Recep Tayyip Erdoğan'ın 4 Mayıs 2020'deki kabine toplantısının ardından yaptığı konuşma
Aziz milletim, Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün 11. gününe vasıl olduğumuz Ramazan-ı Şerifinizi bir kez daha tebrik ediyorum. Ramazan ayının hayrı, bereketi ve aydınlığının milletimizin ve tüm insanlığın üzerine olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizi de etkileyen kovid-19 salgınında önemli bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Türkiye, en baştan itibaren salgınla mücadelesini dört ana hedef etrafında yürütmüştür. Bunlar; fiziki mesafenin temini, sağlık sisteminin ayakta kalması, temel ihtiyaç maddeleriyle ilgili üretim ve tedarik zincirlerinin akmaması ile kamu düzeninin devam etmesidir. Gelişmiş ülkelerin çoğunun dahi bu başlıklarda kontrolü sağlamakta zorlandığı bir dönemde Türkiye, hamdolsun devleti ve milletiyle örnek bir mücadele ortaya koymuştur. Hastalığın tespiti ve tedavisi konusunda kendi özgün modellerimizi geliştirip uygulamaya geçirdik. Bu sayede hem ölüm oranımızı çok aşağıda tuttuk, hem de hastalığın yayılma hızının önünü başarılı bir şekilde kestik. Yeni hasta sayımız artık binli rakamlarla ifade edilir hale geldi. Yoğun bakım ve solunum cihazına bağlı hasta sayısı sürekli azalıyor. Buna karşılık iyileşen hasta sayısı katlanarak, artıyor. Doktoruyla, hemşiresiyle, teknisyeniyle, tüm sağlık çalışanlarımızın fedakârca gayretleri neticesinde hastanelerimizde vicdanları kanatan hiçbir görüntü yaşanmadı. Salgının ülkemizde görüldüğü ilk günden itibaren tüm adımları bilinçli, kararlı ve zamanlı bir şekilde attık.
Sağlık Bakanlığımız bünyesinde oluşturduğumuz Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri ve değerlendirmeleri ışığında her türlü tedbiri aldık. Hastalığın görüldüğü ülkelerle hava ve kara sınırlarımızı kademeli bir şekilde kapattık.
Okullardaki eğitim-öğretime vakitlice ara verdik. Tüm toplantıları, etkinlikleri ve benzeri programları erteledik. İnsanların bir arada bulunduğu işletmelerin faaliyetlerini tamamen durdurduk veya sınırlandırdık. İbadetlerin camilerde toplu olarak yapılması yerine, evlerde ifasını temin ettik. Mümkün olan tüm sektörlerde evden çalışma modeline geçilmesini sağladık. Şehirlerarası ulaşımı sınırlayarak ülke içindeki insan hareketliliğini ciddi oranda azalttık.
Alınan tedbirlerden etkilenen tüm kesimler için destek programları hazırladık. Hizmete sunduğumuz finansman ve sosyal destek paketlerinin tutarı 200 milyar lirayı aştı. Sosyal yardımlardan yararlanma hakkı olanlara ilave nakdi yardımlar yaptık. İlk iki sosyal destek programıyla 4 milyon 400 bin vatandaşımıza biner lira nakdi yardımda bulunduk. Çok daha kapsamlı olan üçüncü sosyal destek programıyla bütün bunlarla ilgili çalışmalarımız sürüyor.
Başlattığımız, “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” Kampanyasına şu ana kadar yapılan bağışların tutarı 1 milyar 910 milyon lirayı buldu, kampanyamız devam etmektedir. Milletimiz bu zor günlerinde bir kez daha birbirine destek oldu, örnek dayanışma sergiledi.
Ülkemizde bunları yaparken yurt dışındaki vatandaşlarımızı da ihmal etmedik. Kurduğumuz havayolu köprüleriyle 65 bine yakın vatandaşımızı ülkemize getirdik. Sadece 16 Nisan’dan beri vatanlarına kavuşturduğumuz kişi sayısı 29 bini buldu. Bu vatandaşlarımızı yurtlarda 14 gün karantinada tuttuktan sonra evlerine göndermek suretiyle sınırlarımız ötesinden hastalık taşınması riskinin de önüne geçtik.
Maskeden tuluma, tanı kitinden solunum cihazına kadar her konuda sadece kendi kendimize yetmekle kalmadık, 57 ayrı ülkeye yardım yaptık, destek verdik. Son olarak Somali’ye diğer tıbbi malzemelerin yanı sıra kendi üretimimiz olan solunum cihazlarından da hibe ettik. Bu cihazlar Somali’nin ilk solunum cihazları olarak hizmete girdi. Aynı şekilde Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere pek çok ülkeye talep ettikleri tıbbi malzemeleri ihtiyaç planlamamız çerçevesinde gönderdik, gönderiyoruz.
İlaç ve aşı geliştirme çalışmalarını uluslararası toplumla işbirliği halinde sürdürüyoruz. Bugün Koronavirüs Küresel Mukabele Uluslararası Taahhüt Etkinliğine video konferans yoluyla katılarak bu konudaki görüşlerimizi ve destek beyanımızı dünya ile paylaştık.
Hastalığın ağır etkilerinin görüldüğü 65 yaş üstü ile hastalık taşıyıcısı ihtimalleri bulunan 20 yaş altına getirdiğimiz sokağa çıkma sınırlaması, salgının yayılmasını ciddi oranda engelledi. Büyükşehirlerimiz ile Zonguldak ilimizde hafta sonları ve resmi tatillerde uyguladığımız sokağa çıkma sınırlandırmasının da salgınla mücadeleye büyük faydasının olduğunu biliyoruz.
Hepsi de Sağlık Bakanlığımız bünyesindeki Bilim Kurulu ile yakın işbirliği halinde aldığımız bu tedbirler sayesinde işte bugünlere geldik. 83 milyon vatandaşımın her birine salgına karşı yürüttüğümüz mücadeleye verdiği destek, gösterdikleri sabır için yine şahsım ve Kabinem adına şükranlarımı sunuyorum. İnşallah bu gayretlerimizin karşılığını önümüzdeki dönemde hep birlikte alacağız.
Aziz Milletim,
Aldığımız tedbirlerin önemli bir kısmında 1,5 ayı geride bıraktık. Bu uzun süre boyunca okuluna gidemeyen öğrencilerimizin, iş yerini açamayan esnafımızın, çalışamayan işçilerimizin, sokağa çıkamayan gençlerimizin ve yaşlılarımızın, hayatını sınırlandırmak zorunda kalan tüm insanlarımızın eski günlerini özlediklerini biliyoruz. Elbette normal hayata dönüşü kademe-kademe başlatacağız. Ancak şu gerçeği asla aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor: Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizde de hiçbir şey tam manasıyla eskiden bildiğimiz normal düzene dönmeyecektir, dönemeyecektir. Salgının daha ne kadar süreceği, hastalığa çare olacak ilaçların ne zaman bireylerin kullanımına sunulabileceği henüz belli değildir. Bunun için, evet normale döneceğiz, ama bu yeni bir normal olacaktır. Sınırlamaların bir kısmı azaltılarak da olsa sürecektir. Kalabalık yerlerde maske kullanımı ve fiziki mesafeye riayet ile temizlik kurallarıyla ilgili titizlik devam edecektir. Salgının tamamen bitmediği ülkeler sebebiyle uluslararası seyahatlerin ne zaman tam anlamıyla açılacağı halen belirsizdir. Küresel ekonomik ve siyasi dengelerdeki sarsıntının karşımıza nasıl bir tablo ortaya çıkartacağı meçhuldür. Bunun için önümüzdeki süreci salgının yurt içinde ve yurt dışındaki seyrine bağlı olarak dinamik bir şekilde yürüteceğiz.
Tüm bu gerçekler ışığında Cumhurbaşkanı Yardımcımızın koordinasyonunda tüm bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın katılımıyla bir normalleşme planı hazırladık. Açıklayacağım plan, halkımızın beklentileri ve bakanlıklarımızın çalışmalarıyla Sağlık Bakanlığımızın ve Bilim Kurulumuzun görüşleri çerçevesinde şekillenmiştir. Ancak bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum; bu takvim bir anda Mart ayının ilk günlerindeki hayatımıza geri dönüş anlamına gelmiyor. Biraz sonra sizlerle paylaşacağım normalleşme planı ile sadece vatandaşlarımızın günlük hayatlarını salgın şartlarında olabilecek en iyi seviyeye getirmeyi hedefliyoruz. Rehavete de, karamsarlığa da kapılmadan bu mücadeleyi sonuna kadar yürütecek ve inşallah başaracağız.
Aziz Milletim,
Sınırlandırmaların kademeli şekilde esnetilmesiyle ilgili düzenlemeleri genel olarak Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarına yayarak yapıyoruz. Fiziki mesafenin korunmasının, maske kullanımına devam edilmesinin, temizlik kurallarına sıkı şekilde riayetin bu sürecin vazgeçilmez şartları olduğunun altını tekrar çiziyorum.
İlk olarak Mayıs ayı normalleşme planını sizlerle paylaşmak istiyorum; Sağlık Bakanlığımız ülkemizdeki tüm sektörlerde normalleşme sürecinde uygulanacak salgın tedbirlerine ilişkin rehber dokümanlar hazırlayarak ilgili kurumlara göndermeye başladı. Tüm kurumlar ve işletmeler faaliyetlerini bu rehber dokümanlardaki kurallara uygun şekilde yürütecek.
İlk müjdemiz; 65 yaş üzeri ile 20 yaş altı vatandaşlarımızadır. 65 yaş üstü gruba ilk etapta sokağa çıkma sınırlandırması günlerinin birinde ve 4 saat süreyle yürüme mesafesiyle tahditli olarak dışarı çıkabilme imkânı getiriyoruz. İlk uygulamayı da bu hafta sonu 10 Mayıs Pazar günü saat 11:00 ile 15:00 saatleri arasında gerçekleştiriyoruz. 20 yaş altı için de bu esnemeyi iki grup halinde uygulayacağız. 0-14 yaş grubu hafta içinde 13 Mayıs Çarşamba günü yine 11 ile 15 saatleri arasında yürüme mesafesiyle tahditli olarak dışarı çıkartılabilecek. 15-20 yaş grubu ise 15 Mayıs Cuma günü yine aynı şartlarda ve aynı saatlerde dışarı çıkarak, hava alıp dinlenebilecek. Kurallara riayet düzeyine bakarak sonraki haftalarda da aynı uygulamayı devam ettireceğiz. Dolayısıyla, bu hafta sonu da sokağa çıkma sınırlaması uygulamamızı sürdürüyoruz.
Halen 31 ilde uygulanan şehirlerarası giriş çıkış sınırlandırmasını ilk etapta bu geceden itibaren 7 ilimiz için bitiriyoruz. Bu illerimiz Antalya, Aydın, Erzurum, Hatay, Malatya, Mersin ve Muğla’dır. Her hafta illerimizle ilgili değerlendirme yapacak, gelişmelere göre karar vereceğiz. Diğer 24 ilimizdeki giriş-çıkış sınırlaması 15 gün süreyle uzatılmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki ticari taksiler için tek-çift plaka uygulamasını 5 Mayıs itibariyle sona erdiriyoruz.
Gereken temizlik şartlarının sağlanması, randevu sistemiyle çalışılması ve koltuk sayısının yarısı kadar müşteriye hizmet verilmesi şartıyla berber, kuaför, güzellik salonu gibi işletmeler 11 Mayıs’ta faaliyete geçebilecek. Aynı şekilde Sağlık Bakanlığı’nın ve Ticaret Bakanlığı’nın belirlediği kurallara uyulması şartıyla alışveriş merkezleri 11 Mayıs’tan itibaren hizmet vermeye başlayabilecek. Giyim eşyası, ayakkabı, çanta, züccaciye gibi ürünlerin satıldığı işletmeler belirlenen şartlara uymak kaydıyla, 11 Mayıs’ta hizmete açılabilecek.
Normalleşme sürecinin bir parçası olarak bugüne kadar piyasada satışına izin vermediğimiz cerrahi maske ve bez maske satışına halkımızın kolayca ulaşabileceği yerlerde izin vermeyi planlıyoruz. Maske türlerine göre bir üst fiyat belirleyerek, halkımızı mağdur edebilecek girişimlerin de önünü keseceğiz.
Bu yıl hac farizasının yerine getirilip, getirilmeyeceğiyle ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığımız hem kendi içinde hem de diğer ülkelerle görüşmelerini yaparak kararını verecek. Zira bu meselede İslam aleminin geniş bir istişareyle ortak karar alması gerekiyor.
Askerlik terhis işlemleri 31 Mayıs’ta başlayacak. Milli Savunma Bakanlığı’nın atama, görevlendirme ve personel temin faaliyetleri 1 Haziran’da, celp işlemleri 5 Haziran’da, bedelli askerlik işlemleri ise 20 Haziran’da yeniden başlayacak. Belediyelerin kredi işlemleriyle İller Bankası ihaleleri 27 Mayıs’ta yeniden açılacak.
Salgın hastanelerinin sayıları 1 Haziran’dan itibaren azaltılarak, bu kuruluşların hasta kabulüne ve normal işleyişe başlamaları sağlanacaktır.
Eğitimde attığımız atımları da Sağlık Bakanlığımızın ve Bilim Kurulumuzun tavsiyeleri doğrultusunda belirledik. Buna göre Yükseköğretim Kurumları Sınavı 27-28 Haziran’da, Liselere Geçiş Sınavı 20 Haziran’da, Askeri Öğrenci Sınavı 14 Haziran’da yapılacaktır. Üniversiteler 15 Haziran’da akademik takvime dönebilecekler. Adliyeler ara verilen duruşma, keşif, yargı süresi, uzlaştırmacı görevlendirmesi, icra iflas takiplerinin durdurulması uygulamaları 15 Haziran’da sona erecek.
Aziz Milletim,
Sağlık Bakanlığı’nın ve Bilim Kurulumuzun görüşlerine uygun şekilde hazırlamış olduğumuz bu normalleşme planını daha önce de belirttiğim gibi dinamik bir şekilde uygulayacağız. Gelişmelere ve ihtiyaca göre bazı tarihlerin öne alınması, bazılarının geriye bırakılması mümkündür. Ülkemizi bu plan doğrultusunda ne zaman arzu ettiğimiz düzeyde normalleşeceğinin kararını 83 milyon hep birlikte vereceğiz. Şayet Sağlık Bakanlığının hazırladığı rehberlerdeki kurallara riayete en üst düzeyde tutarsak bu süreç daha hızlı olacaktır. Ancak kurallara uyulmaması ve Allah göstermesin salgının yeniden yayılması halinde çok daha sert tedbirlere başvurmak zorunda kalabiliriz. Dünyada salgını önce kontrol altına alıp, sonra kurallara yeteri kadar uymadıkları için yeniden meşum hastalığın pençesine düşen ülke örnekleri vardır. İnşallah biz böyle bir duruma düşmeyeceğiz. Tedbirsiz tevekkül cehalet alametidir. Biz salgınla mücadele için bilim insanlarımızın söylediği her tedbiri harfiyen yerine getirmek suretiyle Allah’ın bir kaderinden bir diğer kaderine sığınacağız. Salgın hastalığın olduğu yerde veya olduğu yere gidilmemesi, bulunulan yerde salgın hastalık varsa oradan da çıkılmamasını tavsiye eden bir Peygamberin ümmetine yakışan işte budur.
Dünyanın özellikle salgın sonrası hiçbir bakımdan asla yeniden eskisi gibi olamayacağı bir dönemden geçtiğimizi unutmamalıyız. Bu sürecin ülkemizde de siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel her türlü alanda yeni bir silkinişe, yeni bir uyanışa, yeni bir dirilişe vesile olmasını diliyorum. Çünkü ülkemizde maalesef tek parti devrinden beri bu millete maddi manevi eziyet eden bir anlayışın salgın günlerinde dahi içindeki kini, nefreti, karanlığı ortalığa saçmaktan geri durmayan örnekleriyle karşılaşıyoruz. Milli iradenin üstünlüğünü, demokrasiyi, hakkı, hukuku, adaleti, sandığı hazmedemeyen bu faşist zihniyet hâlâ vesayet, darbe, cunta özlemiyle yanıp tutuşuyor. CHP yöneticileri sadece son 1 haftadaki beyanlarını alt alta koyduğunuzda ortaya çıkan tablo bize bunu söylüyor. Bu zihniyetin ülkemizin 70 yıllık demokrasi tecrübesinden zerre kadar nasiplenmediği anlaşılıyor. Demokratik yöntemlerle iktidara gelmek yerine darbeyle ülkenin yönetimini gasp etme hevesiyle hareket edenler 15 Temmuz’da milletten aldıkları derse rağmen aynı yolda yürümekte ısrar ediyorlar. Sadece son günlerdeki kötü örnekler bile karşımızdaki hastalıklı zihniyetin asla iflah olmayacağının delilidir. CHP yöneticilerinin güya siyaset diye sergiledikleri tavırlar dünyanın hiçbir yerinde demokrasiyle, hukukla, hatta insanlıkla bağdaşmaz. Sürekli yalan söyleyerek siyaset yapılmaz. Sürekli yanlış bilgilerle insanlar haksızca itham edilerek siyaset yapılmaz. Sürekli iftira atılarak, insanların mahremiyetine girilerek siyaset yapılmaz. Doğru olmadığını çok iyi bildikleri konuları pervasızca ve yol açtığı sosyal, siyasi, ekonomik sonuçları umursamadan tartışmaya açanların yaptıkları işin adı siyaset değildir. Gerçi bunların kasetle göreve gelmiş Genel Başkanları da yıllardır aynı yöntemleri kullanıyor. Hal böyle olunca yardımcılarına, il başkanlarına diyecek söz bulamıyoruz. CHP’nin bu tarzı yüzünden yeni nesillerin siyasetten soğumasından endişe ediyoruz. Biz kadınları ve gençleri siyasi karar alma mekanizmalarında daha etkin şekilde yer almaya davet ederken, bu tür kötü örneklerin gayretimizi sekteye uğratmasına asla izin vermeyiz. Siyasetin kalitesini artırmanın yolu, bu kirli zihniyeti ülkemizden tasfiye etmekten geçiyor.
Aziz Milletim,
CHP yöneticileriyle aynı zihniyetinin medyadaki ve diğer mahfillerdeki mensuplarını buradan bir kez daha ikaz ediyorum, beyhude yere uğraşmayın, Türk milleti sizi ne o sandıktan çıkartır, ne de sırtınızı yaslamaya çalıştığınız darbecilere meydanı bırakır, çünkü siz kesinlikle milli değilsiniz, yerliliğiniz de tartışılır. Çünkü siz bu halkın inancına, tarihine, kültürüne, gönül dünyasındaki sızılara saygılı değilsiniz. Çünkü siz bu ülkede ne kadar bozguncu, ne kadar sapkın, ne kadar azgın varsa hep onlarla birlikte oldunuz, asla milletin safında yer almadınız. Çünkü sizin ne tarihi, ne manevi, ne ahlaki bir nirengi noktanız, omurganız, davanız, kavganız var. Çünkü siz mitolojideki sadece düşmanlıktan, nefretten, korkudan, kargaşadan, acıdan beslenen yaratıklar gibisiniz. Ne bu ülkeye, ne bu millete, ne insanlığa dokunan en küçük bir faydanız olmadığı gibi verdiğiniz zararların haddi, hesabı yok.
Kendi ülkenize ve milletinize husumetinizi açıkça ifade edemediğiniz için, her musibeti buna alet ediyorsunuz. Deprem olur, bina yıkıntıların altında kalan insan sayısını çok göstermek için canhıraş bir şekilde uğraşırsınız. Ekonomimize saldırı olur, insanlar ekmeğinin, geleceğinin derdine düşmüşken, siz oradan siyasi rant devşirme peşinde koşarsanız. Darbe girişimi olur, milletimiz elinde bayrağı, dilinde tebrikiyle tankların karşına dikilirken, siz balkonlardan tankları alkışlar, televizyon karşısında kahvenizi yudumlarsanız. Teröristler askerimize, polisimize, jandarmamıza saldırır, şehit sayısını yüksek göstermek için binbir yalan uydurursunuz. Sınırlarımıza yapılan tacizleri önlemek için harekâtlar düzenleriz, siz eli kanlı diktatörlerin ve teröristlerin savunucusu olarak karşımızda yer alırsınız. Salgın olur, tüm dünya ülkemizin gayretlerini takdirle takip ederken, siz hasta sayısının, vefat sayısının gizlendiği, malzeme, ilaç, bulunamadığı yalanıyla ortada gezersiniz. Buna karşılık, ülkemizin özellikle ve milletimizin hayrına olan hiçbir meselede ne işin ucundan tuttuğunuz, ne de hakkı söylemek babında tek kelime ettiğiniz duyulmuştur.
Marmaray’dan İstanbul Havalimanı’na, bölünmüş yollardan şehir hastanelerine kadar engellemeye çalıştığınız her hizmeti tepe tepe kullanır, ama zehirli dilinizle bunları sürekli sokmaktan da geri durmazsınız. Atatürk Havalimanı arazisinde 45 gün içinde kurmayı başardığımız bin yataklı hastaneyi dahi 14 milyar lira uçtu, diyerek karalamaya kalkan bu zihniyetin artık sonu gelmiştir. İnşa ettiğimiz şehir hastanelerini yıllarca kara delik olarak yaftalayanlar, son 2 ayda yaşananların ardından bile maalesef en küçük bir pişmanlık emaresi göstermediler, gösteremezler, o kişilik meselesidir. Kullanan herkesin hayranlığını dile getirdiği İstanbul Havalimanı’nı hâlâ hazmedemediklerini görüyoruz. Aynı şekilde İstanbul’dan çıkıp 3 saat içinde İzmir’e ulaşırken kullandıkları otoyola attıkları çamurların izleri de hâlâ kurumadı. Sırf polemik malzemesi yapmak uğruna insanların haysiyetlerine ve ailelerine saldırarak girdikleri vebalin umurlarında olmadığını biliyoruz, ama artık bu anlayışın miadı doldurmuş.
İnsanlık nasıl kovid-19 virüsünü eninde sonunda yenecekse, inşallah Türkiye de bu bağnaz zihniyeti bir daha geri dönmemek üzere tarihe gömecektir. Türkiye’nin yeni dönemdeki en önemli kazanımlarından birinin de siyasetteki bu değişim olacağını ümit ediyoruz.
Aziz Milletim,
Türkiye olarak bir yandan salgınla ve salgının yol açtığı sıkıntılarla mücadele ederken, diğer yandan ülkemizin ve milletimizin güvenliğiyle ilgili konuları da yakından takip ediyoruz. Terör örgütü Türkiye’nin salgınla mücadeleye yoğunlaşmasını hem sınırlarımız içinde, hem de sınırlarımız ötesinde saldırılarını artırmak için fırsata çevirmeye çalışıyor. Sadece bu tavır bile terör örgütünün ne kadar insanlıktan uzak bir yapı olduğunu göstermeye yeterlidir. Ülkemiz içinde sayıları çok azalmış olmakla birlikte, hala varlıklarını sürdüren kılıç artığı teröristlerin eylem arayışlarına izin vermiyoruz. Güvenlik güçlerimiz yılın 365 günü, günün 24 saati kesintisiz bir şekilde teröristleri takip ediyor, bulduğunda da tepelerine biniyor. Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’de geniş bir alanda faaliyet yürüten terör örgütü mensuplarının her adımını da yakından izliyoruz. Güvenlik güçlerimiz sınır ötesinde operasyonları kesintisiz sürdürüyor. Suriye’de güvenli hale getirdiğimiz bölgelere sürekli sızmaya çalışan terör örgütü mensuplarına göz açtırmıyor, anında imha ediyoruz.
Bölgede etki sahibi ülkeleri sürekli anlaşmalarımıza riayet etmeye, terör örgütünü belirlenen sınırların dışında tutmaya, rejimin saldırını engellemeye davet ediyoruz. Maalesef bu konuda hiçbir ülkenin sözünü tam manasıyla yerine getiremediğini görüyoruz. Güvenli bölgelerimizin sürekli taciz edilmesine, saldırıların ve tacizlerin anlaşmalar hilafına artarak sürmesine daha fazla sabretmeyeceğiz. Şayet terör örgütünü ve rejimi onların hamiliğine soyunlar kontrol edemeyecekse biz kendi gücümüzle hepsini de yola getirmesini biliriz. Gelişmelerin seyrine göre önümüzdeki dönemde bu çerçevede yeni adımlar atabiliriz.
Libya’da ise ülkenin meşru yönetimine verdiğimiz destek sayesinde darbeci Hafter gerileme sürecine girmiştir. Attığı her adımla işgali altında tutuğu topraklardaki halkı da karşısına alan Hafter’i kurtarmaya, kendisine sınırsız maddi destek ve silah sağlayan ülkelerin çabaları da yetmeyecektir. İnşallah yakında Libya’dan yeni müjdeli haberler alacağız. Libya’nın güvenliği, Libya halkının huzuru ve refahı tüm Kuzey Afrika ve Akdeniz’in de istikrarının anahtarıdır. Bu anlayışla, meşru Libya Hükümeti’ne, yönetimine verdiğimiz desteği devam ettirerek bölgeyi yeniden bir barış beldesi haline getirmeye kararlıyız.
Sözlerime yaklaşık 20 gün sonra başlayacak hasat dönemi öncesinde çiftçilerimize vereceğimiz bir müjdeyle tamamlamak istiyorum.
Toprak Mahsulleri Ofisimizin sert ekmeklik buğday alım fiyatını ton başına 1350 liradan 1650 liraya yükseltiyoruz, arpa alım fiyatını ise ton başın 1100 liradan 1275 liraya çıkartıyoruz. Ayrıca, çiftçilerimize hububatta ton başına 230 lira prim ve destek ödemesi yapıyoruz. Ton başına bakliyat alım fiyatlarını da kırmızı mercimekte 3500 lira, yeşil mercimekte 3200 lira, nohutta 3350 lira olarak belirledik. Bakliyattaki prim ve destek ödemesi de ton başına 800 liradır. Yeni dönem hububat ve bakliyat alım fiyatlarının üreticimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Rabbimden açıkladığımız normalleşme takviminin de ülkemize ve milletimize hayırlı vesile olmasını temenni ediyorum.
Sağlık personelimiz başta olmak üzere bu süreçte üstün gayret ortaya koyan tüm kamu ve özel sektör çalışanlarına teşekkür ediyorum.
Salgın hastalıktan dolayı hayatını kaybeden vatandaşlarımız ile terör örgütünün saldırılarında şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Hepinize sevgilerim, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.