Recep Tayyip Erdoğan'ın 3 Haziran 2011 tarihli Konya mitinginde yaptığı konuşma

Sevgili Konyalılar, değerli yol arkadaşlarım, sevgili kardeşlerim; sizleri bugün bir kez daha hasretle, muhabbetle selamlıyorum.

Buradan bütün Konya’yı, Konyalı kardeşlerimi, özellikle farklı bir hasretin içinde, şu coşkunun içinde selamlıyorum.

Ahırlı’ya, Akören’e, Akşehir’e, Altınekin’e, Beyşehir’e, Bozkır’a, Cihanbeyli’ye, Çeltik’e, Çumra’ya selamlarımı gönderiyorum. Derbent’i, Derebucak’ı, Doğanhisar’ı, Emirgazi’yi, Ereğli’yi, Güneysınırı’nı, Hadim’i, Halkapınar’ı, Hüyük’ü, Ilgın’ı, Kadınhanı’nı selamlıyorum. Karapınar’a, Karatay’a, Kulu’ya, Meram’a, Sarayönü’ne, Selçuklu’ya, Seydişehir’e, Taşkent’e, Tuzlukçu’ya, Yalıhüyük’e, Yunak’a oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum.

Bugün başlayan mübarek 3 ayların, Ramazan’ın müjdecisi Recep ayının Konya’ya, ülkemize, milletimize, tüm İslam alemine hayırlar getirmesini Allah’tan temenni ediyorum.

Konya, dün çocuklar şivlilik istedi mi? İstedi. Maşallah. Peki çocuklara şivlilik verdiniz mi? Maşallah, hayırlı olsun. Allah kabul etsin. Çocuklarınızı o sevindirmeniz var ya sizin ömrünüze bereket katsın.

Elbette Konya’ya gelmişken, Konya’da doğmuş, Konya’da yetişmiş, Konya’nın havasını teneffüs etmiş tüm alimleri, arifleri, fazilet sahibi ulu insanları rahmetle, minnetle yad ediyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi Şemsi Tebrizi’nin, Sadrettin Konevi’nin, Muhittin İbn-i Arabi’nin, Sultan Veled’in, Eflaki’nin, Kadı Siraceddin’in, Şeyh Edebali’nin, Ahi Evran’ın üzerine olsun. Büyük Selçuklu sultanları; Alaattin Keykubat’ı, Kılıçarslan’ları, Celalettin Karatay’ı aynı şekilde rahmetle yad ediyorum. Elbette Hazreti Mevlana Celalettin Rumi’ye sadece Konya’yı değil, Türkiye’yi, dünyayı ışığıyla aydınlattığı için Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.

Bu arada ilminden, feyzinden, vaazlarından hepimizin ziyadesiyle istifade ettiğimiz Tahir Büyükkörükçü Hocamızı 5 Mart’ta Hakka uğurladık. Allah ondan razı olsun. Mekanı cennet olsun. Allah’ın rahmeti üzerine olsun diyorum.

Sevgili kardeşlerim; Ahmet Hamdi Tanpınar, Konya için şu ifadeleri kullanıyor: “Bir başkent daima başkenttir. Ne kadar susturulursa susturulsun yine konuşur.” Bu kadim Selçuklu başkenti oradan aldığı asaleti hiçbir zaman kaybetmedi. Konya, Selçuklu’dan miras aldığı o yiğitliği, mertliği, hoşgörüyü, ilim ve irfanı hiçbir zaman terk etmedi. Konya alimleriyle, sultanlarıyla, kumandanlarıyla olduğu kadar, şehitleriyle de her zaman bize örnek oldu. Bize rehberlik ettiği için Konya’ya şükran borçluyuz. Bizim önümüzü aydınlattığı için Konya’ya minnet borçluyuz. Biz Konya’ya hizmeti bir ibadet olarak telakki ediyoruz. Son nefesimize kadar da Konya’ya hizmet etmeye devam edeceğimize söz veriyoruz.

Sevgili kardeşlerim; en son 17 Aralık’ta Şeb-i Arus’ta Konya’ya geldim. Hazreti Mevlana’nın vuslatı vesilesiyle geldiğimiz Konya’da o gün Konya Büyükşehir Belediyesinin, TOKİ’nin yaptırdığı okulların, Selçuklu Üniversitesi Tıp Fakültesi binasının açılışını birlikte gerçekleştirdik. Aslında ben bugün Konya’ya yüksek hızlı trenle gelmeyi planlamıştım. Ama takvimde bir yanlışlık yaptım, maalesef seçim yasakları nedeniyle deneme sürüşlerini başlattım, ancak bugün Konya’ya yüksek hızlı trenle gelemedim, ama yüksek hızlı trenin bize nasıl sükse yaparak gittiğini gördüm. Biliyorsunuz hattı tamamladık, test sürüşleri hamdolsun tamamlandı. 250 kilometre hız için sertifika alındı. Şu anda Ankara-Konya yüksek hızlı treni artık yolcu taşıyacak hale geldi. Bilgisayar yazılımıyla ilgili çalışma devam ediyor. Kısa sürede onu da tamamladığımızda artık hızlı tren sizlerin hizmetine girecek. İlk etapta hızlı tren 160 kilometre hızla hizmet verecek. Bu da Ankara-Konya arasını 1 saat 50 dakikaya indiriyor. Zamanla güvenli sürat artacak, 250 kilometreye çıktığımızda Ankara-Konya arası 1,5 saate inecek. Ve bu test sürüşleriyle beraber bu devam edince 300 kilometreye ulaşacak. 300 kilometreye ulaştığı anda da 1 saat 15 dakikaya inecek. Ankara’dan Konya’ya 1 saat 15 dakika. Konya-Eskişehir tamamlandığında, Konya-İstanbul, Konya-Sivas hatlarımızı da işletmeye başlayacak. Konya, Türkiye’nin dört bir yanına artık çok yakın bir şehir haline gelecek. İnşallah programımız el verirse hızlı trenin yolcu taşımaya başlayacağı açılışı da yine sizlerle birlikte yapacağız. Şimdiden yüksek hızlı trenimiz hayırlı olsun.

Sevgili Konyalılar, sevgili kardeşlerim; Konyalı alim Muhammed Hadimi’nin çok güzel bir beyti var. Diyor ki Hadimi; “Kişi odur ki arkasında bıraka bir eser, eseri olmayanın yerinde gör ki yeller eser.” Ne demek istediğimi anladınız mı? Bak ben söylemiyorum görüyorsunuz. Ta ne zamanlardan neler söyleniyor. Bunların üzerinde biraz duralım, değil mi?

Hazreti Mevlana da diyor ki; “Testinin içinde ne varsa, dışına o sızar.” “Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.” İşte bizim yolumuzu bu büyük insanlar aydınlatıyor. Bize bu ulu zatların, bu gönül insanlarının tavsiyeleri yol gösteriyor. Biz bu millete efendi olmaya değil, biz bu millete hizmetkâr olmaya geldik, bizim farkımız bu. Biz bu ülkeyi bir gül bahçesine, bir gülistana dönüştürmek için bu yola çıktık. İçimizdeki hizmet aşkını, içimizdeki sevgiyi tohuma dönüştürüp bu topraklara ekmek için bu yola çıktık. İşte yıllar yılı bunu yapıyoruz. Biz bu yola sizinle çıktık, milletle çıktık. Konya’ya böyle geldik, Konya’yla bu yola çıktık. Allah’a hamdolsun gittiğimiz her şehirde o şehrin alimlerini, büyüklerini, o şehirlerdeki kabirleri olan evliyayı, enbiyayı, sahabeleri rahmetle andık. Diyarbakır’da 41 sahabe kabri var. Van’da, Mersin’de, Iğdır’da, Ardahan’da, Edirne’de, Muğla’da, Antalya’da, Nevşehir’de 81 vilayetin tamamında mum gibi etrafını aydınlatan mübarek zatlar var. Bu ülkenin her karışında şüheda fışkırıyor, öyle mi?

Her karışından ilim fışkırıyor, insanlık fışkırıyor, irfan fışkırıyor. Bu ülke her zerresiyle, tarihiyle, kültürüyle, medeniyetiyle sadece kendisine değil, tüm dünyaya barış, kardeşlik, hoşgörü mesajları gönderiyor. İşte onun merkezindeyiz. Ne güzel söylemiş Mevlana; “Pergel gibi bir ayağımız burada merkezde duruyor, diğeriyle bütün alemi geziyoruz.” İşte Konya’dan aldığımız bu ilhamla tüm dünyaya barış, kardeşlik, dayanışma, hoşgörü mesajlarımızı iletiyoruz. İşte dünyayı dolaşan bir kardeşimi, arkadaşımı Davutoğlu’nu sizlere milletvekili adayı olarak sunduk. Ayağın bir ucu burada Konya’da, bir ucu dünyada. Bundan sonra daha bereketli olacak, öyle mi?

Şundan emin olun sevgili kardeşlerim: Eğer biz Afganistan’a sırtımızı dönersek milletin yüzüne bakamayız. Eğer biz Irak’a sırtımızı dönersek Konya’nın yüzüne bakamayız. Eğer biz Filistin’e, Gazze’ye, Kudüs’e, Ramallah’a, Trablus’a sırtımızı dönersek inanın Hazreti Mevlana’nın huzuruna varamayız. Eğer biz Azerbaycan’ı yalnız başına bırakacak olursak bu millete hesabını veremeyiz. İşte onun için bölgesel meselelerde aktif olarak arabuluculuk yapıyoruz. İşte onun için küresel barışa hizmet ediyoruz. Medeniyetler İttifakıyla Mevlana’nın, Yunus’un mesajlarını Brezilya’dan Japonya’ya kadar biz ulaştırıyoruz. Diline, inancına, derisine, rengine bakmadan, mağdurların, mazlumların imdadına biz koşuyoruz, çünkü bize yakışan budur. Selçuklu’nun torunlarına yakışan budur. Osmanlı’nın evladına yakışan budur. Cumhuriyetin çocuklarına yakışan budur. Alparslan’ın, Kılıçarslan’ın, Fatih’in torunlarına, Mevlana’nın talebelerine yakışan işte budur.

Biz şu anda birilerinin yaptığı gibi egemen güçlere şirin gözükme sevdası içinde değiliz. Filistin’e zulmedenlere biz selam göndermeyiz, Akdeniz’de korsanlık yapanlara biz müsamaha göstermeyiz. 9 kardeşimizi Mavi Marmara’da katledenlere biz göz kırpmayız. Biz diklenmeyiz, ama diklenmeden adam gibi dik dururuz. Ne diyor CHP’nin sanal Genel Başkanı? Ne diyor? Biz olsaydık Mavi Marmara’nın yola çıkmasına izin vermezdik. Ne diyor CHP’nin proje Genel Başkanı? Biz olsaydık İsrail’le ilişkilerin bozulmasına izin vermezdik. Biz sizin dönemlerinizi biliriz, biz CHP dönemlerindeki dış politikayı biliriz, biz CHP’de monşerlerin çizdiği dış politikanın ne olduğunu çok iyi biliriz. İnönü CHP’sinin hem Hitler’in doğum gününü kutlamaya heyet gönderdiğini, hem de İsrail’i ilk tanıyan hükümetlerden biri olduğunu da çok iyi biliriz. Belli ki CHP Genel Başkanının İsrail’e verdiği selam karşılığını bulmuş.

Uluslararası bir dergi, ismini de açıklıyorum “The Economist” bir yorum yayınlıyor. Yorumda öyle dolaylı filan değil, doğrudan doğruya oyunuzu CHP’ye verin deniyor. Bu nasıl bir pervasızlıktır, bu nasıl bir densizliktir? Seçim analizi yapmak başka bir şeydir, şu partiye oy verin diye çağrıda bulunmak başka bir şeydir. Bu dergi çıkıp AK PARTi’ye oy verin deseydi, açık söylüyorum biz buna da karşı çıkardık. Uluslararası bir yayın organının bu kadar açık bir şekilde çağrı yapması, esasında CHP’nin nasıl bir proje olduğunu da ortaya koymuştur. Neymiş? CHP demokrasinin teminatıymış. Teşekkür ediyorum, ama biz birlikte konuşacağız. Bizde ne otoriter, ne totaliter bir anlayış olmayacak. Hep birlikte konuşacağız. Anlaşılan bunlar sadece Türkiye’ye değil, CHP’ye de Fransızlar. Eğer CHP’yi zerre kadar tanısalar, demokrasiyle CHP kelimelerinin yan yana gelemeyeceğini, tarih boyunca gelmediğini görürler. Ey The Economist, sen bilir misin bu ülkede CHP’nin il başkanları illerde valilik yapmıştır, bunu bilir misin? Sen bilir misin milli egemenliğin ancak CHP eliyle yürütülebileceğini yasal hale getirenin bir CHP olduğunu? Ey The Economist, sen bu ülkeye çok Fransızsın, CHP’ye çok Fransızsın. Hesap başka. Meğer CHP’nin yeni Genel Başkanı, sadece ulusalcı bir proje değil, uluslararası bir projeymiş. Biz CHP’nin yeni Genel Başkanını Türkiye’deki çetelerin projesi biliyorduk. Meğer sadece onların değil, küresel çetelerin de projesiymiş. Ben buradan sadece Konya’ya değil, tüm Türkiye’ye sesleniyorum, buradan CHP’ye gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum. CHP Genel Başkanının nasıl bir proje olduğunu işte görün. CHP Genel Başkanının kimlerle iş tuttuğunu, arkasında kimlerin olduğunu işte görün. Allah aşkına, Konya’dan soruyorum, bu yeni CHP’nin dış politikasını bilen var mı? Tel Aviv’e selam göndermekten başka dış politika adına sarf ettikleri tek cümle duydunuz mu?

Hakkını yemeyelim, önceki gün bir gazeteciye aynen şunları söylüyor. Duydunuz mu, ne diyor biliyor musunuz? “Dayan Yorgo, biz geliyoruz” diyor. Çok enteresan. Medya, duydunuz mu siz bunları? Dayan Yorgo, biz geliyoruz diyor. Yunanistan’ın en büyük gazetesi de bununla dalga geçti. Ne dedi biliyor musunuz Yunanistan’ın en büyük gazetesi? “Dayan Yorgo, Kılıçdaroğlu geliyor” diye başlık attı. Dalgasını geçiyor, Konya’nın tam bu duruma denk düşen bir sözü var, Konya’nın çok hoş. “Ağzına, kılığına bakmaz, Hasan Dağına oduna gider.” Öyle mi?

Şimdi bakın sevgili Konyalılar, biz bu makamlara medyayla gelmedik, medyaya rağmen geldik. Biz bu makamlara sermayeyle gelmedik, sermayeye rağmen geldik. Biz bu makamlara sizinle geldik, milletin desteğiyle geldik, milletin kararıyla geldik, milletin hayır dualarıyla geldik. Biz bu makamlara uluslararası çetelerin, ulusal çetelerin değil, milletin takdiriyle geldik. Değerli kardeşlerim, arkamıza biz sizleri aldık, milletimizi alarak hamdolsun bugünlere geldik. Biz manşetlerle çarpışarak büyüdük, biz muhtar bile olamaz diyen zihniyete rağmen bugünlere geldik. Muhtar bile olamaz diyen medyaydı biliyorsunuz, sürmanşet, bu manşetleri atmışlardı. Ne oldu? Kudret, kuvvet sahibi olan Allah’tır. Millete rağmen bir şey olmaz evvel Allah.

Şimdi son günlerde bir kampanya var. O malum medyada bazı yazarlar bizi BDP’ye karşı sert bir dil kullanmakla eleştiriyorlar. En son Diyarbakır’da yaptığımız konuşmanın BDP’ye karşı çok sert olduğunu ifade ediyorlar. Bu yazarlar Kastamonu’da şehit olan Recep Şahin polisimizi görmüyorlar. Bu yazarlar Silopi’de şehit olan polislerimiz Gökmen Şimşek ve Muharrem Ünlü’yü görmüyorlar. Bu yazarlar bizim 150’den fazla seçim büromuza molotof atıldığını görmüyorlar. Milletvekillerimizin nasıl saldırıya uğradığını görmüyorlar. Hakkari’de sabah namazından çıkarak evine gelen benim Kürt kökenli kardeşim imam efendiyi görmüyorlar. Cizre’de imam hatip okulu yurduna molotoflar atmak suretiyle 13-14 yaşındaki çocukları yakanları görmüyorlar. Zorla kapattırılan kepenkleri görmüyorlar. Bu medya Hopa’da atılan taşlar neticesinde bulunduğum otobüsten aldığı isabetle taş başına gelince düşen ve şu anda da beyin ameliyatından sonra şuuru kapalı olarak hala hastanede yoğun bakımda yatan benim koruma polisim Servet yavrumu görmüyorlar. Bu sabah bakıyorum bir televizyon kanalında Ankara’da polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır kadın mıdır bilemem ve oradan panzer yetmiyormuş, oradan hızını alamıyor kalkanla yerinde duran polisimize elindeki sopayla saldırıyor, kalkanına vuruyor. Polis yerinde sabrediyor ve kalkıyor polis diyor bunlara bir şey yapamaz. Gelecek polisin kalkanına vuracak, panzere saldıracak, ne işe yarıyor bunlar, ne yapmaya yürüyor, bunların görevi ne? Neymiş, Hopa’nın hesabını sormaya geliyorlarmış. Sevgili kardeşlerim, bu ülkenin meydanları boş değil. Ama bakıyorsun Ana Muhalefet Partisi polisi savunmuyor. Polise saldıranları, bu ülkenin Başbakanına saldıranları savunuyor. Çünkü CHP’nin pankartının yanında hemen bir inşaat dev bir CHP pankartı, yanında halk evlerinin afişleri, yine bez pankart. Onda şu yazıyor: “Tek yol sokak, tek yol devrim.” Bundan ne anlıyor benim milletim? Ben biliyorum ne anladığını. Tek yol sandık demiyor, tek yol demokrasi demiyor, bunların biz devrimden ne anladıklarını, ne anlatmaya çalıştıklarını biliriz. Eğer sen Konya’ya hızlı treni getiriyorsan, bunun adı ulaşımda devrimdir. İşte biz bunu yapıyoruz, bizim farkımız bu. BDP’nin öfke dilini, şiddet dilini, gençlerin kanından, anaların gözyaşından beslenen dilini duymazdan geliyorlar. BDP’nin zorbaca, zalimce bölgede uyguladığı faşizmi görmüyorlar, göremiyorlar. BDP ile MHP arasındaki, BDP ile CHP arasındaki muhabbeti görmüyor, görmek istemiyor, bunu sorgulamıyorlar.

Şimdi size çok enteresan bir şey anlatacağım. Bir bayan gazeteci köşe yazıları yazıyor. Zaman zaman televizyonlarda da yorumlar yapıyor. Son yıllarda kendini kaybetmiş şekilde AK PARTi’ye karşı kin kusuyor. İşi nereye götürdü biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, bunu lütfen iyi dinleyiniz, ama ben tabi medya vasıtasıyla da bunun iyi değerlendirilmesini özellikle istiyorum. PKK’nın yayın organına açıklama yapıyor. Aslında zor ve yol politikaları her zaman beraber gidiyor, ifade bu. Neymiş? 1935 yılında Dersim katliamı öncesinde buraya yapılacak harekat için yol inşa edilmiş, 35. AK PARTi’nin duble yollarını da işte bu şekilde yorumluyor. Söylemek istediği şu: Güya biz duble yolları, bölünmüş yolları Dersim’de olduğu gibi kolay harekat yapılsın diye inşa ediyoruz. Açık açık söylüyorum, bu mertlik değil, namertliktir. Böyle bir izansızlık olur mu, böyle bir densizlik olur mu? Yol medeniyettir, yolu olmayan bir ülke medeniyeti konuşabilir mi? Yani biz bu milleti, ben vatandaşlarımı, insanımı af edersiniz hendeklerden sıçraya sıçraya mı göndereceğiz? Bir yönetimin görevi bu. Siz kime şirin görünmeye çalışıyorsunuz? PKK’yla, BDP’yle bu muhabbetiniz nereden kaynaklanıyor? BDP’ye karşı bu kadar uysal, AK PARTi’ye karşı nasıl bu kadar saldırgan olabiliyorsunuz? Güya bayansın, Cizre’de yüzleri yakılan Kürt çocuklarını görmezden gelip, PKK’nın, BDP’nin sırtını neden böyle sıvazlıyorsunuz? CHP’nin yöneticilerinden bir ses duydunuz mu? MHP’nin yöneticilerinden bir ses duydunuz mu? Bu yavrular bu hale geldi, var mı sesleri? Yok, çıkmaz. Çünkü danışıklı gidiyorlar.

Sevgili Konyalılar; Allah’ın izniyle sizin desteğinizle gümbür gümbür bir kez daha sandıklardan AK PARTi çıkacak ve iktidara geleceğiz. Bu manşetlere, bu malum medyaya rağmen bir kez daha iktidara geleceğiz. İmam hatip düşmanı, başörtüsü düşmanı, Allah’ın ayetine sinir bozucu diyen, statükonun Allah’ı Ankara’da diyen CHP’ye rağmen, MHP’ye rağmen inşallah iktidara geleceğiz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Ama unutmayın 9 günümüz kaldı, 9 gün. Kapı kapı dolaşacağız, köy köy dolaşacağız. Sandıkların patlaması lazım, Konya’dan bunu bekliyorum. İnanıyorum ki Konya bizi mahcup etmeyecek. 8,5 yıl her seferinde bunları mahcup ettiniz. İnşallah bir dönem, bu dönem de yine bunları mahcup edeceksiniz. Ben bunu sizin gözlerinizde, bu heyecanınızda, bu aşkınızda, bu sevdanızda görüyorum. Biz bunlara rağmen inadına demokrasi, inadına özgürlük, inadına kardeşlik demeye devam edeceğiz. Konya sizlere sesleniyorum, çetelerle mücadelede arkamızda mısınız? Demokrasi mücadelemizde arkamızda mısınız? Hukuk mücadelesinde arkamızda mısınız? Büyük Türkiye mücadelesinde arkamızda mısınız? Konya, AK PARTi diyor mu? Evvel Allah bu iş bitmiştir. İnşallah bu iş tamam. Sevgili Konyalılar, biz bu oyunu bozarız, millet bu tezgahı bozar. CHP’ye, MHP’ye, BDP’ye gönül vermiş kardeşlerimin de bu oyunu görmelerini, bozmalarını istiyorum. Diğer partilere oy vermiş kardeşlerimin oynanan oyunu görmelerini, bu oyunu bozmalarını istiyorum.

Dikkat edin, MHP Genel Başkanı şu anda AK PARTi’ye karşı ağzına geleni söylerken BDP’ye tek kelime söyleyemiyor, CHP ile ilgili ağzını açamıyor. CHP, Hakkari’de miting yapıyor. Bu mitingi BDP ile gizli sözleşmeler yaparak gerçekleştiriyor. 5 maddelik bir sözleşme yapıyorlar aralarında, 5 madde. Hadi çık açıkla, niye açıklayamıyorsun, neden? Bakınız, çok enteresan, CHP’nin Hakkari’de aldığı oy 157, karşısında 2 bin kişi filan var. Nereden geldi bu insanlar, nereden buldular bunları? BDP’yle anlaştılar, her birinin eline birer tane CHP bayrağı verdiler, yoksa BDP’li hayatında eline CHP bayrağını almaz. Aldı, ama bir tane Türk bayrağı tutuşturamadılar ellerine. Onda anlaştılar ama, onda anlaşamadılar. Niye? Sayın Kılıçdaroğlu hala bunun hesabını veremedin. Madem Türk bayrağı ile ilgili bu kadar rahatsın, diğer illeri aynı rahatlığı niye gösteremiyorsun? Ama biz Hakkari’de de ne dedik? Tek millet dedik konuşmamızda. Niye? Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Arap’ıyla, Boşnak’ıyla, Roman’ıyla biz “yaratılanı Yaratan”dan ötürü severiz” tek millet.

Bitmedi. Bu millete ne lazım? Bir bayrak lazım, değil mi? Onun için bizim bayrağımızın rengi şehidimizin kanı. Hilal; bağımsızlığımızın ifadesi. Yıldız; şehidimizin simgesi. Bu bayrak niçin birilerini rahatsız ediyor, bu BDP’lileri niye rahatsız ediyor? Onu rahatsız ediyorsa Bay Kemal sen niye rahatsız olmuyorsun? Kalkıyor ne diyor, bir bayrağın orada olmayışı bu kadar önemli mi diyor. Bay Kemal, evet çok önemli. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Onun için biz ne dedik? Tek vatan dedik. 780 bin kilometrekarede ameliyat yaptırmayız, tek vatan.

Ardından ne dedik? Tek devlet. Devlet içinde devlet asla. Demek ki tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Ve bu yola biz Afyon’dan Partimizi kurduk böyle çıktık ve yola da böyle devam ediyoruz, inşallah böyle devam edeceğiz. Bize bundan dolayı milliyetçilik yapıyorlar diyenler varsa, evet bu anlamda biz milliyetçiyiz. Ama biz MHP’nin anladığı anlamda değil, çünkü biz kafatası milliyetçisi değiliz, biz ırkçı milliyetçiliği kabul etmiyoruz, biz toplumun kavimlere, kabilelere bölünmesini asla, hiçbir kavim bir diğer kavme üstün değildir, bunu kabul etmiyoruz. Ama insanlar çeşitli etnik yapıyla yaratılmışlardır. Çeşitli ırklarda, kabilelerde yaratılmışlardır birbiriyle iyi anlaşsınlar, tanışsınlar diye. O Allah’ın bir hükmü. Kimse doğarken niye öyle doğdun, niye böyle doğdun denilemez. Niye şöyle konuşuyorsun, niye böyle konuşuyorsun denilemez ve bunlara saygı duymak gerekir. İşte biz bunu benimseyen bir partiyiz.

Kardeşlerim, sevgili Konyalılar; biz işimize bakacağız, biz hizmet siyasetine, eser siyasetine devam edeceğiz. Biraz önce de ifade ettim, hızlı tren tamam. Ticari seferler başlıyor. Konya’ya 2 yeni vakıf, 1 de devlet üniversitesi kurduk, 3 üniversite. Üniversite sayısını kaça çıkardık Konya’da? 4’e. Konya’yı tarihte olduğu gibi yeniden bir ilim merkezine dönüştürüyoruz. Mevlana Kültür Merkezini ne yaptık? Konya’ya kazandırdık. Nasıl? Muhteşem, hamdolsun gayet güzel bir merkez oldu. Konya’yı inşallah güneş enerjisinin merkezi haline getiriyoruz. Konya ve Karapınar inşallah dünyanın güneş enerjisi üssü haline dönüşecek. Konya tarımın olduğu gibi, hayvancılığın da en büyük merkezlerinden biri haline geliyor. 21 milyon metrekare Hazine arazisi üzerinde hayvancılık bölgesi projesini başlattık. Konya lojistik projemiz devam ediyor. 27 Mayıs’ta Bakanlar Kurulundan kamulaştırma yetkisi çıktı. Konya ürettiklerini artık çok daha kolay bir biçimde dünyaya ulaştıracak. Havaalanının yeni terminal binası için 11 Mayıs’ta ihale yapıldı. Konya’ya bu hizmeti en kısa zamanda kazandıracağız.

Büyükşehir Belediyemiz sadece Türkiye’ye değil, dünyaya örnek teşkil eden yatırımlarını hızla sürdürüyor. Bunlardan bir tanesi de; TÜBİTAK’la birlikte projenin yüzde 65’ini Konya Büyükşehir Belediyemizin yaptığı, Türkiye’nin ilk bilim merkezi Konya’da başladı, eğitim alanında yaklaşık 100 trilyonluk bir yatırım oluyor. Tabi Konya için en büyük proje hangisi? Mavi Tünel ve Konya Ovası projesi. Bay Kemal ne diyor, haberiniz var mı, ne demiş Bay Kemal burada? Demiş ki, söz verdi Başbakan Mavi Tünel diye, hala Mavi Tünel başlamadı diyor. Ne diyeyim, kılavuzu karga olanın… Bak şurada Akşehirliler ne yazmış, herhalde bu Nasrettin Hoca fıkrası mıdır, öyle değil mi? Zannediyorum bunu böyle söylememişti.

Değerli kardeşlerim; aynını Sayın Bahçeli yaptı. Sayın Bahçeli seçim beyannamesine ne koymuş biliyor musunuz, haberiniz var mı? Diyor ki, Ankara’dan Konya’ya hızlı tren yapacağız diyor. Günaydın Sayın Bahçeli günaydın, Sayın Bahçeli günaydın. Hızlı tren bitti. İnşallah ticari seferlerine başlıyor. Fakat tabi Kılıçdaroğlu ne diyor? Ben Eskişehir’e diyor hızlı trenle gitmeyeceğim. Niye gitmiyorsun? AK PARTi’nin reklamı olur diyor. Kılıçdaroğlu neyle gideceksin? Uçakla mı gideceksin? Uçakla gideceksen ineceğin Eskişehir Havaalanının bütün terminalini her şeyini yine biz yaptık. Eğer yok karadan giderim diyorsan bütün o bölünmüş yolları da biz yaptık. Anlaşıldı Kılıçdaroğlu sen yaya gideceksin, yaya. Çünkü bunlar mürteci, bunlar mürteci. Bunlar 1. Boğaz Köprüsüne karşı çıkanlar, bunlar 2. Boğaz Köprüsüne karşı çıkanlar. Her ikisi de yapıldı mı yapıldı. Sayın Kılıçdaroğlu kaç kere o köprünün üzerinden geçtin söyle bakalım. Bunun bedelini ver, bunun siyasi bedelini ver. Şimdi 3. köprüye de CHP açıklama yaptı. Biz 3. köprüye de karşıyız dediler. Sayın Kılıçdaroğlu, istesen de istemesen de biz milletimiz için 3. köprüyü de yapacağız. İnşallah Kanal İstanbul’la 3. köprü bunlar hep birbiriyle kesişecekler. Çünkü biz bir medeniyet yarışındayız, Türkiye’yi dünyada ilk 10 ülke arasına bu yatırımlarla getireceğiz. Kılıçdaroğlu hangi yatırımın var onu söyle onu. Sayın Bahçeli, sen hangi projeyi açıklayacaksın onu açıkla onu. Tutturmuş Hilal Kart, adını değiştirmiş Helal Kart. Siz milleti züğürt halde bize teslim ettiniz, biz iktidarı sizden devraldık. Biz sizden devraldığımızda benim vatandaşım züğürttü. Bütün rakamlar elimde. Televizyon programlarında da açıklıyorum. CHP, sen zaten bu ülkede karneyle şeker dağıttın. Aynı şekilde gazyağını bize karneyle dağıttılar. Benim Konya’nın çiftçisinin traktörüne mazotu bunlar karneyle vermediler mi? Çiftçi kardeşim ne çileler çekti. Değerli kardeşlerim, Mavi Tünel hızla devam ediyor ve inşallah 17 Aralık’ta da bitiyor, 17 Aralık’ta da Mavi Tünel bitiyor.

Nasıl Güneydoğu Anadolu Projesi GAP Başkanlığı varsa, DAP Başkanlığını Erzurum’da kuruyoruz, Konya Ovası Projesi KOP Başkanlığını da Konya’da kuruyoruz. İnşallah bu muhteşem eserler tamamlandığında hem Konya’nın, hem Konya Ovasının susuzluğunu tamamen gidermiş olacağız. Size helal olsun size, maşallahınız var. Allah gayretinizi artırsın, sağ olasınız, var olasınız. Bu işi evvel Allah bayanlar, kadınlar bitirecek ben buna inanıyorum. Çünkü bakıyorum erkeklere erkeklerde hiç ses yok, rehavet var. Bayanlarda heyecan var, coşku var. Evvel Allah, kale içeriden fethedilir ben buna inanıyorum. Allah’ın izniyle Konya’yı küresel bir merkez haline dönüştürmek için gayretlerimiz devam edecek. Hoşgörü şehri Konya, küresel bir hoşgörü başkentine dönüşecek. Sadece Türkiye’den değil, dünyadan daha çok turist bu örnek şehri, bu tarih şehrini, bu ilim şehrini ziyarete geliyorlar, daha fazlası gelecek.

Değerli kardeşlerim; biz Konya’ya aşkla, sevgiyle, muhabbetle bağlı olmakla kalmadık, aynı heyecanla Konya’ya her alanda çok önemli hizmetler kazandırdık. Hepsini saymaya kalksak gün yetmez. Onun için Konya’ya getirdiğimiz hizmetlerden bazılarını burada sayayım.

Bakınız değerli kardeşlerim; eğitimde 163 bin 600 derslik yaptık Türkiye’de. Konya’ya 8,5 yılda 4 bin 87 derslik yaptık. 1 milyon bilgisayar dağıttık tüm Türkiye’ye. Konya’ya 23 bin 978 adet bilgisayar gönderdik. Şimdi ben MHP’ye, CHP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Gençler, bizden önce okullarımızda bilişim teknolojisi sınıfı var mıydı? Peki bilgisayar yok muydu o zaman? Peki niye bu okullar yoktu, niye bu derslikler yoktu? Ah benim kardeşlerim, bunlar gerici gerici. Bunlar dünyayı takip etmiyorlar. Bunlar sadece hakaret ederler. Sayın Bahçeli de, Sayın Kılıçdaroğlu da bunlar hakareti iyi bilirler. Bunların ilimle işareti yok. Bunlar biz dünyayı takip edelim, ne var, ne oluyor, ne gidiyor böyle bir dertleri yok. Sevgili kardeşlerim, biz geldik bütün sıraların üzerine ilköğretimde ücretsiz olarak kitapları koyduk mu? Ortaöğretimde koyduk mu? Biz buralara durup dururken gelmedik. Biz ne çileler çektik. Biz kitap bulamazdık kitap. İstedik ki yavrularımız aynı sıkıntıyı yaşamasın. Ve sosyal güvencesi olmayanlara ilköğretimde erkek öğrencilere ne veriyoruz? 30 lira. Kız öğrencilere 35 lira. Ortaöğretimde ne veriyoruz? Erkek öğrencilere 45 lira, kız öğrencilere 55 lira veriyoruz. Anneye ne veriyoruz? 150 lira. Kardeşlerim, bununla da kalmadık. Üniversitede MHP döneminde, Sayın Bahçeli döneminde gençlerimize ne veriliyordu biliyor musunuz? 45 liracık. Biz ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz. Eğer Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Mastır öğrencisine ne veriyoruz? 480 lira. Doktora öğrencisine ne veriyoruz? 720 lira.

Şimdi size bir müjde. Artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz. Artık akıllı tahtaya geçiyoruz. Yani bilgisayar donanımlı akıllı tahta, internet ağıyla dünyaya bağlı. Ve bütün öğrencilerimize birer tane elektronik kitap dağıtacağız. Nasıl, nasıl, beğendiniz mi çocuklar, beğendiniz mi? Bunları ücretsiz olarak dağıtacağız. Zengin-fakir ayrımı yapmadan dağıtacağız. Öğrencilerin hepsine bu verilecek. Ve bütün ders kitapları bunun içinde var, hepsi. Ne düşünüyorum biliyor musunuz? Yahu diyorum, Amerika’da George, Edward, Mary, Almanya’sında Hans, Helga onlar bu teknolojilerden istifade ediyor da, benim Konya’mda Ahmet’im, Mehmet’im, Ömer’im, Akif’im, Hasan’ım, Hüseyin’im, Ayşe’m, Hatice’m, Fatma’m, Betül’üm niçin onlar bundan istifade edemesin diyorum, neden? İşte bak oluyor. Bütün hazırlıklar tamam, seçimden sonra ihaleyi yapıyoruz ve üretici firma bir taraftan üretecek ve 4 yıl içinde bütün okullarımıza Türkiye’de bu tahtaları monte edeceğiz. Tabi artık bu alışılmış tahta değil, çok farklı. Ve bütün yavrularımıza da bu elektronik kitapları vereceğiz. Proje bu.

Sevgili kardeşlerim; sağlıkta istediğin hastaneye gidiyor musun anacığım? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? İstediğin hastaneye gidiyor musun diyorum, gitmiyorum diyorsun. Hangi hastaneye gidiyorsun? Demek hiç hasta olmuyorsun öyle mi? Değerli kardeşlerim, şu anda bütün hastaneler benim vatandaşımın emrindedir. Şu anda ilacını istediği eczaneden alamayan vatandaşım yoktur. Değerli kardeşlerim, şu ana kadar bakınız devlet hastanesi, SSK hastanesi diye bir ayrım kaldı mı? Hepsini birleştirdik mi? Sayın Kılıçdaroğlu, SSK’nın Genel Müdürüyken ne diyordu biliyor musunuz? Ne olur şu hastaneleri Sağlık Bakanlığı elimizden alsın. Bunu diyen Bay Kemal, bu defa bizim Hükümetimiz döneminde de, altında imzası var, komisyon görüşmelerinde bunlar devlet hastaneleriyle birleştirilemez diye altında imzası olan maalesef muhalefet şerhini koydu. Ama biz buna rağmen ne yaptık? Birleştirdik. Şu anda bütün vatandaşlarım benim bu hastanelerden hizmetini alıyor mu? İlacını istediği gibi istediği eczaneden alıyor mu? Sayın Kemal’in, Genel Müdürü olduğu dönemde bizim anamızı ağlattılar anamızı. Ben SSK’lıydım, işçiydim ve giderdik hastaneye doktor efendi bizi muayenehaneye çağırırdı. Git muayenehaneye, parayı ver muayeneyi ol. Reçete verilir, ilacın iki tanesi var, diğerleri yok, bir tanesi var, diğerleri yok. Ne yapacağız? Paranı ver al. Sen benden SSK için devamlı para kesiyorsun, niye vermiyorsun? Efendim işte ihaleler olmadı, şu olmadı bu olmadı vesaire. Ve devamlı batan bir SSK. 99, baktı ki batıyor ve gitti merhum Ecevit’e aday olmak istedi. Merhum Ecevit dedi ki, sen başarısız birisin, ben seni aday yapmam. Şimdi bu başarısız Genel Müdür diyor ki, ben hesap uzmanıyım. Eee? Ben de diyorum ki Bay Kemal, bak Genel Başkanız değil mi? Biz bir anlaşma yapalım gel. 1. parti olamazsam ben Genel Başkanlığı bırakacağı. Benim Partim 1. parti olmazsa ben Genel Başkanlığı bırakırım. O zaman gümbür gümbür sandıklardan çıkacağız. Ben de size inanıyorum size, inandığım için böyle söylüyorum. Ama diyorum ki Bay Kemal’e, eğer sen 1. parti olamazsan bırakacak mısın? Sayın Bahçeli sen olamazsan bırakacak mısın diyorum. Hesap uzmanı ya, ne dese beğenirsiniz. Bay Kemal cevap veriyor, bak çok enteresan. Diyor ki, kimin oyu azalırsa o bıraksın diyor. Dünya siyasetinde böyle bir hesap uzmanlığı var mı? Demek ki bu hesap uzmanlığını şöyle yapıyor, çünkü bunların eline hep bordro tuttururlar, bu bordro üzerinden çalışırlar, başkasını bilemez. Orada ne yazıyorsa onun hesabını yaparlar. Çünkü 20,9’la aldı, 20,9. Artı 1 olursa ben işi yırttım diyor. Dolayısıyla, CHP’nin içindeki yerimi korurum. Ama 20,9, bilemedin 21’le bu ülkede iktidar olunmaz ki. Ne olacaksın? Gel şöyle bir 30’ların, 40’ların, 50’lerin hesabını yap. Bu hesabı yapmıyor. Niye? Bunun hesap uzmanlığı oraya ulaşmıyor. Sayın Bahçeli’ye diyoruz, ondan zaten hiç cevap yok, o yerini biliyor. O sadece hakaret ediyor, bol bol saldırıyor, yaptığı bu.

Kardeşlerim; bakın ben rakamlarla konuşuyorum. Sayın Bahçeli, sen bize Türkiye’yi 230 milyar dolar milli gelirle teslim ettin. Biz şu anda nereye geldik? 740 milyar dolara geldik. Sayın Bahçeli, sen yüzde 63 faizle borçlanıyordun. Beraber çalıştığınız ekibin içinde şu anda Kılıçdaroğlu’nun yanında olanlar da var. Çok başarılı imişler, öyle diyorlar. Yüzde 63 faiz. Şimdi yüzde 7, yüzde 8 faizle borçlanıyoruz. Kimin cebinden çıkıyordu o yüzde 63? Milletimin. Şimdi yüzde 7, yüzde 8. Yüzde 56 faiz kimin cebinde kaldı şimdi? Benim vatandaşımın cebinde kalıyor.

Enflasyon neydi Sayın Bahçeli? Yüzde 30. Şimdi bugün aldığımız yeni hesaplama yüzde 7’ye çıkmış, bu ay bir artış var yüzde 7. Aradaki fark 23. Kimin cebinde kaldı? Benim vatandaşımın cebinde kaldı. Hesaplar ortada.

Bitmedi. Değerli kardeşlerim bakınız, ihracat neydi biliyor musunuz? 36 milyar dolar. Son rakamı veriyorum, Mayıs itibariyle 123 milyar dolar ihracatımız var. Bak nereden nereye geldik. Ah benim çiftçi kardeşim, Konya, Ziraat Bankasına yüzde 59 faiz ödüyordu, öyle mi? Şimdi yüzde 5. Krediye ödenen faiz yüzde 59’dan yüzde 5’e düştü. Esnaf, sanatkâr kardeşim, yüzde 47 faizle kredi alıyordun. Şimdi yüzde 5. Kim zulmetti çiftçiye, kim zulmetti esnafa, sanatkâra? Hesap ortada. İşte bunlar MHP dönemi, Kılıçdaroğlu’nın CHP’sinin dönemi.

Ah benim kardeşlerim, biter mi? Bitmedi. IMF’den gittiler borç aldılar, Sayın Bahçeli borç aldılar. Bize ne kadar borçla bıraktılar biliyor musunuz? 23,5 milyar dolar. Şimdi 5 milyar dolar.

Milliyetçiyiz diyorlar ya, milli bankamız Merkez Bankası, kasasında ne vardı biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar. Şimdi 95 milyar dolar var kasamızda. Nereden nereye. Artık güçlü bir Türkiye var.

Daha da öteye gideceğim. Bu CHP, bu MHP hepsi geçmiştekiler benim işçimden, memurumdan her ay biliyorsunuz nemalar adı altında para kesiyorlardı faiz ödemek için. Ne kadar kestiler biliyor musunuz? Söyleyeyim size, Başbakan oldum masaya oturdum, baktım ki 13,5 katrilyon devletin işçiye, memura borcu var, 13,5 katrilyon. Dedim ki bunu hemen ödeyeceğiz. Başladık, takır takır ödedik. 13,5 katrilyonu işçiye, memura biz ödedik biz.

Konut Edindirme Yardımı dediler, konut vereceğiz. Ne oldu verdiler mi? 3 katrilyon oradan borç var. 3 katrilyon da Konut Edindirme Yardımından ödedik.

Sevgili kardeşlerim; sağlıkta 450 trilyon harcama yaptık Konya’ya. Ah kardeşlerim, inşallah bir şehir hastanesi yapacağız Konya’ya, dev bir şehir hastanesi. Bununla çok daha muhteşem bir imkana kavuşacağız. Ben nerede ne yapıldı hep bunlara girecek değilim, fakat şu çok önemli. Bakınız değerli kardeşlerim, biz göreve geldiğimizde çok ilginçtir, tomografi, MR bunlarda durum neydi biliyor musunuz? Koskoca Konya’da 3 tane tomografi cihazı vardı. Şimdi biz bunu 10’a çıkarttık. MR hizmeti verilmiyordu Konya’da biliyor musunuz? Ankara’ya gidiyordunuz, ahh ahh. Bugün 3 tane MR, bu hizmeti veriyoruz. 187 tane diyaliz vardı. Şimdi 481 diyaliz cihazı var. 13 tane 112 istasyonu vardı koskoca Konya’da. Şimdi 59. Ambulans kaç tane vardı biliyor musunuz? 13 tane. Şimdi 58. Uzman hekim sayısı 423’tü. Şimdi 797 oldu. Ebe ve hemşire 1735’ti. Şimdi onu da 3 bin 100’e çıkarttık.

Adalet hizmetleri daha iyi verilsin diye Konya’da muhteşem bir adalet sarayı yaptık. Nasıl? Selçuklu mimarisiyle muhteşem bir adalet sarayı. Karapınar ve Ereğli adalet saraylarını tamamladık, hizmete açtık. Ilgın ve Yunak adalet saraylarının da inşasını bitirdik, hayırlı olsun.

TOKİ’de toplu konut olarak 12 bin 54 konut uygulaması başlattık. 10 bin 490’ını sahiplerine teslim ettik. 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl vadeyle.

Ulaştırmada 2002’ye kadar 167 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. 8 yılda biz buna ne ilave ettik? 629 kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Konya’yı Ankara, Niğde ve Aksaray’a bölünmüş yolla bağladık. Konya terminal binası yapımıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. 2014’te inşallah bunu bitirmeyi hedefliyoruz. Konya Havaalanı 2002 yılında 58 bin yolcu sayısı vardı. Bakın şimdi ne kadar oldu biliyor musunuz? 545 bin yolcu sayısına ulaştık. Kardeşlerim, aynen hızla buna devam edeceğiz.

Tarımda attığımız adımlara atalım. Kardeşlerim, KÖYDES’le ilgili 100 trilyon gönderdik Konya’ya. Yolu olmayan, suyu olmayan köy kalmayacak dedik.

Doğalgazı getirdik, öyle mi? Ah ah, ne çileler çektiniz ya. 8 kat, 6 kat binanın bodrumuna in, sıçanlar cirit atıyor, oradan kömürü al, ta yukarıya çık. Kül var, koku var. Ayşe abla, senin huzurlu olman, mutlu olman, rahat olman hakkın değil miydi? Konforlu bir yaşam senin hakkın değil miydi? Batı’dakilerin oluyor da bizimkilerin niye olmuyor? Peki Bahçe’lisi, CHP’si bunlar bunu niye düşünmediler? O zaman doğalgaz yok muydu? Ah ah, bunların insan diye, halk diye bir derdi yok, olmadı. Şimdi biz insanımızı öne çıkarınca bunların aklı başına geldi. Şimdi kurusıkı atıyorlar. Nasıl olsa diyorlar Merkez Bankasında bol para var, orayı da boşaltırız. Yok öyle 25 kuruşa simit.

Diyor ki, emeklileri bunlar süründürdü. Eline diline dursun senin, eline diline dursun. Nasıl süründürdük? Al sana ben şimdi rakamları vereyim. Bak, SSK işçi emeklisi kardeşim, medya herhalde bunları yazar, 2002 yılı sonu Sayın Bahçeli’nin sonu 257 lira alıyor. Şimdi 782 lira alıyor. Artış yüzde 204. Memur kardeşim, 377 lira alıyordu biz geldiğimizde. Şimdi ne alıyor? En düşük olanını söylüyorum, 936 lira alıyor. Artış yüzde 148. SSK tarım emeklisi ne alıyordu Bahçeli’nin döneminde? 216 lira. Şimdi 2011 Ocak itibariyle söylüyorum, 705 lira. Artış ne kadar? Yüzde 226. BAĞ-KUR esnaf emeklisi, Bahçeli’nin döneminde 149 lira alıyordu. Şimdi 634 lira. Artış yüzde 325. BAĞ-KUR tarım emeklisi ne alıyordu biliyor musunuz? 66 lira. Şimdi 473 lira. Artış yüzde 617. Kardeşlerim, emeklinin derdinden biz anlarız. Onun sorununu biz çözdük, yine biz çözeceğiz. İntibak sorunlarını evvel Allah biz halledeceğiz.

Sözleşmeli kardeşlerimle ilgili de söylüyorum. Onlara o yolu biz açtık, sözleşmeli öğretmeni biz aldık, sağlık görevlisini biz aldık. Şimdi çalışmaların talimatını çoktan verdim ve büyük ihtimalle Pazartesi, Salı gibi sözleşmelilerle ilgili inşallah o sorunu da çözüyoruz ve sözleşmelileri 4-B kadrosuna 4-A kadrosuna geçmeyi de inşallah bitireceğiz. Yaklaşık 200 bin kişiyi ilgilendiren bir konu, bunu da halledeceğiz.

Tarımda 2002’de 146 trilyon destek verilmişti. 2010’da biz 336 trilyon destek verdik. Değerli kardeşlerim, hayvancılık desteği Konya’da ne kadar verdik biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, 309 trilyon hayvancılık desteği verdik. Bunları yapan biziz. Daha iyi olacak.

Şimdi sizleri artık bu güneşin altında çok beklettim, yoruldunuz biliyorum. Size Isparta’dan kucak dolusu selamlar getirdim, Isparta’dan. Aynı şekilde Mersin’den selamlar var size. Buradan Samsun’a gidiyorum. Samsun’a selamınızı götüreceğim.

Şimdi hazır mıyız? Bayrakları bir göreyim, bayraklar bayraklar bayraklar. Şarkımızı biliyorsunuz, ahdimizi biliyorsunuz.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran ülkemiz, Konya’mız için aydınlık yarınlara vesile olsun. Milletimiz için, Konyalılarımız için aydınlık yarınlara vesile olsun. Yeni anayasanın, temel hak ve özgürlüklerin başlangıcı için bir milat olsun diyorum. Sizleri bu duygular içerisinde selamlarken, 9 gün durmadan, usanmadan çalışmaya davet ediyorum. Sağ olun, var olun.