Sayfa:DOSTLAR TİYATROSU’NUN YENİDEN ÜRETİMİ ABDÜLCANBAZ’DA YABANCILAŞTIRMA.pdf/4: Revizyonlar arasındaki fark

Kibele (Tartışma | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
Sayfa gövdesi (bağlamada kullanılacak metin):Sayfa gövdesi (bağlamada kullanılacak metin):
2. satır: 2. satır:


''Üretken kuşku ve diyalektik tutumun'' (Grimm, 1997: 240) sanat alanındaki yansıması olan yabancılaştırma etkisi/efekti (Verfremdungseffekt), estetik bir kavram olarak ilk kez, yazar, kuramcı ve yönetmen kimlikleriyle dünya tiyatrosuna yön veren Bertolt Brecht'in (1898-1956) Epik tiyatro kuramında bir tanıma kavuşarak sistemleşir. Brecht, estetik kuramının temelini oluşturan yabancılaştırma (Verfremdung) kavramını, ilk defa ''Yuvarlak Kafalılar ve Sivri Kafalılar (Die Ru ndköpfe und die Spitzköpfe'', 1932-34) adlı oyunu için yazdığı notlarda kullanır (Şener, 2015: 286). Görünürde Brecht'in ürettiği bu yeni kavram, aslında farklı amaçlarla da olsa öteden beri kullanılan ve özellikle Asya tiyatrosunda kaynağını bulan eski bir tekniktir. Brecht'in bu eski tekniğe yönelerek onu, maddeci diyalektiğin tiyatrosu olarak ortaya koyduğu Epik tiyatro modelinde kurallı bir bütüne eriştirmesini sağlayan temel etken, 1930'lu yılların ortasında yaptığı Moskova ziyareti sırasında tanıdığı Çinli oyuncu Mei Lan-Fang'ın (1894-1961) sahne yanılsamasını (illüzyon) yok eden oyun tekniğidir. "Mei Lan-Fang'ın gösterdiği oyunculuk tekniğinde kendi yanılsama karşıtı düşüncelerinin onayını bul[an]" (Candan, 2003: 116) Brecht, ondan aldığı ilhamla 1937'de kaleme aldığı "Çin Tiyatrosunda Yabancılaştırma Efektleri" ("Verfremdungseffekte in der Chinesischen Schauspielkunst") adlı denemesinde, yabancılaştırmaya şu sözlerle değinir:
''Üretken kuşku ve diyalektik tutumun'' (Grimm, 1997: 240) sanat alanındaki yansıması olan yabancılaştırma etkisi/efekti (Verfremdungseffekt), estetik bir kavram olarak ilk kez, yazar, kuramcı ve yönetmen kimlikleriyle dünya tiyatrosuna yön veren Bertolt Brecht'in (1898-1956) Epik tiyatro kuramında bir tanıma kavuşarak sistemleşir. Brecht, estetik kuramının temelini oluşturan yabancılaştırma (Verfremdung) kavramını, ilk defa ''Yuvarlak Kafalılar ve Sivri Kafalılar (Die Ru ndköpfe und die Spitzköpfe'', 1932-34) adlı oyunu için yazdığı notlarda kullanır (Şener, 2015: 286). Görünürde Brecht'in ürettiği bu yeni kavram, aslında farklı amaçlarla da olsa öteden beri kullanılan ve özellikle Asya tiyatrosunda kaynağını bulan eski bir tekniktir. Brecht'in bu eski tekniğe yönelerek onu, maddeci diyalektiğin tiyatrosu olarak ortaya koyduğu Epik tiyatro modelinde kurallı bir bütüne eriştirmesini sağlayan temel etken, 1930'lu yılların ortasında yaptığı Moskova ziyareti sırasında tanıdığı Çinli oyuncu Mei Lan-Fang'ın (1894-1961) sahne yanılsamasını (illüzyon) yok eden oyun tekniğidir. "Mei Lan-Fang'ın gösterdiği oyunculuk tekniğinde kendi yanılsama karşıtı düşüncelerinin onayını bul[an]" (Candan, 2003: 116) Brecht, ondan aldığı ilhamla 1937'de kaleme aldığı "Çin Tiyatrosunda Yabancılaştırma Efektleri" ("Verfremdungseffekte in der Chinesischen Schauspielkunst") adlı denemesinde, yabancılaştırmaya şu sözlerle değinir:
<div style="margin-left: 5em;">

{{alıntı|"Çinli oyuncu, bir kendinden geçiş (trans) durumu yaşamaz; oyunu her an istenilen noktada kesintiye uğratabilir, ama o gene de kopmaz oyunundan; kesilme sona erer ermez, kaldığı yerden gösterisini sürdürür. Oyununa ne zaman, nerede ara verdirirsek verdirelim, hiçbir vakit ''yaratı eyleminin o gizemsel ânı'''na rastlamaz bu; çünkü Çinli oyuncu sahneye, yani seyirci karşısına yaratı eylemiyle işini bitirmiş olarak çıkar. Oyununu oynarken, sahnedeki dekoru ilerisi için hazırlamak üzere çevresinde çalışılmasına ses çıkarmaz. Rolü için gereksindiği nesneler, herkesin gözü önünde hamarat eller tarafından uzatılıp verilir kendisine. Mei-Lang-Fang'ın oynadığı bir ölüm sahnesindeki jesti dolayısıyla yanı başındaki seyircinin şaşırıp haykırdığını anımsıyorum. Önümüzde oturanlardan birkaçı kızarak arkalarına dönmüş, bu seyirciye, 'Hişt! diye seslenmiş, gerçekten yoksul bir kadının gerçek ölümü karşısında bulunuyorlarmış gibi davranmışlardı. Onların davranışı Avrupa tiyatrolarında yerinde sayılabilirdi belki; ama bir}}
"Çinli oyuncu, bir kendinden geçiş (trans) durumu yaşamaz; oyunu her an istenilen noktada kesintiye uğratabilir, ama o gene de kopmaz oyunundan; kesilme sona erer ermez, kaldığı yerden gösterisini sürdürür. Oyununa ne zaman, nerede ara verdirirsek verdirelim, hiçbir vakit ''yaratı eyleminin o gizemsel ânı''<nowiki>'</nowiki>na rastlamaz bu; çünkü Çinli oyuncu sahneye, yani seyirci karşısına yaratı eylemiyle işini bitirmiş olarak çıkar. Oyununu oynarken, sahnedeki dekoru ilerisi için hazırlamak üzere çevresinde çalışılmasına ses çıkarmaz. Rolü için gereksindiği nesneler, herkesin gözü önünde hamarat eller tarafından uzatılıp verilir kendisine. Mei-Lang-Fang'ın oynadığı bir ölüm sahnesindeki jesti dolayısıyla yanı başındaki seyircinin şaşırıp haykırdığını anımsıyorum. Önümüzde oturanlardan birkaçı kızarak arkalarına dönmüş, bu seyirciye, "Hişt!" diye seslenmiş, gerçekten yoksul bir kadının gerçek ölümü karşısında bulunuyorlarmış gibi davranmışlardı. Onların davranışı Avrupa tiyatrolarında yerinde sayılabilirdi belki; ama bir