Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 Mart 2014 tarihli Balıkesir mitinginde yaptığı konuşma


Sevgili kardeşlerim, hanımefendiler, beyefendiler; bugün bir kez daha sizleri hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Buradan bütün Balıkesir’e, Balıkesirli tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum. Ayvalık, Balya, Bandırma, Bigadiç, Burhaniye; sizleri muhabbetle selamlıyorum. Dursunbey, Edremit, Erdek, Gömeç, Gönen, Havran; sizleri yürekten selamlıyorum. Kepsut, Manyas, İvrindi, Marmara, Savaştepe, Sındırgı, Susurluk; sizleri bütün kalbimle selamlıyorum.

Ey Balıkesir, Kuvayi Milliye’nin şehri Balıkesir. Kahraman Seyit Onbaşı’nın şehri Balıkesir, Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ın, Zağnos Paşa’nın, Birgivi’nin, Ömer Seyfettin’in, Hasan Basri Çantay Hocamızın, Sarı Hocanın, Gönenli Mehmet Efendi’nin, Bandırmalı Ali Efendi’nin şehri Balıkesir. Yiğitlerin, kahramanların, alimlerin, şehitlerin diyarı Balıkesir; seni her bir ferdinle gönülden selamlıyorum.

Kardeşlerim, İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in Balıkesir için yazdığı o şiiri burada bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum.

Evvel Allah dik duruyoruz, sizlerle beraber bu yolda kararlılıkla yürüyoruz. İnşallah 30 Mart yeni bir milat olacak Balıkesir’de ve Türkiye’de.

Akif ne diyor: “Ey Balıkesir, hani gök kubbenin altında görülmüş mü eşin? Dağların bağ, hele vadilerin altın deresi! Ey benim her taşı bir ma'bed-i iman yurdum, seni er-geç bana mutlak verecek ma'budum!" Akif’in işte Balıkesir’e olan bu methiyesi.

Balıkesir bugün çok farklı, Balıkesir bugün tarih yazıyor. Balıkesir bugün maşallah kabına sığmıyor. Balıkesir buradan Kuvai Milliye meydanından tüm Türkiye’ye bir kez daha istiklalini, hürriyetini, kahramanlığını, birliğini, kardeşliğini haykırıyor, Allah hepinizden razı olsun.

Bizlere sahip çıktığınız için, Partimize, bu Türkiye yolculuğunda bizlere yol arkadaşlığı yaptığınız için Rabbim hepinizden razı olsun. Allah birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin. Kardeşlerim, 30 Mart inşallah Türkiye için, aziz milletimiz için, Balıkesir için hayırlara vesile olsun. 30 Mart Gazze için, Filistin için, Mısır için, Suriye için, dünyanın tüm mazlum halkları için inşallah dünyaya verilmiş gür bir mesaj olsun. Kuvayi Milliye’nin ateşini yakan Balıkesir, inşallah 30 Mart’ta yeniden istiklal mücadelesinin zaferini dünyaya duyuracak. Balıkesirli Seyit Onbaşı’nın torunları inşallah buradan bir kez daha dünyaya kahramanlığı haykıracak.

Şunu unutmayın sevgili kardeşlerim, özellikle bunun üzerinde duruyorum: 30 Mart’ta sadece Balıkesir’de bir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi veyahut da ilçelerde belediye başkanlıkları seçimi yapmayacağız. Meclis üyelerini, muhtarları seçmeyeceğiz. 30 Marta Türkiye içindeki hainlere, Türkiye dışındaki gözü dönmüş düşmanlara sandıkta çok güçlü bir ders vereceksiniz. 30 Mart’ta Türkiye’nin hedeflerine, Türkiye’nin kazanımlarına, Türkiye’nin istikrarla büyüyen ekonomisine saldıranları sizler sandıkta püskürteceksiniz.

Bu tarihi meydandan bütün Balıkesir’e soruyorum; Balıkesir, ülkene sahip çıkıyor musun Balıkesir? Sandığa, demokrasiye, milli iradeye sahip çıkıyor musun Balıkesir? İstiklaline sahip çıkıyor musun Balıkesir? Kuvayi Milliye ateşini bir kez daha yakıyor musun Balıkesir? Yeniden istiklal mücadelesine hazır mısın Balıkesir? 30 Mart’ta Türkiye’nin partisine, AK Parti’ye mührü basıyor musun Balıkesir? Elhamdülillah, bu iş bitmiştir. Ama ben sizden bir şey istiyorum. Şurada ne kaldı? 30 gün. 30 Durmak yok… Kapı kapı dolaşacağız. Bildiklerimizi bilmeyenlere anlatacağız. Duyduklarımızı duymayanlara anlatacağız. Ha bu arada birileri kapınızı çalabilir, anlıyorsunuz değil mi? Bunların adı ablaymış. Nasıl ablaysa. Gelip size şunu diyebilirler: AK Parti’nin dışında kime oy verirseniz verin, ama AK Parti’ye vermeyin. Onlara şunu söyleyin: Kusura bakmayın, biz bu ülkede eğitimde yapılan reformları gördük, biz bu ülkede sağlıkta yapılan reformları gördük. Biz bu ülkede ulaşımda yapılan reformları gördük. Biz bu ülkede tarımda yapılan reformları gördük. Biz bu ülkede barajları gördük. Biz bu ülkede adalette, emniyette atılan adımları gördük. Biz bu ülkede sadece Balıkesir’e yapılan 10 katrilyon liralık yatırımları gördük. Sizde hiç arlanma yok mu ya, onlara bunu söyleyin; sizde hiç arlanma yok mu? Eğer siz siyaset yapmak istiyorsanız partinizi kurun da öyle bizim karşımıza gelin. Onlara bunu söyleyin. Kardeşlerim, onlara şunu söyleyin: Bu ülkede biz başımız örtülü diye okula gidemiyorduk, öyle mi? Bu ülkede başı açık-başı örtülü, bizi birbirimize düşürmek istediler. Ama şimdi biz başörtülü olarak okullarımıza gidebiliyoruz, üniversitelerimize gidebiliyoruz, devlet dairelerinde çalışabiliyoruz. Siz ne istiyorsunuz ya, sizin hocanız 28 Şubat’ta başörtüsü için füruattandır dedi. Kusura bakmayın, biz o hocalardan kurtulduğumuz için şu anda memnunuz deyin. Çünkü biz ya olduğumuz gibi görüneceğiz, ya göründüğümüz gibi olacağız, bunu söyleyin.

Kardeşlerim, bizim inancımızda iki yüzlülük yok, biz omurgalıyız. Biz menfaat şebekelerine prim vermedik, vermeyeceğiz. Müfterilere prim vermedik, vermeyeceğiz. Bu yolda emin adımlarla yürüyeceğiz. Çünkü bizim bir Türkiye sevdası var. Bizim bir millet sevdamız var, bizim bir bayrak sevdamız var. Bizim bir vatan sevdamız var, bizim bir tek devlet sevdamız var, bununla bu yolda yürüyeceğiz ve bugüne kadar böyle geldik.

Ah benim kardeşlerim; biz sizlerle gurur duyuyoruz. Hamd olsun birçok şey aşıldı, ama sayenizde. Sabrettiniz, bütün zulümlere sabrettiniz ve sabreden zafere ulaşırmış ve zafer geldi. Siz Esma’lar gibi bu yolda yürüdünüz. İnşallah Esma’nın şahsi manevisinde, o 17-18 yaşındaki yavrumuzun o şehadetindeki o dik duruş neyse, inşallah 30 Mart’ta sandıklardan işte siz öyle çıkacaksınız, böyle çıkacaksınız. Hiç endişeniz olmasın. Bu yolda biz öyle yürüdük, öyle yürüyeceğiz. Kendisi şehadete yürüdü, babası cezaevine yürüdü. Nerede? Zalimlerin o tavırları karşısında. Ama biliniz, zalimlerin ebedi kalacağı yer, yaşasın Cehennem, odur. Bunu böyle biliniz. Ve alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste, çıkacak aheste aheste, hiç merak etmeyin, hiç merak etmeyin. Türkiye güçlenecek, Türkiye büyüyecek, inşallah mazlumların ahı da bunları boğacak.

Şimdi geliyorum başka bir yere. Ya Balıkesir’e bu sene bir şeyler oldu. Balıkesir futbolda şampiyonluğa gidiyor. Fakat belediyecilikte küme düştü, öyle mi? Öyle. Balıkesirspor bu yıl iyi gidiyor, takip ediyorum. Şimdi biz yasa çıkarttık, ne yasası? Büyükşehir Belediyeler Yasası. Ya bu CHP, MHP, bunlar hep buna karşı çıktı. Hele hele CHP aldı bunu Anayasa Mahkemesine götürdü. Şimdi ya bunlar hangi yüzle şu Büyükşehir Belediye seçimlerinde Balıkesir’e gelecekler de ne anlatacaklar, ne diyecekler. Sevgili Balıkesirli kardeşlerim, bunlar belediyeciliği bilmez. Belediyecilik bizim işimiz, bizim.

Bu kardeşiniz nereden geliyor? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından geliyor. Ben kimden aldım Belediye Başkanlığını? CHP’den aldım. İstanbul susuzdu, İstanbul’da hava kirliliği vardı, İstanbul’da çöp dağları vardı. Ey medya, siz de bunları iyi hatırlayın, 94’ün İstanbul’unu hatırlayın. Ve nasıl bir İstanbul’du ve o İstanbul’u nereye getirdik? Çöp dağlarını temizledik, susuzluğu giderdik, hala sıkıntı yok elhamdülillah, gayet iyi gidiyor. Ve dağları deldik dağları. 180 kilometre Istranca dağlarından İstanbul’a su getirdik. Niye? Biz Ferhat’ız, Ferhat Şirin’e aşık. İşte Şirin, biz de Ferhat. Aşk ateşi yandı mı dağları deldirir, dağları. Bu ülkede Cumhuriyet tarihine bakın kaç tane tünel yapılmış, bir de bize bakın şu 10 senede ulaştırmada dağları nasıl deldik, DSİ’de nasıl deldik, neler yaptık. Şu anda bu süreç aynen devam ediyor. Niye? Bizim sevdamız var be, bizim bu millete sevdamız var. Biz bu milletin dertliyiz dertlisi. Ve bu derttir bizi yollarda böyle deli divane yapan, onun için de biz bunu başaracağız ve başarıyoruz.

Şimdi benden önce İstanbul’da CHP Belediyesi vardı, ama yolsuzluklar belediyesiydi. İSKİ’nin başındaki zat yolsuzluktan içeri atıldı. Şimdi çıkmış bugün CHP’nin Genel Müdürü hala yolsuzluk falan diye konuşuyor. Sen git aynaya bak aynaya, aynaya bak. Sizin geçmişiniz çok kirli çok. Biraz sonra burada bir belge açıklayacağım size, belgeyi gördüğünüz zaman inanın dudaklarınız uçuklar. Bunlar böyle müfteridir, bunların geçmişi hep böyle karanlıktır.

Sevgili kardeşlerim, İstanbul’u ben o dönemde 2,5 milyar dolar borçla devraldım. Hem yatırımlar yaptım, hem de 1 milyar 200 milyon dolar borçla benden sonraki arkadaşıma devrettim.

Kardeşlerim, işte şimdi Balıkesir bizimle daha farklı gülecek. Ayvalık’ta su yok, hadi buyurun niye çözemiyorsunuz su sorununu? Bakın Balıkesir merkezde de Merkez Belediyesi bizdeyken ne yapıldıysa o zaman yapıldı. Ama bizden sonra gelen MHP’li hiçbir şey yapamadı. Ya belediyecilik bunların işi değil, iki gülücükle belediyecilik olmaz. Yatırım ister yatırım. Altyapıda, üstyapıda yatırım ister. Şu anda Balıkesir merkez, bizim Toplu Konut İdaresinin konutlarıyla gülüyor. Yollar hakeza öyle. Şimdi sizlere neler anlatacağım, neler.

Kardeşlerim, 10 katrilyonu aşkın yatırım yaptık biz Balıkesir’e. Ne demek bu? Her yıla 1 katrilyon. Bunları biz bu Balıkesir’e yaptık. Balıkesir’in tarihinde böyle bir yatırım anlayışı yok. Bunu biz yaptık. Niye? Kuvayi Milliye şehri burası.

Kardeşlerim, bakınız Balıkesirliler; bugün yakın tarihimizdeki bir karanlık günün, bir meşum tarihin yıldönümünü yaşıyoruz. Bundan 17 yıl önce 28 Şubat’ta seçilmiş bir Hükümete post modern darbe girişiminde bulundular. Sizlerin seçtiği, sizlerin yetki verdiğiniz, sizin vazife yüklediğiniz bir Hükümeti türlü komplolarla, baskılarla, tehditlerle görevden uzaklaştırdılar. Bununla kalmadılar. Memur kardeşime ağır zulümler ettiler. Üniversitedeki başörtülü kızlarımıza ağır işkenceler yaptılar. İmam hatiplerin orta kısımlarını kapattılar, meslek liselerini kapattılar ve meslek liselerindeki çocuklarımızın da önünü kestiler. İnançlarımıza, değerlerimize, her türlü kutsalımıza dil uzattılar, el uzattılar. Hatta bir tanesi çıktı, “bin yıl sürecek” diyordu. 10 yıl bile sürmedi. Şahsım için muhtar bile olamaz diyorlardı. Şu anda sizin hizmetkarınız, sizin Başbakanınız olarak buradayım. Başörtülü okumaz, okuyamaz diyorlardı. İmam hatipli, meslek liseli üniversiteye giremez, hakim, savcı, kaymakam, vali, doktor, avukat, mühendis olamaz diyorlardı. Yoksulun çocuğu yoksul kalsın, yoksulların çocukları okuyamasın diyorlardı. Sen başörtülüsün, senden olsa olsa ancak kapıcı olur diyorlardı, hizmetkar olur diyorlardı. Ne oldu? Şimdi avukat da oldu, mühendis de oldu, mimar da oldu, aklınıza ne gelirse, doktor da oldu, her meslekte aldı başını gidiyor. Yani, niye zulüm, yazık değil mi ya bu milletin evlatlarına? Ne oldu? Benim başörtülü kızım da, başı açık kızım da el ele omuz omuza artık bu sınıflarda beraber okuyorlar. Bu ayrılık niye? Bizi nasıl ayırmaya yöneldiler, ne gayretler ettiler. Şu anda Pensilvanya’da kendi ülkesine, kendi milletine tuzaklar kuran zat da o günlerde yine ülkesini sırtından hançerliyordu. Ne diyordu biliyor musunuz? Bugün hatta çok satan bir gazetede o günün kendi gazetelerinin manşetleri var. Ne diyordu biliyor musunuz? Beceremediniz, artık bırakın diyordu. Başörtüsüne çok yoğun saldırının olduğu günlerde az önce ifade ettiğim gibi füruattandır diyordu, yani takmayabilirsiniz diyordu. Sen ne karışıyorsun ya, inancından dolayı benim kızım takıyorsa başörtüsünü sen ne karışıyorsun? Çünkü onda evlat yok, öyle bir derdi de yok. Ama bizim derdimiz var. Bizim yavrularımızın hiçbirisi baskı altında bunu yapmadı. Annesinde gördü, ablasında gördü bu şekilde yaptı, okudu öğrendi bu şekilde yaptı. Ya zaten eğitim-öğretim nerede başlar? Anne karnında başlar, ailede devam eder, okulda gelişir. En önemli eğitim-öğretim anne karnındadır. İlk eğitim-öğretim orada. Kimse doğan bir çocuğa emme eğitimi verir mi? O orada aldı o eğitimi işte. Hemen orada devam eder. Bu kutsal süreç böyle devam eder.

28 Şubat’ta darbecilere hoşgörü ödülleri dağıtıyorlardı bunlar, bu paralel yapı. Bugün de darbecilere telekulak desteği veriyor. 28 Şubat’ta CHP’yle, beşli çeteyle, bu malum medyayla ortak hareket ediyordu. Bugün ananas, rafineri, tespih üzerinden yine aynı sermayeyle, aynı medyayla iş tutuyorlar. Bu millet ihaneti unutmaz. Bu millet sırtına saplanan hançeri unutmaz. Bu millet bunların hesabını sorar. Nitekim bu aziz millet AK Parti’yle işte bunlara hesap sordu ve daha da soracak. İşte bin yıl sürecek bu zulüm projelerinin tamamını sizlerle birlikte ortadan kaldırdık. Ülkeye, millete, yoksula, inançlı kesime yapılan ağır saldırıları tek tek ortadan kaldırdık. Demokrasinin üzerindeki tehditleri ortadan kaldırdık. Milli iradenin önündeki engelleri, milli irade üzerindeki vesayetleri ortadan kaldırdık. Çetelerle mücadele ettik, mafyayla mücadele ettik, cuntayla mücadele ettik. Türkiye’nin istikbalini karartan urları tek tek ortadan kaldırdık. Üniversitelerimizde başörtüsü yasağını ortadan kaldırdık. 4+4+4 sistemini getirdik. İmam hatiplere yapılan, meslek liselerine yapılan zulmü ortadan kaldırdık. Şimdi artık katsayı diye bir şey kaldı mı? Bu adalettir işte, herkes şimdi eşit şartlarda üniversite imtihanlarına giriyor, öyle mi? İstediği üniversiteye girme şansı var mı? Bir normalleşme sürecine girdik mi? Mesele bu ya. Neydi bu zulüm, neydi bu zulüm? Ah benim Balıkesirli kardeşim, Dursunbeyli Sarı Hoca tren vagonlarında gizli gizli Kur’an öğretiyordu biliyor musunuz? İşte şu anda biz okullarda serbest olarak, seçmeli olarak Kur’an-ı Kerim dersini koyduk mu? Peygamberimizin hayatını koyduk mu? Din kültürü ve ahlak dersi var mı? Ne oldu, Türkiye bölündü mü?

Geçenlerde biliyorsunuz biz uzaya uydu gönderdik, TÜRKSAT-4. Ne oldu, başörtüsü takıldı mı TÜRKSAT-4’e? Takılmamış ya ve gitti. Siz kalktınız böyle bir TÜRKSAT 4A’yı yaptınız da buna engel mi oldu başörtüsü? Neydi bu ya, bu zulüm neydi, neyi yaptınız da engel oldu? Helikopter yaptınız da mı engel oldu, uçak yaptınız da mı engel oldu, neye engel oldu? Biz bu toplumun yüzde 52’sini oluşturan hanım kardeşlerimizin başörtülü-başı açık hepsinin bilgiyle, hikmetle donanmasını istiyoruz, bizim derdimiz budur. İşte geldik hamd olsun okuma-yazma oranını toplumumuzda, milletimizde yüzde 80’le yüzde 100’e doğru ulaştırdık. Okul öncesi eğitim-öğretimde çok büyük aşamalar kaydettik. Cumhuriyet tarihinde yapılan okulların biz yarıdan fazlasını 10 yılda yaptık, 10 yılda.

Kardeşlerim, bakınız çok enteresandır, bunlar ilimden, fenden, şundan-bundan bahsediyor değil mi bu CHP’si, MHP’si. MHP’yi konuşmama gerek yok. Zaten iktidara geldiler, muktedir olamadılar. Merhum Ecevit’le beraber 3,5 sene kalabildiler. 5 yıl orada kalması gerekiyordu, 3,5 senede bırakıp kaçtılar. Niye bırakıp kaçtın? Hani 5 sene devam ettirseydin. Neden? Mesele, öyle kolay iş değil. Niye? Bunlar aciz, bunların yapabileceği iş değil bu. İşte aynı şekilde bakıyorsun CHP’nin başındaki genel müdür, aslında bir kaset genel müdürüdür. Yani, kendisinden önceki Genel Başkanına bu paralel yapı bir kasetle şantajını yaptı, yapmış veya yapmamış, onu bilemem ve Anayasayla ilgili Meclis’te görüşmeler yapıyorduk, arkadaşlar bana bu olayı söylediler. Ulaştırma Bakanıma talimat verdim, yarım saatte müdahale ederek o görüntüleri sosyal medyadan ben kaldırttım, ben kaldırttım. Ama şu anda bakıyorsun halef-selef olduğun zat, o bile diyor ki kimse bu açıklasın diyor. Bunu bana sorma, git paralel yapının başına sor, onlar bunu sana yaptılar. Hala onlara güven duyuyorsun. Eğer bu iş bizler tarafından yapılmış olsaydı niye kaldıracağız yarım saat, varsın devam etsin ya. Biz sana bu anlayışla, çünkü toplumumuzda bu tür ahlak dışı edepsizce bir uygulamaya tahammülümüz yok. Ve şu anda paralel yapı bunları yapıyor ve CHP bundan geçinmeye çalışıyor, MHP bundan geçinmeye çalışıyor, BDP bundan geçinmeye çalışıyor. Kardeşlerim, tek parti döneminde zulmedenler işte geçip gittiler. Millet onları nefretle anıyor. 27 Mayıs’ı yapanlar işte göçüp gittiler, millet onları öfkeyle anıyor. 12 Eylül’ü yapanlar, milletin gönlünde mahkum oldular. 28 Şubat’ı yapanlar, 28 Şubat’ta sessiz kalanlar, destek verenler, zaten 3 Kasım’da milletten cevaplarını aldılar, 2002 3 Kasım. Hiçbir zulüm ebedi değildir. Hiç kimsenin yanına da yaptığı kar kalmaz.

Bakın sizlere burada tarihten bir vesika göstereceğim, çok enteresan. Dün de Burdur ve Uşak’ta bir başkasını gösterdim. Burada da bugün bir başkasını göstereceğim, fakat çok enteresan, medya bunu iyi takip etsin. Dün gösterdiklerimi bir kısım medya yayınlamadı. Yayınlasanız da, yayınlamasanız da tarih o medyayı affetmeyecek. Yazılı ve görsel olarak söylüyorum affetmeyecek. 3 Temmuz 1960 tarihli bir gazetenin haberi. Bakın ismini vermiyorum, bu da benim bu noktadaki hassasiyetimdir. İstesem bu gazetenin adını da verebilirim, ama vermiyorum, vermeyeceğim. Onu zaten yazılı medya araştırır ve bulur.

27 Mayıs’ta darbe yapmışlar, merhum Menderes’i hapse atmışlar, onunla ilgili haberler yapıyorlar. Bakın ne diyor, çok enteresan. Kardeşlerim; “Menderes’in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu” diyor; aynen bugünkü gibi, aynen. Haberin içinde merhum Başbakanla ilgili son derece alçakça, son derece edepsizce, hayasızca iftiralar var. Darbe yapmışlar yetmiş, merhum Menderes ve arkadaşlarını hapse atmışlar yetmemiş, işte bu haberlerle, bu manşetlerle Menderes’in itibarını sıfırlamak istiyorlar.

Sonuç; Menderes bizim için bu milletin gönlünde, Menderes bu milletin gönlünde silinmez yer edinmiş bir demokrasi kahramanı.

Dikkat edin, aynı gazete bugün de aynı manşetleri atıyor. O gün Menderes’e yapılanların aynısını bugün de AK Parti Hükümetine yapmak istiyorlar. O gün nasıl iftira attılarsa, bugün de aynı iftiraları atıyorlar. O gün nasıl çirkin, nasıl kirli tuzaklar kurdularsa, bugün de tıpa tıp aynısını yapıyorlar.

Şimdi bakın sevgili kardeşlerim, bu Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı bir süredir grup toplantılarında ses kayıtları yayınlıyor kendine göre. Kardeşlerim, çok aleni bir şekilde anayasa suçu işliyor, yasaları ayaklar altına alıyor, aynı zamanda çirkinleştikçe çirkinleşiyor. CHP’nin başına bir kasetle Genel Başkan oldu.

Ve bu zat, bu adam SSK’ya Genel Müdürdü biliyorsunuz; biliyorsunuz değil mi? Bunun Genel Müdürlüğünü burada şöyle 40 yaş, 50 yaş jenerasyonu bilir. Hastanelerde kuyruklarda mıydık? Şafak vakti gider kuyruğa girer, numara alır, ondan sonra da saatimiz gelince güya tedavi olurduk. Doktor bey ilacı yazar, öyle eczanelerden gidip ilaç alamazsın ha, hastanenin eczanesine ineceksin, öyle mi anacağım? İlaçların yarısı var, yarısı yok. Çünkü burası tabi o zamanki Beyefendinin Genel Müdür olduğu eczane. Ve sefalet içerisinde sorar hasta, eczacı hanım, diğer ilaçlar ne olacak? Kusura bakmayın, yok, eczaneden gidip satın alacaksınız. Ama ben buraya prim ödüyorum, SSK primi ödüyorum. Benden bu primi alıyorsunuz da bana bu ilaçları niye vermiyorsunuz? Ve vermiyorlar.

Değerli kardeşlerim, şimdi istediğin hastaneye gidebiliyor musun? İstediğin eczaneden ilaçlarını alabiliyor musun? Çünkü bu iktidar AK Parti iktidarı.

Ve bakın şimdi yeni hastanelerimizi yapıyoruz. Bugün Tıp Fakültesi Hastanesi’nin açılışını yapacağım, onu da biz yaptık, yani üniversitemiz şu anda Tıp Fakültesi ve Hastanesine kavuşuyor, daha da güçlendiriyoruz.

Kardeşlerim, dedim ya biz dertliyiz. Kanuni ne diyor? Ama bu hani dizilerde izlediğiniz Kanuni değil ha. Bizim Kanunimiz öyle kadınların kucaklarında dolaşan bir Kanuni değildir. Bizim kanunimiz at sırtında ömrünü geçirmiş olan bir Kanunidir. Onu bile lekelemeye çalıştılar. Ve ne diyor? Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi, yani koskoca bir Devleti Aliye-i Osmaniye’yi halkının bir sağlıklı nefesine feda edebilecek bir anlayışta. Biz böyleyiz, böyle yetiştik, onun için şu anda da bu yola böyle devam edeceğiz ve vatandaşımızın sağlığı her şeyin üstünde.

Eskiden bir röntgen için kaç ay bekliyorduk, kaç ay? 5 ay, 6 ay, böyle. Zaten MR, tomografi, ultrasonografi, böyle şeyler var mıydı? Yok. Ama şimdi elhamdülillah, anında, evet, ultrasonografiye alırlar, MR’lar, tomografiler, anında bunlar yapılır.

Şimdi yeni bir adın atacağız inşallah, biraz sonra ona değineceğim ve Balıkesir dev bir şehir hastanesine sahip oluyor, dev bir şehir hastanesine. İnşallah önümüzdeki ay büyük ihtimalle temelini atacağız ve 2016 sonuna da inşallah açılışını yapacağız.

Bakın, 12 Mayıs 2011 tarihinde Balıkesir’e geldim, CHP Genel Başkanının YGS sınavıyla ilgili iddialarına burada cevap verdim. 1 milyon 700 bin gencimiz sınava girecekti, CHP Genel Başkanı ortaya attığı iddialarla bu sınava girecek gençlerimizin zihnini bulandırıyordu, çok ağır iftiralarda bulundu, çok çirkin yalanlar söyledi. Sonra ne oldu biliyor musunuz? ÖSYM Başkanımız CHP Genel Başkanının bu yalanlarına, iftiraları dava açtı. Dava sonuçlandı, CHP Genel Başkanı 4 bin lira tazminata mahkum edildi. Bundan ben de çok tazminat kazandım, Kılıçdaroğlu’ndan. İsmini vermeyecektim, ağzımdan kaçtı, kusura bakmayın. Çok kazandım, açıklayacağım onları, ondan sonra da Kızılay Meydanı’nda mı olur, bir vakfa mı olur, bunları hibe edeceğiz.

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanıma da bu tür iftiralar attı. O kağıt parçalarını ellerine tutuşturmuşlar, onlarla geldi, rezil oldu. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımıza ödediği tazminatlar da bayağı yer tuttu, Kayseri’deki vatandaşlar bayağı sucuğa duydu.

Şimdi de eline bazı ses kayıtlarını almış, montajları tutuşturmuşlar eline, bununla sahaya iteklemişler. Sonuç aynı, yine rezil oldu, ama bunda utanma yok, arlanma yok, kızaracak bir yüz yok. Bu CHP 27 Mayıs’ı hazırladı, 27 Mayıs’a çanak tuttu, merhum Menderes’in asılmasına göz yumdu, bu CHP 12 Eylül’e giden zemini hazırladı, bu CHP 28 Şubat’ı var gücüyle destekledi. İşte şimdi de tarihi rolünü oynuyor, şimdi de bir kez daha 17 Aralık darbe girişiminde figüranlık yapıyor. Pensilvanya’daki hocaları bunların eline montaj kaset veriyor, değerli kardeşlerim, bunlar da o montajlarla durumu idare ediyor.

MHP ne yapıyor? MHP bir kez daha CHP’yle kol kola tarihin en alçakça saldırısına, en büyük ihanet girişimine maalesef destek veriyor.

Değerli kardeşlerim, düşünebiliyor musunuz, 3 yıla aşkın bir süre gizlice bu ülkede 3 bine yakın kişinin telefonlarını keyfice, hukuksuzca dinlemişler, Selam Örgütü diye bir örgüt uydurmuş, her taraftan, her renkten, her görüşten, kendileri dışında kim varsa dinlemişler, hepsini keyfice dinlemişler.

Benim oğlumla ilgili de aynı iftirayı attılar ve oğlumun avukatı müracaat etti ve İstanbul adalet sarayından 3 savcının imzasıyla açıklama yapıldı, oğlum da izinsiz dinlenmiş. İşte iftira at, tutmasa da iz bırakır. Ya bunu yapmaya hakkın var mı be, bunu yapmaya hakkın var mı?

Ailelerin yıkılması için, ailelerin yıpratılması için bu tür seçilen yollar yenilir, yutulur mu ya? Nasıl yaparsanız bunu? Ama bunların artık hukuki olan yolu da düşündürüyor, hukuksuz olanı da düşündürüyor. Niye? Sipariş üzerine de bunlar aynı şeyleri yaptılar.

Türkiye’nin en mahrem, en gizli görüşmelerini dinlemişler. Düşünün, beni dinliyor. Bir Başbakanı dinleyemezsin. Düşünebiliyor musunuz, bizim güvenli hatlarımız var, güvenli hatlarımızı dinlediler bunlar. Biz uluslararası görüşmeler yapıyoruz, bunları dinlemişler. Bunun ne insani, ne vicdanı, ne de İslami bir yanı olamaz.

Ey Pensilvanya, sana sesleniyorum, eğer yüreğin varsa çık vatanına gel vatanına. Eğer siyaset yapacaksan burada yap, yoksa ananaslarla, tespihlerle, gönderdiğin kitaplarla bu iş yürümez.

Ben doğrusu böyle bilmiyordum, aldanmışım. Ben de bunları samimi zannediyordum, aldanmışım. O da bana kitaplar gönderiyordu kendi yazdığı kitapları, oralarda bana methiyeler düzüyordu, tespihler bana da gönderiyordu. Ama maalesef durum öyle değilmiş, şimdi her şeyi anladım. Ama bundan sonra durum böyle olmayacak, çünkü adaletin tecellisi için ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Türkiye’den kaçtın, gittin, şimdi oradan ülkemin huzurunu kaçırıyorsun. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden çalışmalar içerisinde yer alıyorsun, bunu kovalayacağız, sonuna kadar kovalayacağız, takip edeceğiz, çünkü ulusal güvenliğimizi tehdit eden her gayretin karşısında AK Parti iktidarı duracak, bunu böyle bilsinler.

Onun için kardeşlerim, çok çalışacağız, şu 30 gün onun için çok önemli. Kapı kapı dolaşacağız, onların tamından çok daha fazla çalışacağız ve Balıkesir bir oy patlaması yapmalı oy. Çünkü burada Kuvayi Milliye var, Kuvayi Milliye’nin ruhu burada şahlanması lazım. Milletimin hiç endişesi olmasın, hiç tereddüdü olmasın, biz bu ihanetin hesabını soracağız.

Ama ben burada, Balıkesir’de bu paralel yapının içindeki halis, tertemiz, saf niyetli kardeşlerime sesleniyorum; bu yapı çok büyük bir ihanetin içinde. Bu yapı kendi ülkesinin en gizli, en stratejik, en mahrem bilgilerini ele geçirecek, bunları servis edecek kadar alçalan bir tavır, bir ihanet içerisinde. Temiz, saf, ihlaslı kardeşlerimin artık bu yapıyı sorgulamalarını istiyorum.

Bakınız kardeşlerim, bunlar niçin böyle patladılar biliyor musunuz? Dershaneler, çünkü buradan yılda 1 milyar dolar bunların geliri vardı. Biz dershaneler yasasını öne sürünce bunlar patladılar. Bakın Mecliste şimdi dershanelerle ilgili yasa görüşülüyor, bizimle kim kavga ediyor? CHP. Çok enteresan. Niye? Pensilvanya onlara vekalet vermiş. Onlar milletin vekili olarak değil, Pensilvanya’nın vekili olarak şu anda Mecliste bizimle mücadele ediyorlar. Çıkacak tabi bu yasa, dershaneler yasası çıkacak.

Kardeşlerim, ben de buradan, Balıkesir’den sesleniyorum tüm Türkiye’ye; gelin bu dershanelerden çocuklarınızı çekin ve bunların okullarında okuyan çocuklarınız varsa çocuklarınızı da alın, devletin okulları size yeter. Benim 4 çocuğumun 4’ünü de ben devletin okullarında, imam hatiplerde okuttum. Elhamdülillah, hepsi de gayet güzel üniversitelerde okudular. Başörtüsünden dolayı üniversiteye sokmadılar, yurt dışında okudular ve hamdolsun şimdi de geldiler ülkede hizmetlerine, çalışmalarına devam ediyorlar.

Bakın, biz şu anda yavrularımıza eğer takviye gerekiyorsa hafta sonlarında okullarda kendilerine takviye dersleri vereceğiz.

Mart’ta değil, yılsonunda 40 bin, 10 bin atamada yaptık biliyorsunuz, şimdi yılsonu, Haziran, 40 bin. Her ay atama olmaz, yılsonu.

Ve çok enteresan, değerli kardeşlerim, bakınız hafta sonundaki takviye dersleri ücretsiz. Onları biz yapacağız. Ama göndermeyin bunların okullarına ve bunlara tavır koyun, bunların yayın organlarına da tavır koyun. Çünkü bunların yayın organlarında da yalan var, dolan var, her şey var. Doğru haber bulamazsınız, dürüst haber bulamazsınız. Maalesef her türlü iftira var. Bunlara dersi nasıl vereceksiniz? Bunları boykot ederek. Orada anlayacaklar bunlar tavrı.

Değerli kardeşlerim, doğru yayıncılık, dürüst yayıncılık, bunlarda böyle bir şey yok. Sevgili Peygamberimizi Miraçtan indirip kamyonete bindirecek kadar ahlaksızca yayın yapıyor bunlar. Şu hale bakın ya, şu hale bakın, böyle bir şey olabilir mi? Bunların inançlarımız noktasında, kutsallarımız noktasında nerede olduğunu da görün, ona göre bunlara tavır koyalım, adımlarımızı buna göre atalım. Kardeşlerim, o zaman bunlar yaptıkları oyunun ne kadar yanlış olduğunu çok daha iyi anlayacaklar. Hele hele 30 Mart’ta sandıklar AK Parti’nin şu ampulüyle aydınlandığı zaman bir başka olacak bu ülke, yeni bir milat olacak inşallah. İşte Mayıs ayında, Haziran’da gezi eylemleri yaptılar biliyorsunuz, beraberdiler yine, orada da beraber davrandılar. Terör estirdiler. Esnafımın camını-çerçevesini indirdiler. Ve çok enteresan duvarlara ne yazdılar biliyor musunuz? Zulüm 1453’te başladı. Şu hale bak ya, yani bizim ecdadımız Fatih bir çağ kapıyor, bir çağ açıyor, kalkıyorlar duvarlara zulüm 1453’te başladı diyorlar. İşte bunlar beraber hareket ettiler.

Pazartesi günü Ankara’da bir açılış yaptık. Ankara Büyükşehir Belediyemizin inşa ettiği bir bulvarı hizmete açtık. Kimlere rağmen? O solculara rağmen, o ateistlere rağmen. Bunlar ateist, bunlar terörist. Ama sorarsan bunları CHP’nin Genel Müdürüne, bunlar bizim sevgili gençlerimiz diyor. CHP’nin Genel Müdürü elinde molotof kokteyliyle dolaşan gençleri sevgili gençler olarak görüyor. Hayır, ben sevgili gençler olarak görmüyorum. Bizim sevgili gençlerimizin elinde molotof kokteyli olmaz. Bizim sevgili gençlerimizin elinde bilgisayarı olur, iPad’i olur, kalemi olur, kitabı olur. Çünkü bizim sevgili gençlerimiz bilgiyle, hikmetle donanmış olarak bu ülkenin geleceğini aydınlatacak, molotof kokteylleriyle değil. Ama Ana Muhalefet Partisi’nin ne yazık ki başındaki Genel Müdür bu işi böyle tanımlıyor. Bulvarın adı ne biliyor musunuz? 1071 Malazgirt Bulvarı. Şimdi o geziciler, o vandallar o açılış sırasında bir kez daha ortaya çıktılar. Dikkatinizi çekiyorum, bunlardan bir tanesi üzerine Bizans kıyafetleri giymiş, şu hale bakar mısınız, Alparslan 1071’De Bizans’a karşı savaşıyor ya, o da Bizans tişörtü giymiş, kendini Bizanslı yerine koymuş. 1071 Malazgirt Bulvarının açılışını protesto ediyor, yazıklar olsun.

Şunu unutmayın: İşte bu eylemcilerin önünde, yanında CHP var, CHP milletvekilleri var, CHP Genel Başkanı var. Bu eylemcilerin avukatlığını da maalesef MHP yapıyor. Şu anda bu paralel örgüt bu Gezicilere, bu Bizans hayranlarına arkadaşlık, yoldaşlık yapıyor. Oyun çok büyük Balıkesir, hesap başka.

Şimdi kardeşlerim, hepsi sizlerin malumu, ama ben buradan bir şey hatırlatıyorum.

Kardeşlerim, 2004 ve şu anda 2014, 10 sene, fakat 2002’de göreve geldik Kasım, göreve geldiğimizde Türkiye’nin milli geliri neydi? 230 milyar dolardı. Şu anda Türkiye’nin milli geliri nedir? 800 milyar dolar; 79 senede 230 milyar dolar, biz 10 senede bunun üzerine 570 milyar dolar ilave ettik. Adam çıkmış yolsuzluklardan bahsediyor. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar 10 senede 79 senede yapılanın üzerine 570 milyar dolar nasıl ilave edecek?

Bitmedi, borcumuz neydi biliyor musunuz geldiğimizde? 100 liranın 73 lirası borçtu. Şimdi 100 liranın 35 lirası borç. Bak, nereden nereye…

Kardeşlerim, bitmedi, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63, yani 100 liraya 63 lira faiz veriyordu, şimdi tek haneli rakama düştü. Bu aradaki fark kimin cebinde? Benim vatandaşımın cebinde, Ayşe bacımın, Ahmet kardeşimin cebinde şimdi o faiz.

Kardeşlerim, çiftçi kardeşime sesleniyorum, köylü kardeşime sesleniyorum, Ziraat Bankası’nın verdiği faiz neydi? Kredi karşılığında aldığı faiz yüzde 59’du, şimdi yüzde 5 ya, yüzde 5. Yüzde 59’la faizle benim çiftçime, köylüme kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Halk Bankası esnafıma yüzde 46 faizle kredi veriyordu, yüzde 5, şimdi buraya düşürdük. Ya bunları bu iktidar yaptı.

Şimdi ben memur kardeşime sesleniyorum, işçi kardeşime sesleniyorum, Zorunlu Tasarruf adı altında maaşlarınızı kestiler, maaş ödeyemiyorlardı. Ne kadar kestiler biliyor musunuz? 13,5 kat trilyon. Geldim göreve, baktım masanın üzerinde 13,5 kat trilyon işçi, memur devletten alacaklı. Kardeşlerim, arkadaşlarıma dedim ki, devlet işçisine, memuruna borçlu olamaz, hemen bunu ödeyeceğiz ve 13.5 kat trilyonu biz ödedik biz.

Aynı şekilde işçi, memurdan Konut Edindirme Yardımı adı altında da para kestiler. Şöyle Konut Edindirme Yardımı altında parası kesilenler bir ellerini kaldırsın bir göreyim ya, ha, bir görelim; hale bak. Bu parayı da ödemediler. O parayı da biz ödedik, 3,5 kat trilyon. Bakın, toplamda 17 kat trilyon biz ödedik biz.

Ah kardeşlerim, bu IMF, kim borçlandı? MHP. Miminle beraber? DSP’yle, CHP’nin yavrusu, beraber borçlandılar. 23.5 milyar dolar IMF’ye borç vardı biz geldiğimizde. MHP, yani şu anda Belediyesi MHP’de olan Balıkesir, hesabını sormamız lazım 30 Mart’ta, ya siz bizi IMF’e teslim ettiniz, zaten Balıkesir’imize de bir şey yapamadınız. Ödedik ödedik ödedik, geçen 14 Mayıs’ta IMF’ye olan 23,5 milyar dolar borcu sıfırladık, bitirdik. Şimdi IMF bizden borç istiyor, şimdi biz ona borç vereceğiz.

Ah benim Balıkesirli kardeşlerim, Merkez Bankası’nın kasasında ne vardı biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar rezervde para vardı. Merkez Bankası, bizim milli bankamız ya. Kardeşlerim, şu anda ne var? 130 milyar dolar var. Nereden nereye… Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları yapabilir miydi?

MHP’nin başındaki zat yolsuzluklar var diyor. Yazıklar olsun sana be, Ziraat Bankası’nı batırdın, Halk Bankası’nı batırdın, Vakıfbank’ı batırdın, hep görev zararı yazdın sizin iktidarınızda. Şu anda Ziraat Bankası da, Halk Bankası da, Vakıfbank da Avrupa’nın sayılı kar eden, kazanan bankaları arasında bunlar. Her şey ortada, Halep oradaysa arşın Balıkesir’de.

Kardeşlerim, aynı şekilde bakınız, artık son 1 yıldır Balıkesir başta olmak üzere şehitler geliyor mu? Gelmiyor, ocaklara ateş düşmüyor, annelerin, babaların yürekleri elhamdülillah dağlanmıyor, 1 yıldır Doğu’dan, Güneydoğu’dan acı haberler almıyoruz. Artık bu kronik sorunlara hamdolsun olsun çözümleri yakaladık, ısrarla bunların üzerine gidiyoruz.

Türkiye zincirlerinden, prangalarından tek tek kurtuluyor, Türkiye her alanda rekorlar kırıyor.

Bakınız değerli kardeşlerim, 2013 yılı sıkıntılarla doluydu ve OECD’nin açıkladığı raporlara göre büyüme kaydında Türkiye hamdolsun geldi ilk 5’in içinde yerini aldı 3,8 büyüme hızıyla. Bizim için yeterli değil, daha fazla olması lazım, inşallah daha fazla da olacak.

Değerli kardeşlerim, bu paralel yapı, bu paralel örgüt Türkiye’nin önündeki son engeldir, Türkiye’deki son çetedir, onu da tasfiye edeceğiz, bu hainleri de def edeceğiz, işte o zaman Türkiye’nin önünde, demokrasinin, ekonominin, istikrarın, huzurun önünde hiç engel kalmayacak.

30 Mart’ta bir tercih yapacaksınız sevgili kardeşlerim, ne diyeceksiniz biliyor musunuz? Ya eski Türkiye, ya yeni Türkiye, ya eskisi gibi koalisyonlar, kaoslar, krizler ya da şimdiki gibi istikrar, huzur, kardeşlik. İnanıyorum ki, Türkiye 30 Mart’ta istikrara oy verecek, yeni Türkiye’ye oy verecek.

Sevgili Balıkesirliler, sevgili kardeşlerim; 2009’da Balıkesir’e geldik, yerel seçim mitingimizi yaptık, açılışlar gerçekleştirdik. 2010’da halk oylaması için bir kez daha geldim, 2011 seçimleri için geldim, aynı zamanda burada toplu açılışlar yaptık. En son geçen yıl 2-3 Mart tarihlerinde geldim, Balıkesir merkezi yine bu meydanda, aynı zamanda bazı ilçelerini dolaştım, 43 kalem, 388 trilyon liralık eser ve hizmeti o zaman açılışını yaptım. Bugün de yapımı tamamlanan inşallah Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 200 yataklı hastanesini resmi olarak açıyoruz, 86 trilyona mal oldu. Bu yatırıma 2010 yılında başladık, bugün açıyoruz.

Balıkesir için çok çok önemli olan, şimdi bu müjdeyi dinleyin, önemli bu, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolunun çalışmaları devam ediyor. İzmit Körfezi’nde dünyanın nadir eserlerinden biri olan asma köprüyü inşa ediyoruz, ayın 15’inde inşallah, çünkü bunun temelleri denizin altındaydı, temellerini attık, şimdi de suyun üstündeki beton blokları atarak kuleyi yükseltmeye başlayacağız. İnşallah Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız, şahsım, tüm bakan arkadaşlarımla beraber bu temel atmayı ve yürüyen süreci devam ettireceğiz. İstanbul’dan yola çıkan bir yolcu İzmit Körfezi’ni bu asma köprüyle geçecek, çok kısa sürelerde Bursa’ya, Balıkesir’e, İzmir’e ulaşabilecek. Bu otoyolu kısmet olursa 2017 yılının sonuna kadar bitireceğiz.

Balıkesir’imize kardeşlerim, 850 yataklı bir şehir hastanesi kazandırıyoruz, 850 yataklı, 30 büyük şehirde bunu yapacağız. Bütün alt yapı çalışmalarını tamamladık, inşallah Mart ayı içerisinde temelini atıyoruz, 2016 sonuna kadar da bitirmeyi hedefliyoruz.

İstanbul-İzmir yüksek hızlı tren projemiz hızla sürüyor. İki kenti ilgilendirmiyor bu sevgili kardeşlerim, İstanbul-İzmir bu yüksek hızlı tren Balıkesir, Bursa, Bilecik ve Kocaeli’ni de kapsayan 6 ilde 25 milyon kişiyi ilgilendiriyor ve bu hatla sadece mesafeler kısalmıyor, adeta hayatlar birleşiyor, İzmir-İstanbul seyahati 4 saate inecek. Yüksek hızlı tren hattı güzergâhtaki şehirlerin kaderini de değiştirecek. Toplam ne kadar biliyor musunuz? 331 kilometre.

Ve Kınalı, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir’i kapsayan bir otoyol yapıyoruz, devam ediyor, altyapı çalışmaları sürüyor. Çanakkale Boğaz köprüsü projemizin de içinde olduğu güzergâh ile Trakya-Batı Anadolu birbirine bağlanacak. Bu proje Balıkesir’in batısında Gebze-İzmir otoyoluna bağlanmak suretiyle otoyol ve Çanakkale Boğazı köprüsü projesinin tamamlanmasıyla günümüzde sadece feribotlarla ulaşımı sağlandığı Çanakkale Boğazı geçişinde hızlı, konforlu, iklim koşullarından etkilenmeyen sürekli bir bağlantı böylece bitirilmiş olacak.

Balıkesir Kocaseyit Havalimanı’nı uluslararası açılışlara uygun hale getirdik biliyorsunuz, 48 trilyon maliyetle yeni bir terminal binasını yaptık, pistini uzattık.

Balıkesir’in batı istikametindeki demir yollarını yeniledik.

Şimdi Balıkesir Havalimanı’nın da şu anda kamulaştırma çalışmalarını yapıyoruz, süratle inşallah onu da halledeceğiz.

Kardeşlerim, yalnız bu MHP, bu CHP yalan yanlış kampanyalar yapıyorlar. Şimdi havaalanından gelirken bir hanımefendi önümüze çıktı, durdurdum otobüsü. geldi ne dedi biliyor musunuz? Çok enteresan, Başbakanım dedi, şu aydınlatma ampulleri yeni takıldı, ama seçimlerden sonra bunları sökeceklermiş dedi. Kardeşlerim, bunlara inanıyor musunuz? (“Hayır” sesleri) Böyle bir saçmalık olur mu?

Buranın biliyorsunuz doğalgazını biz getirdik. Kardeşlerim, benim bacım niçin kömürle ısınsın artık ya, hangi dünyada yaşıyoruz? Az mı çile çektik? Benim anacağım 5 kat apartmanın bodrumundan kömür taşırdı zavallı. Bir odayı ısıtırsın, diğerleri soğuk.

Kardeşlerim, bakınız biz buraya elektrik dağıtımı için, çok enteresan, 172 milyon Türk Lirası, yani 172 trilyon şu ana kadar harcandı, doğalgaz için de 80 trilyon harcandı. Şimdi bunu daha da yayacağız, istiyoruz ki Balıkesir’in tamamı doğalgazı kullansın. Ama tabi burada vatandaş doğalgaz için müracaatını yapmalı, siz müracaatlarınızı yapın, zaten o şirketler seve seve size doğalgazı getirir, yoksa doğalgazda sıkıntımız yok. İstiyoruz ki, evde artık kalkıp da benim vatandaşım düğmeye bastığı zaman her yerinde sıcak su aksın; değil mi? Mutfağında da aksın, banyosunda da aksın, bütün odalar aynı anda ısınsın; artık modern dünyanın gereği neyse bunlara sahip olalım. Bacım, insanca yaşamanın bedeli olmaz, bunlar artık sizin hakkınız

Ve 12 yılda inşallah Balıkesir’i sanayi merkezine dönüştürmek için çok çalıştık, çok çalışmaya da devam edeceğiz. Bakınız, 12 yıllık şu gördüğünüz hizmet kitapçığıdır ve bu bütün teşkilatlarımıza şu anda gönderilmiş vaziyette, 12 yılda 10,2 katrilyon yatırımı Balıkesir’e yaptık, işte bunun içerisinde de bunların hepsi kardeşlerim, yer alıyor ve bu hizmetler yine aynı kararlılıkla devam edecek.

Bakınız, Havran Barajını yaptık. Kardeşlerim, bunun tamamlamış olmamıza rağmen 2009 yılında su tuttu. Ve bununla kalmadık bir yeni adım daha attık, Ardıçtepe Barajının yapımı devam ediyor. İnşallah 94 yılından beri bir türlü tamamlanamayan Manyas Barajını, hidro elektrik santralini 314 trilyon lira harcayarak biz tamamladık biz.

Değerli kardeşlerim, baraj kuş cennetine farklı bir canlılık getirdi, Manyas yoksa gidiyordu. Barajı ile Balıkesir’e bereket gelecek, tarım arazileri inşallah suya kavuşacak, 46 milyon kilovatsaat enerji üretilecek, 2003 yılında hamdolsun nasıl doğalgazda Balıkesir çok çok farklı bir hale geldiyse, inşallah bu barajlarla da tarım alanlarımız çok farklı hale gelecek.

Kardeşlerim, bütün bunlarla beraber, şimdi diyorum ki, artık şöyle sizden burada bir söz alayım. Balıkesir’e, Balıkesir’in çok değerli bir evladını, çok kıymetli mesai arkadaşımı, Genel Başkan Yardımcım Edip Uğur Bey’i sizlere belediye başkan adayı olarak takdim ettik.

Değerli kardeşlerim, dürüstlüğü üzerinde hiçbir şey konuşmayacağım, her yönüyle evvel Allah pırıl pırıl, dört dörtlük. Bunun yanında, iş adamlığı noktasında gayet pratik, gayet titiz, bu yönü de var. Çünkü belediye başkanlığı pratik adam işidir, bu çok önemli. O bakımdan, o titizliğiyle de doğduğu, büyüdüğü bu Balıkesir’e çok şeyler kazandıracağına inanıyorum.

Değerli kardeşlerim, ben Edip Uğur kardeşimi Kuvayi Milliye ruhu içerisinde büyümüş, değerlerine sahip sizlere sevdalı, sizlerin dertliniz, Balıkesir’in dertlisi olarak tanıdım, gördüm, biliyorum yıllar yılı. Ve diyorum ki, inşallah Edip Uğur kardeşimle Balıkesir çok daha farklı bir yere gelecek, farklı bir konuma yükselecek. Onun için, bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.

Ve şimdi şarkımıza hazır mıyız? Ama tüm Balıkesir duysun, Türkiye duysun.

Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda, bana her şey sizi hatırlatıyor, bana her şey sizi hatırlatıyor, bize her şey Balıkesir’i hatırlatıyor.

30 Mart hayırlı olsun. Çok çalışacağız, gayret edeceğiz, 30 Mart’ta sandıkları inşallah AK Parti ampulüyle aydınlatacağız.