Biga Halk Müziği Kültürü: Kültürel Kaynaşmanın Müzikal Yansıması/Biga Çerkes Müzik Kültürü

Biga Çerkes Müzik Kültürü
  Çerkesler Kuzeybatı Kafkasya’nın kadim halklarından biri olarak bilinmektedirler (Erdal, 2019). 19. yüzyılın en büyük göç hareketliliğini yaşayan Kuzey Kafkasya halkları ve Çerkesler 1864 yılından itibaren Osmanlı Devleti tarafından Balkan coğrafyasına yerleştirilmiştir. Yaşanan her göç olayına benzer biçimde Çerkeslerin de göçleri oldukça zorlu bir süreçtir. Bu tarihlerde Biga’ya gelerek yerleşen ve nüfusunu Çerkeslerin oluşturduğu Hacıköy’de yapılan derleme çalışmalarında bu zorluk, göç edenlerin torunları tarafından anlatılardan anımsanarak aktarılmış ve kaydedilmiştir. Bu anlatılardan göçlerin büyük acılar içinde olduğu, binlerce kişinin uygunsuz taşıma koşullarında ve oldukça kalabalık kitleler halinde gemilere bindirilerek göç ettirildiği, hatta buna tanıklık eden ve yaşayanların “Karadenizden çıkan balığı bile yiyemedikleri” ifade edilmiştir (Canbay, 2012). 19. yüzyılın sonlarında da ikinci kez göç ettirilerek Balkanlar üzerinden getirilip Anadolu’ya yerleştirilen (Koçkar ve Koçkar, 2019) Kafkas göçmenlerinin en yoğun olarak iskan edildiği bölge Marmara bölgesi içinde Çanakkale, Biga, Bandırma, Balıkesir, Bursa, Adapazarı ve İzmit olarak gösterilebilir (Bi, 2015: 1322, akt. Erdal, 2019, Aslan, 2006: 20-22 akt, Kaçkar ve Kaplan, 2019:43, Khalaf, 2019).

İhsan Tüzün, Çerkes Halk Şarkıları, Biga
Lezginka


  Çerkes kültürünü oluşturan en önemli unsurlardan birisi olan Çerkes halk şarkıları temelde insan sesiyle vokal olarak söylenen ezgiye ikincil bir vokal ezginin eşlik etmesiyle çoksesli bir yapıya dönüşen ezgilerdir (Erdal, 2019:215). Çerkes geleneksel müzikleri ve halk şarkıları çoksesli yapısal özellikleri ve koral icra biçimleri ile başta düğünler olmak üzere geleneksel törenlerde icra edilen müziğin temelini oluşturur. Kuzey Kafkas halklarının karakteristik özelliklerini barındıran müzikler, sosyo-kültürel ve folklorik olarak bölgenin tarihsel ve sözlü geleneksel konularını ortak bir anlayışla yansıtırlar (Kaçkar ve Kaplan, 2019:43 s.44). Biga Bakacak (İpkaiye-İbkaiye) köyünden 1928 doğumlu İhsan Tüzün, Çerkes ezgilerini Pşinesiyle seslendirmektedir. Kayıtta, geleneksel Çerkes müziğine ait ezgiler icra edilirken, ezgilerin konu ve hikayesi de anlatılmaktadır. Alaattin Akçal (2020), tarafından paylaşılan kayıt, Çerkes halk şarkılarının Biga’daki yansımasını gösterir niteliktedir.
  Çerkesler’de geleneksel müziğin günümüze kadar taşınmasında en önemli unsurlardan birisi, geleneksel dans müzikleridir. Müzik ve dans Çerkes toplumunda kadın ve erkeğin yanyana olduğu etkinliklerdir (Erdal, 2019:215). Bölgede geleneksel danslar dört temel kategoride değerlendirilebilir, bunlar; “Kaafa”, ve “Zefako”, kurgusu kadın ve erkek arasında kurulan güç, birliktelik ve aşk ilişkisi üzerine yapılan danslar; “Wuig”, erkekleri savaşa ya da ava uğurlamadan önce çalınan danslar, bölge halklarınca genellikle “Lezginka” adı verilen süratli, erkeklerin ve kadınların ayakucunda ve parmak ucunda yaptıkları akrobatik hareketlere dayalı danslardır (Kaçkar ve Kaplan, 2019:46). Bölgede yapılan çalışmalarda müzik ve dans geleneğinin zaman içinde kısmi olarak unutulmaya başlandığı, isimlerin değiştiği ve çalgıların tür-sayı olarak azaldığı görülmektedir. Çiftetellinin bir benzeri olarak bilinen ve bütün Çerkes yerleşimlerde bilinen ve oynanan bir oyun olan “Leperuş”, “Kumuk”, “Vuuji (Wuig)” ve “Lezginka” olarak adlandırılan oyunlar Biga ve civar Çerkes yerleşimlerinde oynanan oyunların genel tanımı olarak ifade edilmektedir (Canbay, 2012).
  Müzik ve dansın en coşkulu haliyle ve bütün katılımcıların içinde olduğu geleneksel eğlence anları ise düğünlerdir. Çerkesler için de düğünün özel bir önemi vardır. Biga Çerkes yerleşimlerinde düğün kültürü ve içindeki kültürel unsurlar hassasiyetle korunmaya ve aktarılmaya çalışılmaktadır. Özellikle, “Khaafe (Kaafa)” olarak adlandırılan müziğin yörede pek çalınmamasına rağmen anlatısı ile aktarımının sağlanmasına çalışılmaktadır.

“...khaafe dediğimiz bu müzik bir prensin kızıyla çobanın arasındaki aşk hikayesini anlatıyor. Prensin kızı çobana aşık oluyor, çoban o müziği her gün kavalıyla çalıyor, kız onu dinliyor ve bu şekilde ona aşık oluyor. Prensin kızı yataklara düşüyor, eğlenemez oluyor artık kimse onu eğlendiremiyor, düğünler dernekler kuruluyor bilmem neler yapılıyor, yok, yatağından bile kalkmıyor, ama günün belli bir saatinde o müziği şey yapmaya başlayınca canlanıyor, oturuyor yatağına böyle gülümsüyor, dinliyor falan, derken bütün ülkeye bir gün şey

Adige-Qafe

yapıyorlar, haber gönderiyorlar, diyorlar ki; benim kızımı iyileştirecek olana, güldürecek olana ben kızımı vereceğim diyor, kimler geliyor, prens çocukları yakışıklılar bilmem neler, hiçbiri şey yapamıyor, tam o sırada dışarda bu müziği, khaafe müziğini çala çala çoban geliyor, kız yerinden kalkıyor, düğün yapılan yere çıkıyor onu karşılıyor ve herkesi unutuyorlar ve o müzik eşliğinde dans etmeye başlıyorlar ve.. khaafe müziğinin şeyi o, dans ediyorlar ve kız iyileşiyor, adam da çobana veriyor kızı.. şimdi bunu düğün bitiminde çalarlar, paydos olduğunda iş bittiği zaman,... (Canbay, 2012)”


  Telaşlı bir heyecanla hazırlıklarına başlanan bir Çerkes düğününde yerlere oyuncuların üzerinde dans edeceği saman balyaları çözülerek yerlere serilir, samanlar sulanır ve bu sırada dans edecek genç kızlar ve erkekler karşılıklı olarak sıralanır, erkekler 3-4 metre uzunluğunda 25-30 cm genişliğinde, iki sandalye veya yükselti üzerine konmuş olan bir tahtanın etrafına dizilirler ve ellerinde ritim çalmak için birer küçük tahta parçası bulunur. Tahtaları birbirine vurarak çıkardıkları sesler bir yandan diğer çalgılara ve dansçılara eşlik ederken diğer yandan alana coşku verir. Buna “tahta çalmak” denir. Bazı bölgelerde ortadaki uzun tahta yerine doğrudan ellerindeki 30cm. kadar uzunluktaki iki tahta parçasını birbirine vurarak ritim tutarlar. Son yıllarda “Phaçiç” adı verilen 25-30cm. uzunluğunda, birbirine bağlı tahta parçalarından oluşan bir çalgı da düğünlerde ritm eşlik çalgısı olarak kullanılmaktadır (Koçkar ve Koçkar, 2019:463). Danslar öncesinde başlayan Pşine ve tahta sesleri meydandaki kalabalığı az sonra başlayacak olan danslara hazırlar. Civar köylerdeki yakınlarla birlikte düğüne gelen misafirler müzikle beraber hareketlenmeye başlarlar. Kadın erkek sıra halinde el ele tutuşarak dans etmeleri yüzyıllar öncesinden sürüp gelen geleneğin Biga’daki yansımasını adeta gözler önüne sermektedir. Köylerde düğünlerin, önceleri tamamen Çerkes geleneklerine uygun biçimde geleneksel çalgılarla yapıldığını ritüel ve uygulamaların aslına uygun biçimde icra edildiği fakat zamanla eğlence anlayışının da değişerek geleneksel yapısından uzaklaşıldığını ve çalgı olarak “orkestra”, darbuka, klarnet, org vb. çalgılarla yapıldığı belirtilmektedir (Canbay, 2012). Düğün alanında-alayda genelde damadın sağdıcı olan bir meydancı olur. Bir nevi “oyun organizatörü” (Akçal, 2020) olan “Hatyako” adı verilen bu meydancı oyuncuları da belirler (Gürsu, 2018:150). Biga’da “Cegako-(Hetiyako)” olarak bilinen “Hatyako”, toplumsal saygınlığı olan, düğünleri kuran, yöneten hatta “son sözü söyleyen” kişilerdir;

“...O toplumu yönetir, bir tarafa “ -dur ” dedi mi durur, “ -yürü” dedi mi yürür, böyle insanlar.. vardı, tabi ben eskiyi anlatıyorum. onlar toplumda en saygın insanlardı.. Düğün sahibi de olsa ona söyler.. komşu olabilir, köy gençliğinden yakın akraba olabilir, arkadaşın olabilir, o yönetir bütün düğünü organize eder, kimse de ona ne yapıyon ne ediyon demez herkes onun yönetimine saygı duyar” (Canbay, 2012).


  Biga’da yaşayan Çerkesler düğünü aynı zamanda “eğlence” anlamıyla da kullanmaktadırlar;

“...Düğün bizim için eğlence demektir, misafir mi geldi eğlence.. çok mu sevindim, toplanın arkadaşlar, bizim canımız sıkılınca düğün yaparız, düğün yapmamız için herhangi bir sebep yoktur, ..savaşta bile tüfeği dikersin oraya, tüfek kızdır, oynarsın, ha babam oynarsın, mesela bu akşam düğün yapacağım, bir arkadaşım geldi, üç beş gence söylerim toplanın diye, onlar kızlar arkadaşlar hepsi toplanır gelirler buraya, kaç saat eğlence üç saat-beş saat..” (Canbay, 2012).


  Çerkes halk ezgileri “Pşıne” (akordeon benzeri) ve “Şıkepşıne” (kemençe benzeri) gibi çalgılarla icra edilirken süslemeler ve çarpmalar sıklıkla kullanılır ve genellikle çalınan motifin karar sesinin 5’lisinden, pedal (dem) bir ses tutulur (Kaçkar ve Kaplan, 2019:45). Akordeon veya Pşineyi çalan kişiye “Piyinağa” denir. Bölge halklarının müzik kültüründe önemli bir yeri olan Garmonların yapısındaki çokseslilik, Kafkasya halklarına özgü çoksesli müziğin icrasında büyük kolaylık sağlayınca halk arasında Çerkesçe tüm çalgılara verilen isim olan “Pşıne” adı verilmiş, günümüze kadar çok geniş bir şarkı ve çalgı müziği repertuvarı Pşıne ezgileriyle günümüze kadar gelebilmiştir (Guçeva, 2004:4 akt, Koçkar ve Kaplan, 2019:49). Geleneksel Çerkez çalgılarını, “Apapşıne” (Mandolin benzeri üç telli çalgı), “Şıkepşine”, “Pşıdıgago” (Kemençe), “Fendpşıne” (Tulum), “Bjamiy” (öküz boynuzundan veya ağaçtan yapılmış üflemeli çalgı), “Cafiy” (Flüt), “Nakıra” (Zurna), “Gamıl-Kamıl” (Sipsi benzeri üflemeli bir çalgı), “Phaçiç-Phaçik(Ahşap ritim aleti), “Phadarp” (Sopalarla tahtaya vurularak çalınan çalgı), “Adige Pşıne” (Kafkas Mızıkası) (Aslan ve diğ., 2005) şeklinde sıralanabilir (Ceyhan, 2008:54). “Doli” ise Türkçe koltuk davulu olarak bilinen 30–34 cm. çapında 30–34 cm. yüksekliğinde yuvarlak bir kasnağa tabaklanmış keçi derisi gerilmesiyle elde edilen bir çeşit davuldur.
  Özellikle göçlerle iskan değişikliği yaşayan toplumlar çalgı gelenek ve kültürlerini de belirli oranda kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Nitekim yapılan araştırma ve derleme çalışmalarında da Biga Çerkes yerleşimlerinde adı geçen çalgıların büyük çoğunluğunun bilinmediği görülmüştür. Sözlü geleneğin içinde önemli bir yeri olan ezgili söylenen halk kültürü ürünleri, göçler olsa bile insanların hafızasında etkili biçimde taşınmıştır. Birlikte gerçekleştirilen toplumsal etkinlikler de kuşkusuz sözel-ezgisel hafızanın tazelenmesine ve sonraki kuşaklara aktarılmasına olanak sağlamıştır.