Recep Tayyip Erdoğan'ın 11 Haziran 2011 tarihli Tuzla mitinginde yaptığı konuşma


Ağrı’dan Tuzla’ya çağrımızı yaptık, Maltepe’ye çağrımızı yaptık, Üsküdar’a çağrımızı yaptık. Şimdi sizlerle bir aradayız.

Sevgili kardeşlerim, bu yola 14 Ağustos 2001’de çıktık ve 16 ay sonra sizler bize iktidar görevini verdiniz ve öyle zannediyorum ki Cumhuriyet tarihinde bu bir ilk. Öyle bir iktidar verdiniz ki, Parlamentonun yüzde 65’i AK PARTi’deydi. 3 Kasım 2002 ve bununla çıraklık dönemi başladı. Ve çıraklık dönemi 22 Temmuz 2007’ye kadar devam etti. 2007’de bu defa yüzde 47 ile yine Parlamentonun yüzde 65’ini bize verdiniz. Ve bu defa kalfalık dönemi başladı. Şimdi bugün inanıyorum ki kalfalık dönemi sona eriyor. Sizin görevlendirmenizle eğer ustalık dönemini bize verirseniz yarın ustalık dönemi başlıyor.

Ben Tuzla’nın coşkusunda onu görüyorum, Tuzla’nın heyecanında onu görüyorum. İnanıyorum ki sizler buradan ayrılınca yarın oy kullanacağınız ana kadar yine hiç durmayacaksınız, kapı kapı dolaşacaksınız. İnanıyorum ki telefonlarınız durmayacak, yine anlatacaksınız. Çünkü, ustalık dönemiyle 2023’e yürüyoruz. Türkiye’yi güçlü yürüteceğiz ve Gazi Mustafa Kemal’in ifade ettiği gibi, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne Türkiye’yi çıkarmak bu kadroya nasip olacak.

Kardeşlerim, bunu biz başarırız, bunu biz evvel Allah hallederiz. Zira şu ana kadar ortaya koyduğumuz performans zaten bunun işareti değil mi? Bazı liderler çıkıp şunu söylüyor: Diyor ki, “230 milyar dolardan milli geliri almış 740 milyar dolara çıkarmış, senin cebine ne girdi” diyor. Bunlar, ülkenin güçlenmesini anlayamayacak kadar ne yazık ki yöneticilikten, siyasetten mahrum. Kardeşlerim, bunlar 280 milyar dolar milli gelirden alıp 230 milyar dolara milli gelire düşüren ne yazık ki genel başkanlar. Başbakan yardımcılığı da yaptılar bu ülkede. Fakat bir diğerine bakıyorsun, SSK Genel Müdürlüğünü 8 yıl yürüttü anamızı ağlattı. Ah benim kardeşlerim, hastanelerin halini bilmiyor muyuz? İşte ben de bir sigortalıydım, giderdik SSK’ya, gel muayenehaneye; öyle mi? Muayenehaneye giderdik, bedava mı? Parayı ödeyeceksin muayene olacaksın. Reçete verirlerdi, reçeteden bir ilaç var ikisi-üçü yok, ikisi var diğeri yok, ne olacak? Git eczaneden al. Benden siz para kesiyorsunuz, bu nedir? 8 yıl bu ülkede bir SSK’yı yönetemeyenler bu ülkeyi yönetebilirler mi? İşte onun için yarın kardeşlerim, sandıklarda bu hesabın sorulacağı gün. Onun için bu çok önemli. Biz artık … Dedik ki bu ülkede ayrım olmayacak, bu ülkede benim vatandaşım işçisi, memuru, çiftçisi, köylüsü, aklınıza ne gelirse, emeklisi istediği hastaneye gidecek, istediği hastanede muayenesini olacak, istediği eczaneden de ilaçlarını alacak. Yaptık mı bunu? Şimdi 600 lira vermekten bahsedenler, siz önce bunun hesabını verin. Benim vatandaşımın … Bakınız Van’da şöyle bir olay yaşadım, çok enteresan. Kuzey Irak’ta çalışan bir kardeşimiz amele, inşaatta düşmüş, omurgaları ciddi manada rahatsız ve yüklü para istemişler. Tabii ki bunu verecek durumda değil. Van’daki ailesine haber göndermiş ve konu benim Genel Başkan Yardımcım, şu anda Vanlı, ama Gaziantep Milletvekili adayı Hüseyin Beye gidiyor ve o da Sağlık Bakanımı arıyor. Hemen şu andaki jet ambulanslarımızdan biri Kuzey Irak’a gidiyor. Kuzey Irak’tan bu kardeşimizi alıyor Gaziantep’e getiriyor. Bu kardeşim orada ameliyatını oluyor ve ameliyatını olduktan sonra evvelsi gün hamdolsun sağlığına kavuşmuş durumda. İşte biz bugünler için varız, bundan daha güzel olur mu ya? İşte bizim istediğimiz buydu, bunu başardık. Yani benim halkım, amelesi de şunu söylüyor: Ben neymişim meğer, bilmiyordum bunu diyor. Başkonsolosu, Büyükelçisi beni gelip ziyaret ettiler diyor, beni aradılar diyor. İnsan olduğumu anladım diyor. İşte Türk olmanın gururu, bu ülkenin vatandaşı olmanın gururu bu, biz bunu yaşattık, bunu yaşatıyoruz, bunu yaşatacağız. Yeterli mi? Değil, daha güzelleri olacak.

Ah benim Tuzlalı kardeşim, bu ülkede tomografi cihazının olmadığı illerimiz vardı, MR cihazının olmadığı iller vardı, bunların hepsi halloldu. Şimdi her yerde var. İşte buralara böyle geldik. Ama biz bunları bile yeterli bulmuyoruz. Şimdi büyük şehirlerde neyi başlatıyoruz? Şehir hastanelerini başlatıyoruz. Artık en ileri derecede teknolojiyi, sağlık teknolojisini de bu hastanelerde kullanacağız. Şu anda 16 büyükşehrimiz var, yeni ilan edeceğimiz 11 büyükşehirle beraber 27 büyükşehirde inşallah bu hastaneleri kuracağız.

Kardeşlerim, bakınız 163 bin derslikle Cumhuriyet tarihinde yapılan tüm dersliklerin yarısını biz şu 8 seneye sığdırdık, 8 sene. Bakınız ücretsiz olarak bütün kitapları öğrencilerimize verdik mi? İlköğretimde, ortaöğretimde verdik mi? Ve zengin-fakir ayrımı yapmadık. Bu CHP bize Meclis’te ne dedi biliyor musunuz? Fakire veriyorsunuz anladık da, zengine niye veriyorsunuz dedi. Dedik ki, biz öğrencinin zengini fakiri olmaz, öğrenci öğrencidir, hepsine vereceğiz. Biz bakın bursta da zengin-fakir ayrımı yapmıyoruz, kredide de zengin-fakir ayrımı yapmıyoruz. Niye? Bu işte ayrım yapmayacağız. Ve bize Kredi Yurtlar Kurumuna müracaat eden geçen yıl 900 bine yakın üniversite, yani lisans-lisans üstü öğrenciye biz burs verdik, kredi verdik. Geçmişte bu yoktu, şimdi oldu, bunu biz yaptık. Yolsuzlukların içinde olan bir iktidar bunları yapabilir mi?

Bitmedi değerli kardeşlerim, şimdi yeni bir adım atıyoruz. Bakın bizden … ne veriyorlardı? 45 lira burs veriyorlardı. Biz ne veriyoruz? 240 lira. 45 lira, 240 lira. Master öğrencilerine biz 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencilerine 720 lira veriyoruz. Farkı görüyor musunuz, bunlar bizden önce yoktu. Şimdi artık kara tahtadan akıllı tahtaya geçiyoruz. Tüm okullarda kara tahtayı kaldırıyoruz, akıllı tahta, bilgisayar donanımlı, dünyaya internet ağıyla bağlı olacak. Ve her öğrencimize birer tane elektronik kitap vereceğiz, bu. Elektronik kitap, çocuklar nasıl, güzel mi? Ve bunu ücretsiz olarak vereceğiz. Zengin-fakir ayrımı yapmayacağız. 4 yılda bu projeyi bütün okullarımızda peyderpey uygulayacağız. Bir taraftan akıllı tahtaları monte edeceğiz, bir diğer taraftan elektronik kitapları çocuklara dağıtacağız. Ne düşünüyorum biliyor musunuz, ya Amerika’da Edward, George, bunlar hangi imkanlardan istifade ediyor da, benim Tuzla’mda, İstanbul’umda benim vatandaşım, benim kardeşim, bizim çocuklarımız niçin bu imkanlardan istifade etmesin, neden? İşte bak oldu. Ama bunlarda vizyon yok. Bilişim teknolojisini okullara kim getirdi? Biz getirdik. Değerli kardeşlerim, bizim iktidardan önce okullarda bilgi teknolojisi yoktu, bilgi teknoloji sınıfları yoktu, ilk defa bunu biz kurduk. Soruyorum, ey MHP sen niye kuramadın? Ey MHP, sen niye kuramadın? Yoksa bilgisayar yeni mi icat oldu. İşte mesele bu, AK PARTi’yle bunların vizyon farkı bu ve ilericilik bu, işte bunlar gerici, gerici bu. Modern bilimi yakalamak bu.

Değerli kardeşlerim, sağlıkta Tuzlalı kardeşim, istediğin hastaneye gidiyor musun? Değerli kardeşim, istediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Artık rehin kalan var mı? Yahu biz Kılıçdaroğlu zamanında da, Bahçeli zamanında da hastalar, ölüler hastanelerde rehin kalıyordu rehin. O günlerden bugüne geldik. Ben … yayınladığım genelgede şunu söyledim: Dedim ki, kimseye kimlik soramazsınız, eğer hasta kapınıza gelmişse kabul edeceksiniz müdahalesini yapacaksınız. Eğer bir hastanın kapıdan çevrildiğini gördüğümüzde sizler orada başhekim olarak duramazsınız. … Neden? Çünkü, insan öncelikli bir dünyayı kurduk biz. Zira biz halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi anlayışından geliyoruz. Bir sağlıklı nefese devlet-i aliyeyi, Osmaniye-i feda etmeyi göze alan Kanuni’lerin torunlarıyız, buradan geliyoruz.

Ve değerli kardeşlerim, azimle, kararlılıkla İstanbulumuza iki tane dev hastane kuruyoruz. Birisi Avrupa Yakasında, birisi bu yakada, şehir hastanelerimiz. Ve bunlar her ilçede olan hastanelerin dışında olan hastaneler. Her ilçede hastane olacak, ama ayrıca bir de Anadolu Yakasında da bir şehir hastanesi olacak. Niye? Olur ki daha ileri bir müdahale gerekebilir. Birisi buradan kalksın da bizim hastamız Amerika’ya, Almanya’ya, şuraya buraya gitsin; artık bunlara çözülecek. Bunu da halledeceğiz, bu adımları atacağız. Ama fevkalade bir hal olduğunda da jet ambulanslarımız devreye giriyor. 2 tane jet ambulansımız vardı, şimdi onu 5 yapıyoruz. 18 helikopter ambulansımızla şu ana kadar 10 bin hasta yetiştirdik, 10 bin hasta. Ah benim kardeşlerim, biliyor musunuz şu anda yatağa bağımlı 40 bine yakın hastayı evinde tedavi ediyoruz. Bunu biz yaptık. Diyaliz hastalarını evinden alıp evine bırakıyoruz, bu duruma geldik. Neredeydi o günler, ah ah. Bunu bu iktidar yaptı işte.

Bitmedi değerli kardeşlerim… Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Bakınız göreve geldik, Türkiye’nin IMF’e borcu neydi? 23,5 milyar dolar. Şu ana IMF’e borcumuz ne? 5 milyar dolar. Aslında 4130 küsuratlarla uğraşmayalım, 5 milyar dolar. 30 milyar dolar MHP iktidarı borç aldı, 23,5 milyar dolarla bize devretti, hangi yüzle çıkıp konuşuyor daha ya.

Sevgili kardeşlerim, milliyetçiyiz diyorlar. Açık konuşuyorum, bunlar kafatası milliyetçisi, bunlar ırkçı. Türkiye’yi bunlar ikiye ayırdılar; bir tarafta MHP, bir tarafta BDP. Birisi Kürt milliyetçiliği yapıyor, birisi Türk milliyetçiliği yapıyor. Biz ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını savunuyoruz, bizim farkımız bu. 74 milyonun tamamına aynı mesafedeyiz. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Arnavutuyla, Romanıyla, Boşnağıyla, aklına ne gelirse yaratılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz. Bizim farkımız bu, bizde ayrım yok, yaratılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz.

… politikaları bitti bu ülkede AK PARTi iktidarıyla, … politikaları bitti bu ülkede AK PARTi iktidarıyla, asimilasyon politikaları bitti bu ülkede AK PARTi iktidarıyla. Artık bu ülkede değerli kardeşlerim, Parlamentoda sadece bizim Grubumuzda 60’ı aşkın benim Kürt milletvekilim var. Bu BDP’li kaç tane var? Şu anda benim kabinemde 4 arkadaşım Kürt. Bizde ayrım yok. Valilerimizin içinde Kürt kardeşlerim var. Bu ülkede Kürt Cumhurbaşkanı yaşadı, gördük, bunları gördük. Bu ülkenin mayasında bu yok. Bu işi yapanlar bizi bölmek için yapıyorlar, bu tuzağa gelmeyeceğiz. Bu tuzağı bozacağız. Yola çıkarken ne dedik? Bizde etnik milliyetçilik yok dedik. Ne dedik? Bizde bölgesel milliyetçilik yok dedik. Ne dedik? Bizde dinsel milliyetçilik yok. Yani, 74 milyon bizim canımız ciğerimiz. Batı ne alıyorsa Doğu da, Güneydoğu da onu alacak, kuzey ne alıyorsa güney de onu alacak dedik, ayrım yapmayacağız. Onun için Cumhuriyet tarihinde dikkat edin 6100 kilometre bölünmüş yol yapıldı, biz şurada 8 senede 13600 kilometre bölünmüş yol yaptık. Şimdi çıkıyorlar, tilki yetişemediği üzüme koruk der ya, ne diyorlar? Efendim, Dersim’de yapılan yollar harekat için yapılmıştır, güvenlik için yapılmıştır. Bu duble yollar falan da bunlar güvenlik için yapılıyor, harekat için yapılıyor, eline diline dursun, eline diline dursun. İnanın şeytanın aklına gelmez bu şeytanın. Biz bu millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik.

Yol medeniyettir, ama yolun medeniyet olduğundan bunların haberi bile yok. Çünkü bunlar aynaya farklı bakıyorlar ve kendi o karanlık dünyalarını görüyorlar. … bunları güvenlik için yapılıyor o barajlar diye. … Sayın Başbakan, su yok diyeceksin. İstanbul’da yıkanamadığınız zaman bağırıyordunuz, şimdi su mu bol geldi size. Neymiş? Bunlar aydınmış, köşe yazarıymış, her yeriniz köşe yazarı olsa ne yazarsınız ya. … aklıselim sahibi olacaksınız. Şu İstanbul’ a bu kardeşiniz Belediye Başkanı olmadan önce şu İstanbul’da ne çileler çektiğimizi hep beraber bilmiyor muyuz? Banyolarımızı bidonlarla üst üste doldururduk, küvetleri su doldururduk ya, yıkanmaya imkanımız yoktu, yeni sektörler oluşturmaya başlamıştı. 180 kilometreden, Istranca Dağlarından şu İstanbul’a su getirdik, Sakarya’dan bu bölgeye su getirdik. Niye? Benim İstanbullum yıkanacak suyunu bulsun. Kirli havadan yollarda gezemiyorduk, maske takmaya başlamıştık. Unutmayın, çöp dağlarından geçilmiyordu. Kim vardı iktidarda bizden önce? CHP. Onlardan aldık bu İstanbul’u. Ama elhamdülillah, bak benim İstanbullum artık bir daha CHP’ye asla prim vermedi. Fakat ben diyorum ki, şimdi bu seçimde sandıkta öyle bir ders verelim ki bu ders CHP bir daha belini doğrultamasın şu İstanbul’da. İstanbul çok önemli. Çünkü, gerek bizler, gerek Belediye Başkanım geldi geleli şu İstanbul’a gerçekten büyük hizmet veriyoruz. Çok daha büyük hizmetler vereceğiz. Hele hele bize yardımcı olun, gelin bu ustalık döneminde şu İstanbul’u tamamıyla değiştirelim. Neyi kastediyorum? İki şehir kuracağız, biri bu yakada, biri öbür yakada. Depreme dayanıklı olmayan konutları … Ve o kuracağımız modern şehre buralarda oturan kardeşlerimizi mağdur etmeden yerleştirelim. Önce yapalım, sonra yerleştirelim. Ama bu arada biz kiraya çıkmaya da varız diyenler olursa onlara ücretlerini ödeyelim, kiraya çıksınlar, o depreme dayanıksız yerleri yıkalım. … Allah göstermesin, biz tehlikeli deprem yaşar da bunun altında benim İstanbul’da yaşayan kardeşlerim kalırsa biz bunun hesabını gerek size, gerek Allah’a nasıl vereceğiz? Onun için bu adımı atmamız lazım. Ve ucube bir şehir olmasın İstanbul, bu İstanbul’a yakışmıyor. Çünkü İstanbul, dünyanın gözbebeği. Bu gözbebeği İstanbul’u şanına yakışır hale getirelim, bunu istiyoruz. Siz bize güvenin, bak şu 8 senede 500 bin konut yapan bir iktidarız biz. 360 binini sahiplerine teslim ettik. Şimdi ikinci 500 bine başlıyoruz. Verin bize desteği … biz bunu çözeriz.

Kardeşlerim, bakınız şu doğalgaz İstanbul’da ben geldiğimde 50 bin eve doğalgaz gidiyordu. Ama 1 milyon 250 bin eve biz ulaştırdık. Ne oldu? Pis bir havadan tertemiz pırıl pırıl bir havaya, böyle bir İstanbul’a kavuştuk. Daha iyi olması lazım. Şu anda 4,5 milyon oldu bak. Kadir Bey döneminde ulaştığımız rakam 4,5 milyon. İşte modern kent bu. İnşallah metroyla her yeri sarıyoruz. İşte geçen gün Kartal mitingini yaptığımızda, o gün hamd olsun Kadıköy-Kartal hattını metroyla geldik ve tabi bu artık burayı da kuşatacak şekilde bu metro devam edecek, artık sizler de Kadıköy’e kadar metroyla gideceksiniz.

Şimdi kardeşlerim, Allah aşkına medeniyet bu değil mi? Şimdi diyorlar ki, millet hizmete doydu, ama başka şey istiyor. Ne istiyor onu söyle sen. Biz ne için varız? Hizmet etmek için varız. Yani, bunun dışında söylenen nedir? Güneydoğu’da Kürt meselesi. Ya kardeşim, Kürt kardeşimin sorunu bizim sorunumuzdur. Neydi sorunu? Olağanüstü Hal kalksın. Kaldırdık mı? Kaldırdık. Çekiç Güç gitsin. Gönderdik mi? Gönderdik. Ana dilde kurslar, açtık mı? Açtık. … serbest dedik, serbest. Şu anda kendi dillerinde propagandalarını yapıyorlar mı? Yapıyorlar. Cezaevlerinde birbirleriyle Kürtçe konuşuyorlar mı? Konuşuyorlar. Devlet bir televizyonunda 24 saat Kürtçe yayın yapar hale getirdik mi? Getirdik. Sosyo ekonomik yapıyı değiştirdik mi? Değiştirdik. Psikolojik noktada, diplomatik noktada bu adımları attık mı? Attık. Ama dert başka, bunlar tek millet olmayı kabullenmiyorlar, buna asimilasyon diyorlar. Ya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan niye rahatsız oluyorsun? Niye rahatsız oluyorsun? Sen Kürt olarak saygın, Türk Türk olarak saygın olsun, Laz Laz olarak saygın olsun, ama çatı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olsun, bundan rahatsız olma. Benim bayrağımdan niye rahatsız oluyorsun? Bak CHP Hakkari’de BDP’lilerin eline Türk bayrağını veremiyor. CHP bayrağını veriyor. Bu kadar konuştum, bana verdiği cevap ne biliyor musunuz? Bayrak üzerinden siyaset yapıyor diyor. Ben bayrağımı savunmayacağım da sana mı bırakacağım. Ben biliyorum ki benim sağduyulu vatandaşım Türk bayrağını eline almaktan asla sıkılmaz, utanmaz, alır Türk bayrağını sahiplenir. Ama Kılıçdaroğlu, senin bir rahatsızlığın var. Çünkü sen BDP’lilerle orada gizli sözleşme yaptın ve geldin eline kendi bayrağını verdin ama Türk bayrağını veremedin. Çünkü, BDP’li eline Türk bayrağını almaz. Adam BDP’nin kapısında Türk bayrağının dalgalanmasına … Biz ise aslanlar gibi 81 vilayetin tamamında bayrağımızla onur duyuyoruz. Tek millet olmakla onur duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla iftihar ediyoruz. Ve ne diyoruz? “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” diyoruz. 780 bin kilometrekare bizim vatanımız, ayrı gayrı yok. Bazıları operasyon, ameliyat, yok biz şöyle yapalım; kusura bakmayın. Hatta tuttular şimdi biliyorsunuz ezanımızı Kürtçe okumaya kalktılar. İşte bu zihniyet, aynen 18 Temmuz 1932’deki CHP zihniyetidir. Onları da hatırlayın, onlar da ezanımızı Türkçe okumuşlardı. 18 yıl bu ülkede ezan Türkçe okundu. Rahmetli Menderes geldi bu yasağı kaldırdı ve yeniden sünnetçe okunmaya başlandı. Yani, Allah Resulünün aynen okuduğu gibi okunmaya başlandı, aslı bu. Çünkü ezan, evrensel bir çağrıdır. Bu evrensel çağrıyı kimse değiştiremez. Ve değiştirenlere benim ülkemde milletim çok partili dönemde gayet sert bir tokat attı; olay bu. Şimdi aynısını işte bu BDP’liler yaptı, onlar da Kürtçe okumaya kalktılar. Baktılar ki tepki çok sert geliyor, hemen manevra yaptılar. Niye manevra yapıyorsunuz? Ne oldu? Çünkü, halkın refleksini gördüler. Ya düşünebiliyor musunuz, … Öbür tarafta bakıyorsunuz Kürtlerin dini Zerdüştlüktür diyor. Kim? Apo. Benim Kürt kardeşlerimin dini İslam’dır, onlar Müslümandır. Ve şu anda onları tehditle yönlendirmeye kalkıyorlar. İnanın benim Kürt kardeşlerimin üzerinde şu tehdit olmasın, bunlar Parlamentoya doğru dürüst gönderecek milletvekili bile bulamazlar. Çünkü ben Kürt kardeşlerimi iyi bilirim. Ben onlarla birlikte çok dolaştım, aralarında bulundum. Ve gereken dersi benim Kürt kardeşlerim de sandıkta Türkiye’nin her yerinde bunlara gerekli dersi verecekler, ben bunu biliyorum.

Kardeşler, artık işin sonuna geliyoruz. … oy kullanacağız. Bugün tam gün çalışacağız. Çalışmaya hazır mıyız? Sandıklarda AK PARTi’yi gümbür gümbür çıkartmaya var mıyız? Ama bakın fazla vaktimiz yok ha, şimdi buradan ayrılıyoruz hemen çalışacağız, çok koşacağız. Kardeşlerim, farklı bir Türkiye … söyledim, ya Merkez Bankası’nın kasasında 27,5 milyar parayla MHP’den devraldık, bunun yarısı yurt dışındaki işçi kardeşimizindi. Şimdi ne var biliyor musunuz kasada? 97 milyar dolar var. 70 milyar dolar biz bunun üzerine koyduk. Kardeşlerim, bir taraftan yatırımlar, bir taraftan güçleniyoruz. Küresel finans krizi bize niye uğramadı, niye bu kardeşiniz bu kriz bizi teğet geçecek dedi? Yere sağlam basıyoruz onun için. … Birçok ülkede bankalar battı, koskoca Amerika’nın … bizde var mı böyle bir şey? Yok. Bizden önceki iktidar MHP iktidarında değerli kardeşlerim, Ziraat Bankasını batırdılar, görev zararı dediler. Halk Bankasını batırdılar, görev zararı dediler. Şu anda Avrupa’nın en saygın bankaları arasına girdi. Öyle geldik buraya. Devlet MHP döneminde yüzde 63 faizle borçlanıyordu. Şimdi yüzde 5, yüzde 6, yüzde 7, yüzde 8, buralardayız. Çiftçi kardeşimize Ziraat Bankası yüzde 59 faizle kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Esnaf sanatkara Halk Bankası yüzde 47 faizle kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Nerelerden nerelere geldik.

Kardeşlerim, el ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz. Oy pusulasının 1. sırasında hangi parti var? Altına evet mührünü inşallah basanların sayısı çok ama çok … Hedef referandumda 12 Eylül’de yüzde 58 … Diyorum ki, gelin şimdi biz referandumdaki o güveni daha da artıralım. … Anayasayı değiştirecek gücü bize halkımız versin. Ondan sonra … bu ülkede … ileri demokrasi, temel hak ve özgürlükler, kadınımızın, gençliğimizin, engellilerimizin, sendikal, hatta siyasi yasakların ortadan kaldırılması, siyasi partiler noktasındaki kanunun yeniden düzenlenmesi, Seçim Yasası, bütün bunlar noktasında adım atalım. Bu adımları sizinle atacağız.

Değerli kardeşlerim, işte bunun için bugün son gün, çok çalışacağız. Şimdi şarkımızı söylemeye var mıyız? Bayrakları bir görelim. Tam bu havaya uygun değil mi?

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan bu yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran ülkemiz, milletimiz için inşallah … ileri bir demokrasi için, temel hak ve özgürlükler için bir milat olsun diyorum.

Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.