devlete gelüb mukarrer nâmesiyle Bıyıklı Mustafa Paşaya emri sadr-ı a‘zam ağalarından biri ile gönderildi vusûlünde divân idüb a‘yân-ı ‘asker mahzârın dahi olan kelâmları okuyub ma‘lûm olundukda ve bu sene donanma mükemmel gönderilmişdir Kandiye fethini sa’y ve gayret ikdâm idesiz deyû yazılmışdır ol vâkit hisar-ı meclis bir ağûzdan cevâb virdiler ki donanma ile bize ne kadar cedid ‘asker ve mühimmât geldi âsitâneye def‘atle ‘arz eyledik mâdemki bize ‘asker ve cebehane ve lağımcı gelmeye bizden dermân yokdur bir tarikle meterise giremez donanma bize ‘asker getürmediğinden ma‘âdâ küffâr ile cenge bizden ‘asker alub götürmediğinden ma‘âdâ küffâr ile cenge bizden ‘asker alub götürdi dediler Surnazenbaşı ve sekbanbaşı Mahmûd Ağa ‘askerin bu mertebe hâric izân-ı edeb evza‘ ve harekâtını görüb ikâz-ı fitneye fırsat buldılar ve gâzi deli Hüseyin Paşanın içerü Kandiyeye gider şâtırın tutduk serdârın küffâr ile gizli sözi vardır deyû ‘askere avaza bırağub yeniçeri ve Rumili ‘askerin tahrîk itdiler ertesi gün Recebin yigirmi ikinci gecesi ordu-yı hümâyûn eşkıyâsı gulüvv idüb ibtidâ sekbanbaşı kapusuna varub sûret-i mu‘âmele taşınub ba‘dehû serdâr sarayına hücûm itdiler murâdınız ne ise yazın görülsün bu vâkit cem‘iyeti giderin deyû bunlara nasihât olundukda dinlemeyüb paşanın sarayına ateş virüb kendüyi dahi katli içün içerü hücûm itdiklerinde serdâr-ı ekrem dahi yanında bulunan adamlarına urûn deyû izin virüb mukâbele ve def‘ etmeğe hâ’il eylediler iç oğlanları yâ‘ni paşanın hüddâmlarından idiler ok ve tüfenkle vâfir yeniçeri ve tımar sipâhisi katl idüb bi’z-zat paşaya kasd iden yeniçeriden birisi serdâr-ı kâmkârın üzerine gelen yeniçeri ona şöyle bir kılıc-ı muharrek çaldıkim bir omuzundan geçüb canib-i âher oyluğuna ince ayırtılub iki pâre eyledi ( ) bu darb-ı şedid hayr- efzâ ile pehlüvân-ı cihân itdüği müşâhede olundı ve işbû cenkler dahi küçük ve büyük ma‘lûmdurki deli Marko bu kadar cenkler de cebe ve cevşen giymeyüb ve her vak’a da başından mukaddem destârın atub Marko didikleri hınzırı bil endâmı şimşir ve kobus ve silâha el sunmadan kafasına bir muşta kahramanî darb ile atından yıkub bende çekdi ve anı sürerek Hanya şehrine getürdiler şimdi birkaç kendülerini bilmez nâdan herifler gelüb ana karşu durmak dilerler ancak ol şimşir-i ateşbâr eğer ‘uryân idüb meydana çıkarsa nice bin leşker karşu duracak kuvvetleri yoğdı lâkin bu fitne engiz guzât-ı müslimîne görüb hayran olundı edâ yerde bu fitneliği iden bulmak lâzım gerekir sâ’ir ‘asker dahi bu gavgayı işidüb küffâr çıkdı mülâhazasıyla paşa sarayı canibine cem‘ olunub gelen ‘asker bu gavgayı su‘âl idüb yâ‘ni bizim paşamız küffâr ile bir olub bizlere imdâd ve leşker getürür deyû söyler meğer saklıca heberler virüb dursun bizim ‘askerimiz çok ve mühimmâtımız ziyâde me’külâtdan zarûret yokdur ‘askerimiz dahi çokdur ve tutan kâfirleri koyuverür deyû bunca kelâmlar söyleyüb bizler ise burasına aç zelil [u]lûfesiz çıblak leyl ü nehâr kâfirler cenk idüb helâk oluruz deyû anlara ağnadıkları gibi bu gelen ‘askere söylediler bunlar bu kelâmları işidüb gerçeğin söylerseniz biz dahi işitdikde bunlar ile bir olub ve ol gürûh-ı ‘azîm ile paşanın sarayına hücûm idüb emvâl erzâkı sarayından ne varsa yağma eylediler bu mu‘arekede paşanın birkaç adamı helâk oldı ve birkaç dahi mecrûh olub ve tâze yollu olanların edâni ‘asker birer ikişer alub getürdiler ve dahi paşanın sarayında olan emvâl ve eşyâsının gâret idüb ve aldıkdan sonra mezkûr saraya ateş virüb ihrâk-ı bi’n-nâr itdiler andan paşanın kethüdâsı Veli Ağanın ve divân küttâbı vekili paşazâdenin ve sâ’ir tevâbi‘ ve livâ halkının odalarında olan malı eşyâları anları yağma idüb gitdiler yeniçeri tarafından ve sâ’ir ‘askerin taraflarından olan bî edebler böyle bir gâzi ve mücâhîd vezirin bunca hazine ve eşyâsını ve gılmân ve havârını yağma idüb fısk ü fücûr husûsuna ve sözlerine diğneyüb ve iki müfsidin ve münâfık yoluna girüb sözlerine uyub sipehsâlârın ‘arzını böyle hetk idüb belki nâmusı devleti bir edebsizlik eylemiş gibi deyû ba‘dehû sekbanbaşı Mahmûd Ağa ve ‘âlemin ve ‘askerin ercü mercin ve eylediği hareket edebsizlik görüb ve eylediği fesâda nâdem olub n‘aire-i fitnenin def‘ine sa‘y etmeğe başlayub surnazen dahi serdârlık hayâlinden geçüb ertesi gün eşyâ ve levâzım ile serdâr-ı ekrem olduğu yere geldiler sâ‘ir ağa ve paşalar dahi gelüb cem‘ oldılar ve sekbanbaşı didikleri fitne-engîz paşa tarafından birkaç beğler sulh sûretinde taşra ‘askere çıkub yoldaşlar murâdınız nedir düşman din olan milletlerden bir zümre serdâr ve zâbitlerine bu resme ihânet itdikleri hiçbir başka ‘asker paşasına ve zâbitlerine böyle etmişler var mıdır sizler bizlere eylediğiniz varsa söyleyin ki cümle malıma gâret idüb yine benden ‘ulûfe istersiz bu gûne insafsızlık ve edebsizlikdir deyû zarı zarı ağladı ol humâr mayası fesâd olan Sekbanbaşı Mahmûd Ağa vehâmet ‘akabinden havf idüb paşanın kalbini cebr ve nifâk töhmetini setr içün kalkub ayağına düşüb devletlü vezir ‘asker tâ‘ifesi kendin bilmezler bir alay delü kanlu kullar gadr bilmezlikle itdikleri kabahâtlerinden cümlesi şermsâr olub ‘afv ve lütfunızı ricâ iderler bu makûl küstâhlıkları selefde vüzerâya belki mülûke dahi olageldiği ma‘lûm-ı devletinizdir ‘afv idin ba‘de’l-yevm emrinizden hâric hareket etmeyüb cümlesi uğrınızda can ve başların fedâ ideceklerine ben mütekeffilim deyû ayağını öpüp âzim niyaz ile serdârı hoş hatr eyledi ve yeniçeri paşaya mu‘avn olmak üzere ta‘ahhüd itdiler bu vechle fitne mündefi‘ olub ol gün gecdi ertesi gün ba‘zı fitne engîzler Rumili ‘askerin tahrîk idüb yeniçeri serdâr ile müttehid olub cürm ü töhmeti sizin üzerine yıkdılar deyû ayağa kaldırub yeniçerinin üzerine hücûm itdiler yeniçeri dahi silâhlanub mukâbele kast itdiklerinde yeniçeri ihtiyârlarından söz bilür birkaç adamlar varub Rumili ‘askerine bend ü nasihât idüb fitneyi teskin eylediler serdâr-ı a‘zam dahi bundan bundan sonra bunlara bir gayri söz mecâli ve nef‘î dahi yokdur hemân Resmo kal‘asına ziyâde adam ve leşker bıragub cebehaneyi ve sâ’ir mühimmâtı beklemek içün bıragub ve bâkî ‘askere icâzet virüb ma‘kûl budur ki deyû der-i devlete ‘arz idüb merhûm kapudân paşanın eyledüği işleri tahkir idüb ve nice zabt olanlar küffâr malî defter mûcibince yazub kadıya mührledüb kapudân paşanın kethüdâsını cümle metrûkâtı ahz olan meblağ iki çekdirmeye vâzı‘ idüb irsâl olundı derbeyân-ı Kandiyenin ikinci muhasarası nakli olunur çünki zümre-i leşkerân edebsizlik idüb sadr-ı a‘zam emvâl ve eşyâsını yağma eyledilerse ve zamanla işbû fitnelik def‘-i ref‘ olub ve gâzi Hüseyin Paşa gene ol serdârlık makâmında sâkin olub ol vâkit hâce ve deryâ beğleri bir yere gelüb meşveret idüb kapudân paşaya kabahâti düşdi bâri bu seferimiz zâyi olmayub bir içinde ‘arz-ı devleti pâymâlimi idersiz didikde cümlesi bir uğurdan bizim şimden sonra durmağa dermanımız yokdur elbette şimdi hemân kalkub gidelüm deyû feryâd itdiler müslimanlar bu ana dek çekilân zahmet ve meşakkat hebâ olur ve ahz ü zabt nice feth eylediğimiz memleketlerine kâfire virilüb kalur ve bu kadar cebehane ve toblar nice olur deyû vakt-i sabahdan ikindiye değin cem‘iyyet durub def‘atle maslahcün varub gelüb bi’lâhire cebehane ve toblar Resmo kal‘asına nakli ve götürmeğe karar virüb ve rûz-ı Kasıma dek bekleriz dahi ziyâde odurmağa kâdir değildir deyû cevâb virdiler içlerinde ma‘kul gördükleri kimesneyi bu haber ile âsitâneye gönderüb varub gelince donanma donanma gelmesine râzı olurmıyız dediklerinde âhirü’l-emr râzı olub rûz-ı Kasıma değin mühlet virilüb hezâr mücâdeleden sonra bu kavl üzere karar virilüb def‘-i meclis olundı sebeb-i fitne sekbanbaşı Mahmûd Ağa dahi bihasebi’l-zarûre teskine çalışub yoldaşlar bu cem‘iyet giderin rûz-ı Kasıma sizleri İstanbula göndermeğe ben dahi ta‘ahhüd iderim elem çekmem diyerek her ne hâl ise halkı teskin itdiler ve bu kavl ve kararı virildi ve ordı kadısı sicil ve hüccet idüb ‘asker tarafından çatal başı beği ile bir mikdâr alay beğleri âsitâneye gönderdiler bunlar gitmede olsun izn-i canib-i çün ‘asker ile serdâr paşanın mabeyni ıslâha yüz tutdı ve dahi ol cem‘iyyeti olan ba‘zı emvâl ve eşyâsını buldurub kendü alanlar paşa huzûrına varub ‘özir dileyüb cümlesi eşyâsını teslim eylediler ol demde gelen leşker kendülerine kabahât olduğın ve eylediklerin işe pişmân olub ‘özür dileyor göricek paşanın gönlü mutma’inü’l-hatır oldukda gâzi hacı Hüseyin paşa taşra çıkub cümle ‘asker da‘vet idüb ol vezir-i gayûr bâ vücûd-ı kemâl-i cem‘iyyet ve şecaât-i kalb ve süfehâ-yı tahtında makhûr olduğundan ziyâde müte’essir olub ref‘-i savt ile bîgâh idüb itdi ey ümmet-i Muhammed guzât-ı müslimîn Allahdan hayâ itmemenüz ‘ırz-ı devlet ve namûsı üzeranın hürmet ve ri‘âyetin bilmezler bu eylediğiniz bîedeblik nedir ben pâdişâh-ı islâmın vekili ve veziri ve cümleniz serdârı ve müşiri değilmiyim benim cürmüm ve kusûrum nedirki bu eziyet ve hakârete müstehâk oldum kâfire şatır gönderdim ve sâirlerini azâd idüb koyveririm dirsiniz hele tutılan şatırı bana getürün göreyim ben nice götürürki İslâmbula götürdüm ve cümle esirleri gerek İslâmbula ve gerek burasına habs eyledim ve dahi bu kadar zamandırki din-i mübîn uğrına mal ve canımla sa‘y ü hizmet etmiş emekdâr vezir iken böyle kabih töhmeti bana nice isnâd ve iftirâ idersiniz Allahdan korkmazmısız a‘dâ-yı dine karşu ‘ırzımı pâymâl itdiniz muhâlif bir hizmetde bulunmağa bizlere lâzım olur ve hizmetimiz zuhûra gele deyû ol demde sadr-ı a‘zama bir kağd yazub gönderdi ki devletlü efendim biz deryâ ‘askeriyle taşra çıkub sizlere imdâd itmekle meterise girüb sizler bir gayret idesiz bizler dahi gemi levendlerimiz ile ve küreklarcı ve Cezâ’ir ve Tunus gemilerinden bir mikdâr ‘asker ve birkaç balyemez tobları çeküb sizler imdâd ideriz hemân bir iş görülmekle ihtimâm ve ihtimâldir deyüb mektûb yazub ‘Ali kapudân ile ser‘askere irsâl eyledi vusûlünde sadr-ı a‘zam haz idüb kuvvet-i kalb gelüb ol demde ‘askerin cümle a‘yan ve tımar ağalarına çağırub cümlesini bu mektûbı gösterüb itdi ey ağalar ve beğler çünki sizler beyni kâfirim gayru din tutarım hemân bu demde hazr olûn meterise girelüm ve kal‘a almak isterseniz dem bu demdir hemân hazr olun deyû sâdâ‘ a‘vaz idüb ol cem‘iyete taraf-ı kapudân paşadan donanma gemilerinde bulunan ‘asker gemi levendleri taşra çıkub karada olan leşker ile beraberce meterise girüb ve sefinelerden toblar taşra çıkarub meterise götürüb ‘asker görüb sonra dimesünler ki bizleri yine meterislere koyub hiçbir tarafdan imdâdlarımız yokdur meterislere ehl-i islâm nâhak yere telef olmak isterler bunlar meterise girmezden evvel gemi levendi ve levâzıma mühimmâtı gösterüb ol vâkit muhâlefet etmediler ol cümlesi naçâr olub fermân-ı sadr-ı a‘azamın ita‘at getürüb ve Kasım vaktinde iken bîvakt meterise girmeğe cümlesi rızâ dahi virdiler Kara Hâce Paşa ile iki bin kadar yeniçeri levendi dört bin kadar kürakçı ve on kıt‘a balyemez tob ve zağarcı başı dahi iki bin beş yüz kadar gemici levendi yiğit ile Şa‘banın yigirmi bir gününde orduya gelüb ve ertesi gün meterise girüb dahi ertesi gecesi yeniçeri ‘askeri toblar ile meterise girüb girdiğinde kâfirlerin tarafından ehl-i islâma bir lağım atub hak ‘inayetinde kimseye zarar olmayub meterise girdiler ol demde üç dört bin kadar kâfir çıkub ehl-i islâmın meterislerine hücûm itdikde yeniçeri ve Rum ve Rumili ve Anatolı ‘askeri hazr bulunmakla üzerlerine yürüyüb bi‘avni’l-lâh-i te‘âlâ islâm gâlib gelüb küffârdan kırk elli kadar baş ve dil ve iki yüz kadar esir alub bir mikdâr câk düşüb münhezîm oldılar ve meterisleri ne kadar kovalayub dahi sürüb taşra tabyaların üzerine varınca küffârı getürdiler ve küffârları kovalarken küffâr tarafdan ehl-i islâm tarafların sekiz lağım atılub ancak hakkın kerem-i lûtfla her biri düşman üzerine isâbet idüb cümlesi makhûr ve perişân olub ‘asker-i islâm mansûr ve memnûn olub hakka çok şükr eylediler ve yine Şa‘ban beşinci gününde yine gece ile meterise girüb ve önünde olan tabya taraflarına hücûm olub küffâr üç dört yerden lağım atılub sabaha kadar a‘zîm cenk eylediler bi‘avni’llâh-i te‘âlâ ‘asker-i islâm galebe idüb tabyaları ahz ü kabza ve tasarrufuna getürdiler ve içinde hendeke girmeğe dehlizler açdılar rivâyet iderki çünki gâzi Hüseyin Paşa ‘askerin ol gayretin ve şeca‘atlerin görüb merkûma eylediklerin edebsizlikleri anlara ‘af idüb kendüsi bi’z-zât cenge girüb muhârebe ve mukâtele beraber olub kat‘an leşkerinden çıkamadı tâki mezkûr tabyalar feth olununcaya değin cenk eyledi - 105a – küffâr ol cenkde yetmiş yedi lağım atub hülâsa-i kelâm yigirmi bin kadar müsliman telef oldı hattâ bir def‘a yine bundan mukaddem meşhûr olan deli Markonun tabyasına birkaç ortanın yeniçerisi gönderilüb hücûm ile ilerü yürüdüklerinde meğer mel‘ûnlar bir kuyu tasnîf idüb içini sivri kazıklar ile doldurub ağzına zenberekli kepenk şeklinde kapak dahi yapmışlar mahşerden evlâ deyüb ol gün yürüş güni olub ‘asker-i islâm hendek kenârına doğrı yüriyüb tabyaya dahi çıkub aşağısı itdiklerinde kuyunun üzerine uğrayub kepenge basan adam içine düşüb yine kepenk kapanurdı ilerüye gidine ne hâl olduğunı ‘asker bilmeyüb girüden birbirin basub gelürlerdi tâki üç yüzden mütecâviz adam kuyuya düşüb kapağı açılmaz oldı sâ’ir gâziler üzerinden geçüb dört yüz ikdârı yeniçeri hendeğe ahz düştiler âhirü’l-emr sekbanbaşı girüden imdâd yetişdirmeyüb gâziler bu işe hayrân oldılar Marko lâ‘inin lağımı at dediklerinde ben bu kadar altûn harc idüb tâki lağımı düzdim deyû üç dört müsellemler içün niçün atarım dedi bâri taşra bir mikdârı leşker gösterin olaki dahi ziyâde müsliman gele deyüb bir cem‘iyet müslimanı olub atmak niyet eyledi lâkin hak te‘âlâ ehl-i islâmı hıfz eyledi bu dem bu lağımun haberin alub cümlesi ol tarafdan dönüb girüye çekildiler ancak gerüye çok gâziler var oldığından küffâr-ı lâ‘inler görüb mezkûr lağımı atub vâfir guzât-ı müslimîn telef oldı ve dahi humbaradan ise bî had adam telef ve sakat oldı Sekbanbaşı Mahmûd Ağa bir ayağı humbara urub pârelenüb Haseki Hüseyin Ağa yanında bulunmağla anın dahi ( ) sadme-i sâdâ-yı humbaradan zöhresi câk olub yerde düşdi âhir Mahmûd Ağayı alub çadırına götürdikde hurd olan ayağı tobuğundan kesüb andan dört beş gün arası çekmeyüb vefât eyledi rahmetullâh-ı ‘aleyh ve ol humbaranın bir pâresi Rumili vâlisi Surnâzen Paşanın eline isâbet idüb ol dahi mecrûh oldı Surnâzen Paşa dâ’imâ serdâr-ı vakarın taraf-ı hilâfında idi veli nî‘mi Sofi Mehmed Paşa katlinden sonra bir mikdâr aşağa koyub mektûb sûretinde olmuşdı sadr-ı a‘zam Rumili eyâletini bi’l-vekâle kapudân Bıyıklı Mustafa Paşaya tevcîh idüb Surnâzen zahmnâk ve mektûbluk kaldı güyâ sadr-ı a‘zamın inkisârı yerin bulub bunlar itdikleri nifâkın mecâzâtına giriftâr oldılar Mahmûd Ağa vefât olub yeniçeri zabiti olmağıyla zağarcıbaşı baş ve buğ ta‘yin olundı kapudân Ahmed Paşanın şehâdeti haberi ‘arz ve mahzâr idüb der-i devlete geldikde Şa‘banın yedinci güni Bıyıklı Mustafa Paşaya kapudânlık mukarrer nâmesiyle gelüb ve ocak tarafından dahi Giride ‘asker ahvâli görülmek içün Kör Hüseyin Ağa Giride gönderildi mâh-ı Şa‘banın yigirmi üçünde Giridden ceneralbaşı gelüb ‘arzları ve mahzârları götürdüğünde mâh-ı mezbûrun yigirmi beşinde üç bin kadar yeniçeri ve bin sipâhi yazılub Giride me’mûr oldılar Ramazanın altıncı güni merkûm Kör Hüseyin Ağa Giride varub hatt-ı hümâyûn ve emr-i şerif sadr-ı a‘zam huzûrına götürüb vezir-i a‘zam mektûbunda Hanya muhafazasında olan yeniçerilerden ve gayrıdan bin beş yüz nefer yeniçeri ihrâc idesiz dimekle Hanyadan ânlar meterise gelüb ve beğ gemileri Çeşmede girüb küffâr gemileri Suda etrafında gezmekle kaldırılub ve Giride cümle ‘asker ne mikdârdır ‘umûmen defter alunub defteri Kör Hüseyin Ağaya virildi ve sekbanbaşı şehid oldı yeniçeriyi istihzâma kul kethüdâsı ve sâ’ir ocak ağaları gönderesiz zirâ bu ‘asker bu kal‘anın muhasarasına yetişmezler ve leşker az olduğını sadr-ı a‘zama ‘arz eyledi âsitânede ise ocak ağaların ta‘yin ve tesallutı hadden ziyâde olub tâ‘yin olunsalar Giride gitmekden imtinâ ve ‘adem-i inkıyâdları nümayân olmağın ancak Kör Hüseyin Ağaya sekbanbaşılık virilüb girü Giride me’mûr itdiler bu tarafdan bizim ‘askerimiz meterisde canbaş ile çalışurken bir gece elli birinci cema‘atin cümle neferi ve elli üçün nısfı ve ellinci ve on dördüncü dahi cema‘atler mukaddemâ hazr âmâde olmağla dahi on tokuzuncı ve otuz sekizinci neferleri cümlesi gidüb ve kırk birinci dahi bir mikdârı firâr idüb yedi sekiz ortanın yalnız çorbacıları kalub sâ‘ir ‘askerde fütûr gelmeğin hizmetden soğıdılar zirâ ol muhasarada ve cenk esnâsında meterisden ‘askeri çıkarub kaldırmak içün ihtilâl ve sûy-i teberrâ idi ve sadr-ı a‘zam tarafından izin virmeyüb şimdi meterisden bin beş yüz adamı çıkarub âsitâneye dahi göndermek ‘aynı hatadır ve bundan başka bunlara rızâ dahi virdikde kalan ‘asker kendülerine ‘af düşüb azardan azarda bundan firâr idüb cenk etmeğe rağbet etmezler deyüb bu iş olacak mümkün ve kâbil değildir âhir vezir-i a‘zam buna razı olmadı bu tarafdan Kör Hüseyin Ağa bâ fermân ile me’mûr olmağla ol kadar yeniçeri ‘askeri çıkarub emri eyledikde bâki kalan ‘asker bu sözleri işidüb kaçmağa yüz tutdılar meterislere giren guzât-ı müslimîn üzerine bir perişânlık zuhûr eyledi ol tarafda bulunan on dört orta leşkerî bu hâli görüb anlar dahi kaçmak ve dahi işlerine mukayyed olmazlardı âhirü’l-kelâm guzât-ı müslimîn bir perişanlık zuhûr eyledi ol tarafda bulunan on dört orta leşkerî bu hâli görüb anlar dahi kaçmak ve dahi işlerine mukayyed olmazlardı âhirü’l-kelâm guzât-ı müslimîn içlerine hayli perişânlık düşdi bu tarafdan Kör Hüseyin Ağa Giride varub bu kadar yeniçeri ortaların ‘asker meterisden çıkarub kânnehu Girid ahvâlini bilüb geldikde serdâr gâzi Hüseyin Paşa kendüsine me’mûr olan mertebesine i‘ayet ve ikrâm etmediğinden deli gâzi Hüseyin Paşa kin tutub ‘aleyhine nice nâ sezâ söz uydurub söyledi vezir-i a‘zam Murâd Paşa ve sâ’ir der ‘aliyyede bulunan ocak ağaları ve paşaları gâzi Hüseyin Paşanın zuhûra gelen şahbazlığı ve nâmdârlıkları işidüb haz itmediğinden ve gâzi Hüseyin Paşayı azli etmesine fırsat ararken ve şimdi Kör Hüseyin Ağanın sözlerine tah[k]îk ve tasdîk idüb cümle münâfıklâr bir olub ve der ‘aliyye vaktin olan sadr-ı a‘zam saklûca Girid[d]e olan a‘yan-ı ‘askerin ba‘zısına saklûca mektûb gönderüb Hüseyin gâzi kendü ‘askerine cevr ü cefâ dahi eylediklerine ve dahi düşen ze‘âmet ve tımarları müstehâkına virmeyüb kendü isteyene virüb ve dahi kal‘anın fethi bâbında istemediğinden ve leşkeri telef ider deyû bundan ma‘âdâ bunca nâsâlif kelâmlar düzüb ve gâzi Hüseyin Paşanın üzerine hüccet ve sicil eyleyüb gönderesiz deyû sipâriş eylemiş meğer gâzi Hüseyin Paşa rahmetullâh-ı ‘aleyh bu denlü ahvâle vâkıf olub hayran oldı kendü kendüsine itdi çünki bu ‘abd-i ‘âciz bu kadar hizmet idüb bilinmediğinden gâyet elem çeküb gözlerinden yaşlar revân olub kendüsine bir perişânlık zuhûr eyledi ol demde yeniçeri a‘yanını ve Rumili ve Anatolı ve sâ’ir dahi eyâletlerin ümerâsı ve beğleri ve ihtiyârları da‘vet idüb işbû zikr olunan ahvâli cümlesine takrîr idüb söyledi cümlesi hayrân kalub nice söyleyeceğini bilmediler andan gâzi Hüseyin söze gelüb itdi ey beğler ve ağalar ve ihtiyâr ve gazâ yoldaşları bu‘abdi a‘cîziniz bu benim sâ‘y ve hizmetimde sizler ne kusûr buldılar hak içün ve resûl içün benden haf etman bu hizmetde her ne kusûr eyledimse bu demde söyleyin benden deriğ etmek dünya ve âhiretde sizlerden şehâdeti isterdim dedikde cümlesi bir ağızdan cevâb virdiler ki bizim bu cezirede üç dört seneden berü hizmetiniz ve ehl-i islâmın gözetmede bir kusûr yâhûd bir fenâ ‘amel görmedik ilâ bu makûle kal‘a-i ‘azîme muhasarasına iki üç sene yaz kış meterisde odurub ale’t-tevâli cenk ü kıttâl eylemesine bir sa‘at hâli olmadın din-i mübîn uğruna can baş fedâ etmeğe de rızâ virdin biz sizden her vechle hoşnûdduz zerre kadar rencîde etmediğinden şehâdetlik ideriz ve dahi bunda düşen mahlulât sa‘y ve gayret iden şahbâzlara virüb dahi nâ müstehâkına virmediniz bilürüz ve dahi kal‘a husûsunda dahi bir aslâ tasarrufât eylemediniz aramızda zuhûr iden nâşâyeste vaz‘ ve dört seneden berü alâm ve şedid dahi muhasara ve kıttâlden hanceret gelüb bıçak gayrı kemüğe dayanub tahammülden takat getürmeyüz ve biz bu kal‘anın fethi olmamağla min ba‘id olub durmağa takat ve mecâl kalmadığı ecilden zuhûr eylemişdir mukaddemâ bu ahvâl ‘arz ü mahzâr olunub gönderilmişdi ve hâlâ yine hakikât hâl ne ise tekrâr ‘arz ü mahzâr olunub bu ne deriz deyû dağıldılar serdâr-ı ekrem vezir gâzi Hüseyin Paşa hazretleri dahi eyâletlerinden ve ocak ağalar başka ve başka kendü mahzâr idüb hüccet ve sicil idüb âsitâneye gönderdiler vusûl buldukda ashâb-ı devlet nâçar ve sükût itdiler ilâ ba‘zı münâfıklar gene hasedleri bırakmayub içlerinde kin ve düşmanlıkdan hâli değildir ve Şevvâlin üçünci güni Haydar Ağa Mehmed Paşa kapudân olub ve sekbanbaşılık virilân Kör Hüseyin Ağa ile ma‘ân Girid me’mûr oldular zirâ Haydar Ağa zâde Vâlide Sultan dahi virilüb şanı terfi‘ olundı vezir olacakdır deyû erâcif şüyû‘ûnda vezir-i a‘zam müsteş‘ar olub kapudânlığa ref‘ eyledi mâh-ı mezbûrun sekizinde kapudân paşa iki firigada ile teveccüh ve ‘azîmet eyledi bundan mukaddem ‘asker tarafından âsitâneye gönderilân vezirin ve alaybeğisi Giride varub hatt-ı hümâyûn ve emr ve mektûb ibrâz ve kıra’at oldukda mukaddem ‘arz olunan umûrun cevâbına müntazır olub aslâ ta‘arruz olunmayub ancak kal‘a fethine mukayyed olub ve ‘askerin lâzımı olan harclık zâhire virülüb meterisden ayrılmayub denilmiş ve vezirin mektûbunda çatal başı beğ olan dört bin beş yüz kadar ‘asker Giride imdâd ve zâhire gönderilüb nice gemiler ile ve birkaç fırkatun ile ol ‘askeri geçürmeğe gönderesiz denilmiş olduğundan hulâsâ-i kelâm kal‘anın feth ve teshîrine sa‘y ve gayret ideler ve eğer fethi dahi müyesser olmazsa bir kadem girü çekilmeyüb yerlerinde ber karar duralar deyüb tenbîh olundıysa ve dahi bundan sonra imdâdları birbiri ardınca irsâl olunur deyüb ve bir şeye zarûret çekdirilmez denilmiş emr ü a‘yân ve mahzârında kıra’at olunduktan sonra cümlesi sem‘an ve ta‘aten deyüb ziyâde dikkatle guzât-ı müslimîn hendeğe girüb küffâr elliden ziyâde ‘azîm lağımlar atılub gayrı başka üç dört lağım hazır olub her gün bir fitlden dört beş lağıma ateş virmeğe yeniçeri ortalarında birkaç orta neferâtıyla ve şece‘atın dahi nısfı kadar ‘askerini basub kati ve çok adam şehid olurdı sâ’irlerine havf düşüb cümle bir yere gelüb gâzi Hüseyin Paşaya dediler ki mikdârlarımızdan ziyâde çalışub dikkat itdik bir vechle zafer bulmayub humbara ve lağımlar canımıza kâr itdi dahi meterislerde durmağa mecâlimiz yokdur bâhusûs eyyâm-ı kış olub meterisler su ile dolar elbette taşra çıkarız ve arâmızdan beşimiz bir yerde durmaz olduk heman bir mikdâr kendümüzi alarga olub ve karşuda bir kal‘a binâ idüb cebehane ve tobları anda koyub ve yeni gelân ‘askeriyle bir mikdârımız evvel baharda değin bekleyüb ve sâ’irimiz donanma ile gideriz def‘atle ahvâlimizi ‘arz eyledik taraf-ı devletden aslâ bize merhâmetleri olmayub ve dahi icâzet virmeyüb min ba‘ad durmağa kâdir değiliz dediklerinde

vezir-i a‘zam fermân-ı hümâyûna mugâyir vasfa kâdir değilim deyû cevâb virüb tekrâr elbette bizi ihrâc ile vâllâ rûz-ı Kasıma dek meterisde dursak bâki kalan guzât Giridde olan telef olmak mukarrerdir bu iş olmaz işdir feryâda başladılar âhirü’l-emr def‘i mümkün olmayub kendülerin dahi çıkardıklarını kendüleri sicil ve hüccet idüb cümlesi meterisden çıkub ve donanma ile gönderildi bâki kalan Rumili ‘askeri sene-i sâbıkada kışladuğı köpri tarafından birkaç tob koyub dahi gâzi Hüseyin Paşa Anatolı ‘askeriyle Lezarete taraflarına tobların koyub döğmekden hâli olmayub ve bir münâsib yerde bir kal‘a binâsı içün taş ve kireç ihzârına mübâşeret idüb ve hüccet ve mahzâr olunub ve Alaca hisar alay beğisi ve Tırhaladan bir çeribaşı eline virüb bu ‘asker vilâyetlerine varub bir mikdâr dinleyüb gelmeyince bir dahi muhasaraya dahi kâdir değilizdir deyüb vâki‘ hâli der-i devlete irsâl idüb gönderdi zirâ kal‘a üstüvâr ve metin Kandiye kal‘ası öni deryâ üç tarafından hendek olmağla muhit yemîn ve yesârdan deryâ ve karadan hırâset içün iki metin tabya ile menend olub ve pişgâhında olan kasar kazada beş büyük tabyası var idikim her biri bir hisardan metin idi geçen sene hezâr zor ve eziyetle iki büyük tabyasını zabt idüb ve kış zuhûr eylediğinden meterisden çıkub küffâr fürûce bilüb girü aldıktan sonra tekrâr istihkâm virüb evvelkiden ziyâde metin kılmış idi bu sâlde on bir metin tabyasının birisi feth teshîr olunub pişgâh-ı hisâr bâki kalan tabyalardan geçüb kal‘a hendeğine varmak mümkün ve müyesser olmuş idi lağım ve humbara çokluğundan ‘asker-i islâm helâk ve sakat oldığından naçâr el çekdiler deyû haber virdiler derbeyân-ı âsitânede Girid seferi içün müşâvere olunub deli gâzi Hüseyin Paşadan gelân ‘arz-ı mahzârlar mûcibince Kandiye kurbünde kal‘a binâsı ma‘kûl görildi ve Zi’l-ka‘âde âhirinde Girid seferine me‘mûr olan Ken‘an Paşa ve sekbanbaşı Kör Hüseyin Ağa üç yüz kadar yeniçeri ve yetmiş seksan kadar sipâhi ile varub Giridde orduya dâhil oldukda dört beş bin cedid derice ‘askeri dedikleri lâf ü güzâfa çıkub serdârın ‘askerleri havf oldı anlar yaramaz deyû firenkler ile cenk etmeğe anların kuvvetleri yokdur deyû söyleyenler ve dahi vezir Süleyman Paşa varub Resmo muhafazasında ola deyû ve bundan başka Hanya muhafazasında Mehmed Paşa dahi gönderildi ve dahi Kandiyede olan küffârların dahi ne mikdâr adam imdâda geleceklerin Sakız keferesinden haber alınmağla takviyyet-i kalb hâsıl idüb her bar yine küffâr taşra çıkub cenkden hâli olmazlardı ve deryâdan dahi imdâdları eksik olmamağla gittikçe kuvvet bulub Zi’l-hiccenin yigirmi birinde küffârın piyâdesi ve süvâri Kırmızı Manastır tâ‘bir olunur mahâlle çıkub bir mikdâr bir mikdâr piyâdesi dahi ‘asker-i islâmın menzilleri tarafında hurûc itdikde sadr-ı a‘zam Hüseyin Paşa dahi ol tarafda seğirdüb birâz cenk ile küffârı döndürüb dahi on iki gâziyle Kandiye hendeklerine kadar getürdi ol cenkde gâzi Hüseyin Paşanın rahmetullâh-ı ‘aleyh sağ kolı dahi tüfenkle mecrûh olub ba‘dehû cerrâhlar kurşunı çıkarub kemüğe hak ‘inayetiyle bir zarar olmadı ve âhir-i Zi’l-hiccede kapucıbaşlardan Giride gönderilân Şeyhzâde İbrahim Ağa vusûl bulub serdâra gönderilân hil‘ât ve hatt-ı hümâyûn ve mektûbı virüb mefhûmundan kal‘a binâsında icâzet olub binâ olmağla bir mahâll-i münâsibde iki yerde kal‘alar binâ olunub ve cedid ‘asker virdikde ol kal‘alara girüb muhafaza ideler ve dört seneden berü zahmet çeken ‘askere icâzet virile deyû fermân olunmağla ‘asker mesrûr olub du‘â itdiler izn-i canib-i sene sittin ve elf zikr olunan ahvâl-i binâ-i kal‘a-i cedid der Girid fermân-ı hümâyûn üzere vüzerâ ve ümerâ ve a‘yân-ı ‘asker bir yere gelüb kal‘alar binasıçün müşâvere eylediler yerin mahâl görüb yâ‘ni iri Kaspetre ( ) dimekle ma‘rûf küçük kal‘a kurbünde ve biri Kandiye taraf-ı şarkisinde Lazarate nâm mahalde ve biri dahi Kandiye mukâbelesinde ibtidâ kondukları Yuyri ( ) yerinde tob irişür mahalde anı dahi yapılmak üzere karar virilüb küçük kal‘a kurbünde olan mübâşeret ve bir küçük kal‘a yapılub cebehanenin ekserini mahâll-i mezbûra koyub ve serdâr-ı ekrem dahi dört beş senedir ‘asker-i islâm ile bu kadar zahmet ve meşakkât çekmiş ve görmüş oldığından iki üç def‘a yaralanub ‘askerden dahi nice cevr ü cefâ dahi çeküb ve mecrûh olmağla ‘asker-i cedîd geldikde cezireden kalkub bir gayri hizmete istihdâm olunmak içün kendüni ‘arz ve ricâ eylemişdi kaldırmak ma‘kûl dahi görünmeyüb kaldırılmadı ve yurî ( ) dillerinde dimek olan yeri kal‘a yerine cümle paşalar ve ordunun kadısı efendi ve sâ’ir ûmûrda olan münâsib görüb mühendisler ol yerde gelüb ol yerin cürmi ve irtifa‘ı tahmîn olundukda iki yüz elli bin guruş ile ancak hasıl olur deyû ve ordu kadı efendi kendü imzâsıyla defteri ve kal‘a ne şekil olacakdır deyû tasvirini kapucıbaşı Şeyhzâde İbrahim Ağa ile der ‘aliyyede gönderdiler der‘aliyede vusûl buldukda erkân-ı devlet müşâvere idüb vezir-i a‘zam Hanya defterdârı Mehmed Paşaya Girid mâlinden edâ eylemeye deyû emr gönderildi izn-i canib-i Sâferin ibtidâsında sadr-ı a‘zam gâzi Hüseyin Paşa rahmetullâh-ı ‘aleyh âsitâneden işbû kal‘a binâ olacak ‘arz gelüb Giridde ‘asker mevâcibi yine Girid mâlinden virilmeğle külli ‘ısret çekilüb kal‘anın masrafı dahi tedârik olunmak bir vechle mümkün değildir bâhusûs bizim bir iki bin kadar adam ile odurub geçinmemiz bu cezirenin hazinatındandır bu cezirenin cüz’î mâlinden ancak otuz bin guruş olub sâir aşârâtı ve cerâim mahsulâtı yeniçerinden gayrinin ve tâifine ancak kifâyet ider deyû i‘lâm eylemişdi berü tarafdan ısgâ’ olunmamağla zarûri şürû‘ ve itmâmı mülzem olmağın eski yuri dilinde kal‘a binâsının re‘ayâ sürilüb Hanya ve Resmo nâhiyelerinde iki yüz taş kesici götürilüb ve temelinde bâ‘zı yeri taş çıkmağla kesildi ve yüz elli nefer dahi kirec yakmağa ta‘yin olunub on bin tekne ve on bin sebet götürüldi ve ‘askerin her birine hâlü hâlince taş saliyâne olunub Saferin yigirminci gününe varınca taşın nısfı kadar yığıldı ve etrâfdan neccârlar sürülüb Rebîyü’l-âhirin yigirmi beşinci pazarertesi ol gün temel virüb dört hisseye taksîm olundı bir hissesin sadr-ı a‘zam ve birini Rumili ve birini Anatolı ve birini yeniçeri yapmak üzere karar virildi beş ayda ancak tamâm olur deyû tahmîn eylediler sâ’ir beğler ve paşalar ile serdâr-ı ekremin bu denlü şedid ve alâmdan sonra canlarına cebr idüb ne hâl ise binâsına ihtimâm eylediler ve sâbıkân Giridde olan sipâhiler gelüb ol tarafda zâhire ve hazineye ziyâde müzâyekâ olduğun nakl ve kal‘a hâlini tahkîk eylediler ve ‘asker dahi az kalub kâh bikâh küffârda taşra çıkub cenkden hâli olmazdı ve serdâr gâzi Hüseyin Paşa ordu-yı hümâyûnda bir hamâm ve derûn-ı hisarda tokuz kubbeli bir câmi‘ ve yenice ebniye hayrâta ihdâs eyledi Rebîyü’l-evvelin onuncı güni sadr-ı a‘zam mektûb varûb ‘asker binâ ide gelmişlerdir siz dahi anlara yapdırub tarafı miriden harc itdirmeyesiz dimekle ancak neccâriye Hanyada olan Mehmed Paşaya tahrîr idüb Girid ceziresi ne mikdâr yerler ehl-i islâm zabt ve mutasarrıf olunmuşdır tahrîr etmek içün fermân olundı ve mâh-ı mezbûrun beşinci pazarertesi güni kurbânlar kesilüb du‘â ve senâlar olub zikr olan kal‘anın temeli virüb her nefer yüzer taş getürüb cümlesi arkalarıyla getürdiler ve ne mikdâr adam mevcûd olduğunun defteri taleb olunmuşdı paşalar ve beğler ve sâ’ireleri dahi defter olunub kapucıbaşıyla der‘aliyyede devlete gönderildi ve ‘asitânede vusûl buldukda cümle aslın bilüb ne mikdâr ‘asker Giride bulunursa tasdîk olundı izn-i canib-i nakli olunur ki Şa‘bân-ı şerifin nısfında serdâr gâzi Hüseyin Paşadan deli Bayram nâm kimesne geldiki sâbıkân silâhdâr paşanın çaşnigîr başısı imiş mektûblar getürüb mazmûnında ( )dan Kandiyeye üç bin mikdârı kâfir geçüb ve serdâr-ı ekrem dahi ‘asker ile Kandiye mukâbelesinde yeni binâ olunan kal‘a önündeki mabeynleri dört bin adımki tamâm bir mil uzakça olduğundan Kandiye küffârı dahi ol gelân küffârın kuvvetiyle kuvvetlenüb kal‘adan taşra çıkub orduya hücûm ve dahi kasd eyledikde serdâr-ı ekrem gâzi dahi cümle anda hazr olan ehl-i islâma tenbîh idüb kendü ‘askerin silâhların atların üzerinde hazr-ı âmâde idüb dahi bir mikdârı busuya koyub durmuşlardı dahi binâ eyledikleri kimesneleri beklemek husûsıçün hazr durmuşlar bir meğer günler bir gün akt-i sa‘at tokuzda küffâr-ı hâksâr çıkub ve dahi tabur düzmeğe durdılar ‘ale’s-sabah cenk mukâbele olunub bi ‘avnillâh-i te‘âlâ melâ‘in münhezîm ve nicesi helâk oldılar altmış dil tutılub ve nice zahmdâr olunub bâkisi sür‘atle kaçub kal‘aya kaçdılar ‘asker bu tarafda bizim leşkerimiz itdiler biz bunı dahi dayanmazız bir tarafdan kal‘a yapmak ve öbür tarafdan küffâr ile cenk idüb ne gecemiz gece olur ve ne gündüzümüz bellü olur ne libâs kaldı ve ne kolumuz dayanur bizler burada çürüdük kaldık elbette biz vatanımıza gideriz yahûd gene def‘atle yazub bunda ‘asker gelsün deyû irâm itdiklerinde gâzi Hüseyin Paşa rahmetullâh-ı ‘aleyh rûz-ı Kasıma iki ay kalarak icâzet virmek üzere ‘ahd ü yemîn idüb leşker-i guzâtı teskîn eylemiş hâlâ müceddeden ‘askerin gelme lâzım oldığından def‘atle der‘aliyyede tahrîr eylemiş ve Kara Çelebizâde Rüşd Beğ ile der‘aliyyede haber gönderildi bu tarafdan Ahmed Beğ ile gelân mektûbda mestûr olan budur ki Şuşuri kal‘ası ahvâli su‘âl olundukda mezbûr deli Bayram şöyle cevâb virdiki sâbıkân feth olunan kal‘adan mezkûr Şuşuri kal‘asıki donanma-yı islâm anda asayiş idecek liman ağzında durmak ve mükemmel neferât ile mühimmât varmak orasına beklemek hazr olundı ve vezir Murâd Paşa hasekilik i‘tibarıyla Hanya ağalığına gönderdi ve Ahmed Ağa nâm mütesallit ve nadân yigirmi mikdârı furkatun düzüb levendâtla donanub korsanlığa gönderdikde harbi ve mu‘âhid ve belki müsliman gemiler bile ellerine girse sarılub alurlardı ve peydâh itdikler dahi doymalıkdan kendüye hisse getürürler imiş mezkûr Şuşuri kal‘ası hazr olan neferâtı dahi ol fırkatenelere girüb kal‘a hâli olduğını küffâr haber aldukda gemiler gönderüb bir hücûm ile istilâ eylemiş ve hâlâ küffârın gemileri ol tarafda hazr olub nice kerre hücûm idüb almağa cihed eylediler ancak bizim gemilerimiz anda hazr olmağla deryâ üzerinde nice cenkler idüb zabt etmesine fırsât bulmadılar ancak nice islâm gemilerde şehid olmuşlar ve gemilerde çok sakatlık zuhûr eyledi ve küffârların taraflarından kezâlik nice küffâr mord olub nice sefineleri gark-ı bahr oldılar ve bu cengi gâzi Hüseyin Paşaya haber virüb gâm-gin oldı ve bunca hasarât oldığı der-i devlet haber gönderdi izn-i canib-i der keyfiyet-i vusûl-i imdâd-ı becezire-i Girid deyû haber virdiler bu tarafdan kapudân Haydar Ağa zâde boğazdan gemiler ile Giride zâhire ve imdâd götürmeğe me’mûr olmuş idi Şa‘ban-ı şerifin on sekizinci güni beğler ile Kandiye mukâbelesinde olan Küçük kal‘a altına gelüb demür bırakdılar üç yeniçeri çavuşı ve dört çorbacı ve yüz elli nefer ile taşra dahi çıkarub ve yüz yigirmi yedi kise guruş ve üç bin otuz yedi çuka ve kırk üç çift meşk ve yüz yetmiş üç arka kırbası ve bir mikdâr mühimmât ‘acele ile taşra bıragub deryâ tarafına bir iki kâfir gemileri görmekle ‘aklları başlarından gidüb ‘aceleten demür alub girü Sakız canibine çekdirüb gitdiler ‘askerin kimisi gemilerde kalub çıkmayub taşra çıkanlar dahi zâhire ve yağmurluk ve dahi silâhlarını almayub bir mertebe havf ile kaldılar ki cezirede olan ‘asker cümlesi sebt ü la‘net itdiler izn-i canib-i bu tarafdan gâzi Hüseyin Paşaya küffâr-ı haksâr galebe itdikleri beyân ider mâh-ı Şa‘banın âhirinde Kandiye cenerali tarafından defterdâr küffâr yanında olan mel‘ûn bir nice batrike küffâr elçilik ile çıkub serdâra buluşdılar serdâr-ı ekrem gâzi Hüseyin Paşa şeca‘ât şi‘âr dahi erbâb-ı düşman içün leşker-i islâmı bir mertebe selâm müzeyyen idüb guzâtı saf ender saf dizüb ordu-yı islâmı tertîb ve ârâyiş virüb elçiler buluşdukda nice şekâvet bu idiki niceye dek cenk ideceksiz ve ne iş hâsıl ide bilürsiz deyû söyledilerse gâzi Hüseyin Paşa itdi sizler dahi ne zaman kadar cenk idebilürsiz elbette elbette hakk ‘inâyetiyle bu kal‘a feth eylemeğe şübhemiz yokdur bizim girü nice leşkerimiz hem hazr bunda durur ben pâdişâhımızdan ‘asker ve mühimmât gelür canımız tende var iken can baş cenk idüb bu kal‘ayı feth etmeyince bundan bir kadem gerü gitmeziz hemân nâhak yere kanlar dökülmeden gelün iyilik ile bu kal‘a teslim idesiz eğer yok dirsanız bunda olan guzât-ı müslimîn siz[e] oyunlar idecekdir ki sizler dahi beğenesiz şöyleki â‘leme destân ola deyû çok şeca‘ât kelâmlar söyledi küffârların derûnlarına heft düşdi âhirü’l-kelâm ceneral olan itdi devletlü vezir bizim maksûdımız ve bunda gelmeğe sebeb budur ki bundan mukaddem ahz ü esir eylediğiniz mahbûs olan ceneral oğlı ile ve dahi esir olan Ayamora ( ) beğini ve sâ’ir sizlerden tutsak dahi olanlar cümlesi virüb mübâdele idüb ve ba‘de’l-yevm kâ‘ide müte‘ayyin olsun ki tarafından her kim tutılırsa üç yüz guruş bahaya kesilüb ve sizden bizler tutarsa siz yüz guruş virüb iki yüz gene bizim üzerimize zam ola Ayamarko ( ) malından tekmîl oluna Ayamarko didikleri Kandiyede ‘ayni ile Maltada Sencuân ( ) didikleri bir kesiş itdikleri bu tedbîrki küffârlar ana emvâl emlâklerini ana çoğunı vakf idüb anıçün nice hazine orasında cem‘ etmişlerdi serdâr-ı nâmdâr bîtamâma kelâmları istimâm itdikden sonra biz ceneral oğlunı ıtlâk etmeyüz ve Ayamora beği dahi halâs olmak kat‘an murâdımız değildir ve bizden esir olanlar içün dahi kat‘an üzere hatır olmazız zirâ biz bunda cümle biemri’l-lâh-i te‘âlanın rızâsıçün gazâ niyetine gelmişüz şehid ve esir olanların aczi ‘azîm hâsıl olur ve Allah-ı te‘âlâ bu kal‘alar gibi ânlâra cennet-i a‘lâya kasrlar virürler hemân sizlere aman virmeyüb me’yûs ve meskeninize varub gayrı bu sözlerin tarik imkanı yokdur tarik-i müsalâhâ kabûl olursa ol vakt cenerali olan oğlı ve sâ’irleri virüb bizler dahi kal‘anızı zabt ve mutasarrıf oldığımıza bu iş ol vakt olacağına me’mûldûr başka dürlü imkân olmadığı tahakkûk bilesiz buna imkâ[n] yokdur deyüb girü çekilmeğe söyledi çünki kâfirlerin elçileri bu cevâbları alub mahzûn ve mahrûm olarak olub ve ordu-yı islâmiyanı bir hoşca temaşâ idüb ve etrâf ve cevâbını bir hoş gözden geçirüb bir gece ile kal‘alarına gelüb ve serdâr-ı ekremin cevâblarını bir bir Kandiye ceneraline söyleyüb kâfir-i hâksâr hayrân oldı nice ideceğin bilmeyüb leyh ü nehâr fikrinde kaldı izn-i canib-i bu tarafdan küffâr-ı la‘inler bir gece ‘ale’l-gafl şehrden çıkub şeb-hûn etmek tedbîrden etmişler ittifâk ol mahalde Venedik dûzeh tarafından bu nâmdâr Hırvat beği ile birkaç bin buna benzer kâfirler imdâda gemiler ile gelmişler anlar ile kasd ordu-yı islâmı basmak niyyet idüb ve kendülerine ziyâde metânet virüb ve bizler şundan cenk idüb lâf-ı güzâf idüb ve ol vakt iki kapudân dahi bir uğurdan çıkub ordu-yı islâma hücûm etmek üzere kavl-i karar olunub ittifak bir kâfir bâ‘zı sebeb ile küffârların bâ‘zı etmiş olduğu kal‘a hendekinden sağluca dahi çıkub serdâra gelüb küffârın ne vakte çıkacakların gâzi Hüseyin Paşaya haber virdi ve islâma gelüb vezir-i a‘zam ol yeni müslimana vâfir ri‘ayet idüb ve leşker-i islâmı der‘akab müheyyâ idüb yevm-i ( ) den mukaddem çıkub ve ‘askeri iki bölük idüb sağ taraf ki Rumili ordugâhıdır piyâde ve süvâri ‘askeri hazr idüb husûsen yeniçeriler ile Kör Hüseyin Ağa sekbanbaşıdır ana ısmarlayub bâki ‘askerin azadların kendüsi sol canibde ki canib-i bahrdir açılub orduyı hâli kodılar ve kal‘adan çıkacak a‘da-yı küffâr güzergâhlarında gemiye girdiler Şa‘banın on altıncı güni küffâr-ı hâksâr dahi mürettib on bin mikdârı la‘inler iki bölük olub ve iki kapudân çıkdılar ve ordu-yı islâmın hücûm dahi gösterdiler busuda duran guzât-ı müslimîn mahâlleri geçdikleri serdâr-ı kâmkâr kahraman-ı zaman busudan çıkub ol lâ‘inlerin ardlarına alub sekbanbaşı dahi öbür tarafından çıkub kafalarından hamle-i şece‘at idüb tîg-i ateşbârların ‘uryân idüb Allah Allah sâdâsıyla küffâra hamleler idüb küffâr-ı hâksâr bu hâli görüb gerü dönmek yolları bağlı olduklarını görüb nice ideceklerini bilmediler ve öbür tarafdan ordu-yı islâm kafalarına kılıcların yürüyüb küffârlar bu işe hayrân olub her ne tarafa kaçmağa bakdılarsa ötesi yol bulmazlar guzât-ı müslimîn dört tarafı yolları bağlayub necâta yol bulmayub çoğunı kılıcdan geçdiler ancak sekbanbaşı busudan bir çeğrek kadar girüye durub gâzilerden kurtılan bâ‘zı lâ‘inler tarafına düşüb ol gürûh-ı mekrûhundan üç yüz mikdârı kâfirleri tiğden çekürdiler hele birisi halâs bulmadı şöyleki küffârın mord leşleri yer üzerinde istif oldılar şöyle ki her bir gâzi on kâfiri helâk eyledi guzât-ı müslimîn cenâbı perverd-gâra hamd-i senâ ve şükrler idüb ve serdâr-ı gâziyân-ı ‘alişân ol cenkde helâk olan kâfirlerin başları bir yere cem‘ idüb kuleler yabdı ve bu cengin dahi ahvâl-i küffârların perişânlığı yazub der‘aliyyede gönderdi izn-i canib-i Şevvâlin yigirmi dördünde kapudân-ı cedid ‘Ali Paşa İstanbula gelüb vâsıl oldı ve Zü’l-ka‘adenin sekizinde üç sene Girid muhafazası şartıyla ibtidâdan altışar akçe [u]lûfeyle bin nefer sipâhi yazılub kapudân ‘Ali Paşa bu cedid sipâhiler ile kış içinde sâ’ir me’mûr olan ‘asker ile Giride geçirmek içün fermân-ı pâdişâh olub ve mâh-ı mezbûrun on ikisinde me’mûr olan ‘askerki Mustafa Paşa zamanında berü olan küttâb ve zu‘âmâ ve çavuşân ve yeniçeri ocağından dört orta neferi ile sağ ve sol dahi ‘ulûfeci bölükleri tahmînen dört bin kadar ‘asker gemilere girüb hazr ve âmâde oldılar ve on sekizinci güni on sekiz firigada donanub kapudân paşa kendin yedek gemisi ile Akdenize revâne oldı taşra beğlerin gemileri dahi beraber olub ve Sakızda kauşub anda Giride varub ve bu kadar ‘askeri Girid ceziresine çıkardılar sene-i cedidinde selâmet ile yine mahâllerine döndiler ve kış eyyâmı oldığından bir hafta içinde bu vechle cem‘-i donanma çıkduğı sadr-ı a‘zama hoş görmeyüb bir mikdâr kapudân paşaya gayri kelâmlar söyledi lâkin vezir-i mükerrem olmağla ve himmet-i hak oldığı sebebinden cümlesi yine hak ‘inayetiyle sağ ve selâmet der ‘aliyyede vusûl buldılar izn-i canib-i merhûm kapudân ‘Ali Paşa Rodos sancağından mutasarrıf olan ümerâ-yı bahriyeden Şevvâlin âhirinde İstanbula

geldikde kendüye vezarât virilmek murâd olunub tuğ ca‘izesi kırk bin guruş virilmek muktezâsı olmağın vezâretden bi’t-tuğ a‘raz ve heman zi kadiminle kalmak üzere iltimâs idüb ta‘yin olan ‘asker ve zâhire Giride gönderildi izn-i canib-i harbiye mukaddemâ yazılan bin nefer-i güzîde Girid sipâhilerin silâhdâr bölüğüne kethüdâ olan ile virdi kethüdâ serdâr-ı ekremden ‘arz ile ezmânen hilâlinde der-i devlete geldi ve ‘arz-ı mahzârı okuyub Girid muhafazasında olan guzât-ı müslimîn ne dürlü ahvâli ve hâlleri nice olduklarına ve ziyâde müzâyekâsı olduklarını ve Girid ceziresinde dört beş seneden berü vâki‘ olan cenklerde elli altmışdan ziyâde baş ve dil getürüb muharebelerde on beşden ziyâde atı düşdiğinden gayri nice def‘a yaralanub elleri tüfenk urılub mecrûh olmağla vücûda gelân hıdamât-ı keşidesi mukâbelesinde yevm otuz akçe [u]lûfelerini teka‘üd ve ihsân buyurduklarına ma‘lûm-ı pâdişâhın olub mezbûr gâzi Hüseyin Paşanın vücûdı sağ yeri az kalmışdı görecek ol demde hazr vüzerâ ve ümerâsı cümlesi işidüb hayrân kaldılar ol demde devletlü pâdişâh-ı ‘alem tab bu ‘arzını okudukda etrâfdan irâm-ı gûne ricâlar ile güçle beşin akçe ‘askerin [u]lûfelerini ziyâde eylediler bâhusûs yeniçeri ocağından on beş bin kadar dahi müstehâkın ekserine kırk ellişer teka‘üdlük virdiler derbeyân-ı ahvâl-i Girid cezire-i mezbûre şarkında İstiyâ nâm hisar henüz küffâr elinde olub gerçi gerçi taşrası ehl-i islâm zabt idüb ve karye-i mezkûrda bundan mukaddem Habib Ağa yediyle zabt olunmışdı ama kal‘a feth olunmayub bu ana dek kalmışdı kal‘a binâsı tamâm olub ‘askere icâzed virildikde serdâr gâzi bi’z-zât kendüsi varub feth kasd eyledi ve Şa‘ban on üçünci güni Kandiyeye beş pâre sefine ile yüz yigirmi at ve sekiz yüz firenk İstiyâ kal‘asına kâfire imdâd gönderüb ve gelüb taşra çıkmağa bir mikdâr bizim ‘askerimiz gerü durmak iktizâ idüb ve ol arada muhafız olanlar sabr idüb der‘akab eşkinci ‘Ali Ağaya bir mikdâr yeniçeri ‘askeri dahi virüb İstiyâ taraflarına gönderildi ve Habib Ağa ve ‘Ali Ağa ile hisar-ı mezbûrun etraflarında nice cenkler idüb cümlesinde gâlib geldiler ve kal‘ayı muhasara itdiler ve lâkin küffârdan imdâd gelüb Ramazanın ikinci gün Yerabetre ( ) hisarı üzerine düşmeğle varoşı cenginde mezbûr Habib Ağa ol tarafa şehid oldı rahmetullâh ol demde bölüği ağalığı Mehmed Kethüdâya virildi bi’l-âhire bin kadar kâfirler İstiyâ kurbünde cenkde hazır bulunub ve yerler sa‘ab ve dağıstân olduklarından her vakt kâfirler çıkub cenk iderlerdi ancak bi‘avni’l-lâh-i te‘âlâ gâzilerin nusret-i rabbanî olmağla bir kılıc kâfirlerin üzerine oynadılar ki dil ile vasf kâbil değildi öylende ahşama kadar beş yüz kırk esir ve dahi ve yigirmi kapudân ve bir ceneral katl eylediler ve Madrin Badoro ( ) dahi dedikleri mel‘ûnı dahi pârelenüb bi’l-âhire helâk oldı ve toksan kâfirler der zencir olunub beş yüz kırk baş ehl-i islâm girü dönüb mansurân mahâllerine geldiler ve bayram ‘arefesi güni Mehmed Ağa bu denlü esirleri ve başları ve bayrakları serdâr-ı ekrem gelüb iltifâtla behre-mend oldı derbeyân-ı ahd ve sittîn ve elf Muharrem tokuzunda der-i devletden gelân donanma-yı hümâyûn altıncı günde Girid Aya kasra ( ) nâm limanına varub ‘asr vaktinde dimür bırakdılar ahşam dek cümle ‘askeri taşra çıkarub kapudân paşa gemiler ile Sakıza ‘avdet eyledi deyû Gâzi Hüseyin Paşaya haber virüb gelince taşra dökülen ‘asker ol mahâll-i vahşet-engîzde on bir gün odurub sekizer guruşa bâgirler tutub ve çoğı piyâde olub bortoları ( ) ve kumanyaları arkalarına alub on güne kadar yere gidüb mâh-ı mezbûrun yigirmi birinde orduya gelüb dâhil oldular ve âher şehrde Mısırdan gönderilân on kıt‘a kalyon dahi gelüb Hanyaya gelüb ve dahi yüklü olan zâhire ne dünlü me’lükât ve meşrubât taşraya çıkarub Girid halkına her ne denlü zâhireden müzâyekâsı varsa ol kadar ganilik oldıki vasf olmaz ehl-i islâm şadmendân oldılar küffârlar dahi işidüb kahrlarından çatlaya oldılar ol demde küffârlar ‘azîm tedârik görüb cümle kalyonları ve çekdirmeleri cümlesi altmış pâre gemi küffârın olub etrâf-ı Giridin tutub bizim gemilerimize hücûm eylediler bi‘avni’llâh-i te‘âlâ kimesne rast gelmeyüb cümlesi sağ ve selâmet mahâll-i yerlerine geldiler izn-i canib-i ahvâl-i Girid gönderilân ‘asker mâh-ı Saferin gurresinde gelen ‘asker serdâra mülâkat olub dest-bay bûs idüb ve ‘asker-i islâmda hüsn ü hâl ve sıhhat geldikleri cümlesi hakka hamd ü senâlar idüb ve küffârın üzerine felâket ve nikbet ve musîbet başlarına gelüb gâm-ı gâsâya giriftâr oldılar ve bizim ‘askerimiz içinde her me’külât gani ganimet olub lâkin küffârların ordularına ve kal‘a derûnunda kahtlık olub içlerinden kâfirler kaçub taraf-ı islâmiye gelürler ve derûn-ı kal‘a küffârlar cenerale hücûm idüb ve küffârlar cenerali tutub helâk eylediler ve evvelki cenkde olan bir tarik ile kaçan deli Markoyı yerine geçüb ceneral eylediler kâfirler açlıkdan gâyet sakata geldiler ancak günden güne Girid tarafına gerek Mısırdan ve gerek Anadoldan ve sâ’ir yerlerden mühimmât ve dahi zâhire her dem gelmeğe eksik değildir izn-i canib-i Rebîyü’l-evvelin ibtidâsında kapudân paşa yedi kıt‘a firigada ile gelüb gelüb ba‘dehû edâü’l-hademe der‘aliyyede geldi ve küffârın ‘azîm donanma Girid cezire[de] gezdirüb olduklarını ve sâ’ir ahvâli deryanın haber virüb ol vaktin vezir-i a‘zam ile ikisi tersâneye varub divân idüb firigada kapudânlarından Cirbin Şa‘ban ve iki kapudân dahi kürekcileri eksik bulunmağla sakalları tıraş idüb tersâne küreğe kodılar ve bâ‘zı kalyonlar iştirâ evvelden bulunmağla emr idüb donatmağa başladılar ve müceddeden yapılan kalyonları dahi donatmağa hazr olub kendüye Sakız taraflarına alıkodığı bakıyye-i donanmayı anları dahi donadub donanmaya ilhâk idüb gâyet tedârike meşgûl oldı izn-i canib-i nakli ve hikâyet olunur ki Rebîyü’l-evvelin ikisinde Kandiye küffârı gâyet zâ‘if olduklarından ve muharebe ve cenk etmeğe kuvvetleri dahi olmadığından ötürü dâ‘iyesiyle ehl-i ‘ayâllerin ve nefs-i emvâl emlâklerin bir büyük kalyona koyub Venedike gönderdiklerinde ümerâ-yı bahriyeden Mehmed Paşa kendü kalyonı donadub kâfirlerin ardılarına düşüb anak rüzgâr-ı şedidden bir mikdâr gerüye kaldığından kâfirlerin kalyonı rüzgârın tarafına düşüb ilerüce kaçakdı bizim kalyonumuz girüye geldi izn-i canib-i mâh-ı Cemâziyê’l-âhirin on tokuzunda bir adam sadr-ı a‘zama haber ile geldiki Kandiye şarkisinde İstiyâ nâm hisarı küffârlar bıragub İsperlanka ( ) nâm kal‘aya gitdiler ehl-i islâm dahi gelüb ol hisarı ahz ü zabt eylediler deyû haber virdiler Cemâziye’l-âhirin yigirmisinde Girid seferine sipâh ve silâhdârdan sekiz yüz sipâhi yazılub ve yigirmi orta ve Anatolı beğlerbeğisi Ahmed Paşa eyâleti ‘askeriyle ve sâ’ir me’mûr olan beğler ve paşalar der‘aliyyeden ‘asker ile kalyonlara girüb Girid seferine gelmeğe hazır oldılar deyû sadr-ı a‘zama haber virdiler cümle ehl-i islâm işidüb memnûn ve mesrûr oldılar izn-i canib-i derbeyân-ı âsitânede hazr olan donanma nice hazr olacağa nakli olunur mezkûr donanma teveccühi mâh-ı mezbûrun yigirmi üçünci güni yevm-i pazarertesi otuz kalyon ve otuz sekiz firigada ve altı fırkatun ve altı ma‘una ve bir mikdâr ateş gemisi müretteb ve mükemmel alay ile donanub tersâne önünden kalkub şenlikler iderek Sarayburnı önüne gelüb Kapudân ‘Ali Paşa cümle kırmızılar giyüb saffet celâl üzere el öpüp selâmlayub Beşiktaş önüne varub temür bırakdılar gemiler yeniçeri ve sâ’ir cenk alâtı ile memlü ve enva‘-ı alât ile müheyyâ cümleden bir gemi yakacak şişeli tob gülleleri ve cengallı şişeler bu makûle ‘ucube tedârikler görülmüş idi iki günden sonra ol yerden kalkub bahr-ı sefide doğrı revâne oldılar vezirin yapdığı gemi dahi mümkün mertebe termîm donanmış idi çeharşenbe güni Gelibolıya varub andan dinlenüb mâh-ı Recebin on ikinci Sakıza varub cümle beğ gemileri dahi anda gelüb cem‘ oldılar mecmu‘ı sefineler yüz elli kıt‘a gemi olub ve Recebin on yedisinden orasından kalkub ‘azîmet-i Girid deyû revân oldılar bunlar gelmede olsunlar izn-i canib-i muharebe-i donanma bir muvâfık rüzgâr ile gidüb Benakşe ve Baru adaları kurbüne vardıklarında Değirmanlik yâ‘ni Milo ( ) boğazında altmış pâre kâfir donanma sefinelerine rast gelüb toblaşmağa başlayub ‘asker-i islâm gâlibâne hayli cenk idüb kâfirlerin gemilerinin seren ve dümen ve âlâtların kırılub ve içini harâb idüb ahşama dek döğüşdiler mahâll-i cenkden Girid yüz mil mikdârı uzakça olmağla ve dahi cenk iktizâ iderse gemilerde ‘asker sudan ( ) saklamak iktizâ ider deyû girüde kalan Benakşe Baro adalarına dönilüb gece yüriyüb

mezbûr adaların limanına girüb yatdılar küffâr gemileri ardlarına düşüb limandan taşra gözedirler imiş donanma-yı hümâyûn gemileri gece anda sulanub ‘ale’s-sabah gafletle birer ikişer çıkarken küffârların gemileri donanmamız üzerine hücûm idüb cenk-i ‘azîm buyûste oldı Kapudân ‘Ali Paşa ‘askere istimâlet virüb donanmayı iki kol idüb bir bölüğiyle kendüsi ve bir bölüğiyle tersâne kethüdâsı busulacı oğlunı baş idüb düşmene hamle eylediler Kapudân ‘Ali Paşa dahi baştardasıyla ve oğlı ve ba‘zı ittiba‘ı ve çırağları olan sefine sâhibleri cümle on pâre beğin sefineleriyle kendüye müte‘allik idiler muhkem cenk idüb kâfirin birkaç sefinesini yakub harâb itdiler küffâr sefinesi biri sağ canibe yakın dururdı mülâhazasıyla Kapudân ‘Ali Paşa baştardasıyla üzerine varub muhkem cenk-i âzim iderken kâfirler gemileri üşü[şü]b baştardayı ortaya aldılar sâir beğler bu hâl görüb gayret-i himâye gelüb yedeklerinde olan kalyonları bıragub kapudâna dahi imdâd etmeyüb deryâya açıldılar kapudân bu hâli görüb kâfir sefineleri dahi yandaki baştardaya sarılmağın müstecîr iken oğlı yetişüb baştardayı yedeğe alub tahlîs eylediler tersâne kethüdâsı ve sâ’ir beğler ve cümle yeniçeri firigadalara alarga olub pây merdlik etmediklerinden kapudân paşa muzdârâb-ı hâl olub beğlerin gemilerine ve yeniçeri firigadalarına buyruldılar yazub bu tehallüfün sebebi nedir ve niçün kaçdılar deyû ve elbette gerü dönüb cenge girsünler deyû sandallar ile tersâne çavuşların perâkende itdikde yeniçeriler gemilerinden tüfenkler doğrıldub yanaşma bizden ateş içine girer yokdûr deyû uğratmadılar ve bir kadem ilerü cenge varmadılar kapudân paşa bu halden sarsma olub kerbelâ cengine yalnız ittiba‘ıyla girüb ve sa‘ından ziyâde ihtimâm idüb ama mukâvemet mümkün olmayub rüzgâr düşman gemiler muvâfık olmağla baştarda küffâr arasından halâs olduktan sonra gayri hücûm etmedi vezir-i a‘zam ol vak‘asında kalyonı ve sipâh memlü bir kalyon dahi muhterik olub ve cebeci gemileri alâtsız ve mühimmâtsız meydanda muzdarib ve kaç kalyon ortada kalmağın telef olub ve beğ gemilerine yeniçeri firigadalarına mü’ekkid buyrıldı gönderüb elbette şu meydanda kalan kalyonları yedekleyüb çıkarsunlar deyû tenbîh ekid idegördi mukayyed olmayub birisi yaklaşmadı rüzgâr dahi olmamağla ol cengin yerinde kalan kalyonlara küffâr ulaşub Anatolı beğlerbeğisi Ahmed Paşa kalyonunda cenk iderek şehid oldı rahmetullâh hâsılı kelâm altı pâre kalyonun ‘askerini küffârlar söndürüb kalyonları yedekleri ve bir iki kalyon kenâra karib olmağla yakub ‘askeri karaya döküldi ve bir mauna dahi çekdirüb küffâra mülhâk oldı bir iki yeniçeri gemisi anda adaya başdan karaya idüb taşra döküldiler kapudân paşa nâçâr ve inhizâm sûretinde bu hâletle çekilüb ol mihnetlere kemâl-i gazâbından atıyyede levendlere bakmayub Rodos ceziresine doğrı gitdi ba‘dehû küffâr ol ataya dökilân ol mihnetleri düşürmek içün ve âher küffâr soltatlarıyla taşra çıkarub cümlesini ahz ü esir eylediler kapudân paşa Rodosa vardıkda necât bulan gemiler geldikten sonra divân idüb cenkden rû-gerdân olanları mecrûm idüb ve ümerâya kahr-ı gazâb idüb tersâne kethüdâsının sakalın tıraş idüb kethüdâsı Eyyubi Karakaş oğlı ‘Ali Ağaya mektûb ve ‘arz ile âsitâneye gönderüb bâ‘zı ümeranın ve cümle yeniçerilerin nâmuhâllefleri ve bâ fermânlıkların i‘lâm eyledi İstanbuldan Kurd Çelebi tersâne kethüdâsı nasib olunub gönderildi izn-i canib-i bu tarafdan Kandiya halkı bu esnâda kemâl-i za‘aflarından kal‘ayı virmek niyetinde iken küffâr donanmaların aldıkları ehl-i islâmdan aldıkları altı pâre kalyonı serengün bayraklarıyla getürüb Kandiye önünde[n] geçirüb ‘azîm şenlik idüb İstendil ( ) adasına lenger-endâz olub bu dünlü cebehane ve dört yüz kadar tob ve mühimmât ve zâhire kâfirin ellerine girüb kuvvet bulmağla Kandiyede olan küffâr gerü kuvvetlenüb tam karar idüb ke’l-evvel cenk ü cidâle başladılar Kapudân ‘Ali Beğin elli kıt’a sefine ile Rodosdan Giride ‘azîmet idüb hazine ve leşker zâhire ve mühimmât ne ise teslim idüb ve serdâr-ı ekremden sened aldı ve dahi girü döndi derbeyân-ı ameden-i elçi-i Venedik mukaddemâ Gürci Paşa vezir iken İngiltere balyozı ba‘zı hûsûs içün sulh idüb anın sebebiyle Gürci Paşa Venedikden elçi taleb etmişdi hâlâ toksan yaşında başı ve eli ra‘şe-nâk bir kâfir-i hilenâk elçi olmak üzere Saferin on tokuzunda gelüb Galataya kondurıldı kelâmının me’ali da‘vetiniz ile geldik her sene Kandiyeden yigirmi bin hazine nâmına virilüb dört yüz bin guruş dahi donanma harcı dahi gönderilüb sulh olalum tarafeyn asûde hâl olsunlar dimekle kelâmından dâima mekr-i hile ve ta‘rik-i istismâm olunmağın ve cevr dahi virilmeyüb eline bir tabur virilüb Edirneye gönderildi tâ‘kıben adam gönderilüb Edirnede habs olundı izn-i canib-i derbeyân-ı ahvâl-i donanma rûz-ı nevrûzda kapudân çavuş oğlı Mehmed Paşa donanma ile çıkub boğazı hâli bulunmağla Akdenize revân olmuşdı Giride varub Hanyada dört gün aramadan sonrada on iki bin kimesne cebehane ve mühimmât koyub cezirenin cenûb tarafında kenârda Selene nâm hisarın halkı ita‘at sûretinde serkeş küffâr olmağla dört pâre tob ile muhasaradan sonra Şa‘banın yigirmi dördüncü güni feth eyledi bin beş yüz kadar esir alınub bir mikdâr dahi helâk idüb ancak sadr-ı a‘zam gâzi Hüseyin Paşa tarafından icâzet olmamağla mezbûr kal‘a içinde olan kâfirleri mûti‘i ve harâc güzâr virilmek râzı oldılar ve her sene virilmek içün rehnler virüb yerlerinde karar eylediler kapudân paşa oradan dönüb yüz kadar gemiyle Rodosa vardıkda altmış pâre kalyon ve çekdirme ve küffârın donanması gelüb Rodosın taşrasında lenger-endâz olub bir zaman limanında muhasara eyledi kırk gün kadar bekleyüb kâhi kalyonları gelüb limana toblar atardı ve küffâr rüzgâr üzerine olmağla bir tarafdan çıkmağa ikdâm olunmayub bi’l-âhire kapudân paşa birkaç çekdirme ile cezire ardında dolaşub Zakilisa ( ) semtinde revâne olacak küffar dahi gidüb sâ’ir gemiler âhir sâlde yol bulub ve kapudân paşa der-i devlete geldikde ma‘zûl olmuşdır ve Rebîyü’l-âhirde Girid tarafından haber geldi ki gâzi Hüseyin Paşa tekrar kâfirler ile muharebe idüb üç bin mikdârı kâfirlerin başların kesüb helâk eylemişdi ve bu esnâda Girid ceziresine imdâd içün zağarcıbaşı Yusuf ile birkaç firigada ve derunundalarında dolu yeniçeri ‘askeri Girid üzerine irsâl olundı izn-i canib-i derbeyân-ı ahvâl-i Girid Kandiye muhasarasında olan ‘asker-i islâm tarafından ‘arz-ı mahzârı gelüb der‘aliyyede vusûl buldukda bu canibin ahvâli perişândır ‘asker kılletinden ve mevcûd olanların dahi ‘ulûfeleri vakt ü zamanıyla gelüb irişmediğinden ‘asker-i islâm za‘af-ı hâl-i kemâlde olub düşmandan kal‘a almak değil şimdiye değin alınan kılâ‘ı dahi muhafazaya iktidâr yokdur çünki bu haberler gelüb vusûl buldukda vezir-i a‘zam ‘umûmen yeniçeri ve sipâh ocaklarıyla hareket zahmetin ihtiyâr iderlerse muhtemeldir ki cezire-i Giride cümlemiz varub dahil ve kabza ü zabt ideler vallâ encâm-ı zarûret hükmi ile muhafazadan el çeküb canımıza aman ile makarr-ı islâm olan kılâ‘ı küffâra teslim ideriz deyû feryâd etmişler sizler bu bâbda ne maslâhât görürsüz deyû üç gün ‘ale’t-tevâli huzûr-ı hümâyûnda meşveret olunub hak sözi yalan söylemeğe kadir kel[âm] söyleyenler dahi kendü ‘arzlarına ve nice fikre mebni havf ve ricâ sitemlerin ri‘âyet iderek söyleyüb işe yarâr bir sâfi cevâb söyletmediğinden söz uzadub gündüzde huzûr-ı hümâyûnda ve gecelerde vüzerâ ve ümerâ ve ‘ulemâ hanelerinde müşâvere iderlerdi üçünci gün ba‘ad kelâ kelâm makalât-ı müşâvereye böyle hitâm virildiki hâlâ Silistre vâlisi sadr-ı a‘zam-ı sâbık Siyavuş Paşa ‘unvan-ı ser‘askeri ile Benakşeden Giride geçüb aşağı olan bölük mu‘akideler ve bunları Giride geçüren beğ gemileri ile Giridde serdâr olan gâzi deli Hüseyin Paşa âsitâne-i sa‘adete gelüb tekmîl-i mühimmât-ı donanmadan sonra kapudânlık şevket ü şanıyla ‘azm-i deryâ-yı sefid etmek üzere re’yine dahi karar virildi ve Girid serdârı gâzi deli Hüseyin Paşayı telâcih ( ) idib el-hâleti hâzihi şeca‘ât ve salâbetden misli nâdir bulunurdı ve dahi a‘dâ-yı din küffârı kahra getürüb ve ‘askerin zabtına kâdir deyû ve şöhretine binâ’en ‘asker-i islâmın derûnunda bulunmadığından münâfıklar yâ‘ni İslâmbulun başları ihtiyârdır ve cenge iktidâr yokdur deyû Girid serdârlığından ma‘zûr idüb hattı hümâyûn irsâl etmeğe hazr oldılar ve Cemâziye’l-evvelinin ikinci güni Süleyman Paşa ‘azl idüb ve mühr-i hümâyûn ile kapucıların kethüdâsıyla serdâr gâzi deli Hüseyin Paşaya kapucılığı ihsân idüb buyrıldı virildi ve eğer sen vücudın Girid ceziresine lâzım değil ise karadan gele eğer hareketden din-i devlete zarar terettüb idecek mahzûr ihtimâli var ise hıdmet-i muhafazada olasın deyû hatt-ı hümâyûn ısdâr olunub mühr ile ma‘ân gönderildi ka’immakâmlık hil‘ati kapudân Surnâzen Mustafa Paşaya ilbâs olundı hikâye-i garibe mühr-i şerifi Girid serdârı gâzi Hüseyin Paşaya getüren kethüdâsı bevvâbân Benakşeden üç def‘a Giride adam salub müsâ‘âde-i rüzgâr ile kenâra yanaşmak müyesser ve emâneti sâhibe teslim idüb üçünci def‘a yine Benakşe dahi sâhiline yanaşmış idiki ‘avdetine me’mûr olan sipâhi Mehmed Ağa irişüb tebellüğ-i fermân-ı celilü’ş-şân etmekle ikisi ma‘ân hem rikâb-ı der-i devlete gelüb hatim Süleyman Siyavuş Paşaya teslim ve hakiki vezir-i a‘zam oldı izn-i canib-i Cemâziye’l-âhirde mezkûr sipâhi Mehmed Paşa vusûlünde kapucılar kethüdâsı yine mühr-i şerifi deli gâzi Hüseyin Paşaya getürmek murâd idüb ve mu‘avenetinde tereddüd idüb ba‘ad nizâ‘ ‘avdet itdüği mervidir ki ben bu mühr-i şerifi ta‘yin-i pâdişâhî üzere deli gâzi Hüseyin Paşa dahi götürürüm deyû vâfir lecc ve ‘inad idi derbeyân-ı vâkı’â-ı ahvâl-i donanma-yı hümâyûn ve küffâr-ı hâksâr muharebe-i ‘azîme der cezire-i Girid ve Giridde olan ‘asker-i islâm üzerine kal‘adan ve deryâdan yigirmi bin kadar kâfir çıkub ateş-i harb ü kıttâl dört beş sa‘at cenk-i ‘azîm olub taraf-ı islâmiyandan ancak bin kadar merd-i hüner sermet râhik-i şehâdet şerbeti nûş idüb firdevs-i ‘alâya vâsıl oldılar ve küffârların taraflarından on binden ziyâde derecâtı cehenneme karargâh eylediler ve ol cenkde Katırcıoğlu Mehmed Paşa cibilliyetinde uzmîr yâ‘ni kendüsinde olan şecâ‘ât hüner izhâr idüb haberi Cemâziye’l-evvelinde vusûl bulub ba‘id server-i ehl-i islâm olmuşdı behükm-i hüdâ be himmet-i evliyâ donanma-yı ehl-i islâm mübtelâ inhizâm olduktan sonra kapudân müşrikin-i bîdin kâfir-i la‘in otuz kadar çekdirme ile Kandiyeye gelüb birkaç gün odurub tevkîf ve ârâm idüb ve mühimmât taşra çıkarub ehl-i islâm oldığı levâzımât ve zâhire bir yere cem‘ idüb andan günlerden bir gün sabah vaktinde on bin kadar küffârın piyâdesi ve süvâri ile kal‘adan çıkub karaol hizmetinde olan guzât-ı müslimîn üzerine havâle olub tîgler çeküb ehl-i islâma gâfil iken hücûm eyledi ve cenk ü kıttâle başladılar bu tarafdan gâzi şahbâz ‘alemdâr deli Hüseyin Paşa rahmetullâh-ı aleyhi ‘askerin perişânlığı ve küffârın hücûmları haber virildikde cümle sipâhi hazr idüb kendüsiyi tevkif etmeyüb yalnız küffârların üzerine hücûm eyledi mânend-i ezderhâ saffet küffâra urub serbanân-ı cihân zaman şol kadar cenk ü kıttâl eylediki vasf kâbil değildir üç sa‘at kadar cenk idüb nice küffârın safların bozub ve nice yüz kâfirin kellesini kesüb canları cehenneme yolladı ve muhazzil baş olan firenk beğlerini ol cenkde mağlûb idüb ve ‘azm-i hisar-ı Kandiye kendüsi varub ve müte‘ayyin kapudân ve efrâd-ı ‘askerden iki yüz zîr ü dest kâfir esir olub ve birkaç yüz dahi derecâtı cehennem sacına buldılar bu tarafdan ehl-i islâmiyâ[n]dan dahi Avlonya sancağından ma‘zûl ‘Ömer Beğ Rumili ocakzâdelerinden birkaç anlar dahi ‘azm-i şehâdet şerbeti nûş eylediler ol cenk oldukdan sonra kâfir-i bahreyn olanlar ol mağlûb ile Giridden kaçub Sakız etrafına birkaç gün saye endâz menhûs olub ve Mısırdan gelür bir barama ( ) ve şaykalara rast gelüb ve derûnunda olan ne mikdâr İslâm leşkeri varsa cümlesini giriftâr eylediler meğer ol vaktinde kapudân paşa İstanköye olduğı haberdâr olub bî pâk ve bî pervâ ol canibe doğru bi’l-güşâ-yı bâdbân olub bi’z-zarûre def’-i mâ’il mülâhâzasıyla Rodosda olan gemileri bağlamak münâsebeti ol ( ) ‘azîme tahsisine bahâne idüb yine gitmedi meğer kâfirlerin gemilerine Sakızın etrafını dolaşûrken Cezâ’yir tarafından tahmînen otuz bin kile mikdârı buğday yüküyle Sakıza gelürken kâfirlerin gemilerine rast gelüb ahz ü zabt eylediler Sakızın içine zâhireden yana kahtlık olmağla Sakız ahâlisine gâyetü’l-gâye perişânlık geldi ve itdiler bu kapudân paşa İstanköyde ve Rodosda gemileri ve donanma orada dursunlar dahi bunda gelmeyüb bunları bu tarafdan def‘ ide hemân kendüsi orada odurub rahatlık süre çok kinâye söylediler izn-i canib-i bu tarafdan Girid serdârı vezir-i ‘âli deli gâzi Hüseyin Paşa rikâb-ı hümâyûna götürmek içün Haseki Uzun İbrahim Ağa Şa‘banın yigirminci güni irsâl olub ve mezbûr paşanın yerine serdâr olmak üzere İstanbul kâ‘immakâm vezir Kör Hüseyin Paşa Edirneye da‘vet olundı izn-i canib-i bu tarafdan kapudân-ı şehit deli gâzi Hüseyin Paşa Girid ceziresinde serdâr olan vezir-i mükerrem deli gâzi Hüseyin Paşa mukaddemâ serdârlıkdan ‘azli idüb ve rikâb-ı hümâyûna da‘vet olunmuşdı âhirü’l-emr Hanyadan kalkub menâzil ve menâzil iderek Edirne şehrine vâsıl olub ve mâh-ı Şevvâlin on ikinci cum‘a gününde rikâb-ı hümâyûn emr mûcibince tez yerde varsun deyû ol dahi ol yere karar eyledi bundan mukaddem bâ‘zı vezirler cevâbında katline ‘emr ü fermân-ı hümâyûnı kararvirilmişken ber muktezâ-yı takdiri rabbâni mazhâr-ı iltifât-ı şehriyâri olub mâh-ı mezbûrun on dö[r]dünci pazar güni kapudânlık mansıbı Çavuşzâde Mehmed Paşanın ‘azlinden paşa-yı müşârün-ileyhe ihsân olundı bâ‘zı ashâb-ı vukûf nakli üzere sadr-ı a‘zam deli gâzi Hüseyin Paşanın sû-i hâli ve zulm ü te’addiye müte‘allik ahvâlini pâdişâha bildirüb bu kadar senede bu kadar bin kise akçe ve mühimmât gönderildi hazine iddihârına meşgûl olub bir iş görmedi ve dahi buna benzer ‘aleyhine nice kelimât düzüb söyleyüb geldiğibi katl olunmak musammem idi lâkin mezbûr teberdârlıkdan çıkma olmağla dârü’s-sa‘ade ağası gizlüce sâhib çıkub gâzi Hüseyin Paşayı katlinden men‘ olunması saklûca ricâya düşdi ve dârü’s-sa‘âde ağası Solak Mehmed Ağa sadr-ı sadr-ı a‘zamın oğulluğu olmağla ‘af ve tahlîsi içün ricâ etmişdi re’isü’l-küttâb Şâmizâde ve Gürci kethüdâsı Solak Mehmed Ağa ile sâdıkâne müttehid olmağla paşa-yı mezbûrı sadr-ı a‘zamın pençesinden halâs etmek içün huzûr-ı sadr-ı a‘zam tarafına geldiler ve andan sa‘adetlü Vâlide Sultan hazretlerine tarafına nice ricâcılar irsâl idüb halâs ve ‘avf olmağla çok sa‘y ve dikkat eyledi hâsılı kelâm bu kadar zamandan berü Girid cezirede bu kadar hizmet etmiş var iken ve bir vezir-i namdârın bilâ töhmetle katl olunsun mûcib-i katl bir töhmeti zuhûr idüb ol zaman katline vâcib-i fermân lâzım olur ve gene su’âl ve eğer dahi münâsib olursa katline izin virmeğe câizdir dediler ol demde sadr-ı a‘zam ayak basub bu deli Hüseyin Paşa zâlimdir [de]dikde hâlâ ol dem dârü’s-sa‘ade bulunan şeyhü’l-islâm ve sâ’ir bâ’zı ümerâ itdiler katl olmağla izin yokdur bizler buna iznimiz yokdur hâlâ bu kişinin şikâyetçileri yok bu ahbâb hafiyye ile katl işinin halk râzı ve rızâ virmez işbû kişinin kabahâti icrâ idüb ve bu zikr eylediğiniz töhmetleri bütün isbât idüb kabahât her kimesnede bulunursa takdirce istiftâ’ olunmalu ve cezâsını virmeğe deyû cümle hazerâtdan işbû cevâb virildi ol demde gene sadr-ı a‘zam Şâmizâdeyi gönderüb müfti efendiden fetvâ-yı katl taleb eyledi müfti efendi deli gâzi Hüseyin Paşanın zirü himâyede olduğını bilürdi ve sûret-i şer‘iyeye ifra‘ olunacak bir töhmeti olmadığından müfti efendi gâyet düşünmeğe ve ızdırâba düşdi ve nice idecek bilmedi virilmesen sadr-ı a‘zamdan haf ider ve dahi virürse şer‘iyesi değildir hemân hüsn-i halde def‘ olunmasını re’s efendiye ricâ idüb sâhib-i devletin bizim hatırı kalmamak üzere bu kâr-ı mekrûhı ve fitneliği bir hâl itmeğe sizlere çok ricâ ve niyâzımız olur bu maslâhâtı sizden bilürüz deyû ibrâm ve ilhâm eyledi re’is efendi dârü’s-sa‘ade tarafını evzâ içün damen dermiyân idüb sadr-ı a‘zama gelüb sultanım şeyhü’l-islâm efendi hazretleri hayr hâhınıza du‘âlar itdi mutlak zulme binâ’en tecvîz-i katl içün fetvâ virilür lâkin üzerine bir şey beşâret bulmağıyla böyle nâmdâr şeca‘ât adamı katl etmekle çok mahzûrât vardır ahretlerin sandığımız gibi dünyaların dahi sıyânet üzerimizde lâzımdır dediler deyû i‘tidaddan sonra bu re’y-i tedbîri dermiyân idüb gâzi hacı Hüseyin Paşaya bir mansıb virile harc ü şidded batmış muktezâsıyla lâbed zulm eylese gerekdür gene şikâyetçiler gene zulmi tahrîr idüb ol bahâne ile hakkından gelürüz deyû bir nâme yazub sadr-ı a‘zamın tarafına bir çuhâdârıyla irsâl eyledi bu tarafdan sadr-ı a‘zam dahi tefekkür idüb bu tedbîri münâsib görüb katl içün irâmdan el çekdi ve kapudânlık mansıbını gâzi Hüseyin Paşaya virilmeğe emr eyledi ve deryâ beğlerinden ve adalarından celb-i mâl içün üzerine emr ü fermân eyledi ve lâkin dârü’s-sa‘ade tarafından ve sâ’ir ocakdaşlarından deli gâzi Hüseyin Paşanın taraflarına kendüsine nihânca haber virüb olmayaki deryâ beğlerinden ve tersâneden ve adalardan taleb ve ahz-ı mal sevdâsına düşmekle şâibetimi der‘aliyyede görünmesün deyû saklûca haber eylediler zirâ bin canı olsa sadr-ı a‘zamın elinden halâs olmaz deyû böylece bilsün deyû gâyet tenbîh-i ‘azîm ve ta‘lim itdiler ve paşa-yı mezbûrun kapusı mükemmel ittiba‘ı çok masrûfı ziyâde idi lâkin eskiden ve Giridden peydah etmiş medd hayr ve vâfir altûnı olmağla kapudânlıkda celb-i mâle muhtâc olmayub havfundan ‘iffet üzere hareket idüb şikâyet itdirmedi hattâ ümerâ-yı deryâ â‘deten viregeldikleri gulâm ol sa‘at çuka ve kumaş ve ihrâm her ne makbûle nâzik tuhfeler hazr idüb hac gâzi Hüseyin Paşaya gitdüği yerlerde kendüsi ne buldılarsa hiçbir hediyayı kabul itmedi gerüye yolladı ve her ne kadar sadr-ı a‘zam bir tedbîr ve yahûd bir şikâyetçi gelür deyû bakdıysa hiçbir zafer bulmadıkları çün yine kapudânlıkdan ‘azl idüb sonra Rumilinde vâli idüb ve Rumilinden şikâyetçiler ‘arz ü mahzâr gelmeğin deyû orasına ol vakde zafer bulub katl-i i‘lâm eylemişler ve tafsîli gelse birkaç münâfıklar sadr-ı a‘zam ile beraber olub der-i devlete zulm etmesine şikâyetçiler gelüb devlete ‘arz idüb ve sadrı a‘zam gerekdür derbeyân-ı katl-i deli gâzi hacı Hüseyin Paşa vezir-i müşârü’nileyhe ekser nâs mühr-i vezâret tahmîn idüb şöhreti ‘alemgîr olmağın ve dahi ba‘zı husûslar içün sadr-ı a‘zam ezâsıyla ihtimâm üzere olmağın sene-i sâbıkâda Girid serdârlığından ‘azli ve Edirneye ihzâr ve katli bâbında fetvâya irâm ve ihtimâm idüb sonra dârü’s-sa‘ade ağası ma‘rifetle ve Vâlide Sultan hazretleri sâhib çıkub ve şeyhü’l-islâm ve müfti efendi hüsn-i ma‘rifet tedbîriyle şikâyetçileri geldikde tedâriki ol ol vakt görülsün deyû kapudân paşa eyledikleri aşâki mahalde zikr olan hikâyet mestûrdur ammâ enderûn halkının nasihâti ve kendü ve dostların tahrîri üzere kapudânlıkda ‘iffet gösterüb Girid[d]en vâfir altun gazâdan cem‘ ve peydâ eylediği içün celb-i mâl ve dahi te‘addiye muhtâc olmayub ve tarafından bir zerre kadar bir nâhâlif şey zuhûr ve bir şikâyetcisi gelmediğinden mâh-ı Rebîyü’l-evvelinin yedinci gününde kapudânlıkdan ‘azli idüb ve Rumili eyâleti virilüb ve deli gâzi Hüseyin Paşaya sûret-i iltifât olunub Rumili eyâleti ile Edirne ve Filibe ve Sofya her ne nerde dilersan gidüb otursun ve irâm eylesün deyû ruhsât virilüb gönderildi deli gâzi Hacı Hüseyin gemilerden çıkub Filibeye ve Sofyaya şehrine varub karar eyledi ve hazinesinde nukûd kalmamağla levendlerin ‘ulufesine ve ba‘zı masârıfa imdâd za‘imiyle ol etrâfdan bir mikdâr zâhire baha ile cem‘ idüb ağniyâdan birkaç kimesneyi garâmet-i maliye içün tecrim eyledi lâkin zulm-ı selef-i vâlilerinden ziyâden ve mu‘tad-ı kadim kıyâsından ifrâtla harâc geldi ama çünki vücûdın ve kendüsini zeyne’l-îkas-ı ‘aliyye zenb mâ‘nâsı şerifi üzere vükelâ-yı devlet yanında müsteskil ve asmâ zulm paşa olduğı ve gitdiği yerde zulm ider deyû kendüsi yâd eylediler ve mezkûr sadr-ı a‘zam düşman olub ve gâzi hacı Hüseyin zâlimdir deyû herkes öyle sanurdı ancak gâzi hacı Hüseyin Paşa bir ar sâhib-i kemâl idiki bir adamın bir akçesini yemeğe istemez ve zulm olan kimesne yanında bile götürmezdi ve şer‘iyyeden taşra bir iş işlemezdi hemişe namazına ve niyâza leyl ü nehâr meşgûl idi şöyle bir sâhib-i ar ve nâmdâr ile devlet-i ‘aliyyenin içinde böyle bir vezir-i kâmil ve ehl-i takva cihanda misli yoğdı ve meşhûrdırki hâlen deli Markonın nice cenk eyledikleri firengistâna sûret ve tasvîrini yazub nişân eylediler ancak vaktin sadr-ı a‘zam böyle nâmdâr vezire düşmanlık idüb fırsatın gözedüb bahâne arayub beklerdi ve takdiri ilâhi bu sadr-ı a‘zam sebeb olub gâzi hacı Hüseyin Paşa şehid olmak içün bu gûne üzerine müvellâ ( ) olub katl olmasına âhirü’l-emr sebeb oldı yine bizim sözimüze gelüb dinleyelüm çünki deli gâzi Hüseyin Paşa Rumiliye irsâl eyledi el altında yine haber idüb bir bahâneye ânâ bühtân idiler çünki gâzi Hüseyin Paşa yukarıdaki söylediğimiz zâhire ağniyadan para ile haz eylediği ve birinden tecrîm aldı deyû söylediler ki der‘akab âsitâne-i sa’adet bir sûret-i iltifâtla İslâmbula da‘vet içün emr-i şerif-i fermân-ı sûret Hüseyin Paşanın üzerine irsâl eyledi ‘ale’l-ahdî ‘ale’l-râvî Filibe kadısı Süleyman Efendiye sadr-ı a’zam sakluca mektûb ile bir adam yollayub ve Rumilinde gâzi hacı Hüseyin Paşanın ne kadar zulm ü te‘âddisi olmuş varsa bundan ziyâde kendüsünden yazub ve ‘arz-ı mahzâr idüb şikâyetçiler irsâl eylediler deyû ta‘lim ve tenbîh itmiş işbû zulm-ı münâfık sadr-ı a‘zamın mektûbuna göre deli gâzi hacı Hüseyin Paşanın hakkına nice nâhak ve nâsâlif kelâm yazub ve zulm ü te‘addisi ve ol memâlik-i Rumili fukarasına itdiği cevr ü sitemi kadı zulm-i bed fa‘al cümlesi kaleme getürüb düşman üzere mufassal ve meşrûh ‘arz-ı mahzâr yazub bir adam yediyle hacı gâzi Hüseyin Paşa der ‘aliyyeden gitmezden evvel ol zikr olan ‘arz-ı mahzâr irsâl eylediler ve sadr-ı a‘zam yedine virilüb oldı pâdişâh ‘arz eyledi meğer şahbâz gâziyân gâzi Hüseyinpaşa bu mahzârdan bîhaber idi ve ma‘lûmı olmadı gâzi Hüseyin Paşa oradan Rumilinde kalkub İstanbula ‘azm eyledi vusûl bulduğu günün ertesi sadr-ı a‘zam tarafına vardıkda kıyâm-ı tevkîr ve ikrâm ile mülâkât olunduktan sonra samur kürk giydirüb envâ‘ iltifât ile hanesin ‘avdet itdirilmişdi sadr-ı a‘zam Filibe kadısından gelen ‘arz ve mahzârı ve şikâyetin mevâd-ı müte‘addide-i müstehili nameleri pâdişâha ‘arz idüb her ne ilkâ etmiş ise deli gâzi Hüseyin Paşanın katli hûsûsunda deryâ-yı gazâb-ı şehrîyâri tahrîk dahi etmişler irtesi fermân ile huzûr-ı hümâyûna vardıkda pâdişâh-ı kahraman-ı heybet ile hitâb-ı ‘itâba alûd ile on beş sene ‘askerime serdâr olub bu kadar bir her sene hazine-i â‘mireden mevâcib ve mühimmât nâmıyla aldığın bu kadar bin kisenin ‘öşr-i a‘şerin mahâlline sarf etmeyüb izhâr etmekle ta‘ziyle ba‘is oldığından kat‘-i nazar muhasara olan Kandiyenin zabt ü feth ve teshîri hûsûle akreb olmuşken hutût-ı nefsâniye tabi‘atın ile ihmâl ve müsâlâha itdiğin huzûr-ı hümâyûnumda bi’l-külliye zâhir ve nümâyân olub beytü’l-mal-i müslimîn bu tarikle ahz itdiğin emvâlin teftîş ve tahsîli mevkûf-ı fermân iken ihtiyârlık ve emekdârlığına merhameten tekayyüd olunmayub yine nevâle-i ihsanımdan hissemend ve Rumili mansıbıyla behremend etmişken celb-i emvâl içün fukârâya itdiğin eziyyet husûsunda ahkâm-ı vilâyetden vârid olan ‘arz ü mahzar ve cerâ’im-i sâbıkanıza behremend olub ve râbıtâ-ı eyâletde hareket böylemi olur deyû ‘itâb ve gazâb alûde buyruldukça âvâre-i kelâm ve tedârik cevâb ve tenvîr-i merâmda a‘cizânem adamı olmağla ateşgîre hüsrevâniyi edâ idecek bir cevâba kadir olamayub bunca gazâba kelâm-ı pâdişâhî ‘alem tab gâzi Hüseyin Paşaya söyledi ol demde gâzi Hüseyin Paşa söze gelüb ağlamağa itdi pâdişâhım bu kullarınız bu gûne fitne sözlerinden benim zerre kadar haberim ve âgâhım yokdur ve buna değin gerek fukârâya ve gerek ağniyâya eziyyet ve tecrîm eylediğim yokdur ancak bu gûne fitnelik ve bana bühtân idenlerin bilürüm ancak bu fakîr anları cenâb-ı hakka hâvâle eyledim ve beni çokdan bana bühtân eylediler bu kullarınızı helâk etmekle ister bu ‘arz-ı mahzârı ısmarlayub getürdiler dimekden gayri bir söz söylemedi ol demde pâdişâh gazâbıyla emr idüb alun bunı habs idün deyû fermân buyurmağla gâzi Hüseyin Paşayı Yedikuleye koydılar kimseyi şefa‘ât ve ricâ eylemesine orada bulun[an]lar ağazlarından bir kelâm söylemediler zirâ orada oturanlar gâzi Hüseyin Paşaya düşman olub ve sadr-ı a‘zam böylece tenbih eyledi ve iki günden sonra katl idüb şehâdet şerbetini nûş eyledi rahmetullâh-ı ‘aleyhi vezir-i ‘alemdâr hacı gâzi Hüseyin Paşa vilâyet-i Anatolıdan Yenişehr nâm kasabadan zuhûr idüb Eski saray baltacılarından pehlivânlığı ve bahadırlığı hasebiyle merhûm Sultan Murâd Han hazretlerinin mazhâr-ı iltifâtıyla olub emirhorlıkdan vezâret rütbesine nâ’il olmuşdı ve tarik-i intisâbını böyle nakl olunur ki ‘asr-ı Murâd Handan hazretlerine ‘Acemden elçi gelüb izhâr-ı hüner içün berkdirilmiş yay getürdiler bu yayın girişini çıkarub yine kurmağa kâdir bir pehlivân memâlik-i ‘Osmâniyede bulunur mu deyû Sultan Murâda dahi haber eylemişler ol vaktin İslâmbulun nâmdârları ve vüzerâlarına ve dahi pehlivânlarına ‘arz olunmuş yay-ı mezkûrı bozub kurmak değil ve kirişini bile yerine getürmemişler ol yay darü’s-sa‘ade ağası odasına durub ve saklûca bir bahadır pehlivân arayub dahi bulunursa ol yay-ı mezkûrı kirişini kurub ararlardı kimse İslâmbul içinde buna kuran bulunmadı ol vakt deli gâzi Hüseyin ol vakt ‘acemi baltacı imiş ağa odasının ocağına eyyâm-ı kış olmağla odun taşurmuş getürürdi bir gün ağa odasını tenha bulur nöbetciden gayri kimse yoğdı ol vakt gâzi deli Hüseyin Paşa ol yay görüb kaziyye alur asl-ı hikâyeden haberi yok birkaç kere mezkûr yay kurub götürürken ol vakte darü’s-sa‘ade ağası geliyor didiklerinden telâşla ol mezkûr yay yerine bıragub gider imiş ol esnâda ağa ol yay görüb başka el dokanmış fark idüb bire nöbetci bu yayı kim dokanmış deyû su’âl iderse nöbetci Yahya Ağa korkusundan baltacı deli Hüseyin bir baltacı ocağa odun götürürken oraya yay görüb ve eline alub birkaç kere çekdi sizin geleceğinizi işidüb bıragub gitdi dediklerinden ağa mesrûr olub tez deli Hüseyin çağırın dedi baltacı zâbitleri ve eskileri olan ashab-ı cesed biçâreyi azarlayub bire herif ağanın odasına ne ararsın deyû çok sözler söylediler ve sen ağanın odasına işin ne imiş sen tek durmayub şuna buna el uzadırsın senin tırnaklarını ( ) lazım olur deyû inciderek alub götürdiler ağa ol yay eline virüb çek imdi bire deli Hüseyin göreyim seni dedikde ol dahi yayı eline alub bî pervâ beş on kerre yay çekdi darü’s-sa‘ade ağası ta’accüb ve istihsân idüb tez şimdi bu yoldaş bir pâk dolama ve kisve ile giydirin adam şekline koyun huzûr-ı pâdişâha götürsem gerek deyû kethüdâya tenbîh olundı biçâre deli Hüseyin zelil ve nâmurâd iken âti-i vâhidede ebnâ-yı cinsi mabeyninde mu‘azzez ve mükerrem oldı darü’s-sa‘ade ağası şevkıyle huzûr-ı hümâyûna varub yay-ı mezkûrı çeküb izhâr-ı hüner idüb mazhâr-ı hümâyûna tahsîn olduktan sonra huzûr-ı hümâyûndan ‘Acem elçisi muvâcehesinde yay-ı mezkûr kepâze vâri çekerken zorbazu ile şîkeste idüb parçaların elçi önüne vaz‘ itdikde pâdişâh-ı ‘alemtâb ve süneymanın ibtihâc ve mesrûrlarına elçinin kemâl-i inf‘âline ve cehâletine sebeb olmuşdır sultan Murâd gâziye ibtidâ intisâb bu tarik ile olub sonra mirâhûrluk ile çıkub sefere revân ‘avdetinde Mısır Kâhire beğlerbeğisi ba‘dehû kapudân paşa olub erzâk üzerine serdâr ta‘yin olunub bir maslâhâta muvaffak olamadığından ‘azl olunub sonra Bedoron ( ) valisi olmuşdır Bosna ve dahi Bağdad eyâletlerine dahi mutasarrıf olmuşdı ba‘dehû on beş sene Girid serdârı olub küffâr ile muharebede erlikleri dâstân olmağla ‘azîm iştihâr tahsîl etmişdi lâkin ber muktezâ-yı takdir Kandiye fethi kendüye müyesser olmadığından düşman tâm‘ ve tekâsülüne haml idüb bir iş görmedi nâmıyla ‘azl olunub yine kapudân paşa olub ba‘ad Rumili beğlerbeğisi olub sonra anın hakkında bâ‘zı münâfıklar nice yalanlar söz icâd idüb ana bühtan eylediler ve pâdişâhı zamanî gazâb alûde idüb düşmanın sözlerine ihtimâd idüb vakt-i zamanî dahi irişüb fitnelik ile öyle bir nâmdâr şeca‘ât vezirin vücûdını dünya belâsıyla ifnâ’ olundu ve deli gâzi Hüseyin Paşa küşâde meşreb ve şevkı tabi‘at olub ve eski latifelere ve nasreddin kıssa-i hikâyet nakli ve ( ) söylediğinden sultan Murâd Han mahzûz ve münşerih olmağın ekser evkâtda yanlarından münfekk olmaz imiş nakli iderlerki bir def‘a sefer-i ‘azîmetle İstanbuldan alay-i ‘azîm ile çıkarken cümle halk hazr olub hatta nisvân ( ) ferec ferec olub temâşâsında çıkmışlar ve serbazân ile levendâna süvâr olub rahgüzârına saf çeken halka avaz-ı bülend ile selâm virüb ricâyı hayr du‘â ile tevdi‘ iderdi ve zenân gürûhuna uğradıkda selâm-ı ‘aleyküm kadınlar cennet reyhânları ve yer melekleri ki ‘ulemâ ve sulehâ ve yarar pehlivânlar ve yiğitler sizden doğar Allah te‘âlâ sürinize bereket virsün bizi du‘âdan unutman deyû çağırub söylerdi derhâl zenân kadınlar ol demde feryâd idüb itdiler senin gibi bir şâhbâz kahraman vezir Allah te‘âlâ pâdişâh efendimize bağışlasun kahraman-ı ‘alemdâr-ı zaman vezir olursa böyle olsun ve böyle gerek deyû can-ı gönülden hayr du‘âlar iderlerdi lâkin levend-i meşreb ve bî pervâ çeri olmak hasebiyle lisanı candan mazbût olmayub Giridde dergâh-ı ‘âli ‘askeriye imtinâ‘ ve ittihâd idemedi tâm‘-ı hamdan dahi hâli olmamağla bâ‘zı evzâ‘-ı nâhemvâri a‘adasına hüccet olub katl itdirdiler ama bu makûle kabayîh dahi setûdesine halk-ı ‘alem matla‘ olmayub şöhret ve şeca‘âtine müte‘âllik ‘avam nâsının cümlesi medh iderlerdi ve itdiler yazık yazık böyle vezir-i nâmdâr böyle hizmet etmişken katlini revâ gördiler deyû cümle ‘alem yas mâtemin idüb ve te’essüf izhâr eylediler ve meclislerde belki esvâkda ve bilâdda anın ruhûna senâ ve rahmet ba‘is olanlara ta‘an ve dâhil-i gıybetine nice müddet halk-ı ‘alem dahi iştigâl eylediler ve şeyhü’l-islâm ve müfti Boluvi Mustafa Efendi deli gâzi Hüseyin Paşa katline fetvâ virmeyüb sadr-ı a‘zam-ı münâfık tarafından irâm ve ilhâm olundukça ol makûle nâmdâr vezir gâzi şâhbâz cüz’i cürmi sebebiyle katli etmesine sa‘y ve gayret eylediği nice Hüseyin Paşanın nâlehine yürümüşdir ve sadr-ı a‘zam leyl ü nehâr gâzi Hüseyin Paşanın hakkın[d]a nice bühtânlar uydurub ‘akıbet onun sebe[bi]yle katli olundı gâzi Hüseyin Paşa mekanı cennet olub sadr-ı a‘zamın yeri nâr oldı ancak gâzi Hüseyin Paşanın katliden halâs eylediğine şeyhü’l-islâm Boluvi Mustafa Efendi şevketlü pâdişâh-ı ‘alempenâh hazretlerine tezkere gönderüb bu seneki mezkûr sadr-ı a‘zam müstakil olmadığından kelâmını teneffüz idüb ve müfti efendinin ‘adem-i müsâ‘âdesi müfîd olmadı ol vakt şeyhü’l-islâm Boluvi Mustafa efendi şevketlü pâdişâha tezkere gönderüb bu sene dahi görülmeyüb mühimmât-ı din ü devletde olan emr lâzım Venedik kâfirine gûşmâl virilmek iken sene-i sâbıkada bu kadar mâl ve hazine itlâf ve istirâf olunmuş iken sadr-ı nişîn vekâlet kebîri olan devletlünün murâdı din ü devlete hizmet olmayub ancak kendi mansıbı fehminden haz-ı nefsini tarafına zâhib olub birer bahâne eylemez ihmâlleri i‘dam niyeti ile bildiğini etmek ister deli gâzi Hüseyin Paşa katli dahi bir emr-i nâma‘kûl iken sa‘y ve irâmı ile vücûda geldi bu mertebe ruhsât virmek lâyık-ı münâsib değildir hâh-ı devlet olduğumuz hasebiyle vâki‘ olan hâli ‘ilâm ve cürêt eylemişdir fermân pâdişâhımızındır bu tezkereyi pâdişâh yedine ahz idecek sadr-ı a‘zama virdi ve sadr-ı a‘zam tezkeresi alub sakluca okuyub Boluvi müfti Mustafa Efendi çünkü sakluca okudısa ve merâm-ı maksad ma‘lûm olundıysa ve Girid serdârı olan vezir gâzi Hüseyin Paşa ki Boluvi müfti efendiyle hüsn-i ittihâdı olundı bu def‘adan mukaddem cenâb-ı monlaya mektûb gönderüb Girid ceziresi tamâmen feth olmağla sadr-ı a‘zam bi’z-zât bu tarafa gelmeğe muhtâcdır ve mühr-i şerif gelmedikçe bu cezirenin fethi mümkün değildir deyû ‘ilâm-ı hâl eylemiş Boluvi müfti efendi bu mektûb taraf-ı saltanata gönderüb vezir-i a‘zam hafiyeden âgâh oldukda Girid serdârı Hüseyin Paşayı vezir-i a‘zam itmek ister deyû monlaya ‘adevât etmişdi ve der‘akab bu tezkere kaziyyesi zuhûr etmeğin ‘azl ü nefyiyle def‘-i mezâhim eyledi Girid serdârı Hüseyin Paşaya derâkab katli içün emr gönderdi lâkin biemrillâh-i te‘âlâ fermân vusûlünde bir iki gün mukaddemce fevt olduğu haberi vusûl bulmağın mâh-ı Recebin on birinde serdârlık Girid ceziresi muhafazasında olan Tavukcı Mustafa Paşaya tevcîh tevcîh kılındı derbeyân-ı vekâyi‘-i tebdîl-i serdâr-ı cezire-i Girid ve cezire-i Girid serdâr olan Tavukcı Mustafa Paşa bi‘l-iktizâ serdârlık rütbesinden tenzîl olub ve ol maslâhât-ı ‘azîme ‘Ankebut Ahmed Paşanın yanında olmak tahmîl olub ve cezire-i Giride vardıkda serdâr-ı sâbık hakkında ba‘is-i iştigâl gazâb-ı pâdişâhî olacak bâ‘zı mevâd ‘arz ve irâd olmağın sâdır olan fermân-ı hümâyûn mûcibince katline ve isti‘câl ve ser maktû‘ı der-i devlet-i ‘aliyyeye irsâl olundı izn-i canib-i derbeyân-ı vekayi‘-i irsâl olan hil‘ât ve dahi şimşir becanib-i serdâr olan Girid ceziresinde serdâr-ı ekrem ‘askerin nusret şi‘âr olan vezir-i mükerrem Ahmed Paşaya ‘avâtıf-ı ‘aliyye-i mülûkâneden hatt-ı hümâyûn iltifât makrûn ile kılıc ve kaftan irsâl olundı derbeyân-ı vekâyi‘-i tertîb-i şidded-i meclis ve meşveret der huzûr-ı âsâfî berây-ı sefer der Girid vezir-i a‘zam nâmdâr Köprülizâde Fâzıl Ahmed Paşa hazretleri Nemse seferine varmış ve sulha istihkâm-ı tâm virdikten sonra ( )’l-hamd Nemse keferesinden gereği gibi ahz ü intikâm ve di’l-hâh üzere ‘akd-ı sulh istislâm olundukdan sonra ol vaktden sonra berü fırsat beni kesret ( ) iştigâl-i müslimîn olan Venedik keferesinin dahi ‘avni bâri ile cezâsın bulub ve tertîb böyle bunca yıldan berü Girid ceziresinde imdâdı muhasarası erbâb-ı gayreti küttâb ateş-i ızdırâb iden Kandiye kal‘asını tahlîs idelim deyüb rikâb-ı hümâyûna telhîs eyledi ve taraf-ı pâdişâha râhı asâfî tezvîd idüb ve cümle vükelâ-yı devlet ile husûs-ı merkûme müzâkeresi içün meclis ve meşveret dahi tertîb olub cümle hezâr-ı meclis ifâde idüb hakikat hâl ve bu bâbda re’y ve sevâb ne idüğün her birinden su’âl olundukda cümlesi söylediler ki bu Kandiye gâ’ilesini bertaraf etmek vâcibe-i zimmet olub ve gayret-i devletdir deyû tahrîk-i silsile-i hamiyet eylediler binâ’en ‘aleyh sefer-i mezkûreye iktizâ iden mühimmât ve cebehane ve tobhane ve barut ve levâzım sefâ‘in-i donanma-yı hümâyûn tedârik ve tertîbine ağaz ve meydân re’y ve tedbirden tek ve cevâb kılındı ve on iki seneden berü Edirnede mahbûs olan Venedik elçisi serdâr-ı ekrem hazretlerinin evvel bahar hamsine-i esârda ‘umûmen ‘asker-i islâm ile Girid ceziresinde Kandiye kal‘ası üzerine müteveccih olacaklarından hebardâr oldukda mülâhâza-i vehâmet encâmkâr ile ‘akd-ı sulh ve salâha talebkâr olub sâhib-i devlet hazretlerine buluşmak sevdâsında oldı ve temennâ ve niyâzına müsa‘âde olub huzûr-ı asafîde ‘akd-ı meclis-i mükâleme olundukda evvelâ sulh içün gelecek elçi bir def‘a yüz bin altun getürüb ve Kandiye kal‘ası cizyesi olmak üzere beher sene on iki bin altûn vire ve bu sene aldıkları kal‘aları Kandiye kal‘ası karşusında olan yeni kal‘ayı hedm ve Suda kal‘asın ve limanını virüb yedi kal‘ada olan olan esirleri ıthâk olunmak üzere dahi bâ‘zı mevâd teklif olundı elçi-imesfûr mevâd-ı merkûmenin cümlesini kabûl ve lâkin Suda kal‘asın teslimine rızâ virmeyüb ve Suda kal‘ası bizim sermâyemiz olub ve iftihârımız olmağla şöyleki her bir taşısı bir cevher taşa zimem olub şöyleki bir taşını virmeğe rızâ olmağa teslim etmeğe ihtimâlimiz yokdur deyû cevâb virüb ve bu madde içün kendi tâlib olduğı sulh ve salâh kendü tarafından istediğinden ötürü bu kelâmları zuhûra gelüb söylendi ve sefer-i merkûm emrinde iştibâh-ı bi’l-külliye bertaraf olmağla ilerü bir mikdâr ‘asker ve zehâiriye ve mühimmât irsâl olunub ve ‘umûmen ‘asker-i islâm ile cezireye kangı yoldan irsâl olmağla bir münâsib yer bulmak içün fikr ü tedbir ‘amâl olunub karadan Menakşeye varub ve andan cezireye karşu karşusına seksan mil olmağla donanma-yı hümâyûn sefineleri hazr idüb ve her ne iktizâ iden levâzım-ı râh tedârik ve tedbir olunub irsâl olundı izn-i canib-i derbeyân-ı cümle Venediklerin cumhu[r]ların niyâz nâme ehl-i islâma irsâl olundığı üzere Venedik kıralı berây ve cây-ı sulh ü salâh Nemçe keferesiyle ol dahi sulh ü salâh vuku‘u ve şimden gerü Kandiye kal‘ası üzerine Venedik keferesiyle mütemâdi olan harb ü kıttâl şimşir-i ateş tâb-ı intikâm ile fırsâd virilmeyüb mühimmâtına kıyâm-ı der-kenâr olacağın suyû‘ı cumhûra ba‘is istilâ-yı havf ü dehşet olub devlet-i ‘aliyye Nemçe ve Macar muharebesi meşgalesini ber taraf ve fimâ-ba‘ad kuvvet-i kâhire satvetlerini bizim üzerimize hazr ideceği zâhirdir deyû nice ideceğin bilmemeğe ricâ-yı sulh ü salâh bir mû‘teber nâme ‘acz şi‘âr tahrîr ve derûnunda taraf-ı ‘aliyeye irsâl olunub sulh olmasına ricâ ve niyâz idüb ve bundan akdem irsâl olunan elçimiz bir müddetdir ki ol tarafda kaldı ve biz da’imen devlet-i ‘aliyyeden ricâ-yı emn-i aman üzere olub hattâ Nemçe ve Macar muharebesiyle dahi iştigâller vaktinde mahzûr olan Kandiye kal‘asından taşra ‘asker çıkarmayub lütfunuza intizâr ile sükût eyledik bu husûsda her vechle merhamet ve şefa‘ât-i hümâyûnları niyâz ve ricâ ideriz deyû sûret-i ‘aczden nice söz tastîr eylemişler küffâr-ı hâksârın Nemçe ve Macar muharebesi esnasında yine kudretleri mertebesinde cenk-i nâ‘ire-i ‘adüvvandan hâlî olmayub lâkin kemâl-i ‘acz ve ızdırâbdan nâşi bâ‘zı mertebe harb ü kıttâlde fırsata terakküb ile izhâr-ı hile-i fütûr dahi irâd ve bu gûne kelimât-ı hadime ümid ile kendülere müsa‘ade itdiklerini güyâ ümid-i sulh ü salâh ile cenkden el çekmek sûretinde sulh içün istihkâk içün isnâd eylemişler Venedik keferesi bir hilekâr kavm olub kat‘an kelâmlarında devâm ve sebât olmaduğundan kat‘-ı nazar müterassıd-ı vakt-i fırsat olub ve her ne zaman devlet-i ‘aliyyenin gayri sâ’ir düşman-ı din ile harb ü cenk ü kıttâl meşgûl oldukda naks-ı sulh ‘ahd idüb bir tarafdan bi‘avni’l-lâh-i te‘âlâ keder virmek fikr-i fâsidesiyle ta‘azzür-i islâmiyeye dahi istilâ itmeğe kıyâm iderdi ve kaçan sâ’ir kırallar din-i düşmanlar ile ‘akd-ı sulhü salâh olunsa başlu başına devlet-i ‘aliyyenin edâyı hamle-i takat-efgen intikâmına tahammül idemeyeceğin bildiğinden havf ü dehşet üzerine düşürdi ricâ birle sulh ü müsâlâha da ikdâm ve irâm etmek ‘adet-i kadîmesi olduğu kerrât ile tecrübe olunmağın kelâmına ‘itimâd ve niyâzına i‘tidâd münâsib görülmedi derbeyân-ı vekâyi‘-i hareket-i hümâyûn becanibi Edirne ve berây ü sefer-i Venedik keferesinden ahz ü intikâm içün üzerine ‘azîmet olunmak musammem ve makrûr olan Kandiye kal‘asına Ayamora ceziresinde vâki‘ Menakşe kal‘asından donanma-yı hümâyûn gemileriyle gitmek hazr olub ve tarik bulduğı karar-dâde re’y-i cumhûr olmağla Edirneye hareket-i hümâyûn vuku‘u muhakkak ve mukarrer olub ve mâh-ı merkûmun sekizinci pazarertesi tuğları bâb-ı hümâyûna geldiler ve yigirminci cum‘aertesi bârgâh-ı hümâyûn Davud Paşa sahrasına nasib olduğundan sonra yigirmi dördüncü güni mu‘tâd-ı kadîm üzere müretteb alaylar ile şehinşâh-ı ‘alem penâh hazretleri bârgâhı hümâyûna teşrîf ve izhâr şevket-i hüsrevâne ile kalub kasıyye-i a‘da-yı din terhîb ü tahvîf buyurdılar derbeyân-ı vekâyî‘-i imdâdgerden pâdişâh-ı gayret penâh berây-ı tertîb-i mühimmât-ı sefer-i levâzıma ve hazine-i enderûn musammem olan Girid seferi mühimmâtı tertîbine irâdât-ı seneden fazla mal iktizâ etmekle hatt-ı hümâyûn ile enderûn hazinesinden bin beş yüz kise guruş ihsân ve hazine kethüdâsı ‘Ali Ağa meblağ-ı merkûmı çıkarub ve defterdâr Ahmed Paşaya teslim etmek üzere fermân ve teslim-i livâ resulullâh-ı bedest-i cenâb serdâr-ı ekrem Girid seferine serdâr-ı ekrem nasib ve ta‘yin buyrılan vezir-i a‘zam rüstemşîm Köprilizâde Fâzlı Ahmed Paşa hazretleri izni hümâyûn şehriyâr-ı muhalledü’l-ikbâl ile rikâb-ı kâmkâr-ı mülûkâneye rûymâl idüb pâdişâh-ı gayret-penâh hazretleri livâ-yı nusret hazret-i resullâhı yed-i mü’eyyedler ile dest-i hamiyyet buyûst-ı asâfîye teslim ve inşallâhu te‘âlâ bu sefer müsmirü’l-zaferde dahi bezl-i kudret ü gayret ile göreyim seni du‘â-yı hayrım seninle biledir deyû hamiyyet ihlâs-ı lâzıme-i hâl-i cihâd idiğin tezkin ve tefehhüm buyurdıklarından sonra sâde serâser samura kaplu iki hil‘ât-ı fâhire elbâsı ile ikrâm ve ser hammiyyet gösterdiler iki ‘ad[et] sorguc murassa‘ vaz‘ıyla tesmim merâsim-i iltifât ve ihtirâm buyurdılar rikâb-ı hümâyûn ka’im-i makâmlığı dahi yine havass-ı ittiba‘ bedr-i asâfîden olmak hasebiyle müttehid cenâb-ı sadr-ı a‘zam olan kâ‘im-i makâm-ı sâbık Kara Mustafa Paşa hazretlerine sezâvâr görilüb tefvîz-i vekâlet-i sadr-ı a‘zamı ile mesned-i hâl ve ‘ukde-i iclâs ve dûş kifâyetine samur kaplu serâser hil‘ât elbâs sadr-ı a‘zama dahi taraf-ı pâdişâhdan kerem-i lütfundan ana dahi virildi derbeyân-ı hareket-i serdâr-ı ekrem cümle hazr olan guzât-ı müslimîn der ‘aliyyeden çıkub Edirneye geldiler ve oradan kalkub serdâr-ı ekrem Köprili zâde Fazlı Ahmed Paşa cümle ‘asker canib-i Giride gelmeli ve mâh-ı Zi’l-ka‘âdenin onuncı gün yevm-i cum‘a ‘azîm alay ‘asker-i islâm kalkub ve ‘asker-i mansûre ile cümle me’mûr olan beğler ile Girid ceziresine ‘azîmet buyurdılar derbeyânı irsâl olan hil‘ât ve şimşir becanib-i serdâr-ı ekrem Girid ceziresi seferine serdâr olan Köprilizâde Fâzıl Ahmed Paşa hazretleri hakkında ‘avâtıf-ı ‘aliyye-i mülûkâne zuhûra gelüb kalb-i hümâyûnlarından mirâhûr-ı evvel Canpolatzâde Hüseyin Ağa ile bir samur hil‘ât ve bir murassa‘ hançer-i zerrîn ihsân ve irsâl ve temşiyet-i ûmûrlarına medâr olacak hatt-ı hümâyûn iltifât-ı makrûn ısdâr ile tevkîr ve iclâl buyurdılar derbeyân-ı imdâd içün kapudân Kaplan Mustafa Paşa becanib-i Giridden rikâb-ı hümâyûna donanma-yı hümâyûn gemileriyle tersâne-i ‘âmireye gelüb lengerendâz karar olduktan sonra mu‘tad-ı kadîm üzere kapudân-ı deryâ vezir-i mükerrem Kaplan Mustafa Paşa Edirneye gelüb kâ’im-i makâm oldukda merkûm paşa hazretleri kalkub kendü rikâb-ı kâmyâb ( ) müsûl oldı vezir-i a‘zam hazretlerinin Mora ceziresinde vâki‘ Menakşe kal‘asından karşu Girid ceziresine keyfiyet-i ‘ubûrından su’âl buyurub vezir-i müşârü’n-ileyh takrîr-i mâcerây-ı hâl eyledikde berhüdâr ol güzel hizmet etmişsin deyû izhâr-ı teveccüh ve ‘inayet ve sa‘y-ı meşkûrı mukâbelesinde elbas hil‘ât buyurdılar derbeyân-ı imdâd-ı vürûd iden telhîsi serdâr-ı ekrem berây-ı isti‘câl-i hareket-i donanma-yı hümâyûn serdâr-ı ekrem hazretleri Girid ceziresinde ‘asker-i islâm ile cenk ü harbe kıyâm ü meks ü irâm üzere olub donanma-yı hümâyûnun müretteb ve mükemmel yanlara bulunması mühim ve lâzım ve vesile-i isticlâl mühimmâtı ve lâzım olmağla sittîn-i sâlifeden ziyâde tertîb ve techîz-i sefâine bezl-i mâlik iktidâr olub Şevvâlin gurresinde âsitânei sa‘adetden Girid ceziresine merkûmlar doğrı yelken küşâd idüb ve teveccüh oldukları haberi der ‘akab âsitâneye kâ’im-i makâm telhîs ve sem‘-i pâdişâha vusûl bulub ve tab‘-ı hamiyyet gösterüb pâdişâhîye inşirâh ve mesrûriyyet ve ibtihâc hâsıl olundı derbeyân-ı meşgûl-i maslâhât dâr ü gîr olan vezir hüccetine tedbir Köprilizâde Fazlı Ahmed Paşa hazretlerine medâr-ı temşiyyet-i umûr olmak içün hatt-ı hümâyûn iltifât makrûn ile tevkîr ve iclâl ve bir hil‘ât-ı fâhire ve bir murassa‘ şimşir-i ‘alemgîr emir-i sâni Hüseyin Ağa irsâl buyuruldı derbeyân-ı imdâd-ı ağaz-ı du‘â-yı der cevâmi‘ berây-ı nusret ‘asker-i islâm cezire-i Giridde a‘da-yı din ile muharebeye meşgûl olan cend-i muvahhidin mugtenim nusret irsâl-i hil‘ât ve şimşir becanib-i serdâr-ı ekrem Girid ceziresinde min allâh ve fethe karib olmağ içün cevâmi‘ ve sevâmi‘de ağaz-ı du‘a ve ka’min olunmak bâbında mâh-ı Zi’l-hiccenin tokuzıncı gün fermân-ı hümâyûn sudûr idüb bi’z-zât şehryâr-i hamiyyet-semât hazretleri bi’l-cümle ve vükelâ ve ‘ulemâ ve erkân-ı devlet ve sâ’ir cemâ‘at-ı ümmet ile terk-i hâb ve rahat cevâmi‘de ‘asker-i islâm du‘â bile dergâh-ı perverd-gâr istid‘âı feth-i nusret eylediler derbeyân-ı gelân telhîs-i hazret-i serdâr-ı ekrem rikâb-ı hümâyûn mâh-ı Rebîyü’l-âhirin dördünci günü Girid ceziresinde derkâr-ı maslâhât gîr ü dâr olan serdâr-ı ekrem şeca‘ât-medâr hazretleri tarafından düşman-ı din vukû‘ bulan cenk ü harbi rikâb-ı kâmyâba tafsîl üzere ‘arz ve yazılan telhîs ve hengâm-ı muharebede irsâl olunan ve lağımlardan ma‘âdâ üç yüz otuz beş lağım atıldığı tansîs olunub düşman-ı din yevmen feyevmen hâli harb ve küffâr-ı hâksâr gayret-i müzâyekâsı ve ızdırâb var olduğı tahrîr idüb ve bizim tarafından şehid olan Rumili beğlerbeğisi Mehmed Paşanın yerini sâbıkân dergâh-ı ‘âli kapucıbaşılarından Hasan Paşaya ihsân olunmak istid‘a olunmağın müsa‘âde-i hümâyûna erzâni beyân buyruldı derbeyân-ı imdâd-ı ihrâc-ı tuğ-ı hümâyûn beniyet-i sefer-i Girid bu kadar zamandan berü imdâd bulan Girid seferine serdâr-ı ekrem hazretleri dahi ‘umûmen ‘asker-i islâm ile ol savâba şidded-i harb idüb be takdirü’l-lâh-i te‘âlâ ol tılsım müşekkil bendin fethi vakt-i meşiyyet merhûn ve mütemâdi cenk ü harbden tab‘-ı hümâyûn gâyet mükedder ve mahzûn olmağla bi’z-zât kendüleri dahi takviyyet bahş kılub mücâhidin olmağı içün Girid canibine doğrı ‘azîmet etmek husûsûnı tasvîb ve levâzım mühimmât hareket-i hümâyûn tedârik ve tedbir olmağın mu‘abber cezire-i merkûme olan Yenişehr tarafına hareket-i kararda olub mâh-ı Şevvâlin onuncı güni tuğ-ı hümâyûn ihrâc buyurıldı derbeyân-ı vürûd iden telhîs-i serdâr-ı ekrem becanib-i cezire-i Girid Girid ceziresinde serdâr-ı ekrem nusret-şi‘âr olan vezir-i a‘zam Fâzıl Ahmed Paşa dahi tarafından mahzûr olan Kandiye kal‘anın ahvâline müte‘allik bâ‘zı keyfiyât bir nâm[e]de yazub ve derûnunda din düşmanının esnâ-yı muharebesinde ve serdâr-ı merdânları merd olduğı tansîs olunmuş hülâsâ-i kelâm cümlesini yazub ve telhîs idüb ve cenâb-ı serdâr-ı bülend-i iktidâr Girid ceziresinin cümleden ‘asir olan ahvâl-i Hanya ve Resmo ve Yerapetre nâm iskelelere boşadılan zâhire ve cebehane ve mühimmât-ı sâ’irenin ordu-yı hümâyûna nakl olunmasıdır ve zikr olan iskeleler ise pek yakın olanı on dört on beş sa‘atlik yerdür ve dahi yolları dağıstân ve sa‘ab ve iniş ve yokuşı ziyâde olmağın a‘mâl olunan davar dahi çok dayanmayub telef olmağla bi’z-zârûre tedâriki ile tekayyüd iktizâ etmeğin ordu-yı hümâyûna beş sa‘atlik yerde Çanak limanı nâmına bir küçük liman olub gecede ve gündüzde Resmo ve Hanyada olan zâhire ve karadan nakli mümkün olmayacağına ve bundan ma‘âdâ iri tob dahi kundakları ve tobhane mühimmâtı kâh çekdirme gemisi ve kâh fırkatuna ve kayıklara ile vâzı‘ idüb nakli ve getürmek olunub düşman gemileri üzerlerine gelirsü şerrinden emin olmağın mezbûrda bir palanka yapılub ve birkaç tobları vâzı‘ olmak üzere karar virilüb halen palanka atmama hazr olub ve bu esnâda Hanyada olan büyük çekdirmeleri ile dâ’imen havada fırsat ve müsa‘âde oldukça zâhire ve mühimmât getürmek üzere yüz ve küffâr-ı lâ‘in anda gemi geldiğini haber olmağla yedi kat‘ çekdirme ta‘yin olunub dâ’imen Çanak limanı ağzında bekleyüb durur ve mezbûr gemilerin gelüb gitmesine mâni‘ olmağla bir vechle fırkatun ve kayık gelüb gitmek mümkün olmaz bi’z-zarûre büyük gemilerden on iki pâre gemiye levendâtdan ma‘âdâ esnâf-ı ‘askerinden bin mikdârı adam tevzi‘ olunub ve üzerlerine Anatolı beğlerbeğisi Halil Paşa başbuğ ta‘yin olunub şöyle tenbîh olunduki Hanyada zâhire ve mühimmât olub getüresin ve eğer ol yedi kâfir gemilerin anda bulur isen ve yakın yerde rûy-ı deryâda mavna ve kalyon dahi görünmezse ol yedi pâre geminin üzerine varub çadasın valla eğer kâfirin gemileri yediden ziyâde olursa ve yâhûd yakında dahi kalyon ve mavna bulunursa ve yâhûd gece içinde rast gelürsen cenk etmeyüb uçurma gemilerin çekdirüb gidesin ve bu tenbîh üzere karar virülüb mühimmât ve levâzım yükledüb ve on iki kıt‘a çekdirme ile gelüb Çanak limanına karib olub ve orasından Fodla ( ) tâ‘bir olunur mahâlle zâhire ve mühimmât döküb dahi girü gelürlerdi girüye gelürken rûy-ı deryâda gece içinde birkaç düşman çekdirmelerine rast gelib ol yedi pâre gemi mülâhazâsıyla me’mûr olduğuna muhâlif gece içinde cenk ü harbe mübâşeret idüb ve her biri bir çekdirmeye çatub ve çatdıkları gibi gemiyü lütuf ile az zamanda söndirüb ve içinde olan küffârın ekserin kırub gemilerin yedeklemek sadedin de iken küffâr-ı hâksârın girüden on üç pâre çekdirme gemileri dahi gelüb yetişüb bunlar böyle cenge meşgûl iken ve karanlu[k] gece dahi olmağla gelân gemiler çatmayınca âgâh olmayub bes girü gelüb çatan gemiler ile yigirmi pâre gemi olub on iki pâre gemi ile münâsebet yoğiken yine dört buçuk sa‘at deryâ üzerine cenk-i ‘azîm itdikten sonra düşmanın gemilerin ekserü fırkatun dahi olduğu düşman gemisinden kendülerini ayırmağa kâdir olanları ayrılub ve ikişer üçer gemi arasında bulunanlar kendülerin alarga idemeyüb üç kıt‘a çekdirme ve iki kalyete zâyi‘ olub çekdirmelerin biriki Durak Beğ gemisi idi ve Halil Paşa orasına binmiş idi mel‘ûnların başdardasına dahi çatmağın üç dört kâfirin gemilerin içinde kalub gemisini kurtarmağa mecâl olmadığından göricek Halil Paşayı küçük kayık kenâra yollayub kendüsi yakmak sadedinde iken emr-i hak ile kurşun ile urılub şehid olub gemisini düşman eline düşüb kurblerinde olan adanın yakınına varmış iken içinde kalan ehl-i islâmdan biri küffârın fırkatunasına gelüb gemi içine girdiğin göricek kendü vücûdını açmayub hemân gelüb cebehanesine ateş virüb içinde bulunan bu kadar kefere-i melâ‘in ve dahi yanında bulunan bir kıt‘a kâfir kalyonı ile ihrâk-ı bi’n-nâr olub iki kalyete ve iki çekdirme düşman eline düşüb içinde olan kimi düşman eline düşdüğin görüb gemiden me’yûs olduklarından sonra her bir gemiden beşer onar adam müslimanı kendülerin deryâya atub karaya çıkdılar anların haberi üzere esirden ve ehl-i islâmdan çokluk kimesne diri alınmayub çoğı kırılmadıkça gemilerin düşman eline düşürmediklerin haber virdiler ve kal‘adan kaçub çıkan kefere dahi anların sözlerin tasdîk idüb küffâr-ı hâksârın bin beş yüzden ziyâde kâfirin helâk oldılar ve dört yüz mikdârı mecrûh dahi vardır deyû haber virdiler kapudânlarıki cümle üzerlerinde bulunan kâfir ‘askerinin serdârları yaralanub ve henüz ahvâli ma‘lûm değildir vâkı‘an küffârın ol günden berü kal‘asında tob ve tüfenk atılmayub ve sâ’ir ahvâllerinde perişânlık ziyâde dahi zâhîr olub gâm ü gâsâda oldılar derbeyân-ı irsâl-i hil‘ât ve şimşir becanib-i serdâr-ı ekrem Fâzıl Ahmed Paşa Girid seferinde serdâr-ı bülend-i iktidâr sadr-ı a‘zam Fâzıl Ahmed Paşa hazretlerine mezîd ve tevkîr ve iclâl içün bu ‘alâ serâsere kaplû samur kürk ve bir kabzalu murassa‘ şimşir ebdâr ve envâ‘-ı nevâziş ve iltifât mutazammın hatt-ı hümâyûn mülatıfet makrûn irsâl olundı derbeyân-ı ameden-i haber-i meserret eşer ez canib-i Girid izn-i canib-i Girid ceziresinde işlerine meşgûl ve maslâhât üzerinde mukayyed olub serdâr-ı ekrem nice tertîb ve tedârikde iken serdâr-ı zafer şi‘âr hazretleri tarafından vârid olan telhîs gelüb vusûl buldı ve ol eyyâmda Kandiye etrâfında muhasara itdikleri bir mahâl Kandiye kal‘asının bir tabyasına zafer bulub Güllük ( ) nâm mahalden hendekine duhûl ve divar hisarı yerle bir etmek gibi olmağla feth ü tehsîr vusûl buldukları hâsıl olmağla tab‘-ı hümâyûn vesile-i inşirâh ve cümle guzât-ı müslimîn memnûn ve mesrûr niceler hâsıl olundı derbeyân-ı mükâleme-i elçi-i Venedik be kâ’im-i makâm Kara Mustafa Paşaya buluşub ahvâl-i sulh müsâlemeye dâ’ir bâ‘zı mükâlemeye mübâderet göstermeğin kâ’im-i makâm Kara Mustafa Paşa hazretleri elçiye hitâb idüb cümleniz bu bâbda ve bu maslâhata haber var mıdılar yohsa bu mikdârınız bu tedbîri idüb bunda geldiniz eğer öyle olursa hiç sizlere ruhsât yokdur ki kal‘anızdan bir adım taşraya çıkmak ruhsât ve iznimiz yokdur ve bir vechle sulh etmeğe mümkün değildir deyû cevâb virdi çünkü Kara Mustafa Paşa bu cevâb itdikde itdiler pâdişâh-ı ‘alem-penâh hazretleri[n]den cümlemizin niyâz ve ricâları budur ki cerâ’im-i sâbıkâmızı ‘afv birle mu‘âmele ve zuhûr iden kusûrımızı ‘inâyet-i mülûkaneleriyle mukâbele buyurub mahsûr olan

Kandiye kal‘asından keyfiyyet-i hücûm olunmak üzere emr ü fermân ve mukâbelesinde beher sâl yigirmi dört bin riyâl guruş ve dahi mukaddemâ Bosna eyâletinde dest-i istilâmıza giriftâr olan Kilis ( ) kal‘ası yine taraf-ı devlet-i ‘aliyyeye virilmek şartıyla Kandiye kal‘asını bize ihsân buyurasun kâ’im-i makâm Kara Mustafa Paşa hazretleri itdi Kandiye kal‘ası bu kadar zamandan berü mahsûr ve şevketlû pâdişâhımızın himmet ve gayretleri kal‘a-i mezbûrenin nez‘ ve teshîrine maksûr olub ve Kandiye-i mezbûre taraf-ı devlet-i ‘aliyyeye teslîm olunmadıkça ‘akd-i sulh bir vechle mümkün ve mütesavver değildir ve bundan ve bundan başka gayri tarikle matlubınız olan müsâlemeye sûret dahi virilmek müyesser değildir deyû kâ’im-i makâm paşadan böyle cevâb virildi elçi de bu madde-i mezbûre müsa‘âdesine ruhsat izhâr etmediğinden gam-gîn olub ve paşa meclisden kalkub tard ile ve gamla kalkub gene Kandiye kal‘asına gidüb karar eyledi ve Kara Mustafa Paşa söyledikleri cevâbları birbir söyleyüb derûnlarına dehşet düşdi nice ideceklerini bilmediler ve ehl-i islâmın gayretlerini görüb hayrân ve ser-gerdân kaldılar bu kıssa burada kadar izn-i canib-i derbeyân-ı irsâl olan hil‘ât becanib-i serdâr-ı ekrem iki seneden berü Girid ceziresinde vâki‘ olan Kandiye kal‘ası muhasarasıyla derkâr olan maslâhat gir ü dâr olan serdâr-ı zafer medâra bâ’is tezâyüd kadr ve i‘tibâr olmağiçün mâh-ı merkûmun yigirmi yedinci güni ‘avâtıf-ı ‘aliyye-i mülûkâneden iki tob hil‘ât-ı fâhire-i mülûkâne ve bir murassa‘ şimşir-i cihângîr ve bir mücevher hançer ihsân buyrılub musâhib-i şehrîyâri Yusuf Ağa nâmında hizmet irsâl olub ve envâ‘-ı mu‘âmelât-ı mülâtıfet-meşhûnı mutazammın bir hatt-ı hümâyûn imdâd ve irsâl kılındı izn-i canib-i derbeyân-ı vürûd iden haber-i inhizâm-ı donanma-yı Fırançe cezire-i Girid ez-taraf-ı serdâr-ı ekrem ve cezire-i Giridde vâki‘ Kandiye kal‘ası muhasarasına me’mûr olan serdâr-ı ekrem hazretleri tarafından bu dahi gerek kal‘adan hâsıl olan düşman-ı din gerek taşradan nakli ve getüren zâhire ve imdâda derkâr olan sefinelerin asfâf-ı a‘dâ-yı din ile cereyân iden bâ‘zı muhârebât rikâb-ı kâmyâb taraf-ı ‘arz ve telhîs yazub ve derûn-ı sadıka meşhûnunda Françe küffârından yetmiş pâre kalyon Venedik keferesine imdâda geldiğine ve geçen mu‘arekede iki bin mel‘ûn kırılub yine kal‘aya dört tarafından muhasara eylediklerini ve bundan gayri otuz kıt‘a dahi sefine Papadan ve Maltadan ve yine Françe çekdirmeleri gelüb kal‘a önünde lenger-endâz olmuşlar ve Fırançe dedikleri mel‘ûn bu gûne sulha münâfıkâne hareket itdiklerinden lütf-ı hak ile ve dahi eyledikleri işleri rast gelmeyüb serdâr-ı nâmdâr hazretleri nâmında olan İsa oğlu müte‘ayyin olan mel‘ûnı kendünden sonra kıral olacak ol hınzır-ı bed-fa‘al imiş ol muharebe-i mezbûrda katl olunub ve melâ‘in-i hâksârın ‘azîm-i şanında iken bâ‘is-i mâtem-i ‘azîm olunmuşdır deyû tahrîr ve tensîs etmeğin ve Kaplan Ağa mâh-ı merkûmun yigirminci güni kâ‘im-i makâm Kara Mustafa Paşa ma‘iyyetiyle dâhil-i hârim-i bârgâh-ı Sultan heftiklim olub ‘atıyye-i şevket-i iclâl vaz‘ nasıyye ibtihâl ve tekrîm ve getürdiği telhîs merkûm Kaplan Ağaya teslim idüb der ‘aliyye canibine ‘azîmet eyledi izn-i canib-i nakli tafsîl-i ahvâl-i muhasara-ı Kandiye ve feth-i kal‘a-ı Kandiye mezbûr bâlâda zikr ve müsâbakat itdiği üzere eyyâm-ı muhasarası imtidad ve su‘ubet feth ü tehîr iştidâde bulan Kandiye kal‘asının yed-i a‘dayı din gereği gibi nez‘ine bezl-i miknet ve iktidâr olmak lâzım gelüb vezir-i a‘zam ve serdâr-ı ekrem Köprilizâde Fâzıl Ahmed Paşa cümle ‘asker-i islâm-ı mansûr ile kal‘a-yı mezbûrenin bi ‘avni’l-lâh-i te‘âlâ feth ü teshîrine me’mûr olmağın Edirneden hareket olunub kat‘-i menâzil iderek İstife ( ) den donanma-yı hümâyûn sefineleriyle Girid ceziresine ‘ubûr ve duhûl olundı izn-i canib-i bin yetmiş yedi Zi’l-ka‘âdesinin yigirmi tokuzıncı yevm-i pazarertesi Kandiye kal‘ası pîşgâhına vusûl müyesser oldı mukaddemâ kal‘a-yı mezbûre muhasarasına me’mûr olan tavâ’if-i ‘askeriyye üzerlerine serdâr olan ‘Ankebut Ahmed Paşa ve yeniçeri ağası İbrahim Paşaya samur kürkler ve Anatolı beğlerbeğisi Kara Mustafa ve Rumili beğlerbeği Pehlivân Mehmed Paşaya ve yeniçeri çorbacıları ve sipâh ve silâhdâr ağaları ve sâ’ir ehl-i islâmın sâbitlerine ve ‘askerine hil‘âtlar ve ilbâslar irsâl eyledi ve mâh-ı Zi’l-hicce-i şerifin gurresinde bi’lcümle ordu-yı hümâyûnda olan vezir ve mirmirân ve ümerâ ve a‘yân-ı ‘asker bargâhı sadr-ı a‘zama da‘vet olunub müceddeden meclis-i ‘âlişân olunub müşâvere olunmak münâsibdir deyû müzâkere olundı ittifâk virildiki yâhudi nâm tabya ve hınzır damı tarafına sedrâh hücûm-ı a‘da olunmak içün sipâh ve silâhdâr ve bir mikdâr ehl-i tımar ta‘yin olub ve zâbitlerine hemân karaol ka‘îdesi üzere düşman-ı dinin ol tarafdan hücûm ve çeşmü gûş olun deyû tenbîh ve ta‘lîm olundı sadr-ı a‘zam hazretleri kendüleri ve yeniçeri ağası ve Rumili beğlerbeğisi ile vire tabyası tarafından muhasaraya karar virilüb ve sâ’ir kullar mukaddemâ bulundukları yerlerde sâbit-i kadem olmak üzere makûl görülmek ile Anatolı koluna birkaç sancak ve Rumili ‘askeri ve serdâr kolundan beş yüz şamlı ve birkaç orta yeniçeri ve sâ’ir kolların dahi her birine esnâf-ı ‘askerinden yamaklar ta‘yîn olundı ve bu kal‘a muhasarasında sâ’ir kal‘a gibi meterise bir uğurdan girilmek münâsib görülmediğinden her gün ancak ikişer üçer orta meterise konub tobları dahi sıçan yolundan her kola üçer beşer vaz‘ olunub ve cümleden evvel yalı tarafından altı ‘aded balyemez tob kurılmak fermân olundı ba‘dehû küfâr-ı hâksârın donanması gelüb meterisleri tob gelmesün deyû serdâr-ı ekrem hazretleri koluna ve Anatolı koluna serdâr Ahmed Paşa koluna dahi üçer atar tob ve cezirede dökilen toblardan yigirmi dört kıyye atar on ‘aded tob dahi meterise ve âsitâneden getürilân on beş ‘aded tob dahi sâhib-i devlet ile kal‘a yanında vâki‘ incirli deresi nâm mahalde vaz‘ olundı ve derûn-ı kal‘ada mahsûr olan mela‘in-i kâfirin ‘asker-i islâmın bir bir meterislere girüb muhasara olunan her bir tarafından ellişer vukıyye gülle atar üç yüz elli pâre ve elli ‘aded humbara ve bî nihâye kurşun atub ateş bâzlıkda ‘azîm san‘at perdazlık gösterdiler ‘avn-i hak ile guzât-ı müslimîn taraflarına aslâ bir hata veya zararu görmeyüb lâkin meterislerin gâyet nişâne-i tob ve tüfenk olundığı nümâyân olundığından nâşi tebdîl-i mekân olunmak tarafın ekser guzât-ı müslimîn istihsan etmiş iken serdâr-ı ekrem hazretleri rızâ virmeyüb düşman-ı din şâyed etmesünlerki ehl-i islâm zarûret ve havfları olduklarına andan ötürü kendüleri ve gerek sâ’ir meterise olanlar yerlerinden ucakca olub meterislerden çıkdılar diye hemân serdâr-ı ekrem buna rızâ virmeyüb bir kadem yollarından hareket etmeğe cevâb virüb ki yâ ‘azîz kardaşlar göreyim sizleri nice dürlü meterislere sâkin olacağımız ve ne vech üzere bu düşman-ı lâ‘inler ile ne muhârebe ve nice cenk ideceksin şöyleki can baş din-i mübîn fedâ idesiz ve meterislere ziyâde toblar vaz‘ olunub ve guzât-ı mücâhidin itdi her kim düşmandan dil ve kelle getürürse yüz altûn ihsanım olur ve bundan başka dahi kendüsi âlâ olur ve tımarlar ihsanı ile kılub bu ke[li]mâtla ehl-i islâma din-i mübîn uğrına kuvvet virüb ve tımar ağalar dahi sa‘y ü gayret üzere olub izn-i canib-i mâh-ı Zi’l-hiccenin yigirmi beşinci güni küffâr-ı dûzeh kıralın yigirmi sekiz pâre çekdirme ve altı pâre mavna ve otuz pâre kalyonki cem‘ân altmış dört kıt‘a gemilerin donanma-yı menhûsesi Kandiye kal‘ası altuna gelüb mukâbele-i kal‘ada vâki‘ İstendiye ( ) adasında demürlediler ve mâh-ı merkûmun yigirmi sekizinci güni sekiz pâre çekdirme ile kal‘aya ‘asker döküb ve ol gece vakt-i sabaha meterislere basmak fikr-i fâsidesiyle hücûm idüb guzât-ı şâhbâzlar dahi hazr-ı âmâde bulunmağla üzerlerine gelen düşman-ı dine sillei şimşir hücûm idüb ve ibtidâ hamlede küffâr-ı hâksâr evvel hamlede takat getürmeyüb gerüden ve ilerüden ( ) yüz tutub kal‘a hendekine varınca kovalayub kâfirleri helâk iderlerdi şöyleki kefere-i hâksârın çoğunı kılıcdan geçirdiler şöyleki cihân başlarına dâr getürdiler şöyle guzât-ı müslimîn bu cenk-i ‘azîm eylediler ki dil ile vasf olunmaz ve ol demde kal‘a tarafından bâ‘zı münâsib mahâllerden lağımlar çıkarmağa fermân olunub ve mübâşeret olundukda melâ‘in-i hâksârın ibtidâ muhasaradan biri yigirmi ikisinde ‘ale’t-tevâli ‘arız ve ‘amîk lağımlar hazr idüb hatta hendekden meterisler tarafına doğrı tahmînen iki yüz elli adım yir ve üçer kat lağım olduğı yer var idi ve sadr-ı a‘zam kolunda dahi bir su tabanı ta‘bir olunur ve birinin derinliği üç kulaç ve birinin derinliği altı kulaç kat lağım olduğı yeri zâhir ve âşikâr olmağla gereği gibi tefahhus ve zafer ( ) bulunan lağımlar ibtâl olunarak ve dahi meterisleri ilerüye yürüdilmek üzere lağumcı başıya muhkem tenbîh ve te’kîd olundı izn-i canib-i bu esnâda zuhûr iden umûr-ı garibedendirki sol kol alaybeğisi Zeynel Beğ nâm bir Arnavud dilâveri sabah namazını kılurken kal‘adan atılan humbaralardan biri seccâdesi önünde düşüb gâyet ciger-dâr olmağla namazı bozmayub secdeye vardıkda humbara paralayub bi hikmeti’l-lâh-i te‘âlâ kendüye aslâ bir zarar etmedi ve bu keyfiyeti serdâr-ı ekrem hazretlerine nakli itdikde humbara paralanmadıkça başımı secdeden kaldırmayub ziyâdece meks eyledim aya namazım bozuldımı deyû su’âl itdiğinden vezir-i mükerrem bu mevâl hikâyât işitdikde ziyâde haz idüb hakka çok şükürler eyledi ve ol dilâverin iktizâ dine ve ciger-dârlığına tahsîn idüb firâvâne bir kise gurûş ile yüz altûn dahi ihsân eyledi ve bundan ma‘âdâ dahi guzât-ı müslimînden biri dahi humbara güllelerinden birini sönmişdir deyû kıyâs idüb tenceresinin altına münâsib bir iki taş beraberse pâye yollı vaz‘ eyledikde humbara ateşi gördüği sa‘at çalışub tencere balâ-yı baran olub ve ol merd gâziye kat‘an zarar ve isâbet etmediğini müşâhede iden kimesneleri bu işe hayrân oldılar kezâlik biri dahi humbara güllesini söndi kıyâsıyla çantası koyub ve arkasında götürürken humbara paralayub kat‘an kendüsüne zarar ve isâbet etmedi ve bu sefer-i müsmirü’z-zafere me’mûr vülât tarafından Sivas beğlerbeğisi kapusı halkı ve eyâleti ‘askeriyle süvâr olduğı altı pâre çekdirme cezireye vâsıl ve İstiyâ ( ) nâm mahalde yanaşub ve alayı ile ordu-yı hümâyûna dâhil oldı ve kâfir-i hâksâr derûn-ı kal‘adan a‘mâl edâvât-ı harb ü peykârede bezl-i mâhâsıl iktidâr idüb muhasaranın ve mâh-ı Zi’l-hiccenin yigirmi tokuzıncı gününden bin yetmiş sekiz senesi mâh-ı Muharremin onuncı güne gelince Rumili kolundan beher yevm beşer ‘aded lağım-ı ‘azîmeye ateş virüb lâkin fellehü’lhamd ( ) taraf-ı islâmiyâna mecmû‘ı olan mertebe zarar görmeyüb düşman-ı din lağımlarına ibtâl içün berü tarafdan dahi otuz kantar barut ile bir lağım tertîb olub ateş virildikde havaya atdığı hâk-i tabyalara olan vâfir kefereyi helâk eyledi mel‘ûnların mâh-ı mezbûrun on yedinci gün dahi ‘Ankebut Ahmed Paşa kolundan bir lağıma ateş virüb lâkin canib-i islâmiyâna aslâ zarar ü ziyân irmediğinden ma‘âdâ lağımcılar için vâfir barut ile memlü bir küffâr lağımı bulub lâkin tahliyeye mübâşeret olunsa şayed düşman tarafından ateş oluna deyüb cesâret idemediğinden berü tarafdan ateş virilmeği münâsib görmeleriyle bir Ermeni oğlanı ateş virüb küffâr lağımcılarına ‘azîm zarar u ziyân idüb ve serdâr-ı ekrem hazretleri lağımı bulan lağımcıya otuz altûn virüb ve ateş viren Ermeniye elli altûn taraf-ı serdâr-ı ekremden ihsân olundı ve guzât-ı islâmiyenin gayret ve hamiyetlerin tehyîc içün sadr-ı a‘zam hazretleri meterise girüb fimâba‘ad anda meks ve karar etmek meşakkatin ihtiyâr eylediler ve mâh-ı mezbûrun on sekizinci güni düşman-i din taraflarından tertîb olunan lağıma zafer bulub ibtâl kasdıyla tütsi etmekle lağıma girilmek düşvâr olundığı mefrûz ancak taraf-ı serdâr-ı ekremin gayret medâr oldukda dört beş nefer serdengecdilere beş yüz guruş ihsân buyurub ve küffâr tütsi virdikleri delüği sed itdiklerinden sonra hazine bağlanub lağıma ateş virilmek fermân olundı melâ‘in-i kâfir imtidâd-ı harb ü kıttâl sebebiyle tabyalardan ilerü üç dört yüz zirâ‘ kadar yeri lağımlar idüb kat‘an hâli mahâl komamışlardı heman tarafeynden tertîb olunan lağımlar mahzâ iki taraf birbirlerine lağımlarını ibtâl içün olub bu defâ dahi yine Rumili kolunda tertîb olunan iki lağım ateş verildikde vâfir küffâr zir-i hâkda helâk olduklarından ma‘âdâ mahall-i mezbûrda olan lağımlar dahi ta‘til olundı ve küffâr-ı hâksâr tarafından dahi yevm-i mezbûrda ve mâh-ı merkûmun on tokuzıncı güni idi Anatolı kolunda iki lağım atılub lâkin lehü’l-hamd candan zararı dahi görülmedi izn-i canib-i ibtidâ-yı muhasaradan berü her koldan üç su tabanı ve orta püskürmeği min hasebi’l-mecmu‘ üç kolundan yigirmi yedi ‘aded lağımlar yevmen fe yevmen hazr olunub su tabanları dahi içine ‘araba girecek kadar ve orta ve püskürmeleri dahi kemâyenbagî vüs‘at üzere olub bu vech üzerine kal‘aya ve tabyalara yakın üzere mahâle müntehî olmuş iken kâfirin cümlesi lağımı ibtâl içün tertib itdikleri lağımlar hazr ve âmâde olub lağımlarımızın tamâm yakın olmasına intizâr üzere olduğundan serdâr-ı ekrem hazretlerine haberdâr eylediklerinde vâki‘-i hâl bu minvâl üzere melâ‘in-i hâksârın bir amele mübâşeret itmeden kendimiz lağımlarımızı bozmak gerekdir zirâ kendimiz ateş virdikde düşman-ı dinin lağımlarını ibtâl itdiğimizden ma‘âdâ zararından sâlim olmuş oluruz deyû cümle kullara tenbîh buyurdılar izn-i canib-i bu tarafından ibtidâ ‘asker-i islâm taraf-ı Anatolı kolundan bir lağıma ateş virilüb düşman-ı din tarafından dahi bir büyük lağıma ateş virildikde iki tarafından dahi bin pâre tob ve bî nihâye tüfenk atıldı ve mâh-ı merkûmun yigirmi[nci] güni düşman tarafından ‘Ankebut Ahmed Paşa kolunda bir lağım ateş virildikde girü depüp ve der‘akab guzât-ı müslimîn tarafından dahi Rumili kolundan iki lağım ateş virildi ve yine yevm-i mezbûrda taraf-ı küffârdan Anatolı kolundan bu lağıma ateş dahi virilüb taraf-ı islâmdan dahi Rumili kolunda iki lağım ateş virildi ve mâh-ı merkûmun yigirmi yedinci güni dahi Rumili kolunda taraf-ı islâmdan tertîb olunan lağım kazdırub giderken lağımcılar küffâr tarafından dahi lağım kazıldığın his idüb ‘ale’l-fevr lağımın hazinesin bağlayub ateş virmeleriyle tertîb itdikleri lağım ile iştigâl üzere olan vakti vâfir küffâr lağımcıları helâk ve yakın yerde bulunan kâfirinden nice üftâde-i hûn ve hâk ile zîr ü zîr oldılar izn-i canib-i kezâlik ol gün gene Anatolı kolunda bir lağıma dahi ateş virilüb hem küffârın meterisleri önünde vâki‘ bir ‘aded lağımların ibtâl ve hem dahi kati vâfir lâ‘inler suhte-i nâ’ire-i ‘azab ile helâk oldılar izn-i canib-i bu tarafdan ‘Ankebut Ahmed Paşa kolundan bir lağıma ateş virilüb taraf-ı düşmandan dahi mâh-ı mezbûrun yigirmi ikinci güni yevm-i pazar Rumili kolunda ve Anatolı kolunda iki lağıma ateş virilüb ve der ‘akab yine canib-i islâmdan Rumili kolundan ve Anatolı kolundan ve ‘Ankebut Ahmed Paşa kolundan üç ‘aded lağıma ateş virilüb iki tarafından atılan lağımlar ve tob ve tüfenk avazı sâdâsıyla deşt ü kühsârenin sâdâsıyla esmân itdirdi izn-i canib-i bu tarafdan mâh-ı mezbûrun yigirmi üçünci güni dahi taraf-ı küffârdan Rumili kolundan iki lağım ve taraf-ı islâmiyandan dahi bir lağım atılub küffâr-ı hâksârın birbirine katıldı ve yigirmi dördünci güni dahi taraf-ı islâmiyandan Anatolı kolundan öylene değin Rumili kolundan ve ikindi zamana gene Anatolı kolundan üç ‘aded lağıma ve taraf-ı küffârdan dahi Anatolı koluna bir lağıma ateş virildi ve yigirmi beşinci güni dahi düşman tarafından Rumili koluna vâki‘ ola[n] meterisler önünde ve Anatolı kolı meterisler önünde ol gece sa‘at altıda iken Rumili kolunda üç ‘aded lağım atıldı yigirmi altıncı güni dahi canib-i guzâtdan Anatolı kolunda ve Rumili kolunda üç ‘aded ocaklı iki lağım ve dahi ahşam namazı vakti bir lağıma ateş virildi ve yine mezbûr yigirmi yedinci güni Rumili kolundan Anatolı kolundan ve ‘Ankebut kolundan üç ‘aded lağım atılub ve taraf-ı küffârdan dahi Rum koluna bir lağım ateş dahi virildi çünki mâh-ı mezbûrun sekizinci güni dahi berü canibden yâ‘ni Rumili kolunda ve Anatolı kolundan iki ‘aded lağım ve dahi yigirmi tokuzuncı güni düşman-ı bîdin tarafından Rumili koluna bir lağım ve taraf-ı islâmiyandan ‘Ankebut Ahmed Paşa kolundan ve Rumili kolundan birer ‘azîm lağım atıldı ve mâh-ı mezbûrun otuzuncı güni taraf-ı islâmiyandan bir ‘azîm lağım ateş virildiki yer ile gök eşleri irişdi şöylekim mâh-ı muharremin ayında Kandiye tarafından bir ateşden ve dumandan yer gök ma‘lûm değildi şöyleki ol günler yer ile gök yakıla sandılar bu minvâl üzere otuz gün lağımdan ‘ibaretle ile cenk ü kıttâl oldılar nice adamlar helâk oldılar şöyleki Kandiye içerüsi ve taşra bir karış tobrak kalmayub ki iki tarafdan karışmayub yer kalmadı şöyle bir ‘azîm cenk oldılar kahraman ve rüstem görsaydı hayrân ve ser-gerdân kalurdı âhirü’l-emr Saferin gurresinde Kandiye limanından bir vira bayrağı ile Taruma ( ) semtine bir kayık yanaşub içinden birkaç kâfir çıkub mukaddemâ mord olan elçimiz yerine hâlâ dahi Venedikden gelân yeni elçi gelüb ve yine sadr-ı a‘zam hazretlerini buluşmak didikde serdâr-ı ekrem hazretleri beğ ma‘kûl ve lâkin öbür gün gelüb ve toblar yanında yalıya çıksun eğer Kandiye kal‘asını bize virmeğe geldise fihâ ve alâ gayrı dürlü sözleri varsa bir dürlü kâ’il olmazız deyû cevâb virüb ve ordu kurbünde vâki‘ olan Katırcı zâde odaları elçi içün düşünüb gereği gibi levâzım ve mühimmatları tertîb olunmak tasvîb ve tertîb olunub ve defterdâr paşaya tenbîh olundı çünki küffâr elçisi geldise defterdâr paşa elçiye su’âl idüb ne işe geldiniz eğer kal‘a teslim idecek olursa buyurun içerü gir yoksa başka işe izin ve ruhsat bu kadar dedikde elçi itdi virmeğe geldim ancak bir sulh olalum dedikde defterdâr paşa bunı girü kovun Kandiye[ye] geldi ve cenk başladılar ve mâhı mezbûrun ikinci güni taraf-ı islâmiyandan Anatolı kolunda iki lağıma ve yine Anato[lı] kolundan Haleb beğlerbeğisi Hüseyin Paşa önünde bir lağıma ateş virilüb ve küffâr tarafından dahi Rumili koluna bir lağıma ve Anatolı koluna bir lağım atıldı ve üçünci güni bir kalyon ve iki çekdirme ile Venedik elçisi yine gelüb ordu-yı hümâyûn kenârına vira bayrağıyla yine yanaşdıkda kendüye bir donanmış ve at çekilüb ordu-yı hümâyûna karib olub ve Katırcı çiftliğine kondurılub habs eylediler ve dahi üzerine bir kapucı başı ta‘yin idüb beklediler izn-i canib-i bu tarafdan küffârı hâksâr yine ol gün Rumili koluna iki lağım ve Anatolı koluna dahi üç lağım atılub ve Anatolı beğlerbeğisi Hüseyin Paşa barut ile memlü küffârın bir lağımın bulub ve mezkûr barutı ehl-i islâm zabt idüb ve lağımı ibtâl idüb ve ol gece dört sa‘at kadar bir lağım tertîb idüb ateş virildi ve yine dördüncü gün küffâr hâksâr-ı bîdin A[na]tolı koluna bir lağım atub ve taraf-ı islamiyandan dahi gece ile Rumili kolundan bir lağım atub ve taraf-ı müslimînden dahi Anatolı kolunda bir lağım ve Rumili kolunda bir lağıma ve gene ‘Ankebut Ahmed Paşa kolunda bir lağıma ve taraf-ı müslimînden ve dahi Anatolı kolunda bir lağıma ve ‘Ankebut Ahmed Paşa kolunda bir lağım ateş virildi izn-i canib-i bu tarafdan mâh-ı mezbûrun altıncı güni dahi üç lağım atılub ve yine yedinci güni düşman-ı din tarafından dahi ‘Ankebut Ahmed Paşa koluna bir lağıma ve sekizinci güni Anatolı kolunda bir lağım ateş virildi ve yevm-i mezbûrda berü ehl-i islâm tarafından dahi Rumili kolunda bir lağım ve Anatolı kolunda bir lağım atılub ve lağım-ı mezkûr ile kati çok kâfirler helâk olub ve âgaşte-i hûn-ı hâk oldı ve mâh-ı mezbûrun tokuzuncı güni dahi küffâr-ı hâksâr dûzeh kurbünden Ahmed Paşa koluna bir lağım ve Rumili koluna bir lağım dahi atılub berü canibden dahi Rumili kolundan bir lağıma ateş virildi ve yine onuncı gün taraf-ı islâmiyandan Anatol[lı] kolunda bir lağım ve yine Rumili kolundan bir lağım atılub ve yevm-i mezbûrda Rumili beğler beğisi Mehmed Paşa başından kurşun ile urılub şehid olundı Pîrî Murâd Paşa silâhdârı dimekle ma‘rûf dergâh-ı ‘âli kapucı başılarından Hasan Ağaya mansıbı serdâr-ı ekremin tarafından ‘inâyet ve ihsân olundı izn-i canib-i yevm-i mezbûrda taraf-ı islâmiyandan Anatolı kolundan bir lağım ateş dahi virildikde mâh-ı merkûmun on birinci güni dahi yine Anatolı kolunda bir lağım ateş virüb ve düşman-ı bîdin tarafından Rumili koluna iki lağıma ateş virildi ve yine mâhın on ikinci güni ‘Ankebut Ahmed Paşa kolundan ki orta koldır bir lağıma ateş dahi virüb ve taşra tabya hendekine birkaç serdengecdi hücûm idüb ve bir dil ve iki kelle başı getürdiklerinde küffâr canibinden dahi Rumili kolunda bir lağım atılub lağım-ı merkûm taraf-ı guzât fi’l-cümle zarar isâl ve tabyanın hendekine müntehî olan kubûrı ibtâl eyledi ve yine on üçünci güni taraf-ı islâmdan Anatolı kolunda ve orta kolunda iki lağım atılub düşman tarafından dahi Rumili kolunda bir lağım ateş virdikde fillehü’l-hamd ( ) kimesne zarar irmediğinden ma‘âdâ yevm-i mezbûrda taşra tabyasının hendekine üç koldan hücûm ile duhûl müyesser olmayub ve tabyanın divarı dibinde olan barmaklığı ihrâk-ı bi’n-nâr olunmak gibi canib-i a‘dadan nice dil ve baş getürüb ve serdâr-ı ekrem gâzilere bunca in‘âm ve ihsânlar eyledi izn-i canib-i yine mâhın on dördüncü güni ehl-i islâm tarafından Rumili kolunda taşra tabyanın hendeki altına tertîb olunan lağıma ateş virilüb küffârın hendek altından gelinüb tabya ve lağıma vaz‘ olunmasun deyû derûnı hendekde suya beraber yol etmiş iken atılan lağımdan mülâhâzası ta‘til ve serdengecdilere atılan lağım yerine yabdırılan tabyaya meterislenüb taşra tabyaya karib mütehassıl olundı ve yine yevm-i mezbûrda melâ‘in-i hâksâr Rumili kolunda kendü hendekinden bir lağım tertîb idüb ateş virdikde canib-i islâmdan zarar irişdirmediğinden ma‘âdâ kendü tabyasının bâ‘zısı dahi muvaza‘ın hedm ü tabrîb eyledi ve yine on beşinci güni Rumili kolunda ve Anatolı kolunda taraf-ı küffârdan iki lağım atılub ve yine on altıncı güni islâm tarafından Rumili kolunda küffârın tabyası divârına tertîb olunan lağıma ateş virildikde bir küçük hendek açdığından melâ‘in-i hâksâr gerü kaçdılar gene yevm-i mezbûrda Anatolı kolunda iki lağım atılub bir lağım taraf-ı küffârdan dahi Rumili kolunda bir lağım ve Anatolı kolundan bir lağıma ateş virildi ve yine on yedinci güni birkaç serdengecdi dilâverleri küffârın tabya başına yürişe hücûm idüb içerüsünde ‘azîm hendek ve barmaklık olmak hasebiyle yürişe imkân dahi olmadığı ma‘lûm oldukda ve ‘avdet etmeğe ikdâm olmayub bu ahvâli serdâr-ı ekreme i‘lâm eylediler âhirü’l-emr gece olacak ol dilâver birkaç dil baş kesüb serdâra getürdükde vâfir in‘âm ve ihsâna nâ’il oldılar ve yine mâh-ı mezbûrun on sekizinci güni Rumili kolunda küffârın tabyası divârına lağım tertîb olub ve ateş virildikde divarın bir mikdârı tahrîb olundukdan sonra yine Rumili kolunda bir lağıma ve Anatolı kolunda bir lağıma ve orta kolda bir lağıma ateş virilüb ve der‘akab Anatolı kolı ile Haleb beğlerbeğisi Hasan Paşa ve Anatolı eyâletine mutasarrıf olan Kara Mustafa Paşa ve orta kolda olan ‘Ankebut Ahmed Paşa ve Sivas beğler beğisi Halil Paşa sâdır olan fermân mûcibince küffârın

iki koldan tabyasın kuşandırub ve serdengecdi tabya başına ‘urûc ve bayrakları berâye-i fark burûc etmişler iken hendek ve barmaklıkdan derûnına girmek mümkün olmadı yine mâh-ı mezbûrun on tokuzuncı gün Anatolı kolunda bir lağım ve Rumili kolunda bir lağıma ateş virilüb ve küffâr tarafından dahi Rumili kolundan bir lağım atıldı ve yigirmi birinci güni Rumili kolunda bir lağım ve Anatolı kolunda bir lağım atılub ve düşman tarafından dahi Ahmed Paşa kolundan bir lağıma ateş virildi yigirmi ikinci güni Rumili kolundan iki lağıma ve ‘Ankebut Ahmed Paşa kolunda iki lağım ateş virildi ve kefere tarafından dahi Anatolı kolunda bir lağım atıldı yigirmi üçünci güni Rumili kolunda bir lağım ve Mısırlı kolunda bir lağım ve yine Rumili kolunda küffârın tabyasına tertîb olunan bir lağım atılub taraf-ı küffârdan dahi Anatolı koluna bir lağım ve Mısırlı koluna bir lağım atdığından ma‘âdâ altı ‘aded mavna ve iki çekdirmesin meterislere yanaşdırub birkaç yüz pâre tob atdıkda meterislerin tarafından dahi yalı kenârında olan balyemez toblara ateş virilüb küffâr-ı hâksârın iki üç kıt‘a gemilerisini gark etmeğin bakıyyesi nice bin dürlü belâ ile ve havf ile kal‘alimanına gelüb karar eylediler izn-i canib-i yine mâh-ı mezbûrun yigirmi dördünci güni Rumili kolunda ve Anatolı kolunda bir lağım atılub ve düşman tarafından dahi Rumili koluna bir lağıma ateş virüb ve yine yigirmi beşinci güni Rumili kolundan küffârın tabyasını yarusı islâm ellerinde ve öbür yarusı kâfirlerin tarafında ve ellerinde olmağla küffâr tabyasına bir lağım küffâr-ı hâksârın tarafından dahi kendü tabyalarına bir lağım atılub ve canib-i islâmiyândan Anatolı kolundan iki lağım ve yigirmi altıncı güni canib-i düşmenden Anatolı kolundan iki lağım ateş virildi ve yine mâh-ı mezbûrun yigirmi yedinci güni dahi Rumili kolundan tabyanın üçüne bir lağım ve Mısırlı kolunda bir lağım ve gene Rumili kolunda sıçayolı önünde bir lağım orta kolunda dahi bir lağım atılub ve taraf-ı düşmandan dahi Rumili koluna ve tabyası üçüne bir lağıma orta kolda bir lağıma ateş virildi ve yine yigirmi sekizinci güni düşmandan ve Rumili kolundan kendü tabyasının iki tarafından iki lağıma orta kolundan bir lağıma ateş virilüb ve yine taraf-ı islâmiyandan dahi bir Mısırlı koldan bir lağım atıldı ve yine yigirmi tokuzuncı güni canib-i islâmiyandan Rumili kolundan bir lağım ve düşmandan Rumili kolunda kendü tabyasının bir mikdâr lağım atdıkdan sonra orta kolda bir lağım ateş virilüb ve yine otuzuncı güni küffârın Mısırlı kolundan iki lağıma ve Anatolı kolunda bir lağıma ateş virüb canib-i islâmiyândan dahi Rumili kolunda küffâr tabyası altında bir den iki lağım ve orta kolda bir lağım atıldı şöyle ki ol mâh-ı mübârekde yer ile gök arası bir ateş ve duman içinde ‘asker-i islâm kalmışlar idi şöyleki düşmandan olduğu yerlerde görünmezlerdi izn-i canib-i çünki mâh-ı Rebîyü’l-evvelin gurresi güni canib-i islâmiyandan küffârın tabyasına Rumili kolunda iki lağım orta kolda bir lağım ve Mısırlı kolunda dahi bir lağıma ateş virildi ikinci güni Rum kolunda küffâr tabyasına bir lağım ve Rum kolunda sıçan yolunda bir lağım ve Anatolı kolunda bir lağım ateş virilüb ve kefere tarafından dahi ve Ru[m]ili kolunda kendi tabyaları altında bir lağım ve Rumili kolunda sıçan yolunda bir lağım ve orta kolda bir lağım atıldı üçüncü gün islâm tarafından Rumili kolunda küffârın tabyasına bir lağım ve Mısırlı kolunda bir lağım atılub taraf-ı küffârdan dahi Rumili koluna bir lağım ve Anatolı koluna bir lağım ve orta kolda bir lağım ateş virildi dördüncü güni ehl-i islâmdan Rumili kolunda küffârın tabyasına bir iki lağım ve sıçan yollarına iki lağım atılub düşman-ı din tarafından dahi Rumili kolunda kendü tabyalarına bir lağım ve Mısırlı koluna bir lağım ve Anatolı koluna bir lağım atıldı beşinci güni guzât-ı müslimîn tarafından Rumili koluna küffârın tabya birden iki Rumili koluna sıçan yolı başında bir lağım atılub ve melâ‘in-i hâksârın tarafından dahi Rumili koluna kendü tabyalarına bir lağım ve Mısırlı koluna bir lağım ateş virdiler ve yine altıncı güni küffârın tarafından Rum ili koluna sıçan yolı başından bir lağıma ve Rumili koluna ve orta kola bir lağım dahi atıldı ve yine yedinci güni Rumili kolundan küffârın tabyasına bir lağım ve gene Rum kolunda sıçan yolı başında iki lağım ve Mısırlı kolunda yine sıçan yolı başında bir lağım ve Anatolı kolundan bir lağım ve orta kolda bir lağım atıldı çünki sekizinci gün oldı yine ehl-i islâmdan ve Rumili kolunda küffârın tabyasına bir lağım ve Anatolı kolunda bir lağım ve orta kolunda ve yine Rumili kolunda bir lağım atılub canib-i küffârdan dahi Mısırlı kolunda bir lağım atılub ve düşman tarafından bir lağım ateş virildi âhirü’l-emr mâh-ı mezbûrun on yedinci gün lağımlar leyl ü nehâr durmayub cenk-i ‘azîm olurdı şöyleki günde beş on lağım atılurdu âher mâh-ı mezbûrun on yedinci sabah namazında Anatolı kolunda sıçan yolun kazabildiler ve öyle vaktinde hücûm itdikde öbür tarafdan dahi birkaç neferât guzât-ı müslimîn kâfirin üzerine hücûm idüb saldılar kâfirlerin dört kellesin alub serdâr-ı ekremin huzûrlarına getürüb in‘âm ihsân nâ’il oldılar ve yine mâh-ı mezbûrun otuzuncı gününde orta kolda iki lağım ve dahi Mısırlı kolunda iki lağım

atılub ve yine taraf-ı küffârdan Anatolı kolunda ve orta koluna iki lağım ve Mısırlı kolunda üç lağım eyledikten sonra hayli kimesne şehid olub hattâ altı meteris aşurı bir yeniçeri çavuşı bizim tarafdan bir lağım hazır olub ateş virüb nice beğler kâfirin ve kâfir ‘askeri yer ile yeksân oldılar izn-i canib-i derbeyân-ı gurre-i Rebîyü’l-âhirde taraf-ı küffârdan orta kolda iki lağım ve Anatolı kolda bir lağım atıldı ve yine mâh-ı mezbûrun ikinci güni Rumili kolunda hendek başına iki lağım ve Anatolı tarafında bir lağım atılub ve yevm-i mezbûrda Rumili beğlerbeğisi Hüseyin Paşa şehîd olub rahmetullâh-ı ‘aleyh ve yerine Anatolı beğlerbeğisi Kara Mustafa Paşa yerine mansıb ve münâsib göründi ve Katırcızâde Mehmed Paşa Kara Mustafa Paşanın yerine nâsib ve münâsib göründi çünki mâh-ı mezbûrun dördünci güne kadar

cenk-i lağımdan münkati‘ olmayub o günlerde Rumili kolunda üç lağım atılub ve Rumili beğlerbeği ve çavuşbaşı ve sadr-ı a‘zam ağaların birkaç Rumili kolunda atılan lağım altında kalmışlardır ve sadr-ı a‘zam hazretlerinin mahzûn ve masûn olduğı ma‘lûm oldukda halkı küdûret ve yas matem ve ıztırâb olmuş iken hıfz-ı rabbâni ile cümlesi necât-ı halâs bulub ve yüz kadar lağımcı ve lağımcı başı İbrahim Ağa ve bağlıcıbaşı başı Köse Arnabut sahiye-i hayatdan nâbedîd oldılar ve yine mâh-ı mezbûrun on altıncı gününe kadar leyl ü nehâr lağımlar lâ münkati‘ olmayub mukaddem Anatolı kolunda ta‘yin olunan Haleb valisi vezir Hüseyin Paşa ve Mısırlı koluna Güllük tarafında olan Katırcızâde Mehmed Paşa ve Anatolı koluna ta‘yin olunan orta kolda bir lağıma ateş virildi bu minvâl üzere lağımdan ibâret yevmen fe yevmen lağım atılub cenk iderlerdi âhirü’l-emr mâh-ı mezbûrun yigirmi beşinci gün derûnı kal‘ada mahsûr olan küffâr-ı bîdin bir mikdâr küffâr üç tarafdan taşra çıkub guzât-ı dinin üzerine hamle idüb hücûm itdiler bu taraf ehl-i islâmın dilâverleri bu hâli görüb Allah Allah sâdâsıyla küffârın bölüklerine dilâ[ve]râne hamleler idüb küffâr-ı hâksâr gördüler ki guzât-ı müslimîne karşuya duracak iktidârları olmadığından görecekler girüye kal‘aya doğrı firâr itdiklerinde guzât-ı müslimîn hamlesine yigirmi otuz kâfirleri helâk idüb ve kelleleri alub sadr-ı a‘zama getürüb vâfir in‘âm ve ihsâna nâ‘il oldılar çünki ol vakte bu cengi olduğı ertesi olduysa taraf-ı küffârdan canib-i ordu-yı hümâyûna yüz kâfir gelüb ve yine ertesi olacak ve yine on dört kâfir küffâr ‘askerinden bizim ‘askerimize gelüb ale’t-tarik üzere islâma gelüb ehl-i imân oldılar ve serdâr-ı ekrem bunlara ta‘yin-i ta‘yinât kesüb gazâya meşgûl oldılar ve yine mâh-ı mezbûrun yigirmi tokuzuncu güni taraf-ı küffârdan Rumili koluna bir lağım ve orta kolda bir lağım atılub ve mukaddem Kandiyeden lağım atılacağın bir kâfir guzât-ı islâma şabkasıyla işâret itdiğinde geri geri çekilinüb zararından selâmet bulurlardı ve yevm-i mezbûrda ‘asker-i islâm tabyası altuna bir lağım vâki‘ hazinesine doldurdukları on beş kantar barut aldılar ve yine yevm-i mezbûrda küffâr tarafından dahi Rumili koluna bir lağım atılub ol gün dahi nice lağımlar atılub münkati‘ olmadılar izn-i canib-i çünki mukaddem serdâr-ı ekrem hazretleri tarafından telhîs ile rikâb-ı hümâyûna gönderilân Küçük Ahmed Çelebi ile ma‘ân ta‘yin ve irsâl olan Kozbekci başısı hümâyûn tarafından hatt-ı hümâyûn getürdüki bir samur kürk ve bir mücevher hançer ve hatt-ı hümâyûnı devletlü Vâlide Sultan hazretlerinin hediye-i beyiyeleri olan kürki taraf-ı sadr-ı a‘zama irsâl eyledi ve mâh-ı mezbûrun otuzuncı gün ordu-yı hümâyûndan Rumili kolunda ve Mısır kolunda iki lağım atıldığından ma‘âdâ gece dahi küffâr tabyasının barmaklığını ihrâk-ı bi’n-nâr oldı ve iki sa‘at kadar iki tarafından atılan tob ve kumbara ve tüfenk dânesiyle nice küffâr-ı hâksâr helâk olub ihrâk-ı bi’n-nâr oldılar izn-i canib-i çünki Cemâziye’l-evvelin gurresi güni canib-i islâmiyandan ve Rumili kolundan bir lağım ve Mısırlı kolundan bir lağım atılub ve taraf-ı küffârdan dahi Rumili koluna bir lağım ateş virildikde girü dönüb ve iki yüz mikdârı kefereyi sevk-i nirâna revâne oldı çünki mâh-ı mezbûrun bu minvâl üzere lağımdan hâli olmayub taki altı güne kadar oldı ve yevm-i mezbûrda küffârın tabyası altına iki lağım ve orta kolda bir lağım atıldı tabyanın barmaklığın havaya atdığını gören serdengecdiler tabya hücûm idüb intikâm almak üzere küffâr-ı hâksârın iki kellesini alub serdâr-ı ekreme getürdükde ‘azîm ihsân ve in‘âmlar aldılar ve mezbûr lağım cem‘iyyetgâh küffârda vâki‘ olmağla zirâ hâkda iki yüz kadar küffâr helâk oldılar düşman-ı din tabyasına bu ana gelince elli kadar lağım dahi ateş virmişlerdi ve her birinde küffâr-ı din birbirine katılmış iki tabyanın altı mücevvef oldığından nâşi atılan lağımların me’mûl olan mertebe tesiri olmadı âhirü’l-emr mâhı mezbûrun yine lağımlar nihâye atılub nice hasârât oldı tâki mâhın tokuzuncı güni ehl-i islâmdan yigirmi otuz nefer kimesne şehid olub ve zahmdâr kırk elli adam dahi sâhibe-i hayatdan nâbedid oldılar ve küffâr-ı hâksârın zikr olan şehidanın başların kesüb kesüb ve ol kelleleri havan toblarına gülle yerine vâzı‘ idüb ve ehl-i islâmın meterislerin taraflarına atdılar ve lâkin elhamdülillâh-i te‘âlâ ol gün küffârın Rumili kolunda zikr olan taşra tabyaları feth ü teshîr ve nice kâfir helâk idüb ve hendeği zabt idüb şâd oldılar izn-i canib-i çünki gece yarusında ol muharebede olan küffâr ‘ale’l‘umûm kahr ü makhûr oldılar ve düşman-ı bîdinin kumbara ve meterisleri kesretinden ma‘âdâ dahi bayraklar olan ve toblı çalınan müvâza‘a mânend-i barân misâl tob ve humbara ve tüfenk dânesi yağdıracağı nümâyân olduğundan nâşi bu vakte gelince bayraklar kaldırmak tablı ve surna çaldırmak mümkün olmayub lâkin hâlâ feth müyesser olan tabya bi’l-iktizâ ol mahzûrı irtikâb ve beş ‘aded serdengecdi bayraklar nasbıyla derûn-ı müşrikine îrâs-ı melâl ve ıztırâb oldı ve on birinci gün küffâr dûzeh karin Rumili kolunda bir uğurdan üç lağım ve orta kolda iki lağım ateş virilüb zir-i hâkda ancak beş adam şehid oldı ve on üçünci taraf-ı küffârdan bir lağım atıldı ve mahzûr olan Kandiye kal‘ası feth ü teshîrinin bi hasebi’l-takdir te‘âdi ve te‘hîrinden nâşi meterislerde ve hendeklerde kışlanmak üzere re’y ü tedbîr olûnub ve meterislerde olan guzât ü mücâhidin kulları obalarda ve zîr-i zemînde serdâblar yabmağa cesâret idüb ve düşman-ı bîdin ile mukâbeleye sa‘y ve ikbâl ve gayret eylediler ve mâh-ı merkûmun on dördüncü gün kâfir tarafından Rumili koluna bir uğurdan iki lağıma ateş virildi âhirü’l-emrine minvâl üzere mâh-ı merkûmun yigirmi dördünci güne kadar lağım cengi oldı ve yine yevm-i mezbûrda orta kolda üç lağım bir uğurdan ateş virdikde ba‘dehû ‘asker-i islâmın sıçan yolları ve tabyaların basmak fikr-i fâsidesiyle küffâr hücûm itdikde iki serdengecdi ve yeniçeri ağalarıyla ve cebehaneci serdengecdi ağasından gayrı beş mü’mîn şehid oldı ve bir mikdâr dilâverân anda hazr bulunmağla ardılarına düşüb nice kâfirleri helâk oldı ve bir mikdâr kelle kesüb huzûr-ı serdâra getürüb ‘azîm ihsâna nâ’il oldılar hâksâr-ı lâ‘inler münhezim oldılar çünki ol gün hınzır tâmı nâm mekân dûzeh kararlarına var oldukları ehl-i islâm hücûm idüb bir nicesi mecrûm idüb ve dört kelle huzûrı sadr-ı a‘zama götürüldi ve bu def‘a zikr olunan küffârın hücûmı ol demde ‘azîm cenk olub ve zümre-i guzâtdan yüz kadar mü’min zahmdâr olub ve taraf-ı küffârdan mecrûh olan kefereden bîhad ve bîhesâb olduğundan ve firâr etmesine hele birisi necât ve ruhsat olmayub niceleri helâk olundı ve yine mâh-ı mezbûrun yigirmi altıncı güni orta kolda iki lağım ve yigirmi yedinci ve yigirmi sekizinci güni Rumili kolunda iki lağım atmağla hayli guzât-ı müslimîn hayli ( ) saldılar ve lâkin bir civân merdânı â‘lişân yalnız yürüş idüb dahi Kandiye divarı dibinde vâki‘ Hınzır tâmında olan küffârın cem‘isine hücûm şeca‘ât birle iki kelle getürüb ve birkaç kâfiri mecrûh eyledi ve kelleleri serdâr-ı ekreme getürüb nâm-ı nişân-ı rütbeye ve nâ’il-i ihsâna vâsıl oldı izn-i canib-i Cemâziye’l-âhirin ilki gününde Hanya limanında ordu-yı hümâyûna da‘vet olunan Kapudân Kaplan Mustafa Paşa gelüb vâsıl oldı ve huzûrı sadr-ı a‘zama dâhil oldılar ve serdâr-ı ekrem tarafından izhâr-ı nevâziş ve ikrâm ve tokuz gün ordu-yı hümâyûnda istirâhat ve irâm eyledikden sonra Hanyada kel evvel on iki pâre beylik gemileri kışlamak üzere ta‘yin olunduktan sonra inşallâhü te‘âlâ nevrûzda mukaddem hareket idüb âsitâne-i sa‘adete tedârik ve tekmîl olunacak zâhâyire ve mühimmât ve cebehane nice gemiler yükledüb ve ordu-yı hümâyûn tarafına götürmek içün tenbîh ve fermân olundı ve hâlâ donanma-yı hümâyûn ile âsitâne tarafına geldikde ruhsâtına izin ve ihsân buyruldı ve on iki gününde yine Hanya canibine da‘vet idüb anda kışlamaları fermân olunân on iki pâre beğlik gemileri ta‘yin itdikten sonra bi’l-cümle donanma-yı hümâyûn gemiler ile Hanya limanından çıkub âsitâne-i sa’adete revân oldılar ve serdârd-ı ekrem muhasaraya mübâşeretleri günden bir mürûr iden yedi ayda sarf olunan barut yigirmi bin kantar ve tâvâ’if-i ‘askeriyeden şehid olan guzât-ı müslimîn sekiz bin nefer kadar ve yeniçerilerden elli ve ayağı düşen dört yüz kadar guzât mecrûh ve zahmdâr olub ol makûleleri oturaklık ihsân ve donanma-yı hümâyûn ile âsitâneye fermân ile gönderildi ve rü’esâ-yı ‘askerden Rumili beğlerbeğisi fevt olub ve birisi şehid oldı ve Mısır beği esir ve biri dahi şehid oldı ve silâhdâr ağası dahi şehid oldı ve eski Mısır kolunun mansıbını ana fermân oldı ve Rumili ve Anatolı erbâb-ı tımarlarından yigirmi beş adamın bir neferi harclıkcı olmak üzere izn ü ihsân olundı yeniçeri ve sipâhi tâifesine iki kat mevâcib ihrâc ve tevzî‘ olunub cümle guzât-ı müslimîn huzûr ve refâhiyet ile rahat beyn oldı lâkin bir emri’l-lâh-i te‘âlâ ‘asker-i islâma hummâ-yı mihraka vebâ gibi emrâz-ı reddiye istilâ idüb kati mücâhidin-i din şehâdet-i hikmetiye ile ‘azîm-i nüzhet saray-ı ‘aleyyin oldılar ve bundan akdem Venedik tarafından ‘akd-ı sulh nâmüjde olub mord olan elçi yerine gönderdikleri elçi-i cedid dahi serdâr-ı ekreme buluşmadan mord olmağla serdâr-ı ekrem hazretleri cumhur tarafına i‘lâm-ı hâl ve âhir-i Cemâziye’l-âhir ile müverrih bu minvâl üzere bir mektûb-ı satvet yazub mâl-i ahvâl tahrîr ve irsâl olundı izn-i canib-i sûret-i mektûb-ı serdâr-ı ekrem becanib-i cumhur-ı Venedik ba‘de’l-elkâbü’l-mu‘tâd inhâ ve i‘lâm olunan oldûr ki mukaddem tarafından gönderilân hayli zamandan berü âsitânei sa’adetde mukîm olan elçiniz kadim-i eyyâmdan berü asâr-ı sulh ü salâh ve şi‘âr-ı fevz ü felâh olunan libas muhabbeti tecdîd ve mesâs havâdis-i eyyâm ile indirâs bulân müveddeti te’sis ve teşyîd ile müddet-i medîdeden berü mütemâdi olan cenk ü harbî kemâfiye’l-evvel mesafâta tebdîl ve tahvîl bâbında söyleşmeğe tâlib ve râgıb olub ve bu husûs içün kendüye tarafınızdan gelmiş mührlü ve me’mûl be temessüki olduğın bildirmekle şevketlü ‘âzimetlü pâdişâh efendimiz hâlife-i rûy-ı zemin hâlidullâh hilâfeti ilâ yevmi’d-din hazretlerinin fermân-ı â‘lîleri gelür iken yolda hasta olub ordu-yı hümâyûna lâhak olmadığından bi emrillâh-i te‘âlâ fevt olub cümle guzât-ı müslimîn ile kalkılub cezire-i Giride geçilüb ve geçen kış Hanya kal‘asında kışlanub ve ol baharda Kandiye kal‘ası altına ‘asker-i islâmı fevz-i encâm ile nüzûl olunub ve Kandiyenin muhasarasına müsta‘inen bi’l-lâh-i te‘âlâ mübâşeret ve cenk ü harb mübâderetden sonra mukaddem fevt olan elçinizin yerine tekrâr adam tarafınızdan elçilik ile gönderilân adamlar gelmeğle ordu-yı hümâyûn civârına nüzûl itdirilüb muktezâ-yı vakt üzere ri‘âyet olunduktan sonra ne husûs içün gelüb ve söylemişki sulha bir sözi var mıdır deyû tarafından mu‘temed adam gönderilüb su’âl oldukda mukaddemâ fevt olan elçiye gönderilân mevâd kağdında yazılan ma‘âdâ bir gayri sözüm yokdur ve yine ol söz ile gelmişdir deyû cevâb virüb fevt olan elçiye gönderilân mevâdın mazmûnı ise ‘aynı ile şevketlü ve ‘âzimetlü efendim pâdişâh-ı ‘âlem penâh hazretlerinin rikâb-ı kâmyâb-ı hüsrevânelerine mukaddemâ ‘arz olundukda tahrîr olunan ahvâl-i devlet-i ‘aliyyelerine lâyık ve tab‘-ı hümâyûnlarına muvâfık olmadığından müsâ‘ade-i ‘aliyye-i hüsrevâneleri olmayub fermân-ı ‘âlîleriyle cevâb virildiği ma‘lûmunuz olmuş iken hâlâ bu def‘a gönderilân elçinizin dahi mukaddeme mevâd kağıdında olan ma‘âdından bir gayri söyleşecek sözi olmayub ve gelmesi cenk esnâsına tesâdüf olduğundan bihasebi’l-iktizâ tevkıf olunub söyleşmesi te’hir olunmuş idi ol dahi bi emrillâh-i te‘âlâ fevt olduğu ma‘lûmları olmağiçün mektûb tahrîr ve irsâl olunmuşdı gâlibâ ihtimâldir ki elçiniz ıslâh-ı zatü’l-beynde sadâkat ve hulûs üzere olmadığından nâşi bir hayrlu işde bulunmak kendülere nasib ve müyesser olmayub ve bu gönderilân elçilerin ikisi dahi şevketlü ve ‘azîmetlü pâdişâh efendimiz (silinmiş) meskûn hazretlerinin lâyık-ı âliyyeleri olan ol vech üzere sulh ü salâhı tecdîde rikâb-ı hümâyûn sâhib-i karanîlerine ‘arz ve i‘lâm olunmağla lâyık ve sezâvâr-ı devlet-i ‘aliyyeleri olan vech üzere sulha ve salâhı tecdîde rikâb-ı hümâyûnlarına sezâvâr ve izhârda bir sözi olmadığından öyle fehm olunur ki bu kadar müddetden berü zâhirde taleb ve sulh ü salâh ve istircây-i fevz ü felâh ‘an samimü’l-kalb olmayub belki sûret-i

zâhirde musâlâha ve müsâleme rağbet yüzünden mürâsele ve mükâleme ile takayyüdleri ebnâ-yı cinslerine basit ma‘zûret ve izhâr-ı ma‘zûriyet medâr-ı nizâmkârları olan isti‘âne ve istizâre tevessüle kasdıyla evvelevvelâ hakikât üzere salâh u sulha murâd-ı maksûd olunsa bu devlet-i ‘aliyyenin ashâb-ı ‘azîm ve câzim oldukları muzammer ( ) ve me’mûlleri bi inâyetillâh-i te‘âlâ dil-hâh üzere desti tasarrufa götürmedikce imtidâda cenkü harble zor-bazu-yı devlet-i hüdadâdlarına ( ) ve fütûr gelmeyeceği ma‘lûm ve meşhûrları ve dest-i tasarrufa getürmesine

teşmîr sa‘ad himmet-i hüsrevâne buyurduklarına mukassıd bi‘inâyetillâh-i te‘âlâ ve kudrete kabza ü teshîr getürülmeden gayrıyla kana‘at mutasavvur olmadığı vâzıh ve âşikâre iken bu kadar müddetden berü ta‘vik ve ta‘til idüb kendülerin bu gaileye uğratmazlar idi husûsenki ibtidâ-i tulûğ devlet-i ‘Osmaniyeden bu ana gelince tetebbi‘ ahyâr-ı sâlife olunsa afitâb-ı refiü’s-seyr devletlerinin kat‘-ı menâzil mes‘ûde-i sâhib-i karani etmesi elbette imdâd-ı seyr ü sefer ü ikdâm-ı harb bir gayrı zımnında cilvegîr olduğu hod muhakkak ve mukarrerdir ve bugüne dek ‘ukde-i te‘hîr ve ( ) kalan sâlih ve salâh tarafınıza nâmus-ı devlet-i zâ‘ifiye sâlik olduğundan nâşi olub yohsa şevketlü ‘âzimetlü efendimizin bâb-ı sa’adet me‘âli aşika ve bîgâneye şâde... ve bi avnillâh-i te‘âlâ temsiyyet-i umûr-ı devletlerine cenk ü harbe âmâde oldukları gibi lâyık-ı nâmus-ı devletlerine olan vech üzere sulh ü salâhâ tarafınızdan rağbet olunduğu suretde müsa‘âde-i ‘aliyyeleri imkanda olduğın ifâde içün nefsü’l-emri mübeyyin mektûb-ı mesârifât mahsûb tahrîr olunub ve fevt olan elçileri badotinanın ( ) adamısı Marko ile olundı inşallâhü te‘âlâ vâsıl olub ve mefhûmı ma‘lûm ve mazmûnuna a‘mâl ‘akl-ı a‘kıbet endîş olundukda her husûs-ı ma‘lûmları olur kuvvet ü kudret hazret-i allâh-ı te‘âlanındır ve takdir-i ezelisi ne ise zuhûr ve bervâz idecek odur ve’s-selâm ‘alâ mine’t-tebî‘ü’l-ahdi mektûb-ı mezbûr taraf-ı mektûb-ı mezbûr taraf-ı cuhûr ve makhûre irsâl ve ‘inâd ve nasır-i a‘dâya bakmayub gece ve gündüz muhasara-yı kal‘ada a‘mâl-ı adavet nez‘ ve teshîr ile iştigâl oldı ve bundan akdem mevsim-i şitâda meterislerden dahi çıkarmak üzere karar virüb ve mutazammın rikâb-ı hümâyûn tarafına gönderilân telhîs cevâbı muntazır olmak üzere vârid olan hatt-ı hümâyûn hamiyet-mazmûnda göreyim seni bu tarafında taleb ve matlûb etdiğin ‘asker ve cebehane ve beldâr ve sâ’ir levâzım olan hazine ve gayri eşyâları irsâl ideriz hemân meterislerde sabit kadem olunub merdâne hareket eyleyesin deyû tahrîr olunmağla leyl ü nehâr serdâr-ı ekrem hazretleri dahi temâdi-i eyyâm harb ü cenkden aslâ izhâr-ı fütûr ve taksirât etmeyüb ‘avn-i hakla nez‘-i kal‘aya bazu-yı himmet asâfâneleri teşmîr eylediler izn-i

canib-i şehr-i Şa‘ban gurresinde ibtidâ hamsin idi ‘ale’t-tevâli yedi gün ve yedi gece ‘azîm yağmur ve dolu kar yağmağla seller meterislerden aşdı ve serdâr-ı ekrem mâhı merkûmun yigirmi üçünci güni kendüleri meterisden çıkub ve cümle ‘asker-i islâm emr idüb muharebede növbetullâh koşmak üzere üzere tenbîh ve tasvîb idüb bir gün ve bir gece sadr-ı a‘zam kethüdâsı ittiba‘ ve a‘yân ve bin nefer sekbanbaşı ile ve bir gün bir gece sancak beğleri ve bir gün bir gece Rumili beğlerbeğisi ve zu‘âmâ ve erbâb ve tımar ağaları ve bir gün bir gece kul kethüdâsı yeniçeri neferâtıyla meterislerde girüb beklerler idi böyle emr ve tedbîr etdiler ve ibtidâ muhasarada bu vakte gelince düşman-ı bîdin tarafından firâr idüb ordu-yı hümâyûna gelen kefere iletdiler eğerki guzât-ı müslimîn Güllük taraf-ı semtinde tob konulsa kâfirlerin gemileri limanına girmek men‘ olurdı deyû haber virdiklerinden serdâr-ı ekrem hazretleri dahi ma‘lûm oldukda emr idüb bir tabya binâ idüb ve sekiz pâre balyemez tob vaz‘ idüb ve sipâh tâ‘ifesi hizmet-i muhafazasına kıyâm etmek üzere fermân buyurdılar ve kızıl tabya tarafında deryâ kenârında dahi toblar konulmağa karar virilüb lâkin mevzi’-i merkûm gâyet taşlık olduğundan meteris kazmak bir tarikle imkân olmamağla çalı ve gayrı yerden tobrak yitürüb kal‘a tarafına sed olacak kadar taş üzerinde sıçan yolı ve meterislerden mahâll-i merkûm deryâ kenârına dahi varınca sekiz yüz zirâ‘ kadar ba‘id olduğundan deryâ kenârında çalı ve tobrak ile taş üzerine bir ‘azîm tabya inşâsına mübâşeret idüb ve ana dahi beş ‘âded balyemez tob vaz‘ idüb mübâderet olundı ve düşman-ı lâ‘in donanması gelüb ve kal‘a limanında durub ‘askerini kal‘aya alageldiğinden zikr olunduğı üzere iki tarafdan deryâ kenârına tabyalar binâ ve toblar vaz‘ olundukdan sonra sefinelerinin limana girmek men‘ olacağını ve hurûcı ne mertebe düşvâr olacağını bildiklerinden dağdağa bir dâl ü elem gâm ve ıztırâb oldılar izn-i canib-i bu tarafdan zikr olunduğu üzere serdâr-ı ekrem tarafından Venedik cumhuruna tahrîr olunan mektûbı mord olan elçinin adamısı Marko kal‘a kapudanı ve deryâ kapudanına götürüb gösterdikde açub ve mazmûnına ıtla‘ tahammül itdiklerinden sonra mâh-ı Ramazan-ı mezbûrun gurresinde derûn-ı Kandiye vira bayrağı ile bir kefere çıkub ordunuzdan olan adamımıza mektûbumız vardır bize bir adam gönderin didiği sadr-ı a‘zam hazretlerine i‘lâm oldukda Kapucıbaşı Ahmed Ağa ta‘yin olunub mezbûr dahi vira bayrağıyla ol mektûbı alub taraf-ı taraf-ı hazret-i a‘zama irsâl eyledi ve azar olundukda derûnunda öyle yazmışlar ki gene sulh ü salâh olmasına ricâ ve niyâz olunurki mukaddem zikr olan üç dört ma‘ide üzere çünki yazdıklarına minvâl üzere sadr-ı a‘zam istimâ‘ olunduki der‘akab sadr-ı a‘zam hazretleri Venedik cumhurına mektûb göndermiş zâhir-i ma‘lûm olduğı sulh ü salâh müte‘allik olmak üzere gerek ola ve eğer sulh ü salâhına müte‘allik ise Venedik vilâyetine gitmesi kesîr bir uzakdır kış eyyâmı ve deryâ hâli bellüdir ne lâzım Venedik cumhurunda beyyin-i mesâlih bunda bizim elimizle de beyyin-i zâhir bizde vekîl-i mutlakız gerçi sadr-ı a‘zam kadar vekîl değiliz ammâ çok aşağa değiliz eğer sulh ü salâh murâd olursa i‘lâm-ı hâl oluna deyû tahrîr ve imzâ mahâllinde deryâ cenerali deyû tastîr olunmuşdır elçinin orduda olan adamı Civan Petro nâm kâfir dahi deryâ ceneralinin mektûb-ı mezbûrına cevâb olmak üzere bu gûne bir mektûb tahrîr olundı izn-i canib mektûb-ı sûret-i cevâb olan beyândır çünki mektûb-ı cenerali deryâ itdi devletlü sultanım çıkan ayın yedisinde tahrîr olunan mektûb mergûbları devletlü sa’adetlü sadr-ı a‘zam hazretlerinin ‘izzetlü kethüdâsı adamısı ile Resmoya gelüb vâsıl olub ve yine mâh-ı mazbûrun onunda gelen adamları yediyle cevâb tahrîr olunub mektûb-ı bendegi ol vaktinde irsâl olunmuş olaydı fermân mûcibince bu kullarının vücûda gelân hizmetim ma‘lûm-ı sa‘adetleri olurdı ve lâkin müşâvere eyleye kethüdâ beğ hazretleri bu bendeleri Hanyaya gelmeden mektûb-ı mezkûrı göndermeğe makûl görülmüşlerdir ol ecilden tekrâr adamısını Resmoya gönderüb ve bu kullarını dahi kaldırub bu tarafa getürüb yeni kal‘ada olan evleri birisine konak ta‘yin idüb birkaç günden berü bunda mim ancak bugün müşârif ile kethüdâbeğ hazretlerini çağırub bu kulları dahi ol meclis-i ‘aliyyede lâyık olduğı vech üzere hizmetimi ânlâr dahi bir mertebe hüsn-i mu‘âmele ve bîhad lütf-ı kerem eylemişlerdir ki bundan ziyâde olmaz ba‘dehû cenâbınıza mektûb müzâkere olunub devletlü vezir-i a‘zam hazretleri efendisi tarafından öyle fermân buyurdılar ki sulh-ı salâh bir umûr-ı ‘azimedir ve bu

ahvâl taleb olan kimesnenin gerekdir ki cumhur-ı Venedikden bu ahvâle vekil olduğına memhûr kâğıdı ola yâhûd meşârif eyleye sadr-ı a‘zam Fâzıl Ahmed Paşa hazretleri devlet-i ‘Osmaniyede vekil-i mutlak olduğı gibi ol dahi istiklâl üzere vekil-i mutlak olaki müzâkeresi beyhûde olmaya ve dahi ve buyurmuşlardır ki memâlik-i mahrûse-i ‘Osmaniyede birâz yer almak virmek iktizâ ider ise müşâr-ı ileyh vezir-i a‘zam hazretlerinin sözi şevketlü efendisi katında red olunmadığı gibi cenâbınız dahi bu minvâl üzere kendi cumhurınızdan mülk ve kal‘a virmeğe ruhsat ve istiklâlleri varsa müzâkere-i sulh-ı salâha sâlih olursunuz zirâki müzâkere-i sulh ü salâhı tecdid-i mülk-i makûlesidir ve mülk ve kal‘a almağa virmeğe ruhsât ve istiklâli olmayan kimesnenin müzâkeresi dahi beyhûdedir benim devletlü sultanım ‘ayni buyurılân söz hâkpây-ı şerifiniz tahrîr olunmuşdır cevâbınızda her ne yüzden hitâb olunursa ona göre hareket idüb ve ceneralimize yazdık zirâ bu kullarınız efendimizin hizmetinde makdûrumuza sarf etmeğe hazır ve mühiyyayım deyû sözlerini tamâm eyledi izn-i canib-i çünki ol günlerde Kandiye kal‘asından çıkan bir gemi Venedik cumhur dûzehe giden bir şehteye hikmetbâri ile Hanyaya karib mahalde pârelenüb içinde otuz nefer kefere karaya çıkdığından gayri iki büyük torba ve mektûbı bulub çıkardılar ve derûnunda guzât-ı müslimîn içün gâyet ile muhasarada eylediklerinden ve cümlesi ‘arz ü ıztırâbları olduğundan mutazammın olub ve kal‘a ceneralinin mektûbunda ise ‘Osmanlı ‘askeri muhasarasından dayanmayub ve gayrı iktidâr ve kuvvetleri kalmadıklarından gâyet şikâyet şaikasını nasb idüb ve kendüsüne Kandiyeden ‘azl olmasına cumhurına ricâ iderdi ve derûnı kal‘ada mevcûd olan halkın ekseri mecrûh ve zahmdâr ve çoğı helâk olub ve şimdiki halde kal‘a kurbünde liman ve deryâ taraflarına toblar ve gemilerin ta‘yin itdiklerinden taşradan içerüye girmek ruhsât ve liyâkatları olmadığı ve zâhire gelmediğinden külli za‘fiyet gâyet işleri sernigûn ve mükedder oldığından nice bunun gibi şikâyetler yazub eşkâr eylemişdir ve nice eyleyeceklerini bilmezlerdi ve eğer mühimmât ve eğer cedid ‘asker ve lağımcılar irsâl ve ihmâl olunursa nice güzel yohsa bu gün yazın Kandiye kal‘asını teslim idüb gazâdan berü oluruz dediler çünki bu mektûbları yazdıkları der‘akab taraf-ı sadr-ı a‘zam taraflarına irsâl eylediler çünki vezir-i mükerrem bu mektûbların ahvâli ma‘lûm oldukda hakka çok şükr idüb gâyet mesrûr ve memnûn olub inşallâh-ı te‘âlâ kal‘anın feth ü teshîri kuvvet-i mertebeye gelmek görinür deyû serdâr-ı ekrem ve sâ’ir ‘asker-i islâm mesrûr oldılar ve taraf-ı küffâr-ı hâksârda mekâtib-i mezbûrenin mefhûmları üzere kemâl-i ‘acz ve fütûr âşikâr olmuş iken yine canlara bir ateş düşdi izn-i canib-i mâh-ı Ramazanü’l-mübârekde Mısırlı kolunda vâki‘ olan sıçan yolın basmak kasdı ile iki üç def‘a çıkub sıçan yolına hücûm ve ikisinde dahi bir iş görmeyüb ve yüz elli kadar kâfir üftâde-i hâka helâk olduklarından sonra bi’l-ıztırâb ile heybet ve hüsrevân ile girü firâr eylediler küffâr-ı hâksârın baş cenerali yigirmi kadar sefine ve beş fırkatun ile rûy-ı deryâda gezüb ve Hanyadan ordu-yı hümâyûna gelecek zâhire ve mühimmât ve cebehane deryâdan getürmek gâyet düşvâr ve karadan deve ve katır ile getürmek içün gâyet zarûret olduğı ve ‘askere zahmet olur deyû bir mikdâr mükedder oldılar heman ol eyyâmda ordu-yı hümâyûna dört sa‘at yakın olan Çanak limanı nâm mahalde bir palanka yabdırılub ve Hanyada olan on iki pâre çekdiri beğleri münâvebe üzere ta‘yin olunmağla binâ olunan palanka kendü mekr-i a‘dadan muhafız ve Hanyadan nakli lâzım gelen zâhâyire ve mühimmât ümerâ-yı deryâ sefinelerini ile mahâll-i mezbûrda ve andan dahi deve ve katr ile ordu-yı hümâyûna getürülmeğe suhûlet birle mülâhâza olundı vâkı‘an bu tertîb üzere üç defâ Hanyadan mahâll-i merkûma iktizâ iden levâzım nakl ü irsâl ve girü selâmet ile Hanyaya da‘vet müyesser olundı ve lâkin bu hâletden düşman-ı bîdin âgâh ve haberdâr oldukda beş altı kadar kalyon ol tarafa irsâl hasaret kasdıyla techîz ve tesyîr itdiğinden ma‘âdâ yedi pâre çekdirme ve üç ‘aded fırkatun şeb ve rûz Çanak limanı pişgâhında irâm ve nakli zehâyir ve mühimmâta mümana‘ât husûsûnda ikdâm içün ta‘yin etmekle ol havâleden selâmet ile gidar gâyet düşvâr ve bu keyfiyet bâ‘ise melâl hatr-ı serdâr-ı gayretmedâr oldı a‘yân-ı devlet bu gâ’ile-i hâ’ile irtifâ‘ına bir çâre tedârik içün birkaç gün müşâvere ve müzâkereden sonra cümlenin tasvîb ve nice tertîb idüb âhirü’l-emr buna karar eylediler ki Hanyada olan on iki nefer ümerâ-ı deryâ üzerinde baş ve buğ ve kevkeb-i celâdet ve cesâreti bir fer‘ olan Memizâde Mehmed Paşaya mektûb tahrîr idüb ve derûnunda düşman-ı dinin on iki pâre çekdirmesi leyl ü nehâr Çanak kal‘ası limanı önünde karar etmekle siz dahi Hanya limanında olan ümerâ-yı deryâ çekdirmeleri süvâr olub üzerlerine varasanız inşallâh-ı te‘âlâ ‘avn-i bâri ile ânlarına gâlib gelüb ve yâhûd bir havfla oradan firâr idüb sizlere gönderdiğimiz mühimmât ve zâhire gemilerinden mümâna‘at sevdâsından el çekdirildi deyû tastîr eylediler paşa-yı mezbûrı dahi cevâbında itdi bizim gemilerimizde olan levendân ancak esirleri zabt idebilürler düşman-ı din gere[ği] gibi muharebe ve mukâveteme kâdir olmazlar eğer gemilerimizin her birine ‘akl mertebe ordu-yı hümûyûndan yüz nefer cenkci vaz‘ olunursa inşallâh-ı te‘âlâ düşman-ı bîdine mukâvemet mümkündir deyû i‘lâm-ı hâl itdikde Rumili ve Anatolı sancakları erbâb-ı tımarından sancak başına beşer altışar adam alınub cem‘ olan iki yüz nefer ve Rumili erbâb-ı tımarına Yanya beğisi iki yüz nefer ve Anatolı erbâb-ı tımarına Kankırı alaybeğisi baş ve buğ nâsib ve yeniçeri neferâtından dahi dört yüz nefer dilâver inticâb ve her yüzinin üzerine birer mu‘temed çorbacı ve cebecilerden dahi iki yüz nefer alındıkdan sonra üzerlerine cebeciler çavuşbaşı ta‘yin olunur ve sadr-ı a‘zam sekbanlarından dahi bir bölükbaşı ile iki yüz nefer alındıkdan sonra işbû bin iki yüz nefer mecmu‘unun üzerlerine dahi Anatolı beğlerbeğisi Halil Paşa ser‘asker nasib olunub gece ile ordu-yı hümâyûndan ihrâc olunub ve taraf-ı Resmoya irsâl olunub ve on iki nefer ümerâ-yı deryâ dahi çekdirmeleriyle Resmoda hazır ve mühiyya olmağla gönderilan ‘asker tevzî‘ tarikiyle çekdirmelere süvâr olub ve ol gece serdâr-ı ekrem hazretleri dahi kul kethüdâsıyla ma‘ân Çanak limanına varub müntazır oldı encâmkâr oldılar lâkin ceneral-i mekkâr bu tedârikinden haberdâr olub bin beş yüz kefere ile dahi İstendiye limanında olan yigirmi ‘aded çekdirme ve başdarda ve ma‘unalarını kal‘ada olan Hırvat kâfiriyle ve sâ’ir millet-i küffâr ‘askeri ile donanub ve ahşamdan sonra Çanak limanına doğrı teveccüh idüb ve dördünci sa‘atde mahâll-i mezbûra dahi erdiler ve liman önünden geçerken ‘asker-i islâm koğılelerine ateş virdiler bu esnâda ‘asker olan Halil Paşa çekdirmeleriyle Çanak limanına bir sa‘at mesafe olan fodla limanında bulunan koğıleciler düşman-ı bîdin gemiler geldiğin kendülere haber virmişler iken gece ile düşman-ı hâksârın gemileri kaç ‘aded olduğundan âgâh olmayub makarr-ı istimâ‘ olunduğı üzere yedi çekdirmedir deyû bî muhabben yerlerinden vak‘an karar ve zuhûr düşman-ı mekkâre vakt-i nigâh terakküb ve intizâr eylediler vak‘an düşman-ı hilekâr dahi altıncı sa‘atde yedi kat‘an çekdirmesi ilerüye göndermekle ser‘asker Halil Paşa kâfirlerin yedi gemisi ‘asker ve mühimmât ve harb ile mücehhiz ve mürettib olan on iki pâre islâm gemileriyle nice mukâvemet ider deyû ümerâ-yı deryâ üzerlerine serdâr olan Memiş Paşa zâdeye ben küffâr gemilerine üzerlerine varurum dedikde Memiş Paşa zâde sefer-i deryâ ahvâline ve gece ile harb ü mukâtelenin ahvâline vâkıf kimesne olmağla her hendeğe paşa kardaş böyle tarda deryâ-yı cenge mazarrat-ı ‘azîmeyi muktezâ-yı hâletdir deyû muktezâ-yı tecribesin takdir idüb ve Halil Paşa gecenin karanluğından küffâr gemilerin üzerine hücûmdan tahdîd eyledi paşa-yı mezbûr ümid ve re’y ve zafer ifrâmıyla kat‘ân ri‘âyet-i ka‘ide-i hezm ve ihtiyât etmeyüb heman göz kararub kâfirlerin gemilerine üzerine bî muhabben hücûm etmeğin gerek Memiş Paşa zâde ve gerek sâ’ir ümerâ-yı deryâ dahi ser‘askere mütâba‘at emrinde nâçâr kaldıklarından ‘ale’l-‘umûm zemzeme tekbîr ile küffârın gemilerine çatdılar ve an-ı vâhide ol gürûh-ı müşrîkini birbirine katdılar lâkin der‘akab girüden on üç pâre çekdirmesi dahi irişüb ve ümerâ-yı deryâ gemiler arasına girüb ibtidâ islâm gemileri zann eylemişler lâkin düşman-ı din çekdirmeleri olduğuna vâkıf oldukları gibi küffârın dâm hilesine giriftâr oldukların duydılar lâkin çâre nedir yine mümkün oldukça gayreti elden komayub hatta yalnız Memiş Paşa zâde çekdirmesine üç pâre düşman gemilerine sarılmış ve hâlet yas garka dar olmuş iken halâs olduğundan ma‘âdâ melâ‘in-i küffârın iki pâre çekdirme gemisini söndürüb dururken ol esnâda dahi çekdirmelerin birisinin kayalığı küffârın gemisine sablanmış iken yedeği imdâdı ile ganân tevcîhin savb-ı selâmet döndürdi Durak Beğ çekdirmesi dahi küffârın başdardasına çatub ve içinde olan kefereyi şimşir-i istisâlile birbirine katub lâkin gördüki levendâtdan kimesne gemisinde kalmadı ser‘asker Halil Paşayı irâm ile filukasına bindirüb paşa kardaşısın re’is-i ‘asker-i bülendin bâri beyhûde yere sen telef olma zirâ iş işden gecdi şimden sonra bu gemiden hayr kalmadı deyû Halil Paşayı birkaç nefer ve kendü hizmetkârlarıyla taşra irsâl idüb andan sonra bi kudretullâh-ı te‘âlâ Durak Beğşehid oldı Memiş Paşazâde dahi gecenin karanluğunda zây oldı nice olduğı fark olunmadı ol cenginde olan beş pâre ümerâ-yı deryâ çekdirmelerinden nâ ümîd olmağla bâki yedi pâre çekdirmeleri ile güçiyle sâhil-i karaya selâmet olabildi ve Durak Beğşehâdetinden sonra küffâr-ı hâksâr çekdirmesini yedekleyüb götürdükde levendâtlarından Kara Mehmed nâm bir merdi ciğerdâr geminin cebehanesine hıfz olub İstendiye limanına vusûl bulduklarında lâ‘inler şenlik itdiklerinden sonra kimisi temâşa içün kati vâfir cem‘iyetleriyle çekdirmesin yukardan aşağasını seyr ü temaşâ iderken ol merd-i mezbûr Kara Mehmed cebehaneye ateş virüb çekdirmesi yanında dahi duran bir büyük kalyon ve içlerinde bulunan bu denlü kâfirler dûzeh karin telef ve helâk olub ve sadme-i barut ile seyr-i eflâka götürüb andan yere düşüb helâk oldılar ve ol dilâver-i sâhib-i celâdet dahi ( ) zevk-i sa‘adat gazâ ve şehâdet oldı ve bu zikr olan ahvâl bir eyyâmdan sonra sadr-ı a‘zam hazretleri Çanak limanına geldiğinde bir küffâr ahvâl-i keyfiyet nakli ve hikâyet eyledi ancak bu vak‘a kalyonı zabt idüb ve derûnunda bulunan kâfirlerinden su’âl olundukda işbû olmazdan evvel adamlar irsâl ve Halil Paşa ile ve Memiş Paşa zade gelân gemileriyle gece karanluğından küffârın sefinelerine rast gelüb çatışlarına ve nice hasarât olduğuna gelüb sadr-ı a‘azama bildirdiler sadr-ı a‘zam bu kara haberden gâyet gâsâya giriftâr oldı ol mahalden ılgâr ile kalkub Fodla limanı tarafına varub tob ve tüfenk sâdâsın ve küffâr gemilerinden atılan fişekleri temâşâ ve nusret-i ‘asker-i muvahhidin du‘a ile meşgûl olub ve gece ile kenârda bir kayaya urub pârelenen Durak Beğ fırkatunasından çıkan kimesnelerden su’âl ile vakt-i hakikat-i hâl olduklarından gâyet melûl oldılar çünki sabah oldukda yedi pâre çekdirme deryâ et[di]ğinden Resmoya doğrı gider oldukları mu‘ayyen olunub beş pâre çekdirme telef olduğu fehm olmağla bu hâlet derûn-ı serdâr-ı ekrem hazretlerine derûn ve gayret medârlarına ‘alâk-ı elâm ve ekdâr oldı iki günden sonra Resmoya tarafından Memiş Paşa zâdenin mektûbı gelüb derûnunda mâcârâ-yı muharebeyi ‘ale’t-tafsîl üzere tahrîr ve hezâr gûne çekdiği gam ve meşakkat ile on iki pâre beğ gemilerinden ancak yedi pâre şe[h]tıyye ve rahnedâr çekdirmeler ile selâmet bulunduğundan nakl ü hikâyet eyledikten sonra ser‘asker Halil Paşa dahi gelüb serdâr-ı ekrem hazretlerine mülâkat oldı devletlü sultanım hazretleri kabahât bendedir üzerimize düşen gemileri geleceğin bir sa‘at mukaddem koğlacılar ve karagollarımız haber virmiş iken dâ‘iye-i nusret ile bî bir karar gayret olduğumuzdan bî muhaben muharebeye cesâret ve su-i tedbîr ile ümmeti Muhammede irâş zarar ve hasarât eyledim fermân senindir deyû dahi taksîrine i‘tirâf etmeğin beyt-i cürmüne mu‘terif olan mesken yekdir indine ol itâ‘at beyn-i mısdâkınca ‘avf üzere mu‘amele ve ma‘zeretine kabûl ile mukâbele olundı izn-i canib-i çünki bundan mukaddem Nemçe tarafından elçi gelüb sulh ü salâh ricâsıyla rikâb-ı hümâyûna vârid olan nâm[e] sûretidir şöyle yazılmışlarki devletlü ve kudretlü ve nusretlü şehinşah sultan Mehmed Şah öte yaka Rumilinin ve garb ve ‘Âcem ve Bağdad ve Basra ve Mısır ve Haleb ve Şam cennet müşâm ve şark ve garb ve dahi bu ne gûne nice memleketlerin ve vilâyetlerin pâdişâhım hazretleri hümâyûnlarına bir Allâhın ‘inayetiyle Venedik devleti Kontrato tarafından tekrîm ve ta‘zîm ile du‘alar takdîminden sonra ‘alemü’z-zuyûb olan Allâh-ı a‘zîmü’ş-şân hazretlerine ma‘lûmdırki bu cenk esnâsında devlet-i ‘aliyye ile kadimi dostluğı ve müddeti tecdîd eylemek arzusı olduğı ve cumhurımızdan kararda olub ve derûnumuzdan devr olmamışdur ve bedhâhların elçi ve re‘âyanın temsili hatır içün sulh ü salâh muhabbeti tarafımızdan budur bu sene bizleri ‘af idüb ve bu zikr olunan telhîs der sa’adete irsâl olundı ve dahi bundan evvel civân naşte nâm bir elçimiz müddet-i medîd ol canibleri kalmışdır ki ahvâl-i sulh ü salâhı göre ve lâkin nice terânî‘ zuhûr idüb bu ana değin husûle gelmişdür biz hod devlet-i ‘aliyyenizin rağbet ve tekrîminde ve ‘arz-ı nâ- ( ) saltanatınız lâyık kemâl-i mertebe tâm ve teslîmi hazr olmalarına kendü memleketlerine hıfz etmek muktezâsına tekayyüd idüb imkân vech üzere sâ‘yi ve dikkat eylemişüzki devlet-i ‘aliyyenize ve tekrîmimiz taraf-ı hümâyûnları müreffehü’l-hâl olub şân-ı devletinize ana nakş-ı â‘li olmak arzumuz olduğı ma‘lûm-ı hümâyûnları ola ve geçen senelerde ‘askeriniz Nemçe ve Macar seferlerine meşgûller iken Kandiye ve sâ’ir bizlerde olan ‘askere hareket itdirmeyüb

sükût eylemeleri şâhid kâfidir ki derûnumuzda olan rağbet ve muhabbetimizi herkeş bilmeyüb ve lâkin cumhûrumuz hıfzına helâldirki ve mümkün olan olmayan ahvâllerin olunub kil ü kâl def‘ü ref‘ olmasına şefa‘ât-i hümâyûnlarına ricâ olunur ve bundan akdem bu cenk ü cidâle bâ‘is olanı şimşir ( ) yalnız ile haklarından geldiğiniz gibi sulh ü salâh etmâm merhâmet-i hümâyûnları bi deriğ buyurıla bâki ve’s-selâm izn-i canib-i gerçi bu mel‘ûnların nâmları tahrîr idüb ve sulha kemâl-i mertebe rağbet gösterir ve lâkin hîn-i müzâkerede sulhdan bâ‘id olacak sözdür ve ol ecilden mümkün olmazdı el-hâsıl bin yetmiş altı senesinden Zi’l-ka‘adesi gurresinde pâdişâh-ı ‘âlempenâh hazretleri alaylar ile Edirnede saray-ı hümâyûna dâhil olub ve ol gün vezir-i a‘zâm hazretleri alaylar ile Timurtaş menzil nüzûl-ı mezbûrda birkaç gün anda karar idüb ba‘dehû bir vakt-i mübârekde anda olan Girid üzerine sefer idecek Kandiyede ‘azîmet idüb Sereze ( ) gelüb ve andan Selânike andan Yenişehre vâsıl oldı ancak ‘asker-i islâm her birisi hazır olub ve cem‘-i mühimmâtla gemilere girüb ve mezkûr kapudân paşa donanma-yı hümâyûn ile dört beş def‘a Giride sefer idüb ‘askeri geçürürdi bihamdullâh-ı te‘âlâ Girid üzerinde ‘asker çoğaldı ve küffârın taburı kal‘adan taşra iken havfundan taburı bozub kal‘aya kapandı ve bizim ‘askerimiz Yenişehrden ‘azîmet idüb Eğriboza gelüb ve andan Benakşe vusûldı andan sonra bu nice zâhire ve mühimmâtla Giride geçmek üzere olub ve bir mübârek mübâşeret olunub ve lâkin küffârın kapudânları işidüb donanmaları gelüb ve yine yolları kapayub durdı fi’l-hakikât kemâl-i mertebe havf ü muhatara idi el‘ibâdullâh-ı te‘âlâ yüz karanlığından havf olunurdı imdi zirâ bizim donanmamız ancak sâfi çekdirme olub ve kalyonlarımız yoğdı küffârın donanması çok ve hem kalyonları ziyâde idi ol ecilden mukâvemete iktidârımız yoğdı ancak merhûm sahib-i devlet kapudân paşa hazretleri aslâ bir kimesnenin cevâbına bakmayub ve gayret-i islâm sâyekemrîn bend miyân idüb ve dahi tevekkület-i ‘aliyullâh diyüb ‘ubûr-ı deryâya ‘azîmet idüb ve donanma-yı hümâyûn kırk sekiz pâre çekdirme ve birkaç fırkatun mürettibleri ile Girid ceziresine teveccüh badbân küşâd idüb Giride ‘azîmet eylediler ve Çuka adalarından küffârın kal‘asında dört ez gazâ geçüb şenlikler göstererek giderlerdi el hâsıl gice sabaha değin kürek çekdirüb sabah gün doğarken selâmet ile gelüb Hanyaya dâhil oldılar gerçi gece yarusından küffârın donanması bizi görüb üzerimize gelmek istediler ve lâkin bizim donanmamız mahsûs kürek çekmek mükemmel dahi donanmış olduğundan bir sa‘at mikdârı olmayub gerimizden ga’ib oldılar ve Hanyaya dâhil olduğundan ‘azîm şenlikler oldı ve bu esnâda Benakşeden dört pâre büyük fırkat[u]nlar Hanyaya gelür iken fırkatunlar küçük Çuka adasına düşüb mezbûrların gemilerin ikisi ‘asker yüklü ve ikisi dahi at ve koyun yüklü olub bi hamdullâh-ı te‘âlâ ‘askerin cümlesi selâmet ile karaya çıkdı ve lâkin atların ve koyunları ayakları bağlu olmağla helâk oldılar on gün kadar ‘asker-i islâm cezire-i mezbûrda kalub ve deryâda boğulan hayvânların leşleriyle çıkdıkça yiyüb nafaka iderlerdi bunlar bu halde üzere iken Hanyadan bir korsan fırkatunı ol mahâll-i mezbûrda uğrayub bunlar dahi fırkatunı görünce feryâd figân idüb hücûm etdiler fırkatun dahi bunları bu mertebe ol hücûmı görüb havf idüb kendüsini alarga eyledi aç adamlar canlarına kâr etmek yokdur belki badururlar deyû korkdı ancak içlerinden birkaç adam alub bâkilerine dahi mümkün mertebesine göre bir mikdâr peksimât ve zâhire bıragub inşallâh-ı te‘âlâ gelüb sizleri aluruz deyû ‘ale’l-âcele fırkatun Hanyaya gelüb haber virince vezir-i a‘zam ziyâde hoş olub ve der‘akab fermân idüb üç kıt‘â çekdirme ve dört fırkatun ta‘yin olunub ve lâkin hava ziyâdesiyle serdlendiklerinden çekdirmeler korkub tob altına kadar varmış iken girü geldiler sâhib-i devlet gayretinden gazâba gelüb çekdirme beğlerini divâna getürüb mülâhaza eyledi az kaldıki bunları cellâd idüb yine fermân idüb burada durman deyû zor eyledi mezbûrlar dahi çıkub gitdiler çünki gece ile rûy-ı deryâya ‘azm idüb gecenin içinde ol tarafa dâhil olub ol mahalde gezerdiler ki limanın bir tarafında bir kalyon yatur ‘acaba düşman kalyonumıdır deyû kurdılar meğer bir botaç kalyonı Venedikden ba‘zı dahi zâhire kâfirleri Kandiyede götürürken fırtınaya rast gelüb bocalayub gece yarusunda ol limana gelüb demürlemiş idi bu tarafda ehl-i islâm dahi kalyonı görünce kendüleri taş ve kayalar arasında gizlendiler bir sa‘at

mikdârı geçdikten sonra rüzgâr şiddetinden demürleri kesilüb kıyılarada düşünce kumsala yütürüb oturdı ancak pârelenmedi içinde olan kâfirler taşrada çıkub kalyonı kurtulmağa tedârik üzere iken ‘asker-i islâm dahi dört yüz kadar olurdı bildilerki bu kalyon düşman kalyonıdır cümlesi uğurdan hulayub kimi kılıc ile ve kimi taş ile ura ura helâk itdiler sandalı taşra bulunub netice-i kelâm kalyonu zabt itdiler andan sonra üşüntü ile bir mikdâr yük çıkarub kalyonu kurtardılar ol mahalde çekdirmeler dahi gelüb birbirlerinden korkdılar birbirleriyle söyleşüb bilmişler hemân der‘akab kalyonı ve çekdirmeleri bağlanub mesrûren revâne oldılar ve selâmetiyle gelüb Hanyaya dâhil oldılar ümmet-i Muhammedi mesrûr olub küffâr gâyetle mahzûn oldı bâ‘dehû sâhib-i devlet Kandiye gelüb ve yol levâzımatına mübâşeret olundı ve yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı ve ânâ göre bir mikdâr ‘asker ile keşt ü güzâr iderek Kandiye[ye] geldiler ve irsâl olunan telhîs karşulığı gelüb şöyle yazmışlarki yigirmi üç senesinden berü Kandiye altında taş yasdanub tobrak dahi döşenen gâzi ve mücâhid fi sebilillâh ‘asker-i islâmı ol demde ‘azîm du‘âlar ve senâlar olunub ve gül-bang-i Muhammedî çekerek Kandiye altına varub cevânib-i erbâ‘asını gereği gibi keşt ü güzâr eylediler küffâr-ı hâksârı dahi kal‘adan bunlara görüb yigirmi otuz tob atdılar yalnız bir adam şehid oldı gayri bir zarar olmadı andan sonra varub merhûm ve mağfûr deli gâzi hacı Hüseyin Paşa hazretlerinin sarayına nüzûl eyledi ertesi kuşluk vaktinde gene ocak ağaları ve iş ağaları olanlar ile binüb tobhane müceddeden binâ ihdas olunan kal‘a ve sâ’ir keşte muhtâc evvelâ mahâlleri gezüb ve gereği gibi tehassül eyledi çünki menzile ‘avdet eyleyüb gene alaylar ile ordu-yı hümâyûna gelüb ve andan olan mir ü mirân ve alaybeğler ve sâ’ir bellü başları olan zâbitler cümlesi ma‘ân gelüb ve cümlesi bir ağızdan devletlü vezir hoş geldin yigirmi üç seneden berü bu cezirelerde bizler yetim kaldık deyû bir mertebe göz yaş ile dökdiler sadr-ı a‘zam hazretleri yağlığın yüzine tutub bile bir mikdâr ağladı ve cümle gâzilere teselli hatr idüb her birine gûnagûn iltifât idüb ve dahi işler eyledi bâ‘dehû cümlesi ile kaldırub dergâh-ı kibriyâya yüz tutub du‘âlar ve senâlar eylediler ertesi gün fermân idüb ve yine kal‘a-yı Kandiye üzerine sıçan yolı ile varılub cuhûd tabya semtinde kal‘a seyrân eyledi ve gene üçünci gün ak tabya tarafından seyrân eyledi ve bu vechle kal‘anın dört tarafı temaşâ olundı paşalar ve yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı birkaç enderûn ağaları beli çeyzlediler ve bu ahvâli işkillenüb vâfir tüfenk ve hunbara atdı bihamdullâh-ı te‘âlâ kimesne isâbet etmeyüb ancak bir Mısırlı dilâveri mecrûh oldı gerçi kal‘anın her tarafı müşâhede olundı ve lâkin kangı tarafından muhasara olunacağın kimseye işâret olunmadı gene evvelki mahâlli münâsib görüb karar virildi ve yine evvel baharda lâzım olan mühimmât ve tedârikine mübâşeret olundı o esnâda Hanya kal‘asında bolbaça dimekle ma‘rûf bir yarar fırkatun kapudanı nâm-ı şan almak ve gâzilik etmek arzusıyla ve sevdâsıyla fırkatunı donanub Hanyadan kalkub Kandiye tarafına gidüb gezerken nâgâh küffârın iki fırkatun rast gelüb firâr etmeyüb mütevekkilen ‘aliyü’l-allâh küffârın fırkatunlarına çatub üç sa‘at mikdârı ‘azîm cenk idüb ikisin dahi söndirüb zabt eylemiş iken Kandiye karşusında olan İstendiye adasında küffârın çekdirmeleri görüb imdâdlarına gelüb yetişdiler bu sebeble bolpaca Selim kapudân-ı derdmend dahi bu kâfirlerin gemilerini görüb ve andan ziyâde olmağla çokluk ile başa çıkmaz deyû kaçub güçle küçük kal‘a altından başından başa karaya virüb taşraya levendiler çıkarmak arzusuyla taşra gemisini vurub mezkûr fırkatun pâre pâre oldı ve içinde olan yüz yigirmi levendi var idi kırk elli levendi kurtuldı ve çoğı dahi mecrûh oldı ve kendüsi merhûm kapudân rahmetullâh-ı ‘aleyhi iki yerden mecrûh olub netice-i kelâm kal‘adan bunların cenkleri görüb bi’l-cümlesine tahsîn eylediler ve merhûm Selim kapudân orasından kalkub sahib-i devlete buluşduğundan sahib-i devlet bu cenklerden haberi olmağla merhûm gâzi bolpaça Selim kapudâna vâfir in‘âm-i ihsân

idüb ve kendüsüne fırkatun müceddeden etmek emr-i fermân idüb dahi ihdâs olundı işbû bin yetmiş yedi senesinde mâh-ı Cemâziye’l-âhirin gurresinde canib-i Mısırdan iki bin Mısırlı kolı ve yigirmi bir kalyon ve yedi kıt‘a şe[h]tıyye süvâr olub Girid ceziresine gelürken bi emrillâh-i te‘âlâ ‘azîm fırtınaya uğrayub her birisi perâkende ve perişân olub içlerinde bir kalyon selâmete Hanyaya gelüb ve ertesi gün bir dâne kalyon gelüb ama küffâr-ı hâksâr Mısır kolların Hanyada geldiklerinde haber olub ki birbir kalyonlar gelüb Hanyaya vâsıl olur deyû perişân oldılar der‘akab lâ‘inler on üç kıt‘a kalyon donanub Hanya ve Resmo tarafında gezüb durdı ancak bi emrillâh-i te‘âlâ kimseye rast gelmeyüb çoğı selâmet gelüb halâs buldılar izn-i canibi hikâyet-i ‘azîmet-i Kandiye işbû bin yetmiş yedi senesinde mâhı Zi’l-ka‘âde-i şerifin yigirmi ikinci hamsin güni vezir-i a‘zam Fâzıl Ahmed Paşa Hanyadan Kandiye gelüb ve gelân ‘askeri gelüb vusûl buldukda düşmana görülmek içün Kandiye karşusında tahmînen bir buçuk sa‘at selvili çeşme bir ucu ve bir ucu dahi Kandiye altına varınca bunca sancaklar ve bayraklar ve meterhaneleriyle kat ve kat alaylar gösterüb ve düşman dahi burc barolarında seyr-i temâşâ idüb ve kahrılarından alayları ve şahbâzları görüb bu mertebe alayları oldığından gâsâlarından çatlaya yazdılar âhirü’l-emr ordu-yı hümâyûn gelüb evvelki yerlerinde nüzûl eylediler ve der‘akab vezir-i a‘zam divân idüb ve defter[d]ar Ahmed Paşa ve yeniçeri ağası ve İbrahim Paşa ve Anatolı Paşası Kara Mustafa Paşa bi’l-cümle samur kürk virüb ve sâ’ir ocak ağalarına ve beğlerine sâde hil‘âtlar gidüb fi’l-cümle iş erlerine husûsen Kara Mustafa Paşa ve Pehlivân Ahmed Paşa da‘vet idüb ve serdâr Ahmed Paşa aslı dahi firengi zâdelerinden idi ve yedi sekiz sene Girid cezirede serdâr idi Kandiyenin cevânib-i erba‘asın anlayub bilmişdi bu müşâvere-i ‘azîme ve keyfiyet-i muhasara ne vechle iktizâ ider deyû her birinden su’âl olundukda kimi vire tabyada ve dâmuz dâmı ile ve kimi çuhur tabya tarafından münâsib görüb fimâ bu müşâvereye her biri bir dürlü mâ‘nâ cevâb virüb el-hâsıl-ı kelâm ak tabya tarafından karaol şekli sipâh ve silâhdâr ve bir mikdâr ehli tımar ta‘yin olunub ve kendülerine dört beş ‘aded balyemez tob ta‘yin olundı ammâ vire tabyası tarafından vezir-i a‘zam ve yeniçeri ağası ve Rumili kolı ta‘yin olundı ve Anatolı Mustafa Paşaya ve Rumili kolundan birkaç sancak dahi virildi ve serdâr kullarından beş yüz şamlı ve birkaç yeniçeri odabaşları ve bir sancak dahi Rumili ve Anatolı ta‘yin olundı ve üç bin Mısırlı ‘askeri vezir-i a‘zam koluna ta‘yin olundukdan sonra ertesi gün meterize duhûl olundı ama bu kal‘a muhasarasın sâ’ir kal‘a muhasara gibi etmediler vezir-i a‘zam öyle tertîb etdikim sıçan yolıyla tobları kollara çekdirüb ve yeniçeri bir uğurdan meterize koyub günde ikişer üçer izdihâmdan adam telef olmaya ve tobları dahi kademinden getürürdi bu esnâda küffârın donanması gelüb çadırları gelüb çadırları toblamasın deyû ol taraf muhafızcı ta‘yin olundı ve Anatolı koluna dahi üç ‘aded tob ta‘yin olundı ba‘dehû vezir kola ve serdâr Ahmed Paşa koluna üçer tob ammâ şol toblar idi ki Girid üzerine dökerken toblar ki yigir[mi] dört kıyye gülleler atar idi on ‘aded kal‘a-yı gob tobları henüz meterize koymayub İslâmbuldan gelân on beş ‘aded tobları ibtidâ anlara kodılar ve sadr-ı a‘zam kal‘a kurbünde incirli deresi dimekle ma‘rûf bir mahâlle kurdılar kurşun ve tob ve hunbaradan gâyet muhatara idi her biri yer altında birer peydâ idüb mütevekkil-i ‘aliyyü’l-lâh oldılar çünki tobları meterize vaz‘ idüb kefere-i bîdin bir sa‘atde kal‘adan üç yüz elli pâre tob ve elli beş ‘aded hunbara atdı ve kurşunı dahi kıyâsından hâric idi bi hamdüllâh-i te‘âlâ bu kadar ateşden kimseye zarar olmadı ol hengâmda Rumeli gâzilerden bir dilâver kal‘a altuna hiç idüb ve yetişüb hendek içinde bir kâfirin başını kesüb ve kılıcın dahi ma‘an alub sadr-ı a‘zama getürdi ve ol kâfirin kılıcında yâ fettâh yazıldığı bilinüb işâret-i fâl mübârek ve ‘alâmet haber virdi deyû feth-i nusret delâlet idüb ol gâziye yüz altûn virüb ve bir eyüce at irilü akyanlu in‘âm ü ihsân eyledi ve Kandiye üzerinde bir tımar virüb ağalardan oldı izn-i canib-i ertesi gün cebecilerin başı Kanca nâm gâzi kendü yoldaşları ile kal‘a altında birkaç kelle ve birkaç dil getürüb sâhib-i devlete götürdi ana dahi hil‘ât giydirüb üç yüz altûn ihsân eyledi bu Kanca dahi dedikleri gâzi dilâver aslı Edirneli idi yigirmi dört seneden berü bayrağıyla eşer idi deli gâzi Hüseyin Paşanın sancaklarından idi çok cengâver pehlivân idi meğer bu pehlivân Kanca dedikleri şâhbâz vilâyetinden Girid gâziliğe getirildiği vakte ‘avratını hâmile bırakmışdı bi emrillâh-i te‘âlâ bir erkek evlâdı vücûdı geldi çünki evlâdı büyük olub erlik kadem basdıkda her dâ’im babasından vâlidesini su’âl iderdi vâlidesi su’âl iderdiki oğlum Girid gâziliğine gitmişdir yigirmi dört sene olduki bir haberi gelmedi sağdır ölümüdir bir cevâb gelmedi şimdiye kadar bir mektûbı yâhûd bir haber beklerdi gelmedi çünki pâdişâh-ı ‘âlempenâh Girid üzerine imdâd göndermek ‘asker cem‘ idüb hazır iderdi çünki Kanca dilâverin oğlu Mehmed bunı işidüb vâlidesine gelüb bu haber söyledi vâlidesi itdi oğlum hayr du‘â istersan sen dahi Girid gazâsına hazr ol olaki babandan ölüme dirime bir haber bilesin bizlere bir haber gönderesin eğer emr-i hak olub şehid olduysa ona devlet anın mekanı cennet olmuşdır yoğsa yine sağ ise anın adı Girid gâzilerden söylenecekdir yine onun başına devlet konmuşdır deyû çok nasihât eyledi andan gene söz gelüb itdi oğlum hayr du‘âmı istersân eğer baban şehid olduysa sen dahi evlâdım ol mertebe vâsıl olmak cihediyle hak senden hoşnûd olsun ve baban ve benden rızâmızdan çıkmamış olursun göreyim seni oğlum er gibi ol din düşmandan yüz çevirmeyesin hak senden râzı olsun mekanın firdevs-i ‘âlâya ola deyû gâyet nasihâtlar idüb ısmarladı ve andan babasından bir hamâ’il kalmışdı anı çıkarub kendüsüne virdi ve hayr du‘âsını virüb ve hazr idüb Girid seferine hayr du‘âsıyla ve hüsn-i rızâsıyla yolladı çünki donanmayı hümâyûn hazr olub gemilere binüb deryâ üzerine revân oldılarsa çünki Hanya limanına dâhil oldılar sorub su’âl eylediki Fâzıl Ahmed Paşanın ‘askeri ne tarafa muhasara etmişdi dediyse Kandiye üzerine bulunur ol dahi mühimmâtı götüren gemilere binüb Kandiyeye vâsıl oldı ve ordu-yı hümâyûna geldi hikmet-i hüdâya babasının hamlasına geldi ve çadırın içine girüb silâhlarını asmak yer bulub gördiki beş altı tüfenk cazire asılub dururdı ol dahi kendü tüfengini bunların üs başında asa koldı andan gelüb çadırın bir köşesinde oturdı meğer işbû yiğit geldiği vakte babası çadırda bulunmadı bir eyyâmdan sonra Kanca nâm gâzi babası çıkageldi mezkûr tüfenk kendü tüfengin üs başında bir başka tüfenk asılu gördi itdi işbû tüfenk kimindirdi ve nice bunı orada asdılar dediyse anda olanlar itdiler işbû gelân yiğitindir dediler bu gâzi gazâb idüb bire yiğit senin tüfengin yeri orasında asmaya yeri değildir şurasından al deyû mezkûr tüfengi yerinden indirüb kendü tüfengini gene ol yerine asa kodı meğer babasının silâhını indirmişdi kendü silâhını asakomış çünki Mehmed bunı görüb gazâb idüb ancak yeni gelmiş misafir olduğı ve usuli gâzi âgâhı olmadığından sükût idüb tüfengin tutub bir başka mahâlleye asakodı çünki birkaç gün ordu-yı hümâyûnda odurub konuşub gâziler ile ülfet idüb ahbâb ve arkadaş idinüb ve ol günler birkaç kere kenâr kal‘adan çıkub nice ‘azîm cenkler idüb ve yine babası küffârın birkaç kellesini getürüb sadr-ı a‘zama götürüb in‘âm ve ihsâna nâ’il olub nice ihtiyâr ve rütbeye vâsıl olub kendü kendüsüne itdi meğer bunun rütbesi büyük olduğuna gâzilik eylediğine buna bu kadar sözi geçer kişi imiş ve silâhını cümlesinden yüksek asıldığı sebeb bu ola ben dahi bir hüner göstermek gerekdir ben dahi nâm-ı şân kazâ-ı nâm deyû ol niyetle bir gece yalnız çadırdan çıkub doğru Kandiyeye gelüb ve kal‘anın hendeğin içine girüb şuradan buradan yol bulmak arayub dururken âhir bir yer zâ’if bulub cehr idüb bedenden yukarı çıkdı ve sakluca küffârın bekçisi beklediği mahalden gelüb ve hakdan olub küffâr bekçisi görmeyüb gâfil iken kılıcın uryân idüb bir hamlede kâfirin kellesini kesdi andan

arasından kalkub kâfirlerin karaolına gelüb kâfirler sâye varmışlar ve mezkûr karaolda on kâfir bekleyüb dururdı ol dilâver dahi cümlesinin başlarını kesüb ve dillerini dahi kesüb birkaç silâh dahi alub ve kal‘adan aşağa inüb çadırına gelüb karar eyledi çünki çadıra gelüb yine babasının tüfengini yerinden indirüb kendi silâhlarını asdı çünki sabah olub yine babası gördikim kendü tüfeği indirüb bir başka tüfenk asılmışlar durur gazâba gelüb oğlunun silâhı indirib kendü tüfengin asa kodı andan söze gelüb itdi işbû tüfengi burasına kim kodı Mehmed itdi ey gâzi ben asdım dedi Kanca itdi sen ne yiğitlik göstermişki benim silâhımı indirüb seninki asdın dedi evvel hüner göstermek andan bu işin idesin ben şimdiye kadar yigirmi dört senedir ki burasına hizmet idüb nice gâziler eyledim burasına can baş fedâ etmiş kişiyim sen dün bugün gelüb benim silâhım iki sefer indirüb kendü silâhını asasın sana lâyık değildir deyû söyledi çünki Mehmed Gâzi bu sözü diğneyüb itdi ey gâzi dilâverân gel sana gösterem deyû yanına aldı heybesinden on sekiz kâfirin dillerini çıkarub babasına gösterdi ve birkaç alât-ı harb dahi ki kâfirin ahz eyledi ânlar dahi gösterdi babası Kanca nâmdâr bunları gördüyse itdi bire dilâver bunları sen nerden bulub helâk âferin sana eyü gâzilik eyledi söyle nice eylediği ol dahi başlayub bilmezlik ile kendü tüfengini babasının üs başında asakodığı ve buna bu kadar kelâmla azarladığını ve silâhını yerinden indirüb ve kendüsüne irkilüb gece ile çadırdan kalub kal‘anın hendeğine gelüb ve yol bulub bundan yukarı çıkub kâfirlerin bekçisine gelüb gece karanluğunda helâk idüb andan karaollarına basdığı ve gâfil bulub ve ânları cümlesini helâk eylediğini andan çadıra gelüb yine tüfengini mahâll-i mezkûr asdığını birbir hikâyet bahadırlığına ve gâziliğine hayrân oldılar ve cümlesi tahsîn idüb çünki anda olanlar ve baba ve cümle hazr olan gâziyân bu gâzi aferin ya yiğit eyü gâzilik eyledin küstâhlık olmasun sen nirelisin adın ne dirler baba kimdir eyü evlâd yetişdirdi dediler ol dahi itdi ey gâziler ben Hanyaya yeni gelen ‘asker-i hümâyûn ile gelmişim vilâyetim Edirnedir ve babamın adına ‘Ali dirler ve lağbına Kanca bayrakdar dirler ve bu Girid sefer yigirmi dört dört senedir ki gâzi Hüseyin Paşa ile burasına gelmişdir ve beni vâlidemin ana rahmine bıragub Girid gazâsına gelüb şimdiye değin yigirmi dört seneden berü vâlideme bir haber ve yahûd mektûb zuhûr etmediğinden bendeniz vâlidemden bu haberi işidüb ve ‘asker-i hümâyûn burasına gelmesine ma‘lûm oldukda bendeniz dahi Girid gazâsına niyet idüb hem baba görüşmek içün sağ olursa hem din-i mübîn uğruna gazâ idüb canbaş fedâ ideyim çünki Hanyaya vusûl selâmeti bulduğumuz ve babamdan andan su’âl idüb kimesne haberini bilmedi heman oradan kalkub burasına geldik bendeniz gelüb bilmezlik ile bu çadıra gelüb silâhımı bu gâzinin silâhın üstüne kendü silâhımı asdırub beni azarladı bendeniz dahi varub bu gâziliği eyledim çünki baba bunun sözini diğnediyse itdi oğlum Edirne kangı mahalde eviniz olur falan mahalde olur ve anasının adını su’âl idüb vâlideme Kara Mustafa kızı Fatma dirler ismi resmle hısm akrabaların su’âl idüb Mehmed gâzi cevâb virdi ve hatta pederimden bir hamâ’il emânet kalmışdır anı dahi validem nişân içün virüb eğer baba ile buluşursam ana gösterem dedi çünki Kanca ‘Ali Bayrakdar bunı işidüb oğlum kana ol hamâ’il dedi çıkarub babasının eline virdi çünki anı gördise gördikim gümüşden olan kendü bazu bendidir ol demde sabr idemeyüb kalkub oğlunı kucalaşub iki gözlerinden bûs eyledi ve itdi oğlum Mehmedim baban Kanca ‘Ali Bayrakdar benim deyû birbirlerine dâr agûş olub öbüş iki hasretler görüşüb baba evlâd birbirlerini bilmeyüb hak te‘âlâ hazretleri bir yere mülâkât oldılar ve cümle anda olan gâziler görüşüb şadhandan oldılar andan babası gâzi Mehmedi alub sadr-ı a‘zamın huzûrlarına varub mine’l-evveli ve’l-âhiri nakli ve hikâyet eyledi sadr-ı a‘zam bu gâzilerden gâyet şâd olub ve buyurdı babasına ve kendüsine bir hil‘ât giydirüb ve nice bînihâyet altûn in‘âm-ı ihsân eyledi andan kalkub mekânlarına geldiler izn-i canib-i çünki sabah olub kâfirler gelüb karaola geldiler gördiler ki karaolda cem‘ olan kâfirleri helâk bulub ve bekçi helâk olub yatur gelüb Kandiye ceneraline bu kara haberi gelüb söylediler ceneral bu haberden gâyet gasâlanub içine bir korku düşdi ve bu işe hayrân oldı ‘acaba bu işdi iden kim ola deyû emr idüb iki kişiye sadr-ı a‘zam hazretlerine irsâl idüb şöyle haber virdikim devletlü vezir hazretleri taraf-ı devletlerine tarafımızdan ricâ olunur ki bu gece bizim karaolımızı bastıran gâziyân bu kadar kişinin başlarını pehlivân-ı kerem ‘inâyet idüb ol gâzi dilâveri bundan bana gönderüb şol nâmdârı görüb nice kişiye zarar dokunmaz belki in‘âm ihsanıma nâ’il olur dilâverinize hayrân

ve cesârâtına tefekkürde kaldım ve bu işi nice eylediğini bana söyleyüb şol gazâdan beri olam devletlü vezir çok ricâmız olur irsâl etmesine kerem-i ‘inâyet idersiz çok yalvarub elçi irsâl eyledi elçi dahi kalkub huzûr-ı sadr-ı a‘zam hazretlerine mektûb nâmeleri ‘arz idüb ve ağızdan dahi cevâb ‘arz eylediler ol dahi itdi varun ceneralinize söyleyin tarafımızdan adam-ı mu‘teberleriniz bunda yollayub bunda dursun biz dahi ol dilâ[ve]ri irsâl idüb göresiz dedi elçi dahi yer öpüp ve kalkub cenerale gelüb sadr-ı a‘zam hazretlerinin cevâbını ‘arz eylediler ol kapudânlarından on kapudân-ı mu‘teberlerinden irsâl idüb ve sadr-ı a‘zamın huzûrlarına geldiler bir yerde koyub andan ol dilâver Mehmed gâzi ma‘ân babası ile ve elçiyle Kandiye gelüb cenerale vusûl buldılar ol dahi kimdir ki benim karaolımız basan dilâver dediğinde Kanca Bayrakdar ‘Ali benim ve oğlumdır benim yanımda duran deyû cenerale gösterdi cenerale itdiler senmisin dedikde belli benim gece gelüb ibtidâ bekçi helâk idüb andan on yedi kimesne karaola yatan dinimizin düşmanları helâk iden benim dedi ceneral itdi itdi sen nice cesâret idüb bu kadar düşman içine düşüb ve gelüb bu işi eyledin canını acımayub başdan geçüb bunda gele dedikde dilâver Mehmed gâzi itdi bizler burasına geldiği din-i mübîn uğruna can baş fedâ idüb dinimizin düşmanıyla cenk-i kıttâl idüb şan nâm oluruz eğer şehid olursak devlet bizim başımıza mekanımıza cennet olur bizim çalışdığımız budur ki şehid olaruz deyû bunun gibi nice kelâmlar söyledi ceneral bu dilâverin sözlerine hayrân oldı bu islâm ‘askeriyle başa çıkar içine gâyet korku düşdi hemân gayri sözi söylemeyüb hemân emr idüb beş bin guruş ve babasına dahi bin guruş virüb girü yolladı ve dilâverin bahadır[lı]ğına hayrân oldı andan itdi böyle ‘asker ile başa çıkamaz Kandiye kal‘asını alacaklarına hiç şühbesi kalmadı deyû bu fikrde kaldı andan bu iki gâzi dilâveri ordu-yı hümâyûna selâmet geldikde orada olan sadr-ı a‘zama rehn olânları ol bir mikdâr ihsân idüb Kandiye kal‘asının kapusuna kadar götürüb içerüye aldıkda anlar ile gelen adamlarımız girüye dönüb gene ol cenk-i kıttâl hazr olmağla başladılar ve nice bunlar gibi dilâverlik bizim ‘askerimiz leyl ü nehâr hâli değil idi ve Girid üzerinde öyle bir ‘asker gelmişdi ki dil ile vasf olunmaz can başlarından çeküb din-i mübîn uğruna gece gündüz çalışub cenk iderlerdi ve hakdan dahi ziyâde nusretleri çoğı idi şöyleki Girid seferine gelen ‘asker-i gâziyân dil ile vasf olunmaz bu hikâyet bunda olub ve kıssâ-i mezkûr bunda tamam olundı ve bu zikr eylediğimiz Kanca‘Ali Bayrakdarın oğlu şöyle bir pehlivân kobdıki bizim ‘askerimizin ana karşu çıkan az pehlivân bulunurdı ve bundan başka nice kere kâfirlerin meterizi basdırub nice kelle ve dil alub gelür şöyleki menendi yoğdı tahmînen beş yüz kâfirin kellesini kesdi gâyet hüneriz gâzi pehlivân olurdı şöyleki vakt-i cenkde yalnız iki yüz kişinin ardına düşüb yigirmi otuz kâfiri helâk iderdi rahmetullâh-ı ‘aleyhi izn-i canib-i ve eyi ‘azîz ahbâblar çünki ertesi güni oldı başlandı Kandiye kal‘asından birer ikişer üçer kadar kefere firâr idüb ve gelüb ehl-i islâma mülhâk olub ve deyl-i islâma gelürdi ve gelân kefer[e] söylerlerdiki kal‘ada olan kefereler gâyet zebûndur ve zâhire dahi yoğdur ve lâkin lağımlar ziyâdesiyle mukayyed olunmuşdır ve lâkin birkaç gün geçüb hiç iki tarafdan cenk olmayub âsudehâl oldılar üç günden sonra beş on kefere kal‘adan kaçub islâm leşkere geldiler ve gelen keferelerden müsliman olanlara iktâsına göre ri‘âyet ve ikrâm eyleyüb ve müsliman olmayanlara dahi ta‘in virilüb ve ayruca çadırlar virüb tımar ağaların yanında olurlardı ve izn-i canib-i çünki Kanca ‘Ali Bayrakdar kendüsi ve oğlusı kâfirlere eyledikleri işleri ve oğlusı karaollarını basdırub bu kadar kâfirin kellesini kesüb helâk eyledi ve bundan nice ‘azîm-i cenk gerek babası ve gerek kendüsi kâfirlere ‘ar gelüb bâ‘zı kâfir-i bîdin merhûm Kancanın meterizi basmak niyyet idüb ve dahi kal‘adan çıkub meterize hücûm eyleyüb meğer Kanca deyû er gâfil bulunmayub gelen kâfirlere öyle kılıc urdularki iki yüz mikdârı Hırvat kâfirlerinden ancak on beş kâfir güçle kurtuldı ertesi gün ‘ale’s-sabah gâzi Kanca bahadırân bunca kelle ve esir ile sâhib-i devlete gelüb ve esir ile ve kelleleri teslim eyledi sâhib-i devlet dahi Kancaya bir ‘ağır hil‘ât giydirüb ve bu kadar cenk-i ‘azîm olduğu günde Kancanın yalnız üç adamısı şehid olub ve dört dilâveri dahi mecrûh oldı ve lâkin zararları yoğdı ve bundan sonra Güllük tarafından Katırcıoğlu ve kahramanbaşısı kendü ‘eyâletiyle ve beş yüz Mısır ‘askeriyle ve beş yüz kadar sâhib-i devlet sekbanlarıyla ve beş yüz Rumili ‘askeriyle ve beş yüz elli Anatolı ‘askeriyle meterize girüb ve her bir meterizin tarafına kimine yigirmi balyemez tob vaz‘ ve kimine otuz kadar tob meterize koyub karar eylediler kâfirler burc barolarına çıkub ehl-i islâmın hareketlerini görüb hayrân olub içlerinde gâyet çok korku düşdi ne ideceğin bilmediler ve bundan başka Kuşaklı manastır

tarafından Mahmûd Paşa beş ‘aded havan tobları ile ta‘yin olunub kal‘aya gece gündüz aslâ aralık virmeyüb canib-i erba‘asından kat ender kat dar gûş olub ve bir mertebe tüfenk ve tob atılur idiki lâyenkat‘ duhani dumanına esmân mu‘azzam kara bulut olunub zemîn ü esmân ditrer idi ve bu hengâmede gece gündüzde lağımlar bînihâye dahi atılubki vasf olunmaz şöyleki meterizlerde olan ‘asker-i islâm tobdan ve tüfenkden ve hunbaradan ve lağımların sadâ virdiklerinden birbirlerin musâhebet eylediklerinde seslerini işitmezler idi kal‘adan taşradan her gün iki bin beş yüz pâre tob atılurdı şöyleki gözler dahi görmüş değildi ve şöyleki olduki insanın kulakları işitmez oldı ateşden ve dumandan gökyüzünde güneşi bulut gibi görünürdi ve dahi sene-i mezbûrda Muharremin gurresinde emirhor rikâb-ı hümâyûndan canib-i sadr-ı a‘zamın huzûrlarına gelüb hatt-ı hümâyûn ve kılıc ve kaftan ve serâsere kaplu bir samur kürk getürüb ve sâhib-i devlet kethüdâsına ve iç ağalarına ve cümle zâbitlerine ve alaybeğlerine bir hil‘ât getürüb çünki hatt-ı hümâyûn gelen emirhora bir sa‘atlik yerden istikbâl idüb ve küffârın gözine karşu şenlikler ile tâ bargâhı sadr-ı a‘zama getürüb bargâhdan dahi vezir-i a‘zam karşu çıkub envâ‘ ikrâmla istikbâl idüb vezir-i mükerrem kılıcı kuşanub ve kürki giyüb ve hançeri ta[kındı]ğından ve cümle paşalarını ve sâir ağalarını ve beğler da‘vet idüb ve kıyâm idüb cümlenin muvâcehesine hatt-ı hümâyûn okundı izn-i canib-i çünki kış eyyâmı gelüb mürûr-ı bahar eyyâmları gelüb sâhib-i devlet ‘azîm divan idüb bi’l-cümle paşaları ve beğleri ve ocak ağaları ve iş erleri da‘vet idüb ‘azîm müşâvere ve tedbîr görilüb tekrâr müceddeden meterizleri nizâm virüb bin yetmiş sekiz senesinin evvelinde yeniçeri ve sipâh ve sâ’ir cümle ‘askeri meterizlere girüb bayraklar ve sancaklar küşâd olunub ve kurbanlar kesilüb gayri tob ve tüfenk atılmağa başlandı kızıl tabya taraf ki sadr-ı a‘zam kolıdır sâfi yekpâre kaya olmağla dahi kazılması mümkün olmaduğundan âher yerden tobrakı torba ile dahi kaldırub siperler ve meterizler ta‘mir olunub ve Güllük tarafından Haleb vâlisi bütün eyâletiyle ve birkaç sancak dahi ta‘yin olunub ve yigirmi beş yeniçeri ortası ve bin nefer sipâh serdengecdiler ve bin nefer nefer Mısır ‘askeri ve beş yüz yeniçeri serdengecdiler meterize girüb kal‘anın deryâ canibinde olan iki tarafa toblar vaz‘ olunduki limanına vaz‘ kayık girmekden men‘ oluna ve gene suya beraber balyemez tobları vaz‘ olunub küffârın donanması yalı kenârında olan meterizlere toblamasın oldı ve bundan ma‘âdâ kal‘a divârın ve tob mazgallarının dahi doymağa otuz kal‘a-yı gob tobları vaz‘ olundı cümlesi Girid ceziresinde binâ olunan tobhanede dökülmüşdir ancak on ‘aded tob âsitaneden gelmişdir fimâba‘ad gece ve gündüz aslâ irâm dahi virmeyüb çünki cenge mübâşeret olundı Güllük tarafından olan ‘asker kal‘a hendeği başına vardılar Güllük tarafından kum kumsal olmağla lağım olmaz deyû müşâveret olundı ammâ küffâr kubûr ile kum içinde yüriyüb iki ‘aded püskürme lağım peydâ idüb ve bir gün sabah namazı vaktinde ateş eyledi ‘asker-i islâm ekser cema‘atle namaz kılub bihamdülillâh-i te‘âlâ bir zarar olmadı ve küffârın hendek başında olan parmakların altında iki ‘aded püskürme atılub küffâr-ı hâksârdan elli kadar kâfir helâk oldı ve bundan kat‘-ı nazar küffârın parmakları bozılub islâm ‘askeri dahi yol bulub kal‘a divarı altına vardılar ba‘dehû küffârın bedeninde olan toblardan bir balyemez tobı var idi islâm dilâverleri gayret-i islâmiye izhâr içün ittifâk olunub tez elden bir metin nerdbân peydâ idüb gece üçünci sa‘atde nerdbân ile kal‘a bedenine çıkub ve mezbûr tobun başına zenciri mûhkem takub bend kavi idüb ba‘dehû aşağdan mevcûd bulunan beş yüz Mısır kolı ve üç yüz tersâne kolı ve iki yüz mikdâr tımar sipâhi bi’lcümle bir uğurdan zencire sarılub isâ deyû bir avâz ile tobı çekerlerki bedenden hendeğe doluşub ahz ideler deyû ‘azîm mukayyed ve gayret ile çeküb düşman dahi

tobun girüsünde toba iki kat bir metin zincir takub iki binden ziyâde küffâr tobı virmezler deyû gerü çekdiler ‘azîm cenk kuruldıki gözler görmüş değildir ve tobun başına cem‘ olunan dağıtmak içün taşra meterizlerden düşman üzerine tob ve hunbara ve kurşun barân misal gibi yağdırub ve düşman dahi islâm ‘askerini kaçırmak içün makaslârdan ve dahi mazgallarından tob ve kurşun ve el hunbarası sel gibi yağdırub gecenin üçünci sa‘atinde sabah namazı vaktinde üç yüzden ziyâde şehid olundı rahmetullâh-ı ‘aleyhi ecma‘in ve dahi bunca mecrûhlar vardı sâhib-i devlet bu cenkden haber alınca kendüsi gelüb gördükim bir ‘azîm cenk kuruldıki dil ile vasf olmaz şöyle bir cenk-i mukâteledir heman ol taraf bir yanar ateş içinde olunur bu esnâda ehl-i islâm dilâverlerimiz mezbûr tob berâsân vechle alınub kıyâsıyla mübâşeret itdiler gerçi ziyâdesiyle bir büyük da‘vâ oldı ve sâhib-i devlet cevâb eylediki eyvâh yaman ve sarb ve müşkil işi mübâşeret eylediniz bundan sonra emrimi tutmazlar zirâ gayret-i islâm halel virir bir vechle fâriğ olmazlar meğerki zencir kesile küffâr-ı hâksâr dahi burcundan darb-ı dest ile tobı alınmasına rızâ virmeyüb gayret-i câhiliye ider muhassıl-ı kelâm taşra meterizlerinden düşman üzerine yağdırdıkları ateş kesretinde kâfirler tobun başına gelemezlerdi hele lütf-ı hakkıyla kuşluk vaktinde bir gayretiyle ele alınca tob nısfına kadar aşağa olub ol vaktinde birkaç dilâverler gayret idüb tekrâr nerdbân ile çıkub bir zencir dahi toba takdılar ve sâ’ir meterizde olan ümmet-i Muhammedi dilâverlerine bin kadar yiğit dahi imdâda geldi ve kâfirler dahi kal‘anın cümle burc barolarında olan cengâver ‘askerini tob başına cem‘ idüb ve lâkin kal‘ada olan ceneral vakt-i mezbûre cevâb eylemişki eğer müslümân asker bu tobı kuvvet ile çeküb ahz iderlerse kal‘adan kat‘i ümid iderim hiç şübhemiz olmasun kal‘a dahi alacaklar deyû söyledi ve kendüsi bu tobı fâl idüb ehl-i islâmın cengini görüb hayrân oldı ve bizim dahi vezir-i a‘zam dahi meğer ki kalbinde fâl dahi tutmış idi çünki bir zencir dahi takdı ve tob nısfına kadar aşağı sakıtdı gayri ümmet-i Muhammed gayret-i kemrin ( ) meyanlarına berk kuşanub gayret ile üşüntü eylediler ve sâhib-i devlet fermân idüb kırk ‘aded şahi alay ve tobları ve yüz mikdârı tüfenk getürüb evvelkinden ziyâde tobun başında olan küffâra barân-ı berk gibi gülle ve kurşun yağdırdılar nice kelâm beyne’s-salâvâtin olunca ‘avn-i hakla tobun girüsüne olan zencirleri koyub tob güldür güldür aşağı düşdi hemân dilâverân-ı gâziyân Allah Allah sedâsıyla üşüntü idüb der‘akab kundağa koyub sâhib-i devlet önüne teslim eylediler sâhib-i devlet ağlayu ağlayu ayak üzerine kalkub ve el kaldurub gâzilere du‘âlar ve senâlar idüb ve münâsib olanlara kalkub hil‘âtlar giydirüb ve bunca in‘âm ve ihsânlar idüb ve emr olunub kırk kurban hak şükrânesi içün kesdi ve küffârlardan zencirde olan kırk esir azâd idüb ve ol gün mezkûr esir bahâlarına iktifâ idecek kadar akçe hazine ihrâc idüb ‘Ankebut Ahmed Paşa vekil nasib idüb akçeyi merkûma teslim eyleyüb ve cevâb gâzilere virüb elhamdülillâh-i te‘âlâ ‘avn-i hakkıyla kal‘a feth itmiş kadar mesrûr oldum ve bu kadar mübâşeret olunmuş iken eğer bu tob alınmamak iktizâ eyleseydi uğur-ı din-i mübîn ve cümlemiz bu tob uğruna telef olmak görünüyordı ammâ seyrân bu idikim kaçan tob güldür güldür aşağı düşdi fi’l-cümle meterizlerde bulunan ‘asker-i islâm bir ağızdan hay hay deyû öyle bir avâz dahi itdiler ki küffârların ‘akılları câk olub ve düşmanı bîdin kahrlarından çatlaya oldılar ve ( ) lerinden başlarından şabkaların çıkarub kal‘a bedeninden aşağı hendeği içine atarlardı birkaç günden sonra haber alındıki mezkûr küffâr-ı henâzir ‘askerinden iki bin ziyâde küffâr helâk oldılar ve soltat kapudânlarına ve sâ’ir başbuğ ağalarından yigirmi kadar kâfir mord oldı ve ceneral-i mesfûr kahrından birkaç gün hastalanub taşra çıkmadı ve dahi küffârın tob takdıkları zencirin başından olan büyük halkasını ta‘mir iden demürci kâfiri niçün sen bu halkayı kavi itmedin deyû balta ile ellerini kesüb ve bedenden aşağı atdılar mesfûr demirci kum üstüne düşdi helâk olmayub ve orasından kalkub iki ellerini münkati‘ Allaha şükredib bizim meterize geldi ve der‘akab islâm ile müşerref oldı ve alub sadr-ı a‘zam huzûrlarına getürdiler ve cevâb eylediki devletlü vezirim benim demürcilik zana‘atında meşhûrum ve tob dökmede ve tob falyeleri ta‘mir etmede ve buna göre nice cebehane alâtları ta‘mir etmek ma‘rifetim vardır diyince sâhib-i devlet mezbûra in‘âm idüb ve ellerini tımar içün çırağ ta‘yin idüb tobcıların ocağından kırk akçe ‘ulûfe eyledi izn-i canib-i kızıl tabya canibinden deryâ civârında vâki‘ olan meterize me’mûr olan yeniçeri ‘askeri ittifâk idüb karşularında küffârın bir küçük tabyası var idi kefere-i tabya-yı mezkûr bir yalçın kaya üzerine ihdâs idüb lağım yürümezdi ve bir vechle mümkün değildi kıyâsıyla ‘azîm rağbet idüb dürlü dürlü ateş ile metânet virüb iki kat parmaklar ve şaranpolar ihdâs idüb ve mâhü ve mâhüvelhak bîdin tabya-yı mezkûrdan ‘asker-i islâm ziyâdesiyle rahne virmiş idi ve birkaç def‘a ehl-i islâm tedârik idüb kaldırmağa murâd eylediler ve lâkin bir vechle çâresin bulmadılar zirâ lağım yürümezdi ve tob ve hunbara kâr etmezdi ve yürüş dahi mümkün değildir zirâ siperleri müstahkem olduğundan gayr iki kat metin parmaklar ihdâs eylemiş bir vechle çâresi mahâl iken mezbûr bî dost olan nevmüslim demürci lisanın ma‘rifetle bir san‘at ihdâs itdi zirâ zeminde taş kaya dahi delmelik içün saban demirleri gibi burgular ve buna benzer nice alâtlar ihdâs idüb bu vechle küffârın haberi olmaya tabya-yı mezkûrı on üç kulaç zîr ü zemîn bir lağım atdılar ve yüz kırk kantar barut ile doldurub zirâ iki hazineli lağım idi beher hazine yetmiş kantar barut vaz‘ olunub küffârın tabyada ‘azîm cem‘iyeti var iken fırsat ganimet idüb islâm dilâverleri hazır âmâde olub tevekkület-i ‘aliyyullâhü’l ( ) deyû lağım-ı mezkûrı ateş virdiler sübhanallâh ül‘azîm zemîn esma‘ zâyi‘ olub dumanından karanluk olub ve kayalar gökyüzünde görinüyordı el hâsılü’l-kelâm tabyanın içinde mevcûd bulunan kefereler hiç biri selâmet bulmayub ‘ale’l-husûs tobların her birisi bir semte atdı birkaç dâne bizim dahi meterize düşdi ve bir ikisi kal‘a hendeğine uçdı netice-i kelâm cümle muhasarada tarafından atılan lağımlar iki binden ziyâde idi ancak böyle bir metin lağım atılmayub hemân bütün cezire lerzâne gelüb ve birkaç günden sonra kal‘adan haber alındıki ceneral cevâb eylemişki bu bizim başımıza getüren muhatablar kendü cinslerindendir deyû böyle bilesiz dedi elhamdülillâh-i te‘âlâ güzel yüz karasıyla oldılar hem mezkûr tabya ref‘ olmağla ümmet-i Muhammed küffâr sıkletinden emin olub ve din düşmanı kâfir makhûr oldı ve cümle ‘asker-i islâm şadkâm olmuşdır ve yevm-i mezbûrda şevketlü ve kudretlü pâdişâh-ı ‘alempenâh hazretlerinden sadr-ı a‘zama hatt-ı hümâyûn gelmişdir izn-i canib-i çünki kızıl tabya tarafından deyû kesret-i islâm haber olunmasına ‘askerin ekserini ol canibe ta‘yin eylemişdi meğer bîdin mel‘ûn Güllük meterizlerini garezli olmağla bir gece şâfi vaktinde Güllük tarafından yâ‘ni ak tabya tarafından hurûc eyledi ve murâdı eyledikim meterizlerde olan ‘asker-i islâmı sürüp meterizlerden çıkarub ve yerlerinden kendüsi tabur kura çünki küffâr ‘ale’l-gafle hurûc idüb meterizlere hûladı ‘asker-i islâmı dahi nasrü’l-minellâhü feth-i vilâyet ve beşerü’l-mü’mînîn yâ Muhammed bedayin düşmanın kesretine bakmayub Allah Allah sâdâsıyla kefereler urub düşmana din-i mübîn uğrına her biri misâl-i ejderhâ gibi hücûm eyleyüb ve tarafdan ‘asker-i İslâm şâhin misâl gelüb düşman ‘askerine kulbekul karışub şafî‘i vaktinde kuşluk vaktine değin şol kadar cenk ü kıttâl olmuşdır ki vâsıf kâbil değildir âhirü’l-emr küffâr-ı hâksâr ‘asker-i islâm cengine takat getürmeyüb her biri başını kurtarmak sevdâsıyla karara karara tebdîl eylediler dilâverân-ı şeca‘at nişân dahi ardılarına düşüb kal‘a hendeğine varınca kafalarına ayrılmayub şimşir ebdârların kızıl kanlara boyanub ol meydan cenginde düşman leşleriyle dolub ayak basacak bir karış yer bulunmayub ve tokuz yüz kefere esir giriftâr idüb şöyle oldıki küffârların başlarına kıyâmet kobdı ve işbû cenkde nice kâfirler helâk olduktan sonra Kandiye ceneraline imdâda gelân kıral amcazâdesi olan ol cenkde helâk olub ve bundan başka on iki re’s baş kapudânları esir idüb sadr-ı a‘zamın huzûrına getürüb tutanlara vâfir in‘âm ihsân itdikden sonra veziri- a‘zam hazretleri kapudânların başlarını kesüb canlarını cehenneme vâsıl oldı izn-i canib-i çünki bu gazâ ve cenk-i ‘azîm oldukdan sonra nice meşveret idüb islâm ‘askerlerinden intikâm almak içün bunca meşveretler idüb ol demde kâfirlerin imdâdları gelüb Efrance beyzâdelerinden on bin ‘asker ile gelüb yine kâfirler taşra çıkub islâmın meterizleri basub nice ‘azîm oldukdan sonra yine nice küffâr helâk olub kâfirlerin leşleri yüz karasıyla dönüb ve kalan kâfirler gelüb makhûr ve müdemmir ‘avn-ı hakla hurduhâş olub bu def‘a gene bunca ‘asker-i menhûsı ile gelüb el hamdülillâh-i te‘âlâ ‘avn-ı hakla gene makhûr ve müdemmir olub düşman-ı bîdin başka tedbîr etmek başladı lâ‘in-i ceneral ve sâ’ir kapdânları ve iş erleri cem‘ idüb ve müşâveret idüb ve kal‘amız kızıl tabya tarafından zayıfdur diye meşveret olundı ve donanma-yı menhûsı kızıl tabya tarafından gelüb ve ehl-i islâmın bunları görüb meterizlere toblayub bu esnâda gene Güllük canibinden ‘asker-i menhûsı dahi çıkub ‘askerin meterizlere hûlayub ve bundan gayri küffâr-ı hâksâr dahi kızıl tabya tarafına iki ‘aded büyük lağım çıkarub hazr eylemişlerki her biri yüz otuz yüz kırk kantar barut ile isti‘mâl olunmuş mühîb lağımları dahi ateş olunub ve kal‘anın burcı barolarından dahi tob ve hunbara ve kurşun lâbikât‘ barân misâl ümmet-i Muhammedin üzerine yağdırub bir ‘azîm tedârik ve tedbîr eyledikleri câsuslarımız dahi kal‘a içinde olmağla gecelik vaktinde bu tedbîri bir kağda dahi yazub ve kağdı saban taş ile sarub taşra itdiler bizim dahi adamlarımız orada mahâllemiz burda üç dört karaolcılar leyl ü nehâr ta‘yin olunmuşdur idi netice-i kelâm çünki küffâr haber alındı der‘akab sâhib-i devlet meterizlere nizâm virüb gâfil olmayasız deyû tenbîh idüb ve bâ‘dehû ordu-yı hümâyûn bir mikdâr ‘asker adahi meterizlere ta‘yin idüb ve deryâ civârında olan balyemez tobların üzerine birkaç balyemez tobları vaz‘ idüb barut ve gülle ve dahi tobcılar ta‘yin olunub fi’l-cümle hazr âmâde iken bir gün ‘ale’s-sabah küffârın donanma-yı menhûsı hareket idüb kalyonlarını yedek alub meterizlere mukâbelesine kurşun irişür mahâlle getürüb ve alay kurub bir fitlden beş altı bin pâre tob ateş virüb bunca gülle barân misâl meterizlere düşüb bunca mu‘arekede ‘asker-i islâm el-hamdülillâh havf etmeyüb gayret ile hareket idüb ve küffâr-ı hâksâr donanması ve ve gerek kal‘adan yağmur gibi yağdırub dururken Güllük tarafından dahi ‘asker-i islâm hûlayub yüridi gayret ile bunca ateş ki lâyenkat‘ aslâ dahi arası kesilmeyüb gülle dâneleri barân misâl iken küffâr dûzeh ( ) müken bâlâda zikr olunan iki ‘aded mühîb lağımları ateş virüb taşlar ve kayalar gökyüzüne savurub zemîn esmân zâyi‘ olub bu esnâda tobcılarımız dahi fırsat bulub ehl-i islâmın tarafında meterizi vaz‘ olunan otuz ‘aded kal‘a-yı gob tobları bir fitilinden ateş virüb küffârın lağımlarından ziyâde zîr-i zemîn ditrerdi küffârın dûzeh kıralın kalyonlarını az az gelüb kıyılara yaklaşmışlardı kiminin başı dağladı ve kiminin dahi direkleri kırıldı ve patronasına bir balyemez güllesi cebehanesine düşüb ve ateş alub sudan yukarusı gökyüzüne çıkdı gayret-i ‘asker-i islâm bu ahvâli görünce sürûrlarından gülbendi Muhammed çeküb ve nusreti rehâsıyla dergâh-ı hakka yüz tutub ve el kaldırub du‘âya meşgûl oldılar ve bundan sonra bizim toblarımız dahi lâyenkât‘ duman dumanına olub düşman kalyonlarına çatışub helâk etdiler ve Güllük tarafından bir yüriş oldıki öyle kâfirlerin üzerine bir kılıc oynadılar ki evvelkinden ziyâde başlarına kıyâmet kobdı bu def‘a Güllük tarafından çıkan küffâr yigirmi binden ziyâde idi elhamdüllillâh te‘âlâ lütf bâri ile yarusundan ziyâde helâk olub ve gene on beş re’s baş kapudânları guzât-ı müslimîn esir idüb ve taraf-ı sâhib-i devlete getürdiler ve cümlesi helâk idüb cehenneme gitdiler ve guzât-ı müslimîne vezir-i a‘zamdan nice in‘âm-ı ihsân idüb murâdlarına vâsıl oldılar ve bu vâki‘ olan cenk ve mukâtelenin bir vechle vasf mümkün değildir izn-i canib-i çünki bu ekber-i gazâ sadr-ı a‘zam hazretleri gördüki bu ahvâli keyfiyeti ve guzât-ı müslimîn nusreti ve gayretleri ve dilâverliği ve bir mikdâr mühimmât ve zâhire ve leşker lâzım oldukları bir telhîs idüb devlet-i ‘aliyyeye irsâl olundı çünki der ‘aliyyede vusûl buldukda pâdişâh-ı ‘alem penâh yedd-i şeriflerine vûsûl buldukda ehl-i islâmın dilâverliği ve nice bin kâfirleri helâk idüb ve niceleri esir etmişlerdi ziyâde memnûn ve mesrûr olub hakka çok şükürler eyledi ve el kaldırub Girid üzerinde bulunan guzât-ı müslimîne hayr du‘âlar eyledi ve bizden yedikleri nân-ı ni‘met benden yana helâl olsun iki cihanda yüzleri ak olsun tuttukları işleri hak sübhân ve te‘âlâ hazretleri ihsân idüb rast getürsün deyû çok du‘â-yı hayr eyledi andan emr idüb ‘asker ve mühimmât ve her ne levâzıma ve zâhire tedârik idüb fermân-ı hümâyûn bunlara aşağı bölükde üç bin nefer sipâhi serdengecdisi ve beş bin yeniçeri ve bin nefer Mısırlı kolı ve beş yüz nefer Şam kolı ‘umûmen deryâ kaleminde olan zu‘âmâ ve erbâb-ı tımar eyâleti ‘askeriyle dahi Mar‘aş Paşası Girid ceziresine imdâd içün ta‘yin olundı ve iki bin kantar barut ve zehâyir-i vâfire ve mühimmât-ı sâ’ire ile memlü ve Mısırlı ‘askerinin süvâr oldukları on ‘aded kalyon Şevvâlin gurresinde Yalı petre dimekle ma‘rûf limanına lenger endâz olub ve mâh-ı mezbûrun ikinci güni dahi İzmirden bin ‘aded yeniçeri süvâr oldukları on ‘aded fırkatuna liman-ı mezbûra vâsıl olub ve beşinci güni dahi İslâmbuldan mühimmât ve tobhane ve dakik ve zâhire ve sâ’ir levâzıme ile memlü iki kalyon ve dört kebir şayka ve beş ‘aded çekdirme dahi liman-ı mezkûra gelüb derûnunda olan bin yeniçeri cezireye dâhil oldular ve mâh-ı mezbûrun on beşinci güni dahi yine İslâmbuldan iki ‘aded kalyon ve iki ‘aded şayka ile müceddeden tahrîr olunan bin beş yüz nefer cebeci ve tobcı neferâtı ve on beşinci güni yigirmi ‘aded ümerâ-yı deryâ çekdirileri iki bin sipâh serdengecdiler Hanya limanına dâhil olub ve yine mezkûr hazr olan sefineler ol demde on bin ‘aded hunbara dânesi ve cem‘ olan olan barut ve tob mühimmât ve tobhanede dökilecek toblar bakır ve sâ’ir alât-ı harb ve cenk makûlesi kati vâfîr eşya Hanya[ya] gelüb vusûl buldı ve bundan akdem Girid cezirede binâ olunan tobhanede yigirmi ‘aded tob-ı kal‘a-yı gob ve on ‘aded havan tobları ve küffâr tarafından atılan otuz bin kadar gülle cem‘ olunub lâkin ordu-yı hümâyûnda olan toblara sığmayub münâsibi olmaduğundan müceddeden ol güllelere göre yedi ‘aded tob dökdirilmek üzere karar verilüb ve sadr-ı a‘zam hazretleri mâh-ı

merkûmun yigirminci güni tobhaneye gelüb ve bir fırundan altı kıt‘a balyemez ta‘bir olunur tob-ı kal‘a-i gob dökdirilüb on iki nefer dökicilere hil‘ât virüb ve on iki tonluk çuka ve bir kise akçe in‘âmıyla lütf eyledikden sonra bir def‘a dahi defterdâr paşa nezâretiyle beş pâre balyemez tob dahi dökdirildi ve mâh-ı mezbûrun yigirmi sekizinci güni sipâh ve silâhdar ocağı neferâtından yevmi onar akçe ‘ulûfe ile lağım ağızlarından beklemek üzere iki yüz nefer serden gecdi hazr idüb ve taraf-ı düşmanı ihtiyât ve gözetmek emrinde olub ve zâbitlerin emrlerine olmak ve itaât deyû gâyet tenbîh olundı ve mâh-ı mezbûrun Zi’l-ka‘âdenin ibtidâsı güni zâhire-i vâfire ile mâl-a-mâl on bir ‘aded fırkatun ve dört şayka der‘aliyyeden Hanya canibine selâmet gelüb vusûl buldı ve zehâyiri ve getürdikleri on katar deveyi cezireye çıkarub getürdiler şey gani Hanya derûnı olduki on seneye değin muhasara olsa hiçbir zâhireden müzâyekası olmayacak değildir bu tarafdan serdâr-ı ekrem küffârın gemileri yanaşmak mümkün olmamağıçün otuz zirâ‘ denizi doldurmak içün emr ü istihsân ve mürûr ü ‘ubûrlarına mümâna‘ât içün ve yine deryâ kenârında kızıl tabya karşusunda üç ‘aded tob vâzı‘ olunmak içün fermân eyeldi ve mâh-ı mezbûrun onuncı güni Mısırlı ‘askeri gelüb ve on ikinci güni iki bin sipâh silâhdâr serdengecdiler alay gösterüb ‘asker-i Mısıriyyeye zâbitanından yigirmi beş adama ve sipâh ve silâhdâr ve serdengecdi ağalarına bir hil‘âtlar in‘âm ihsân eyledi ve bundan mukaddem fermân olundığı üzere bin beş yüz nefer lağımcı ve beldâr üstâd dahi gelüb cezire-i Kandiye vusûl bulmalarıyla mu‘tâd-ı kadim üzere yoklama husûsı içün defterdâr paşaya ‘asker-i islâmı görmek içün alay tertîbiyle defterdâr paşa önünden geçüb yoklandılar ve mâh-ı mezbûrun on sekizinci güni dahi Şam ‘askerinden beş yüz nefer adam dört kıt‘a kalyon ile toblu Manastır nâm mahâlle selâmet birle gelüb vusûl buldılar ve yine ve mâh-ı mezkûr âsitâneden buğday tahmîl olunan dört kıt‘a kalyon dahi Hanya dâhil oldı ve yine mâh-ı mezbûrun serdâr-ı ekrem tarafından Cezâ’yir ve Tunus ve Trablus beğlerbeğlerine ve ocak dahi ihtiyârlarına ve dayı ta‘bir olunur yiğitlerine hitâb idüb ki ol lâ‘in Venedik keferesi Kandiye muhasarası meşgûl olan mücâhidin-i dine gelecek zahâyir sefinelerine isâl-i hasârât-ı ta‘cizden hâl olmamalarıyla def‘-i a‘da içün mümkün olan mertebe sefâni hazr idüb u taraflara irsâl etmeniz mâmûl ve matlubdur deyû mektûb tahrîr ve mekâtib irsâl eyledi ve bu müzâkereleri mahâllerine götürmek içün sâhib-i devlet ağalarından Mehmed Ağa bir sefine ile irsâl ve tesyir olunmuşdı idi hâlâ ağa-yı merkûm mâhı merkûmun yigirminci güni ordu-yı hümâyûna vâsıl olub getürdüki ve mekâtibi huzûrı serdâra götürüb etmâm-ı maslâhâtı bildirüb i‘lâm eyledikde ol demde Tunus mutasarrıf olan Mehmed Paşanın mektûbunda itdi bundan akdem vârid-i fermân-ı ‘âli üzere inşallâh-ı te‘âlâ vâsıtâ ola deyû karar virildi ve yine mâh-ı Cemâziye’levvelinde mühimmât-ı cenk ve erbâb-ı harb ile meşhûn olan on pâre kalyon ümerâları olan hizmetde kıyâm içün irsâl olundı ve yine tahrîri olan Trablus mutasarrıfı olan ‘Osman Paşa mektûbunda şöyle yazmışki âsiyâb-ı harb ve erbâb-ı cenk içün techîz ve tertîb olan gemilerimiz inşallâh-ı te‘âlâ evvel baharda irsâl olunmak emrinde isti‘câl olunur deyû tastîr olunub lâkin Cezâ’yir mutasarrıfı olan İsma‘il Paşanın dahi mektûbunda şöyle yazmışdır ki Fransız keferesiyle bu demde vukû‘ bulan muharebât-ı ‘adidede Cezâ’yir gemilerinin ekseri telef ve nâbud ve bunca islâm mücâhidi harb ü cenkde şehid olub bâki kalan sefâ’în ve ‘asker muhafaza-i memlekete ancak kifâyet idebilür deyû vezir-i ekrem Girid muhafazasına ricâ ve temannâ eyledi ve yine yazmışdır ki inşallâh-ı te‘âlâ gene birkaç kalyonı müceddeden ihdâs idüb ve tarafına irsâl olunmak bezl-i gayret olunur deyû tahrirâtı irsâl olundı izn-i canib-i mâh-ı Zi’l-ka‘âdenin beşinci güni Trablus gemilerinden altı pâre kalyon gelüb Girid ceziresinde vâsıl oldı ve andan dört beş nefer rûy-ı say ‘askerleri sefinelerinden çıkub ve hâk pây-ı hazret-i sadr-ı a‘zamiye vaz‘ cebhe-i tekrîm ve götürdikleri hedâyâları ‘arz ve takdîm eylediler ve serdâr-ı ekrem hazretleri cümlesine hil‘âtlar ilbâs eyledikden sonra çorbacı nâm kâfir üç kıt‘a kalyon ve iki fırkatusı ile Selânik ve dahi Ağriboza ve Menakşe taraflarında gezüb nice müslümân gemilerine rast gelüb bunca hasarât idüb ve Girid ceziresine gelen zâhire gemileri bekleyüb yükleri olan mekülâtı ahz ü zabt ve ba’zı yerde yalı tarafına yakın olan karyelerde sefinelerinden kâfirin ‘askerini taşra çıkarub ümmet-i Muhammed gâfil iken basub esir iderler imiş sizler dahi varub ol mahâllerde geşt ü güzâr ile ve müslümân gemilerine böyle hasarât iden ve ümmet-i Muhammed esir iden kâfirleri din düşmanı bulub helâk idüb ve islâm sefineleri düşman elinden halâs idüb din-i mübîn yoluna can baş fedâ idüb mukayyed olun sizleri bu husûsundan haber virüb burasına gelmeniz sebeb budur sizler dahi elinizden gelân deriğ buyurmayasız ve eğer ele getürebilürseniz pâdişâh-ı ‘âlempenâh hazretlerinin ‘azîm ihsanına mazhâr olursunuz deyû tenbîh ve te’kid buyurmaları ile fermân-ı âsafiye imtisâl ve savb-ı memûreye ‘azîmet emrinde isti‘câl idüb ve sadr-ı a‘zam hâk pâyın yüz sürüb baş can fedâ ideriz deyû hazr-ı müheyyâ olub ol taraflarda ‘azîmet eylediler bunlar gitmede olsunlar izn-i canib-i mâh-ı mezbûrun yigirmi altıncı güni kapudân-ı deryâ vezir Kaplan Mustafa Paşa bi’l-cümle donanma-yı hümâyûn sefineleriyle Girid Girid ceziresi sevâhilinden ordu-yı hümâyûna dört beş sa‘at mesâfe olan Fodla limanına selâmet birle vâsıl olub âsitâneden nice gemiler mühimmâtla yüklü olub ve nice nice cebehane ve ‘asker ve zâhire sabah namazında gün doğar cümle mühimmâtı taşra çıkardıkdan sonra yine yevm-i mezbûrda ahşam oldukda Hanyadan kalkub Kandiye kal‘ası karşusunda çeküb birkaç toblar atub kal‘a derûnuna vâsıl olub ve cümlesi yelkenler küşâd idüb a‘da-yı düşmana korku virüb andan cümlesi Rumili tarafına ‘azîmet idüb ve merkûm kapudân paşa Girid sadr-ı a‘zama bir mektûb yazub selâm te‘azzimanı ve tekrîmi olundukda bendeniz cümle sefineleriyle Rumili tarafına gelmek üzere yürü defterdâr Ahmed Paşaya teslim idüb irsâl olundukda merhûm kapudân paşa donanma-yı hümâyûn ile Selânikde gelüb mevcûd kalan barutı yigirmi bin gülle ve on iki bin kebr hunbara Selânikden donanma-yı hümâyûna yükledüb ve cem‘-i mühimmât alub Girid üzerine irsâl olundı ve kapudân pPaşa gemi kapudânlarına te‘cil ile gitmesine fermân olundı mezkûr sefineler Selânikden kalkub lütf-ı hakla cümlesi Hanya limanına selâmet buldı ve işbû gelân mühimmâtı levâzımâtı Kandiye üzerinde sadr-ı ekreme haberi selâmet geldiğini bildirüb ve ol dahi islâm ‘askeri meterizlere girmek tertîb idüb hazr âmâde oldılar ve bunlar bunda dursunlar izn-i canib-i cünki bundan mukaddem asitâneden bir büyük gemiyle beş yüz elli lağımcı irsâl olundığının Giride haber geldikde bunları bekleyüb dururken bunun arası üç geçdi bunların eseri bilinmedi diri yâhûd ölü zuhûrâtı gelmediğinden herkes nâümid olmuş iken hâlâ ol esnâ zâhire ile memlü bir şayka ile ânları yolda rast gelüb ma‘ân alub Giride vusûl buldılar ehl-i islâm gâyet memnûn ve mesrûr oldılar ve mâh-ı merkûmun yigirmi yedinci güni cezire kenârında Yerapetre ( ) nâm mahalde gelüb demür atdılar ve sadr-ı a‘zam tarafına haber virüb ‘azîm ferâh olub hakka çok şükür eylediler memnûniyet hâsıl olundı vâki‘-i derbeyân-ı sene-i cedid bin yetmiş sekiz senesinde zikr olunan vak‘alar beyân olunur izn-i canib-i bundan mukaddem irsâl olunan fermân mûcibince Cezâ’yir tarafına işbû bin yetmiş tokuz zamanı Muharremin altıncı güni on ‘aded kalyon Yerapetre nâm sâhil-i cezireye vâsıl oldukların düşman-ı bîdin gördükleri sa‘at zann itdiler ki yüklü zâhire ve mühimmât olduğunı kıyâs idüb heman beş pâre büyük kalyonlar ile müsliman gemilerine gelüb hücûm eylediler ve küffâr-ı hâksâr bizim gemilerimize ta‘yin gelecek on ‘aded kalyon guzâtı müslimîn düşman-ı hâksârı ol hücûmı gördükde hazr âmâde olub birbirlerine işâret idüb nice etmek gereyüz deyû sorarken ol demde ol dilâverân Cezâ’yir dayıları kat‘an ol melâ’in-i küffâra göz açdırmayub hemân cümle dilâ[ve]râne ile kendü gemileri düşman-ı bîdin sefinelerine çatdılar küffâr-ı hâksârını birbirine katdılar küffâr-ı hâksâr bir vechle hücûm-ı mücâhidin görüb tâki tavanları kesüb tâkat getürmek iktidârları olmayacağına bilüb firâr etmeğe cehd idüb karar-ı firâr olub alarga olmasına ruhsat ararken ol nâmdâr Cezâ’yir dilâverleri hazr şikârlarımız selâmet ile elden aldırmağa ‘ar idüb ve düşman alarga olmağa can atarlar iken ‘akab var ‘akabgîr düşman-ı hâksâr olub cümle gemilerine ehl-i islâm hamle idüb çatdılar ve dahi her hamlede nice gürûhı mekrûh müşrikînin ( ) canların derecâtı cehenneme irsâl eylediler şöyle bir satır ( ) oynadılar ki vasf kâbil değildir bi’l-âhire düşman-ı bîdin ehl-i islâma takat getürmeyüb ve hücûmlarıyla zebûn idüb mel‘ûnların iki kalyonların giriftâr ve zabt idüb ve iki kalyonları dahi ihrâk-ı bi’n-nâr eylediler ve bundan ma‘âdâ patrona ta‘bir olunur boş kalyonlarını dahi ortaya alub tob ile başını ve kıçını ve serenlerini kırdıkdan sonra ahşam oldığından görünmeyüb necât bulduğa yâhûd gark ma‘lûm olmadı izn-i canib-i çünki bu haber-i mesrûriyet ordu-yı hümâyûna vâsıl oldukda vezir-i a‘zam hazretlerine ve cümle ‘asker-i islâma şöyle sürûr ve ibtihâc hâsıl olduki Kandiye şehrini feth eyledikleri kadar memnûn ve mesrûr oldılar ve küffâr-ı hâksâra bu kara haberi geldikde mezkûr ceneral şabkasını çıkarub ayaklarıyla basub hurdhâş eyledi ve cem‘-i küffâr-ı hâksâr gam ü gasâ içinde kaldılar nice idecekleri bilmediler izn-i canib-i ol esnâda Kandiye kal‘adan firâr iden dört beş nefer keferesi gelüb ordu-yı hümâyûna mülhâk oldukda haber virdiler ki mâh-ı Muharremin yedinci güni canib-i islâmiyandan atılan tüfenk dânelerin biri kal‘a cenerali olan kâfirin serhabâset beygirine ‘isâbet idüb ve der‘akab helâk olub ve bu hâletden cümle müşriki kâfirân melûl ve gamnâk olduğı gelüb haber virdiler guzât-ı müslimîn şâd olub hakka çok şükürler eylediler izn-i canib-i yine ol gün kapudân paşanın serdâr-ı ekrem hazretlerine bir kıt‘a mektûb meserret-i mashûbı gelüb derûnunda böyle yazmışki bu bendeniz Sakız ceziresinde iken mâh-ı Zi’l-hiccenin yigirmi beşincigün Bukca ( ) adadan bir şayka gelüb Corco( ) nâm lâ‘in üç kıt‘a kalyon ve on yedi pâre fırkatun ile ve on yedi pâre fırkatun ile Midilli adası karşusında vâki‘ Yunda ( ) adası nâm mahâlle geldiğin haber virmekle ol sa‘at yanımızda bulunan otuz beş kıt‘a kalyon donanma-yı hümâyûn ve ümerâ-yı deryâ gemileri kalkub kalkub Midilli adasına müteveccih olub ve bundan mukaddem Mağrib tarafından olan Trablus gemilerinden ve Köstendil ve Selânik semtlerine ta‘yin itdiğimiz altı kıt‘a kalyonları ve bundan başka tayin olunan gemilerimiz cem‘ idüb ve hümâyûn-ı donanma ile bu kullarınız dahi Midilli adasına zikr olunan nâm Zeytun burnundan çıkarub lâ‘ine mukâbil olub cenge mübâşeret olundukda Corci mel‘ûnun yedeği ve iki kalyonu bizimle cenge başlayub zikr olunan üç kıt‘a kalyonun birisi Venedik kalyonu olmağla Trablus gemileri cenge başlayub bu kullarınız dahi Corci lâ‘inle dört sa‘at kadar cenk idüb ve vakt-i mezbûrda çatub ahşam kadar ‘azîm cenk idüb ve ‘asker-i islâm kalyon üzerine çıkub ol mahalde Corci lâ‘in kendüsi helâk olub ve gece irişmekle ‘asker-i islâmı kalyondan gemilere atılub ve etrâfın ihâtâ eyleyüb sabaha değin cenk idüb ve ‘ale’s-sehr varılub bihamdülillâh-i te‘âlâ devlet-i pâdişâhın himmetle fethi müyesser oldı sonra kalyon içinde sağ kalan kâfirden yüz on sekiz kâfiri bend-i zencir olub ve yüz otuz dört müslümân esir olmuş var iken anlar dahi halâs idüb ve lâ‘in-i iblis-i mezbûrun gemi yedeği cenk esnâsında firâr etmişdir ve Trablus gemileri dahi Venedik gemisin alub cenkden kusûr kalan kâfirlerden yüz elli kadar kâfir kalyon içinde olan toblar ve alât alındıkdan sonra kalyon-ı mezbûr tob darbından gark olmuşdır şöyleki üç fenerli kalyon idi el-hamdülillâh sümü‘l-hamdülillâh Corci lâ‘in on altı kise guruş bulunub meblâğ-ı merkûm ile otuz nefer bellü başlû kâfiri rikâb-ı hümâyûna irsâl olundı deyû böyle Girid üzerinde bulunan sadr-ı a‘zama Köbrüli zâde Fâzıl Ahmed Paşaya bu müjde haberi irsâl eyledi çünki işbû müjdi kelimâtı geldikde bir sürûr-ı hatr güşâ ile dahi a‘ma ‘ibadullâh tebşîr olundıki dil zikr ü tafsîl olunmazdı bu hikâyet dahi tamâm olundı izn-i canib-i bundan mukaddem sene bin yetmiş yedi senesi mâh-ı Zi’l-hiccenin ibtidâsından Kandiye kal‘ası muhasara olunub tâki sene-i yetmiş sekiz Şaban-ı şerifini âhirine değin tokuz ay içinde bin iki yüz lağım atıldıktan sonra düşman-ı haksârın taşra tabyalarına ve nice kere hendeğine hücûm eyleyüb ve küffâr-ı hâksârdan bînihâye nüfus helâk eyledikden sonra fakat Yani grad ( ) dimekle ma‘rûf taşra tabyasına fethi müyesser olub ve Rumili kolunda kal‘anın hendeğine bir iki sıçan yolı yüridüb ve orta kolda bir tabyasına nısfı tahrîb olunub ahvâl-i cenk ü cidâl üzere iken kış eyyâmı irişüb bu kadar meşakkat ve zahmet ile ele getürilen muvâza‘a yerleri tekrâr düşman-ı bîdin eline girdiler ve meterislerin başlarında üsti örtilüb tabyalar binâsına ikdâm ve münâvebe tarikle bütün kış meterislerde irâm olunmuşdı izn-i canib-i çünki bin yetmiş sekiz senesinde Ramazan-ı şerifinden yetmiş tokuzun Muharremine gelince dört mâh-ı

şitâ eyyâmında dahi düşman-ı din ile harb ü kıttâle kıyâm üzere olub küffâr-ı hâksâr def‘atle lağımlar atmak ve meterisler basmak ‘azîm sa‘y ü ikdâm eylediler ve eyyâm-ı kış geçdikden sonra mevsim bahar yaz ile ağaz-ı cenk ü peykâre müsa‘ade-i vakt-i zaman eşkâr olmağla Girid ceziresinde mevcûd bulunan guzât-ı müslimînden ma‘âdâ bin nefer Mısır ‘askeri ve sekiz bin nefer yeniçeri ve bin beş yüz cebeci neferi ve bin nefer tobcı ve bin nefer beldâr üstâd-ı lağımcı ve beş yüz Şam kolı ve dört bin sipâhi silâhdâr ve serdengecdi ve mühimmât-ı mevcûdeden ma‘âdâ yigirmi bin kantar barut ve kırk beş bin gülle ve yigirmi bin el hunbarası ve kazma ve kürek ve altı yüz bin torba ve kundak ve katran ve zift ve neft ve mismâr ve alât ve kereste ve tobhaneye lâzım olan Eyüb çamurı ve bakır ve kurşun ve zâhire ve sâ’ir levâzım mühimmât gelüb vâsıl oldu izn-i canib-i çünki bu muharebeye hazr âmâde bulmağla ‘avn-i hakla iktidâr-ı kuvvet-i külli hâsıl olduğundan işbû bin yetmiş tokuz Muharremin ikinci güni sabah namazı edâ ve ağnâm-ı ( ) kesîre mukaddem gazâya can baş fedâ oldukdan sonra tertîb ve ta‘yin olunduğı üzere bi’lcümle guzât-ı müslimîn ‘askeri tabl ve zurna ile sancakları açub kılıc-ı nusret ‘avn-i hakla meterislere diküb ve mahâll-i meterize girdiler ve dercenk evvel meterislerde mevcûd olan toblara bir fitlden ateş virdiler bir tob beş altı yüz kere atıldıkdan sonra falyesi aşınub müceddeden dökülmeğe muhtâc olduğundan bâlâda zikr olundığı üzere cezirede tobhane binâ olundığı gâyet münâsib olub ibtidâ-yı muhasaradan berü atılarak müceddeden dökülmeğe muhtâc olan toblar tecdîd olundığından ma‘âdâ bu def‘a dahi müceddeden yigirmi kıt‘a havan tobı dökdürüldi ve tobhane lâzım olan çamur ve tuğla âsitâneden kağıdhane boğazı çamurına münhasır olub ve her ne yerde tob dökülmek murâd olunsa pây-i hâl mahâll-i mezbûrun tedârik etmek muktezâ olundığından esnâ-yı kışta gemiler ile vâfir çamur götürilüb iktizâ iden alât ve mühimmât-ı lâzımı hazr olundı hattâ memâlik-i mülûk-ı nasarâda vâki‘ olan tobhanelerde dahi zikr olunan çamura muhtâc olmalarıyla âsitâne-i sa’adete gelen Fransız ve Felemenk ve İngiliz ve Ceneviz tâ‘ifelerinin bazargân gemileri sandallar ile gecelerinde kağıdhâne çamurın taşınub safire ( ) yerine sefinelerine doldurub firengistâna getürdikleri serdâr-ı ekrem hazretlerinin ma‘lûmları olmağla fimâba‘ad kefereye mahâll-i mezbûrdan çamurı gayri almağa ruhsât virmeyüb ve taleb-i fermân üzere âsitâne bekleyüb ve bundan mukaddem der ‘aliyyede haber gönderdise ol demde pâdişâh-ı ‘âlempenâh efendimizden men‘ olmasına serdâr-ı ekreme fermân-ı muhkem gelüb gayri nakli etmemesine tenbîh ve te‘kîd olundı izn-i canib-i bu tarafdan kapudân paşa Selânik taraflarından mühimmât-ı Girid ceziresine me‘mûr olan Kaplan Mustafa Paşa donanma-yı hümayûn ol mezkûr sefineler ile götürürken mâh-ı Muharremin altıncı güni elli kıt‘a sefine çekdirmeleri ile İstiyâ nâm mahâlle vâsıl olub ve mahâl-i mezbûre ancak iki bin kantar barut ve iki bin kadar gülle ve iki bin kebr hunbara ile Selânikden süvâr olan bin silâhdâr ve serdengecdisi ve bin nefer lağımcıyı sâhil-i cezireye ihrâc itdikden sonra bâki dahi mühimmât ordu-yı hümâyûna yakın mahalde çıkarmak üzere serdâr ekrem hazretlerine mektûb irsâl ve i‘lâm-ı hâl eyledi ve yine mâh-ı mezbûrun on ikinci güni orasından kalkub aralığıyla küçük kal‘aya gelüb gelüb ve lâzım olan orduyı hümâyûnun mühimmâtı ve levâzımı gemilerinden çıkarub bâki Resmoya ve Hanya getürmek içün emri serdâr-ı ekremin oldı ve kendüsi ol gün cem‘-i guzât-ı müslimîni meterize koyub hazr âmâde oldı izn-i canib-i ol gün dahi yine sadr-ı

a‘zama bir haber geldiki altı kıt‘a Trablus kalyonları Corci fethinden sonra bir kıt‘a büyük düşman kalyonın dahi ahz ü zabt idüb ve içinde iki yüz kefere esir idüb taraf-ı Hanyaya getürdiler izn-i canib-i yine mâh-ı mezbûrun on üçünci güni Girid cezire etrâflarında Matla ( ) nâm mahâllinde taraf-ı ‘aliyye yine mühimmât levâzımât gelüb ol yerde vâsıl olmağla leşkerin zâbitleri arasından kalkub doğrı sadr-ı a‘zamın hâk pây huzûrına gelüb dest bûs idüb ol dahi gâyet ziyâde ihtiyâr idüb dehiz zahmetinden su‘âl idüb hatırları hoş hâl eyledi andan ol mahalde gelân mühimmât sefinelerine tertîb ve takdîm içün Hanya ve Kandiye getürmek içün izin ve iltimâs idüb ve hava müsa‘âde oldukda Hanyaya gelüb ve andan Kandiye[ye] vâsıl olurlardı ve zâbitleri olan ağalarına hil‘ât elbâs ihsân olub gâyet mesrûriyet hâsıl olundı ve yine iktizâ iden dört bin kıyye revgân-ı zeyt ve dört bin revgân-ı sâde bu gelân sefineleriyle ve üç bin kile hınta ve bin kıyye ‘asel ve levâzım mertebesi peksimât verilmek içün oradan kalkub İzmir tarafına varub dâhil oldukda sadr-ı a‘zamın mektûbın çıkarub İzmir kadısı emine virüb ve ağızdan dahi hitâben olub yerlerine teslim oldukda emrine ita‘ât idüb her ne levâzıma mektûb mûcibince gemilere teslim idüb Girid cezirenin defterine mesârifât üzere kaydı olundı andan mezkûr sefineler arasından Cezâ’yir gemileriyle kalkub Giridin etrâfına dağılub gezerler idi bir mikdârı Yerapetre ve Matala ( ) ve Cocoro ( ) tarafına boğazları ve liman yerlerini serdâr-ı ekremin emriyle bunun yerlere gelüb Giridi muhafaza eylediler bunlar bu me’mûriyete getürmeğe oldılar izn-i canib-i çünki mâh-ı Saferin onuncı güni yeniçeri ağası kolı deryâ yalısında vâki‘ küçük tabyayı sardılar ve sipâh ve serdengecdileri ve bir mikdâr yeniçeri neferâtı Güllük tarafından kal‘a hendeği başına vardılar Güllük tarafından lağım tertibi mümkün deyû lağımcılar ittifâk itmişler iken kâfir-i melâ‘ine mahâll-i merkûmdan hendekler ile kum içinde birkaç püskürme lağımlar atub ve taraf-ı islâmiyandan ve dahi parmaklık altına atılan lağım ol havalide bulunan kefereyi birbirine atub ve on beşinci güni dahi ağa kolı deryâ deryâ yalısında kızıl tabya tarafından küffârın küçük tabyasına tertîb itdikleri püskürme lağıma ateş virdiklerinden ma‘âdâ beş ‘aded yeniçeri serdengecdiler kefere üzerine hücûm tedbîr saldılar ve ‘avn-ı bâri ile mel‘ûnlardan beş dil ve iki kelle kesüb sadr-ı a‘zamın huzûrına getürüb in‘âm ve ihsâna nâil olub hakka çok şükürler idüb mesrûr oldılar küffâr-ı hâksâr makhûr ve müdemmir oldılar izn-i canib-i çünki yigirmi yedinci güni deryâ yalısında kızıl tabya önünde büyük hendekin hâricinde vâki‘ düşman din küçük tabyasına otuz kantar barut ile bir lağım tertîb olunub ve ateş virildikde tabyanın taşları senk-i felâhın gibi canib-i esmâna bîrân oldılar ve üç yüz nefer kâfir a‘zim dergâhı nirân olub cehenneme gitdiler izn-i canib-i çünki Kal‘a-yı muhasara içün mübâşeret gününden bu ana gelince atılan iki binden ziyâde lağımlarda böyle bir lağım olmadığı ‘ayan ve beyândır izn-i canib-i çünki mahı Saferin yigirmi dördünci güni girdikde Yanigrad dimekle ma‘rûf mahâll-i pişgâhında taraf-ı küffârdan üç lağım atılub fakat üç kimesne yer altında zây olub nice olduklarını bilmediler ve sadr-ı a‘zam sekbanbaşı iki nefer kimesne semâya atmağla şehid oldılar ve yine sene-i sâbıkda muhasara oldığından berü Yanigrad tabyası kolunda sekiz yüz lağım atılub ancak hendeğin nısfa vusûl ve müyesser olmuşdı ve yine bu sene dahi ol koldan lağımlar mübâşeret olunub ve sadr-ı a‘zam sekbanları ve serdengecdileri ol kola ta‘yin olundı ve deniz yalısında kızıl tabyaki yalnız yeniçeri kolı olub yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı ve zağarcıbaşı ve neferâtları ve dört yüz nefer yeniçeri ve serdengecdi ağaları ol kolda meterize girmişler idi ol taraf sa‘ab ve sengistan meterisleri ilerü yürütmek gâyet düşvâr olduğundan tobrak getürilmek husûsı tasvîb ve münâsîb tarikiyle kendü daireleri halkı ile defterdârpaşa küttâb ile ve orducılar ve sipâh ve silâhdâr neferatı beş yüz zirâ‘ bâ‘id olan bir mahalden tobrak taşırmak üzere beş nöbet tertîb olundı ve yeniçeri tâ‘ifesi getüren tobrak ile taş üzerinde beş dânesine urılub şehid oldılar ve zikr olunan meteriz yigirmi beş güne kadar hâsıl olma çalışurlardı âhirü’l-emr taşra tabyaya vardılar ve hendeğe varınca altı kat divarı ve parmaklık ve üstü örtülü metin ve müstahkem ve dahi domuzdamları var iken ‘avn-ı bari ile otuz beş günde kâfirlerin tabyasını feth-i bâb idüb hendeğe girdiler derûn-ı kal‘a kal‘adan firâr-ı tarikle ordu-yı hümâyûna gelen kefere ittifâk üzere eğer müslümânların el kumbarası olmaya idi bu divârı ve tabur parmaklığını bir senede söküb hendeke dahi geçemezler idi deyû söylediler hemân bu zikr olunan vak‘a içinde bir gün bin ‘aded tunc el kumbarası dökilüb cümlesi ol günde sarf olunurdı ve günde iki üç kantar barut harc olunurdı izn-i canib-i çünki mâhı Rebîyü’l-evvelin üçünci güni Gülelik tarafından guzât-ı mücâhidin kal‘a divarına sarılub ve beş gün ve beş gece ‘avn-ı hakla ve sa‘y-ı himmet birân ile divârın temelinden iki kulaç içerüye varılub lâkin düşman-ı din lağımcılarının kazmalarıyla dahi yaklaşdığı his olunduğundan murâd üzere lağıma hazine bağlanmak mümkün olmayub ancak sekiz kantar barut ile bir lağım tertîb olundukdan sonra lağıma ateş virildikde ancak iki kulaç kadar divârı bozub münhezîm ve rahnedâr olmağa kaldı ve kal‘a divârından kopan taşları guzât-ı mücâhidin hiç havf etmeyüb hemân hakka hamd ü senâ eyledilerki on beş ay meteriz içinde durmuş variken sonra kal‘a divârına güçle elimiz irişdirebildik deyû (silinmiş) handan oldılar ve bâri te‘âliye çok şükür eylediler gâyet memnûn ve mesrûr oldılar ve tablı şadumanı çaldılar izn-i canib-i çünki mâhı mezbûrun onuncı güni dahi gene Gülelik tarafından Haleb beğlerbeğisi Hüseyin Paşa kolundan bir lağım atılub kal‘a divarın hayli yeri bozub münhezîm eyledi ve düşman-ı bîdin havf idüb hücûm-ı islâmiyandan emn ü rahat olmadığından ve kendüleri bizâr olub böyle dilâverân ile cenk etmeğe gayri liyâkatimiz ve kuvvetimiz yokdur bunlar bizler kırdıkça bunların ziyâde kuvvetleri hâsıl olur kal‘a virmek gayri çâre yokdur bir gece kal‘a basub cümlemizi helâk idecekdir kal‘a-yı mezkûr ehl-i islâma virmeğe başka çâre yokdur çünki birkaçımız kaldık bâre bizler halâs ve evlâd-ı eyyâlimiz esirlikden azâd olsunlar deyû cenerale gelüb hücûm etmeğe oldılar izn-i canib-i çünki ol gün geçüb ertesi oldı bütün süvâr ve piyâde ‘asker-i islâm beden başlarına cem‘ olub lâkin açılan gedikden dahi yürüyüş candan mukayyed olmadığından hemân tob ve tüfenk ile beden üzerinde olan melâ‘în-i hâksârın dârü’l-bevâra irsâl eylediler bundan sonra kal‘anın her tarafından küffârı tazyîk idecek mevâzi‘ yeri kolladılar az çok cümle yeniçeri kolı dahi yevm-i mezbûrda kızıl tabya tarafında kal‘a divarına el urub ve üç tarafından kal‘a divarına lağıma tertibine mübâşeret olundı izn-i canib-i çünki Kapudân Kaplan Mustafa Paşa donanma-yı hümâyûn ile Girid cezire yolı taraflarında Matala nâm mahalde gelüb vusûl bulub ve birkaç gün mukaddem İstiyâ nâm mahalde çıkardığı ‘asker ve mühimmât azardan azara Hanya tarafında ve Kandiye civârında bir mikdârı getürüb ve bir mikdârı orada kaldığından ma‘âdâ bu def‘a dahi Şam beğlerbeğisi İbrahim Paşayı altı yüz nefer adamısı ile ve bedrgâh olan bin beş yüz yeniçeri ve bölükde kaydları varmış ve bin nefer sipâh ve ber vech-i arpalık Tırhala sancağı mutasarrıf Pîrî Paşayı iki yüz adamısı ile ve bundan mukaddem mukaddem fermân olunan yedi yüz nefer sekbanları ve beş yüz nefer lağımcı ve beldâr ve üstâd ve dahi Rumili eyâletinin harclıkçılarını Girid cezireye isâl ve altı bin kantar barut ve sâ’ir mühimmât-ı muhasara gemilerden tekmîl ihrâca isti‘câl oldı izn-i canib-i bu tarafdan kızıl tabya tarafından ve yeniçeri kolı ve Rumili kolının Ahmed Paşa sa‘y ve ihtimâmlarıyla sekiz yerde lağımlara başlayub ikişer zirâ‘ mikdârı divârla tertib ( ) olundukda düşman-ı din karşulayub lağımları rahnedâr etmeğin yük kapadılub lâkin bir vechle ilerü yürütmek mümkün olmadığından - 196a- divâr temelini direk üzerine aldıkdan sonra ateş virilmek üzere karar ve kâfir-i hâksârın kumbara ve tüfenk ve tütsi ve eynek toblarıyla hazr-ı müheyyâ ve âmâde olub tamâm direkleri ateş virildikde divârı delinüb girildiği gibi düşman-ı bîdin ateşler saçmağa guzât-ı müslimîn hayli ( ) virildi erbâb-ı tımarın ciğerdârları ve serdâr-ı a‘zam hazretlerinin umûr-ı muhasara ve muharebe istişârları olan sağ alay beğisi bu kâfir lağımlara vâkıf olundukdan sonra böyle hazır ve âmâde olub elbette tedârik ve bu âmâde def‘asıyla mukayyed olmak gerekdirki melâ‘in-i i‘fâl içün ba‘zı hile i‘mâl olunmak lâzımdır ki vakt-i hâl olmadan elhamdülillah bunlardan sonra gene cesur tâ temelden lağım tertîbine mübâşeret olunsa el temelden iki zirâ‘ yukaru ve lağım inşallâhü te‘âlâ melâ‘in-i kâfirin temel taraflarına lağım çıkarmak mümana‘ât kaydıyla meşgûl olub yüksekde tertîb olacak lağımdan âgâh olamaz deyû tedbîr etme serdâr-ı ekrem hazretleri istihsân ve mezbûrun re’y üzere hareket olunsun deyû fermân eylediler izn-i canib-i mâh-ı mezbûrun altıncı güni Gülelik tarafından Hüseyin Paşa kolundan kal‘a divârına tertîb olan lağıma ateş dahi virildikde hayli yer harab ve ( ) idüb ve ‘azîm tobraklardan nice püşte ( ) ler ‘ayan olundı izn-i canib-i bu tarafından Tunus gemilerinden altı kalyon mukaddemâ vârid olan fermân-ı hümâyûn üzere cezire-i Giride doğrı gelürken bir büyük Malta kalyonuna rast gelmeleriyle rüzgâr muhâlif olub mezkûr sefine kalyonı doğru Kandiye üzerine düşüb ve İstendiya nâm mahalde üç dört kalyon kâfiri görüb ardına düşüb Ayabelaya ( ) mahâllinde yetiştirüb ortaya alub merkûm Mustafa Kapudân karşularında durub cenge durdılar derûnunda olan Tunus levendâtı er gibi cenge durub bir kâfir kalyonı yakına gelüb yigirmi levendât kâfirin içine dalub kılıclar çeküb kâfirin kalyonuna hücûm eyledikde otuz beş kâfiri helâk oldukda bir mikdârı denize düşüb gark olub ve otuz kadar dahi esir idüb kara gelürken öbür üçi yalı kenârına yakın gelüb tob ile tüfenk ile cenk idüb bizim kalyonımızı denize gark idüb ve ehl-i islâma zabt eyledikleri kalyona bir iki tob kıçlarına gelüb anı sakatlayub ol dahi gark oldı bizim levândımız taşraya çıkub tüfenk ile kati cenk idüb ve zabt olunan kalyonı karaya çıkarub ve mezkûr kalyonları bıragub Kandiye karşusunda bulunan küçük kal‘aya gelüb bu zikr olan cenk sadr-ı ekreme haber virüb ve mezkûr gemilere rast gelüb bunca cenk eyledikde kâfirler[e] gâlib olub ve otuz dâne kâfiri esir idüb ve kendü kalyonı gark olub bıragûb serdâr-ı ekreme geldiklerine i‘lâm-ı hâl eylediler çünki sadr-ı a‘zam bu ahvâl-i keyfiyeti işidüb sadr-ı a‘zam gâyet haz idüb ve müceddeden bir kalyon ihdâs etme emr idüb ve esirleri bend-i zencir idüb ve gâzilere vâfir in‘âm ihsân eyledi izn-i canib-i mâh-ı mezbûrun on beşinci güni Yerapetre tarafından bir kâfirin kalyonı ol tarafa düşüb ehl-i islâmın kalyonı gidüb ve anı bilâcenk ile zabt idüb otuz beş kâfiri esir idüb ve bir mikdâr kâfirlerin mühimmâtı kalyonda bulub ahz ü zabt olundı izn-i canib-i çünki mâh-ı mezbûrun yine on altıncı güni kızıl tabya tarafında tertîb olunan lağım ateş virüb ve yine yevmi mezbûrda kızıl tabyaya Rumili kolunda tertîb olunan bir lağım ve Gülelik tarafından kal‘a divârına bir lağım atılub düşman-ı bidin başlarına ateşler saçıldı ve ol lağımlar her biriyle divârın tarafından hayli yer açıldı ve yine mâh-ı mezbûrun on yedinci güni lağım bekleyen silâhdâr serdengecdi kal‘a divârının temeli dibinden yol olub içerü küffâr üzerine ‘ale’-l-gafil hücûm-ı intikâm içün saldılar ve küffârın muhafaza itdikleri yeri zabt itdiklerinden ma‘âdâ melâ‘in-i hâksârından otuz kelle ve bir dil aldılar ve der‘akab mahâll-i merkûmdan bir lağım kazmaya dahi mübâşeret olunub ve defterdâr Ahmed Paşanın nezâret ve ikdâmla ol gece sabaha altı yedi kulaç yir temelden içerü girilüb altmış kantar barut vaz‘ idüb ve bir büyük hazine bağlandıktan sonra ertesi gün öyleyin vaktinde bir püskürme lağım atılub küffârın dûzeh karin ( ) beden başlarına cem‘ oldukları sa‘at tertîb olunan büyük lağıma ateş virdiler kal‘a divârın beş altı kulaç dolmabeden divârın ve iki parmaklığın yıkub bunlar üzerinde bulunan her küffârın zarar idüb ateş ve hâk ile helâk olanlardan ma‘âdâsı beym-i canla birbirine girdiler ve esnâda mukaddem tenbîh olundığı üzere hücûma âmâde olan üç yüz kadar serdengecdi dilâverleri beden ve buruc bâlâsına urûc idüb yarım sa‘at kadar cenk-i a‘zim idüb ve nice kâfirlerin canlarını derecâtı cehenneme irsâl itdiler ve lağımlar muhafaza iden ve karşu gelen küffâr lağımcılarıyla muharebe durub kati cenk eyledikden sonra ve serdâr-ı ekrem bir tertîb idüb ki taraf-ı kal‘a-yı muhasara ta‘yin olunacak ‘askerin üzerine zâbit ağaları şöyleki her on nefere bir baş ta‘yin idüb ve yüz nefer sipâh ve yüz nefer silâhdâr serdengecdisi üzerlerine me’mur idüb kal‘a-yı mezkûr dört tarafını sarub muhasara eylediler izn-i canib-i mâh-ı –198a- mezkûrun on tokuzuncı güni Gülelikde Hüseyin Paşa kolundan kal‘a dolmasına tertîb olunan büyük lağıma ateş virildi ve yine yigirmi beşinci güni yine mahall-i mezbûrdan bir lağım dahi ve yine yigirmi yedinci güni kızıl tabyaya bir lağım atılub ve küffâr tarafından dahi kal‘anın dolma tobrağın altına kızıl tabya tarafından ol gün püskürme ta‘bir olunur bir lağım ve yigirmi sekizinci güni Gülelik tarafından tolma tobrağında bir püskürme lağım dahi atıldı ve bu minvâl üzere bunca lağımlar atılub şöyleki Kandiye içerüsi ve taşra bir karış yer kalmadı ki karışub alt ve üstün olsun nice ehl-i islâm şehid olub ve küffârdan iki kerre ziyâde mord olub derecât-ı cehenneme mülhâk oldılar izn-i canib-i mâhı Rebîyü’l-âhirin ibtidâsından yine kızıl tabya tarafından iki lağım atılub ve serbendisinden birkaç kimesne hiçe satıldı lâkin kal‘a tarafından dahi hayli yer bozılub münhezim oldı yine mâhın üçünci güni taraf-ı düşmandan bir püskürme lağım atılub serbendisinden birkaç dilâverân şehid olub ve birkaçı dahi mecrûh ve zahmdâr oldılar ve yine ol gün sadr-ı a‘zam kethüdâsı şehid olundı ve yerine İbrahim Ağa vüzerât iken kethüdâlığa mansıb olub ve Haleb eyâleti ihsân olundı ve yine mâhı mezbûrun ve selefi Hüseyin Paşa Gülelik tarafından ser‘askerleri olduğı ( ) mansûre-i ser‘askerlik umûr-ı mühimme-i harb ü kıttâle i‘mâl eylemek üzere fermân olundı ve vezir-i müşârü’n-ileyh Hüseyin Paşaya taraf-ı sadr-ı a‘zamdan re’is efendi irsâl olunub ki inşallâhü te‘âlâ feth olundukda rütbesinden ziyâde bir a‘li rütbesine vâsıl ve ihsân olacağına me’mûrdur deyû haber ihsâna gönli mutma‘in olsun ve anınla olan guzât-ı müslimîn du‘â-yı senâlar ‘arz olunub nice ihsânlara nâ‘il olacakları haberi beşâreti söylediler ve Hüseyin Paşa tarafından bir mikdâr ‘asker ile Timur paşazâde ‘Osman Ağa asâfi nasib ve ta‘yin olundı ve yine mâhı merkûmun beşinci güni düşman-ı bîdin kızıl tabyaya lağım ve yedinci güni bir lağım atılub ve yine dokuzuncı güni düşman-ı bîdin dahi bizim lağımlarımızı ibtâl içün bir püskürme lağım atdıkda kat‘an zararı olmayub ve der‘akab hazr olan lağıma ateş virildikde divâr-ı kal‘adan bir mikdârın virân idüb ve biraz yer açılub kal‘anın içerüsi göründi ve yine on ikinci güni bir lağım ve Gülelik tarafından iki lağım atılub küffâr tarafından dahi bu püskürme atılub ve yine on dördünci güni sevâhil-i cezireden Cocoro nâm iskeleye zâhire gûnâgûn ile dolu dört şayka ve bir kalyon gelüb vâsıl oldılar asker-i islâma bir mesrûriyet hâsıl olduki vâsıf olunmaz zirâ ol günlerde me’külâtdan ve zâhir[e]den gâyet müzâyekâsı var idi izn-i canib-i bu tarafdan kapudân Kaplan Mustafa Paşa devlet-i ‘aliyyenin fermanı şerifle mezkûr donanma-yı hümâyûn gemileriyle barut yüklenüb bu tarafda getürmek me’mûr olub ve der‘aliyyeden çıkub bunda gelürken hayli zaman mürûr etmekle Kandiyede olan ordu-yı hümâyûnda mevcûd olan barut sirülüb sadr-ı a‘zam hazretleri ve defterdâr paşa ve sâ’ir zabitân bu husûsta gâyet müte’ellim olub fikr-i kıllet-i barut içün gâyet endişeye giriftâr olmuşlardı fellehü’l-hamd ( ) mâh-ı merkûmun yigirmi dördünci güni donanma-yı hümâyûn Hanya limanına selâmet ile dâhil olub kati çok barut getürdiğini haberi serdâr-ı ekrem tarafına vâsıl oldukda gâyet mesrûr oldılar ve meterisleri basmak fikr-i fâsidesiyle düşman-ı din mâh-ı merkûmun yigirmi yedinci güni kal‘adan taşra hücûm idüb ve serdengecdi meterislerine vaz‘-ı kadem oldukda bu tarafdan ol gâzi dilâverân Allah Allah sâdâsıyla küffâr üzerine hücûm idüb ve Rumili alay beğleri sancakları ile kızıl tabya bedenine dahi hücûm idüb ve iki sa‘at kadar cenk idüb şöyleki dil ile vasf kâbil değildir bunca küffâr helâk itdikden sonra küffâr-ı hâksâr guzât-ı müslimîn ateşine dayanmayub dehşet ve idbâr ile girüye firâr idüb ehl-i islâm dahi ardlarına düşüb kal‘a kapusuna kadar kovub helâk iderler ve kal‘a olan kâfirleri kal‘a kapuları koyub küffâr-ı hâksâr ehl-i islâm kal‘adan içerüye girmek mukarrerdir deyû ha[v]f idüb kaçan küffâr hendek içine kalub guzât-ı müslimîn kâfirin başınlarına kıyâmet kobdı bunca kâfiri helâk eyledikden sonra bunca esirleri ahz ü zabt idüb huzûrı serdâra getürdiler vâfir in‘âm ve ihsâ na nâ’il ve mesrûr olub küffâr-ı bîdin makhûr olub içlerinde dehşet bir ha[v]f düşdiler birkaç kerre böyle cenk olursa kal‘a içinde küffâr kimesne kalmayacağa eşkâra gördiler gâyet perişân oldılar bu kıssa dahi bunda tamâm olundı ve ehl-i islâm ‘askerinden iki gâzi şehid olub ve beş dâne mecrûh olundı izn-i canib-i çünki mâhı merkûmun yigirmi sekizinci güni dahi taraf-ı küffârdan üç püskürme lağım birbirine ardından sonra atub bi‘avnillâh-i te‘âlâ ehl-i islâma bir dürlü zarar iriştirmedi ve yine yigirmi tokuzuncı güni taraf-ı islâmiyandan bir püskürme lağım ile kal‘anın bir kat parmakları yıkub harâb eyledi izn-i canib-i Cemâziye’l-evvelinin ikinci güni küffâr canibinden kızıl tabya tarafına iki püskürme lağım atılub ve taraf-ı islâmiyandan dahi gene kızıl tabya tarafına yevm-i mezbûrda bir lağım atılub ve yine yedinci güni bir lağım atılub ki yerin taşları gök ile beraber oldı ve yine mâhı mezkûrun on beşinci güni kızıl tarafında bir püskürme ve küffâr tarafında dahi iki püskürme atılub serbendisinden iki adam mecrûh oldı izn-i canib-i mahı mezbûrun yigirmi sekiz güni kapudân Kaplan Mustafa Paşa otuz üç pâre beylik gemileriyle Hanya limanından kalkub Fodla limanına ve andan Kandiye yalı taraflarında gezerek ve adalar dahi arasında Rumlu sevâhiline varub ve bir limanı Rumlı tarafını bulub demürlendi ve yine Cemâziye’l-âhirin evvelinde kal‘a-i Kandiye tarafında beyaz vira bayraklarıyla bir fırkatunı gelüb göründi der‘akab müjde haberi serdâr-ı ekrem hazretlerine haber virildikde eğer kal‘aya virmek bir sözi varsa ne güzel ve alâ sözlerine ve kağdlarına iltifât olmamak üzere tenbîh buyurdılar ümerâ-yı âsâfi ile Mahmûd Ağa varub fırkatuna istikbâl ve kal‘aya müte‘allik söziniz varmı deyû su‘âl eyledikde gelen kâfir kağdım var ve lâkin gağdda ne yazıldığını bilmem deyû cevâb virildikde ve kal‘aya dâ’ir olmayan kağdı almamak üzere me’mûr olduğın ifâde ve fırkatunı canib-i kal‘aya i‘âde eyledi bu tarafdan taraf-ı şehriyâriden serdâr-ı ekrem hazretlerine hatt-ı hümâyûn vârid olub derûnundan bi hamdüllillâh Yenişehre dâhil olmuşdır ve Venedik elçisi dahi Yenişehre gelüb karar kıldıkda ve kalkub dahi rikâbıma yüz sürmedi benim lalam ne dirsin ve ne cevâb virirüz fi’l-vâkî‘ eğer ‘aklın kal‘anın fethini mukarrer olub görürsan ne güzel ve yine kal‘a-yı mezkûrı kâfirin elçisinden taleb idelüm eğer ele giricek veyâhûd ki ahz olmayacak görinürse vaz geçelüm zirâ benim lalam ma‘lûmun olsun eğer bir seneye kadar bu kal‘anın cenk olacak olursa ne ‘asker ve ne cebhâ[ne] ve sâ’ir mühimmât kalmadı ve sizlere yetişdirmeğe gerek ben ve gerek memâlik-i mahrûsem a‘ciz olmuşdır deyû hatt-ı hümâyûn hazr idüb irsâl etmesine ruhsât virildi ve itdi bu husûsta bir iki kimesne paşalardan ve zâbitlerinden cem‘ idüb işbû fermanım okuyub meşveret idesiz ve bu cevâbın haberin idesiz deyû tahrîr buyrulmağla bu hâlet serdâr-ı ekrem hazretlerine işbû hatt-ı hümâyûn yedlerine şeriflerine vusûl buldukda gâyet müte’ellim olub deryâ fikrinde kaldı bu ne hikmetdir işbû Girid ceziresinde bunca adam şehid olub bu kadar mesârifât ve hazine ve sefine telef olunmuş var iken ve bu kadar yerleri zabt idüb şimdi tahrîr ki mühimmât ve zâhire ve sefine gayri kalmadığından buna gürûh cevâb tahrîr ideler ve bu hatt-ı hümâyûn cevâbını işidenler ne diyeceklerin böyle hatt-ı hümâyûn huzûr-ı ‘askere eşkâra okunacak revâ-yı hak değildir guzât-ı müslimîn üzerlerine bir keder ve sou[k]luk idüb kal‘a zabt ü feth-i nusret olunmuşken el çekilir deyû ziyâde gasâ giriftâr oldı hemân tekrar bunlara cevâbında rikâb-ı hümâyûna bir telhîs idüb ve dahi şeyhülislâma bir nâme yazub ve kâ’im-i makâm paşa ve silâhdâr ağa ve sâhib-i devlet sadr-ı a‘zam Mustafa Paşaya ve şeyh Vani Mustafa müftiye bunca mektûblar yazub irsâl eyedi ve itdi ol tarafa gelân Venedikin elçisi ve sâ’ir gelenler dahi ilerüce ve gerüce elçilere cevâb viresiz ki eğer kal‘a-yı mezkûrı virecek bir sözleri varsa ne güzel yohsa bir barışmak veyâhûd bir sulh yoklamak taleb iderlerse kâ‘il olmayub girü kovasız deyû cevâb yazub ve eğer kal‘a-yı Kandiye ahvâlinden su’âl olunursa iki tarafından üç yüz zirâ‘ kadar yer yıkmışdır ancak mabeynimizde kal‘a-yı Kandiye içine girmeğe üç kulaç yer kalmışdır ve bu kadar yüz kulaç yerden parmakları ve hınzır damları ve lağımları ve püskürmeleri geçdik ve şimdiki halde dahi birkaç kulaç yer içerüye girdik ise kal‘a lütf-ı hak ile bizimdir lâkin bir mikdâr beldardan ve lağımcılardan kılleti var imiş ve ‘askerde yorgunluk olmasa on günlük işimiz kalmamışdı ancak bu ne zaman dimek olmaz hemân kal‘a bir hâle varmışdırki sa‘at be sa‘at hak te‘âlâdan fethin müyesser olmağa isteriz deyû bunca ‘azîm kelâmları tahrîr idüb ve feth ü teshîr olacağına me’mûldür deyû lütf-ı hak ve ‘inayet-i nusret-i rabbâni olduğına ‘ayân û beyândır hatm-i tamâm idüb ve itdi zinhâr ve zinhâr ba‘zı münâfıkın sözlerine ve ve mel‘ûnların kıralların sözlerine i‘timâd buyrulmayub pâdişâhî efendimiz bir inan kulları göndersün Kandiye kal‘ası ne halde olduğına görsün ve kâfirin elçisine merdâne cevâb virilsün deyû tastîr eylediler izn-i canib-i mâhı merkûmun yigirmi birinci güni kapudân-ı deryâ Kaplan Mustafa Paşa haberlerden ve cem‘ eylediği beş yüz nefer ve Rumili kıyılarından beldâr lağımcı ve zâhire getürüb selâmetle Hanya irsâl itdiğinden ma‘âdâ Hanya limanına gelürken Mürted ( ) adasında küffârın kalyonuna rast gelüb hak ‘inâyetle feth ü zabt idüb ve karyeye firâr idenlerden ma‘âdâ derûn-ı kalyonda bulduğı yüz on kâfiri esir idüb Hanyaya getürdi ve bend-i zencir idüb habs eylediler izn-i canib-i işbû zikr olan Fâzıl Ahmed Paşanın telhîs ve mektûblar ile rikâb-ı hümâyûna irsâl olunan karşulığı beyândır Kaplan Ağa mâh-ı mezbûrun yigirmi birinci güni cezireye vusûl bulub getürdiği hatt-ı hümâyûn ve mekâtibini serdâr-ı ekrem hazretlerine irsâl eyledi mefhûmlarından Venedik elçisi gelüb ve rikâb-ı hümâyûna yüz sürüb ve Kandiye kal‘asından fâriğ olan nice bir cenk idersiz ne hâsıl eylediniz lâkin ceneral ve kırallarımızın söziyle size her senede yigirmi beş bin altun virelüm deyû kal‘a-yı Kandiyeden el çeküb mukaddem aldığınız kal‘alar gene sizin elinize gemkân olsun Kandiyeden el çeküb deyû niyâza oldukda pâdişâh-ı ‘alempenâh hazretleri mel‘ûna cevâb virdiki bizler ve ehl-i islâm cümlesi ve anda ola[n] guzât-ı mücâhidin ferâgât olunmaz madamki canımız tende iken anda kal‘adan gerek bendeniz ve gerek cem‘-i ehl-i islâm ve mücâhid el çekmez ve anı almayınca irâm etmezler ve inşallâhü te‘âlâ evvel baharda ben dahi Girid ceziresine hareket idüb gitmek üzereyim deyû cevâb ile huzûr-ı hümâyûnlarından tard ü ib‘âd buyurıldığı irâd olunmağın sâhib-i devletin vezir bu cevâbı işidüb gâyet mesrûr ve dilşâd olundı izn-i canib-i mâhı Recebü’l-müreccebin sekizinci güni evkât hazret-i sadr-ı a‘zamın ‘akd-ı meclis ve müşâvere idüb bi’l-cümle vükelâ-yı hazret-i sadr-ı a‘zamın ‘akd-ı meclis ve müşâvere idüb bi’l-cümle vükelâ-yı devlet ile ahvâli muhasara müzâkere olundukda hâlâ rûz-ı Kasım hulûl idüb bitakdirü’l-lâhi’l-mülk Kandiyenin feth ü teshîri sûret nemâ-yı temâdi ve te’hîr olundı fimâba‘âd münâsib olan ne vech üzere hareket etmekdir deyû serdâr-ı ekrem hazretleri cümleye hitâb ve istifsâr cevâb savâb itdikde Kandiye kal‘asının bu kadar müddet muhasarasına sa‘y ü gayret ve ekbâb ( ) ve zâhire ve mühimmât bişmâr sarf ve ‘asker it‘âb olunub ‘avn-i hak ile feth ü teshîri kuvvet-i karibeye geldikden sonra muhasaradan ferâgât ve buradan tehî-dest ‘avdet etmeğe birimiz rızâsı yokdur her ne hâl ise bu kış dahi muhasara ile evkât güzâr ve ricâmend ‘avn-i inâyet perverd-gâr oluruz deyû ‘ale’l-ittifâk olundılar ve bu sene dahi sene-i sâbık üzere meterislerde kışlamak râyende şüdd-i ( ) nitâk ü fâk ile keyfiyet-i hâl rikâb-ı hümâyûna telhîs olub der-i devlete irsâl olundı ve biraz ‘asker ve barut ve lağımcılar ve hazine irsâl buyrulmak husûsu a‘mma cümle guzât-ı müslimîn ricâ ve niyâz olunur deyû tahrîrâtı olunub irsâl olundı izn-i canib-i bu tarafdan mâhı mezbûrun onuncı güni Kapudân Mustafa Paşa Hanyadan kalkub medu‘u menzili ile ordu-yı hümâyûna gelüb ve sadr-ı a‘zam hazretleri ile görüşüb bi’d-def‘âtle meşveret eyledikden sonra donanma-yı hümâyûn gemilerinin dahi Ağriboz limanında kışlamaları istisvâb olunmağla kapudân-ı deryâ

vezir Kaplan Mustafa Paşa gene Hanyaya ‘avdet idüb ve birkaç gün mühim-sâz tertîb-i levâzım idüb ve bâ‘dehû fermân-ı sadr-ı a‘zam üzere Ağriboz canibine ‘azîm oldı ve derûn-ı kal‘adan olan kâfirler bu müşâvereti işidüb kahr ü makhû[r] oldılar izn-i canib-i mâhı merkûmun on ikinci güni Gülelik kâfirin bir bölüği taşra çıkub ehl-i islâmın meterisleri basdıklarında guzât-ı müslimîn gayret semât kâfiri hâksârın ile mukâbil olub seyrâna durub ve üç sa‘at kadar mukâtele harb ü cenk olundukda küffâr-ı hâksâr mukâvemetde ‘âciz kaldılar ve ehl-i islâmın karşu cenk etmeğe kuvvetleri olmadıklarında firâr idüb guzât-ı müslimîn dahi arkalarından ayrılmayub tâki kal‘a kurbünde getürünceye kadar kılıc urdılar şöyleki dil ile vasf kâbil değildir ve ol cenkde yigirmi otuz kelle kesüb ve bir mikdârı esir idüb huzûr-ı sadr-ı a‘zama getürdiler in‘âm-ı ihsâna nâ’il olub şâd oldılar izn-i canib-i mâh-ı mezkûrun on dördünci günde nısfü’l-leylde iki bin hırvat kâfirine kal‘adan taşra çıkub ve Mehmed Paşa olduğı meterize hücûm idüb ehl-i islâm çoğu uykuya varmış iken ‘an karib kâfir meterize basub ve guzât-ı müslimîn hazr olub seyrâne cenk idüb sabahın sa‘at üçüne kadar cenk idüb ve küffâr-ı hâksâr guzât-ı müslimîne mukâvemetde ‘âciz olub firâr eylediler ancak canib-i mücâhidinden ve Anatolı kolundan çok hasarât oldı evvelâ Anatolı beğlerbeğisi Katırcıoğlu Mehmed Paşa ve sadr-ı a‘zam sekbanlarından birkaç nefer ve iki sipâhi ve serdengecdiler ağası ve bir iki yeniçeri odabaşısı ve serçeşme Veli ağa ve sâ’ir esnâf-ı ‘askerden vâfir kimesneler şehid oldılar ve taraf-ı küffârdan dahi yetmiş nefer ve beğlerzâdelerinden sekiz dâne mord olub ve piyâde kapudanı iki dânesi helâk olub kafir kahr ü makhûr olundılar izn-i canib-i bundan mukaddem büyük Françelünin Koloyeri ( ) dimekle ma‘rûf olan yalı tarafından bin beş yüz nefer ve sekiz beğzadeleri ve bir mikdâr ihtiyârlarıyla Kandiye gelüb ve kâfirlere imdâd içün müşâveret eyledikde bunlar iki kadar derûnı kal‘ada karar idüb ve kahca bir mikdâr taşra çıkub guzât-ı müslimîn ile harb ü kıttâl sarf-ı iktidâr idüb ve bu def‘a dahi meterisleri basmak za‘miyle kal‘adan taşra çıkub hücûm eylediklerinde guzât-ı müslimîn bir hamlede yarısından ziyâde helâk idüb ve bâkisi hücûm ile kal‘a içine girmeğe gelürken kalânları hendeğe guzât-ı muvahhidin yetişüb bir kılıc urdılar üç rub‘undan ancak bir rub‘ halâs oldı ve halâsı olânları dahi çoğı mecrûh olunmuşdır bizim tarafımızdan dahi on üç adamımızı şehid olub cennet-i ‘alâya vâsıl oldılar rahmetullâh rahmeten ve es‘an ( ) ve kalan kâfirler dahi ümîd-i zaferden mahrûm olub hüsrân ve dehşet ile vatanlarına ‘avdet idüb ehl-i islâmın cengi dilâverliğini nakli ve hikâyet idüb işiden kâfirlerin hayrân oldılar cengâver ‘asker olursa böyle gerek deyû içlerinde dehşet düşüb ve Kandiye kal‘asını ahz ü zabt idecekleri Fırançe kırallarına müjde haberi virdiler izn-i canib-i ‘asker-i islâm deryâ tarafından meterizler yürütdüklerinden nâşi ve düşman-ı din meteriz atmak ve basmak fikriyle

altı mâh mikdârı kaya ve taş altında altmış kulaç kadar lağım yüridüb meterizde olanlar havf düşme - 204a -düşmeleriyle taraf-ı islâmiyandan dahi iki ayı ced ü cehdiyle üç kulaç kayayı delüb ve kal‘a içine doğrı iki kulaç yeri dahi kazub lağım iderlerdi meğer kâfirlerin çıkardığı lağımların üzerlerine uğrayub melâ‘in-i küffârın el kumbarası ve tütsisi ile lağımcıları ve serdengecdileri kaçırub iki ay çekilen meşakkat ve zahmet ‘ayş oldı ancak lütf-ı bâri ile ‘azîm yağmur yağub ve lağımların içi sil ile dolub ve küffârın altı ayda hezâr zahmetler ile kazdıkları lağımı bâtıl oldı ve iki tarafından lağımları tethîre şitâb ile ve kurye ve gerdelleriyle suyı çıkarmağa ve sây ve gayret olunub ‘avn-i hak ile taraf-ı islâmiyandan otuz kantar barut ile bir hazine dahi hazr eyledikden sonra ateş virüb eğerçi barut ıslanmak hasebiyle kayaya te’sîr etmeyüb lâkin lağımı tethîr ile meşgul olan kefere-yi bîdini tedbîr ile tenkil idüb ve lağım deliklerini sed ve ta‘til eyledi ve çoğı helâk olundı ve der‘akab kal‘aya doğrı iki kulaç yer dahi kazub ve kâfirin dahi lağım eylediği tertîbi ile meşgûl olduğı yerleri bulub an sa‘at içinde otuz kantar barut ile bir hazine kazdırub anı dahi ehl-i islâm ateş virüb içinde ve kurbünde olan vâki‘ küffârın haberleri yoğken içinde bulunan elli kadar kâfiri helâk oldılar ve üstünde dahi mecrûh olub ve çoğı helâk olunmışdır izn-i canib-i mâhı merkûmun yigirmi sekizinci güni dahi canib-i islâmiyandan bir lağım ve taraf-ı - 204b – düşmandan üç lağım hazr idüb ateş virüb ‘avn-i bâriyle islâma bir zarar isâbet etmeyüb kendülerine dönüb çoğı kâfiri helâk olundı izn-i canib-i mâhı Şa‘ban-ı şerifin beşinci güni iki lağım islâmiyandan atılub ve yine altıncı güni ordu tarafından iki püskürme atıldı çok kâfiri helâk olundı izn-i canib-i bu tarafdan serdengecdi ağaları kal‘a bendine hücûm idüb melâ‘in-i küffârın birbirine katıldı ‘azîm küffârın helâk olundı ve bizim tarafından çok sakatlık olundı ve yine mâhı mezkûrun onuncı gün küffârın tarafından dahi iki püskürme atıldı ol demde iki tarafından ‘azîm hasârât oldı izn-i canib-i bundan mukaddem rikâb-ı hümâyûna yüz süren Venedik elçisi Kandiye kal‘ası virmeğe murahhas olmadığından Hanyada habs olunması bâbında fermân-ı hümâyûn sâdır olub irsâl olunmağla mâhı merkûmun on beşinci güni Hanya kal‘asına irsâl olundı deyû Hanya tarafından i‘lâmı hâl olundı izn-i canib-i derbeyân-ı imdâd-ı Girid ve hil‘ât ve şimşir irsâl olunan becanib-i Kandiye mâh-ı Şa‘banın yigirmi üçünci güni serdâr-ı ekrem müşârü’nileyh taraf-ı hümâyûn şevket makrûndan şehr yârdan hazinedâr ‘Ali Ağa yediyle tevcîh-i hümâyûn-ı şâhâne vedi‘a-yı ‘arş becây-ı pâdişâhâneyi hem‘inân ‘asker oldığını be cihet-i hatt-ı hümâyûn şevket makrûn ve bir murassa‘ hançer ve bir mücevher sorguc ve serâsere kaplu samur kürk gibi ‘itâyân-ı a‘tıf makrûn vusûl bulub bi’l-cümle vüzerâ-yı a‘zam ve a‘yan ordu-yı hümâyûn bargâh-ı sadr-ı a‘zâmiyeye da‘vet ve gelen hatt-ı hümâyûn mûcibince her ne yazılursa cümle beğler ve cem‘-i tımar ağalarına okuyun dinildiler ve devlet-i pâdişâhın kelâmında şöyledirki ey şeca‘ât kemâl vezirim ve ikdâm iden guzât-ı müslimîn leyl ü nehâr Girid muharebede sa‘y ü ihtimâm iden kullarım behermend olsun yedikleri nân-ı ni‘met benden yana helâl olsun iki cihân yüzleri ak olsun hak sübhâna ve te‘âlâ her müşkil işleri ihsân idüb kolay yürütsün din düşmanların kılıcları keskin ile deyû bunca du‘âlar idüb çünki hatt-ı hümâyûn tekmîl idüb çünki ol gün geçüb ertesi oldıysa serdâr-ı ekrem taraf-ı meterize gelüb kâfir eli görüb birkaç tob atub ve bir iki lağım püskürme ancak ‘avn-i bâri ile kimesne isâbet etmeyüb hemân cümle guzât-ı müslimîn kal‘a divârına günbegün yaklaşmağa ikdâm ve gayret üzere olduklarından ma‘âdâ sipâh ve silâhdâr zümresinden iki bin nefer tüfenk endâz tutub ve bin nefer guzât-ı gâziyân dal kılıc olub ve tımar ağalarından dahi bin nefer mikdârı serdengecdi hazr olub ve her bir kola gelüb yürüş etmeğe olundı ve’l-hâsıl ‘asker-i islâm gayret şi‘âr gece gündüz yürüş ve cenk etmeğe oldılar ve birkaç def‘a bizim meterizlerine hücûm iden küffâra şöyle bir kılıc urdılar ki dil ile kâbil değildir ve guzât-ı müslimîn taşrada eylediği tabya ve meterizlerinden kâfirlere ol kadar tob ve tüfenk ve kumbara kal‘a derûnunda atub ki şehrde haneleri yer ile yeksân idüb ve mezkûr bedenlerini nice ve nice yerleri yıkub harâb eylediler ve bu keyfiyet-i mukâtelenin küffâr görüb düşman-ı bîdin bu muharebe husûsundan gâyet havf idüb nice ideceğini bilmediler ve ehl-i islâm bu muharebe ve mukâteleye sarf-ı himmet idüb ve iktidâr olunarak hendeki ‘avn-i hak ile zabt olunub ve guzât-ı müslimîn derûn-ı hendekde dahi meterisler olub ve taşrada olan süvâri guzât sarf-ı şi‘âr dahi derûn-ı memâlik-i a‘daya çeteler ve akınlar idüb hadden birûn hasârât idüb ve şehre mu‘adil nice kura ve palankaların ihrâk ve ricâl ve nisvanı esir ve emvâl ve erzâkların gâret etmekden bir an hâli değiller idi ve memâlik-i düşmana bu gûne harâblık itdirler ki gene evvelki hâline gelmek kati çok zamana muhtâc olub ve küffâra vâki‘ olunan zarar ve ziyân ve gâret dil ile vasf olunmaz ve yine cümle muvahhidin çete tariki ile memâlik-i küffâra akın iden gâziyân ordu-yı hümâyûna getürdükleri biri çehresi câriyesi ve ol ganâ’im bî kerrât ve anı sim ü zer ve dahi esbâb-ı zeyb ve züyûrun şöyleki tafsili imkân olmayub âvâni-i nihasiyyenin her vukıyyesi üçer paraya fürûht olunurdı ve koyun iki üçi bir akçeye ve bakar dahi otuz akçeye fürûht olunmak mertebesi oldı ve ordu-yı hümâyûnda şöyle ‘anı oldılarki biri öbürine muhtâc değildi guzât-ı müslimîn mesrûr olub ve küffâr-ı bîdin dahi bu hâl geldiğini kahrlarından çatlaya oldılar bu kadar kâfir helâk olundukdan sonra bu kadar kâfir kızları ve ‘ayalleri esir idüb ve bu kadar sim zer malı ve meta‘ı ahz ü zabt idüb girü sağ ve selâmet çıkub giderler deyû kasavetlerinden ve kahrlarından ol gece uyumayub nice gözyaşları dökdiler ehl-i islâm şâd oldılar izn-i canib-i çünki mâhı merkûmun yigirmi beş güni küffârdan iki lağım ordu-yı hümâyûna atub ve taraf-ı islâmiyân yine bir lağım ateş virilüb ve yine mahı mezkûrun yigirmi tokuzuncı güni kızıl tabya ile ‘avret tabyası arasında olan kal‘a kapusı yanında bir lağım-ı büyük atılub mezkûr taş içinde otuz gün kazub hazr olunmuşdır gâyet büyük olduğundan ateş virdiğinde ol tarafa gelân kâfir birbirine katıldı yer ile yeksân oldılar izn-i canibi çünki Hanya kal‘asında habs olan Venedik elçisi serdâr-ı ekrem hazretlerine ‘arzıhâl gönderüb derûnunda yazdıkim devletlü sa‘adetlü sultanım efendim hazretleri yalnız giydiğimiz esbâb ile olan tarzı üzere bu canibe gelüb vâsıl olmuşuz derûnı bunda kalurmuyuz ya sa‘adetlü sultanım hazretlerinin huzûr-ı şereflerine müşerref olurmuyuz hâlâki cümle ‘alemin eş-şeyhi huzûrına görünmeğe gelür lâkin biz dahi ve yanımızda alât ve esbâbımız yokdur ol sebebden huzûr-ı ‘alilerine mektûbumuz ile ahvâlimizi ifâde etmeğe tevakkuf eyledik ve günbegün ağırlığımızın intizâr ve emelinde olub ve ana değin gelmek ile ahvâlimüzi hâk pây-i şereflerine i‘lâm etmeğe cesâret olundı ve işbû sadâkât nâ[me]miz ile hâk-i ‘izzetlerine kalbimizin saflığını ve işâretinizde mevkûf olduğımızı bildirüb ve şehre geleliden berü cenâb-ı mükerremetlerinden bu fâkire mebzûl olan lütfu kereminizin şükrânesin idüb ricâ olunurki kalbimizin sadâkât ve saflığını kabûl buyuralar deyû tahrîr olundı deyû kelâmı sükût eyledi çünki serdâr-ı ekrem hazretleri tarafından dahi cevâbında dostum mektûbunuz gelüb mefhûmunda her ne kim yazılmış ise ma‘lûmumuz oldı ve ahvâliniz bildirmişsin ve Hanyadamı kalırmıyuz yohsa ol tarafama varızız deyû su‘âl etmişsin ancak ‘azîmetlü pâ[di]şâh efendimiz sizi redd idüb Venedikde gönderilmek içün gazâb ile fermân-ı hümâyûn sâdır olub bu Hanya[ya] sizlere gönderilmişler idi rikâb-ı hümâyûnlarına ricâ ve niyâz idüb ecdâd-ı azâmları zamanında elçiler red olunagelmişmidir deyû ‘arz eyledimizde Hanyada habs olmanız bâbında fermân-ı ‘âlileri sâdır olub ‘izzetlü kâ’im-makâm paşa karındaşımız anda dahi ne yüz cevâbınız olduğundan bize bir eyüce bildirmediler eğer sizi Venedik tarafından mukaddemâ İstefede söyleşilen üslûb üzere ol eski sözleri ile göndermişler isede fikirsiz etmişler şevketlü kudretlü pâdişâhımız Allah te‘âlanın ihsanı olan kuvvet ve kudret ile bu sefer-i hümâyûn hareket buyurub ve ‘asker-i islâm bu işin üzerinde bulundukdan sonra mukaddemâ söyleşin sözler el virmediği zâhirdür ve eğer sen kendin mâbeyninde bir maslâhât göreyim deyû bu vâkit muvâfık ve iş dahi bitmez tâze sözler ile iş biter kıyâs eyledin aya gelmişsin bu vaktın iktizâsı gayri yüzden bir söz ile etmâm-ı maslâhât-ı mübâşeretdir imdi hakikât üzere ahvâlini ve me’zûn olduğun giftârını tafsîl üzere bu tarafa tahrîr idüb ifâde idesiz ki bu cezâya müstehâk olduğun bizim dahi ma‘lûmumuz olub şevketlü ‘azîmetlü pâdişâh-ı ‘alempenâh rikâb-ı hümâyûnlarına ve ekrâm-ı kâ’im-makâm paşa karındaşımıza ahvâlin ana göre yazılur ‘arz ve mekâtibe ola ve yine serdâr-ı ekremin mektûb-ı mersûm Hanya kal‘asında Venedik elçisi tarafına vâsıl olub cevâbı olmak üzere elçi-yi mesfûr tarafından bir kıt‘a arzıhâl irsâl eyledi itdi şeca‘âtlü vezir-i ekrem bu husûsunda biz Kandiye kal‘ası sizlere teslim etmeğe kendümüzde ruhsât olmayub deyû yine tahrîr eyledi ol demde yine serdâr-ı ekrem haber virdiği taraf-ı pâdişâhdan mazhâr ve gazâb olmasına ve habs olunduğuna Kandiye kal‘asını teslîmine kadîm ruhsâtı izninin olmadığından ötürü bu kadar cezâya vâsıl oldun sebeb budur ve ben dahi huzûrıma gelmemeğe ruhsât olmadığından bu ahvâli keyfiyetden ötürüdür deyû cevâb yazdı ve bu tarafa gelmeğe taleb olmuş siz bu maslâhât bitmek olursa ve kal‘a-yı mezkûresi getürmek ve kal‘a-yı mezkûr teslim olmadığından âher tarkile bitmek ve sen halâs olmasına ihtimâli yokdur ve sen dahi bunda gelüb benimle ile mükâleme eylesân bir şey hâsıl olmayacağı mukarrerdir ancak sûret-i zâhirde ıslah-ı zâtü’l-beyn içün gelmişim deyû da‘vâ idersin bu makûle kelâm tahrîr idersiz deyû cevâb-ı vezir-i mükerremin olub hatim-i kelâm ve ifâde olundı izn-i canib-i çünki bundan mukaddem Sakızda ve Varadinde on bin yeniçerinin ve iki bin neferi ve on sekiz kıt‘a beylik çekdirmeleri ve bin nefer sipâhi-i Anatolı ve on kıt‘a zâhire ile memlü yâ‘ni dolu Trablus kalyonları ile gelüb Yerapetre iskelesine gelüb vâsıl oldı ve zâhire ve ‘asker taşra çıkardılar ve Trablus gemileri yine orasından kalkub diyârlarına revân oldılar ve taraf-ı serdârdan mektûb virüb ve Trablus paşasına ve dayı babalarına selâm idüb hitâben mektûblar irsâl eyledi ziyâde memnûn olduklarına ve Kandiye ahvâlisinden tahrîr ve haberler virdi ve gelür oldukça Cezâ’yir ve Tunus ve Trablus dayıları eksik olmayalar deyû bunca iltifâtları tahrîr eylediler izn-i canib-i çünkü düşman dahi taraf-ı islâmiyân gibi taş altına lağımlar yüridüb hattâ bu esnâda Kandiye bedeninden yigirmi otuz kulaç bâ‘id ola mahalden Şevvâlin altıncı güni üç hazineyi bir lağım atub ve taş altında böyle mesâfe-i bâ‘ideye lağım tertîb idecekleri ihtimâl bâ‘id olmak hasebiyle guzât-ı müslimîni gâfil iken lağım zuhûrı halkı birbirine katub sadme-i barutdan elli kadar adam şehid ve yüz kadar guzât-ı müslimîn zahm olub cangâ[h] ile hayatdan ümid oldılar ve bu kadar dilâverân islâmı telef oldığından ma‘âdâ kat‘-ı nazar ve küffârın taş altından böyle uzak yerlerde lağım yürütülmesiyle mevâzi‘-i sâ’irede emn ve rahat bertaraf oldığı ehli islâm gâyet elem ve mükedder oldılar ol vakt taraf-ı islâmiyandan dahi şöyle yekpâre taşları delüb ve düşman-ı dinin lağımlarını aramağa ced ü cehd etmeğe mübâşeret lâzım geldi cümle guzât ‘azîm keder virüb bu husûs-ı merkûmun tedârikine müşâvereden sonra naçâr memâlik-i mahrûseden taleb olunan beldârlar yâ‘ni lağımcılar gelinceye dek Rumili asker ve yeniçeri ocağı ve defterdâr paşaya taş altından lağımlar yüridilmek fermâ[n] olundı izn-i canib-i çünki mukaddemâ gelen Venedikin elçisinin mektûbun işbû yaz France kralı imdâd etmek üzere idüğü münfehîm olub ve Kandiyeden firâr idenler dahi Venedik cumhurı Kandiye kal‘asını ‘asker-i islâmın ellerinden halâsa kâdir olmayacağından bildiğinden ve eğer bu kal‘a dest-i islâmiyâna girecek olursa Firengistân gemileri bir dahi rûy-ı deryâ çıkmakdan kalûr deyû i‘lâm-ı hâl oldı ve kal‘a-yı Kandiye Efrance kralına haber virdiler ki birkaç gün dahi cenk olundukdan sonra ehl-i islâma hibe ve teslim ideceğine deyû haber virüb ve kal‘adan firâr iden birkaç kefere ordu-yı hümâyûna gelüb söylediler ehl-i islâm işbû müjde haber işidüb şadmân oldılar ve dahi bu vakte dek yâ‘ni Girid üzerine ‘‘li ‘Osman irsâl eylediği guzât-ı müslimîni ve muhasara eylediği vakte bu ana dek Kandiyesinde sarf olunan barut dahi Fırançe kıralına rehn kodukları ve üç kal‘a mukâbelesinde aldıkları barutdur deyû haber dahi virdiler hatta Fırance kıralı âsitâne-i sa’adete mukîm oturan Venedik elçisini taleb idüb lâkin bu haber şüyû‘undan nâşi elçisine izin virilmediğinden ma‘âdâ taraf-ı hümâyûndan Fırance kıralına nâme tahrîr ve derûnunda tarafınızdan sulh ü salâh olmasına yazılub bâ‘zı ahvâli zuhûr etmekle murâdınız ne idüğün i‘lâm idesiz deyû teveccüh mutazammın sözler tastîr olundu izn-i canib-i bundan mukaddem rikâb-ı hümâyûn tarafından tahrîr olunan iki bin sipâh ve iki bin nefer silâhdâr ve serdengecdi muhasarasının evvelisinden cezire-i Giride gelüb vusûl buldukda bir sene mürûr idüb hâlâ bu sene dahi muhasaranın imtidâdından izhâr-ı fütur etmekle dört beş yüz kadar eşkıyâ ref‘ livâ-yı ‘isyân idüb bize bize dirlik lâzım değildir cezireden halâs olalım deyû taşlamak kasdıyla meterizde vâki‘ sadr-ı a‘zamın tabyasına hücûm ve bu vaz‘ ham ü hâmet ( ) encâmdan fâriğ olun diyenlere izâle zebân şütûm eylediler bu tarafdan serdâr-ı ekrem hazretleri bu eşkıyâların böyle bî edebâne sözlerini işidüb ol sa‘at yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı odabaşılarıyla ve neferâtıyla ve Rumili beğlerbeğisi ve bir mikdâr Rumili dilâverleri gelüb irişmek üzere iken haber gönderüb icâbet ve imtisâle isti‘câl gösterdikleri zâhir olundukdan sonra ol bâgiların istifsâr-ı mubâgîleri içün birkaç bellü başluları getürilüb ve sadr-ı a‘zam huzûrına getürüb mezbûrlarına hitâb idüb ki bire dilâver sizleri pâdişâh efendimiz serdengecdi yazub burasına gönderdiki kal‘anın fethine dek hizmet idesiz şimdi sizleri meterizden çıkarub yerinize küffâr ‘askeri koyalum ey dilâverler kerem idin bikaç gün sabr idin ahvâliniz şevketlü pâdişâha ‘arz ü i‘lâm idelüm ‘asker-i islâm göndersün sizlerin yerlerinize koyam ve sizleri yerine deryâlarınıza gönderelüm deyû bunca kelâm-ı nâsihât söyledikde bunlar evvelkinden ziyâde ‘inâd ve feryâd idüb ve yine serdâr-ı ekrem bir mikdâr yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı dahi çıkub bunlara nasihâtlar idüb istimâlet virdiklerinde anların hiç kulaklarına asmayub ve guş-ı ısrârlarına getürmeyüb mel‘ânetde istimrâz göstermeleriyle izin virin şu edebsizin tayfasına deyû tekdir ve te’dîb deynekle ve ‘asâ ile te‘dîb idüb olmazlarsa şimşir ebdâr ile te’dîb idüb cezâların idelüm deyû emr-i sadr-ı a‘zam oldığından ol demde bir mikdâr yeniçeri ağası taşra çıkub bunlara bir mikdâr nâsihâtlar idüb gene ol feryâd idüb durmayuz deyû feryâd eyledikde ol vakt sadr-ı a‘zam birkaç paşalar taşra çıkub bire urun şol yaramazları deyû yeniçeri neferâtı ve Rumili dilâverlerine işâret idüb kolluk sopalarıyla ol şakiler üzerine hücûm itdiklerinde el-hâinü hâifûn muktezâsı üzere istilâyı havf-ı vahşetler ile muhâlefet emrinde selîbü’l-iktidâr muhtâc giriz firâr olub fi’l-hâl cem‘iyetleri târumâr olub hezâr havf ü ızdırâb ile birer ikişer gene meterizlere gelüb dahi girdiler ve eyledikleri ‘isyanları bilüb bir nesne mukayyed olmayub hemân beyhûde kendülere şöhret tuğyân ve tab‘-i âsâfiye gelüb bu hâletden hatır-ı şerife kat‘an keder getürmeyesiz zirâ bu sipâh ve silâhdâr zümresinin bu makûle fitne ve fesâd kadîminden mu‘ta[d]larıdır ve pederimiz Mahmûd Paşa merhûm bunların hıyânetlerini görüb müşâhede itdiğinden vâfir esâme ref‘ ve tenzîl ve dört beş bin nefer kalıncaya değin taklîl etmişdir izn-i canib-i bu def‘a işbû ahvâli keyfiyeti der‘akab yazub ki olduğı üzere bildirdiler ki şevketlü pâdişâhımız dört beş bin kadar serdengecdi Giride irsâl idüb cezirede muhasara ve muharebe ile meşgûl olalar ve gayret-i din-i mübîn uğrına canbaş fedâ idiler ve bizlere imdâd içün deyû buyurmuşsın lâkin bunlar bunların yerlerine re‘âyâyı etrâfdan cem‘ olunsa dahi ziyâde hizmet idecek makûl idi bunlar bir tâ’ifedirki hizmet-i lâzımeleri olan alaylarda mevcûd bulunurlar ve ne karaol beklemeğe gelürler ve ne meterize girib düşman ile mukâbele iderler ve ekseri ordu-yı hümâyûn ricâli hizmetinde olan tevâbi‘ ve havâşi olub küttâb ve çavuşân himâyesiyle hizmetlerine gelmezler ve her biri seksan toksan ve yüz yigirmi akçe ‘ulûfeye mutasarrıf olub beytü’l-mâl-i müslimînin telef ve izâ‘atına bâ‘is olmadan gayrı kârları yokdur ve bundan sonra gene dâ‘imâ böyle fitne ve fesâddan hâli olmayub hâlâ zuhûr iden hıyânetleri şimdi olmuş ma‘nâ değildir deyû tab‘-ı âsâfiye teselliye ve tekârim endûh ve kederden tahliye eylediler izn-i canib-i çünki mukaddemâ kendü taleb ve ibrâmıyla Hanyadan ordu-yı hümâyûna gelmesine iş‘âr izin ve ruhsât virilen elçisi işbû mâ[h-ı] Şevvâlin on beş güni gelüb vâsıl olmağla ordu-yı hümâyûn civârında vâki‘ olan Katırcızâde çiftliğinde ivâ’ ve temekkün üzerine mu‘tâd-ı kadim üzere yeniçeri çorbacısı ortası ta‘yin olundı ve birkaç günden sonra Kandiye kal‘asını virmeğe dâ’ir sözi olmadığıçün huzûr-ı âsâfiye duhûlüne ruhsât gösterilmeyüb divânı hümâyûn tercümân varub elçi-yi mesfûr ile müzâkereye me’mûr oldı elçi niyâza başlayub kal‘a-yı Kandiye bizim elimizde kalmak üzere devlet-i ‘aliyyeye altı yüz kise nukûd akçe ve senede yigirmi beş bin altun harâc virelüm deyüb tercümân dahi halâsa mukalin sadr-ı a‘zam hazretlerine takrîr ve tebellüğ eyledikde biz bîregân değiliz ve hazineye dahi muhtâcımız yokdur ve kal‘a-yı Kandiyeden vazgeçmeyüz deyû cevâb virildi ve elçi tekrâr Kandiye kal‘asını virmeğe me‘mûr değilüz ancak bâri Suda kal‘asını ve Kilisin kal‘asın bi’l-cümle re‘âyâsıyla ve meblâğ-ı merkûm altı yüz kise altı yüz kise ve beher sene hazine merkuma edâ idelüm ve Kandiyeden ferâgat idin dediği ma‘rûz-ı taraf-ı sad-ı a‘zam-ı â‘lî oldukda gene müsa‘âde buyrulmayub Kandiye kal‘asından âlâ eyi hâle ferâgât şartıyla her dirse makbulümüz değildir hiç olmaz ise Kandiye kal‘ası ahz-ı tarafın yedinde kalmamak içün yire beraber hedm ve tahrîb olsun ve cezirenin bir köşesinde bir kal‘a binâsına müsâ‘âde gösterelüm gâyet mâyekûn tarafımızdan bundan gayri sûret tecvîz olunmak mahâldir deyu kat‘i kelâm buyurdukları elçiye i‘lâm olundukda elçi cevâbında Kandiye kal‘ası gibi bir kal‘a binâsına yedi iklim hazinesi vefâ etmek ihtimâli yokdur deyû elçi-yi mesfûrun rızâ-yı devlet-i ‘aliyyeye muvâfık ruhsâtı olmamağla beyhûde ordu-yı hümâyûndan ikâmet etmemesini irâde ve gene Hanya kal‘asına i‘âde olundı hatm-i kelâm olundı izn-i canib-i mâhı merkûmun yigirmi sekizinci güni düşman-ı bîdin tarafından kızıl tabya ile ‘avret tabyası mâbeyninde yekpâre kaya altından iki yüz kantar barut ile tertîb itdikleri üç hazineyi bir lağım atub ve ol havâlide vâki‘ meterislerde bulunan ‘asker-i islâm birbirine katub bir lağım-ı kebr guzât-ı müslimîn-i mücâhidine ‘azîm dehşet virdiğinden nâşi yeniçeri ortaları kaldırılub girüye çekdi izn-i canib-i mâh-ı Zilka‘âdenin ibtidâsında dahi kızıl tabya pişkâhında küffâr tarafından tertîb olunan lağımın sadme-i barut ile tobrak tabyasıyla iki ‘aded tob havaya atıldı ve der‘akab melâ‘in-i küffâr lağım-ı kebr dahi atub ve defterdâr paşanın tabyası ki iki kat tüfenkci mazgallarıyla tob ve humbara kâr etmesün deyû üsti örtilüb ve kavi sütûnlar ile yapılmış metin ve müstahkem tabya idi ateş virilen lağım-ı mezkûr ile atıldı ve mahâll-i mezbûrda küffârın lağım tertîb itdikleri birkaç gün mukaddem ma‘lûm oldığından defterdâr paşa tabyayı terk etmek iken ancak içinde olan yigirmi otuz kadar tüfenkçi hiçe satıldı ve kızıl tabya ile ‘avret tabyası mâbeyninde olan yalı beş yüz zirâ‘ ‘arz ve iki yüz zemîn yekpâre bir kaya olub tobrak ile kaya üzerinde meterislere derûn-ı kal‘âda küffâr kaya içinde meterisler altuna altı aydan berü lağımlar kazub hazr âmâde olduğın haber virmeleriyle serdâr-ı ekr[em] hazretleri fermâ[n] üzere beş altı yerde üç kulaç yekpâre kayaya kuyular kazılub kayanın altı kumsâl olduğı nümâyân oldukda ‘asker-i islâmın tarafından düşman-ı din canibinden mahâll-i merkûma metin lağımlar tertîb olub ateş virilerek dağlar gibi yekpâre havaya atıldı ve ordu tarafından kal‘anın altına bir âmik lağım tertîb olunmak murâd olunub on beş kulaç yir gidildikde ‘adem nüfus havadan nâşi kandiller sönüb ilerüye tecâvüz mümkün olmadığından aslı Nemçe olan nevmüslim lağımcı gördükde lağım yolı kadar meşinden bir uzun sucuk ve lağım ağzından bir kürek peydâ idüb ve taşra ol körük çekildikçe sucukdan lağımın nihâyetine hava nüfus peydâ idüb ve kandiller ittifâdan masûn olmağla lağımcı elli kulaç yir giderim dirken meşveret olub ve düşman-ı hâksârın lağımına başartımızdan haberdârdır şâyed ki ta‘tilinde ta‘cil idiler ve münâsib olan ateş virilmektedir deyû hazinesi bağlayub ateş virildikde dilhâh üzere divâr-ı kal‘adan ferce-i duhûl nümâyân olur ise yürüş vechi üzere derûnı kal‘aya girilmeğe karar virülüb ve mâhı mezbûrun altıncı güni lağım-ı mezbûr atılub ve düşman-ı din birbirine atıldı lâkin gereği gibi ferce hücûm eşkâr olmadığından yürüş içün hazr olan dilâverân-ı islâm yerlü yerine döndiler ve yine mâhın onuncı güni tarafından dahi büyük lağım atılub ve yine on altıncı gününde taraf-ı islâmiyandan iki lağım ve yine yigirminci gününde canib-i küffârdan iki lağım atılub ve yigirmi beşinci gününde islâm tarafından iki atılub ve yigirmi sekizinci taraf-ı küffârdan iki lağım ateş virilüb ve yine taraf-ı islâmiyandan iki lağım atılub şöyleki Kandiye etrafında lağımların ateşlerinden dağlar duman içinde kaldılar şol kadar duman olurdı öbür tarafını göz görmez oldı izn-i canib-i mâhı Zi’l-hiccenin ibtidâsında yeniçeri ağası vezir-i mükerrem İbrahim Paşaya İslâmbul kâ’immakamlığı ihsân olub ve ba‘zı nâhemvâr sözleri işitdikde İslâmbul ahâlisini bir hoşca zabt ü rabt etmek fermân idüb ve yeniçeri ağalığı kul kethüdâsı ağaya nasib ve ‘inâyet ihsân olundı ve yine mâ[h]-ı mezbûrun üçünci güni küffâr tarafından üç lağım ve dördüncü güni taraf-ı islâmiyandan iki lağım ve yine beşinci güni taraf-ı düşmandan bir lağım atıldı ve yine birkaç gün def‘atle meterizlere hücûm idüb bi‘avn-i te‘âlâ ehl-i islâm gâlib taraf-ı küffârdan nice esirler idüb ve bunca kâfirleri helâk olur ve zikr olan cenklerde yüz elli adam şehid oldılar ve taraf-ı kâfirden iki yüz altmış beş kâfir mord oldı ve yine mâhı mezbûrun yigirmi tokuzuncı güni taraf-ı a‘dadan bir lağım atılub ve taraf-ı islâmiyandan üç lağım ateş virildi izn-i canib-i mâhı âhirinde taraf-ı islâmiyandan yüz elli kantar barut ile tertîb olunan kebir lağım ateş virildikde üzerinde bulunan kayayı kefereyi üç esmâna birân idüb lâkin kal‘a divârından me’mûl oldığı kadar ferece-i hücûm nümâyân olmadığından yüriş içün ihzâr ve tenbîh olan ‘asker fırsat bulmayub girüye gelüb yerlü yerine gelüb karar eylediler ve yine tertîb olunan Kandiye cem‘ etrafında hazr âmâde eyledikleri lağımları ateş virmek ve Kandiye burûc barolarını hakla yeksân idecekler deyû bir çâre ve murâdı maksûdı hâsıl olmadığından yürüşe yol bulmadılar ve yine kızıl tabyaya iki tarafdan bî hesâb lağımlar atılub ve bu tabya uğrına bînihâye dilâverân bazar-ı sebâride ( ) hiçe satılmış iken yine zafer bulmak mümkün olmadı zirâ her biri adam gövdesi kadar diz parmaklıklar ve iç tarafı ‘azîm hendekler ve donuz damları ve dört divârı üstü tobrak ile örtilüb kavi keresteler ve etrâfı yine ‘azîm hendekler ve parmaklıklar ile metânet ve istihkâmına bezl-i mâhâsıl sâ‘y ü gayret-i ihtimâm olunmuşdı ve yine mâhı merkûmun on beşinci güniki kurban bayramı üçünci güni ordu-yı hümâyûn tarafından bir kebir havan kumbarası atılub Kandiye kıralının kızı Karolin nâm lâ‘ineyi Venedikin kapudânlarından bir metin iki kapudanı helâk olub kızının vücûdı nabâki derecât-ı cehenneme vâsıl olduğuna cenerale haber virüb lâ‘in sinesini câk idüb elem-i gâmından çatlaya oldı izn-i canib-i mahı mezbûrun on dördünci güni vire tarikle iki yüz mikdârı kefere kal‘adan çıkub itdiki bizim ceneralimizden ve Venedik tarafından gelân elçimize mektûbumuz vardır ana irsâl idin dedikleri serdâr-ı ekrem hazretlerine ma‘lûm oldukda biz bunda nâme resânlık içün durmazız varsunlar Sudada elçilerine virsünler Hanyada ve Sudada vire olunmağla ruhsat vardır deyû kâfirin kal‘a tarafına gene döndiler ve yine dünki mâh-ı mezbûrun on yedinci güni iki birer lağım ateş virüb ve yine on sekizinci güni ikişer lağım atıldı yigirmi güni silâhdâr ve serdengecdilerine kızıl tabya üzerinde bir sıçan yolı yürütmek fermân olub ve ağalarına hil‘ât elbâs ve neferâta va‘ad ü kerem ihsân olundukda bunlar gene mukaddem yukarda kıssasında nice ‘asker muhalefet eyledise gene ol yine yeni gelenler muhalefet idüb itdiler bizler ne sıçan yolı yüririz ve ne meterislere dururız deyû izhâr-ı muhâlifet ve ‘isyân idüb üç mâhda altışar akçe terakki virilmek üzere emri vezire olub tekrar ‘arz olundukda gene ‘arz haşr ü da‘vatında ısrâr eylediler bi’l-âhire gene yeniçeri ağası müzâkere olundukda itdiler bunlar birkaç kerredir ki düşman-ı dinin gözine karşusunda böyle izhâr-ı bâki ve tuğyân ve sâ’ir bunda olan guzât-ı müslimîne ta‘lim ve işâret iderler ve isyân iderler bunların şimşir ve kahr-ı tedmîr cezâları tertîb olunmağa gayri bir vechle te’dîb dahi olunmağları mümkün değildir deyû cümlesini kılıcdan geçirmeğe karar virilüb zirâ bunların peşinden kalan ‘asker dahi görüb işbû cenkden el çekilüb ve kal‘a-yı mezkûr bu mertebeye getürmüş iken hem elinden çıkar ve kâfirlerin haberlerin bu işden olursa cem‘iyle hücûm iderlerse hem bizler hasârât iderler ve bizim aldığımız meteriz yerleri zabt idüb bizleri kaçıracakdır bizim ve bu kadar guzât-ı müslimîn çekdiği zahmetler zây idüb ber havâ olur deyû vezir-i a‘zamdan böyle cevâb virdi bunları katli cevâb virdi ol demde bir merd dilâverân

yeniçeri ağası ve birkaç bin yeniçeri neferâtıyla ve Rum ili beğlerbeğisi sekizden kadar Rumili ‘asker ile fermân oldığı üzere varub ol şâkilerin meterislerin dört tarafını ihâtâ eylediler mezbûrlar ancak yedi yüz serdengeçdi nâmına melâ‘inler olub serdengecdi değil babuşlarından dahi göçer makûlesi olmadıklarından bu tedâriki gördükleri sa‘at derûnlarına ra‘ab ve hem müstevli olub terk-i sevdâ-yı niza‘ ve seyyine ve ahenk firâr zîr eylediler ve dört beş zâbitler ile beş altı kadar nefer getürdüklerinde yeniçeri ağası mezbûrlara hitâb idüb itdi bire nazânlar ve pâdişâha hıyânet idenler bu sizin itdiğiniz hareket ne gûne hareketdir ma‘ân sizin mu‘are[ke]den ziyâde Kandiye kal‘asına imdâdınız oluyor bilmem sizinle mi cenk idelüm yohsa düşman ile mi lâkin sizinle cenk etmek küffâr ile mukâteleden ifzâl görinür ve katlinize fetevâ-yı şerif sâdır olmuşdır imdi cümleniz tövbe ve istiğfâr idüb yerlü yerinizde odurursanız ve sadr-ı a‘zam hazretlerinden siziden ötürü ricâ idüb cümlenizi ‘af itdireyim vallâ sizde bir can halâs olmak ihtimâl yokdur deyû zâ‘ika-ı esâretlerine işrâb-ı zehrâb ‘itâb itdikde hemân her biri bir tarafdan yerlerine cem‘ olmağla başlayub zenbûr vâri meterislerine ulaşdılar ve ricâ-yı ‘afv ü safh ile yeniçeri ağasının dâmen şefa‘atine düşdiler ağa dahi sadr-ı a‘zamiye varub bu def‘a dahi tertîb olunan cezâlarından ağmaz olunmak üzere şeca‘ât itdikde

cümleri ‘afv olunub kendü ricâ ve niyâzları üzere ol demde kızıl tabya üzerine bir sıçan yolı yüridüb üzerine me’mûr oldukları mukâbelesinde ‘afv ile mu‘âmele oldığından mesrûr oldılar ve mâhı merkûmun yigirmi ikinci güni Tunus kalyonları ki yedi pâre kalyon ile bedrgâh üç bin yedi yüz neferi sevâhil-i cezireye İstiya nâm mahâll-i mezbûra vâsıl olub ve alaylarıyla gelüb ordu-yı hümâyûna dâhil oldular yedinci güni dahi kapudân paşa vezir-i dilîr Kaplan Mustafa Paşa altmış pâre ümerâyı deryâ çekdirmeleriyle gelüb ve Hanya limanına dâhil olub ve çekdirmeler yeniçeri ve beldâr lağımcılar ve barut ve sâ’ir mühimmât ve me’külâtıyla huzûr-ı sadr-ı a‘zama gelüb vâsıl oldukda altı sa‘at mikdâr uzakça olan Fodla limanına gelmeleri fermân olundı ve kapudân Kaplan Mustafa Paşa dahi emri vezir-i a‘zamın üzere Hanyadan kalkub ve Fodla limanına gelmek üzere iken rüzgârın şiddedden nâşi Resmo limanına yanaşub getürdüğü mühimmâtı sefinelerden çıkarub ve yine Hanya[ya] gelüb durdı bu tarafdan mâhı mezbûrun yigirmi sekizinci güni küffârdan üç lağım ve taraf-ı islâmiyandan iki lağım atıldı ve yine mâhın yigirmi tokuzuncı güni taraf-ı küffârdan dört lağım ve ordu-yı hümâyûn tarafından iki lağım ateş virildi izn-i canib-i ol zamanlarda âsitâne-i sa’adetten şeylü’l-islâmdan gelân bir hüccet nâme ve bir hatt-ı hümâyûn şöyle yazmışlar ki ‘ulûm-ı hidâyet cûş ü hurûş idüb Girid ceziresinde islâm gâzilerin çekdüğü zahmet ve meşakkat istimâ‘-ı ziyâna merhamet idüb bu yüzden gâzilere gönderürdiği nâmedir ki nakli olunur sa’adetlü ve ‘izzetlü pâdişâh hazretlerinin kal‘ada derûnunda olan gece gündüz mücâhidin üzere olan ‘azîz kardaşlarımızdan olan gâzilerin cümlesine yirden göğe değin selâmlar olunur siz ol gâziler sizki hakkın rızâsına sebil ve hakikat Muhammed Mustafa ‘aleyhis-salâvâti ve’s-selâma vâsılsız ve ol tâ’ifesiz ki çehâryâr-ı güzîn rıdvân allâh-ı te‘âlâ ‘aleyhim ecmâ‘in sizin hakkınızda huzûrunda gazanızı şehâdet iderler ve siz ol siz ki ol Uhud ve Bedr gazâsında hazr olan guzât-ı sahâbdan efdâlsiz ve siz ol tâ’ifesiz ki küffâr-ı hâksâr ile cenk iderken gökyüzünde olan melâ’ike ne kadar varsa cenginizi temâşâh idüb sizin içün dergâh-ı hakka niyâz iderler ve siz ol tâ’ifesiz ki hazret-i imam ‘Ali radıallâh-u te‘âlâ ‘anhû sancağı ile bile ol ekrem sancağı dibinde haşr olursız ve siz ol tâ’ifesizki hazret-i imam Hüseyin şehid-i dest-i Kerbelâ radıallâh-u te‘âlâ ‘anhû kıyâmet gününde şefa‘atcidir ve siz ol tâ’ifesiz ki sizin sabah değin yatub uyuduğunuz bizim ‘ibadetimizden efdâldir ve siz ol tâ’ifesizki yiyüb içtiğünüz bizim orucumuzdan efdâldir ve siz ol tâ’ifesizki beytullâhına ihrâm giyüb ve ‘uryân olub lebbeyk Allahım lebbeyk diyen hacılardan ‘indallâh-i te‘âlâdan efdâldir ve siz ol tâ’ifesizki hisar içinde dolaşduğunuz hacılar Mekke-i mükerreme tavaf etmekden yeğdir ve siz ol tâ’ifesizki cehennem odı size harâmdır ve siz her birinüz dahi hesâbsız cennet-i ‘alaya vâsıl ve asilere şefa‘ât idüb nardan halâs idersiz ve siz ol tâ’ifesizki serâben zuhûran hazret-i ‘Ali radıallâh-u te‘âlâ ‘anhû elinden nûş etmeden evvel âhirete ve siz ol tâ’ifesizki her ne du‘a idersanız ‘indillâh makbûldür ve siz ol tâ’ifesizki cerahâtinizden akan kan cennette olan huriler gözlerine tutya ( ) iderler ve zillullâh-i te‘âlâ biz du‘a iderüz ki sizin ‘âkıbet-i hayrunızı Allah-ı ‘azîmü’ş-şân nâsib ve müyesser eyleye âmin ve bihürmete tasa ve yes ve bu fakr du‘acınızın ahdi budur ki huzûr-ı hakka ve huzûr-ı hazret-i resul-i‘aleyhi’s-selâm sizin mücâhidenizden can ve baş virdüğünizi şehâde idüb ve pâdişâh-ı ‘alempena[h] hazretlerine hakkınızda söyledüğim ma‘lûm ola ve dergâ[h]-ı hakka yüz sürüb du‘a ve tazarrû‘ idüb cemi‘-i enbiyâ ve evliyâların himmetleri sizünle biledir ve iki cihanda yüzünüz akdır ve inşallâh-ı te‘âlâ kâfir-i hâksâr size zafer bulamaz ve âhir siz allahü’l-‘azîmü’ş-şanın ‘inâyetiyle gâlib olursuz ve hazret-i vâcibü’l-vücûd dergâhına niyâz iderizki hakk sübhâna ve te‘âlâ hazretleri sizünle biledür ve küffâr-ı hâksâra bir kılıc urasız tâ rûz-ı kıyâmete değin anıla ve söylenesiz ve’s-selâm hayr du‘a nâme tamâm olundı izn-i canib-i işbû bin seksan senesinin Muharreminin ibtidâsı güni Haseki Ağa yediyle bir kıt‘a hatt-ı hümâyûn vârid olub dahi derûnunda şöyle yazmışki göreyim sizi işbû sene-i mübârekede merdân ve dilâverâne hareket eyleyesiz seni ve seninle bile olan guzât-ı müslimîn cenâb-ı bâriye emânet etmişimdir ve iki seneden berü itdiğiniz cenk ü harb cümlesi ma‘lûmum olmuşdur dünya ve âhiretde yüziniz ak olsun bundan akdem böyle bu sene-i mübârekede lütf-ı hak ile bu evvelâki Kandiye kal‘asını ahz ü zabt ü feth idesiz ve bu senede dahi sizden ziyâde ikdâm isterim deyû tahrîr olunmağla mazmûn-ı münifi bi’l-cümle ricâl-i devlet ve rü’esâ-yı ‘askere dahi i‘lân-ı i‘lâm olundukdan sonra hatt-ı hümâyûn kıra‘ât içün ‘akd olunan meclis ricâline serdâr-ı ekrem hazretleri hitâb idüb işte cümleniz şevketlü pâdişâhımız fermanın işitdiniz her nice olmalı ise olsun pâdişâhımız bizden kal‘a isterler ne dirsiz belki bizim yanımızda müzâkereye hicâb idersiz ben içerü varayım sizler birbirleriniz ile bu husûsda müşâvere idin bakalım yine karar dahi virirsiz deyû ve kendü paşa içerü girüb ve anda hazr olanlar ümerâ vüzerâ ‘ayan odalarına doğrı ‘azîmet eylediler ve hisâr-ı meclis dahi birbirlerin söyleşmeğe başlayub bu sene-i mübârekede aya ne gûne hareket olunmak gerekdir deyû müzâkereye başlayub ve bu sene-i mübârekede inşallâhü te‘âlâ kal‘anın fethini murâd ideriz ve sağ kol alaybeğisi Resûl Ağa cümleye bast kelâm idüb elhamdülillâh-i te‘âlâ sıçan yolları güzel işlenür ve hâlâ on beş yigirmi kulaç kadar kal‘anın içerüsünde yüz ve bu kadar yer geçen sene kal‘anın taşrasında bulunurduk şimdi ‘avni hakkıyla içerü buluruz ve bu kadar lağımlar ve cenk ü cidâller ahvâline sabr eyledik şimdi tamâm kal‘anın içerüsine bu kadar yer girilüb ve kızıl tabya ve ‘avret tabyası hedm ve bozulmuş ve tahrîb olundukdan sonra heman cenâb-ı hakka tevekkül olub ve düşman-ı hâksârın tob ve tüfengine bakmayub kal‘anın nez‘ine ve zabtına ikdâm idüb ve uğur-ı din-i mübînde nâm ve kâm olmağa sa‘y ü gayret ve ihtimâm idelüm deyû hatm-i kelâm itdiğinde cümlesi tahsîn idüb bu sene dahi dâmen gayreti meyanı hamiyyetlerine muhkem bend etmeğe ittifâk ittiklerinde sadr-ı a‘zam hazretleri dahi meclis teşrîf buyurub hülâsa-yı meşveretleri cenâb-ı müşârü’n-ileyh vezir-i a‘zama ‘arz ve ifâde olundukda bu re’y üzere hareket olunmak tasvîb ve ve tazyîk a‘da-yı yine bâ‘îs olur esbâb-ı harb ü cengi tertîb idüb ve kızıl tabya üzerine yeniçeri gâzileri dört sıçan yolı ve cebeci serdengecdileri bir sıçan yolı ve altı şarakça ( ) terakki ile silâhdâr serdengecdiler bir sıçanyolı ve Giridin zeytun sipâhları kızıl tabya ile ‘avret tabyaları arasında kemer kapu üzerinden bir sıçan yolı ve Rumili ‘askeri ve ‘avret tabyası üzerinde bir sıçan yolı yürütmek üzere ta‘yin eylediler ve sâbıkân Haleb eyâleti ile Güllük serdârı olan vezir Hüseyin birkaç mâhdan berü ma‘zûl ve müntazır zuhûr-ı mansıb mahlûl olmağla hâlâ Rumili eyâletine mevsûl oldı ve mâhı mezbûrun

ikinci güni düşman-ı din tarafından kızıl tabyada iki lağım ve ‘avret tabyasına bir lağım ateş virilüb zor sadme-i barut guzâtdan birkaç dilâveri rûy-ı deryâya atdı ve yine ol gün taraf-ı islâmiyandan dahi kızıl tabyada atılan iki lağım arasında bulunan kefereyi birbirine katdı ve yine mâhı mezbûrun beşinci güni taraf-ı küffârdan kızıl tabya arasında taş divârından bir lağım atub taraf-ı islâmiyâna zarar isâbet etmediğinden ma‘âdâ atılan senk ve hâk yahudi tabyası dimekle ma‘rûf tabyada bulunan vâfir kefereyi helâk eyledi ve kızıl tabya üzerinde bulunan iki kıt‘a tobı atmak kasdıyla ve düşman-ı din taş altından üç yüz kantar barut ile tertîb itdikleri lağıma yedinci güni ateş virdiklerinde velvelesi bütün cezireye zelzele virmiş iken hıfz-ı allah ile havf oldığı kadar zarar görülmedi ve yine mâhı mezbûrun dahi tokuzuncı güni küffâr tarafından kızıl tabyada iki lağım ve ‘avret tabyasından iki lağım atılub ve taraf-ı islâmdan dahi üç lağım ateş virildi ve ordu-yı hümâyûna gelecek Mısır ‘askerinin rakib oldukları on dört pâre kalyon mâhı Muharremin onuncı güni Yalıpetre iskelesine selâmet birle vâsıl ve kudûmlarında ve getürdikleri envâ‘-ı zâhireden ordu-yı hümâyûnda olan guzât-ı müslimîne takviyyet kalb hâsıl oldu ve yine mâh-ı mezbûrun on dördünci güni dahi üç lağım ve taraf-ı islâmiyandan dört lağım atılub ve yine on beşinci on tokuzuncıya gelince beher yevm üçer dörder lağım ateş virildi bu tarafdan kapudân-ı deryâ vezir-i mükerrem Kaplan Mustafa Paşa bir dost-ı gayûr ve merd ve hubûr olmağla yigirmi pâre İslâmbul çekdirmeleri neferâtı ve kendü mükemmel kapusı halkı ile cezireye çıkub ve mâhı mezbûrun yigirminci güni alay ile ordu-yı hümâyûna dâhil oldukda asafî vezir ile Gülelik kolunda meterise girüb yigirmi altıncı güni anlar dahi meterize yürütmeğe mübâşeret eylediler ve Hanyada kalan ümerâ-yı deryâ kırk pâre çekdirmeleriyle karşu yakalarda mühimmât ve cebehane ve tobhane ve zâhire getürmeğe ta‘yin olundı ve Cezâ’yir tarafından gelecek on pâre kalyon gelüb Yerapetre iskelesine lengerendâz oldukları haberi tarafına zuhûr oldukda zâbitlerine kapucıbaşı pehlüvan ağa ile otuz kadar hil‘ât ve mektûb irsâl olunub ve şöyle yazmışki Hanya

varub ve andan yüklü olan mühimmâtı Hanya çıkarub ve andan orasından kalkub Rumili yakalarında Menakşe ve İnabolıya ve karşu yakalarında keşt ü güzâr idüb guzât-ı müslimîne zâhire ve mühimmât cebehane yüklüdüb bu tarafa getürmek emri ve fermân eyledi ve ba‘zı Hanyada bulunan çekdirmeleri ânlarını dahi bir mikdârı alub ancak düşman-ı hâksârdan kendüleri sakınub bir hasarât zuhûr olmayub gâyet ile sibâriş idüb hıfz olmasına tahrîr ve irsâl eyledi izn-i canib-i küffâr-ı hâksâra imdâd geldiğini nakli olunur bu tarafdan küffâr-ı hâksâr gâyet elem ve gasâya ve hâli ahvâli mükedder olmuş iken Kandiye kal‘asına karşu bir mikdâr kalyon ve şayka gemisi ve bu tac nâmına altmış pâre Fırance gemileri gelüb Kandiye karşusuna leng[eren]dâz olub ve düşman-ı din mahsûsan Kandiye kal‘asından tob ve şenlik idüb Kandiye kal‘ası ehl-i islâm alur deyû bakınca alur bizim bu kadar leşkerimiz ve bu kadar bînihâye gemilerimiz imdâda gelmişşimdi korkumuz yokdur her biri lâf-ı güzâf idüb ve nice izhâr ( ) ve gurûriyet eylediler ve mezkûr gemileriyle gelen leşker-i küffârın serdâr olan murdârları Fırance kıralının ‘amuca zâdesi Fırançosko ( ) deyû Karoti nâm lâ‘in bedrgâh olub ve guzât-ı müslimîni meterislerden ihrâc etmek da‘vasıyla getürdiği kefere-i hâksârdan za‘mınca müntehîb ve muhrîb on altı bin hınzırlar ile derûn-ı kal‘aya duhûl eyledikden sonra mâhı mezbûrun yigirminci güni sabah vaktinden mukaddem ak tabya tarafından Gülelik koluna çıkub ve meterizde bulunan guzât-ı müslimîn yerlerinden çıkarmak sevdâsıyla ba‘ad tabur-ı menhûsesi mahâll-i mezbûrda hücûm idüb ancak ol tarafda olan guzât-ı müslimîn zafer-semât gülbang-i Muhammedî Allah Allah sadâsıyla ‘arşı ‘alâya yitürüb kâfir-i bedkârlar ile mukâbil olub ve seyrâne mukâtele can ü dilden gayret birle ağaza muharebe ve mukâtele ‘azîm cenk eylediler ve ‘avni bâri ile leşker-i düşman pâymâl olmayub sadme-i nikâyet ve nikâl olub ve canib-i kal‘aya doğrı firâra yüz tutdukların bu tarafdan ol guzât-ı müslimîn merdân ve cig[er]dâr şimşir-i ateşbâr ile lâ‘inlerin arkalarına düşüb vâfir kâfirin cezâsı başlarına getürüb şöyle kırdılar ki dil ile vasıf olunmaz ve ol esnâ-yı cenginde beş on küffâr derûnı kal‘adan firâr idüb ordu-yı hümâyûna gelüb vâsıl oldukda gelenler haber virdiler ki canib-i küffârdan altı yüz süvâri ve bin altı yüz piyâdesi tu’me-i tiğe, ateşbârdan geçirüb ve bundan ma‘âdâ mecrûh ve zahmdârı bînihâye olub hattâ serdâr-ı murdârları olan kıralzâdesi dahi helâk olub derecât-ı cehennem duhûl oldı ve guzât-ı müslimîn dilâveranı küffâr-ı hâksârından dil ve kelle alan civân merdân küffârın kelleleri nizelere diküb ibtidâ Gülelik serdârı olan kapudân paşadan onar guruş bahşiş aldıklarından sonra serdâr-ı ekrem hazretlerinin huzûrlarından dahi on beşer guruş ve dil dahi getürenleri dahi yetmiş guruş ihsân eyledi ve ol kâfirlerin ganimalarından ve ol atlarki süvâr-i hâksâr süvâr idi atların eğerlerinde döğme cevâhirât var oldığından guzât-ı müslimîn ellerine girüb ol kadar gümüş ve altun mâlik oldılar ki ol zamana gelince bir gazâya rast gelmediler sâlimen ve ganimen orduya geldiler ve ol ‘azîm cenginde elli kadar müsliman şehâdet şerâbeti nûş idüb cennet-i ‘alâya vâsıl olub ve rahmete nâ’il oldılar izn-i canib-i mâhı mezbûrun yigirmi sekizinci güni küffâr kalyonlarından vire bayrağıyla bir kayık gelüb itdiler cenk esnâsında üç dört kapudanımız zâyi‘ oldılar birinin adı sezaroğlu nâm Françosko deyû Karotdır sarı saclı uzun boyludur sağ ise her ne ile râzı olursunuz mübâdele idelim eğer mord olmuş ise lâşesine ağrınca altûn virelüm deyû niyâz itdiklerinde tecessüs idelüm deyû i‘âde olundukdan sonra rikâb-ı hümâyûna irsâl kasdıyla her cendki gerek esâri arasında ve gerek küffâr küştelerinde ve cenk eylediklerinde mahâllerde olan yürüşte arayub bulamadılar lâkin hararet hava ile tağyîrinden fark ve belli olmadığından bulunmayub söylediler ve vire ile gelen üç gün ‘ale’t-tevâli gelüb gitdikçe bulunmadı deyû cevâb virildiğinden müsâmahaya hamle ile aradığından ferâgat eylediler izn-i canib-i yine Kandiyede gelen küffârların imdâdı beyândır izn-i canib-i çünki mâhı Saferin beşinci güni Fırançe ve Papa ve Malta gemilerinden otuz kıt‘a çekdirmeleri gelüb Kandiye limanına vâsıl olub ve içinde mevcû[d] olan soltâtlar cenk içün derûn-ı Kandiye kal‘asına dâhil olmuş iken guzât-ı müslimîn düşmana imdâd zuhûrundan kat‘an izhâr-ı gâm ve gasâ futûr getürmeyüb ve yine mâhı mezbûrun altıncı güni meterislere girüb ve kal‘a divarına yeni divarına dek yürütmeğe sarf tob ve tavan ve divarın nısfı hakla yeksân eylemişlerdi ol esnâda küffâr-ı hâksârın dahi meterisleri altından Rumili kolunda yekpâre taş altından bir büyük lağım atub yetmiş kadar civan merdân-ı din-i mübîn rütbe-i şehâdet kadem basdı ve Rumili beğlerbeğisi Hüseyin Paşanın dahi tüfenk dânesinden ayağına zahm isâbet eyledi lâkin lûtf-ı hakla zararsız olmağla bir gün kadar yatağında karar eyledi andan şifâ buldığından yerine gelüb karar eyledi ve yine mâhı merkûmun on altı güni İstindaye adasında bir müsliman esiri firâr idüb deryâdan yüzerek ordu-yı hümâyûna geldikde cevâb idüb hâlâ Fırance donanması ve Papa ve Malta ve Venedik ma‘unaları ve kalyonları ve çekdirmeleri ile meterisleri toblamak ve ‘askeri islâmı meterislerden ihrâc iderse parmaklık dizmek dahi kasdında olub Fırance donanmasının serdârları ve bu kadar leşker-i bişımârları telef oldığından ötürü ahz ü intikâma cümle küffâr cümle olub üç dört kıralın cem‘isi olub ittifâk-ı tâm ile kemerbend olub ihtimâm-ı tahkîka itdiklerinde ve bu esnâda karar eyleyen ba‘zı kâfirin ve bizim ordugâhımıza geldiğinden anlar dahi böyle cevâb eylediler çünki ol dilâverân sözi ve firâr iden kal‘adan bize gelüb ehli islâma

mülhâk olub sözlerini serdâr-ı ekrem hazretleri ma‘lûm oldukda vezir-i mekerrem tasdîk idüb hemandem her kola ki meterize dâhil olunmuş mü‘ekkid fermânlar tahrîr ve ziyâde tenbîh idüb ve paşalardan ve ocak ağalarından tedârik olunan beş yüz kadar atlu ve Seyyid zâde Mehmed Paşa ile ak tabya tarafında karaol beklemek üzere ta‘yin ve ta‘rîf ve tahrîr olundı ve yalı tarafında dahi gerek mukaddemâ ve gerek şimdi hâlâ vaz‘ ve koyduğı olunan yigirmi beş

pâre balyemez tob da’ma müheyyâ ve hazr âmâde olub ve sâ’ir guzât-ı mücâhidin-i ‘askeriye yerlü yerinde hazr âmâde durub ve hücûm-ı düşman-ı dine nâzır ve hazır oldılar izn-i canib-i mahı merkûmun yigirmi beşinci güni sabah gün doğarken ilkin küffâr-ı hâksârın çekdirmeleri ve kalyonlarını yed alub meteriz önünde dahi tüfenk irişür yere geldiğinde her biri seksandan ziyâde tob çeker yetmiş seksan pâre gemileri bir fitilden ateş idüb ‘asker-i islâm meterisleri üzerine beş altı bin tob atub ve cünd-i muvahhidin meterislerini birbirine katıldılar lâkin serdâr-ı ekrem hazretleri düşmanın karşusunda yüz zirâ‘ uzakça yerde durub ve ‘asker-i islâma gayret idüb ve sabr ve sebât virmeleri ile ol tarafda hazır olub guzât-ı mücâhide gayret virdi ve bizim tarafdan dahi kati çok toblar atub ‘âlem şaşub ateş ve duman içinde ehli islâm zây olub görünmez oldılar şöyle bir cenk oldıki birbirlerini fark olmayub bir yanar ateş içinde kaldılar ancak bilütf-ı bârî kerem-i ihsandan ol kadar ateşden ehli islâma çokluk zarar getürmeyüb hakka çok şükürler eylediler ve lâkin düşman-ı bidin-i lâ‘in sefinelerinin çoğu sakatlayub zahnedâr oldılar ve bundan ma lütf-ı bâri ile küffârın patronasının cebehanesine bir tob dânesi isâbet idüb sadme-i barut ile â‘leme zelzele virdi ve gene düşman tarafında ziyâde hasarât eyledi ve ol esnâda düşman tarafından tokuz lağım ateş virüb şöyleki zîr ü bâlâya velveleye virdi bu vech üzere küffâr-ı hâksâr iki buçuk sa‘at gerek yalı tarafından - 222b – ve gerek şehr-i Kandiyeden üç dört tarafından ‘azîm cenk eylediler şöyleki devr-i ademden berü bu ana gelince ne oldı ve ne olacakdır ancak ehli guzât-ı mücâhidin gönüllerine havf düşmeyüb din-i mübîn uğruna meterizde durub cenk-i dilâverâne hareket iderler şöyleki yedi başlu ezderhâ imiş idi ve bizim tarafımızdan atılan tobları bi emr-i hakkıyla kâfirin gemilerine çoğuna rast gelüb ve kâfirin gemileri ekser gark olacak mertebe görecek olduğın nâçâr ve gâm-ı gasâ ile ol tarafdan firâr idüb ve yine İstindiye limanına doğrı revâne oldılar ve gark olan patronalarında sekiz yüz kise akçe ve toksan tunç tob ve beş yüz nefer ricâl-i cenk ve aşub olub ve iki büyük ma‘unaları dahi gâyet meksûr ve rahnedâr idi ve yedi kalyon ve beş fırigata ve bunca sandallar gark-ı bi‘n-nâr oldılar ve işbû zikr olan cenk esnâsında kâfir-i hâksârın tarafından iki buçuk sa‘at içinde ‘asker-i islâm üzerine tokuz lağım ve yigirmi bin ziyâde tob atılmış oldığından ancak otuz kadar mert-i sa‘id şehid olub ve taraf-ı islâmiyândan taraf-ı düşmana üzerine atılan ancak dört beş yüz kadar pâre balyemez tob ve lâkin kâfirlerin her bir gemilerin içinde ellişer yüzer kâfir helâk olub derecâtı cehenneme vâsıl oldular ve gene melâ‘in-i kâfir gayret-i cahiliyeyi elden komayub derûn-ı kal‘ada manend gelân müdâfa‘a-yı guzât-ı mücâhidin sa‘y ü gayret üzere iken civân merdân-ı din küffârın binâ ve ihdâs eyledikleri yeni divârı zabt idüb ve dahi üçünci divârı destden idüb bî cenk ve bîkâr olduklarında bunun içün dahi on üç sıçan yolı açılmak tertîb olunub üç sıçan yoluna Rumili ‘askeri ve dört sıçan yoluna yeniçeri ocağı ve bir sıçan yolı zeytun sipâhisi ve bir sıçan yoluna cebeciler ve bir sıçan yolı sadr-ı a‘zam sekbanları ve bir sıçan yolına âsitâne ağası ve iki sıçan yolına Anatolı ‘askeri ta‘yin olunub bu esnâda ‘avni hükm ( ) birle Fırançe ‘askerini ile Venedik keferesi mabeynine tefrika düşüb dârü deryâ nikbet medârlarına ‘avdet ve ric‘ate karar virmeleri ile vire bayrağıyla ordu-yı hümâyûna adam gönderüb serdârımız sağmıdır değilmidir sağ ise bâri kendüyi hizmet içün birkaç hizmetkâr göndereyim deyû niyâza mend olmalarıyla serdâr-ı ekrem hazretleri ana hizmet ider vardır deyû cevâb-ı mizâc amiz virdiklerinden bi’l-külliye me’yûs olub gitdiler izn-i canib-i mâhı Rebîyü’l-evvelin yigirmi tokuzuncı güni bi’l-cümle sefinelerine süvâr olub ve deryâ ‘azîmâne medârlarına doğrı yelken küşâd idüb ve gâm-ı hasret ile revân olub nârı cehenneme ve besü’l-mu‘ayyen karargâh oldılar ve bu tarafda derûn-ı kal‘ada olan Venedik keferesi bu def‘aya gelince ‘asker-i islâm ve meterize girmek sa‘y-i dikkat üzere görüb ikdâm-ı tâm eyledilerse ve dahi husûsan bu sene Efrance ve Malta ve Papa gemileri imdâd ile bi’d-def‘atle ‘asker-i islâm üzerine hücûm idüb bir iş görmeyüb hâiben ve hasreten kal‘aya firâr eylediklerinden ma‘âdâ ve Fırançe ‘askeri ve sâ’irleri diyarlarına gidüb kendülerde son mukâvemete kadar ve liyâkatler cenk etmek olmaduğundan zâhir ve eşkâr gördüklerinden ve guzât-ı mücâhidin derûn-ı kal‘aya girüb bir mikdârı yeniden vaz‘-ı kadem idüb ve müceddeden ihdâs ve inşâ eyledikleri üç divârın ikisin zabt ve üçüncisine dahi zaferyâb ocakları güneş gibi âşikâre görmüşler iken ve ahvâli perişânlıkları görüb ve bundan ma‘âdâ fikri bu oldıki eğer guzât-ı mücâhidin cem‘isi hücûm idüb olursa derûn-ı kal‘ayı zabt ve teshîr olacak ‘ayânü’l-beyân görüb ve derûn-ı kal‘ada gerek erkek ve ‘avrat ve etfâl ‘ale’t-tarik üzere şimşir-i ateşbâr ile kahr ü helâk olacakların mülâhaza idüb hemân efsâl budur ki bu iş olmazdan evvel aman dilemek ve kal‘a teslim etmek evlâdır bâri canlarımız ve ‘avratımızı ve evlâdımız halâs olmak lâzımdır deyû cümlesi rızâ virüb kâ’il oldılar hemân söz birliğiyle vire tarikiyle ordu-yı hümâyûna irsâl eylediler ve bir kayık kenâra yanaşub içinde düşman-ı din tarafından adam olduğı serdâr-ı ekreme huzûrlarına gelüb ‘arz olundukda Karakulak Ahmed Ağayı ta‘yin idüb eğer gelen kâfir Fırancelünün ise aslâ uğratmayub gerü gönderisiz eğer gelen Venedik kapudân ceneralinden olub ve kal‘ayı virmeğe müte‘allik sözi varsa ne güzel ve illâ ana dahi iltifât etmeyesiz geldiği tarafa i‘ade eyleyesiz deyû tenbîh eylediler bu tarafdan Karakulak ve tercüman Panayot ile kayık olduğı yerde varub itdi ey kişiler kimin tarafından gelürsiniz ve ne maslâhât içün geldiniz ve kal‘anın virilmesine dâ’ir sözünüz var mıdır deyû su’âl eyledikde kapudân ceneral tarafından gelürüm deyû ve ben kapudân ceneralin kapucılar kethüdâsı mu‘temed ve makrib adamlar nedeyim lâkin lâkin kal‘a vir deyû dimediler varub gene bir su’âl idelüm deyû gene kal‘aya doğru ‘avdet idüb ba‘âd iki sa‘at mikdârından sonra gelüb ve Kandiye kal‘asın virmek isteriz sizin ile dost olub aramızdan bundan sonra cenk ü harbin gayri olmasun deyû murâd eyleriz ve yarın inşallâhü te‘âlâ eğer hava fırtına olmaz ise gene vire bayrağıyla gelüb ve sizinle husûs-ı merkûma müte‘allik bast kelâm ve bu hayrlu maslâhâtı karin hüsn-i hitâm ideriz deyû gene kal‘aya geldiler izn-i canib-i çünki sabah ol demde deryâda ‘azîm şidded rüzgâr var iken vire bayrağıyla ol kayık gene zuhûr idüb ve furtına bakmayub bata çıka bata çıka gelüb küçük kal‘a kurbüne yanaşdı ve ordu-yı hümâyûna tarafından gene Karakulak Ahmed Ağa ve divân-ı hümâyûn tarafından tercümanı Panayoti mahâll-i mezbûra varub gelen kâfir ile mükâleme başladılar ve itdiler ey dilâverler size bir kal‘a virürüzki dünyada misli yokdur ve öyle bir cevâhir virürüz ki bir pâdişâh mâlik olmuş değildir gerçi sizinle dahi bir iki sene kadar cenk etmeğe kâdiriz ama sulh olmağla rağbetimiz vardır deyince tercümanı Panayot dahi bu söze işitdikde didiki baka bire nâdânlar iki sene cenk etmeğe değil bu kal‘anın uğrına ehli islâm öyle cenk iderki canları bedenlerine oldukça cenk etmeğe niyetleri var idi ve sizleri helâk ve kal‘ayı almak can baş fedâ eylerdi elhamdülillâh ( ) elhamdülillâh murâd-ı maksûdlar hâsıl oldı ve bi’l-cümle ‘Al-i ‘Osman memleketinde ya Venedik dûzeh memleketinde baykuşlar gibi oturasız ne kıyâs idersiz yâ‘ni bu kal‘a ‘asker-i islâm bırağur gidermi zan idersiz yok yok bizzât pâdişâhımız ve serdâr-ı ekrem hazretleri dahi murâd itseler bile guzât-ı müslimîn bu cezireden çıkaramazlar zirâ derûn-ı kal‘ada bu kadar kanallar vardır ve bu ‘asker-i islâma cenâbı bâri bir gayret virmişdirki siz dahi kendiniz gece gündüz gözünüz ile görürsünüz deyû mukâbeleye eyledikde gerçekdir ‘asker-i islâmın cengi dilâverliği ta‘bir olunmaz husûsen Kandiye kal‘ası dahi siz teslim olundukdan sonra nâmınız dahi ziyâde söylenir deyû ol gün öyleyin vaktine değin kal‘anın medhi ve cenk ü harbin vasfı ile evkat güzâr olub ve yârın size gelürüz sizler ile söyleşürüz deyû gene Kandiye[ye] geldiler ol demde Karakulak Ahmed Ağa ve tercüman Panayot bu küçük kal‘a bizlere ırakdâr tob ve kumbara ve tüfenk irmez bir mekân ihtiyâr idin anda varub söyleşelüm deyû tavsiye eylediler ertesi gün ‘ale’s-sehr gelüb sipâriş eylediğiniz husûsa kapudân ceneral müsâ‘ade eyledi yarın atlu tabya tarafında buluşub mükâleme idelüm deyû ol gün dahi ‘avdet idüb ertesi ‘ale’s-sehr mahâll-i mezbûrda geldikde mükellef cerge ve çadırlar kurılub serdâr-ı ekrem hazretlerinin kethüdâsı olan Haleb valisi İbrahim Paşa ve kul kethüdâsı Zü’l-fikâr Paşa ve Küçük Tezkireci Yusuf Paşa ve Karakulak Ahmed Ağa ve tercümanı Panayoti Ahmed Ağa serdâr-ı ekrem tarafından vekil nasb olub altı gün ve altı gece düşman tarafından gelen iki nefer keferesi ile mükâleme idüb ve on sekiz madde üzerine idüb bağladılar ve vaz‘-ı esas ve sulh ve müsâleme

eylediler ol esnâda mevâd-ı mezkûreden hâric Girid adasına bir palanka binâ idecek kadar yer niyâzında olmalarıyla bu husûs serdâr-ı ekrem hazretlerine ‘arz olundukda gazâba gelüb İbrahim Paşa mükâleme kıra‘ât eylesün deyû fermân eylemeleri ile çadırlar yıkılmağa başladığından sulhe gelen kâfirler gördükleri sa‘at feryâda ağaz idüb ve vezir-i müşârü’n-ileyhin dâmen tekbil birle meded sultanım hele bir kerre ceneralimize varub gelince sabr buyurun deyû niyâz eylediler kâfirlerin biri mükâleme yerinde kalub ve biri dahi cenerale gidüb ‘arz-ı hâl-i keyfiyet i‘lâm ve haber virdikde cem‘ olan küffârın buğbaş olanlar elbette pâdişâhı Âl-i ‘Osman vezir-i mükerrem nice kâ’il olursa bizler dahi râzıyuz emrine fermân üzere yüz ne dimek olur bizler kal‘a virüriz canımız halâs ve evlâd-ı ‘ayalimiz esirlikden azâd olsun deyû an sa‘at içinde ‘avdet idüb itdiler bizim buğ baş ve ceneralimiz şöyle cevâb virdiler ki adadan bir karış yir lâzım değildir hemân bir gün ol ‘akd-ı sulh ile re‘âyâ fukarası asûde hâl olsun deyû ceneralden haber getürdiki cevâb budur deyû olmayub hatm-i kelam ola ve zikr olunan on sekiz me[vâ]‘id üzerine tâm ve karar esas müsalâha ve sulh üzere olundı madde-i evvel zikr olan Kandiye kal‘ası bi’l-cümle mühimmât ve cebehanesiyle ehli islâma teslim oluna madde-i ikinci Suda ve İspirlanka ve Granbosa palankaları kemâkân Venedik keferesi elinde kala üçünci ki tarafından esirlere hapsden halâs idüb koyvire dördünci madde Akdenizde vâki‘ devlet-i ‘aliyye zabtında olan adalara bir ziyân yâhû[d] bir muhâlif iş olunmaya beşinci madde Akdenizde bir kayık zâyi‘ olursa Venedik tarafından tazmîn ve bahasını vire altıncı madde Galadada Venedik balyosı odurub ve bir mukin hanesi ola yedinci madde sâ’ir iskelelerde dahi balyozları ola sekizinci madde bu senede vâki‘ olan Kilise palankası Venedik elinde ola tokuzuncı madde sulh ‘akd oluncaya değin iki tarafından rehnler ola onuncı madde Kandiyeden lımanlı havada karşu İstendiye adasına taşınmak içün ve on iki gün mühlet virile on birinci madde İstendiyeden tez kalkub dahi dinlenmeyüb gemilerimiz donanınca birkaç gün oturalar on ikinci madde kal‘ada sâkin olmak isteyene kimsesi mâni‘ olmaya ve malına ve canına zarar olunmaya on üçünci madde ‘ahd nâme-i hümâyûn mukaddemâ virildiği gibi virile on dördüncü madde Venedik büyük elçisi hedâye ile gele ve bundan gayrı Kandiye teslîmine müte‘allik olan dört madde mutazammın temessükler tahrîr olunub ve mâh-ı Rebîyü’l-âhirin tokuzuncı güni mükâleme iden kâfirleri alub huzûr-ı serdâra getürüb ve sadr-ı a‘zam hazretleri cehre sây ( ) olmağiçün mahâll-i kelâmından sonra sadr-ı a‘zam bârgâhına varınca guzât-ı mücâhidin yolun iki tarafında saf bağladılar ve gelen kâfirlerin elçileri temâşa iderek tâ bargâhı sadârete kadem basdıkda köşe rahat olub ve gelen elçilere izin olub bargâ[h] içine götürüb hâk pây-ı a‘zama yüz sürüb el kaldırub devletlü pâdişâh-ı ‘alem penâha du‘â idüb ve andan ol ‘âli kahraman garibân-ı kâmkâr-ı vezir-i a‘lişâna du‘a ve niyâz eyledikde ol serdâr-ı ekrem bülend iktidâr hazretleri gelen elçilere hitâb idüb hoş geldiler ve maslâhâtımız nedir deyû su’âl buyurduklarında bunlar dahi gene el kaldırub serdâr-ı ekrem hazretlerine du‘â ve niyâz idüb söze gelüb itdiler devletlü vezir-i a‘lişân Kandiye kal‘asını size virmek içün geldik ve ‘akd-ı sulh-ı salâh ile selâmete dahi irmek içün ve hâkpây-ı ‘aliyyelerinize yüz sürmek geldik deyû cevâb virüb ‘özür dilediler ol demde vezir-i a‘lî mikdâr söze gelüb itdi ya sizin ceneralinizin ve Venedik mel‘ûnun bu emr-i a‘zama ruhsatı metin senediniz varmıdır deyû su’âl eylediğinde ol hınzırın mühriyle mühürlü bir kıt‘a temessük çıkarub sadr-ı a‘zamın ellerine virüb teslim eyledikde ol dahi kendüsinden bir metin sened virüb dahi temessükler alınub virildikde emr idüb mersûmlara dört beş nefer hizmetkârlarına üzerlerine ta’yin olub ve çorbacı ‘Ali Ağa Karakulak Ahmed Ağaya ve tercümanı Panayoti gelüb mersûmlara bir hil‘ât elbâs giydirüb ve bir yer gösterüb karar eylediler ol demde küffârın tarafından sadr-ı a‘zamın oldığı mahâll-i mezbûrda yâ‘ni Gülelik tarafında dahi vire bayrağıyla beden üzerine dikdiler şöyleki Kandiye kal‘asının dilemek yüz gösterürlerdi ol demde ve ol sa‘at guzât-ı müslimîn meteriz yedi tarafından vire bayrağı çıkardılar ve şabkaları çıkarub amandan el çeküb taşrada kadem basdıkda emn ü aman ile def‘-i elem ve ıztırâb eylediler ve ‘asker-i islâm güya memâta varmışken zîr ü hâkdan çıkmış oldılar ve mahşer misâl mâl-a-mâl olunub ve cenk ü harb tarafından münkati‘ olub ve iki tarafından âsude hâl olub iki tarafından olan lağımları ve hendekleri bir hile olmasûn deyû ‘asker-i islâm tarafından küffâr lağımlarına ve küffâr tarafından ‘asker-i islâm meterislerine adamlar ta‘yin olunub ve sadr-ı a‘zam ağalarından Karakulak Ahmed Ağa dahi küffârın hareketlerine göre bir hile olmasun deyû gece ve gündüz Kandiye limanını devre idüb gözde görünürdi ol dahi mahâll-i mezbûrda gidüb ol yirdi gözedir ve her gün huzûr-ı sadr-ı a‘zamın gelüb ne hareketleri oldığına ifâde ve keyfiyet-i hâl eylerdi ve küffâr-ı hâksâr havalarda müsa‘ide oldukça küçük kayıtlara ve çekdirmelere girüb gece ve gündüz durmayub evlâd-ı ‘ayâl ve tıflı eskâl ve mâl yüklenüb giderlerdi şöyleki bir sa‘at müsâ‘ade etmezlerdi ol esnâlarında küffârın bayrakdârlarından bir serhoş kâfirlerin yirde yatan bir cenk bayrağını kaldırub yire dikdiğinde ‘asker-i islâmdan bâ‘zıları gördiği sa‘at cenk olmak ‘alâmeti zannı ile

boşanub deryâ misâl cûş û hurûşa geldiklerin küffâr görüb bayrağı kemâkân tutub ve parçaparça idüb bedenden aşağa dahi atdılar ve der‘akab ceneral tarafından bir adam sadr-ı a‘zama varub varub hâkpâyına niyâz idüb itdi devletlü vezirim bizim serhoş adamımız var idi serhoşluk sebebiyle cenk bayrağı tutub bedene dikmişdir bizim bundan haberimiz yoğmuş ol hain bu işi eyledi bizler dahi ol haini tutub katli idüb bedenden aşağa denize bırakdık heman ümmet-i Muhammed kalbi tatmîn olsun deyû herkes gene yerlü yerinde sâkin oldılar izn-i canib-i çünki bu ahvâl-i keyfiyet-i hâlini bilüb ol eyyâma değin yigirmi gün vire bayrağı dikilüb öyle durur idi ve eyyâm-ı mezkûrda hava müsâde olan günlerinde karşı İstindiye adasına taşındıklarından sonra mâhı mezbûrun otuzuncı güni gecesinde derûn-ı kal‘ada ittilâ‘-ı ahvâl ve a‘dâ-yı düşmana dahi me’mûr olan Karakulak Ahmed Ağa serdâr-ı ekrem hazretlerine gelüb bu gece bi’l-cümle Venedik keferesi Kandiyeden kat‘i alâka kalmayub ve taraf-ı devlet-i ‘aliyyeye ‘ale’s-sabah teslim idecekdir deyû haberi getürdi vezir-i ekrem itdi sana neden ma’lûmdır deyû su’âl buyurduklarında itdi devlet[lü] vezirim içerüde bu kullarınız hizmet içün taraf-ı kefereden iki hizmetkâ[r] ta‘yin olunmuşdı bugün taraf-ı devletinize gelür oldığımda bu kullarına seni Allaha ısmarladık deyû belki artık görüşmek müyesser olmazız zirâ haber almaz bu gice Kandiyeden çıkub ve sabah size kal‘ayı teslim eylese gerekdir ammâ kimseye bildirme deyû sipâriş eylediler didiğinde serdâr-ı ekrem hazretleri bu haber husûl-ı merâmdan şazhandan ve hem kefere tâ‘ifesinin gitme esrârda bu mertebe ihtimâm ve ihtiyâtlarına hayrân oldılar ve ertesi gün sabah namazından sonra meterislere varub temaşâh iderken anı gördiler ki kırk elli kayık ve on beş çekdirme ile bi’lcümle kal‘ada olanlar çıkub gitdiklerinde tabyalarda ve bedenlerde küffârdan bir kimse kalmamış bu esnâda Karakulak Ahmed Ağa dahi derûnı kal‘adan üç dört nefer kefere ile çıkub tertîb olan üzere ‘asker-i islâm içün bir sa‘at mikdârı mezbûrları gitdikde tevkıfden sonra eş‘ar-ı izin ve ruhsât olunub ve iki sim tebsi üzerinde kal‘anın seksan ‘aded miftahların re’s olan soltâtların başbuğ ağası ve soltatların kethüdâsı serdâr-ı ekrem hazretlerine getürüb teslim eylediler ve du’â-yı temennâ eyledikten sonra dahi söze gelüb itdiler devlet vezir-i ‘âli makdâr allahü’l-‘âzimü’şşân şevketlü ve kudretlü pâdişâhınıza ve siz sa‘adetlü sultanıma ve ‘asker-i islâma Kandiye kal‘asını mübârek eyleye âmin deyû ‘ubûdiyyet ‘arz ü takdim itdikde serdâr-ı ekrem hazretleri dahi serâser hil‘âtler getüren kal‘a miftâhları in‘âm-ı ihsân eyledikden sonra başlarında olan şabkaları nice altûnlar toldub veya nice gelen iki nefer keferesi dahi dört yüz altûn in‘âm ve ihsân eyledi ba’dehû miftâhları yeniçeri ağasına irsâl idüb ve kul kethüdâsı varub zabt ü muhafaza etmeleri bâbında ısdâr-ı fermân isti‘câl buyuruldukdan sonra ordu-yı hümâyûnda yedi gün ve yedi gece donatma olmak üzere fermân eylediler ve mâhı Cemâziye‘l-evvelinin vukû‘-ı feth-i kal‘anın yedinci güni bi’l-cümle ordu-yı hümâyûnda bulunan ricâl-i devlet huzûr-ı vezîr-i mükerreme da’vet olunub kahve ve şerbet şeker nûş eyledikde ve bunca ri‘âyet olundukdan sonra serdâr-ı ekrem hazretleri cümlesine hitâb idüb bu Kandiye kal‘asının cenginde her biriniz malınız ile ve canı bedeniz ile çalışub hizmet ve gâzilikler eylediniz heman iki cihanda yüziniz ak olub ve pâdişâh-ı ‘alempenâh hazretleri etmeği size ve cem’-i guzât-ı müslimîne gâziyanlara helâl olsun ve zuhûra gelen hizmetlerinizi ‘ale’l-infirâd şevketlü ve kudretlü pâdişâhıma ‘arz ve telhîs idüb yazmışım ve her biriniz merâtibinize göre ri‘âyetler görürsünüz deyû gerüye gözlerinden yaş akarak cümlesine du‘â ve tahsîn eyledi andan sonra ayak üzere kalkub ibtidâ Şam valisi vezir İbrahim Paşaya ve ba‘dehû kapudân-ı deryâ vezir Kaplan Mustafa Paşa ve Rumili valisi vezîr Hüseyin Paşaya ve Haleb beğlerbeğisi

olub altı mâh kadar Gülelik serdârı ‘Ankebud Ahmed Paşa ve ba‘dehû müzâkere-i sulhda bulunan İbrahim Paşaya samur kürkler ve mirmirân ve ümerâ ve yeniçeri ağası ve cebecibaşı ve sipah ve silâhdâr ağaları ve sâ’ir ocak ağalarına cümlesine hil‘âtler elbas eyledi izn-i canib-i mâhı Cemâziye’l-evvelin sekizinci güni serdâr-ı kâmkâr bülend iktidâr emri sözi ile leşker-i islâm alay alay tertîb olunub ve bargâhı Süleymandan kalkub Kandiye kal‘ası derûnuna yevmü’l-cum‘a sa‘at üçde teşrîf idüb ve ‘aceleten cümleden evvel bir kebir münâsib kiliseki ana evvelden San Fırançeskos dimekle ma‘rûf bir mu‘tâd-ı kadim idi câmi‘ olmak üzere tanzîf idüb mihrâb ve minber vaz‘ eylediler ve tekbirâtla götürdükleri sancak-ı şerifi mihrâbın sağ tarafına vaz‘ ve namaz-ı cum‘a edâ eylediler pâdişâh-ı ‘alem penâh nâmına mensub olub hâlâ hünkâr cami‘-i şerif dimekle ma‘rûfdur ve Kandiye kal‘asının ne vech üzere dest-i teshîr ve zabt-ı feth ve guzât-ı müslimîn ve girdiğine kendü eliyle serdâr-ı ekrem hazretleri yazub rikâb-ı kâmyâb-ı şehriyâriye telhîs ve tahrîr eyledikleri ve çavuşbaşı vekili İbrahim Ağa ile ‘âli cenâhü’l-isti‘câl rikâb-ı hümâyûna irsâl eyledi izn-i canib-i çünkü pâdişâh-ı ‘alem penâh hazretleri karargâh mevkeb şehinşâhları olan Yenişehrden keşt ü güzâr ve sayd şikâr içün Ağriboza tevcîh birle Levadiye ( ) sahrâsına nasib-i hıyâm eyledikleri günde ağa-yı müşârü’n-ileyh rikâb-ı kâmyâba vâsıl olub ve telhîs eylediği fethnâme-i mübâreki ol vezir-i kâmkâr kâ’immakâm paşaya dest-i şeriflerin teslim idüb ve lisânen i‘lâm-ı hakikat ma‘lûm olundukda ol vaktin kâ’im-makâm pâdişâhî sür‘at ile huzûr-ı hümâyûna varub şevketlü pâdişâhımıza müjde olsun Kandiye kal‘ası feth olunmuş deyû telhîs-i pâdişâhın yeddi şeriflerin teslim eyledikde hücûm işin surudan kendü bizzât okuyamayub ve serkâtibine oku deyû fermân ve mazmûnuna ittilâ‘dan sonra ni‘met-i hakka şükr bîbeyân itdiler bâ‘dehû telhîs ile gelen çavuşbaşı vekili mezbûra İbrahim ağa yigirmi kese nukûd ile ve bir samur kürk ve bir hil‘ât-ı fâhire ihsân ve in‘âm olundı ve beğlerbeğilik çerağ olunmasın fermâ[n] buyurub lâkin merkûm İbrahim Ağa mukaddem ma‘dûr olmağla beğlerbeğilikden ibâ ve istifâ eyledi bu tarafdan pâdişâh-ı ‘alempenâh bi’l-cümle memâlik-i mahrûse fermân-ı ‘alişân olub on iki gün gece ve gündüz donanma olmak üzere emr eyledi ve cenâb-ı şehriyâri istifâdan ‘avdet buyurduklarından sonra eğerçi Kandiye kal‘asının feth ü tehsir müyesser olmak sebebiyle mevkeb-i hümâyûnun Yenişehr taraflarından meks ü irâmı muktezâ hâlet kalmayub lâkin hengâm-ı şitâ hulûlünden nâşi Selânike kışlamak husûsı sevâb görülüb ve re’y-i pâdişâhî olmağın ve der‘akab Selânikin tarafında serdâr-ı ekre[m] hazretleri pâdişâh-ı ‘alempenâha kal‘anın her husûsundan müzâyekası olub gerek mühimmât ve gerek alât-ı harb ve gerek üstâd-ı mimâr lâzım oldığına tahrîr eyledi ve harb ü kıttâl olan se[be]biyle ba‘zı yerleri yakub harâm olmuş ecilden termîm ve ta‘mîr olacak lâzıme gelüb ve yine ‘Ali Beğ çavuşbaşıyla irsâl eyledi ve selâmet vusûlünde kâ’immakâm paşaya virüb ol dahi yedi pâdişâha teslim idüb bu cevâbında tasaddık idüb levâzımâtı ne lâzım olursa emri pâdişâhın olub ‘an karib cezire-i Giride irsâl olundı ve irsâl tahrîr olan hatt-ı hümâyûn serdâr-ı ekreme vusûl buldukda ordu-yı hümâyûnı alay idüb şöyle yazmışki ey ordu-yı hümâyûn sagiran ve kebirân selâm du‘âmı irsâl olunur ve şimdiki vakte Selânik tarafında bulunduğumda inşallâhı te‘âlâ der‘aliyye vusûl buldukda gerek mühimmât ve her ne lâzım olursa sizlere hatt-ı hümâyûn irsâl olunur ve ‘ale’l-‘acele ricâline ve tımar ağalarına ‘âlâ merâbetihim in‘âm ve ihsanım olunmak husûsı tezkîr olunub ve ‘avâtıf-ı ‘aliyye-i mülûkâneden serdâr-ı ekrem hazretlerine bir samura kaplû kürk ve bir sâde hil‘ât-ı fâhire ve bir kabza-i murassa‘ şimşir ve bir mücevher hançer ihsân ve irsâl ve emirahûr-ı evvel Canpulad zade tefviz-i hizmet irsâl olundı izn-i canib-i zikr olunurki ricâl ve kibâr fâhire libâs giyüb pâdişâh huzûruna varub dest bûs idüb ve feth-i Giridin mübârek yâd olsun deyû ‘umûmen elbâs hil‘ât giyüb beerkân-ı devlet-i ‘aliyye vuku‘ bulan feth-i celil içün erkân-ı devlete hil‘âtler elbâs ile tebcîl olunmak bâbında emr-i fermân-ı hümâyûn sâdır olmağın izn-i canib-i mâhı mezbûrun on sekizinci güni şehinşâh-ı kuvvet penâh hazretleri saray-ı hümâyûn içinde vâki‘ meydan nâzır kasr-ı cedid yanında nasib olunan tahta çıkub cülûs idüb üzerine karar idüb ve sağdan ve solunda vüzerâ-yı a‘zam vükelâ-yı kirâm tertîb-i sufûf-ı ihtiyâr eyleyüb ve her birine ve merâtibihim çavuş başı ağa ve kapucılar kethüdâsı ağa dellâliyet huzûr-ı hümâyûn dâhil ve dâmen bûs-ı hümâyûn ‘akabinde hil‘ât elbâs olunmak şevkıne nâ’il oldılar hattâ yeniçeri ağası ‘Abdi Ağa ve kul kethüdâsı ağayı hitâb-ı kuvvet nisâb cihânbânlarına erzâni buyurub berhûdâr olun güzel hizmet itdiniz ni‘met-i celîlim cümlenize helâl ve yüziniz ak olsun deyû mümtâz mezid iltifât buyurdılar ve elbâs hil‘ât husûsı hitâm buldukda dahi ve a‘za Vâni Efendiye işâret-i hümâyûn ile ref‘-i dest du‘â buyurub devlet-i ‘aliyyenin dâimen böyşle fütuhât-ı celîleye mazhâr olmasını istid‘â eylediler izn-i canib-i bihamdulillâh-i te‘âlâ bin yetmiş yedi senesinde vezir-i mükerrem Fâzıl Ahmed Paşa hazretleri Girid adasına gecüb ve mâhı Zi’l-hiccenin gurresinde cum‘a gicesi Kandiyenin meterisine girüb kâmilen üç sene mütevâliyen leyl ü nehâr cenk ü cidâl ü harb ü kıttâl olunub paşa-yı mükerrem evkatda ve emin sa‘atde bin seksan senesinin mâhı Rebîyü’l-âhirin gurresinde pençşenbe güni ikindi zamanı kızıl tabya kurbünden birkaç küffâr taşra çıkub vire bayrağı ile gelüb ama[n] dileyüb ve ‘asker-i islâm tarafından sadr-ı a‘zam kethüdâsı olan İbrahim Paşa ve yeniçeri kethüdâsı Zülfikâr Ağa ve tercüman Panayot beyaz bayraklar diküb ve bargâhlar kurulub sekiz gün müşâvere eyleyüb ve ba‘dehû deryâdan ve karadan sulh ü salâh olunub ve gene pençşenbe güni ikindi zaman kal‘a cenerali kapudanı gelüb sadr-ı a‘zam huzûrunda hil‘atini giyüb kal‘ayı boşatmağa yigirmi bir gün mühlet virilüb ve ba‘dehû geldikleri yerden içerü girüb tob ve tüfenk ve kumbara ve lağım ve taş atılmadan emin oldılar ve mâhı mübârek Cemâziye’l-evvelinin gurresinde cum‘a günü sa‘at üçde iki sim tepsi üstünde kal‘anın miftâhlarını getürüb ve sadr-ı a‘zam hazretlerine teslim olunmuşdır hak te‘âlâ hazretleri daîmen düşman-ı din ü devletini makhûr ve müdemmir eyleye âmin bihakk hatîmü’l-enbiyâ ve’l-mürselîn ve ba‘dehû küffâr-ı hâksâr donanma-yı menhûsı gemilerine girüb Venedik menhûsuna gitdiler cehenneme ve beisü’l-masir bifazlullâh-ı te‘âlâ fethi müyesser olub ve tâbi‘ olan dahi nice düşman-ı din beraberce firâr idüb ve Kandiye derûnunda bulunan ve müstehir olacak ehâlisini harâc iltizâm ve kabûl eylediler ceziresi ve tevâbi‘-i levâhıkkıyla cümle mezâfât-ı memâlikden vâki‘ oldı böyle bir kıt‘â kal‘a-yı ‘azîme ve ceziredir ki kurra ve mezârı‘ı ve re‘ayâsı vâfir ve kal‘ası ve esas muhkem-i kalb ve bir vech üç manzim bir cezire-i vâsi‘dirki içinde olan bi tab ve tavan olub canib-i sülüs deryâ bigirân ile mahdûd ve kara tarafı ‘azîm su[r]dur ve baroları dahi metin ve müstahkem kule ile mazbût vâki‘ olan burûc semâki ‘uruca mansûr ve kuleleri dahi mıntıkatü’l-burûc olub ve firenk ve firenk şekâvet ( ) ve dahi donanma ile kal‘a altına girüb pes vezir-i a‘zam sâhib-i re’y olmağın kifâyet mikdârı kal‘ayı gob toblar ile döğüb ve meterisler vaz‘ idüb üç yıl tamâm gazâ ve küffâr-ı hâksâr karada envâ‘ı gazâ idüb a‘kıbet-i guzât-ı müslimîn zafer semât ile enderûn ve birûn kal‘asını feth eylediler ve dahi ordu-yı hümâyûndan alaylar dizilüb ve mâh-ı Cemâziye’l-evvelinin sekizinci güni yevm-i cum‘a kal‘aya dâhil oldılar ve câmi‘-i cedidki ana evvelden Santa Fırançesko dimekle ma‘rûf bir mu‘îd-i kadime idi vezir-i müşârün ileyh ve cumhur ‘ulemâ ve ‘âm-ı vüzerâ ve ümerâ ve ‘ayân ve ‘asker zafer intimâ ikâmet ve salâvât-ı cum‘a edâ idüb andan ‘asker-i islâm zafer rehbere izin ve isrâf virildi bi ‘avnillâh-i te‘âlâ feth-i fütûhât cemiyle müyesser oldı izn-i canib-i çünki taraf-ı pâdişâhdan gelân hatt-ı hümâyûn sûretidir şöyle yazmışki senki vezir-i a‘zam ve serdâr-ı ekrem ser‘asker-i Kandiye Ahmed Paşa selâmet encâm-ı şahânem ve peyâm-ı meserret fercâm pâdişâ[ha]nem ile seni teşrîf ve ekrâm ve tevkıre ve ihtirâm buyurduktan sonra hatt-ı hümâyûn ve sa’adet makrûnum rikâb-ı hümâyûn nusret makrûna hâlâ bundan mukaddem Selânikde olan yağmada irsâl buyurılan telhîs ve adamın bir mübarek vaktde rikâb-ı nusret makrûna vâsıl olub ve bunca zamandan berü mahsûr olub zahmet ve meşakkat ferâvân ve sâ‘yi bidikkat bibâyân çekilen Kandiye kal‘asının hakk-ı sübhâna ve te‘âlâ hazretleri ( ) ‘avni ve ‘inâyeti ve peygamberimiz Muhammedü’l-Mustafa sallallâhu te‘âlâ ‘aleyhi vesellem mucizât kesr-i berekâtıyla feth ü teshîr ve Girid ceziresine mâlik oldınız elhamdülillâh sem ( ) elhamdülillâh cenâb-ı hak ve feyyâz-ı mutlak fazlı ve keremden bu ‘âciz ve zâ‘if kulını mahzûn ve mahrûm eylemediğinden bin şükürler bâriye mevlâya olsun ve din-i mübîn yoluna can ü başlarından geçen gâzileri ve mücâhidi mahrûm eylemeyüb guzât-ı müslimîn ve mücâhîdini mansûr ve zafer idüb ve küffâr-ı müşrikini makhûr ve müdemmir eyledi hak cell-i şâna her demde ve her halde ehli islâma nusret ve ‘inâyet ve kuvvet mazhâr ve ihsân eyleye âmin bi hürmet-i seyyidü’l-mürselîn ve bunun gibi nice kal‘a ve bekağının feth ü teshîrini mukadder eyleye ecdâd-ı a‘li nezd guzâd ve cihâd destlerin berhudâr olasız nâ‘im-i celile-i mülûkânem sana helâl olsun ve yüzün iki cihanda ak olsun ve seninle me’mûr olan vüzeranın re’y ve mirmirân ve ümerâ a‘lim ârâyı ve ağayân ve kâtibân ve zu‘âmâ ve erbâb-ı tımar ve sipâh ve yeniçeriyân ve cebeciyân ve tobcıyân ve bi’lcümle sana olan kullarımın yüzleri ak ve nân ve ni‘metîm cümlesine helâl olsun kemâl-i mertebe devletim uğrunda can ve canların fedâ ve dahi rüstemâne ve merd-i dilâverâne cenkler ve hareket eylemeleriyle du‘â icâbet eşer mazhâr olmuşlardır hakk-ı cel ve ‘ali hazretleri cümlesinden râzı ve hoşnûd olsun âmin yâ mu‘în fîmâba‘âd devletlü sadr-ı a‘zam ve serdâr-ı ekrem hazretleri bin seksan bir senesi Muharremü’l-harem onuncı güni ta‘amı a‘şureyi fakir ü fukarâya ihsân olunub ve donanma-yı hümâyûna gemilerine girüb âsitâne-yi devlet-i ‘aliyye tarafına müteveccih ve revâne olub ve şerif-i takbîl-i isâbet-i pâdişâhî ile serkâm ve makâm-ı vüzerâtında câlis ve muhassılü’l-merâm oldılar ve’s-selâm Kandiye fethi bunda tamâm izn-i canib-i vech-i meşrûh üzere Girid ceziresinde ‘asker-i islâm ile sadr-ı azam hazretleri kal‘ası meterisine işbû bin yetmiş yedi senesinin mâhı mübârek Zi’l-hiccenin gurre cum‘a gecesi meterize girilüb hîn-i fethine dek harc olunan hazine ve dahi cebehane ve mühimmât ve şühedâları bi’l-cümlesi beyân ve a‘yân olunur deyû müfredât defteridir şehid olan paşalar şehid olan çorbacılar şehid olan çavuşlar ‘aded ‘aded ‘aded

15 84 164

Şehid olan yeniçeri beytü’lmâla teslim olan cemâdât

‘aded

25639

Şehid olan zu‘âmâ ve erbâb-ı tımar beğleri

‘aded

37645

Şehid olan serdengecdi sipâhileri

‘aded

42965

Şehid olan alay beğleri

‘aded

799

Şehid olan cebeciler

‘aded

69850

Şehid olan tobcılar

‘aded

22965

Şehid olan lağımcılar

‘aded

29965

Şehid olan garib yiğitler

‘aded

7900

Şehid olan cem‘an yekûn

‘aded

244647

Atılan tob güllesi

‘aded

199775

Atılan barut kantar

‘aded

111313

Atılan kazan kumbarası

‘aded

75325

Atılan şişe kumbara

‘aded

126885

Atılan tunc kumbarası

‘aded

185852

Atılan havan taşı

‘aded

132822

Atılan lağımları

‘aded

3960

Kâfirden atılmayub boş kalan lağımlar

‘aded

2429

Dil baş getüren gâzilere virilen bahşiş kise

‘aded

160

Yaraluya virilen bahşiş guruş

‘aded

48812

Kâfirden alınan kelle

‘aded

22925

Kâfirden alınan dil

‘aded

1929

Kâfirden halâs bulan esir-i müslimîn

‘aded

1087

Kandiyeden kâfirler aldığı toblar

‘aded

488

Kandiyeden kâfirler aldığı havan

‘aded

237

Kandiyeye kâfirden kalan toblar

‘aded

482

Kandiye içinde olan haneler me‘ân harâbe

‘aded

82000

Cümle kiliseler ma’ân harabe

‘aded

300

Kandiyeden firâr iden kâfirleri

‘aded

1925

derbeyân-ı ‘azl-i muhafaza-i Kandiye ve ta‘yin-i muhafaza-i Hanyanın toksan altıda Kandiye muhafızı olan Burunsuz Ahmed Paşadan ahâli-i cezire ve re‘âyâ rikâb-ı hümâyûna ref‘ ve def‘ ve iştikâ ve kemâl-i zulm ü zulüm itdiklerine devlet-i ‘aliyyeye irsâl ve bildirmeğe tahrîrâtı oldığından sonra paşa-yı müşârü’n-ileyh tertîbi cezâsı fermân sâdır olmuşdır ve Kandiye ve Kandiye muhafızlığı emekdarân-ı devlet-i ‘aliyyeden rûznâmeci Esseyd Mustafa Efendiye ‘inâyet ve ihsân olundı ve başmuhasebeci Hasan Efendinin sâbıkân hazinedârı olub ve hâlâ Galata voyvodası olan Halil Ağaya dahi Burusa sancağı tevcîh ve Hanya muhafazasıçün ve Kandiye muhafızı ile ma‘ân gitmek üzere fermân ve tenbîh olundı derbeyân-ı hareket-i eşkıyâ

derûnı kal‘a-yı Kanidye bin toksan tokuzda Kandiye kal‘ası muhafazasında olan Kapukulı tâifesinden bâ‘zı eşkıyâ-yı hodkâm ref‘-i ra’iyyet fitne ve fesâda kıyâm ve cem‘iyetle bundan akdem yeniçeri ağalığından Kandiye muhafızı olan vezir-i mükerrem Zü’l-kadir Paşayı bilâsebeb katli ve i‘dama ikdâm eylediklerinden sonra Kandiye kal‘ası mukâbelecisi Mustafa Efendi ve sâbıkân Kandiye muhafazasında olan yeniçeri ağası vekili olan Turnacı başı ‘Ömer Ağayı ve dizdâr Yusuf Ağayı vezir-i müşârü’n-ileyh Kandiyede binâ ve inşâ eylediği câmi‘-i şerifin mütevellisi kaba Mahmûdı ve yerlü kul kethüdâsı Müsteceb Ağayı paşa saray önünde pâre pâre eylediler ve böylece bir fitne-i ‘azîme ikâzına cesâret ve mezbûrların hânelerinde olan bi’l-cümle emvâl ve eşyâları yağma ve hasârat eylediklerinden ma‘âdâ nice ehli ‘arz kimesnelere dahi irsâl-i zarar ve hasârat eyledikleri haberi âsitâne tarafına vürûd eyledi ve kal‘a-ı merkûmeye ber vech-i müşâre‘at ve bir metin muhafızı taleb ve elzem olmağla Hanya muhafazasında bulunan vezir-i mükerrem Köprüli zâde Mustafa Paşa hazretleri Kandiye kal‘asına nakli ve temkin olundı ve Sakız muhafızı olan vezir ‘Ali Paşa Hanya muhafazasına me’mûr ve Mısır Kâhir[e]den ma‘zûl vezir-i muhterem silâhdâr-ı sâbık Hasan Paşa Sakız muhafazasına ta‘yin olundı derbeyân-ı teslim-i Ağrabosa bin yüz üçde becanib-i devlet-i ‘aliyye ez taraf-ı Kapudân Paşa kal‘a mukaddemâ Kandiye kal‘asını fethinde sulhen Venedik keferesi yedinde kalub Girid ceziresi mukâbilinde olan Ağrabosa kal‘asının kapudanı taraf-ı devlet-i ‘aliyyeye tuhfe-i ita‘at takdîm ve kal‘a-yı mezbûreyi bicenk ü cidâl Hanya vezir ‘Ali Paşaya teslim etmekle derûnuna muhafazacılar vaz‘ olunmak üzere karar-ı kifâye ta‘yinât ihsân olundı izn-i canib-i Kandiye fethinden sonra def‘atle Venedik donanması gelüb Şuşuri kal‘asını muhasara idüb bihad cenk olundı çünki bin yüz üç senesinde mâhı Zi’l-ka‘âdesi gurresinde Venedik kâfirinin ‘umum üzere donanma-yı menhûsı Hanya mukâbelesinde olan Şuşuri ceziresine leşker-i küffâr ile gelüb lenger[en]dâz olub ve der‘akab karaya çıkub ‘asker-i menhûseyi cümlesi kal‘aya hücûm idüb cenge başladılar ‘asker-i islâm kalilü’l-mikdâr yâ‘ni az leşker olmağla ve üzerlerine gelen on altı bin kadar küffâr-ı hâksâr olmağla bir tarik karşularına durmak mümkün olmadığından ve a‘sâb-ı mukâvemetlerine durmak liyâkatleri olmayub nâçâr bi’lcümle kal‘aya girdiler ve birkaç gün mürûrunda cenk-i a‘zim olub sonra serâsker-i lâ‘in sipâh-ı müşrikîn olan bîdin-i lâ‘in ve sâ’ir ‘asker-i lâ‘in serkârlarına kâr-ı güzârları olan mel‘ûnlar meteris ve tabyalar mahâllerin tobların konılacak muhasara olacak yerlerin hazr âmâde içün hazr eylediler ve kal‘aya yakın mahâlle geldiklerinde ‘asker-i islâm kal‘adan taşra çıkub nice kelle ve diller aldıklarından sonra kal‘adan taraf taraf atılan tob ra‘d ahenk ile bi‘inâyeti’l-lâhi’l-mülki’l-müte‘al gülle toblarından serdâr-ı murdarları olan bîdin endahte-i câhı cehenneme gitdi ol demde donanma menhûsı ceneralleri olan mel‘ûnların tertîbleriyle mâbeynlerinde bir lâ‘ini dahi serdâr ihtiyâr idüb ve kal‘a-yı mezkûrı muhasarasına gene mübâşeret ve ibtidâr itdiler bir bir tob tabyaları ihdâs idüb ve otuz iki balyemez tob ve on iki kazan kumbarası havanlarıyla leyl ü nehâr kal‘a tabyaların ve divârların döğüb kal‘ada olan ‘asker-i muvahhidin hâlet-i keder ve ıztırâb irâş itdiklerinde gene guzât-ı müslimîn gayret semât dâmen himmeti elden komayub peyderpey meterislerine hücûm istisâl salmakdan ve mela‘in-i hâksârından kelle ve dil almakdan hâli olmadılar bu esnâda Kandiyede muhafızı olan vezir-i mükerrem Fındık Mehmed Paşa hazretleri kal‘a-yı mezbûre muhasarasından haberdâr olıcak imdâda isti‘cal idüb ve Kandiye ve Resmo kal‘alarının yerlü kulları ve kapularında beş bin mikdârı ‘askerin ve sâbıka Resmo sancağına mutasarrıf olan Kara Mustafa Paşanın üzerlerine kendü kethüdâlarını başbuğ ta‘yin ve kapu kulı ağası vekili Ebu Bekir Ağa ve yerlü kullarının kethüdâ Arnavud ‘Ali Ağa ve sağ ve sol kol alay beğleri neferâtla irsâl eylediler ve Hanya kal‘asına varınca olan tarikin ekseri mahâll-i sa‘ab ve boğazları tutub gözetmek ve cum‘adan beri Suda kal‘ası mukâbilinde olan Melakşe boğazı dimekle ma‘ruf olan dağın yollarını bağlayub ve ol tarafda olan re‘âyâ keferesi eşkıyâları sed ü ‘ubûr idüb ve ba‘zı re‘âyâ kasdında olub çoğı katl birle had eylemişler idi izn-i canib-i imdâda gelen ehli islâmın tarafına beyân olunan ‘asker-i mansûre mahâll-i merkûma vârub önlerine gelen küffâr-ı hâksârın üzerine havâle olub ve tiğ-i ateşbâr ile cümlesini perâkende ve perişân itdiklerinde sonra muhasara-yı kal‘a-yı Şuşuriye derkâr olan küffâr-ı hâksârın ile ahenk-i cenk ve peykâr eylediklerinde ‘asker-i islâm-ı mansûre düşman-ı bîdin bozub makhûr ve müdemmir olub gicelerde etrâf-ı küffârı hâle var ihâtâ eylediklerinden ânlar dahi gerek imdâda ve varan ‘asker-i islâm ve gerek Hanya kal‘asında mahsûs gelân guzât-ı muvahhidin taraflarından binâ ve ihdâs olan tabur menhûsısına istihkâm virüb hendekler ve şaranpolar ihdâs kurulmuş asker-i islâm gelcek yerlerine balyemez ve şahî toblar vaz‘ idüb ve çarh-ı felekler dahi kurub ‘asker-i islâm bir yol ile girmeğe ruhsat ve imkân olmadığından tabu[r]-ı makhûre karşu Çömlekçi karyesi dimekle ma‘rûf mahalde ve Melakşe dağın tarafında olan muhafaza tarikiyle vârid bir meks ü irâm eylediler ol demde küffâr-ı leşker hücûm idüb bir cenk ü cidâl ü harb ü kıttâl eylediler şöyleki kırk beş gün lâyenkat‘ cenk-i ‘azîme olub şöyleki ehli islâm küffâr ‘askerinin çoğı helâk eyledikden sonra ahz ü zabt olunan esirleri Kandiye ve Resmo zindânları ve tersâneleri mâl-â-mâl doldı ve derûnı Hanya kal‘ada mahsûr ve mevcûd bulunan cünûd-ı muvahhidin bu kadar günden berü leyl ü nehâr cenk ü peykârdan dahi dermande-i ‘âcîz ve ıztırâb oldukların bir re‘âyâ-yı mu‘teber bulub câsusluk ile taşrada olan guzât-ı müslimîne gâyet ‘âciz ve ızdırâbda olduklarını haberler irsâl idüb ahvâli mükedderi bildirüb ol vakt ‘asker-i islâmdan imdâd içün bin mikdârı cengâverân bahadır cem‘ idüb ve her birisine beşer guruş bahşiş ve ikişer akçe ‘ulûfesine zam idüb ve serdengecdi Yusuf Ağayı üzerlerine baş idüb ve serdâr-ı ekrem Fındık Mehmed Paşa bunlara du‘â himmet idüb ve nısfü’l-leylde küffâr-ı hâksârın tabur-ı makhûrda irsâl eylediklerinde tabur mahâllerinde yakın geldikde Hanya kal‘asına girmek yol bulmadılar zirâ küffâr-ı hâksâr altı bin küffâr Hanya kal‘asının dört tarafını muhasara eylemişlerdi ancak bizim câsûsumuz Hanya kal‘asına gelüb ‘asker-i islâm imdâda geldiğine gelüb haber virdiklerinde guzât-ı müslimîn kuvvet-i kalb ve teşvikden halâs olub ancak ‘asker-i islâm gice ile gelürken ve kal‘a-yı mezkûra girmek kasd idüb giderken düşman-ı bîdin karaolları üzerine uğrayub karaolda olan keferenin cümlesin ortaya alub ‘avn-i rab-ı müte‘âl ile cümle kâfirleri katli idüb ve bir mikdârı esir idüb derûnı Hanya kal‘asına kendüleri ile dâhil ve sağ selâmet ile vâsıl oldılar bi‘inâyetillâh-i te‘âlâ her müşkil işleri rast gelüb murâdlarınca iş gördiler ve derûn-ı kal‘ada olan ümmet-i Muhammed müceddeden takviyyet bulmağla düşmân-ı din kal‘ada imdâd girdiğinden haberdâr olub ve rü’esâ-yı leşker-i küffâr bu husûs içün ba’zı anda olan zâbitlerini berdâr idüb katli ve helâk eyledi izn-i canib-i zikr olan yeni ‘asker kal‘aya girdiğinden sonra ol şahbaz-ı dilâverân sa‘at be sa‘at küffâr-ı hâksârın meteris tabyaları basub mela‘in-i küffârından nice kelleler ve diller almağla ve şimşir-i ateşbâr ile çoğı derecâtı cehenneme irsâl eyledikten sonra ve ba‘zı sağ tutanları Maltaya ve Papa ve Düka livâ-yı menhûsların büyük zâbitleri küffârların karşusunda kal‘a divarın üzerinde asub bunca günler direkler üzerine kalurlardı ve küffâr-ı hâksâr bunları görünce yüreklerine ateşler düşüb ehl-i islâmın dilâverliklerine hayrân olub korkarlardı izn-i canib-i bu esnâda Kandiye muhafızı olan vezir-i mükerrem Fındık el-hâc Muhmed Paşa dahi bir mikdâr askeriyle tekrar kal‘a-yı Hanyaya imdâd içün Resmoda ve nâhiyelerine ‘azîmet idüb giderken ve mahâll-i Resmoya karargâh olub müşâvere-i imdâd olub derken bir haber-i ‘azîme-i mükerrem zuhûr olub ki devlet-i ‘aliyye tarafından iki bin mikdârı kalyoncı ‘askerin süvâri olarak ve kalyonları İstiye nâm mahâlle lenger endâz vusûl bunları çünki geldikde ‘an karib içinde Kandiye gelüb ve andan müşârü’n-ileyh vezir hazretleri haberler isâl idüb idüb Resmo taraflarına gelmek emri ‘azîme buyurduklarında ânlar dahi Kandiyeden kalkub Resmoya vusûl buldukda bir iki irâm oldukdan sonra ba‘dehû ‘umum üzere kal‘a-yı Resmodan kalkub ve kıyâm idüb Hanya kal‘asına üç sa‘at mikdârı mesâfe yakın olan İstilos ( ) nâm mahâlle gelüb kondılar bu tarafdan küffâr-ı hâksâr islâm leşkeri geldiğini haber aldıkda gâyet müte’ellim olub içlerine havf düşdi ve tabur-ı makhûrlarına nakli ve getüren alât ü harb ve mühimmâtları cümlesini terk idüb ve ‘ale’l-‘acele ile gemilerine cümle hınzırlar girüb firâr eylediklerinde ‘asker-i islâm haberdâr olduklarında ‘ale’l-‘acele cümle ‘asker-i islâm ol tarafa irişüb lâkin küffâr-ı hâksârın ‘asker-i islâm künûzgâhını bi’l-cümle ma‘una ve sefinelerinde olan toblarına bir fitlden ateş idüb ehli islâmın üzerine atdılar bi‘avnillâh-i te‘âlâ kimesne zarar irişmeyüb lâ‘inlerine ol tarafdan gasâ ile gâm-ı efkâr ile kaçub gitdiler ve gemilerin birbirine bağlayub güç ile ve peyk ile gerüye çekilüb gitdiler ve guzât-ı müslimîn din-i mübîn uğruna kemâyenbâğî nusret ve zafer ile şazhandân oldılar bâ‘dehû Kandiye muhafızı müşârü’n-ileyh hazretleri küffârın çıkardığı ve eyledikleri meterislerine tobrak doldurub ve tabyaların yerlerinden bozub hâli eyledi ve kal‘a içinde olan ümmet-i Muhammedin kalblerin envâ‘-ı nevâziş birle teselli hatr idüb ve re‘âyâya dahi istimâlet virüb ve nice dilgîrler eyledikden sonra gene Kandiye tarafına teveccüh matiyye müraca‘ât eyledi ve bî siperrâh firâr ve edbâr olan küffârın bir mikdârı Ağrabosaya varub anda muhafız olan ‘asker-i islâm zafer encâm Hanyayı aldık deyû nidâsı ile haber virüb ve sizler dahi kal‘ayı bize virin deyû ba‘zı ana zibiyle ve kal‘aya destres bulmak içün tertîb-i mekr ve karib itdikde guzât-ı müslimîn dahi gönül birliği ile melâ‘in-i hâksârın kahr ü tedmîr ve üzerlerine baş ve buğ olan hınzırı esir etmeleriyle bakıyye ( ) olan küffâr eftân ve hayrân diyâr-ı nikbetmedârlarına revân oldukları haber-i meserret eseri taraf-ı devlet-i ‘aliyyeye vürûd bulduğı sa‘at kal‘a-yı mezbûrenin hîn-i muhasarada rahnedâr olan yâ‘ni bozulan yerlerini ta‘mir ve termîm ve iktizâ iden mühimmâtı tertîb ve takvim olunmak içün sâbıkân başmuhasebeci İbrahim Efendi ta‘yin olunub eyyâm-ı muhasarada sarf olan barut ve sâ’ir cebehane ve tobhane mühimmâtı âsitâne tarafından tedârik ve tekmîl ve mahâlline irsâl içün ve ümerâ-yı deryâ çekdirmelerine yükledüb irsâl olundı izn-i canib-i ta‘yin ve muhafaza idecek ‘asker-i islâm sâ’ir palanka ve Ağrabosa bundan mukaddem vâki‘ olan yüz üçde eyâdı a‘dadan ahz olunan Hanya sancağında vâki‘ olan Ağranbosa kal‘asına kadar kifâye idecek ‘asker ve muhafızcı ta‘yin olunmak hem umûr-ı devlet ü din olmağla yüz yigirmi beş nefer ‘ulûfeli müstahfızân ve yerlü cebeci ve tobcı ve hademe-i câmi‘ ve kırk beş nefer tımarlı fârisân ta‘yin olındı izn-i canib-i yüz altıda ‘azl ve katl-i Fındık elhâc Mehmed Paşa ve tevcîh-i eyâlet-i Kandiye ve Hanya mukaddemâ defterdâr olub ve hâlâ Kandiye muhafızı olan vezir Fındık elhâc Mehmed Paşanın zulm ü te‘âddisinden ahâli-i cezire iştikâyet etmeleriyle Hanya muhafızı olan vezir-i mükerrem İsma‘il Paşa hazretleri Kandiye muhafazasına nakli ve tahvîl ve Hanya muhafızlığı sâbıkân rikâb-ı hümâyûn kâ’immakâm vezir ‘Osman Paşa tevcîh olundı izn-i canib-i bu tarafdan Fındık elhac Mehmed Paşanın bu ahvâli mahâllinde tefahhûs ve isti‘lâm vukû‘ı üzere taraf-ı devlet-i ‘aliyyeye ‘arz ve i‘lâm olunmak bâbında fermân-ı hümâyûn sâdır olmağın dergâh-ı a‘li kapucıbaşı ağalarından Halebli Ahmed ağa huzûrı mezbûra mübâşir nasb ve ta‘yin olunub ve İsma‘il Paşa Kandiye vardıkda ağa-yı müşârü’n-ileyh ma‘rifetle re‘âyâyı da‘vet idüb ve sû‘âl olundukda ve Fındık Paşa hakikat zulm ü te‘addisi teftiş ve dikkat eyledikde ahâli-i vilâyet-i merkûmeden zulmen ve gazâben aldığı altı yüz kiseye bâliğ ve vâsıl oldığından ma‘âdâ merkûma Ağranbosa kal‘asından çıkub Kandiye kal‘asında mahbûs olan kapudanın on iki kiselik altûn alub ve kendüsi halâs ve ıslâğ ve mesfûr dahi Kandiyeden firâr olub İsperlankaya varub ve nice fırkatalar peydâ idüb ve nice ehli islâmı esir etmek gibi mel‘ûn idi ve bundan ma‘âdâ lâ‘in fırsat buldukda bunca fesâdlar virdiki sabit kadem olmağla bi’l-cümle ahvâl-i mezkûresi der-i devlete ‘arz olunub ve tertîb-i cezâsı bâbında tekrâr vürûd iden fermân-ı hümâyûn mûcibince ve âhir-i Cemâziye’l-âhirde katline irâm ve ikdâm olundı ve’s-selâm izn-i canib-i bu tarafdan Rumili yâ‘ni bilâd-ı Yunanın etrafında vâki‘ Cezâirin bâ‘zıları büyük ve

ba‘zıları küçükdür büyük olanlar fakat ikidir evvelkisi Ağriboz ceziresidir ikincisi Girid ceziresidir ve ana Kandiye dahi dirler tûlı üç yüz mile karibdir ve gâyet güzel etrâfı olur ve mahsuldâr ceziredir ve cezire Bağdad hâlifeleri zamanında dahi def‘atle feth olunmuşdı sonra yine küffâr bir tertîb ve hile ile zabt idüb bin elli dört seneye dek küffârların idüb donanma-yı hümâyûnı ile ‘askerler irsâl ve yigirmi beş sene kadar teshîrine sâ’y ü gayret etmişlerdir âhirü’l-emr bin seksan seneye kadar ekserin feth idüb ve bakıyyesi dahi sonra ki seferde almışlardı şöylekim olan cümle ‘Osmanlının tasarrufundadır şehrleri bunlardır evvelâ Kandiye başşehridir ve cezirenin orta yerinde ve denizin kenârındadır ve gâyet metin kal‘adır ve pek eyü limanı vardır ve limanın iki tarafında iki kal‘a kullesi vardır ve nice kal‘a-yı gob tobları üzerlerinde olur ve ehl-i islâm bu kal‘ayı nice seneler muhasara idüb ve bunca kanlu cenkler ve yürüyüşler eyledikten sonra yigirmi beş seneden sonra cümlesin feth etmişlerdir ve Hanya Kandiyeden evvel feth olunmuşdur ve Hanya kal‘ası garb tarafına deniz kenârında bir eyü ve metin kal‘adır ve bunca büyük tersâneleri dahi vardır her biri bir hazne olmağla muhtâcdır ve cümlesi yontma taşlardır ve Hanyanın bir eyü limanı vardır bin elli beş senesinden berü ehli islâm cenk idüb tâki bin seksanda mâhı Cemâziye’l-âhirin gurresine kadar feth etmişlerdir ve bin yüz üç senesinde Venedik küffârı ile muhasara idüb hasarât ve nedâmet ile girü dönmüşdir ve Resmo kal‘ası Kandiye ile ile Hanya arasında bir kal‘adır ve iç kal‘ası var ve limanı dahi vardır bin elli altısında sene-i mübârekede bu kal‘a feth olunmuşdır ve dahi bundan başka İstiyâ Kandiyeden şark canibine deniz kenârında bir küçük kal‘ası vardır ve lâkin metin kal‘adır ve Ağranbosa Giridin tâ kenârında garb canibinde bir kal‘adır ol dahi gâyet metin ve yüksek kal‘adır ve Suda Hanyanın önünde ve deniz içinde bir metin kal‘adır ve üzerinde bunca büyük tobları vardır ve boğaz limanı olurki yedi kıralına dahi donanması gelürse cümle içinde sıgar ve mahfûz olacak yerleri vardır şöyleki Akdenizde öyle bir metin limanı yokdur şöyleki dil ile vasf olacak değildir ve üzerinde sarınclar hazr idüb kış eyyâmda havayla mâla-mâl dolar ve kal‘a üzerinde iki bin kadar nüfus sakin olacak yerleri ve evleri vardır ve İsperlanka Kandiye ile İstiyâ kal‘alarının arasında ve deniz içinde bir metin kal‘adır ve anın dahi iki boğazı vardır ve anın içinde yüz bin gemileri girüb sığınacak yerleri vardır ve evleri bir kaya üzerinde binâ olunmuşdır ve zikr olunan kal‘anın cümlesi Giridin canib-i şimâlindedir ve canib-i cenubundadır ve bunca başka deniz etrâflarında ve kara taraflarında bunun gibi metin kal‘aları vardır Venedik eyyâmda cümlesine küffâr ‘askerin var idi bi‘avni’llâh-i te‘âlâ ehl-i islâm ahz ü zabt ve mutasarrıf olunmuşdır şöyle güzel ve metin hisarı vardır ki vasf kâbil değildir şöyleki Giridin vasf dil ile söyleyenler göziyle görmeyenler fark olunmaz ancak Giridin vasf ve medhi yedi kırallarında meşhûr ve mezkûrdır işbû beyt ki zikr olunur Kandiye derununda olan hünkâr cami‘i tarihidir.

Hamdullâh himmet-i şehinşâha devranla

Kandiye fethiyle oldı cümle ‘âlem-i kâmyâb ile

Çelebi Sultan Mehmed Han ki lütf-ı hakla

Oldı mâlik böyle bir mülke olub nusret ile

Devletinde oldı bu mâ‘bed yine islâma zam

Olmadı anda edâ şimdi salât bâsavâb ile

( ) câmi bir ‘anka hazrdır anın

Kadrle şâyestedir her câmi‘ olsa âfitâb ile

Seyr idenler can-ı dilden dediler tarihini

Cami‘-i Sultan Mehmed cem kehr kayser cenâb-ı Allâh (üçmim)

tetimme-i kısmü’l-evvel çünki sefer-i Girid izn-i canib-i çünki sefer-i Girid ceziresi zuhûr idüb bu ana dek mümted oldı bu makâmda cezire-i mezbûreye müte‘allik bir iki kelâm ile kısm-ı evveli tamâm idelüm kitâb-ı atlasda mestûr olduğı üzere Girid cezire bir tûlâni ceziredir ki şarkdan garb ile yüz yetmiş mil imtidâdı ve elli mil kadar ‘arz vardır çevresinin devri beş yüz seksen sekiz mil olub içinde ‘azîm dağlar ve sular vardır ma‘mûr ve mahsûldâr ceziredir balatyos ider Karan adasına cümle mahsûl kısmının güzîdesi ve mu‘teberi hâsıl olu[r] meyvesi lâtifdir ‘asel ve za‘fîrân ve lâdin ve aftimon olu[r] ve muzı ve canvarlardan kurd ve tilki ve yılan ve arslan ve kaplan olmaz bir emir yerdir gice ne kadar yalnız yürüyüb ve dağda dahi yatub sabah bir ziyân kendüsine ve malına ziyân olmaz ve dahi baykuşı getürseler fi’l-hâl kebir yer gider ve ‘atik ( ) dirki bu ataya ibtidâ çûbiterü ( ) hükm eyledi sonra radamantos ( ) bâ‘dehû mitos pâdişâ[h] olub ve bundan yunânilere değdi yâ‘ni Eline Rumca dirler bunların ellerine bir zaman kaldı Romanîler ve Kayserler bunda binâ eylediler ve nice ‘azîm binâlar ve hâli yerleri imâret eylediler ânların ser‘askeri mitellos ( ) Giridi Yunânilerden alub mahkûm kalmağa mezbûr ser‘âskere Karatikos ( ) dediler ve büyük Kayserlerden İstanbula kayserleri hükmünde kalub bâ‘dehû Filanderya beği ve Konstantiniye pâdişâhı Yaldonbos ( ) mezbûr cezireyi Monferrat ( ) hükmüne hibe eylemişdi mezbûr dahi tarihi milâdın bin yüz toksan dört senesinde Giridi Venedik beğlerine satun ve vâfir altun aldı Venedik elkâbında Kandiye saltanatı pâyesi ihtibâr olundı ve gerü kitâb-ı atlasda mestûrdırki arastata ( ) leys-i tedbîr-i medine kitâbının ikinci makalesinin sekizinci bâbında ider bu Girid ceziresinin Yunan yâ‘ni Elina vakt-i saltanatında gâyet lüzumı yâ‘ni ( ) münâsebeti var idi zirâ deryâ ortasında olub ve Yunan diyârı kenârına düşmüşdir ve bir tarafı Moraya ve Avrupaya ve bir tarafı Rodosa ve Asyaya karib ve yakın olmağla evvel sâbıkda Minos ( ) pâdişâh anı zabt ü kabz idüb deryâya musallat oldı ve kalan adaları kendüsi zabt ü feth eyledi ve bundan başka ba‘zı yerleri hâli iken ma‘mûr kıldı cezirenin bâki ahvâli tercüme itdiğimiz levâmiu’n-nûrda mestûrdır ve bu makâmda bu kadar nakli etmek kifâyet ider ve bundan ötürü Venedik cezire-i Girid üzerine ve uğruna baş can fedâ idüb ve bezl-i makdûr esdiğinin vechi zâhir olur tez kitâb-ı atlasda bu cezire olmağla ağaçlığı ve ormanlığı çok olmağla yedi pâyepây üzerinde selef-i sâbıkda Yunandan evvel hikmet-i allah ile ateş alub ve pîr ü yaban ateş yanub ey ateşi yedi eflâk erişmiş idi ol zamandan berü bunda yabani mahlûkâtı kalmadı ve andan sonra bu bir yer hâli kaldı ol vakt İskender kumandan Belenos ( ) burasına mekân tutdı ve bu yer ma‘mûr eyledi bi emr-i hüdâ ol zamandan berü bunda canva[r] mahlûkâtı kalmadı ve kitâb-ı atlasda bu cezire selef-i sâbıkda bir def‘a feth olundukda ta‘arruz yokdur lâkin tevârih-i islâmda görülmekle icmâlen ana işaret olundı ve yine selef-i sâbıkda evvelâ beni Emeviyye vaktinde ‘asrında ‘Abdullâh ibn-i Sa‘ad Mısır valisi valisi iken bu cezireye gazâ idüb feth-i müyesser olduğu ravzatü’l-mu‘tarîdin kitâbında mestûrdır nihâyet bâ‘zı bilâd ve yâhûd halkı inkıyâd murâd olamadı sonra el-Abbas zaman-ı ‘asrında Endelüsde zuhûr iden beni Emeviden Hakemü ibn Hişâm zamanında ceddi Resûlki evlâdı ‘Ali imam Musa Kâzım zamanında ki Hakemü babası ( ) Musa Kâzımı şehid eylediği zamanında vak‘a-i Rabaz zuhûr idüb Kurtıbadan nefy olunan on bin kadar kimesne İskenderiyede bir zaman vatan etmişler iken iktizâ hepsi ile Giride geçüb tamâm zabt itdiler ve başları ‘Ömer ibn-i ‘İsâ pâdişâh olub Girid hükümeti seksan sene evlâdı eline kaldı üç yüz kırk beşinde gerü küffâr zabt ü teshîr eyledi mülûki sâhibi olub tedriciyle aldı izn-i canib-i vak‘a-i Rabaz nücûmü’z-zâhire rivâyeti üzere yüz toksan sekiz Ramazanında Kurtıba halkının merkûm hükm-i zulmünden ötürü huruci ve guluvi a‘m idüb cenk ü kıttâlden sonra mezbûr Hakem gâlib-i a‘m gelüb ve Endülüslerin Girid geçmesi iki yüz on iki de bunların fesâdını def‘ içün el ‘Abbas tarafından Mısır vâlisi olan ‘Abdullah ibn-i Tâhir Safari zamanında idi dirlerdiki alan Giridi ânların nesli idi ve ânlar burasında bâki kalmışdır ( ) nihâyetü’l-( ) da bir gün dahi tafsîl-i merâm idüb dirlerki bu cezireye İslâmdan ol Mu‘aviye ibn-i Ebû Sufyan zamanında kâşif-i bahr evvelâ Cünadet ( ) gazâ eylediki Rodosda ‘arab kal‘asını binâ idüb bâ‘dehû toksan iki tarihinde Endülüs fethinde Akdeniz cezireleri dahi cümle zabt ü feth ve tasarrufuna alınmışdı ve ol ‘Arab beği Giride gelüb ve Kandiye limanı boğazında olan büyük kule ‘Arab beği Giride gelüb ve Kandiye limanı boğazında olan büyük kule ‘Arab beği binâ eyledi ve Giridin ba‘zı yerlerini zabt ü teshîr olundı sonradan Harunü’r-reşid ser‘asker Humey ibn-i Ma’yûf dahi biraz yerlerini ahz ü zabt eyledi bâ‘dehû me’mûn ‘asrında Ebu Hafz ‘Ömer ibn-i Habib Endülisiye varub hisarlarından birini ahz ü zabt idüb anda karargâh idinüb gide gide tedriciyle Girid ceziresini zabt idüb kâfiri haraca kendi evlâdı miras tarikiyle mâlik olub yüz toksan sekizde Hakem ibn-i Hişâm Kurtibadan halkı sürüb anlar dahi vech-i meşrûh üzere İskenderiyeden bu cezireye geçdiler ve beğleri levâzım hırâseti tedârik idüb kırk pâre sefine ile şimdiki olan adalara gazâ idüb ve boğaz semtlerin yağma ve gâret iderdi İstanbul kayseri bunun elinden ‘âciz olub madaraya etmek başladı sonra Ermanos kayser cezire-i Girid pâdişâhı Abdü’l‘azîz Habibe elçi gönderüb tarh-ı esas müddet idüb didiki tertîb-i sefine ve techiz-i cüyûş ile vilâyeti yağma ve gâretden ne hâsıl olursa me‘a ziyâde virilüb bu zahmet ve meşakkat ihyârına bâ‘it nedir iki tarafından emn ü aman mürtefi‘ olub yolları kesilmişlerdi evveli budur ki pâdişâh sefineleri çıkarub gâret ve yağma hâsıl olan mâli ma‘ ziyâde bizden âlâ eyüsi budur ki hatr ve rızâ irsâl etmeğe makrûrdır ve tüccâr varub esnâf-ı vezâ’if mahsûl alınur deyû reşimend ( ) pesend ile ‘Abdül‘azîzi meftûn kıldı ol dahi dâm-ı hile düşmanı nush eğleyüb kavliyle ‘amel itdi ve sefineleri çeküb ve ‘askere iltifât etmezdi Ermanos ( ) levâzım-ı enfâl etmâmı içün bir iki sene peşkeş mâl irsâl idüb ve tüccarı ol tarafa yoldı ‘Abdül’azîz mal-ı cem‘ derdine düşüb gazâ ve cenk etmeğe düşmandan el çekdi çünki düşman ile müsâlaha olundı ‘askere [u]lufe virmek yok yere etlâf-ı hazinedir deyû kat‘ erzâk ve ta‘til hukuk ehli istihkâk idicek Kayser-i Rum hilekâ[r] elçi gönderüb diyârımıza kaht vâki‘ olub hububât ve nebatât bitmedi beş yüz kadar kısrak Girid ceragâhına geçüb otlıya ve tevellüd iden yâ‘ni doğan erkek atları pâdişâh kendü mülki olsun deyû haber virildikde ruhsât ve icâzet alub Girid üzerine geçirdikden sonra Anadolı hâkimi ki ânlar lisanında Dimestkos ( ) dirlerdi ol kimesne serdâr idüb ‘asker ve gemiler ile Girid üzerine gönderdi mezbûr dahi varub gice bunlara süvâr olub ‘Abdül’azîz gâfil iken tahtgâhı olan şehre vardılar sabah namazı kapuların açdıkları gibi içerü girüb sarayda buldukların katl-i a‘m itdiler ‘Abdül‘azîz dahi ol esnâda katl olunub ve gönderdikleri emvâl ve hazineyi ziyâdesiyle ahz ü zabt idüb gemiler ile kaysere irsâl eyledi andan kayser dahi bu haber aslı gördükde emr itdiki Giridde olan müslimanlardan re‘âyâ üzere aman vire ve eğer ‘inad iderlerse helâk ideler deyû elçi gönderdi ve ‘askerisini Karabekr mezbûr mûcibince a‘mel idüb Girid üzerine hâkim nasib etdi ve kendi kaysere gitdi ve bu vaka‘ üç yüz beş senesinde zuhûr etdi ve bu tarafda gelen serdâ[r] ol sene müslimanları haraca kesüb incidmedi ‘ıyd-ı milâdda bunları cem‘ idüb dediki kayser size ihsân etdi lâyık budurki tehniye-i ‘ıyd ile ‘arz-ı şükrâna idesiz içlerinden yüz nefer varub Ermanos bunlara iltifât gösterüb hil‘atledi ve gitmeyenler nâdim olub gelecek sene ekseri vardûkda cümlesini habs eyledi yiyecek ve içecek virmeyüb bunlara tansîri teklif eyledi kâbil olmayub ve açlıkdan zebûn olduklarında naçâr olub tansîr etdiler ve çıkub Giride gitdiler ve vali-i Girid üzerlerine adam koyub bunları evlerine girmekden eyledi taki ehli ‘ayalleri dahi tansîr eyleye bu tarikiyle birkaç sene cezire-i mezbûre halkı cümlesi nasrânî oldılar siyâk-ı mezbûr bir kitab-ı atlas rivâyetine muhâlif değildir nihâyet anda bir def‘alara ta‘arruz olunmayub muktezâ-yı mevzi‘-i fen üzere matbû‘ kılınmışdır kıssadan hisse budur ki erbâb-ı devlet cem‘-i zamana mekr-i düşma[n]dan gaflet olunmayub deyüb nasihât yüzünden görineni söziyle ‘âmil olmak ve tarik-i hezm ve ihtiyâtı koyub gazâ ve cihâd esbâbında ne lâzım deyû ihmâl ve tekâsül eylemek câ’iz değildir son pişmanlık fayda bir dahi virmez gereği gerekmez mukayyed olmak ve muhkem-i hıfza etmek etmek gerekdir.


Girid ceziresi tarihi bunda tamâm olunmuşdır.

Kaynakça değiştir