Recep Tayyip Erdoğan'ın 7 Haziran 2011 tarihli Adıyaman mitinginde yaptığı konuşma

Gerger’e, Gölbaşı’na, Kahta’ya, Samsat’a, Sincik’e, Tut’a oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Adıyaman’a 12 Eylül halkoylamasında yüzde 80,4 gibi çok yüksek bir oy oranıyla “Evet” dediği için şükranlarımı sunuyorum.

Adıyaman’da toprağın üstü bereketlidir, ama Adıyaman’da toprağı altı daha da bereketlidir. Adıyaman, Sahabe-i Kiram’ın büyüklerinden Ebuzer El Gıfari’nin makamının olduğu şehirdir. Adıyaman, Hazreti Süreka’nın, Mahmut El Ensari’nin, Ebu Sadık’ın, Mahmut Gazi Hazretlerinin, Abdurrahman Erzincani Hazretlerinin şehridir. Elbetteki Adıyaman, yine Sahabe-i Kiram’dan Safvan Bin Muattal’ın şehridir. Hepsini rahmetle yad ediyoruz, Allah bizi onların şahitliğine nail etsin diyorum. Özellikle bu vesileyle İstanbul Büyükşehir Belediyemize, Safvan Bin Muattal Hazretlerinin makamına sahip çıktıkları için ve gerçekten orayla ilgili hazırladıkları mimari projeyle ilgili olarak çok teşekkür ediyorum.

Sevgili kardeşler; Kutup Yıldızı nasıl kervanlara yol gösterirse, işte bu ulu zatlar da bize yol gösteriyor, bize rehberlik yapıyor. Bu topraklar üzerinde birliği, beraberliği, dayanışmayı, huzuru ve kardeşliği biz onlara borçluyuz. Türk’üyle, Kürt’üyle, Zaza’sıyla, Arap’ıyla, Alevi’siyle, Sünni’siyle bu topraklar üzerinde bin yıllardır kardeş yaşıyoruz. Adıyaman Ulu Camiinde, Musalla’da, Kab’da hepimiz aynı kıbleye dönüyoruz, aynı sureleri okuyoruz, aynı duaları ediyoruz. Bizim aramızda ayrı gayri olmaz, bizim aramızda husumet olamaz, bizim aramıza nifak giremez. Kim ki bizim aramıza nifak sokmaya çalışıyorsa bilsin ki Ebuzer El Gıfari Hazretlerine saygısızlık yapmıştır. Kim ki aramıza fitne sokmaya çalışıyorsa bilsin ki Safvan Bin Muattal Hazretlerinin aziz ruhunu incitmiştir. Çünkü onlar birliğin sigortasıydı, onlar beraberliğin, kardeşliğin sigortası oldular. İşte görüyorsunuz ne diyorlardı, ne diyor? Kürtlerin dini Zerdüştlüktür. Benim Kürt kardeşlerimi bu şekilde bir zan altında bırakmaya cüret edecek kadar istikameti yok bunların. İmralı’daki böyle diyor, akıl hocaları böyle diyor. Ve ne diyorlar arkasından da? Kürtler kılıç zoruyla Müslüman yapılmıştır. Daha da ileri gidiyorlar, Apo peygamberdir diyorlar.

Bitmedi. Cizre’de imam hatipli yavrularımızın kaldığı yurda molotof kokteyliyle saldırıyorlar. 13-14 yaşında yavrularımız yanıyor. Şu anda 1 tanesi Ankara’da bizim de gözetimimiz altında tedavide. Rabbim şifalar versin inşallah. Aynı şekilde Diyarbakır’da imam hatipli çocukların kaldığı yurda saldırıyorlar. Hakkari’de sabah namazını kıldırıp evine dönen Aziz hocayı şehit ediyorlar. Katlediyorlar. O kadar ileri gidiyorlar ki, Cizre’de tarihi Kırmızı Medreseye büyük Kürt alimi Melaye El Ceziri’nin türbesine bile saldırmaktan geri kalmıyorlar.

Değerli kardeşlerim; Allah aşkına şu BDP’nin sırtını dayadığı yer neresi? Terör örgütü, sırtını oraya dayıyor, gücünü oradan alıyor. Bazı yazarlar ağız birliği yapmışlar, Başbakan BDP’ye karşı çok sert. Her gün yazıp çiziyorlar. Hatta bazıları da beraber şu anda lojistik destek veriyorlar, geziyorlar meydanları. Ben polis katillerine müsamaha göstereceğim? Çocukların, kadınların olduğu arabaya saldıranlara mı müsamaha göstereceğim? 13-14 yaşındaki çocukların yüzlerini yakanlara mı müsamaha göstereceğim? İmam katillerine mi müsamaha göstereceğim? Önceki gün İstanbul’da BDP’nin bir seçim bürosunda, daha doğrusu bağımsızların bir seçim bürosunda onlarca molotof çıktı. O seçim bürosunu kullanan zat, gittiği her yerde mağduriyet kisvesi altında barış diyor, özgürlük diyor, demokrasi diyor, hak diyor, hukuk diyor. Peki bu molotoflar nedir, kimi yakacaksınız, nereyi yakacaksınız, barışı böyle mi getireceksiniz? Molotofla demokrasiye aynı kefeye nasıl koyarsınız? İstanbul’da bir belediye otobüsünde öldürdüğünüz Serap kızımız size ders olmayacak mı? Sevgili Adıyamanlı kardeşim, bunların nasıl bir tahrik, nasıl bir kışkırtma politikası yürüttüklerini görün. Bunlar oradan nemalanıyorlar, oyu böyle almanın gayreti içindeler, ya tehditle, ya korkutarak ya da gelip yakarak yıkarak. Benim Kürt vatandaşım kepenk kapatmıyor, benim Kürt vatandaşıma kepenk kapattırılıyor. Bunların sorunun çözümü için değil, sorunun devamı için nasıl çırpındıklarını görün. Adıyamanlı kardeşim, bu bölgenin yoksulluğu bitmesin istiyorlar. Bu bölgenin yoksulluğu bitmesin istiyorlar, Adıyaman’a yol, Adıyaman’a okul, Adıyaman’a hastane, Adıyaman’a üniversite, Adıyaman’a baraj, sulama kanalı gelmesin istiyorlar. Akan kan durmasın, gözyaşı dinmesin istiyorlar.

Şimdi yeni bir şey ürettiler, ne diyorlar biliyor musunuz yandaşlarıyla beraber? Kürtler yol istemiyor, Kürtler okul istemiyor, Kürtler su istemiyor, sulama kanalı istemiyor, hastane istemiyor. Ne istiyor? Kürtler kimlik mücadelesi veriyor. Şu yaklaşıma bak. Biz Türk’üyle, Kürt’üyle, Zaza’sıyla, Arap’ıyla, Laz’ıyla, Gürcü’süyle velhasıl bütün yaratılmışları Yaratan’dan ötürü sevdik, bundan ötesi yok. AK PARTi iktidarında ret politikalarına yer yok, AK PARTi iktidarında inkar politikalarına yer yok, AK PARTi iktidarında asimilasyon politikalarına yer yok. Çünkü biz “yaratılanı Yaratan’dan ötürü seviyoruz” olay bu. İnanıyorum ki 12 Haziran’da bu oyun, bu tuzak bir daha bozulacaktır. Gelecek daha güzel olacak. Korkuyla, tehditle bir yere varılmaz. Eğer demokratsanız gel meydanda konuş, eğer özgürlükse gel meydanda konuş. Kimse sana mani oluyor mu? Yok. Ama bunlar ellerine veriyorlar çocukların molotof kokteyllerini, dikkat edin, çocukların arkasına sığınarak siyaset yapıyorlar. Bunlar, hanım kardeşlerimizi sürüyorlar ileri, onların arkasına sığınıyorlar. Ama ben de diyorum ki, inşallah benim hanım kardeşlerim de Adıyaman’da sandıklarından AK PARTiyi gümbür gümbür çıkartarak bunlara gereken dersi verecek.

Sevgili Adıyamanlılar; ben size buradan, Adıyaman’dan bana gönderilen birkaç mektubu, birkaç … aktarmak istiyorum. Çok düşündürücü mektuplar, Adıyaman Merkez Bahçecik Mahallesinde oturan bir kardeşimiz. Mehmet Öztekin bize bir mektup göndermiş. Şöyle diyor: “Sayın Başbakanım, ben 59 yaşındayım. 7 çocuğum var. Ayrıca 4 özürlü çocuğundan 2’si vefat etti. Daha önce şoförlük yaparak geçimimi sağlıyordum, ama geçirdiğim rahatsızlık sebebiyle son 10 yıldır çalışamıyorum. Özürlü çocuklarımı hastaneye götürüp getirmekte çok zorlanıyorum. 2007 yılından beri Hükümetimiz sayesinde her 2 özürlü çocuğum için de evde bakım maaşı almaya başladım.” “Bu parayla hem çocuklarımın ihtiyacını daha iyi karşılamaya başladım, hem de araba alarak çocuklarımı hastaneye kendim götürüp getirmeye başladım. “Allah sizden ve devletimizden razı olsun, sizlere minnetarım” diyor. İmza, Mehmet Öztekin. Mektubun aslı burada.

Değerli kardeşlerim; bir başka mektup. Bu da Kahta’dan geliyor, Kahta’nın Doluca Köyünden. Bir bayan kardeşimiz, Gafure kardeşimiz. “Sayın Başbakanım, 50 yaşındayım. 9 çocuğum var. 1’i ağır özürlü, ihtiyaçlarını gidermekte çok zorlanıyordum. Hükümetimiz sayesinde özürlü çocuğum Kahta Özel Eğitim Okuluna haftada 2 gün götürülüyor, eğitim veriliyor, sonra evine bırakılıyor. Yine Hükümetimiz döneminde özürlü çocuğuma daha iyi bakmam için bana evde bakım maaşı verilmeye başlandı.” “Şimdi ailem daha mutlu ve huzurlu. Allah sizden razı olsun. İmza, Gafure Yıldırım.” O da burada.

Değerli kardeşlerim; bir üçüncü mektup. Noktasına, virgülüne kadar dokunmadan aktarıyorum. “Sayın Başbakanım, 75. Yıl Toplum Merkezinde açılan okuma odası etüt salonunda düzenli olarak devam ediyorum. Ben Fatma Boyraz, Adıyaman Fatih İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencisiyim. Evimizde nüfusun kalabalık olduğundan dolayı rahat ders çalışamıyorum. Ama 75. Yıl Toplum Merkezinin okuma salonunda düzenli ders çalışıyorum. İnternetten rahat araştırma yapabiliyorum.” 5. sınıf. “Kışın evimizin sobalı olması ve evimizin küçük olması sebebiyle derslerimizi düzenli yapamıyorum. Mahallemizde Sosyal Hizmetlerin açmış olduğu 75. Yıl Toplum Merkezinin okuma odası kaloriferli ve sıcak olması ödevlerimi rahat yapmamı sağladı. Yöremizde kız çocuklarının okullara az gönderilmesi dolayısıyla sizin gibi büyüklerimin sayesinde okuyup öğretmen olmak istiyorum. Ve tüm kız çocuklarının okumasını sağlamak istiyorum. İmza, Fatma Boyraz.”

Değerli kardeşlerim; bir de güzel bir hadise anlattılar burada. 2009 seçimleri öncesinde Adıyaman Ticaret Lisesinin önünde bir beyle hanımı tartışıyorlar. Çok ilginç. Ben Adıyaman’ın hanımlarını takdir ettim. Bey ne diyor biliyor musun eşine, AK PARTi’ye oy vermeyeceksin diyor. Tabi buradaki beylerin arasında yoktur öylesi de. Hanım kardeşim ne diyor biliyor musunuz? Sen benim bunca yıllık kocamsın, hangi gün evden ayrılırken 5 lira eve harçlık bıraktın? Ama Tayyip Erdoğan her ay bana dünyanın parasını veriyor. Okula öğrenci gönderiyorum para veriyor, Sosyal Yardımlaşmadan her ay bana para veriyor. Ben oyumu AK PARTi’den başkasına vermem kusura bakma diyor. Beyler duydunuz mu? Bakın ben olanı anlatıyorum.

Kardeşlerim; Sayın Kılıçdaroğlu gibi kurusıkı sallamıyoruz biz. Biz şu anda yapılanı anlatıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, 600 lira vereceğim diyor. Kaynak nedir diye sorulunca, önce kaynak Kemal dedi, sonra değiştirmeye başladı, U dönüşü, yetmedi S dönüşü. Böyle birisi. Bugüne kadar siz belediyeleriniz, büyükşehir belediyeleriniz, biz şu kadar kişiye her gün süt dağıtacağız çocuklara Antalya’dan, 10 bin, 15 bin kişiye iş vereceğiz, bunları söylediler. Kendisi Büyükşehir Belediye Başkan adayıyken İstanbul’da vaatlerde bulundu. Dedim ki, sen bu kadar vaatte bulundun, şu anda büyükşehir belediye başkanları var CHP’nin, söyle onları bunu uygulasın, söyle. Hepsi yalan, hepsi yalan. Bu CHP’nin genlerinde var bu genlerinde. Adıyaman, 5’te 5 diyor muyuz? 5’te 5. Çok çalışacağız. Bugünü koyalım kenara, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi 4 gün. Gece-gündüz, tamam? Ve size ondan sonra 5’te 5 teşekkür ziyaretine geleceğim. Kadın Kollarımız, Gençlik Kollarımız, ana kademe hep birlikte el ele vereceğiz, tüm gönül veren kardeşlerimle beraber, AK PARTi’ye gönül veren kardeşlerimle beraber inşallah bunu yapacağız.

Sevgili kardeşlerim; Adıyaman’a gelmişken burada bir kardeşimi rahmetle anmadan geçmek olmaz. Biliyorsunuz, Gazze’deki yavrulara mama götüren, oyuncak götüren, Gazze’ye inşaat malzemesi götüren Mavi Marmara gemisi 1 yıl önce Akdeniz’de korsanların saldırısına maruz kaldı. Orada şehit olan 9 kardeşimizden bir tanesi de Adıyaman Belediyesi personelinden Fahri Yıldız kardeşimizdir. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. İnşallah yakınlarına, Adıyaman’a bir kez daha başsağlığı diliyorum.

Biz en başından itibaren altını çizerek net bir şekilde ifade ettik. Birincisi; İsrail Hükümeti özür dileyecek dedik. İki; ailelere tazminat ödeyecek dedik. Üç; Gazze’deki ablukayı kaldıracak dedik. Bu şartlarımız yerine gelmediği müddetçe bizim İsrail Hükümetine tavrımız asla değişmeyecek dedik. Tabi son günlerde enteresan gelişmeler oluyor. CHP Genel Başkanı biliyorsunuz İsrail’e sempatik görünmek için elinden geleni yapıyor. Ne diyor? Ben olsaydım Mavi Marmara’yı göndermezdim diyor. Bu nasıl kafa ya. Sen uluslararası karasularda gelen giden hiçbir gemiye engel koyamazsın. Evrak ararsın, eksiği varsa söylersin, olay budur. Bunun dışında engelleyemezsin, bu seyahat özgürlüğünü engellemektir, böyle bir hakkın yok. Ben olsaydım diyor İsrail’le ilişkilerin bozulmasına izin vermezdim diyor. O doğru, doğru. Çünkü İsrail’i biliyorsunuz devlet olarak ilk tanıyan CHP’dir. Bunlar yeri gelmiştir Hitler’in de karşısına gidip el pençe divan durmuşlardır. Bunların nerede ne yapacakları belli olmaz. İsrail de bu göz kırpmayı karşılıksız bırakmıyor. İşte en son bazı uluslararası medya kuruluşları, ki Yahudi sermayesidir çoğu, hiç örneği görülmemiş şekilde ne diyorlar? Oyunuzu CHP’ye verin diyecek kadar niyetlerini belli ettiler.

Değerli kardeşlerim; biliyorsunuz BDP, CHP’yi parmağında oynatıyor. Öte yandan MHP, CHP’nin vagonu olmuş durumda. Yetmedi, illegal örgütler, emekli siyasetçiler, siyaset mühendisliğine soyunan iş adamları, yandaş medya CHP’nin sırtını sıvazlıyor. Bu da yetmedi, şimdi uluslararası bazı yayın kuruluşları da alenen CHP’ye oy istemeye başladılar. İşte CHP’nin nasıl bir proje olduğunu görün. Sevgili kardeşlerim, görün, CHP komployla nasıl tasarlandığını işte görün.

Önceki gün İstanbul’da son derece kaba, son derece nezaketsiz biçimde şunu söylüyor, ne diyor biliyor musunuz? Senin dişlerini sökeceğim. Sayın Kılıçdaroğlu, biz senin hesap uzmanı olduğunu öğrenmiştik de, meğer sahte diş hekimliği de yapıyormuşsun, bunu da yeni öğrendik. Buradan, Adıyaman’dan kendisine çok önemli bir hatırlatma yapmak istiyorum. İşkence AK PARTi Hükümetiyle birlikte bu ülkede sona ermiştir. AK PARTi Hükümeti işkenceye sıfır tolerans göstermiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, dişlerini sökeceğim diyerek aslında geçmişinizi mi hatırlıyorsunuz? Zira sizin iktidarlarınız döneminde doğru, bu ülkede işkenceler yapılmıştır. Ve şimdi de sizin beyin hafızanızda ne tür bir işkenceler yaptığını biz görüyoruz, bunu biliyoruz. Ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ne de havalisinin bu ülkede işkence yapmasına asla göz yummayız, müsamaha göstermeyiz. İşte bunların demokrasiden anladığı bu. Bunlar diz çökerek, eziyetle, işkenceyle iktidara gelmenin hevesi içindeler.

Bakınız, 14 Mayıs 1950 akşamı Adnan Menderes’in Demokrat Partisi seçimi kazandığında, CHP’nin başındaki İsmet İnönü kendi köşkün balkonuna çıkıyor, “nankör Ankara” diye bağırıyor. Çok ilginç. Niye? CHP’ye oy verilmediği için. İşte o günden beri CHP kendisine oy vermeyenlere hakaret etmeyi bir alışkanlık haline getirdi. Bidon kafalı diyor mu? Göbeğini kaşıyan adam diyor mu? Bu milletin yüzde 60’ı aptal diyor mu? En son Bay Kemal, Bursa’da çıktı, AK PARTi’ye oy verenlere beyinsiz dedi. 2007 seçimlerinde Adıyaman’da 160 bin kişi AK PARTi’ye oy verdi. Şimdi benim bu Adıyamanlı kardeşlerim beyinsiz mi? Türkiye genelinde 16 milyon kişi AK PARTi’ye oy verdi. Kardeşlerim, işte yeni CHP’nin anlayışı da bu, bunların birbirinden farkı yok. Şimdi şu 4 gün çok çalışacağız, çok çalışacağız ki kimin beyni var-yok bunlara cevabı en güzel şekilde verelim. Biz kim nereye oy verirse versin hepsine saygı duyarız. Demokrasi mücadelesinde yer sandıktır, sandığa saygı duymayanlar bu ülkede her şeyden önce demokrasiyi öğrenecekler, er veya geç öğrenecekler.

Kardeşlerim; 1950’de nankör Ankara diyen Genel Başkanları neyse, bugün beyinsiz diyen Genel Başkan da işte o. Dün Adıyaman’da Musalla Camiini kapatıp cezaevi yapan bu CHP değil mi? İşte bugün de Allah’ın ayetine “sinir bozucu” diyen CHP işte odur. İnanıyorum ki benim milletim kafalarında kendini yok sayanları sandıkta yok sayacaktır.

Sevgili kardeşlerim; inanın Adıyaman’a çok hizmetler kazandırdık, kazandırmaya da devam ediyoruz. Adıyaman’ın sulama projeleri, üniversitesiyle, turizm potansiyeliyle, bölünmüş yollarıyla bir marka şehir haline getirmek için çok daha fazla çalışacağız. 2006 yılında Adıyaman Üniversitesini kim kurdu? Bünyesinde 7 fakülte, 2 enstitü, 2 yüksekokul, 5 meslek yüksekokulu, devlet konservatuarı ile 2 araştırma ve uygulama merkezi hizmete girdi. Tıp Fakültemiz Hastanesi tamamlandı, açılış aşamasına geldi. Şimdi Sağlık Bakanlığı olarak da 400 yataklı bir devlet hastanesi yapıyoruz. Yoldan gelip geçerken görüyorsunuz değil mi? Adıyaman içme suyu projesi tamamlanmak üzere, bazı sıkıntılar yaşadık, ama tamamlayacağız. Temmuz ayında inşallah şehre su vermeye başlıyoruz. Göksu-Araban projesi yatırım programına alındı. Bu yıl ihalesini yapıp inşaatına başlayacağız. Adıyaman-Kahta-Samsat sulama projesiyle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Nemrut Dağıyla ilgili projelerimiz devam ediyor. İnşallah Adıyaman’a daha çok turistin gelmesini sağlayacağız. Kahta Kalesini restore edeceğiz. Bunun da ihalesini bu yıl yapıyoruz. Merkez’de 2 bin 500 kişilik bir kapalı spor salonunun, kültür sitesini, atık su arıtma tesisinin de yapımına başlıyoruz.

Kardeşlerim; bu arada dolu afeti noktasında mağduriyetinizi biliyorum. Dolu afetine maruz kalan tüm çiftçi kardeşlerime önce geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tarım Bakanlığımız afetin boyutları hakkında araştırmanın neticesini şu anda yapıyor, çıkaracak. Biz de bu araştırmanın sonuçlarını şu anda bekliyoruz. Ancak buradan çiftçi kardeşlerime bir uyarı yapmak istiyorum. Ne olur tarım sigortanızı yaptırın, zaten bu primin yarısını biz ödüyoruz. Ne zaman ne olacağı belli olmuyor. Sigortanızı yaptırın, bu afetler de ne sizi, ne bizi üzmesin.

Köylere yol, su ve kanalizasyon altyapısı götürülmesi noktasında bazı sıkıntılar olduğunu da biliyorum. 12 Haziran’dan sonra KÖYDES ve BELDES projelerine hız vereceğiz. Türkiye genelinde tüm valilerimizi gerekli uyarıyı yaptık, bu işin daha sıkı takibe alacağız. Ben artık 21. yüzyılda suyu olmayan, yolu olmayan, kanalizasyon altyapısı olmayan köy istemiyorum. Köyde yaşayan kardeşim, şehirdeki imkanların hepsine sahip olacak. Bu tür manzaralara inşallah yeni dönemde tamamen son vereceğiz.

Değerli kardeşlerim; Adıyaman’da sadece gönül bağımızı değil, hizmet bağımızı da hiç koparmadık. Bugüne kadar Adıyaman’a neler yaptığımızı şöyle bir size hatırlatayım, kısa.

Bana hakkınızı helal edin. 1 saat gecikmeyle geldim. Hava bugün çok sıcak. İnşallah şu ıstırabınız 12 Haziran’ın bereketi olur.

Eğitimde Adıyaman’a 8,5 yılda 1462 derslik yaptık ve Adıyaman’a 7 bin 741 adet bilgisayar gönderdik. Ah benim Adıyamanlı kardeşim, daha önce bilgisayar yok muydu? Bu CHP, bu MHP bunlar niçin acaba buralara bilgisayar getirmedi, neden okullarımızda bilişim teknolojisi sınıflarını kurmadılar? Peki bu BDP’nin size vereceği bir şey var mı Allah aşkına? Bugüne kadar vermediler. Adıyaman Üniversitesinde sağlık bilimleri enstitüsü, diş hekimliği fakültesi, eczacılık fakültesi, mühendislik fakültesi ve yabancı diller yüksekokulunun kurulmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu kararını aldık, o iş de bitti. Çalışmalara başlandı. Ve şimdi Merkez’de 1000 yatak kapasiteli Yüksek Öğrenim yurdu projemiz var. Bu yurdu inşallah önümüzdeki Eylül ayında hizmete açacağız.

Kardeşlerim; okullar başladığında ilköğretimde, ortaöğretimde kitaplarımızı ücretsiz olarak alıyor muyuz? Alıyoruz. Sosyal güvencesi olmayanlara ilköğretimde erkek öğrenciye 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Anneye 150 lira veriyoruz. Değerli kardeşlerim, üniversite bizden önce MHP döneminde burs neydi biliyor musunuz? 45 lira. Biz ne veriyoruz? 240 lira. Fark bu.

Şimdi size ben bir müjde veriyorum bugün. Bakınız, artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz. Akıllı tahtaya geçiyoruz, bilgisayar donanımlı akıllı tahta, internet ağıyla dünyaya bağlı. Ve sizlere birer tane de bu şekilde elektronik kitap vereceğiz. Adıyaman, en ücra köşedeki yavrularımızın elinde bu elektronik kitap olacak. Ve bunları ücretsiz olarak vereceğiz, ücretsiz. Çocuklar nasıl, iyi mi? Bütün müfredat bunun içinde var. İstersen bununla beraber git gel, hiç kitap alma, bununla git gel. Böyle bir imkana benim Adıyamanlım artık kavuşacak. Her yerde bu olacak, ayırım yok, fakir-zengin ayırımı yok, hepsine vereceğiz. Kardeşlerim, şunu düşünüyorum: Amerika’da George, Edward, Mary, Almanya’sında Hans, Helga bu imkanlara sahip olacak da, benim Adıyaman’ımda, Kahta’mda niçin Ahmet’im, Mehmet’im, Hasan’ım, Hüseyin’im, Ömer’im, Akif’im, Ayşe’m, Fatma’m, Betül’üm niçin bu imkanlara sahip olmasın, neden? Yaptığımız bu. 4 yıl içinde peyderpey bütün okullara bunları monte edeceğiz, bütün elektronik kitapları da dağıtacağız.

Kardeşlerim; sağlıkta istediğin hastaneye gidiyor musun? Ayırım var mı? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Ah benim sevgili kardeşlerim ah, ben işçiyim, Belediye Başkanı olana kadar SSK’lı bir işçiydim. Ve o dönemlerde Sayın Kılıçdaroğlu da SSK’nın Genel Müdürüydü. Ah benim kardeşlerim, SSK’yı batıran bir adamdır bu, batırdı. Ve o zaman hastaları rehin alıyorlardı rehin, senet imzalıyorlardı. MHP’nin dönemine gel, aynı şekilde rehin alıyorlardı, ölüyü rehin alıyorlardı ölüyü. Doktor efendi, muayenehanesine çağırırdı. Yaşadık mı bunları? Muayenehaneye git, para ver. İlaç, reçeteyi yazar, ilacın yarısı var yarısı yok. Ne olacak? Git eczaneden al. İşte bu dertlerle büyüdük, bunlarla bugünlere geldik. Onun için bu hastaneleri en lüks şekilde yapıyoruz. İşte bakın şimdi yapılacak olan hastane bittiğinde onu da göreceksiniz ve ileri teknolojiyle bu hastanenin nasıl donatıldığını göreceksiniz. Düşünebiliyor musunuz, ameliyathanelerde hijyenik bir koşul arama yok. Niye? Bunlarda ufuk yok, bunlarda vizyon yok, ama şimdi bunlar aşıldı. Koğuşta yatmıyor muyduk? 6 kişilik, 8 kişilik koğuşlarda yatmıyor muyduk Allah aşkına? Hastanenin tuvaletine sağlam gir hasta çıkarsın, öyle durumlar vardı. Şimdi 1 yataklı, 2 yataklı odada tuvaleti, banyosu her şeyi içinde, böyle bir döneme geldik.

Bakınız, sadece Adıyaman’a sağlıkta yaptığımız yatırım ne biliyor musunuz? 155 trilyon. Şu ana kadar yaptığımız yatırım. Ta yapımına bizden önce başlanan Tut İlçe Hastanesi, Kahta Devlet Hastanesi ek binası, lojmanı, Merkez Devlet Hastanesi ek binası, 1 adet aile sağlığı merkezini tamamladık, hizmete açtık. Kahta Devlet Hastanesi, Gölbaşı Devlet Hastanesi ek binası, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ek binası, Besni Devlet Hastanesi yeni ek binası, Kahta Göçeri Entegre İlçe Hastanesi ve 7 adet aile sağlığı merkezinin yapımına başladık, süratle tamamladık ve hizmete açtık, daha birçok yerleri. Şu anda yapmakta olduklarımız var. Hepinizin aile doktoru var mı? Anacığım aile doktorun var mı? Değerli kardeşlerim bakınız, aile hekiminiz var mı? Eskiden böyle bir şey var mıydı? Dünyada bu yeni mi icat oldu, niye bunlar yapmıyordu? Sizi düşünen biziz, biz size sevdalıyız sevdalı. Biz sizin derliniziz dertliniz. Biz bu yola her şeyimizi koyduk, şu gördüğünüz Tayyip kardeşiniz Türk’ü ne kadar seviyorsa, Kürt’ü de o kadar seviyor, Arap’ı da o kadar seviyor, Zaza’yı da o kadar seviyor. Ayırım yok, ayırım yok. Biz size efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik, bunu böyle biliniz.

Kardeşlerim; şu Adıyaman’ın Devlet Hastanesinde 1 tane tomografi vardı. Şimdi 4 tane. MR yoktu. Medya, bunları yazıp çizin Allah aşkına, MR cihazı yoktu Adıyaman’da. Ama şimdi 3 tane MR cihazı var, modern MR cihazı. Diyaliz cihazı koskoca Adıyaman’da kaç taneydi biliyor musunuz? 22 tane. Şimdi 65 diyaliz cihazı var. Yahu koskoca Adıyaman’da şu gördüğünüz 112 var ya, 112 istasyonu 1 taneydi 1. Şimdi kaç tane 112 acil var biliyor musunuz? 14. Yoksa bu benim ayılan bayılan kardeşlerime kim müdahale edecek? İşte “halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” biz buyuz. Ambulans, kaç tane ambulans vardı şu Adıyaman’da biliyor musun? 2 tane 2. Şimdi 30 tane ambulans var, 30. Uzman hekim sayısı 96’ydı. Şimdi 225. Ebe, hemşire 670’ti. Şimdi 869. Ve böylece sağlıkta eksiklikleri giderdik.

Kardeşlerim; bakınız, inşallah sağlıkta bundan sonraki süreçte de bu emeğimizi artırarak devam ettireceğiz. Asla sizleri mağdur etmeyeceğiz. Şu anda 18 helikopter ambulansla hizmet veriyoruz. 2 tane jet ambulansımız var, onunla hizmet veriyoruz, 5 olacak. Eğer buradan Ankara’ya hasta taşımak istiyorsak jet ambulans gelecek Adıyaman Havaalanına, oradan alacak, doğru Ankara’ya götürecek. İstanbul’a gitmesi gerekiyorsa İstanbul ve bunlar ücretli değil, ücretsiz hizmetler.

Adalette, Gölbaşı Adalet Sarayını tamamladık, bitti. Adıyaman Adalet Sarayının inşaatına devam ediyoruz. Kahta Adalet Sarayı ihale sürecinde.

TOKİ olarak 2 bin 748 konut uygulaması başlattık. Bunlardan 2 bin 48’ini sahiplerine teslim ettik.

Kardeşler; ulaşımda biz gelene kadar Adıyaman’a kaç kilometre bölünmüş yol yapılmıştı biliyor musunuz? 23 kilometre. Biz 8 yılda 103 kilometre bölünmüş yol yaptık, 103 kilometre. Şimdi Türk Hava Yolları tarafından Adıyaman Havalimanına yapılan düzenli seferler 2001’de ne oldu? Kaldırıldı. 2005’te biz ne yaptık? Bunu başlattık. Adıyaman Havaalanına düzenli uçak seferleri başladı. Adıyaman Havaalanına teknik blok ve kule inşa ettik. Terminal binası şu anda biliyorsunuz yapılıyor, çok modern bir terminal binası yapıyoruz. Pist genişletme çalışmaları devam ediyor. Ve 2005’te Adıyaman’ın yolcu sayısı neydi biliyor musunuz? 6 bin 864. 2010’da ne oldu biliyor musunuz? 108 bin 507. Demek ki benim vatandaşım artık hamdolsun otobüs fiyatına uçakla gider hale geldi, konfor arttı, hakkı, hakkını vereceğiz.

Doğalgazı Adıyaman’a kim getirdi? 2009 yılından itibaren biz. Bazı sıkıntılar oluyor, bazı maalesef yüklenici firmalar görevlerini hakkıyla yerine getirmiyorlar. Kazıyorlar, biçiyorlar falan tabi yollar bozuluyor. Fakat bu konuyu da takip ediyoruz, en kısa zamanda asfaltlarını vesairesini yüklenici firmaların yapmasını kendilerinden özellikle takip ederek isteyeceğiz. Kardeşlerim, bak, anam benim 5 kat apartmanın bodrumuna inerdi, oradan kömürü taşırdı. Yahu oğlum derdi, sıçanlar cirit atıyor kömürlükte. Evde zaten bir odayı ısıtamıyoruz. Suyu onun üzerinde ısıtıyordu anacığım. Ama şimdi kombiye bas, bütün daire ısınıyor mu? Su istediğin anda sıcak mı? Yahu tamam da Batı’da Mary, Helga bu konfora sahip olacak da, Adıyaman’da benim Ayşe kardeşim, Fatma kardeşim niye sahip olmasın, neden? İşte derdimiz bu. Onun için diyorum biz size sevdalıyız, dertliyiz.

Tarım da 2002’de 21 trilyon verildi, 2010’da biz 3 kat fazlasını verdik, 63 trilyon. Değerli kardeşlerim, iktidara geldiğimizden bu yana Adıyaman’a 529 trilyon tarımsal destek verdik. Adıyaman’da toplam 33 trilyon da hayvancılık desteği verdik. Ziraat Bankası, benim Adıyamanlı çiftçi kardeşime yüzde 59 faizle kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Ey CHP, ey MHP bunun hesabını nasıl vereceksiniz ya? Halk Bankası esnafa, sanatkâra yüzde 47 faizle kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Nereden, nereye geldi? Ah benim kardeşlerim.

Bitmedi. Bak devir aldığımız Türkiye, geldiğimiz Türkiye. Biz devraldığımızda dünyanın 26. büyük ekonomisiydik, şimdi 17. büyük ekonomi. İnşallah 2023’te ilk 10’un içinde olacağız.

Sevgili kardeşlerim; Sayın Kılıçdaroğlu sağda, solda konuşuyor. Dürüst değil, diyorum ya yalan, hep yalan. Bir taraftan çıkıyor, ben diyor niçin imam hatiplere karşı olayım. Neden diyor karşı olayım. Ya peki, karşı değilsiniz de bu başörtü meselelerini Anayasa Mahkemesine niye taşıdın, altında senin niye imzan var? Neden? Bu kota meselesini niçin sürekli olarak bizim karşımıza koydunuz? Dürüstsen, samimiysen gel el ele verelim, bu işi bitirelim. Şimdi yeni bir şey tutturmuş, ne diyor? Planlama yapılacak diyor. Ne kadar ihtiyaç varsa imam hatiplerden o kadarını. Sana ne ya, sana ne. Belki buradan mezun olan imam olmak istemiyor. Aynı derdi ben yaşadım, değerli basın mensubu arkadaşlarım, sevgili Adıyamanlılar ben imam hatip mezunuyum. Benim dört yavrumun dördü de imam hatip mezunu. Ama imam olmadılar, farklı alanlarda yetiştiler. Birisi kamu yönetimi okudu, birisi sosyoloji, birisi psikoloji okudu. Ben de ekonomi tahsili yaptım. Ama bizi üniversiteye almadılar. Gittik bir de lise bitirdik, lise bitirdikten sonra bizi üniversiteye aldılar. Düşünebiliyor musunuz, şu çileye bak çileye. Halbuki biz normal liselerde okunan derslerin hepsini imam hatipte okuduk. Okuduğumuz halde bize dediler liseden imtihana gireceksin. Bize bu zulümleri yaptılar ya. Bu zulümleri işte bu CHP zihniyetinin zulmüdür. Sıkılmadan diyor ki, imam hatipleri biz kurduk. Doğru doğru. İnönü çok enteresandır, devrinin Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu’na, bizzat kendisinden dinlediğim için söylüyorum, şunu söylüyor: Cenazelerimizi yıkayacak hoca kalmadı diyor. İfade bu. Bize gassal yetiştirecek kurslar kurun diyor, okullar kurun. Gassal ne demek? Cenazeyi yıkayanlara gassal denir. Sadece bunun için. Ama daha sonra Allah rahmet etsin Tevfik İleri’yle vesaire imam hatip okullarına geçiş oluyor, temayüz ediyor. Kılıçdaroğlu sen bu işlerden anlamazsın. Senin daha çok fırın ekmek yemen lazım. Çünkü senin genlerin farklı genlerin.

Bak ben şimdi şu sözü veriyorum, biz düz liseleri eğer planlamaysa düz liselerden bu kadar mezun olanlar şu anda işsiz olarak duruyor ne olacak, kapatalım mı düz liseleri? Ama bak Batı’da ne var? Yüzde 70 meslek lisesiyse, yüzde 30 düz lise. Bırak, adam endüstri meslek lisesinde okur, bilişim teknolojisinde okur, ziraatta okur, her yerde okur. İlla oradan mezun oldu diye o alanda devam edecek diye bir şey yok. Devam ederse devam eder, farklı bir alana giderse farklı bir alana gider, sana ne ya, bırak. İmtihan yapmıyor musun sen kardeşim? Üniversite imtihanına girmiyor mu bu çocuklar? Giriyor. Başardıysa önünü aç, varsın gitsin, niye önünü kesiyorsun? Çekin şu meslek liselerinin üzerinden elinizi ya, çekin. İşte onun için bu 12 Haziran bunlara çok önemli bir ders olacak Adıyaman. Onun için size ne diyorum? Ne diyorum? Ne diyorum? 5’te 5’e var mıyız? 5’te 5’e var mıyız? 5’te 5’e var mıyız? Eliniz diliniz dert görmesin.

Şimdi ahdimize gelelim. Buradan da Mardin’e yetişeceğim çünkü. Hazır mıyız? Şöyle bayrakları bir görelim bakalım, maşallah. Şu arkadaki bayrakları da bir görelim. Şarkımızı söylüyoruz, ahdimizi söylüyoruz. Hazırız değil mi?

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Az geldi, az değil mi bu? O zaman şöyle biraz daha güçlü yapalım. Haydi bayraklar.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran ülkemiz, Adıyaman’ımız, milletimiz, tüm Adıyamanlılar için yeni yepyeni bir anayasa için, temel hak ve özgürlükler için, ileri demokrasi için aydınlık yarınlara bir milat olsun diyorum. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.