Recep Tayyip Erdoğan'ın 29 Haziran 2020'deki kabine toplantısının ardından yaptığı konuşma
Aziz Milletim, Değerli Misafirler,
Değerli Basın Mensupları,
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Kabine toplantımızı az önce tamamladık. Gündemimizdeki sağlıktan güvenliğe, sanayiden tarıma ve ihracata kadar pek çok konuyu enine boyuna görüştük. Bir sonraki toplantımızı Kabinemizin ikinci yılını tamamlamış olarak yapacağız.
Türkiye’nin yeni yönetim sistemindeki ikinci yılı vesilesiyle kapsamlı bir değerlendirmeyi bir sonraki kabine toplantımızın ardından inşallah milletimizle paylaşacağız.
Mart ayından bu yana hep olduğu gibi bugünkü toplantımızın da öncelikli gündemi koronavirüs salgını ve sonuçlarıydı. Dünyada salgınla en başarılı mücadeleyi vermiş ülkelerden biri olarak kazanımlarımıza sıkı sıkıya sahip çıkmakta kararlıyız. Bunun için tedbiri asla elden bırakmıyoruz. Özellikle baş harflerinden ilhamla “Tamam” diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kriterlerinden kesinlikle taviz vermiyoruz. Bu ilkelere riayet ettiğimiz ölçüde ülkemizi salgın musibetinden uzak tutabiliriz. Amacımız, vaka sayısını da, vefat sayısını da sıfıra en yakın veya sıfır noktasına çekebilmektir.
Ülkemizi risk grubundan uzaklaştırmakta kararlıyız. Normalleşme takvimi çerçevesinde birkaç alan dışında tüm sektörlerde hizmet ve üretim süreçlerinin önünü açtık. Salgın döneminde esnaf ve sanatkardan çiftçiye, sanayiciden ihracatçıya kadar her kesimi verdiğimiz desteklerle ayakta tuttuk. Nakdi yardımlardan vergi ertelemeleri ve kredilere kadar devletimizin tüm imkânlarını milletimizin emrine vermiş bulunuyoruz. Böylece içinden geçmiş olduğumuz olağanüstü dönemin sıkıntılarını herkes için en aza indirmeye çalıştık. Salgın tedbirleri kapsamında faaliyetlerine ara veren işletmeler peyderpey yeniden çalışmaya başladı. Ekonomik faaliyetlerde adım-adım Mart ayındaki seviyeye yaklaşıldığını görüyoruz. Milletimize ve özellikle reel sektöre verdiğimiz destekleri önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz.
Bu vesileyle önümüzdeki günlerde devreye alacağımız bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yarın 926 devlet korumasındaki gencimiz ile 274 şehit yakınımız, gazi ve gazi yakınımız kura ile kamu kuruluşlarına yerleştirilecek. Sonuçlar Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın web sayfasında açıklanacaktır. Hak sahiplerine yeni işleri şimdiden hayırlı olsun.
Bilindiği gibi, sosyal koruma kalkanı adı altında hanelere 6 milyar liranın üzerinde nakdi yardım yaptık. Bunun yanında kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği, işsizlik ödeneği gibi başlıklar altında 18 milyar liraya yakın bir kaynağı milletimizin hizmetine sunduk. Kısa çalışma ödeneğinden mevcutta yararlananların bu imkândan faydalanma süresini bir ay daha uzatıyoruz. Bununla bağlantılı olarak iş fesih sınırlaması ve dolayısıyla nakdi ücret desteği de bir ay daha devam edecektir.
Gençlerimize yeni ve güçlü fırsatlar sağlamak, gelişimlerini ve hayata katılımlarını desteklemek için sürekli kişisel temalı bir proje çağrısına çıkıyoruz. Sivil toplum kuruluşlarını hedef alan 35 milyon lira bütçeli bu çağrılar gönüllülükten iletişime, spordan kültür ve sanat faaliyetlerine kadar 8 ayrı başlıkta toplanmıştır. Proje başvuruları Gençlik ve Spor Bakanlığımızın internet sitesi üzerinden 1 Temmuz’dan itibaren başlayacaktır.
Son dönemde koronavirüs salgınından en çok etkilenen ülkelerden biri de komşumuz Irak’tır. Irak’ta yaşayan Türkmenler başta olmak üzere Iraklı kardeşlerimize yönelik bir yardım paketini yarın yola çıkartıyoruz. Bu pakette maskeden tuluma, solunum cihazından ilaca kadar salgın döneminde ihtiyaç duyulan her türlü malzeme vardır. Böylece Türkiye bu tavrıyla bir kez daha komşularının, dostlarının, kardeşlerinin yanında olduğunu göstermiş olacaktır.
Aziz Milletim,
Değerli Basın Mensupları,
Tabii sadece bizim salgınla mücadeleyi başarıya ulaştırmamız yetmiyor. Yakın çevremizden başlayarak güçlü sosyal, ekonomik ve ticari ilişkilerimizin olduğu ülkelerin de aynı başarıyı yakalaması gerekiyor. Küresel tabloya baktığımızda Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa coğrafyasında salgın önemli ölçüde kontrol altına alınmış gözüküyor. Buna karşılık Güney ve Kuzey Amerika ile Asya’da salgın tüm hızıyla sürüyor. Dünya, 10 milyonu aşkın vaka ve 500 bini aşkın ölüm sayısıyla bu salgın karşısında tarihi bir imtihan veriyor. Salgının sürmesi ülke olarak bizim önümüzü görmemizi de zorlaştırıyor. Buna rağmen içerideki ve dışarıdaki ortak kanaat, Türkiye’nin salgın sonrası yeniden şekillenecek dünyanın yıldız ülkelerinden biri olacağı yönündedir.
Sağlık alanındaki altyapımızın ve genel sağlık sigortası sistemimizin gücü zaten tartışılmazdı. En zorlu şartlarda dahi pek çok sektörde çarkları döndürmeye devam etmemiz, üretim gücümüzü de dünyaya ispatlamıştır.
Ayrıca, güvenlik alanında attığımız adımlar, bölgesel ve küresel bir güç olma kararlılığımızın altının dolu olduğunu göstermiştir.
Gelişmiş ülkelerin dahi çaresiz kaldıkları her konuda Türkiye kendi kendine yeterli olmanın ötesinde tüm dostları için ümit kapısı haline geldi. Salgın döneminde hizmete aldığımız hastaneler, barajlar, sulama tesisleri, millet bahçeleri, ulaşım yatırımları gibi eserler “Durmak yok yola devam” sözümüzü ete kemiğe büründürdü. Yılın ilk beş ayında organize sanayi bölgelerimizde 520 yeni fabrikanın faaliyete geçmesi dahi başlı başına bir iftihar meselesidir. Özel sektörün talep ettiği 110 bin yeni istihdamı öngören 67 milyar liralık yatırım teşvik belgesi de bir diğer önemli göstergedir. Özellikle önümüzde potansiyelimizi en üst düzeye kullanabileceğimiz, hedeflerimize hızla ilerleyebileceğimiz bir yol olduğuna inanıyoruz. Ülkemizin bu fırsatı değerlendirebilmesi için gece-gündüz çalışacak ve inşallah hedeflerimize ulaşacağız. Halkımızdan tek isteğimiz; bu süreçte kurallara uyarak, işlerine, üretimlerine, ülkelerine sahip çıkarak bize destek olmasıdır. Sorumlu ve gayretli tavırlarıyla Türkiye’nin büyüme, kalkınma, güçlenme mücadelesine katkı sağlayan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum.
Aziz Milletim,
Değerli Basın Mensupları,
Türkiye potansiyeli kadar maruz kaldığı saldırıların büyüklüğüyle de maruf bir ülkedir. Özellikle de atılım dönemlerimizde bu gerçek çok daha bariz şekilde karşımıza çıkıyor. Sadece son 7 yılda özellikle yaşadıklarımızı şöyle bir gözümüzün önünden geçirdiğimizde önümüze çıkan fotoğraf bu tespitin ne kadar haklı olduğunu ispatlamaya yetecektir. Milli gelirimizi trilyon dolar sınırına getirdiğimiz 2013 yılından başlayarak demokrasimize ve kalkınmamıza yapılan her saldırı aynı stratejinin bir parçasıydı. Amaç Türkiye’nin önünü kesmek, ülkemize diz çöktürmek, milletimizi bölmek, devletimizi zayıflatmaktı. Hamdolsun Allah’ın yardımı ve milletimizin dirayetli duruşu sayesinde bunu başaramadılar, ama saldırmaktan da hiç vazgeçmediler. Her başarısızlıklarında cepheyi biraz daha genişlettiler. Sokakları karıştıramayınca yargı emniyet darbesiyle devleti içeriden çökertmeyi denediler. Milletimizin basireti sayesinde devleti felç edemeyince terör örgütlerini kullanarak doğrudan insanımızın hayatına kast ettiler. Buradan da istediklerini elde edemeyince ordu içindeki hainleri harekete geçirip darbeye kalkıştılar. Milletimiz destansı bir direnişle darbe girişimini de sonuçsuz bırakınca sınırlarımıza dayandılar. Güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde yine hüsrana uğrayınca ekonomimize tuzak kurdular, aldığımız tedbirlerle bu tuzağı da bozduk. Salgın döneminde dahi boş durmadılar. Asılsın haberler ve provokasyonlarla halkı kışkırtmaya çalıştılar. Hamdolsun bu süreci de alnımızın akıyla geride bırakarak ülke ve millet düşmanlarına fırsat vermedik. 15 Temmuz gecesi milletimiz tarafından kurulan Cumhur İttifakı Türkiye’nin bu kritik döneminde halkımızın sesi, sağduyusu ve vicdanı olarak tarihi görevler ifa etmiştir. Bu vesileyle bir kez daha Cumhur İttifakındaki ortağımız MHP’ye ve özellikle Genel Başkan Sayın Devlet Bahçeliye şükranlarımı sunuyorum. Cumhur İttifakı Türk siyasi tarihine altın harflerle yazılacak bir güç birliği ve dayanışma modeli olmuştur. Türkiye ve Türk milleti düşmanı cephe, yeni yollar, yeni yöntemler, yeni söylemlerle yine demokrasimizi ve kalkınmamızı baltalamanın peşinde koşuyor. Ülkemizin hangi meselesini çözmek için harekete geçsek karşımızda aynı kesimleri buluyoruz. Yapıcı her türlü eleştiriye açık olduğumuzu söylememize rağmen hep toptancı bir reddiye ve düşmanlık duvarıyla karşılaşıyoruz. Halbuki bırakınız adım atılmasını, tartışılmasına dahi tahammül gösterilemeyen konuların hepsi ülkemizin çözüm bekleyen kronik sorunlarıdır.
Demokrasiye aykırı, hakkaniyete aykırı, dünyadaki örneklerine aykırı, milletimizin beklentilerine aykırı uygulamaların sürmesini istemenin adı siyasette hak arayışı da değildir. Sayıca az olmalarına rağmen sistemin zaaflarından istifadeyle köşeleri tutmuş, menfaatperestliklerini ideolojik söylemlerin ardına gizleyen bir kesimin ülkenin önünü daha fazla tıkamasına göz yummayacağız. Meydanı kendi küçük hesapları için toplumun menfaatini hiçe sayan muhterislere asla terk etmeyeceğiz. Bu tartışmaların son örneklerinden birini genel olarak meslek örgütleri, özellikle de barolarla ilgili yapmayı planladığımız reform konusunda yaşıyoruz. Barolar başta olmak üzere meslek örgütlerinin sağlıksız yapıları, temsilde adaletsizlik yanında, mensupları üzerinde faşizan uygulamalara varan sorunlar üretebiliyor. Bu yanlışı düzeltmek için gereken hazırlıkları yapmak yürütme olarak bizim, hukuki düzenlemeyi yapmak da yasama olarak Meclis’in asli görevidir. Daha demokratik, daha çoğulcu, temsil düzeyi yüksek bir baro yapısı oluşturmakta kararlıyız. Bunun için çoklu baro yönetimi üzerinde duruyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız bu konuyla ilgili kanun teklifini yarın sabah veriyorlar. İnşallah bu düzenlemeyi en kısa sürede hayata geçireceğiz.
Aziz Milletim,
Değerli Basın Mensupları,
Milletimiz bizden eksikleri tamamlamamızı, yanlışları düzeltmemizi, hayallerini gerçekleştirmemizi bekliyor, bu doğrultu da ne gerekiyorsa biz de onu yapacağız. Elbette layüsel değiliz, sorumluluğumuzun vicdanımıza, ülkemize ve milletimize karşı olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunun için attığımız her adımda milletimizin beklentilerini ilgili tüm tarafların görüşlerini fayda ve maliyet analizlerini göz önünde bulunduruyoruz. Gerek Cumhurbaşkanlığımızda, gerek partimizde, gerek Meclis’te istişare mekanizmalarını en etkili şekilde çalıştırıyoruz. Bizim kendimize göre doğru kabul ettiğimiz kimi hususlarda farklı ve haklı değerlendirmeler yapıldığını gördüğümüzde hiç yüksünmeden düzeltme yoluna da gidiyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına yürüttüğümüz çalışmalara katkı vermeye yanaşmayanlara ise sadece gölge etmeyin başka ihsan istemez, diyoruz. Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırana kadar hiçbir engelin, hiçbir tuzağın, hiçbir oyunun bizi yolumuzdan alıkoymasına izin vermeyeceğiz. Dünya ile birlikte yaşadığımız şu kritik dönemi en iyi şekilde değerlendirmek için durmadan, duraksamadan reformları hayata geçirmeye devam edeceğiz. Bu çerçevede, kimi Cumhurbaşkanlığında, kimi AK Parti Genel Merkezi’nde, kimi Meclis Grubumuzda sürene çalışmaları peyderpey milletimizle paylaşıp gereken adımları atacağız. Büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşana kadar mücadeleyi bırakmayacağız. Biz işte böylesine hasbi ve geniş bir vizyonlu bir gayretle ülkemize hizmet ederken, birileri yine sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. İnsanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirerek özellikle genç dimağları zehirlemenin peşindeler. İnancımıza ve kültürümüze aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır. Halkın lanetlediği ve tavır aldığı hiçbir yanlışın bu ülkede kök salma imkânı yoktur.
Buradan milletimin tüm fertlerini Rabbimizin yasakladığı her türlü sapkınlığı sergileyenlere ve onları destekleyenlere karşı dikkatli olmaya, tavır almaya davet ediyorum.
Türkiye, güvenliğine ve ekonomisine yönelik tuzaklar yanında milli ve manevi yapısını hedef alan saldırılara karşı da mücadele edecek güce sahiptir. Akif öyle diyor: “Ahlâkın izmihlâli en müthiş bir izmihlâl; Ne millet kurtulur, zira ne milliyet, ne istiklâl.” Biz olaya böyle bakıyoruz. Ve Rabbimden ülkemizi ve milletimizi bu tür sapkınlıkların yol açacağı sosyal ve beşeri felaketlerden muhafaza eylemesini niyaz ediyorum.
Aziz Milletim,
Değerli Basın Mensupları,
Sağlık, insanın kaybettikten sonra kıymetini bildiği nimetler arasındadır, bunun için bilhassa da salgın döneminde sağlık konusunda en küçük bir rehavete rıza göstermeyeceğiz. Diğer yandan, insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için çalışmaları, üretmeleri, kazanmaları gerektiği gerçeğini de asla gözden ırak tutmuyoruz. Salgının tırmandığı dönemde tüm adımlarımızı hiçbir maliyet hesabı yapmadan sağlık merkezli olarak attık, şimdi de ekonomi, üretim, istihdam odaklı bir anlayışla hareket ediyoruz.
Özellikle milletimiz işletmelerin faaliyetlerine ara vermesinden sokağa çıkma sınırlamalarına kadar salgın döneminde üzerlerine düşen tüm fedakârlıkları yapmıştır. Bugün de kimi istisnai görüntülere rağmen çoğunluğun kurallar riayet ettiğini görüyoruz. Bize düşen, bir an önce üretimi ve istihdamı artırarak bu gayretlerin boşa gitmemesini sağlamaktır.
Yılın ilk çeyreğindeki yüzde 4,5’luk büyüme performansı ekonomimizin potansiyelinin ve gücünün en büyük ispatıdır. Üstelik ilk çeyreğe dahil olan Mart ayının ikinci yarısını salgın tedbirleri sebebiyle büyük ölçüde kaybettiğimiz halde bu neticeye ulaştık. Mayıs ayında başlayan normalleşme takvimini Haziran ayında büyük ölçüde tamamladık. Nitekim Haziran ayıyla ilgili öncü veriler ekonominin çok güçlü bir toparlanma sürecinde olduğunu gösteriyor. Tabii Haziran ayı sektörel güven endekslerinde yüzde 9 ile yüzde 33 arasında bir artış görülüyor. Tüketici güven endeksi bu ay yüzde 5,2 artış ile son 14 ayın zirvesine çıktı. Reel kesim güven endeksi de yüzde 15,7 artış ile 92,6 seviyelerine ulaştı. Ekonomik güven endeksinde ise Mayıs ayına göre yüzde 19 gibi büyük bir sıçrama yaşadık. İmalat sanayi kapasite kullanım oranında 3,4 puanlık artışla yüzde 66’lara gelindi. Ekonomik performansın en önemli göstergelerinden biri olan organize sanayi bölgelerindeki elektrik kullanımı bu ay yüzde 26 arttı. Aynı şekilde yurt dışından da sevindirici haberler geliyor. Türk ürünlerine talepteki artış gözle görülür bir hal aldı. Nitekim Haziran ayının ilk 3 haftasında ihracatımız yüzde 25 artış gösterdi.
Turizm sezonunun en azından bir kısmını kurtarmak için yoğun çaba gösteriyoruz. İnşallah çok yakında bu alanda da sevindirici haberler bekliyoruz. Elbette kayıplarımızı henüz tamamen geri alabilmiş değiliz.
Tekrar altını çizerek ifade etmek istiyorum, sadece bizim salgının üstesinden gelmemiz yetmiyor, iş yaptığımız ülkelerin de normal düzene dönmeleri gerekiyor. Önemli olan, yaklaşan yeni döneme hazırlıklı olmaktır. Gerçekçi bir değerlendirmeyle kendimize baktığımızda, bu konuda hem hazırlıklı, hem de avantajlı olduğumuzu görüyoruz. Ülkemizin potansiyeline ve büyüklüğüne inanıyoruz. Milletimizin azmine ve gayretine güveniyoruz. Hedeflerimize sıkı sıkıya bağlıyız. Türkiye’yi demokraside ve ekonomide dünyanın en büyükleri arasına sokmakta kararlıyız. Bozguncuları, fitnecileri, fesatçıları kendi husumet çukurlarında çırpınmaya terk ederek, 83 milyon hep birlikte çarpan yüreğimizle geleceğimize umutla bakmayı sürdüreceğiz.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu duygularla sözlerime son verirken, Kabine Toplantımızda yaptığımız istişarelerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.