Recep Tayyip Erdoğan'ın 25 Mayıs 2011 tarihli Kırıkkale mitinginde yaptığı konuşma
Türkiye’nin 780 bin kilometrekaresini aynı şefkatle, aynı samimiyetle, aynı içtenlikle kucaklıyoruz. En önemlisi de, biz birileri gibi nabza göre şerbet vermiyor, iline göre konuşmuyor, doğuda farklı, batıda farklı söylemiyoruz. Van’da nasıl gönül diliyle konuşuyorsak, Kırıkkale’de de aynı şekilde gönül dilimizle konuşuyoruz.
Şurası son derece önemli sevgili kardeşlerim: Biz bu ülkenin tüm evlatları, tüm fertleri tarih boyunca bir olduk, beraber olduk, birbirimizle kardeş olduk. Türk, Kürt, Alevi, Sünni gittik Çanakkale’de vatanı birlikte savunduk. Gittik Bitlis’i, Bingöl’ü birlikte düşmandan kurtardık. Gittik Sarıkamış’ta birlikte şehit olduk. Kurtuluş Savaşını hep birlikte verdik, Cumhuriyeti hep birlikte kurduk. Gün geldi sevinci paylaştık, gün geldi hüznümüzü paylaştık, gün geldi sofradaki ekmeğimizi bölüştük. Düğünlerimizde omuz omuza hep birlikte halay çektik. Ağıtları hep birlikte yaktık. Başarılarımıza hep birlikte sevindik. 74 milyon hepimiz namaz kılarken aynı kıbleye dönüyor, dua ederken aynı gönül diliyle dua ediyor, aynı Fatiha’yı, aynı Yasin’i okuyoruz.
Şu Kırıkkale’deki Kızılırmak’la Dicle-Fırat birbirinin kardeşidir. Şu Dinek Dağı ile Cudi Dağı birbirinin kardeşidir. İşte bakın iğne atsan yere düşmez, biz de birbirimizin kardeşiyiz.
Biz ezelden kardeşiz. Biz Adem’le Havva’dan geliyoruz. Değerli kardeşlerim, inşallah ebediyen kardeş olarak kalacağız. Ama bizim bu kardeşliğimizi bozmak isteyenler var. Var mı? Bizim aramıza nifak sokmak isteyenler var. Fitneyle fesatla, kışkırtmayla, tahrikle bizi birbirimize düşürmek isteyenler var. Biz 30 yıldır bunlara aldanmadık. Değerli kardeşlerim, bundan sonra da Allah’ın izniyle aldanmayacağız. 30 yıldır kanlı terör bizim aramıza giremedi, bundan sonra da giremeyecek. Onlar kan akıtırken, onlar annelerin yüreğini yakarken, onlar ciğer pareleri, fidan gibi delikanlıları ateşe atarken, ocakları yıkarken, askerimizi, polisimizi şehit ederken biz birbirimize değil teröre, teröriste lanet okuduk.
Kırıkkale şu süreçte tam 144 şehit verdi, en fazla şehit veren illerimizden biri oldu. Kırıkkale’de benim mübarek şehit anamın, şehit babamın ocağına ateş düştü. Hepsinin ellerinden öpüyorum. Fakat, biz teröre teslim olmadık, olmayacağız.
Sevgili kardeşlerim, şehitlik makamı yüce bir makam. Bizden başka, bizim dinimizden başka böyle bir makam hiçbir dinde yok, bu bizde var. Onun için Akif ne diyor: “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber” değil mi? Ve İslam dünyasında da askerine Mehmetçik adını veren bir başka ülke yok. Nereden geliyor bu? Bu, Peygamberimizden geliyor. Küçük Muhammed adına, Muhammed dememiş edebinden, ne yapmış? Mehemmed, oradan gelmiş Mehmetçik demiş. Küçük Mehmetçik, bu anlamda. Ve bizim askerimizin namı böyle mağrur. Ve şahadet yüce bir makam, onlar asla ölü değil, onlar diridir. Bu millet son derece dirayetli bir millettir. Bu millet, ferasetli, sabırlı bir millettir. Bu millet, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt eden bir millettir. İşte 30 yıl boyunca biz bu tuzaklara düşmedik. Ne terör örgütünün, ne çetelerin tezgahına gelmedik.
Şunu tüm samimiyetimle söylüyorum sevgili kardeşlerim: Gazetelerde çarşaf çarşaf verilen, televizyonlarda dakikalarca döndürülen o görüntüler, bütün Doğu’nun, bütün Güneydoğu’nun görüntüleri değil ha, siz nasıl terörün tuzağına düşmediyseniz, işte benim Doğu’daki, Güneydoğu’daki kardeşim de aslında terörün tuzağına düşmedi, tezgaha gelmedi, bizim muhabbetimiz daimdir, bizim kardeşliğimiz ezelidir, ebedi olacaktır.
Ama oynanan oyunu görmek zorundayız. Şimdi 12 Haziran öncesinde bir kez daha kurulan tezgahı görmek zorundayız. Şu anda BDP ve terör örgütü bölgeyi kışkırtarak, gençleri kışkırtarak buradan bir çıkar elde etmenin mücadelesi içine girdi. 7 yaşındaki çocukların arkasına saklanıyor, korkakça oradan o masum çocuklar üzerinden oy avcılığı yapmaya çalışıyor. Esnafa zorla kepenk kapattırıyor, esnafa kan ağlatıyor, esnafın ekmeğine göz dikiyor. Bunlar sabah namazında camiden çıkan imamı katledecek kadar vicdan ve izanı kaybetmiş durumdalar. Bu terör örgütü ve onun siyasi uzantısı, bunlar Kürtlerin dini Zerdüştlüktür diyerek Kürt kardeşlerimin imanını sorgulayacak kadar gözleri dönmüş durumdadır. Ama menfaat nerede? Ha menfaat şurada: Camide Cuma namazı mı kılınıyor, bakıyorsun diyor ki; devletin imamının arkasında namaz kılınmaz. Tutuyorlar arka tarafta bir yerde daha cemaat kuruyorlar kendilerine göre. Orada da kendi imamları varmış, nasıl bir imamsa, orada da bir Cuma cemaati oluşturuyorlar. Cuma birliktir, Cuma beraberliktir, Cuma ayrımcılık, ayrılık değildir. Ehliyet ve liyakat gerekir. Bu ehliyeti ve liyakati kalkıp da Kürtlerin dini Zerdüştlüktür diyenler mi belirleyecek? Ve ne diyorlar bir de; İslam, Kürtlere silah zoruyla kabul ettirildi. Ama ben inanıyorum ki, benim Kürt kardeşlerimin, tanıdığım, bildiğim, Partimin içinde olan tüm Kürt kardeşlerim hep birlikte asla böyle bir şeyi kabul etmediler, etmiyorlar, buna karşı mücadele veriyorlar. Çünkü AK PARTi’de ayrımcılık yok, bizde birlik var. Biz 780 bin kilometrekareyi kucakladık, biz 74 milyonu kucakladık. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Boşnağıyla, Romanıyla 74 milyonu yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü anlayışıyla sevdik, bağrımıza bastık.
Sevgili kardeşlerim, şu anda çok ilginç, çok enteresan gelişmeler oluyor. Bakın bu gelişmeleri iyi görmenizi istiyorum. Ne dolapların döndüğünü çok iyi görmenizi istiyorum. Biz mitingimizi yapmak, kardeşlerimizle kucaklaşmak için Hakkari’ye gittik. BDP ve terör örgütü oradaki vatandaşlarımızı tehdit etti, mitinge gelmelerini engelledi, kepenkler kapattırıldı. Değerli kardeşlerim, ama biz mitingimizi orada katılan kardeşlerimizle yaptık. İki gün sonra CHP Genel Başkanı oraya miting yapmak için gitti. Kime konuştu biliyor musunuz? BDP’lilere konuştu. Bakın bugün gazetelerde terör örgütünün mensupları da o mitingin içindeydi, resimlerle hepsi tespit edilmiş. Sevgili kardeşlerim, CHP’nin mitinginde bir tane Türk bayrağı yoktu… Bay Kemal, sen bu ülkede neyin mücadelesini veriyorsun ya, niye korktun, niye oraya bayraklarının arasına Türk bayrağını koyamadın? Çünkü, BDP’lilere Türk bayrağını eline vermek yürek ister yürek, bunu yapamadın sen.
Biz bu yola çıkarken ne dedik? Bu yola çıkarken tek millet dedik. Niye? Millet dediğimiz nedir? Bunun içinde Türkü vardır, Kürdü vardır, Lazı vardır, Çerkezi vardır, Gürcüsü vardır, Abhazası vardır, Romanı vardır, ne varsa millet olarak bunu kabul edenlerin hepsi bu ülkede bu kavramın içindedir tek millet. 74 milyon tek millet.
Değerli kardeşlerim, arkadan ne dedik? Tek bayrak. Niye bizim bayrağımız birilerini rahatsız ediyor? Rengi mi rahatsız ediyor? Şehidimizin kanıdır. Hilal mi rahatsız ediyor? Bağımsızlığımızın simgesidir. Yıldızı mı rahatsız ediyor? Şehidimizin sembolüdür. Ve değerli kardeşlerim, onun için tek bayrak.
Bitmedi. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” diyoruz, tek vatan.
Şimdi Bay Kemal Hakkari’ye gidiyor ne diyor? Değerli kardeşlerim, biz diyor, sizlere burada tabii ki yerel yönetimler özerkliği noktasında özerklik vereceğiz, çünkü bu Avrupa Birliği’nde de var. Ardahan’a geliyor, ben onu kastetmedim, eyalet sistemini kastetmedim diyor. Bu adam bir garip adam; Hakkari’de başka, Ardahan’da başka. Ardahan’da başka, Kırıkkale’de başka, bu adam bu. Akşam başka, sabah başka. Sevgili kardeşlerim, bunların genlerine işlemiş genlerine.
Ve ne yaptılar şimdi? CHP’yi yeniden tasarladılar; kaset yoluyla, medya yoluyla, ayak oyunlarıyla yeni bir CHP dizayn ettiler. Şimdi aynısını MHP’ye yapıyorlar, MHP’yi de yeniden tasarlıyorlar. İşte bakın bir tane korgenerali aday yaptılar. Şu anda nerede? İçeride, yargılanıyor. Kim bu korgeneral biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, bir Başbakan olarak 18 Mart kutlamalarında Çanakkale’de Şehitler Anıtının olduğu bölgeye geliyorum, orada maalesef edebe mugayir, itaat, saygı, ki askerin en iyi bildiği konu budur, herkes ayağa kalkmış ülkenin başbakanını karşılarken, bu zat ayağa kalkmayacak kadar edepten uzak birisidir. Şimdi bu kimin adayı? Bu MHP’nin adayı. Ne diyor MHP’nin Genel Başkanı, onurlu bir generaldir diyor, sevsinler böyle onurlu generali. O da payını aldı, ne olmadı? Beklentisi çok büyüktü, orgeneral olmayı bekliyordu, ama olamadı. Niye? Çünkü, ödemesi gereken bir ceza vardı.
Sevgili kardeşlerim, AK PARTi’de bunu göremezsiniz, asıl onur mücadelesi AK PARTi’nin içinde devam ediyor. Ve biz kalkıp da bu tür olaylara prim vermeyiz, vermeyeceğiz. 12 Eylül’de olduğu gibi CHP, MHP, BDP, Ergenekon, terör örgütü, aynı hizaya geçmediler mi? Şimdi yine aynı hizadalar. Hedefte kim var? AK PARTi var.
Sevgili kardeşlerim, kaç günümüz kaldı? 17 gün kaldı, 17 gün. Kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Köy köy dolaşmaya hazır mıyız? Sevgili kardeşlerim… Buna hazır mıyız, buna? Buna hazır mıyız arka taraf? Görmüyor musunuz, duymuyor musun, bak bayanlar ne diyor ön tarafta, üç üç üç diyor. Kırıkkale’de daha önceki kararını aynen devamını ben sizlerden rica ediyorum.
Sevgili kardeşlerim, bunlar Türkiye’yi yeniden 2002 öncesine götürmek istiyorlar. CHP, MHP, BDP o eski günleri özlüyor, o eski günlere geri dönmek için ittifak yapıyorlar. Ne vardı eski günlerde? Yolsuzluk vardı, yoksulluk vardı, yasaklar vardı. Ne vardı o günlerde? Ayakları üzerinde duramayan, itibarı kalmayan bir Türkiye vardı. Bugün dünyanın 17. büyük ekonomisi olan bir Türkiye var. Bugün dünyada finansal krizlerden birini başarıyla atlatmış bir Türkiye var. Bugün bölgesel meselelerde, küresel meselelerde söz sahibi olan bir Türkiye var. Vizeleri kaldıran, ticareti artıran, barışı, adaleti, hakkı, hukuku en güçlü şekilde savunan bir Türkiye var. Ortadoğu sokaklarında adı yankılanan ayyıldızlı bayrağı muhabbetle selamlanan bir Türkiye var. Pasaportu itibar gören, parası saygın bir Türkiye var. Bugün yoksuluna sahip çıkan, engelli vatandaşını gözeten, emeklisine vefa borcunu ödeyen bir Türkiye var.
Sevgili kardeşlerim, istismarlar yapıyorlar. Bakınız… Değerli kardeşlerim, işsize iş üretmek için yoğun mücadele veren, bunda da hamdolsun başarı sağlayan bir Türkiye var. İnşallah çok daha iyisini yapacağız. Şunu unutmayın sevgili kardeşlerim: 2023 yılında ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacağız. Bugünlere kardeşlikle geldik, geleceği de kardeşlik üzerine inşa edeceğiz. Bugünlere birlik içinde, dayanışma içinde, istikrar ve güvenle geldik, geleceğe de böyle yürüyeceğiz.
Sevgili kardeşlerim, işsize daha fazla iş üretiyoruz, üreteceğiz. Bakınız, biz görevi devraldığımızda Türkiye’de işsizlik oranı 10,7 idi. Krize rağmen yeniden oraya yaklaştık ve daha aşağıya düşeceğiz. Artık mevsim şartları istihdamı artırıyor, lehimize gelişiyor, daha iyi olacak. İnşallah 10’un altına ineceğiz, bunu şurada iki üç ay içerisinde göreceksiniz.
Yoksulu daha fazla gözeteceğiz. Ve geldiğimizde 19 milyon bu ülkede yoksul vardı yoksulluk sınırının altında. Şimdi 12 milyon 750 bin. Bak nereden nereye geldik, böyle bir noktadayız.
Bakınız değerli kardeşlerim, emeklimizin maaşlarını çok yüksek oranlarda biz artırdık. İmkanlar çoğaldıkça daha da artıracağız. Emeklilerin kuyruk çilesinden biz kurtardık. Evlerine gidip maaş ödemeye başladık. İnşallah standartları daha da yükselteceğiz. Bütün bunları birlikte dayanışmayla, kardeşlikle yaptık.
Sevgili kardeşlerim, bak şimdi soruyorum sizlere, dertleşeceğiz ya; biz geldiğimizde 8,5 yıl önce nemalar adı altında benim işçi kardeşimin, memur kardeşimin devletten alacağı var mıydı? Ne kadardı biliyor musunuz? 13,5 katrilyon. Hatırlayın, beylerinize sorun bunları, hanım kardeşlerim de zaten işin içinde biliyor, 13,5 katrilyon. Maaşlarınızdan keserek bu MHP ne yaptı? Gitti borç ödedi. CHP ne yaptı, borç ödedi. Çünkü dışta itibar kalmamıştı. Maaşlardan kesiyorlardı. DSP’si aynı şeyi yaptı, ANAP’ı aynı şeyi yaptı. Değerli kardeşlerim, biz geldik ki baktım eyvah 13,5 katrilyon işçime, memuruma borç var. Ya devletin memuruna borcu olur mu? Devletin işçisine borcu olur mu? Nerede bizim Ali Bey ya. Bizim Ali Beye dedim ki, Ali Bey, hemen sendikalarla görüş, süratle bu parayı ödeyeceğiz. Para var mı dedim. Dedi ki, para mara bırakmamışlar, kağıt var dedi. 13,5 katrilyon. Tuttuk hemen sendikalarla görüştük konuştuk, 13,5 katrilyonu takır takır biz ödedik. Sevgili kardeşlerim, böyle devlet olur muydu ya, ne hale geldik ya, hale bak. Ama biz işte devlet olarak görevimizi yaptık.
Bitmedi, bir de konut edindirme yardımı adı altında para topladılar. Konut var mı ortada, yok. Toplamışlar toplamış toplamışlar, ne konut var, ne bir şey. Ya bunlar AK PARTi mi? AK PARTi Toplu Konut’la yapıyor. Ve sevgili kardeşlerim, şu ana kadar MHP’nin işçimize, memurumuza borçlandığı, adına KEY denilen bu konuda da yine bu paralardan şu ana kadar 3 katrilyonu biz ödedik. Ah Sayın Bahçeli, hangi yüzle konuşuyorsun ya. Bak 13,5 katrilyon borçlandık ödedik, 3 katrilyon KEY’den ödedik. Bitmedi, daha geleceğiz, daha geleceğiz, daha var. Aynen Sayın Bahçeli IMF’in kapısına gitti yalvardı, ne olur bize para. Tabii kendisi yalvaramaz da, şu anda Bay Kemal’in yanında yer alan bazı kişiler var, onlar gidip yalvardılar, istediler. Değerli kardeşlerim, 27,5 milyar dolar IMF’e borçlandık. Bize yıktılar bunu. Biz geldik, ne kadar borç var IMF’e? 27,5 milyar dolar. Başladık ödemeye. Takır takır takır ödedik. Şu anda ne kadar var 4,9 milyar dolar var. Bunu ödeyen kim? Biz. Bunu da biz ödedik. İstesek şimdi hepsini öderiz ha, hepsini şimdi öderiz. Ama faizi çok çok düşük olduğu için 2013 Nisanına kadar onu da temizleyip atacağız. Buyuz.
Ve MHP ne diyor, “milliyetçiyiz” değil mi? Milli Bankamız Merkez Bankası öyle mi? Peki, MHP’den devraldığımızda Merkez Bankasının kasasında ne vardı biliyor musun benim Kırıkkaleli kardeşim? 27,5 milyar dolar. Şimdi ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar. Ah ah, şimdi Bay Kemal, Merkez Bankasındaki bu paraya sulanmış, nasıl olsa diyor kasada para var, eee, buradan şöyle ailelere 600’er lira dağıtırız ya, yeter ki bu seçimi alalım. İnanıyor musunuz buna? Ama inananlar da var, ben buna şaşırıyorum. Nasıl inanıyorlar buna hayret ya.
Değerli kardeşlerim, onun için bunları halkımıza iyi anlatalım. CHP’li kardeşlerime, MHP’li kardeşlerime bunları iyi anlatın. Halep oradaysa arşın burada. Bak ben size gerçekleri anlatıyorum.
Şimdi 12 Haziran’da inşallah bize vereceğiniz yetkiyle yeni bir anayasayı yapıyoruz. Özlediğiniz, arzuladığınız, hasretini çektiğiniz, sizin olan bir anayasayı yapacağız. Terörün de, terörle kucaklaşanların da oyunlarını bozacak, tezgahlarını alt-üst edeceğiz. Burada temel hak ve özgürlükler tam manasıyla olacak. Değerli kardeşlerim, burada ileri demokrasi olacak. İşte dün Batman’dayım, Şırnak’ta idim, tek söyledikleri ne biliyor musun bu BDP’lilerin; demokrasi ve özgürlükler için kendilerini söylüyorlar. Herkes sandığa gidiyor, sandığa gidenlerin gitmesini engelleyen kim? Terör örgütü ve BDP. Bu nasıl demokrasi? Hem demokrasi diyorsun, hem de sandığın üzerine çarpı işareti koyuyorsun 12 Eylül’de, bu nasıl demokrasi? Demokrasi deyince akla ne gelir? Sandık. Bunlar sandığa gidenlerin önünü kestiler ya. Tehditle, korkutarak kestiler. Temel hak ve özgürlükler diyorsun, ekonomik özgürlüğün önünü kesiyorsun. Ne yapıyorsun? Esnafı tehdit ediyorsun. Bu nasıl özgürlük? Değerli kardeşlerim, bunları eş dost ahbap herkese anlatmak lazım.
Sevgili kardeşlerim, Kırıkkale emeğin şehri, üretim şehri, alın teri şehri. Biz Kırıkkale’nin emeklerini karşılıksız bırakmadık. Kırıkkale bize çok hizmet getirdi. Kırıkkale’yi ulaşım hatlarının merkezi yaptık. Kuzeyden güneyde, doğudan batıya giden yollar Kırıkkale’den geçiyor. Bunların hepsini de bölünmüş yol haline getirdik. Ankara-Sivas hızlı tren hattı da Kırıkkale’den geçiyor. Böylece Kırıkkale’miz kara yollarının yanı sıra demir yolundan da en iyi şekilde istifade edecek.
Biliyorsunuz savunma sanayine özel bir önem veriyoruz. Rahmetli Hüseyin Kahya Hiçyılmaz’ın şahsi arazilerini hibe ederek kurulmasını sağladığı fabrikaları, inşallah yeniden inşa edeceğiz. Kırıkkale’ye Polis Meslek Yüksekokulunu biliyorsunuz yine kazandırmıştık. Şimdi Polis Meslek Yüksekokulunu modern bir binaya taşıyoruz, bu konuda Beşir Beyin İçişleri Bakanımız olarak çok emeği oldu ve bu şimdi hızla devam ediyor. Öğrenci sayısını 800’e çıkarıyoruz.
Kırıkkale’mize kazandırdığımız hizmetlerden bazılarını ana başlıklarıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli kardeşlerim, 8,5 yılda Kırıkkale’de 354 derslik yaptık. Okullarımıza 4823 bilgisayar gönderdik. Bilişim teknolojisi sınıfları yoktu, biz açtık. Bilgisayarla yavrularımızı biz tanıştırdık.
Değerli kardeşlerim, bakınız kitapları ücretsiz olarak aldık mı? İlköğretimde, ortaöğretimde aldık mı? Sosyal güvencesi olmayan ailelere ilköğretimde erkek öğrenciye 30, kız öğrenciye 35 lira verdik. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira, kız öğrenciye 55 lira verdik. Değerli kardeşlerim, hiç sosyal güvencesi yoksa anneye 150 lira maaş verdik. Değerli kardeşlerim, eğer evinde özürlü yavrusu varsa veya özürlü bakıyorsa, asgari ücret ödedik kendisine ve ödemeye devam ediyoruz.
Sevgili kardeşlerim, şimdi size bir müjde vereceğim, o müjde şu: Artık okullardan kara tahtayı kaldırıyoruz. Artık okullarımıza bilgisayar donanımlı akıllı tahtayı getiriyoruz. Size helal olsun. Ve sizlere birer tane elektronik kitap dağıtacağız. Nasıl, güzel mi? Fakir zengin ayrımı yapmaksızın herkese dağıtacağız ve bunu ücretsiz dağıtacağız. Bütün müfredat bunun içerisinde mevcut, bununla git bununla gel. Ama istersen nostaljik olarak kitaplarını da yanında taşı, bu da olabilir. Niçin, neden? Şunu düşünüyorum: ya diyorum George, Edward, öbür tarafta Hans, Helga, ya diyorum bunların çocukları bu imkanlardan istifade ediyor da, benim Ahmet’imin, Mehmet’imin, öyle mi, Hasan’ımın, Hüseyin’imin, Ayşe’min, Fatma’mın, Hatçe’min, Betül’ümün, bunların çocukları niçin istifade etmesin, neden, neyimiz eksik ya? Ama bizden öncekilerin böyle derdi yoktu ki. Sayın Bahçeli konuşuyor, ne yaptın kardeşim anlat ya, ne yaptın? Şunu yaptım de. Sadece Tayyip Erdoğan’a küfrediyorsun, başka bir şey yaptığın yok. Hakaret ediyorsun, başka bir şey yok. Ama benden bir hakaret duydun mu? Ben sana sadece iktidarında yaptıklarını söylüyorum. 3,5 sene kaldın orada, 3,5 sene. Benim milletim sana 5 sene süre verdi, 3,5 sene dayanabildin, çektin gittin ve gelmemek üzere gittin, ama sonra yine dayanamadın geldin. Ben gerçekleri anlatıyorum, rakamlar veriyorum, olay bu. Sen de kalk, AK PARTi iktidarıyla ilgili rakamlar ver: Bakın şimdi diyor ki, TOKİ ile ilgili TOKİ’yi yolsuzlukla suçluyor. Ya Beyefendi, sen bu Parlamentoda milletvekili değil misin, bu Parlamentoda bu kadar milletvekili arkadaşın yok mu? Ya varsa elinde bir bilgi kalk gereğini yap. Kaldı ki kendisi Hükümetteyken TOKİ, Sayın Bahçeli’ye bağlıydı. Ya sorun bunlara, ey benim MHP’li kardeşim, sevebilirsin edebilirsin, ama Allah aşkına, 360 bin konut biz bütün vatandaşlarımıza dağıttık, 490 bin konut toplamda inşa halindeydi, 360 binini dağıttık. Acaba Sayın Bahçeli 3,5 yıl içerisinde kaç tane toplu konut yaptı, kaç kişiye dağıttı, bir sorun ya, sorun. Tutturmuş bir şey, ben diyor gelirsem, bilgileri o zaman daha iyi toplarım, ondan sonra da TOKİ’yi de, Erdoğan’ı da Yüce Divan’a gönderirim. Sayın Bahçeli, abdestinden şüphesi olanın namazından şüphesi olur, bizim böyle bir derdimiz yok. Biz yere sağlam bastık, sağlam. Bu 480 bin konut öyle durup dururken yapılmadı, bunları çalışarak yaptık.
İşte burada Kırıkkale Üniversitesinin ilk Rektörü kimdi? Buranın kurucusu o. Ve bu süreç içerisinde başarılı bir kuruluşla beraber hamdolsun şu anda Kırıkkale Üniversitesi her geçen gün daha da büyüyor. Üç fakültesiyle, üç meslek yüksek okuluyla, 7 araştırma ve uygulama merkezini biz kazandırdık. Bu konuda Beşir Atalay Bey’in çok büyük emeği var. Yüksek öğretimde bu sene yatırım programımızda Keskin’de 300 yatak kapasiteli yurt projemiz var. Üniversite öğrencilerinin biz geldiğimizde bursu neydi? 45 liracık, 45 liracık. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz. Eğer Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa, 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Çocuklar, eğer bak mastır yaparsanız 480 lira veriyoruz şu anda, doktora 720 lira, onu da veriyoruz. Biliyorsunuz yurtlarımızda bir özellik var bizim. Tek yataklı odaları mastır öğrencilerine, doktora öğrencilerine veriyoruz. Üç yataklıda lisans öğrencileri kalıyor. Ve yurtlarımız da modern, her odada banyosu, tuvaleti, her şeyi.
Sağlıkta Kırıkkale’ye 42 trilyon harcama yaptık. Değerli kardeşlerim, istediğin hastaneye gidiyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Peki, bizden önce böyle bir şey var mıydı? Ya ben şimdi burada şu soruyu sormayayım Allah aşkına ya: Sayın Bahçeli ya, Allah aşkına söyle ya, senin döneminde ölülerimiz bile hastanede rehine kalıyordu rehine ya. Ah benim MHP’ye gönül veren kardeşim, ah, ya ne olur bunu kendine bir sor. Bizim ölülerimiz bile hastanede rehine kalıyor muydu, kalmıyor muydu? Ama şimdi böyle bir şey var mı ya? İstediğin hastaneye git, istediğin eczaneden ilacını al. Tabii Bay Kemal’e de soruyorum, Bay Kemal, sen SSK’nın Genel Müdürlüğünü yaptın 8 sene ya. Senin döneminde anamız ağladı anamız. Neler çektirdiniz bize ya. Giderdik hastaneye, muayenehaneye çağırır doktor, paran varsa gidersin, paran yoksa sefalet. Reçete, hastanenin eczanesinde uzatırsın, ilacın bir kısmı var, bir kısmı yok; bunları yaşadık mı? Anneler soruyorum, Allah aşkına yaşadık mı? İşte bunların hepsi artık geride kaldı. Şimdi modern hastanelerle Türkiye değişiyor. Bakın bugün Ankara’da açıkladım. İki tane Ankara’ya şehir hastanesi yapıyoruz. Toplamda 2 milyon 800 bin metrekarelik alanda hamd olsun dev iki hastane. İcabında burada sıkıntı olduğunda anında buradan atlayacaksınız oraya. Bir tanesi Keçiören Etlik’te, bir diğeri de Bilkent’te, iki tane dev şehir hastanesi. Yürüyen merdivenleriyle, yürüyen bantlarıyla. Benim artık yaşlı dedem, amcam, kimse böyle sedyeler üzerinde oralarda sokaklarda mokaklarda dolaştırılmayacak, hastanenin içinde her şey.
Değerli kardeşlerim, yapımına bizden önce başlanan Sulakyurt Devlet Hastanesini, halen Geriatri ve Fizik Tedavi Merkezi olarak kullanılan ek binasını biz tamamladık, hizmete açtık. Hepinizin artık aile doktoru var mı? Bizden önce niye yoktu? Çünkü bunlar insana insanca bakmadılar. Ama biz böyle geldik. Aile sağlığı merkezinin yapımına biz başladık, süratle tamamladık hizmete açtık. Yüksek İhtisas Hastanesi’nin ek binasının yapımına süratle devam ediyoruz. Devlet hastanelerinde bizden önce ya şurada Kırıkkale’de tomografi ve MR yoktu. Bugün iki tane tomografi ve bir tane de MR cihazı mevcut. Nereye gidiyordunuz, hadi onun için de Ankara’ya git. Ayrıca, diyaliz cihazı kaç taneydi biliyor musunuz Kırıkkale’de? 27 tane. Ah benim kardeşim, şimdi kaç tane var? 89. 27’den 89’a. 3 tane 112 vardı istasyon, şimdi 11. Ambulans sayısı neydi biliyor musunuz, Kırıkkale’de 3 tane ambulans vardı. Şimdi 21 ambulans var. Ah benim kardeşlerim ah, biz Kanuni’nin torunlarıyız. Biz ilhamı oradan alıyoruz, “halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”; olay bu.
Sosyal yardımlarda Kırıkkale’ye 8,5 yılda 37 trilyon yardım gönderdik.
Toplu konutta 2820 konut uygulaması başlattık, 2350’sini sahiplerine teslim ettik.
Ulaştırmada Türkiye genelinde Cumhuriyet tarihinde 79 senede 6100 kilometre yol yapılmıştı, biz 8 yılda 13600 kilometre bölünmüş yol yaptık.
Kırıkkale’de bize kadar 39 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. Değerli kardeşlerim, 39, şurada biz 8 yılda ne kadar yaptık Kırıkkale’de bölünmüş yol biliyor musunuz? 170 kilometre. Halep oradaysa arşın Kırıkkale’de. Ah ah, şu Elmadağ virajlarının dili olsa da konuşsa, öyle mi? Bizim başka bir şey anlatmamıza gerek var mı? Onlar anlatıyor zaten ya, onlar dile geliyor ya. Kırıkkale’yi Çorum, Yozgat ve Çankırı’ya bölünmüş yol ile biz bağladık. Kırıkkale, Çorum, Samsun demiryolu projesiyle ilgili çalışmaları da devam ediyoruz. Ankara-Sivas hızlı demiryolu hattı da söyledim Kırıkkale’den geçiyor.
Değerli kardeşlerim, köylerimize yol-su, 40 trilyon bugüne kadar Kırıkkale’ye gönderdik. Sevgili kardeşlerim, doğalgazı getirdik mi Kırıkkale’ye? Bacım, artık 5 kat, 8 kat, 10 kat apartmanın bodrumuna iniyor musun, tarih oldu mu onlar? Ne çileler çektirdiler size ya, ah ah. Batılı kombisine basar ısınırdı. Ah benim bacım, benim anam, ne çileler çekti. İn apartmanın bodrumuna, oradan çıkartırsın. Sıçanlar bir taraftan oralarda koşturur, öyle mi? Evde bir odayı ısıtırsın, kül, koku, her şey bir tarafta, ama şimdi bunların hepsi tarih oldu. Şimdi ne yapıyoruz? Kombinin düğmesine basıyoruz, bütün dairemiz ısınıyor mu? Sıcak suyumuz var mı? Ey Rabbim, sana hamdolsun, bugünleri gördük. Biz size efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik; bizim durumumuz bu.
Tarımda 2002’de bizden önce 12 trilyon verilmiş buraya tarım desteği, 2010’da biz 27 trilyon destek verdik. Toplam 8 yılda 252 trilyon tarımsal destek verdik. 9 trilyon hayvancılık desteği verdik. Ah benim kardeşim, Ziraat Bankası bizden önce, Sayın Bahçeli senin döneminde yüzde kaç faizle veriyordu çiftçiye krediyi? Yüzde 59. Şimdi yüzde 5. Yüzde 59 faiz nere, yüz de 5 faiz nere. Çiftçinin yanında kim, soruyorum çiftçinin yanında kim? Biz biz. Yüzde 59 faiz sömürü, yüzde 5’e indirdik.
Sevgili kardeşlerim, esnafa, sanatkara yüzde 47 faizle kredi veriyorlardı. Şimdi onu da yüzde 5’e indirdik, o da yüzde 5. Kim esnafın sanatkarın yanında? Biz. Sayın Bahçeli, bunların cevabını ver bana sen. Yüzde 47 faizle veriyor muydun, vermiyor muydun? Yüzde 59 faizle veriyor muydun, vermiyor muydun? Ziraat Bankası senin döneminde görev zararı olarak iflas durumunda mıydı, değil miydi? Halk Bankası aynı şekilde batıyor muydu, batmıyor muydu; bize bunun cevabını versinler. Şu anda tabii baktılar ki Ziraat Bankası Avrupa’nın, dünyanın en kârlı, en saygın bankaları arasına girdi, şimdi hava iyi. Halk Bankası öyle, hava iyi. Bu hale biz getirdik bunları biz.
Sevgili kardeşlerim, Devlet Su İşleri olarak 29 trilyon aynı şekilde yatırım yaptık. Değerli kardeşlerim, daha da yapacağız. Çünkü Kırıkkale, inanıyorum ki Ankara’nın hemen yanı başında her şeyin güzeline layık, bunu başaracağız.
Şimdi hazır mıyız, finale hazır mıyız? Bizim ahdimiz var biliyorsunuz, akdimiz var. Ancak ben sizden 17 gün gümbür gümbür çalışmanızı istiyorum. Kapı kapı şu duyduklarınızı duymayanlara, bildiklerinizi bilmeyenlere anlatmanızı istiyorum. Dualarınızı istiyorum, tamam, söz? Anlaştık mı? Eller eller, hadi hep beraber şimdi söylüyoruz. Yağmur da güzel yağdı.
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, Kırıkkaleli kardeşlerim için, ülkemiz, Kırıkkale’miz için, Türk demokrasisi için, değerli kardeşlerim Partimiz için, yeni anayasamız, ileri demokrasi, temel hak ve özgürlükler için hayırlara vesile olsun diyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.