Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 Mayıs 2011 tarihli Van mitinginde yaptığı konuşma
Sevgili Vanlılar, değerli kardeşlerim, sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum.
Buradan tüm Van’a: Bahçesaray’a, Başkale’ye, Çaldıran’a, Çatak’a, Edremit’e, Erciş’e, Gevaş’a, Gürpınar’a, Muradiye’ye, Özalp’a, Saray’a, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime, selamlarımı, sevgilerimi, saygılarımı yolluyorum.
Seyyit Abdülhakim Arvasi’nin, Seyyit Fehimi’nin, Feki Teyran’ın şehri Van’ı selamlıyorum.
Burada Vanlı tüm kardeşlerime, 12 Eylül halk oylamasında yüzde 94,5 gibi çok yüksek bir oranla evet dedikleri için şükranlarımı sunuyorum.
Sevgili Vanlılar, değerli kardeşlerim, ben bugün Van’a sizlerle dertleşmeye geldim. Bugün Van’a sizlerle hasbihal etmeye geldim. Sizlerle muhabbete, sizlerle hemhal olmaya geldim. Ben bugün Van’a bir kez daha sizlere gönlümü açmaya, gönlümden geçenleri sizlerle paylaşmaya geldim. En başından itibaren, bizim dilimiz samimiyet dilidir, biz size hiçbir zaman yalan söylemedik. Allah’ın izniyle de söylemeyeceğiz. Biz sizlere mahcup olmadık, Allah’ın izniyle bundan sonra da mahcup olmayacağız. Biz sizinle konuşurken, gönül diliyle konuşuruz, yüreğimizle, kalbimizle konuştuk. Biz doğuda ayrı, batıda ayrı konuşanlardan olmadık. Van’da konuşup, İstanbul’da bu söylediklerini yalanlayanlardan olmadık. Burada özellikle Vanlı Kürt kardeşlerime söz verip sonra onu Ankara’da unutanlardan olmadık. Samsun’a ayrı, Hatay’a ayrı, Antalya’ya ayrı, Kars’a ayrı, Tunceli’ye ayrı, Diyarbakır’a, Van’a ayrı dil ve üslup kullananlardan olmadık. Biz, gece başımızı yastığa koyduğumuzda kendi iç muhasebemizi yapıyoruz; millet için ne yaptık, kardeşlik için ne yaptık, eser olarak, hizmet olarak ne ürettik bunun muhasebesini yapıyoruz. Bir gece başımızı yastığı koyduğumuzda ülkemizin yoksul çocuklarını, acılı annelerini düşünüyor, aynı rüyayı biz de görüyoruz.
Şimdi bakın sevgili kardeşlerim, benim rahmetli büyük dedem, 1915’te Rize’den kalktı, Sarıkamış’a vatanı savunmaya gitti. Rahmetli babaannem, hep bize onun elinde silahıyla nasıl donarak şehit olduğunu anlatırdı. Bunun gururunu, bunun özellikle bize verdiği aşkı, heyecanı babaannemi dinleyerek yaşardık.
Sevgili kardeşlerim, gençliğimiz boyunca bunu yaşadık. Van’ın bu noktada çok daha hazin bir hikayesi var, bunu da çok önemsiyorum. Sarıkamış Harekatı öncesinde Van’da mevcut cephaneyi cepheye götürecek yetişkin bulunamıyor; çünkü herkes savaşmaya gitmiş. Yaşları 12 ila 17 arasında 120 tane Vanlı çocuk yürüyerek Sarıkamış’a gidip bu cephaneyi yerine ulaştırma görevini üstleniyorlar. 1915 yılının Ocak ayında o ayazda, o karakışta 120 çocuk dağları aşarak, bin bir badireyi atlatarak Sarıkamış’a varıyorlar. Emaneti yerine teslim ediyorlar. Geri dönerken soğuk amansız bir şekilde bastırıyor. 22’si dışında hepsi yolda donarak şehit oluyor. Biz işte buyuz, benim Rizeli dedemle, Vanlı o çocuklar, Vanlı nice gençler, Vanlı nice kahramanlar şu anda Sarıkamış’ta toprağın altında koyun koyuna yatıyorlar. Çanakkale Şehitliği aynı şekilde, Filistin aynı şekilde, Kut-ül Amare aynı şekilde. Biz dostluğun ötesine geçtik, biz akrabalığın ötesine geçtik, biz birbirimizin öz be öz kardeşiyiz, bu vatan bizim, hepimizin vatanı. Bu ülke bizim, hepimizin ülkesi. Bu bayrak bizim, hepimizin bayrağı. Nasıl ki şehitlerimiz birse, biz de biriz. Kardeşiz sevgili kardeşlerim. Biz aynı kıbleye dönüyoruz, bizim camilerimizden aynı ezan okunuyor, bizim Besmelemiz bir, Fatiha’mız bir. Yasin’imiz bir, ellerimizi semaya açıp dua ederken biz biliyoruz ki Allah konuştuğumuz dillere değil, yüreğimize bakıyor, samimiyetimize bakıyor. Öyleyse biz neden birbirimizin diline hor bakalım. Biz neden birbirimizin rengine, etnik kökenine hor bakalım, bu kadar ortak yanımız varken, kardeşliğimiz bu kadar kadimken biz neden fitneye, fesada, nifaka prim verilim.
Sevgili kardeşlerim, Mela Ahmet Ceziri’nin şu sözlerine lütfen dikkat edin. Diyor ki Mela Ahmet Ceziri: “Aynı daire içinde hepimiz biriz, bütünüz, aynı mastardan türemiş isimleriz. Işığımız aynı nurdan, tecellimiz aynı turdan” Nasıl? Mesele bu. Ahmedi Xani ne güzel söylemiş: “İnsan en büyük kalemin çizdiği en güzel nakıştır” Mela Ahmet Ceziri ne diyorsa, Ahmedi Xani ne diyorsa, Yunus Emre de aynen onu söylüyor: “Yaradılanı Yaradan’dan ötürü severim” diyor. Yine diyor ki Yunus: “Hakkı gerçek sevenlere cümle alem kardeş gelir” Mesele bu, mesele bu.
Şimdi bakın sevgili Vanlılar, kardeşler arasında hesaplaşma olmaz, ne olur? Helalleşme olur. Biz AK PARTi olarak bu ülkenin 74 milyon evladının birbiriyle kucaklaşmasını, birbiriyle helalleşmesini istedik. Bizim siyasetimiz her zaman kucaklaşmanın, helalleşmenin üzerine bina edildi. Biz ayıranlardan, ayrıştıranlardan değil, kucaklaştıran, birleştirenlerden olduk. Mevlana’nın dediği gibi: “Bu dünyaya bölmeye, ayırmaya gelmedik. Biz, bölüneni birleştirmeye, kırılanı tamir etmeye geldik”
Sevgili kardeşlerim, 3 Kasım 2002’den bugüne kadar samimiyetle kardeşliğin mücadelesi içinde olduk. Yola çıkarken kardeşlik dedik, yola çıkarken gençler ölmesin dedik, yola çıkarken samimiyetle yürekten anneler ağlamasın dedik, babaların yürekleri dağlanmasın dedik. Elimizi, bedenimizi, vücudumuzu, yüreğimizi taşın altına koyduk, biz bu sorunu çözeceğiz dedik. Benim Kürt kardeşlerimin sorunu bizim sorunumuzdur, bu sorunu çözeceğiz dedik. Bunu söylemekle kalmadık, yıllardır acı çektiğiniz, anlatamadığınız, yıllardır sağır duvarlardan geri dönen meselelerinize biz el attık. Onları çözdük, çözüyoruz. Şimdi şurası son derece önemli: Bakın ben size burada bazı belgeler göstereceğim, bu belgeler tarihe ışık tutan belgeler, bu belgeler sadece bu bölgenin belgeleri değil, Türkiye’ye Van’dan sesleniyorum, bugün Van konuşmam bu noktada çok önemli. Bu ülkede on yıllarca yaşanan zulmün, baskının, sindirmenin belgeleri bu belgeler. Türkiye’de 2002 yılına kadar sürdürülen inkar politikalarının belgeleri.
Belge bir; bu çok önemli. Ne diyor? Bu Bakanlar Kurulu Kararnamesi. Diyor ki” “Bağdat’ta Necef Basımevi’nde Kürtçe olarak bastırılmış olan kitabın dağıtılmasının ve yurda sokulmasının yasaklanması ve mevcutlarının toplattırılması kararlaştırılmıştır” İmza kim biliyor musunuz? İmza Reisi Cumhur İsmet İnönü. Ve Cumhuriyet Halk Parti’nin Bakanlar Kurulu. Cumhuriyet Halk Partili bakanların, altında bakın imzaları var. Bu bir. Tarih 4 Ekim 1944. Tabii şimdi Sayın Kılıçdaroğlu herhalde bunları öğrendi ki… Yeni bir şey söylüyor, ne diyor? Biz yeni CHP’yiz diyor. Ama yeri geldiği zaman da ne diyor? Biz Türkiye’nin en eski Partisiyiz diyor.
Belge iki; Suriye’de yapılıp yurdumuza sokulan 1763 ve 1764 Sayılı Kürtçe plağın yurdumuza sokulmasının ve dağıtılmasının yasaklanması, mevcutların toplattırılması kararlaştırılmıştır. 28 Ekim 1944. İmza Reisi Cumhur İsmet İnönü ve Cumhuriyet Halk Partisi Bakanlar Kurulu.
Şimdi geliyorum üçüncü belgeye, üçüncü belge şu: Hoybuncu Kürtlerinden Ölü Haço oğlu, Süleyman Haço tarafından yazılarak, 1948 yılında Halep’te bastırılan “Modern Kürt Edebiyatından Parçalar” adlı kitabın yurda sokulmasının yasak edilmesi ve elde edileceklerin toplattırılması kararlaştırılmıştır. 25 Kasım 1949, imza İsmet İnönü. Altta CHP Bakanlar Kurulu üyeleri.
Belge dört; Kürt Fukara Hayır Cemiyeti tarafından 1932 yılında El Cezire’de bastırılan “Kürt Fukara Hayır Cemiyeti Nizamnamesi” adlı kitabın yurda sokulmasının yasak edilmesi ve elde edileceklerinin toplattırılması kararlaştırılmıştır. 25 Kasım 1949, imza İsmet İnönü. Altta Cumhuriyet Halk Partili bakanlar. Şimdi geliyorum en önemli belgeye.
Belge beş; isterseniz şunu kenara koyayım, çünkü aşağıda önemlisi var. Ahmedi Xani tarafından yazılan ve İstanbul’da Necmi İstikbal Matbaası’nda basılan “Mem-u Zin” adlı kitabın dağıtımının yasak edilmesi ve elde edileceklerinin toplattırılması kararlaştırılmıştır. 13 Nisan 1950. İmza Reisi Cumhur İsmet İnönü ve Cumhuriyet Halk Partili Bakanlar Kurulu.
Ah benim Vanlı kardeşim ah. Biz çok acı yaşadık. Biz bu acıları beraber yaşadık. Sen burada, Van’da hangi acıyı yaşadıysan, ben de İstanbul’da aynı acıyı yaşadım. Bu gösterdiğim belgeler sadece tarihi aydınlatan belgeler değil, bu belgeler aynı zamanda yaşanan dramın, yaşanan acının belgeleri. Bu belgeler, bizim dönemimize kadar devam eden inkar politikalarının belgeleri. Peki bugün ne oldu biliyor musunuz? Mem-u Zin kitabını, Ahmedi Xani’nin bu eseri Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak Ankara 2010 işte biz bastırdık. Şimdi devlet bastırdı. İşte fark bu, samimiyet bu, işte gönülden konuşmak, paylaşmak, kucaklaşmak bu, işte helalleşmek bu. 1940’larda konan yasakların, işte bugüne kadar ne ocaklar söndürdüğünü, ne acılar yaşattığını bilirim. Bahçesaray’da genç kızların Kürtçe kasetlerini tandırlarda nasıl sakladıklarını bilirim. Hapishane koridorlarında anaların kendi yavrularıyla kendi dillerinde konuşamadıklarını biliyorum. Peki şimdi anneler yavrularıyla kendi dillerinde konuşuyor mu? Bunun önünü kim açtı? Biz açtık. Şu Vanlı anaların, şu benim Kürt kardeşlerimin kendi dillerinde ağlayamadıklarını, ağıt yakamadıklarını da biliyorum. Bahçesaray’ın, Köşk, yani Kasır Köyü’nden Van’a gelene kadar her köşe başında nasıl arandıklarını da biliyorum. Peki şimdi böyle bir şey var mı? Ne diyor Ahmet Arif: “Vurulmuşum dağların kuytuluk bir boğazında. Vakitlerden bir sabah namazında yatarım, kanlı upuzun, vurulmuşum düşüm gecelerden kara. Bir hayra yoranım çıkmaz, canım alırlar ecelsiz, sığdıramam kitaplara. Şifre buyurmuş bir paşa, vurulmuşum hiç sorgusuz sualsiz” Ah Vanlı kardeşim, bu toprakların dili olsa da bir konuşsa. Şu hapishanelerin dili olsa da bu yapılan zulümleri bir anlatsa. Vanlı genç kardeşim, şimdi Mem-u Zin’i okuyabiliyor musun? Vanlı hanım kardeşim, Şivan Perver’i dilediğin gibi dinleyebiliyor musun? Televizyonda Kürtçe yayın var mı? Biz gelmeden önce var mıydı? O zaman bu CHP yok muydu ya? AK PARTi yoktu, ama onlar vardı. Şu anda malum bağımsız olarak bağımsız olarak dolaşan arkadaşlarımızın bir kısmı SHP’nin içerisinde de bulunmuşlardı, niçin onlar acaba bunları çözmediler. Radyolar diledikleri gibi yayın yapıyor mu? Olağanüstü hali kaldırın bize yeter diyorlardı. Olağanüstü hali biz kaldırdı mı? Çekiç Güç’ü gönderdik mi? Üniversitelerde Kürtçe enstitüler kuruldu mu? Kürtçe dil kursları açıldı mı? Sevgili kardeşlerim, unutmayın bunların hepsi AK PARTi’siyle geldi. AK PARTi’den önce devletin vatandaşı vardı, şimdi vatandaşın devleti var, fark bu.
Sevgili kardeşlerim, ben 2005 yılında biliyorsunuz Diyarbakır’da Kürt meselesi benim meselemdir dedim. Ben sözümün arkasında durdum, duruyorum. Ancak burada bir şey söyleyeceğim o da şu: Yani Kürt sorunu dediğimiz olay, kıyamete dek bu başlıkla devam mı edecek? Söylediğimden bu yana biz birçok mesafe aldık. Nedir o? İşte o demin dediklerim var ya, bunların hepsini ne yaptık? Biz kaldırdık, asimilasyon denilen bir olay kaldı mı? Benim şu anda kabinemde Kürt milletvekili bakan arkadaşlar var mı? Var. Benim şu anda grubumda 60’ı aşkın milletvekilim Kürt olarak var mı? Daha neyi konuşuyoruz? İşte asimilasyon olayı bitmiştir. Nedir? Okullarda gidip kendi dilinde kurs alma imkanı var, üniversitede de bölümler açıldı, bunlar olmayan şeylerdi, bunları biz gerçekleştirdik. Ve bunlar bizim Partiyi kurarken programımızda yer alandı ve şimdi bunları adım adım hayata geçirdik. Bizim siyasetimiz dürüstlük siyasetidir, bizim siyasetimiz ilkeli siyasettir, biz gerçeğin üzerini örtmeyiz, inkar yoluna asla sapmayız. Ve değerli kardeşlerim, kasıtlı şekilde bunu BDP saptırıyor. Kasıtlı şekilde. Ve söylüyorum sizlere, acaba şu ana kadar Parlamentoda, yerel yönetimlerde benim vatandaşıma ne kazandırdılar, söyleyin ne kazandırdılar, ne verdiler Allah aşkına şunu söyleyin. Siz bundan sonra da bunların ne kazandıracaklarını zannediyorsunuz. Sadece terör örgütünden aldıkları güçle halkımı korkutarak, tehdit ederek buralardan elde edecekleri oylarla bu ülkede bir şey yapacaklarını mı zannediyorlar? Ve Türkiye’yi kucaklayamayanın bu ülkede hizmet vermesi mümkün değil. Önce 74 milyonu kucaklayacaksın ki buraya hizmet veresin. Bunlar asla benim Kürt kardeşlerimin temsilcisi olamaz, bunu açık söylüyorum. Sadece istismarını yaparlar. Ve şunu söylüyorum: Kürt sorunuyla, PKK sorununu lütfen birbirine karıştırmayalım. Ve PKK üzerinden de evet kendileri gayet güzel rant elde ediyorlar. Milletvekili seçilmenin yolu oradan geçiyor. Ama benim halkım bu doğruları görüyor. Ben sizden şunu istiyorum: Sevgili kardeşlerim, başımızı iki elimizin arasına alacağız, biz ölüme inanmış insanlarız ve sonuna kadar bu ülkede doğruyu, hakkı egemen kılmak için çalışacağız.
Sevgili kardeşlerim, bakınız ben bugün buraya elim yine boş gelmedim. İllerimiz arasında nüfus ölçekli olarak şöyle bir değerlendirme yaptığımızda inanın Ankara’nın hizmetini en çok alan illerimizin başında, Van gelir, Van gelir. Bakın bugün yine 145 ana başlıkta KÖYDES projeleriyle birlikte 345 eserin ve hizmetin açılışını yapıyoruz. Bunların içinde neler yok ki. Şöyle biraz sonra açılış törenini eğer izlerseniz, takip ederseniz bunları göreceksiniz.
Biz 12 Eylül’de Türkiye genelinde halkımız yüzde 58’le ne dedi? Evet dedi. Bakınız BDP benim partim devamlı kapatılıyor diye ağlıyordu. 12 Eylül’deki o 26 maddelik pakette bir madde vardı ki, eğer onu… huzuruna getirebilseydik, bu partilerin kapatılmasını ortadan kaldırıyordu. Ne yaptılar biliyor musunuz? Oylamaya katılmadılar, oylamaya katılmadılar. Şimdi hem dert yanıyorsun, hem oylamaya katılmıyorsun. Ve ne oldu? O madde ne yazık ki halkımıza götürülemedi. Götürülemeyince de tabii o olmadı şöyle veya böyle. İnşallah şimdi yeni anayasada o işi başaracağız. Ama diyoruz ki bu seçimlerde bize Anayasayı değiştirme yetkisini sayısal olarak vermeniz halinde işimiz kolay. Yine biz diğer partileri dışlamayacağız, yine onlarla beraber bunu yapacağız, ama işimiz kolay olacak. O zaman süratle tüm STK’larla, tüm siyasi partilerle masaya oturacağız ve yeni anayasayı, ileri demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri biz gerçekleştireceğiz. Değerli kardeşlerim, biz milli birlik ve kardeşlik projesini açıklarken defalarca ifade ettik. Değerli kardeşlerim, çelik gibi sinirlerimiz, sabrımız olacak dedik. Bütün bu provokasyonlara, tahriklere, istismara göğüs gereceğiz dedik. Doğuda, batıda çözümü engellemek isteyenlere, kardeşliği engellemek isteyenlere aldırmayacağız, aldanmayacağız dedik. Değerli kardeşlerim, kardeşlikten daha güzel ne olur? Bunu istemiyorlar. Bugün de sözümüzün arkasındayız. Bugün de mertçe, yiğitçe, dürüstçe kardeşlik diyoruz. Bu sorunu biz çözeriz diyoruz. 12 Eylül halk oylamasında ülkenin yüzde 58’i evet dedi. Bu bölgede bütün baskılara, bütün tehditlere rağmen sizler yüzde 95 oranında evet dediniz. Benim Kürt kardeşim de değişim istediğini ortaya koydu. Millet, kardeşlik mücadelemizi çok güçlü şekilde destekledi.
Sevgili Vanlı kardeşim, sevgili Kürt kardeşlerim, artık bazı şeyleri sorgulamanızı sizlerden özellikle rica ediyorum. AK PARTi, değerli kardeşlerim, bu kadar iyi niyetle, bu kadar samimi, bu kadar hasbi şekilde sorunu çözme mücadelesi verirken, acaba birileri neden bunun önünde duruyor? 4 yıl boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kürt kardeşlerimin hiçbir sorununa çözüm önerisi getirmeyenler, 12 Haziran’da sandık görününce acaba neden sokakları ateşe veriyor? Neden AK PARTi’nin 100’ü bulan seçim bürolarına, otobüslerine, milletvekili adaylarına saldırılar yapılıyor? İstanbul’da, Kastamonu’da, Silopi’de neden polisler hedef alınıyor? Bugün bir kez daha CHP, MHP, BDP, terör örgütü, Ergenekon, emekli siyasetçiler bir araya gelip neden acaba ittifak halinde AK PARTi’ye saldırıyorlar bu. Çünkü AK PARTi çözüyor, çünkü AK PARTi sorunları çözüm yoluna koyuyor, çünkü millet artık bu sorunun çözümünü istiyor. AK PARTi’ye güçlü şekilde destek veriyor. İşte ben Vanlı kardeşimin bunu görmesini istiyorum. Onun için sizden benim bir ricam var. Kaç gün kaldı? 23 gün. 23 gün kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Köy köy dolaşmaya var mıyız? Evvel Allan bu iş bitmiştir. Siz bu çirkin tezgahı alt-üst edeceksiniz, bu kirli senaryoyu hep beraber bozacağız. Ben çocuğu dağa gidenlerin, çocuklarını ne yapıp yapıp geri çağırmasını, çocuklarınızı dağa götürmek isteyenlere, onlara direnmenizi istiyorum, tavır takınmanızı istiyorum. Van’daki, Diyarbakır’daki, Hakkari’deki ve ülkemin her yerindeki Kürt kardeşlerimden rica ediyorum. Hayatları boyunca sizin hiçbir değerinizle, hiçbir inancınızla, hiçbir sorununuzla yolları kesişmemiş olanların bugün ortaya çıkıp nasıl ortalığı bulandırdığını iyi görün. Sandıktan umudunu kesip, demokrasiden umudunu kesip, silahı, mayınları, taşları devreye sokanları görün. Bak geçenlerde açıklama yaptılar. Neydi o açıklama? AK PARTi 400 milletvekili de çıkarsa, onlara yeni anayasa yaptırmayız. Şu lafa bak ya, şu lafa bak, sen nerede yaşadığının farkında mısın. Ha biz o 400’ü alalım da gücün yetiyorsa yaptırtma. Gücün yetiyorsa yaptırtma. Savaşı, şiddeti, düşmanlığı tahrik etmek için, sadece onurlarını, kişiliklerini, şahsiyetlerini değil, bizim bütün kutsallarımızı da istismar etmekten, ayaklar altına almaktan çekinmeyenlerin maskelerinin gerisine iyi bakın. 30 yılda 40 binden fazla insan hayatını kaybetti. Ölen kim, ölen kim? Bu ülkenin çocukları. Değerli kardeşlerim, Allah aşkına kim kazandı? Benim Kürt kardeşim kazanmadı, hep kaybetti. Türkiye kazanmadı, hep kaybetti. Van kazamadı, hep kaybetti. Ama şimdi biz artık kazanmak istiyoruz. Birlikte çalışmak, birlikte üretmek, birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz. İşte biz şu anda Van’da kucaklaştığımız gibi kucaklaşıyoruz. Birbirimizle Van’da helalleştiğimiz gibi helalleşiyoruz. Birbirimize gözyaşlarıyla sarılıyoruz, aramıza kimse girmesin, silah tüccarları aramıza girmesin, şiddet, silah, boykot, taş, molotof kokteylleri bu süreci sabote etmesin. Biz güzel bir süreç başlattık, yeni bir dönemin kapılarını araladık, bunu sonuna kadar sürdüreceğiz. Hiçbir tahrike, kışkırtmaya boyun eğmeden bu süreci tamamlayacağız.
Sevgili kardeşlerim, sevgili Vanlılar; şu anda terörün, terör örgütünün ve BDP’nin nasıl bir hesap içinde olduğunu, kimlerden nasıl destek aldığını da sorgulamanızı rica ediyorum. Değerli kardeşlerim, bu BDP, bu terör örgütü yıllarca bizim dini değerlerimizi, inançlarımızı hor gördü, aşağıladı. Bak ne diyorlardı, çok enteresan, bunu iyi dinlemenizi istiyorum. Kürtler, Medler’den geliyor dediler. Kürtlerin dini İslam değil, Zerdüştlüktür dediler. Bunları biliyorsunuz değil mi? Kürtler kılıç zoruyla İslam’ı kabul ettiler dediler. Ve Hakkari’de bir imamı öldürecek kadar vicdanlarını pazara çıkardılar. Şimdi çok enteresan ittifakların içine de girdiler. Bu ülkede Kürt sorununun başlıca müsebbibi olan CHP ile kol kola girdiler. Faili meçhulleri yapanlarla, Ergenekonla aynı hizaya geçtiler. Yıllarca kendilerini kıyasıya eleştiren isimleri bağımsız aday olarak öne sürdüler, barış dediler, demokrasi dediler, ama şiddetten medet umdular. Çözüm dediler, ama çözümsüzlüğü ne yazık ki desteklediler. Değerli kardeşlerim, çözüm sürecini kilitlemek için her kışkırtmada başrol oynadılar.
Sevgili Vanlılar, şunu bilmenizi istiyorum… Biz geri adım atmayacağız, kardeşlik yolundan geri dönmeyeceğiz, biz öfkeye, şiddete teslim olmayacak, milletimizi de öfkeye ve şiddete teslim etmeyeceğiz. Bugüne kadar samimiyetle mücadele verdik. Aynı samimiyetle, aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. 12 Haziran’dan sonra sivil, katılımcı, özgürlükçü bir anayasayı sizlerle beraber yapacağız. Vanlı kardeşimle, Batmanlı kardeşimle, Diyarbakırlı, Erzurumlu, Malatyalı, Muşlu, İstanbullu, Edirneli kardeşimle, 74 milyonla beraber yapacağız. Değerli kardeşlerim, özgürlük alanlarını daha da genişleteceğiz. Demokrasiden asla taviz vermeyecek, demokrasiyi daha da ilerilere taşıyacağız, haklarınız daha ileriye gidecek, yaşam şartlarınız çok daha yüksek standartlara ulaşacak.
Bakın sevgili kardeşlerim, ben bunu daha önce de söyledim, bugün de inanarak, gönülden söylüyorum. Gün gelecek, şu Van Havaalanına günde 20 uçak inip kalkacak. İşte bak hazırlıklarını yapıyoruz. Terminal binalarını geliştiriyoruz, bunlar şimdiden hazırlık. 80 vilayetten değil, tüm dünyadan turistler Van’ı, Van Gölü’nü, Akdamar’ı, Van’ın Ulu Camiini, Bendimahi Köprüsü’nü, Rüstem Paşa Külliyesini, Erciş Kaplıcalarını görmek için akın akın Van’a gelecekler. Van’ın fabrikalarında üretilen mallar İran’a, Irak’a, Suriye’ye, Azerbaycan’a, Rusya’ya taşınacak. Van’ın o meşhur kahvaltısı için ta Ankara’dan, İstanbul’dan insanlar buraya gelecek, buraya. Esnaf kazanacak, tüccar kazanacak, sokaktaki işsiz iş bulacak, evine ekmek götürecek. Vanlı anne sabah çocuğuna kahvaltısını verip, Allah zihin açıklığı versin yavrum deyip okuluna gönderecek. Hiçbir anne evinin eşiğinde yavrusunun yolunu gözlemeyecek. Dağa değil, üniversite yoluna, okul yoluna bakaca. Akşam bütün aile bir araya gelip sevgi içinde, inşallah aşkla, şevkle birbiriyle muhabbet sofrasına oturacaklar. Emin şekilde uykuya dalacak, ben hayal görmüyorum, ben hemen yanı başımızdaki gerçekten bahsediyorum. Ben Vanlı kardeşlerime sesleniyorum, istersek bunu yapar mıyız? Evvel Allah, işte biz bunun için çalışıyoruz. Ne kadar tehdit ederlerse etsinler, hangi saldırıyı yaparlarsa yapsınlar, biz bu ülkede kardeşliği yüceltmeye devam edeceğiz. Demokrasiden, özgürlükten, güvenlikten taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz. Biz millete sevdalıyız, biz size aşığız Ferhat gibi. Ferhat nasıl Şirin’e aşıksa, dağları deldiyse, işte biz de dağları böyle deliyoruz. Bak Bitlis’ten Van’a Kuzgunkıran’ı deliyoruz değil mi? Niye? Benim Vanlı kardeşim Bitlis’e, Bitlisli kardeşim de Van’a daha rahat gelsin. Bahçesaray’a değerli kardeşlerim, neydi hal, gidilebiliyor muydu? 1 ay Van’a açık, 11 ay kapalıydı değil mi? Şimdi sürekli açık hale geldi mi? Hem de alternatifleriyle geldi mi? Biz söz verdik mi yaparız, dağları aşarız, deleriz ve halkımıza ulaşırız.
İşte bugün size bir müjdeyle geldim. Milletvekilimiz Gülşen Hanım diyor ki, şimdi bir de kar tüneli yapıyoruz, aslında konuşmamda var, söyleyeceğim onu. Bugün size bir müjdeyle geldim, ne o, ne? İnşallah yeni 11 büyükşehirden bir tanesi de Van. Van. Van’ın tüm mülki sınırları artık Van Büyükşehir sınırları içine giriyor. Tıpkı İstanbul gibi, tıpkı Kocaeli gibi, aynı şekilde olacak. Ve 2014 yerel seçimlerine Büyükşehir Belediyesi olarak girecek Van. Seçimden hemen sonra yasasını çıkaracağız ve hazırlık dönemi de böylece başlamış olacak. Biz sözü veririz, arkasından da yerine getiririz olay bu. Sevgili kardeşlerim, bir belediyeci olarak diyorum ki inşallah Van Büyükşehir Belediyesi olunca, ilçelerinizin tamamen altyapısı bambaşka olacak. Artık Van’da belde kalmayacak. Tüm beldeler mahalle haline gelecek, beldeleri kaldırıyoruz. Tabii belediyeler çok daha güçlü hale gelecek. İlçe belediyeleri güçlü hale gelecek, büyükşehir belediyesi güçlü hale gelecek, 100 binlik, 50 binlik, 25 binlik planları, 5 binlik nazım imar planlarını Büyükşehir Belediyesi yapacak, 1000’lik planları ilçe belediyeleri yapacak. Nasıl? Diğerlerinde böyle projeler var mı? Hak getire nerede. Onların derdi başka. Onlar elinde molotof kokteyle dolaşıyor, biz de bilgisayarla dolaşıyoruz farkımız bu. Bitmedi, bu mitingin ardından toplu açılış töreniyle Van’a az önce söylediğim 148 kalem eser hizmet ve yatırım kazandırıyoruz. İl Özel İdaresinin yatırımlarıyla birlikte toplamda 365 tesis ve hizmet bugün resmi olarak Vanlı kardeşlerimle buluşuyor. Değerli kardeşlerim, tabii bu süreci aynı kararlılıkla devam ettireceğiz. Çünkü Van’ı doğumuzun güzel illerinden bir tanesi haline getiriyoruz. Tabii ki daha önce isimleri bile telaffuz edilemeyen: Selahattin Eyyubi, Ahmedi Xani, Faki Teyran, Mela Ceziri gibi değerli şahsiyetlerin adlarını, okullara, parklara ve kültür merkezlerine bu dönemde verdik. Adlarına festivaller düzenleyerek onları sahiplendik. Bahçesaray yoluna kar tüneli inşa etmek için de şu anda hazırlıkları yapıyoruz. Hastaneleriyle, okullarıyla, bölünmüş yollarıyla, köylere, mezralara kadar ulaşan yollarla her yerde devletin hizmeti var. Bahçesaray’dan, Gevaş’tan, Özalp’tan benim hasta kardeşlerimin artık kızaklar üzerinde çekilip yollarda nasıl acılar çektiğini hatırlayın. Benim Vanlı köylü yaşlı amcam perişan halde bir bebeği sırtına peştamalla bağlamış, yanında küçük oğlu, elinde horoz. Yerel gazeteci soruyor, bak şunu dinleyin dinleyin, bana bunu bir gazeteci arkadaşım anlattı. Amca, nereye? Bebeğim hasta diyor. İlçedeki sağlık ocağına götürüyorum. Peki bu horoz ne? Gazeteci bunu soruyor. Satıp ilaç alacağım diyor. Gazeteci başı peştamaldan sarkan ve donuk gözlerinden öldüğü anlaşılan bebekten amcayı haberdar etmeye cesaret edemeden yüreği buruk yoluna devam ediyor. İşte bu 10 yıl önceki Van’ın manzarası. Bugün yollar açık, bugün paletli ambulanslar, helikopter ambulanslar, jet ambulanslar, modern hastaneler, sağlık ocakları, hatta aile hekimleri sizin hizmetinizde. Van değişiyor, daha değişecek, bölgenin çehresi değişiyor daha da değişecek. Bugüne kadar bunları birlikte yaptık, birlikte yapacağız.
Değerli kardeşlerim, her zaman ifade ettiğim gibi, aslında bizi en iyi yaptıklarımız anlatıyor. Bunun için ana başlıklarla size bazı şeyleri anlatacağım. Bakınız eğitim bizim bir numaralı işimiz. Türkiye’de 163 bin derslik yaptık. Van’da ne kadar yaptık? 8,5 yılda 3 bin 596 derslik yaptık. Ne kadar bilgisayar gönderdik biliyor musunuz Van’a? 9 bin 919 bilgisayar gönderdik. Biz bunları yaptığımızda Türkiye’de daha bilişim teknolojisi sınıfları yoktu, okullarda bilgisayar yoktu, okulların internet ağıyla bağlantısı yoktu. Değerli kardeşlerim, kitaplarımızı ücretsiz alıyor muyuz? İlköğretimde de, ortaöğretimde de alıyor muyuz? Yoksul, sosyal güvencesi olmayan kardeşim, ilköğretimde erkeğe 30 lira, kıza 35 lira veriyoruz biliyorsunuz. Ortaöğretimde erkeğe 45 lira veriyoruz, kıza 55 lira veriyoruz. Değerli kardeşlerim, anne de yoksul olduğu için ona da 150 lira veriyoruz her ay. Değerli kardeşlerim bitmedi. Üniversite öğrencilerine ne veriyorlardı? 45 lira. Biz ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz. Eğer mastır öğrencisiyse 480 lira, doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz.
Şimdi size geldim bir müjdeye. Artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz. Akıllı tahtaya geçiyoruz. Bu akıllı tahta bilgisayar donanımlı olacak. İnternet bağıyla inşallah dünyaya bağlanacağız. Değerli kardeşlerim, her öğrencimize birer tane elektronik kitap vereceğiz her öğrencimize. Bunun içinde bütün müfredat olacak, hepsinde olacak. Ve bunları ücretsiz olarak vereceğiz. Zengin fakir ayrımı yapmayacağız hepsine vereceğiz. Şimdi ben ne düşünüyorum biliyor musunuz? Yahu diyorum, Amerika’da Edvard, George, Almanya’sında Hans’ı, öyle mi? Helga’sı ya bunlar bu imkanlardan istifade ediyor da, benim Van’ımda, Ahmet’im, Mehmet’in, Hasan’ım, Hüseyin’im, Ayşe’m, Fatma’m, Hülya’m, Hatice’m, Betül’üm onlar niçin istifade etmesin, neden. Ya bunlar olmaz mı, niye olmasın bunlar, olur. 4 yıl içerisinde bütün okullarımızı akıllı tahtayla donatacağız 4 yıl. Ve 4 yıl içinde bütün öğrencilerimizin eline de bu elektronik kitapları vereceğiz. İşte AK PARTi iktidarı bu, proje bu. Şu anda hazırlıklarımızı yaptık, seçimden sonra ihalesini yapacağız ve ihaleyle beraber kim kazanırsa süratle üretim başlayacak.
Sağlıkta, Vanlı Kardeşim, istediğin hastaneye gidiyor musun? Ayrım var mı? Eczanelerden ilacını rahatlıkla alıyor musun? Kürt, Zaza, Türk böyle bir ayrım var mı? Mesele bu. Ah benim kardeşim ah, eskiden memur nereye giderdi? Devlet hastanesine. İşçi nereye giderdi? SSK’ya değil mi? evet Parası olan nereye giderdi? Özel hastaneye. Şimdi ne oldu? Dedik ki biz bu ayrımları kaldıracağız. CHP karşı çıktı, olmaz dedi, olmaz dedi. Biz de dedik ki, olur olur bal gibi olur ve yaptık oldu. Şimdi benim vatandaşım ta köyden gelen özel hastanede gidip ameliyatını olabiliyor. Niye? Kanuni ne diyordu: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” Mesele bu. Yani bir sağlıklı nefese biz devleti feda ederiz, böyle çıktık bu yola. Şimdi ben Vanlı kardeşime sesleniyorum; artık özel doktorunuz var mı? Aile hekiminiz var mı? İstediğiniz anda ulaşabiliyor musunuz? Mesele bu, biz bunun için varız. Hiç anlamıyorum, ama hiç anlamıyorum. İnanın anlayamıyorum. Sevgili kardeşlerim, Van’da sağlığa ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz? 260 trilyon sağlığa yatırım yaptık Van’da. Bakınız Çaldıran Hastanesi, Bahçesaray Hastanesi, Gevaş Hastanesi, Başkale Hastanesi ve iki adet sağlık merkezini tamamladık, hizmete açtık. Bugün açılışını yapacağımız Eğitim ve Araştırma Hastanesinin, Erciş Devlet Hastanesi Ek Binası’nın, Çatak Devlet Hastanesi Ek Binası’nın İpekyolu Devlet Hastanesi Ek Binası’nın, iki adet toplum sağlığı merkezinin, 112 komuta kontrol merkezinin, 24 adet aile sağlığı merkezinin ve 1 adet sağlık evinin yapımına biz başladık, süratle tamamladık, hizmete açtık. Ayrıca, Erciş Devlet Hastanesi, Özalp Devlet Hastanesi, Başkale Albayrak Aile Sağlığı Merkezi, Merkez Abdurrahman Gazi Toplum Sağlığı Merkezi, Aile Sağlığı Merkezi ve 1 adet aile sağlığı merkezinin yapımına da süratle devam ediyoruz. Bakınız çok enteresan bir şey söyleyeceğim. Devlet hastanelerinde bilgisayarlı tomografi biz gelince kaç taneydi biliyor musunuz? 1, şimdi? 3. 1 tane MR vardı onu 2’ye çıkardık. Kaç tane diyaliz vardı biliyor musun? 21 adet diyaliz cihazı vardı. Şimdi kaç tane biliyor musun ah benim kardeşim, Vanlı kardeşim? Şimdi 108 diyaliz cihazı var. Yani 5 kat artırdık. Göreve geldiğimizde 112 istasyonu kaç taneydi biliyor musunuz? 1 tane. Şimdi kaç tane var? 24, 24. Kaç ambulans vardı biliyor musunuz koskoca Van’da? Ey benim Vanlı kardeşim ey, kaç tane biliyor musunuz? 3 tane ambulans vardı. Şimdi kaç tane var? 52 ambulans var şimdi Van’da. 3 tane nere 52 tane nere. Ben Van’daki kardeşimizi hiçbir zaman Kürt’tür, Zaza’dır, Türk’tür böyle bir şey bakmadık. Çünkü biz yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevdik. Biz size efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik, bizim durumumuz bu. Uzman hekim sayısı neydi biliyor musunuz? 80. Şimdi? 327. Ebe, hemşire sayısı 622’ydi, şimdi ne oldu? 1332. Ah kardeşlerim ah, yeter mi, yeter mi?
Adalet, Erciş ve Van adalet saraylarının yapımına süratle devam ediyoruz. TOKİ’de TOKİ’de kaç konut yaptık biliyor musunuz? 5 bin 996 konut uygulaması başlattık. 4 bin 694’ünü sahiplerine verdik. Konut, devam edeceğiz. İnşallah 2023’e kadar 500 bin konut daha yapacağız.
Şimdi konutta size bir müjde vereyim, yoksul kardeşlerime yalnız, evlenecek olanlar yalnız. Yoksullara yalnız. Şimdi yoksullara 50 metrekarelik daireler yapacağız, 50 metrekare. Peşinat almayacağız, evinin beyaz eşyasını alacağız, mobilyasını alacağız, 20 yıl vadeyle ayda 100 lira taksitle konut yapacağız. Nasıl? Biz buyuz, dedim ya efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geliyoruz.
Ulaşımda 2002 yılına kadar Van’da sadece 36 kilometre bölünmüş yol vardı. Biz 8,5 yılda ne yaptık biliyor musunuz? 276 kilometre bölünmüş yol yaptık. Van Havaalanının yolcu sayısı 2002’de 128 bindi, şimdi ne oldu? 598 bin oldu. Halep ordaysa arşın Van’da. KÖYDES’te 188 trilyon Van’ın köylerine yatırım yaptık, devam ediyoruz.
Değerli kardeşlerim, değerli kardeşlerim, doğalgazı buraya kim getirdi? Biz getirdik. Artık benim Vanlı Ayşe bacım, Fadime bacım artık apartmanın bodrumuna inip kömür taşımıyor. Kombinin düğmesine basıyor sıcak su, kombinin düğmesine basıyor dairenin her yeri sımsıcak değil mi? Kömürü kullandığın zaman bir odayı ısıtıyordun, ama şimdi dairenin her yerini ısıtıyorsun. Neden? Çünkü benim Vanlı bacıma da, kardeşime de bu yakışırdı. Yani batılı buna kavuşacak da benim Vanlı kardeşim niçin kavuşmasın, neden?
Tarım alanında 2002’de 27 trilyon destek verdiler. Biz 64 trilyon verdik 2010’da. Şu ana kadar 532 trilyon destek verdik. Çiftçi kardeşim, hayvancılığa verdiğimiz destek ne biliyor musunuz? 171 trilyon hayvancılığa destek verdik. Ziraat Bankası kredi veriyordu, yüzde kaç faizle biliyor musunuz? Yüzde 59. Şimdi? Yüzde 5. Yüzde 59 faiz nere, yüzde 5 faiz nere. Halk Bankası, esnaf sanatkara yüzde 47 faizle kredi veriyordu. Şimdi? Yüzde 5. Nereden nereye.
Değerli kardeşlerim, Devlet Su İşleri olarak Van’a 400 trilyon yatırım yaptık. Göleti, barajı, taşkın koruması vesairesi devam edeceğiz. Ve tüm arazilerin sulaması devam edecek. Morgedik Barajı’nın sulama projelerini de tamamladığımızda 187 bin 330 dönüm araziyi suya kavuşturacağız.
Sevgili kardeşlerim, tabii bir konuyu daha burada özellikle vurgulayacağım. 2002 sonunda 6 bin 372 işletme mevcutken, 2010’da yüzde 27 artışla 8 bin 121 şu anda hamdolsun işletme var.
Kardeşlerim, bugün malum Kütahya’da Simav merkezli bir deprem yaşandı. 2 kardeşimiz rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin. Yaralı kardeşlerimiz ayakta tedavi gördü, 1 kardeşimizin durumu biraz hassas. Ve Çevre Orman Bakanım orada, tüm ekiplerimiz, Kızılay’ıyla her şeyiyle orada. Ve ne gerekiyorsa zaten onları da harfiyen yerine getireceğiz. Ölen kardeşlerime Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara Rabbim’den şifalar diliyorum. Ve inşallah bu deprem riskini de süratle aşacağız.
Sevgili kardeşlerim, 23 gün dedim, 23 gün yine söylüyorum, kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? 12 Haziran akşamında inşallah bu bayramı beraber yapmaya hazır mıyız? Yeni anayasayı sizlerle yapmaya hazır mıyız? İleri demokrasiye hazır mıyız? Temel hak ve özgürlükleri genişletmeye hazır mıyız? Öyleyse koşacağız, çekinmeyeceğiz koşacağız. Ben de koşuyorum, siz de koşacaksınız.
Ve şarkımızı biliyorsunuz değil mi? Ahdimizi biliyorsunuz değil mi? Şöyle gür seda ile söyleyelim. Yarın biliyorsunuz 2 mitingimiz var. Birisi Hakkari’de, diğeri Şanlıurfa’da. İnşallah yarın da o mitinglerimizi aynı coşkuyla yapacağımızı umuyorum. Evet, şöyle bir bayrakları, elleri göreyim. Maşallah maşallah, Allah nazardan saklasın. Hazırız? Güzel.
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran ülkemiz, Van’ımız, milletimiz, Vanlı kardeşlerim için, Partimiz, demokrasimiz için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.