Dostlar Tiyatrosu'nun Yeniden Üretimi Abdülcanbaz'da Yabancılaştırma/Beklenmedik Son
3.7. Beklenmedik Son
Epik tiyatroda bir tartışmanın içine çekilen seyirci, oyun boyunca sergilenen çatışma ve çelişkilerin çözüme kavuşmuş olmasının verdiği rahatlama ile değil, olası çözüm yolları üzerine düşünce üreterek oyundan ayrılır. Seyirci çözüme yaklaştırılır; ancak kesin bir çözümden kaçınılarak oyunu kendisinin tamamlaması istenir. "Savlarını insanın kafasına çakan geçmişteki dogmatik, öğretici tiyatronun yerini, artık (seyirciyi) belli düşünceler yönünde harekete geçiren, ona sorular yönelten bir tiyatro alır." (Kesting, 1985: 85). Seyircide çözüm üreten etkin ve yaratıcı bir bilinç düzeyinin yakalanabilmesi için oyunlar genellikle seyircinin beklentisini ters yüz eden ve onu silkeleyen/ mutsuz eden bir sona bağlanır. Abdülcanbaz da seyircinin mutlu son beklentisini tersine çeviren ve onu şaşırtarak huzursuzluğa sürükleyen bir oyundur. Oyunun sonuna yaklaşılırken takımıyla birlikte Anadolu'ya geçerek Millî Mücadele'ye katılan Abdülcanbaz, memleketi kurtarmanın gurur ve sevinci içinde İstanbul'a geri döndüğünde gördükleri karşısında şaşkına döner. Gözlüklü Sami Bey ve ailesinin davetlisi olan Mili Mücadele'nin kahramanlarından Miralay Kâzım, bu işgalci iş birlikçilerinin gerçek birer istiklâl âşığı (s. 80) olduğu yanılgısına kapılmış ve bunların memleketin kalkınması yolunda fedakârca çalışan iktisat kahramanları (s. 85) olduğuna inanmıştır.
"MİRALAY | Biz muharipler ne kadar dışındayız cemiyet hayatının değil mi? Bayağı yadırgıyorum bu asrî havayı. Alışmamız gerekecek. |
ABDÜL | Komutanım bunlar... |
MİRALAY | Biliyorum oğlum... Bunlar yeni Türkiyemizin iktisat kahramanları olacak. İktisat cephesinin silahşörleri." (s. 86). |
Abdülcanbaz'ın kurtardıklarını sandığı memleket, bir yerde yine o kurtardık dediği adamların eline düşmüş (Erkal, 2019: 70), hikâye bir garip encama varmıştır (s. 86). "Yurtseverler, kanını ve canını vererek, İstanbullu iş birlikçilerin çıkarları için göz kırpmadan yabancı güçlere peşkeş çektikleri yurdu kurtarıp yeniden kurarken vatanı satan İstanbullu iş birlikçinin Ankara'da iktisat cephesinin kahramanı adı altında aynı oyuna yeniden başlaması karşısında" (Sokullu, 1979:214) Abdülcanbaz takımından Fettah, çılgına döner:
"FETTAH | Boşuna çabalama hoca, bu oyun böyle bitmez. |
KARANFİL | Alın bu hayâsızı başımdan. (Kulise.) Durmayın. |
FETTAH | Kızma be çiçeğim. Herkes eşekten düşmüş karpuza dönmüşken oyunu bitirmenin âlemi var mı? Şimdi böyle kös kös evlerimize dağılmamız reva mıdır yani?" (s. 86). |
Fettah'ın serzenişine karşın Karanfil Hoca, bu garip hikâyeyi çalgılı çengili bir biçimde bitirir. Seyirci, oyundan ayrılırken kendine "Böyle mi bitmeliydi?" diye sormadan ((?, ?), 1973: 21), 'Abdülcanbaz gibilerin galibiyetleri neden geçicidir, erdem sahibi insanlar nihayetinde neden yenilirler, galip getirecek güçler neden hep erdemsizlerin elindedir?" diye düşünmeden edemez https://www.ucuztarih. com/ucuz-roman/abdulcanbaz-calgili-komedya/ (Erişim: 02.04.2020]. Oyunun sonunda seyirciyi silkeleyen bu huzursuzluk, iyiliğin ve doğruluğun timsali olan "Abdülcanbaz kazansaydı eğer, günün gerçeğine uymazdı" (?, ?], 1973: 21) düşüncesindeki Dostlar Tiyatrosu dramaturji ekibinin bilinçli bir adımıdır. Seyircinin, çoğu Brecht oyununda olduğu gibi böylesi şaşırtıcı ve mutsuz bir sonla yabancılaştırılması, oyunu, çözümsüzlüğün, tatminsizliğin neden olduğu ve oyun ötesine uzanan bir tartışma istenciyle terk etmesini sağlar.