Muhterem Efendiler,
Bazı mübhem mesâilin kolaylıkla izahına medâr olacağını zannettiğim için heyet-i âliyenize, bir “Yeşilordu”dan bahsedeceğim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Hükümeti’nin teessü-sünden sonra Ankara ’da, “Yeşilordu” namı altında, bir cemiyet teşekkül etti. Bu cemiyetin ilk müessisleri, pek yakın ve ma’lûm arkadaşlardı. Maksad-ı teşkili izah için, dahilî isyanları ve bu isyanlara karşı gönderilen nizamiye kuvvetlerinin ve millî müfrezelerin gösterdikleri bazı vaziyet ve manzaraları tahattur etmek icap eder. Usât, nizamiye efrâdına halifenin fetvasından, pâdişâhın askerliği affettiğinden, Ankara’daki hükümetin gayr-i meşrû’iyetinden bahsederek onları sühûletle iğfal ettikleri mükerreren görüldü. Fi’l-hakika, birçok yerlerde bazı nizamiye efrâdı, usâtla müsaademe etmeksizin, bilakis silâhlarını bırakarak köylerine, memleketlerine savuşuyorlardı. Millî müfrezelerin inkılâb maksadını daha sühûletle anladıkları ve usâtın iğfâlâtına kapılmadıkları anlaşılmıştı. Bu sebeple Osmanlı ordusunun bekayası denilebilecek olan o tarihlerdeki yorgun ve bezgin ve yeni inkılâb mefkûresine göre yetiştirilmemiş kıtaat ile inkılâbı başarmak hususundaki müşkilât, mahsûs bir derecede idi. Orduyu, yeni zihniyete göre şuurlu bir hale getirmek, o günlerin şerâiti içinde pek müşkil olacağı zehâbı vardı. Binâenaleyh evsâf-ı matlûbeyi hâiz, şuurlu kimselerden güzide ve inkılâb için şâyân-ı istinâd teşkilât yapmak fikri, bazı zevâtta hâkim olmaya başladı. Yekdiğerini vely eden ve kanlı ve mühlik vaziyetler arz eden dahilî ihtilâlât karşısında, bu arz ettiğim fikir ve temâyül kuvvetlendi. Nihayet, bazı zevât, böyle bir teşkil vücuda getirmek üzere fiilen teşebbüs aldılar. Ben, bir taraftan ordumuzu ihyâ ve takviye esbâbına tevessül ederken, teşekkül etmiş bulunan millî müfrezelerden de her türlü mahzurlarına rağmen, her yerde bi’z-zarure azamî istifadeye çalışmakta idim. Fakat ciddî inzibat ve bilâ-kayd ü şart ve bilâ-tereddüd itaat talep eden ciddî vezâif-i askeriyenin, ancak muntazam ordu ile kabil-i ifa olduğu hakikatini unutmaya elbette mahal yoktu. Millî müfrezelerden istifade, zaman kazanmak maksadına müstenid olabilirdi. Şüphesiz istihdamları zarurî olan millî müfrezelerin, güzide ve şuurlu kimselerden terkib edilebilmesi şâyân-ı arzu idi.
Yeşilordu teşkilâtının ilk müteşebbisleri meyânında bulunan yakın arkadaşlar, mahzâ bana yardım maksadıyla ve beni ayrıca yormamak fikriyle, kendileri teşebbüs alarak faaliyette bulunmayı münasip görmüşler, bana, yalnız nâfi bir iş yapacaklarını söyleyerek, basit bir tarzda bu teşebbüslerinden bahsetmişlerdi. Ben, cidden çok meşgûl olduğum için, arkadaşların bu teşebbüsleriyle uzunca bir zaman alâkadar olamadım. Yeşilordu teşkilâtı, nev’ân-mâ hafî bir teşkilât mahiyetinde teessüs ve oldukça tevessü etmiş. Kâtib-i Umumîsi Hakkı Behiç Bey ve Ankara’daki heyet-i idâresi, ciddî ve esaslı faaliyet sarf etmişler. Matbû nizamnameleri ve muvazzaf memurları her tarafa gönderilmiş. Yalnız, bir noktayı da işaret etmeliyim ki Yeşilordu teşkilâtıyla iştigal edenler, işin benim ma’lumât ve muvafakatim ve arzum dahilinde olduğunu söylediklerinden, her tarafta, benim namıma teşkilâtı tevsi ve takviyeye çalışanlar çoğalmış. Tatbik edilmekte olan teşkilât, sadece millî müfrezeler vücuda getirmek gibi mahdûd bir sahadan çıkmış, çok umumî bir gayeye teveccüh eylemiş.
Teşkilâtın müessisleri meyânına, mebus bulunan Çerkes Reşit Bey ve Ankara üzerinden Yozgat’a gidip gelirken olacak, Çerkes Ethem ve biraderi Tevfik Beyler dahil olmuşlar. Bundan başka, Ethem ve Tevfik Bey müfrezelerinin tekmil efrâdı, Yeşilordu’nun adeta esasını teşkil eylemişler.