Nutuk/14. bölüm/Abdülmecid Efendi'nin Büyük Millet Meclisince halife seçilmesi

Muhterem Efendiler, firârî halife, Türkiye Büyük Millet Meclisi ’nde hal’ olundu. Yerine, sonuncu halife olan Abdülmecid Efendi intihap edildi.

Meclisçe yeni halife intihap olunmadan evvel, intihap olunacak zatın da pâdişâhlık sevda ve davasına kapılarak herhangi bir ecnebi devlete iltica etmesi ihtimalini bertaraf etmek lâzımdı. Bunun için, İstanbul’da bulunan memurumuz Refet Paşa’ya, Abdülmecid Efendi ile görüşerek ve hatta elinden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hilâfet ve saltanat hakkında ittihâz ettiği kararı tamamen kabul ettiğine dair, bir de senet alarak göndermesini yazdım. Bu yazdıklarım yapılmıştır.

18 Teşrinisani 38 günü İstanbul’da Refet Paşa’ya yazdığım bir şifre telgrafname ile de verdiğim talimatta, başlıca şu noktaları kaydetmiştim: “Abdülmecid Efendi, Halife-i Müslimîn unvanını kullanacaktır. Bu unvana, başka sıfat ve kelime ilâve edilmeyecektir. Âlem-i İslâm’a iblâğ olunmak üzere ihzâr edeceği bir beyannameyi delâletinizle, evvelâ, şifre olarak bildirecektir. Tasvip olunduktan sonra tekrar şifre ile ve delâletinizle kendisine bildirilecek, ondan sonra neşrolunacaktır. Bu beyannamenin metnini başlıca şu noktalar teşkil edecektir:

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendisini hilâfete intihâbından sarahaten beyan-ı memnuniyet olunacaktır.

b) Vahideddin Efendi’nin tarz-ı hareketi mufassalan takbîh edilecektir.

c) Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun onuncu maddesine kadar olan mevâdd-ı muhteviyâtı tarz-ı münasipte ve mühim mâna ve müfâdı aynen zikredilmek suretiyle Türkiye Devleti’nin ve Büyük Millet Meclisi’nin ve Hükümeti’nin mahiyet-i mahsusası ve usûl-i idâresinin Türkiye halkı ve bütün İslâm âlemi için enfa’ ve evfak olduğu zikir ve tespit kılınacaktır.

d) Türkiye millî halk hükümetinin hidemât-ı mesbûka ve mesâi-i meşkûresinden takdirkârâne bir lisan ile bahsolunacaktır.

e) İşbu beyannamede nikat-ı mesrûdeden mâadâ, siyasî addedilebilecek bir nokta ve fikir dermeyan edilmeyecektir.

19 Teşrinisani 338 tarihli açık bir telgrafla da Abdülmecid Efendi’ye: “Türkiye Devleti’nin hâkimiyetini bilâ-kayd ü şart milletin uhdesinde mahfûz tutan Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’na tevfîkan icrâ kudreti ve teşri salâhiyeti kendisinde mütecelli ve mütemerkiz bulunan milletin yegâne ve hakikî mümessillerinden mürekkeb Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Teşrinisani 38 tarihinde müttefikan kabul ettiği esbâb-ı mûcibe ve esâsât dairesinde Meclis-i Âli’ce 18 Teşrinisani 338 tarihinde mün’akid celsede hilâfete intihap buyurulmuş olduğunu” tebliğ ettim (Ves. 265).

19 Teşrinisani 338 tarihli bir şifre telgrafname ile Refet Paşa, yazdığımız telgraflara cevap veriyordu; Abdülmecid Efendi, imza bâlâsında Halife-i Müslimîn ve Hâdimü'l-haremeyn unvanının bulunması ve Cuma selâmlığında hilat ve Fatih’e ait şekilde bir sarık takınması mümkün ve muvâfık olacağı mütâlaasında bulunmuş. Âlem-i İslâm’a yazacağı beyanname muhteviyâtı hakkında dermeyan ettiği mütâlaada, Vahideddin Efendi hakkında bir şey söylemek hususunda itizar etmiş ve beyannamenin İstanbul gazetelerinde hîn-i neşrinde Türkçesiyle beraber bir de Arapça suretinin neşrettirilmesi mütâlaasını dermeyan eylemiş (Ves. 266).

Refet Paşa’ya makine başında 20 Teşrinisani 338 günü verdiğim cevapta, Halife-i Müslimîn unvanıyla beraber Hâdimü’l-haremeyni’ş-şerifeyn tâbirinin istimâlini tensîb ettim. Cuma merasiminde Fatih’in kıyafetine girmesini gayr-i tabii buldum. Redingot veya istanbulin giyebileceğini, askerî üniformanın bi’t-tabi mevzu-i bahis olamayacağını bildirdim. Neşrolunacak beyannamede Vahideddin ismi zikrolunmaksızın sâbık halifenin şahsiyet-i maneviyesinden ve zamanında düşülen derekeden bahsedilmesi lüzumlu olduğu mütâlaasında bulundum.