Mesnevi (Konuk)/1. Defter/3601-3650

3601. Nitekim Selsebîl ve Zencebîl çeşmesi, celîl olan cennetliğin hükmündedir.
3602. Cennetin dört ırmağı bizim hükmümüzdedir; bu bizim kuvvetimiz ile değil, fermân-ı ilâhîdendir.
3603. Her nerede istersen sâhirlerin murâdında sihir gibi, onu cârî tutarız.
3604. Nitekim bu iki akıcı olan gözlerin pınarı, kalbin hükmünde ve canın emrindedir.
3605. Eğer isterse yılanın zehri tarafına gider; ve eğer dilerse i'tibâr tarafına gider.
3606. Eğer isterse mahsüsât tarafına gider; ve eğer isterse melbûsât tarafına gider.
3607. Eğer isterse külliyyât tarafına sürdü; ve eğer isterse, cüz'iyyâtın mahbûsu kaldı.
3608. Böylece her beş his lüle gibi, gönül emrinin murâdı üzerine akıcı oldu.
3609. Her taraf ki, gönül onlara işâret etti, her beş his etek çekici olduğu halde gider.
3610. El ve ayak gönlün emrinde; zâhirde Mûsâ'nın elinde o asâ gibidir.
3611. Gönül isterse ayak ondan raksa gider; yâhud naksdan fazl tarafına kaçar.
3612. Gönül isterse el parmaklar ile hesâba gelir; nihâyet o defter yazar.
3613. El, bir gizli elde kalmıştır; o içeride, teni dışarıda oturtmuştur.
3614. Eğer isterse taâmda bir kaşık; ve eğer isterse on batmanlık gürz olur.
3615. Ey aceb, gönül onlara ne söylüyor, acîb vuslat! Aceb gizli sebeb!
3616. Gönül gâlibâ mühr-i Süleymân bulmuştur ki, beş hissin yularını bükmüştür.
3617. Hisse mensûb olan beş hâriçden onun mahkûmudur; hisse mensûb olan beş de içeriden onun me'mûrudur.
3618. On his ve yedi a'zâ ve diğer saymakla söze gelmeyen şeyler vardır.
3619. Ey gönül sen hükûmette Süleyman gibisin, perî ve ifrît üzerine mührü vur!
3620. Eğer sen memlekette hîleden berî olursan, senin elinden mührü üç cin alamaz.
3621. Ondan sonra senin nâmın âlemi tutar; senin cismin gibi iki âlem senin mahkûmun olur.
3622. Ve eğer cin senin elinden mührü götürdü ise pâdişâhlık fevt oldu; bahtın öldü.
3623. Ondan sonra ey ibâd, sizin üzerinize kıyâmet gününe kadar "yâ hasretâ!" mahtûm oldu.
3624. Eğer sen kendi mekrine inkâr getirir isen, terâziden ve aynadan ne vakit can getirebilirsin?

Getirdiğimiz olmuş ve seçilmiş meyveleri, "O yemiştir" diye
Lokman'ı, kölelerin ve kapı yoldaşlarının müttehem kılması


3625. Lokmân efendisinin indinde, onun köleleri arasında, cismen hakîr idi.
3626. O kölelerini bağa gönderdi; tâ ki ferâğ için ona meyve getireler.
3627. Lokman, köleler içinde tufeyl gibi, pür-maânî gece gibi sûreti kara idi.
3628. O köleler toplanmış meyveleri, tama' galebesinden nâşî güzelce yediler.
3629. Efendiye, onları Lokman yedi, dediler. Efendi Lokman'a ekşi ve sakîl oldu.
3630. Vaktâ ki Lokman sebebden tefahhus etti, efendisinin itâbında dudak açtı.
3631. Lokman dedi: Ey benim efendim, hâin kul Hak Teâlâ indinde makbûl olmaz.
3632. Ey kerîm, bizim hepimizi imtihân et; bizim tokumuza sen sıcak su ver.
3633. Ondan sonra sen râkib ve biz piyâde koşucu olarak, bizi sahrâya sür!
3634. Ondan sonra sen kötü amelliye, sırları keşf edicinin san'atlarına bak!
3635. Efendi kölelerine sıcak suyun sâkîsi oldu; ve onu korkudan içtiler.
3636. Ondan sonra onları sahrâlara sürdü; o tâife aşağıya, yukarıya koştular.
3637. Onlar zahmetten kay etmeğe başladılar; su onlardan meyveleri çıkardı.
3638. Vaktâ ki Lokman'ın göbeğinden kay geldi, onun içinden sâf olan su zâhir oldu.
3639. Mâdemki Lokman'ın hikmeti bu keşfi bilir, imdi vücûd sâhibinin hikmeti ne olur?
3640. Sırların kâffesinin âşikâr olduğu günde, zuhûru arzû olunmayan gizliler sizden zâhir olur.
3641. Vaktâ ki sıcak su içirildiler; onları rüsvây edecek cinsinden bütün perdeleri kat' olundu.
3642. Ateş, ondan dolayı kâfirlerin azâbı geldi; zîrâ taşın imtihânı ateş olur.
3643. O taş gibi gönüle, biz nice nice mülâyim söyledik; nasîhat kabûl etmedi.
3644. Kötü yara için damar kötü ilâç buldu; eşeğin başına köpek dişi lâyıktır.
3645. Habîsâtın habîsler için olması hikmettir; çirkine de çirkin eş ve lâyıktır.
3646. İmdi sen, her bir işi ki istersin, git onun mahvı ve hem şekil ve sıfâtı ol!
3647. Nûr istersen nûrun müstaiddi ol; uzaklık istersen, hodbîn olup uzak ol!
3648. Ve eğer bu vîrân olan hapisten bir yol istersen, dosttan baş çekme ve secde et ve yaklaş!

Resûl'un (a.s.) cevâbı hakkında kıssa-i Zeyd'in bakıyyesi


3649. Bu sözün nihâyeti yoktur; Zeyd kalk, nâtıka Burâk'ı üzerine bağ bağla!
3650. Kuvve-i nâtıka aybı rüsvây edici geldiği vakit gaybın perdelerini yırtar.