Recep Tayyip Erdoğan'ın 28 Mayıs 2011 tarihli Hatay mitinginde yaptığı konuşma

Sevgili Hataylılar, sevgili kardeşlerim; sizleri en samimi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum.

Buradan bir kez daha tüm Hatay’a; Antakya’ya, Altınözü’ne, Belen’e, Dörtyol’a, Erzin’e, Hassa’ya, İskenderun’a, Kırıkhan’a, Kumlu’ya, Reyhanlı’ya, Samandağ’a, Yayladağı’na, oradaki tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

31 Temmuz 2010 Hatay’a geldik. Hem mitingimizi yaptık, hem de burada 15 okulumuzun resmi açılışını gerçekleştirdik. 6 ay sonra 6 Şubat 2011 yine Hatay’a geldim. Suriye Dostluk Barajı’nın değerli kardeşlerim temelini attık. 1 ay sonra 8 Mart’ta bir kez daha geldim. Havalimanı terminal binamız başta olmak üzere 52 farklı hizmet ve yatırımın açılışını yaptım. 2 ay sonra bugün yine Hatay’dayım. Yani bir Başbakan olarak 1 yılda 4 kez Hatay’a gelmiş bulunuyorum. Çünkü biz Hatay’a sevdalıyız, bizim Hatay’a aşkımız var. Biz Hatay’ın dertlisiyiz. Habib-i Neccar’ın memleketine, Davudi Antaki’nin şehrine, Cemil Meriç üstadın kentine biz tutkuyla bağlıyız. 81 vilayete nasıl aşkla, sevda ile, tutku ile hizmet üretiyorsak, işte aynı şekilde Hatay’ımıza da hizmet üretiyor, aynı şekilde Hatay’a efendilik için değil, hizmetkar olmak için geldik, geliyoruz.

Sevgili kardeşlerim, bugünlerde gözünüzün, kulağınızın, gönlünüzün komşumuz Suriye’de, oradaki kardeşlerimizde olduğunu biliyorum. Orada yere düşen her bir canla sizin de canınızdan can koptuğunu biliyorum. Şu ana kadar Suriye’den göç etmek zorunda kalan kardeşlerimize burada, Hatay’da kucak açtık, onlara yardım elimizi uzattık. Suriye’de ölümlerin durması, sokakların durulması, hak ve özgürlüklerin en geniş manada teslim edilmesi için Türkiye olarak samimi bir çaba içindeyiz. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la sık sık görüşüyoruz. Tavsiyelerimizi, önerilerimizi kendisine iletiyoruz. Kendisiyle en son dün konuştum. Yaşanan olaylardan duyduğumuz kaygıyı, sıkıntıyı, acıyı kendisine bizzat ilettim. Suriye’de bir kez daha Hama, bir kez daha Humus katliamları yaşanmasın diye büyük bir hassasiyetle girişimlerimize devam ediyoruz. Her zaman ifade ettim. Suriyeli kardeşimizin acısı bizim acımızdır. Bu acı dayanılmaz hale gelmeden, barışın, huzurun, istikrarın Suriye’ye egemen olmasını gönülden arzuluyoruz. Ortadoğu’yu yakından izlerken, Balkanlar’ı da çok yakından takip ediyoruz. Oradan da önceki gün sevindirici, umut verici, yüreklerimizi serinleten bir haber aldık. Bosna Hersek’te, Srebrenitsa’da 19 yıl önce 10 binden fazla Müslüman’ı acımasızca katleden, toplu katliam yapan, soykırım girişiminde bulunan azılı katil Ratko Mladiç yakalandı. Elbette giden masum canlar geri gelmiyor. Ama bu azılı katilin yakalanmış olması, inanıyorum ki yüreklerdeki acıyı bir nebze olsun hafifletiyor.

Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla beraber bizler Bosna Hersek’te, Balkanlar’da bu tür katillerin bir daha cesaret bulamaması için Mladiç’in Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanıp derhal cezalandırılmasını arzu ediyoruz.

Sevgili Hataylı kardeşlerim, bakın MHP Genel Başkanı Bahçeli çıkıyor, bizim dış politikamızı… Ortadoğu politikamızı eleştiriyor. Ben bu eleştirileri zerre kadar ciddiye almıyorum. MHP Genel Başkanı’nın bir dış politika vizyonunun, bir dış politika muhayyilesinin olmadığı ortada. Kendisine Şam’a kaç kere gittin, Beyrut’a, Amman’a, Kahire’ye, Bağdat’a kaç kere gittin diye sormuyorum. Sayın Bahçeli’ye; Üsküp’e, Priştine’ye, Saraybosna’ya kaç kere gittin diye sormuyorum. Hatta Bişkek’e, Bakü’ye, Gümülcine’ye, Taşkent’e, gurbetçilerimizin yaşadığı Düsseldorf’a, Strasbourg’a kaç kere gittin diye sormuyorum. Bunlardan vazgeçtim, Sayın Bahçeli Allah aşkına sen şu Hatay’a kaç kere geldin onu söyle. Ben Başbakan olarak dünya başkentlerinde Türkiye’nin hakkını, hukukunu savunurken, aynı zamanda 13 kere Hatay’a geldim. Peki siz muhalefet olarak kaç kez Hatay’a geldiniz? 3,5 yıl Başbakan Yardımcılığı yaptın, Hatay’a kaç kez uğradın? Şu Hatay’a ne yaptınız, hangi esiri kazandırdınız, aynı soruyu Hataylı kardeşlerim, buradan CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na da soruyorum. 1 yıldır Genel Başkan değil mi? Şu ana kadar İsrail’e selam çakmak dışında dış politika adına hiçbir girişimi, hiçbir adımı yok. İsrail medyasında çıkıyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanını emleştiriyor. Gidiyor İngiltere’ye, ben olsam Mavi Marmara’nın yola çıkmasına izin vermezdim diyor. Bizim iktidarımızda İsrail’le ilişkiler düzelecek diyor. CHP’nin dış politika vizyonu işte bu kadar. CHP’nin dış politika ufku Tel Aviv’den öteye geçmez, geçemez. Gazze’yi bilmezler, Kudüs’ü tanımızlar, Refah Sınır Kapısı deseniz Cilvegözü Sınır Kapısı’nın yanında zannederler. Şu vizeler kalktığı için Hatay’ın nasıl coştuğunu, nasıl bereketlendiğini, Suriye ile nasıl kucaklaştığını göremezler, hissedemezler, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ay Yıldızlı Bayrağının Ortadoğu sokaklarında, caddelerinde nasıl coşkuyla dalgalandığını bunlar bilmezler. Geçtiğimiz yıl şurada, yanı başımızda, değerli kardeşlerim, Lübnan’da Aydamun Köyü’nde oradaki kardeşlerimizle buluştuk, kucaklaştık. İnanın gözlerimiz doldu, gözlerimiz doldu. Biz buraları hep kucakladık, kucaklıyoruz, çünkü kardeşiz başka yapacak bir şey yok.

Değerli kardeşlerim, bakınız Sayın Bahçeli, durmadan milliyetçilik, milliyetçilik diyor. Milliyetçilik kafatasçılık değildir, milliyetçilik ırkçılık değildir, milliyetçilik bu vatanı sevmektir. Bu milleti sevmektir, ayırt etmeksizin sevmektir.

Değerli kardeşlerim, bakınız bizler milliyetçiliği bugüne kadar nasıl anladık? Bu vatana hizmet etmek olarak anladık. Değerli kardeşlerim, bu MHP, bu CHP, Hataylı Cemil Meriç’in çok güzel ifade ettiği gibi “Her ışığı yangın sanıp söndürmeye giderler” Bunlar yine Hataylı Cemil Meriç üstadın dediği gibi “Karanlığa alışmışlar, yıldızlardan bile korkuyorlar” Milliyetçilik, Türk bayrağına, Türk pasaportuna, Türk Lirasına itibar kazandırmaktır. Ey Kılıçdaroğlu, ey Bahçeli, şu 1’in yanına sıfırları kimler koydu? 6 tane sıfır koydunuz yanına. 6 sıfır. Kılıçdaroğlu’nun şu anda çok sevdiği yanında milletvekili adayları filan var. Aynı zamanda milletvekili, bunlar bu sıfırların akıl hocaları, akıl hocaları, hep sıfır koyuyorlar. Akşam yat sabah kalk bir sıfır. Sayın Bahçeli de o Hükümette Başbakan Yardımcısı hep beraber yaptılar bunu. Değerli kardeşlerim, paramızı delik deşik ettiler. Eskiden milyonere ne denirdi? Zengin, öyle mi? Değerli kardeşlerim, 1 milyona tuvalete gidiyorduk ya, öyle mi? Ne oldu? 6 sıfırı attık, şimdi 1 liraya gidiyor muyuz? Paramız değer kazandı mı? Şu anda artık herkes cebinde dolar taşımıyor, avro taşımıyor, Türk Lirası artık maaşını aldığı zaman hemen koşturarak döviz bürosuna gitmiyor. Niye? Baktılar ki artık iş yok, bu işi bıraktılar. Artık paramızın bir değeri var, paramızın bir satın alma gücü var. Daha da güzel olacak. Milliyetçilik, ülkücü camiayı alıp CHP’nin yedeğine sokmak, CHP’ye vagon yapmak hiç değildir. Milliyetçilik, 81 vilayete eser ortaya koymak, hizmet ortaya koymak, onunla da yetinmeyip dünyanın her köşesinde soydaşa, kardeşe, akrabaya, vatandaşa sahip çıkmaktır, mesele budur.

Sevgili Hataylı kardeşlerim, bunların gözünü hırs bürüdü hırs. Bunlar tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi AK PARTi’nin karşısında bir ittifak yaptılar. Bunlar, hizmete değil, istismara odaklandılar. CHP lokomotif oldu, MHP ile BDP’yi de yanına aldı, kendisine vagon yaptı, bilinmeze doğru ilerliyorlar. Arada bir makas değiştiriyorlar, arada bir raydan çıkıyorlar. Ama 3 kafadar, meçhul istasyona doğru aheste aheste gidiyorlar. Bunlara ben tek yumurta ikizi demiştim. Meğer bunlar tek yumurta üçüzüymüş. Şimdi ben muhalefet partilerine bir çağrı yaptım. Eğer AK PARTi birinci parti olamazsa, Partimin Genel Başkanlığından çekilirim dedim. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli, siz de çekilmeye var mısınız dedim. Ve Kılıçdaroğlu, dün Eyüp Sultan Camiinden bana cevap veriyor. Oyların diyor azalırsa diyor çekilmeye var mısın, bizim diyor oylarımız azalırsa çekiliriz, çünkü diyor dünyada bu iş böyledir. Sayın Kılıçdaroğlu, senin biraz daha siyaset okulunda okuman lazım. Akıl hocalarının rahle-i tedrisinden geçmen lazım. Bak hala iktidara talip değil, hala muhalefete talip muhalefete. Hedefi birinci parti olmak değil, hedef yüzde 40’lar, yüzde 50’liler değil, değerli kardeşlerim, hedefi CHP’nin 22 Temmuz’daki yüzde 20,9’luk oy oranı. Orayı diyor bir yakalayabilirsem bana yeter. Onu kendisi için başarı sayıyor. Yani Sayın Baykal’ın oy oranı üzerine 1 tane koyabilirse onu kendisi için zafer sayacak. Çıta bu. Hesap uzmanı ya, sınavı birincilikle kazanmış ya, ama sadece 20,9’a kadar saymayı biliyor. Yüzde 40’a, 50’ye oraya kadar sayamıyor.

Değerli kardeşlerim, bakınız burada siyaset iktidar için yapılır, siyasete bunun için girilir. Siyasette lokomotif olmanın mücadelesi verilir vagon olmanın değil. Ama bunlar vagon. Ve bunlar istismar siyaseti yapıyorlar iktidar mücadelesi değil.

Sevgili kardeşlerim, Cizre’de dün bir öğrenci yurduna molotoflu saldırı yapıldı. 3 masum öğrenci yaralandı. O molotoflar nerede saklanıyor? O molotoflar BDP’nin çadırlarında, il, ilçe başkanlık binalarında saklanıyor, BDP araçlarıyla taşınıyor. İstanbul’da Serap kızımızı belediye otobüsünde yakanlar, işte dün de Cizre’de 13-14 yaşındaki yavrularımızı ateşe vermek istediler. İşte bu BDP, CHP’den güç alıyor, CHP’yi parmağında oynatıyor, CHP ile işbirliği yapıyor, ondan rant elde ediyor. Bu BDP, CHP’ye ve terör örgütüne sırtını dayamanın şımarıklığı içinde vicdanı, izanı, insanlığı artık tamamen rafa kaldırıyor. İşte Hakkari mitingi, biz gittik dükkanları kapattıklar, kapattırdılar işin aslı bu, evet kapattırdılar. Benden sonra Sayın Kılıçdaroğlu gitti, fakat dükkanlar açık, enteresan. Hakkari’de CHP’nin aldığı oy 157, 157 tane oy almış. Ve o gün orada 2 bin, 2 bin 500 kişi var neyse. Sevgili kardeşlerim, tabi biz meseleyi biliyoruz. Dedik ki bu BDP’li. BDP’lilere Kılıçdaroğlu hitap etti. Ellerine Halk Partisi’nin bayraklarını tutuşturdular ve onlara konuştu. Beyefendinin herhalde ağırına gitti bu. Hemen 1 gün sonra BDP’nin Eş Başkan Yardımcısı açıklama yaptı. Hakkari’ye gelenler bizim mensuplarımızdı. Fakat bunların içlerinde terör zanlısı olanlar da vardı, birçok eylemlere katılanlar da vardı, böyle molotof eylemlerine vesaire katılanlar da vardı. Bundan da öte bir şey, o da ne? Burada bir tane Türk bayrağı yoktu. CHP’nin mitinginde bir tane Türk bayrağı yok. Sevgili kardeşlerim, çünkü oradaki kitle CHP’li değildi. BDP’linin eline Türk bayrağını tutuşturamazsın, veremezsin. Onların bayrak sorunu var, onların bayrak noktasında sıkıntısı var. Onlar belediyenin bile kapısına Türk bayrağını asalım mı asmayalım mı daha bunun kararını veremediler. Sevgili kardeşlerim, biz yola çıkarken ne dedik Afyonkarahisar’dan? Tek millet dedik, tek millet. Kim var bunun içinde? Türk’ü var, Kürdü var, Arap’ı var, Laz’ı var, Çerkez’i var, Gürcüsü var, Roman’ı var, aklınıza ne gelirse, Nusayri’si var, Sünni’si var, Alevi’si hepsi bunun içinde, hepsi. Farklı azınlıklar, Hristiyan, Musevi hepsi bunun içinde, tek millet. Değerli kardeşlerim, ikincisi; bu milletin bir bayrağı var. Bu bayrağın rengi şehidimizin kanı. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesi. Yıldız, şehidimizin simgesi, onun için tek bayrak diyoruz, tek bayrak. Ardından bir şey daha söylüyoruz; nedir o? O da şu: “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandır diyoruz”

Sevgili kardeşlerim, buradan hareketle tek vatan diyoruz 780 bin kilometrekarede. 780 bin kilometrekarede tek vatan, ameliyat yaptırmayız. İstedikleri hesabı yapsınlar. Bu vatan toprakları üzerinde asla ameliyat yaptırmayız. Ve dördüncüsü de sevgili kardeşlerim, o da tek devlet. Türkiye Cumhuriyeti tek devlet.

Şimdi Kılıçdaroğlu Hakkari’de konuşuyor, özerklikten bahsediyor. Yerel özerklik diyor, yerel özerklik şartı diyor. Yahu 1988’de bu çıktı, 8 tane buna muhalefet vardı, 8 madde muhalefet şerhi vardı. Daha sonra bizim dönemimizde biz o şartları da ortadan kaldıran bir adım attık. Ve buna CHP muhalefet etti. Şimdi ise değerli kardeşlerim, geçiyor Ardahan’a, Ardahan’da diyor ki, ben diyor eyalet falan kast etmedim diyor. Ondan sonra da diyor ki ben yalan söylemem diyor. Televizyon kanalında çıkıyor diyor ki, YÖK’ü kaldıracağım. Dün akşam bir televizyon kanalında diyor ki, bu Başbakan diyor, YÖK’ün Anayasa gereği olduğunu bilmiyor. Sayın Kılıçdaroğlu, benim unuttuklarımı sen daha yeni konuşuyorsun dur bakalım, dur bakalım. Sen daha siyasetin acemisisin, daha çırak bile olmadın dur bakalım. Neymiş? Ben diyor Başbakanı diyor zaten Meclis’te pek görmüyorum, Başbakanlar meclise gelmesi gerektiği zaman gelir, bunu da öğren. Senin görevin başka, bizim görevimiz başka, biz gelmemiz gerektiği zaman geliriz. Ama bizim geldiğimizde de seni biz orada görmeyiz. Niçin Anayasanın değişikliğinde orada yoktun diye sormak lazım. Senin eğer YÖK’ü kaldırma gibi bir derdin olsaydı veya YÖK’te yeni bir düzenleme diye bir derdin olsaydı bunu da bizimle konuşabilirdin, ama bunların böyle bir derdi yok. Dürüst değil, YÖK’ü diyor kaldıracağım, yarım saat sonra da diyor ki bedelli askerlikten alacağımız parayı biz diyor YÖK’e vereceğiz. Bunların durumu bu.

Sevgili Hataylılar, biliyorsunuz bu Güneş’in alnında biliyorum çok yoruluyorsunuz, terliyorsunuz, nem de var, farkındayım. Ama sizinle farklı bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculukta ter var, bu yolculukta nem var, ama sonunda zafer var. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Dün 27 Mayıs’tı. 1960 yılında yapılan o meşum müdahalenin 51. seneyi devriyesiydi. Dün, memleketi Aydın’da, ardından Muğla’da merhum Adnan Menderes’i ve yol arkadaşlarını bir kez daha rahmetle andık. Ancak, dün çok enteresan bir şey daha oldu. CHP’nin bir milletvekili var. Şu anda da yine İstanbul’da yine milletvekili adayı. Bu bayanı tüm Türkiye tanır. Özellikle de benim başörtülü kız kardeşlerim, kız öğrencilerimiz iyi tanır. Bu hanım üniversitede rektör yardımcısıyken ikna odası gibi insanlık dışı bir uygulamayı başlatan başörtülü kızlara ikna odalarında faşist baskı uygulayan bir hanım. O da bir profesör. Dün bir televizyon programına çıktı. Kullandığı ifade aynın şöyle: “27 Mayıs darbesi, toplumun birçok kesiminde ferahlık ve mutluluk duygusudur” Bunun bugün kabul etmeyen varsa muhakkak Demokrat Parti ile bir ilişkisi vardır. İnsanlar 27 Mayıs’ta neredeyse göbek atacaktı diyor. Ey Bay Kemal, bu mu yeni CHP? Doğru, siz idamların yapıldığı zamanı bayram ilan ettiniz. Bunun neresi yeni? Bu yeni değil, bu 1940 model CHP, bu 1960 model CHP. Dün, ezanı Türkçe okutan bir CHP vardı, bugün de aynı şekilde Allah’ın ayetine sinir bozucudur diyen bir CHP var. Dün, 1960 darbesine alkış tutan, Adnan Menderes’in idamına çanak tutan bir CHP vardı, bugün de aynı şekilde 27 Mayıs’a göbek atan bir CHP var. Dün, camilere, ilmihal kitaplarına, hatta duvarlardaki dini levhalara tahammül edemeyen bir CHP vardı, bugün de ne yazık ki Allah’ın ismini saygısızca kullanan bir CHP var. Kılıçdaroğlu’nun kendisi ne diyor? Statükonun Allah’ı Ankara’da. Şimdi ben şunu da sormak istiyorum: CHP’nin akıl hocası, CHP’nin ikinci mille şefi, o eski siyasetçi acaba gazeteleri arayıp profesörün bu sözleri için ne söyleyecek? Hiçbir şey söyleyemez. Çünkü o eski siyasetçi de daha önce çıkıp başı bağlı kızlar, gitsin Suudi Arabistan’da okusun diyerek, bu profesörle aynı kafaya sahip olduğunu zaten ortaya koymuş. Yeni CHP bu.

Değerli kardeşlerim, siyaset mühendisliğiyle bir CHP tasarladılar. Başına da Bay Kemal’i getirdiler. Bay Kemal gittiği her yerde elma şekeri dağıtıyor, ama arkadaki kadro aynı kadro, kafa aynı kafa. Hataylı kardeşim. Türkiye’de nasıl bir oyun oynanıyor bunu bu sefer görmeni istiyorum. Şunu özellikle hatırlatmakta fayda var: Hataylı kardeşim, ne olur futbol takımı tutar gibi parti tutmayalım. Bakın bu çok önemli. Futbol takımı tutar gibi parti tutmayalım. Bugüne kadar CHP’ye oy vermiş olabilirler, MHP’ye oy vermiş olabilirler, şuraya buraya oy vermiş olabilirler. Diyorum ki başımızı iki elimizin arasına alalım iyi düşünelim. Şu 8 yılda bu ülkede neler yapıldı. Bakınız şu anda çeteler eliyle siyasete rol çizmek isteyenler var. Diyorum ki, şimdi uyanalım. Türkiye’de nasıl bir tuzağın kurulmak istendiğini görelim. Ben bunu görmenizi istiyorum, Hatay bu noktada 12 Haziran’a hazır mı? Hatay, o büyük güne hazır mı? Hatay, demokrasi diyor mu? Hatay, yeni bir anayasa diyor mu? Hatay, temel hak ve özgürlükler yeniden düzenlensin diyor mu? İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Türkiye hazır, hedef 2023. Sevgili kardeşlerim, sevgili Hataylılar, biraz önce ifade ettim. 1 yıl önce Hatay’daydım, 4 kez geldim. Her gelişimizde açılışlar yaptık, bugün de açılışlar yapacağız, bugün de elimiz boş değil. Ben sizinle konuşurken şu anda bakan arkadaşlarım açılış yapıyorlar, müjde ile geldim. Fakat benim size benim bugün burada bir müjdem var. Nedir o, nedir? Hatay’a büyükşehir olmak yakışır mı? Kararı siz verdiniz zaten. Daha önce alınan karar neydi biliyor musunuz? 750 bin nüfusu aşan büyükşehir olur. Ama ne diyorlardı? Sadece merkez. Biz dedik ki olmaz. Ya? Aynen İstanbul gibi olur, aynen Kocaeli gibi olacak. Tüm mülki sınırları kapsamak suretiyle Hatay’ı büyükşehir yapacağız. Ve şimdi Hatay, büyükşehir oluyor, hayırlı olsun. Seçimden sonra değerli kardeşlerim, bunu yasalaştırıyoruz. 11 il, büyükşehir olacak. Bu ne demek? CHP’liler şimdi bunu farklı bir şekilde işliyorlar, farklı bir şekilde anlatıyorlar, dürüst olun dürüst. Çünkü bunlar belediyecilik nedir bilmez. Şehirler nasıl güzelleştirilir bilmez. Bir belediyeci olarak İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanlığını yapmış bir kardeşiniz olarak, Başbakanınız olarak sizlere konuşuyorum. Sevgili kardeşlerim, tüm sınır, mülki sınır, bu büyükşehir kapsamında olacak. 100 binlik, 50 binlik, 25 binlik, 5 binlik planları büyükşehir belediyesi yapacak, 1000’lik planları ilçe belediyeleri yapacak. Belde belediyeleri, ilçelerin mahallesi olacak. Belde belediyelerinde çalışanlar, iş akitleri feshedilmeyecek, işten çıkarılmayacak. Bunları söylüyorlar, bunların hepsi yalan. Hepsi o ilçe belediyesinin kadrosunda görevine devam edecek. Değerli kardeşlerim ve böylece kadrolar zenginleşirken artık kaçak, göçek, imarsız binalar bunlar kalkacak. Ve Hatay’ımız çok daha güzel bir hale gelecek, olayın aslı bu, olayın aslı bu. Sevgili kardeşlerim, bütün altyapı, kanalizasyon, yağmursuyu kanalları, içme suyu kanalları bütün bunlar büyükşehir belediyesi olunca bütün il genelinde çok daha güzel bir şekilde planlanarak halledilecek. Yani şu anda Hatay’ın mesela bir su kanalizasyon idaresi yok. Ama seçimden sonra inşallah büyükşehir olunca bir su kanalizasyon idaresi olacak, arıtma sularına varıncaya kadar bütün içme suyu tesisleri böyle kurulacak. Ama şu anda bunlar var mı? Yok. İşte Hatay büyükşehir olunca bunları da kazanacak, çevrecilik bilinci daha da artacak. Değerli kardeşlerim ve Hatay’ın büyükşehir oluşu 2014 seçimlerinde sonra gerçekleşiyor. Yani 2014 seçimlerine büyükşehir belediyesi olarak girecek. Şu anda durum aynen devam edecek.

Sevgili kardeşlerim, 8,5 yıl boyunca Hatay’a çok hizmetler kazandırdık. Hatay için hayati öneme sahip Reyhanlı Barajı’nın çalışmaları devam ediyor. 2009 yılında Büyük Karaçay Barajı’nın inşaatına başladık. İnşallah önümüzdeki yıl sonu bitiriyoruz. Buradan hem elektrik üreteceğiz, hem de 15 belediyemizin su ihtiyacını karşılayacağız. Antakya Çevre Yolunu bitirdik. Köprülü kavşakları da tamamlayarak inşallah bu yıl içinde tamamen hizmetinize açmış olacağız.

Sevgili kardeşlerim, İSDEMİR ve çevresinde özel sektör yatırımları çığ gibi büyüyor. Çok büyük hacimli özel sektör yatırımları gerçekleşiyor. Hatay, bir tarım merkezi olduğu kadar, bir sanayi ve ticaret merkezi olarak da süratle büyüyor. Hız kesmeden devam edeceğiz. Hatay’a çok daha büyük yatırımları inşallah kazandıracağız.

Değerli kardeşlerim, Hatay bizi daima bağrına bastı, daima destekledi. Biz de her zaman Hatay’ın yanında olduk, bundan sonra da yanında olmaya devam edeceğiz.

Bakınız eğitimde neler yaptık Hatay’da. Sevgili kardeşlerim, biz Türkiye genelinde 163 bin derslik yaptık. Hatay’a ne kadar yaptık biliyor musunuz? 3 bin 634 dersliğin yapımını tamamladık. Ne kadar bilgisayar gönderdik biliyor musunuz? Türkiye’ye 1 milyona yakın, Hatay’a bunun içerisinden 12 bin 170 bilgisayar gönderdik. Bilişim teknolojisi sınıflarını kim kurdu? Biz kurduk. Bilgisayarları kim gönderdi? Biz gönderdik. Kardeşlerim, ilköğretimde, ortaöğretimde ücretsiz olarak kitapları verdik mi? Veriyor muyuz? Sosyal güvencesi olmayan kardeşlerime, Sayın Kılıçdaroğlu konuşuyor, ya sen ne yapıldığının farkında mısın? Sosyal güvencesi olmayan kardeşlerime, erkek çocuksa 30 lira, kız çocuğuna 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek çocuğuna 45 lira, kız çocuğuna 55 lira veriyoruz. Sosyal güvencesi olmayan anneye 150 lira veriyoruz, erzağını veriyoruz, kömürü veriyoruz vesaire.

Sevgili kardeşlerim, bununla da kalmadık, şimdi bir müjde veriyorum size. Nedir bu müjde? Artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz, okullara akıllı tahtayı getiriyoruz, bilgisayar donanımlı akıllı tahta, internet ağıyla dünyaya bağlı. Ve çocuklarımıza da birer tane böyle elektronik kitap vereceğiz. Nasıl? Bunu içerisinde bütün dersler buna girilmiş olacak. Nasıl? Çocuklar nasıl beğendiniz mi? Güzel mi oğlum, kızım güzel mi, nasıl? 4 yıl içinde bütün okullara akıllı tahtayı da elektronik kitapları da vermiş olacağız. Fakir zengin ayrımı yapmaksızın bütün öğrencileri ücretsiz olarak vereceğiz, ücretsiz. Hayırlı olsun. Tabi ben şunu düşünüyorum: Yahu diyorum Amerika’da Edward, George, Almanya’da Hans, Helga yahu diyorum, bunlar bu imkanlardan istifade ediyor da benim memleketimde Ahmet’im, Mehmet’im, Hasan’ım, Hüseyin’im, Ali’m, Ayşe’m, Fatma’m, Emine’m bunlar niçin istifade etmesin, neden, neyimiz eksik? İşte bizden öncekiler de iktidarları döneminde niçin bunları yapamadılar? Sayın Bahçeli neredeydin sen ya, uzayda mıydın, niye görmedin bunları? Ah ah kardeşlerim, bakınız Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi bünyesinde 1’i tıp olmak üzere, 2 fakülte, 1 konservatuar, 1 yüksekokul, 6 meslek yüksekokulu ile 4 araştırma uygulama merkezi hizmete girdi. Sevgili kardeşlerim, burs olarak ne veriliyordu biz geldiğimizde, ne veriliyordu biliyor musunuz? 45 liracık. Şimdi? 240 lira veriyoruz. Evet, değerli kardeşlerim, beslenme yardımı olarak da 150 lira veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Kredi Yurtlar Kurumu’nda mı kalıyorsun, Kredi Yurtlar Kurumu’nda? Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalanlar alıyor o parayı. Kalıyorsan alırsın, müracaatını yap, hemen kayıta alın. Yazdık. Değerli kardeşlerim, bütün bunların yanında eğer mastır öğrencisiyse 480 lira, doktora öğrencisiyse 720 lira alıyor. Yeni yaptığımız yurtlara şöyle bir bakalım.

Hatay’da yeni yaptığımız yurtları sizlere şöyle bir anlatmak isterim. Sevgili kardeşlerim, Hatay’da mevcut yurtlar ve şu anda bizim yaptıklarımız, bunları takip edelim. 1972 olan kapasiteyi 3 bin 779’a çıkardık. Yani neredeyse yüzde 100 artırdık. Değerli kardeşlerim, bu şekilde bir eğitime verdiğimiz destek var.

Aynı şekilde gelelim sağlığa, sağlıkta istediğin hastaneye gidiyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Geri döndürmek diye bir şey var mı? Değerli kardeşlerim, eskiden memur nereye giderdi? Devlet hastanesine. İşçi nereye giderdi? SSK’ya. Parası olan nereye giderdi? Özel hastaneye değil mi? Şimdi bu ayrım var mı? Yok. Şimdi Bay Kemal, 8 yıl ne yaptı? SSK Genel Müdürlüğü yaptı. 90’lı yıllarda o dönemde anamızı ağlattılar anamızı. SSK hastanesinde kuyruğa girerdik değil mi? Doktor efendi bizi nereye çağırırdı? Muayenehanesine, ondan sonra da para. Parayı vereceksin muayene olacaksın, reçete yazılırdı, ilaçların bir tanesi var diğerleri yok, iki tanesi var diğerleri yok. Sorardık niye? Derlerdi ki yok. Niye yok kardeşim? Eee yok. Benden maaştan para kesiyorsunuz SSK için. Peki bu adalet mi Bay Kemal? Senin adaletin bu işte. Faturayı nereye kesiyor? Ne yapayım diyor siyasetçiler diyor. Sen ne işe yarıyordun orada? Ne işe yarıyordun ya, koskoca SSK’nın Genel Müdürüsün ne iş yaptın orada. Değerli kardeşlerim, kelin ilacı olsa başına sürer. Bu, bu. Benim şimdi Hataylı kardeşlerim, 12 Haziran’da Bay Kemal’e gerekli dersi vermesi lazım. Bu gerçeği görerek vermesi lazım. Ya sen SSK’yı yönetemedin ya, Türkiye’yi nasıl yöneteceksin demesi lazım. Bu kadar basit. Ve ondan önce başarılı bir yönetim varken, o geldi ne yazık ki battı iş. Şimdi televizyonda soruyorlar, işte bakın Başbakan Ankara’yla ilgili büyük projeler açıkladı, İstanbul’la ilgili büyük projeler açıkladı. Siz ne diyorsunuz? Verdiği cevap ne biliyor musunuz? Çok enteresan. Ben daha iyisini yapacağım demiyor. Diyor ki, bunlar diyor ihale yolsuzlukları için atılan adımlardır diyor. Bay Kemal, sende zerre kadar onur varsa, zerre kadar onur varsa, şu 8,5 yıl içinde yaptıklarımızın hepsi ortada. Sen de Meclis’tesin, istediğini yaparsın, araştırırsın, soruşturursun, varsa gereğini yaparsın. Niye yapmadın, bu kadar yatırımlar var niye yapmadın? Hatay’da bu kadar okullar yaptık. Türkiye’de 163 bin derslik yaptık, niçin bunları araştırmıyorsun? 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık, niçin bunları araştırmıyorsun? SSK’yı çok iyi biliyordun madem, hastanelerle ilgili bu kadar adımlar attık niçin takip etmiyorsun, sen ne biçim milletvekilisin be. Sen ne biçim orada Grup Başkan Vekilisin be, ne işe yararsın. Kalkıp da milletimi aldatmanın, kandırmanın ne anlamı var.

Sevgili kardeşlerim, dürüstlüğe davet edin dürüstlüğe. İşte buyurun vaka ortada. Benim vatandaşım artık istediği hastaneye gidiyor, ayrım yok. Beyler gibi özel hastaneye de gider, öbürüne de, hangisini istiyorsa. Ameliyatlar yapılır şu olur bu olur. Kardeşlerim, para almak yok. Yahu biz bunların zamanında, Bahçeli’nin zamanında da, Kılıçdaroğlu’nun zamanında da yahu ölülerimiz hastanede rehine kalmadı mı rehine? Neler çektik ya. Ölülerimizi rehine aldılar. Ama şimdi devran değişti, hastayı kapıdan çeviremezsin. İlke bu. Nereden gelirse gelsin hiçbir şey sormayacaksın, karşında insan var kardeşim o kadar. 18 tane şu anda helikopter ambulansımız var, dolaşıyorlar. 2 tane ambulans jetimiz var, şimdi 5 oluyor, hastayı taşıyacak. Hatay’a 246 trilyon sağlık için yatırım yaptık. 246 trilyon, tek tek saymama bilmiyorum gerek yok, hava sıcak. Değerli kardeşlerim, biz geldiğimizde şu Hatay’da tomografi cihazı, MR, 1 tane tomografi vardı. Bugün 5 tane tomografi cihazı var. 4 tane MR ile bu hizmeti şimdi sunuyoruz, daha önce yoktu. 80 tane diyaliz cihazı vardı. Yeter mi ya Hatay burası. Ne yaptın? Şu anda 301 tane diyaliz cihazı var. 3 tane 112 vardı. Şimdi 25. 4 tane ambulans vardı koskoca Hatay’da. Şimdi 28. Ah benim kardeşlerim.

Adalette, Altınözü, Dörtyol, İskenderun adalet saraylarını tamamladık, hizmete açtık. Hatay’ı bugün açıyoruz. Reyhanlı Adalet Sarayını açtık. Dolayısıyla bunlarla geciken adalet istemiyoruz.

TOKİ’de Hatay’da bugüne kadar 3 bin 136 konut uygulaması başlattık. 2 bin 420 konutu sahiplerine teslim ettik. Bahçeli diyor ki, 100 tane, 110 tane, 130 tane toplu konut diyor. Sayın Bahçeli, toplu konut sana bağlıydı ya, sen kaç tane toplu konut yaptın döneminde onu söyle. 490 bin konut inşası devam ediyor, 360 binini sahiplerine teslim ettik.

Ulaştırmada, değerli kardeşlerim, Samandağ’ına da inşallah toplu konut yapacağız, Samandağ’a da yapacağız. Ve değerli kardeşlerim, şu ana kadar Hatay’da 150 kilometre bölünmüş yol vardı 2002’ye kadar. Biz 8 senede 176 kilometre bölünmüş yol yaptık. Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre, 8 senede 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık, farkımız bu. Hatay’ı Adana ve Osmaniye’ye bölünmüş yolla bağladık. 2007 yılı sonunda Hatay Havaalanını hizmete aldık. Hatay Havaalanında 2008’de 162 bin yolcu vardı. 2010’da değerli kardeşlerim, 574 bin yolcuya ulaştık. Nasıl alanınız, terminal binanız nasıl? Hatay’a yakıştı mı? Hatay, yakışanı alıyor ve alacak. Ama ben diyorum ki, şöyle hava alanından gelirken, şöyle 10 sene önce geldiğimde o yolları düşünün. Şu CHP’li kardeşlerime bunları anlatın. Ya kardeşim, sen bu Hatay’da yaşamıyor musun? 10 sene önce hava alanı var mıydı? Be kardeşim, böyle yollar var mıydı? Böyle kavşaklar var mıydı? Böyle alt geçitler var mıydı? Okullar bu halde miydi? Bilgisayarlar var mıydı? Hastaneler bu halde miydi? Ya insaf et be, bu hizmeti veren bir iktidara destek olunmaz mı, bunlara bunu anlatalım. Samandağ balıkçı barınağının kapasitesini artırdık, hizmete aldık. İnşallah Samandağ’ına bir adalet sarayı yapacağız değerli kardeşlerim. Bir hastane yapacağız yine Samandağ’ına. Dur dur, bak ben size bir şey söyleyeyim, yok yok ben size bir şey söyleyeyim, dinle dinle bak bir şey söyleyeyim. Biz, bize gelen oya bakmayız, dinle dinle vermesinler, hiç oy vermesinler önemli değil. At denize, balık bilmezse halik bilir. Biz böyle bakacağız. Biz, 780 bin kilometrekarenin Partisiyiz, biz 74 milyonun Partisiyiz, biz mezhep ayrımı yapmayacağız, dinsel milliyetçilik yapmayacağız, biz etnik milliyetçilik yapmayacağız, bölgesel milliyetçilik yapmayacağız. Samandağ’ı bugün oy vermiyorlarsa, yarın onlar da hakikati görecekler, vermeseler bile biz yine hizmetimizi yapacağız. Yapacağız hiç önemli değil yapacağız.

KÖYDES için 72 trilyon kaynak Hatay’a aktardık. Değerli kardeşlerim, devam edeceğiz.

Tarımda, tarımda sevgili kardeşlerim 2002’de 30 trilyon gelmiş. Biz 2010’da 90 trilyon Hatay’a para gönderdik. Toplamda 2003’ten 2010’da 761 trilyon tarım desteği verdik Hatay’a, 20 trilyon da hayvancılık desteği verdik. Doğalgazı buraya getirdik mi? Ama diyorum ki alın doğalgazı, üye olun, abone olun. Ah benim ablacığım, şu 10 kat binada, 6 kat, 8 kat binada bodruma iniyor musun? Ne çileler çektik. Benim anam neler çekti neler. Sıçanlar cirit atar öyle mi? Oradan kömürü al, ta yukarılara taşı, kül, koku öyle mi? Hep bunlar rezillik. Ama artık doğalgaz var ya, kombiye bas bütün daire ısınır. Sıcak su hemen emrinde, ya Batılı hanım hanımcık yaşayacak da, benim Ayşe ablam, Fatma ablam niçin yaşamasın ya. Biz geldik Türkiye’de 9 ilde doğalgaz vardı, o da az. Şu anda 69 vilayetimizde doğalgaz var, 81’ine getireceğiz. Neden? Çünkü benim vatandaşım da bunların hepsine layık.

Değerli kardeşlerim, çiftçiye yüzde kaç faizle kredi veriyorlardı biliyor musunuz? Yüzde 59 faizle kredi veriyorlardı. Yüzde 59 faizle kredi veriyorlardı. Şimdi yüzde 5. Yüzde 59 faiz nere, yüzde 5 faiz nere. Ah benim kardeşim.

Esnaf sanatkar, Halk Bankası yüzde kaç? Yüzde 47 faiz. Şimdi? Biz yüzde 5 faizle. Bak nereden nereye. A benim kardeşim.

Aynı şekilde bakıyoruz Devlet Su İşlerine, 172 trilyon Hatay’a yatırım yaptık Devlet Su İşleri’yle. 7 bin 694 hektar araziyi suya kavuşturduk. 3 ilçe, 1 belde, 2 mahalle, 2 köy ve 1980 dekar araziyi taşkından koruduk. Suriye ile Asi Nehri üzerine ortak yaptığımız ve Şubat ayında temelini attığımız dostluk barajı ile 80 bin dekar araziyi sulayacak, yılda 16 milyon kilovat saat enerji üreteceğiz ve taşkınlardan da bölgeyi korumuş olacağız.

Değerli kardeşlerim, şimdi bakınız biz göreve geldik, kimden aldık iktidarı? MHP’den. Gelirimiz 230 milyar dolardı milli gelir. Şimdi 740 milyar dolar. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Şimdi sevgili kardeşlerim, nereye düştük? Yüzde 7. Kimin cebinden çıkıyordu bu faiz? Benim vatandaşımın cebinden. Bak şimdi o, vatandaşımın cebinde kalıyor. Ah benim kardeşlerim, enflasyon yüzde 30. Şimdi yüzde 4. Kimin cebinde kalıyor? Vatandaşımın cebinde kalıyor. Bunu da geçiyorum. IMF’ye olan borç neydi biliyor musunuz? 23,5 milyar dolar. Ödedik ödedik ödedik, şimdi 4,9, 5’in altında. Merkez Bankası’nda ne vardı biliyor musunuz kasada? 27,5 milyar dolar. Şimdi ne var? 95 milyar dolar. Ah ah, işte nereden nereye. Ağlatmayın, ağlamıyorsun değil mi? Nerede annesi?

Evet, gelelim finale, çok yoruldunuz biliyorum. Ben de buradan şimdi inşallah Simav’a geçeceğim, Simav’dan Eskişehir’e geçeceğim, akşam İstanbul’a yetişeceğiz orada programlarımız var. Ama finali beraber yapalım, coşkuyla yapalım diyorum. Şurada artık kaç günümüz kaldı? 14 günümüz kaldı bugünü saymazsak, 14 gün. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Durmak yok yola devam. Köy köy dolaşmaya var mıyız? Öyleyse şarkımız neydi? Ha, bayrakları bir kaldıralım bakalım.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran; ülkemiz, milletimiz için, yeni bir anayasayla, temel hak ve özgürlüklerle, inşallah aydınlık yarınların bir miladı olsun diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.