Nutuk/3. bölüm/Mister Frew'a yazdığım mektup

Efendiler, bu tertibât-ı vâsiaya mâni olmak ve ihdâs olunan mühlik vaziyetleri bertaraf etmek için elimizden gelen her çare ve tedbire tevessül ettik. Şimdiye kadar ifade ettiğim ve bundan sonra sırası geldikçe hatırlatmaya çalışacağım ma’lûm isyanları, ihtilâlleri, resmî düşman kuvvetleri tecavüzlerini bastırmak, bertaraf etmek için çok uğraştık. Ali Rıza Paşa Kabinesi, gözüne batan Kuvâ-yı Milliye’yi batırmaya ve bunun için bizimle didişmeye hasr-ı nazar etmekten başka bir yardımda bulunmadığı gibi ondan sonra mevki-i iktidara gelen rüfeka-yı kirâmı dahi onun isrini takipten ve bi’n-netice felâketten felâkete ve rezaletten rezalete sürüklenmekten başka bir hizmet görmediler. Efendiler, bütün bu tertibât-ı hafiye menâbiinin, Rahip Frew’un dimâğında temerküz ettirildiği ve oradan din kardeşlerimiz olacak hainlerin kafalarına zerk edilerek fi’liyâta inkılâb ettiği tahmin olunduğundan, Rahip Frew’un bir zaman için olsun tevakkuf ve tebâüdünü temîne vesile olur mütâlaasıyla, bizzat kendisine bir mektup yazdım. Mektubun iyi anlaşılabilmesi için şu ma’lumâtı da ilâve edeyim ki ben, Mister Frew ile İstanbul’da bir iki defa mülâkat ve münakaşatta bulunmuştum. Frew’a Fransızca olarak gönderdiğim mektubun Türkçesi şudur:

Mister Frew’a

Zât-ı âlinizle Mösyö Martin delâletiyle vuku bulan mülâ katlarımız hatırasını memnuniyetle muhafaza etmekteyim. Senelerce memleketimizde ve milletimiz arasında yaşamış olan zât-ı âlinizin, hakkımızda en doğru fikir ve kanaatlerle mücehhez bulunacağınızı ümit ederdim. Halbuki, maa’t-teessüf İstanbul muhîtinde temasınıza gelen bazı gafil ve menfaatperest kimselerin sizi yanlış istikametlere sevk ettiklerini pek büyük teessüfle anlıyorum. Ez-cümle Sait Molla ile tertip ve tatbikine başladığınız, mevsûkan haber alınan plânın, İngiltere milletinin cidden takbîhine seza bir mahiyette olduğunu arz etmekliğime müsaadenizi ricâ ederim. Milletimiz, Sait Molla’nın değil fakat hakikî vatanperverlerimiz nazarıyla görüldüğü takdirde, böyle plânların artık memleketimizde ve milletimiz üzerinde cây-ı tatbiki kalmadığına kolaylıkla hükmolunur. Nitekim daha bugünün vakayiinden olan Adapazarı ve Karacabey hâdisâtının manzara-i akameti sözümüzü teyide kâfidir. Fakat buna ne hacet vardı? İngiliz Zâbiti Nowill’ in Diyarbekir havalisinde, Kürt usûl-i İslâmiye’sini izlâle birçok çalıştıktan sonra Malatya’da, Elaziz Vali-i Sâbıkı Galip ve Malatya Mutasarrıfı Halil Beylerle Sivas aleyhine ihdâsına çalıştığı vaka, netice itibarıyla bütün âlem-i medeniyete karşı mûcib-i hacâlet değil miydi?

Zât-ı âlinize kemâl-i ciddiyet ve samimiyetle arz ederim ki İngiliz milleti, milletimizin hüsn-i nazar ve itimâdını kıymetten âri görüyorsa, bundaki hata pek amîktir. Aksi takdirde ise kullandığınız vesâit pek hatalı olup, netice ve semere verecek mahiyette değildir. Sait Molla vasıtasıyla Adapazarı’na gönderilen iki bin liranın, yakında müsmir netice vereceği hakkındaki vaatin butlânını, vakayi size isbât etmiş olacağından fazla söze lüzum görmem. Bâ-husûs sizinle temasa gelen sahtekârlar tarafından Osmanlı Pâdişâhı’nın da müşterek mesâi ve mesâilinizde zî-medhal gösterilmesi pek hatar-nâktir. Zât-ı âliniz pek âlâ takdir edersiniz ki zât-ı şâhâne, gayr-i mes’ûl ve bî-taraf olup irâde ve hâkimiyet-i milliyemizin taalluk edeceği hakayıkı tebdil ve tağyir buyurmazlar. Memleketimizde bulunan İngiliz memûrîn-i siyasiyesinin, şüphesiz İngiliz milletinin, temâyülât ve menâfiine mugayir olarak vatan ve milletimiz aleyhinde gayr-i insanî ve gayr-i medenî bir tarzda vuku bulmakta olan teşebbüslerini elimizde mevcut vesâik ile İngiliz milletinin nazarına arz edersek, netice dünyaca şâyân-ı takdir görülmez zannederim. Fakat bu hususta garabeti itibariyle şunu da arz etmek mecburiyetindeyim ki zât-ı âlileri silk-i ruhaniye mensup iken siyaset manevralarında, ale’l-husus mukateleye müncer olacak vaziyetlerde rolör olmak sevdasında bulunmamalıydınız. Zât-ı âlinizle vuku bulan mülâkatlarımda, sizi bu kabil bir recül-i siyasî olarak değil, insaniyete hâdim, adâlete muhabbetkâr bir zât-ı faziletkâr telâkki etmiştim. Bunda ne kadar aldandığımı son ma’lumât-ı mevsûkamın teyid etmekte olduğunu iblâğla kesb-i şeref eylerim.

Mustafa Kemal