Mesnevi (Konuk)/1. Defter/3151-3200

3151. (Arslan) dedi: "Mâdem ki bizim aşkımızda rehin oldun, her üçünü de kaldır ve al ve git!
3152. Ey tilki, mâdem ki sen hep bizim için oldun; seni nasıl incitelim, çünkü sen, biz oldun!
3153. Biz seniniz ve bütün avlar da senindir; ayağını yedi felek üzerine koy, yukarıya gel!
3154. Mâdem ki alçak kurttan ibret aldın, binâenaleyh sen tilki değilsin, benim arslanımsın."
3155. Âkil o olur ki, ihtirâz olunmuş olan belâ içinde, dostların ölümünden ibret alır.
3156. Tilki, o anda arslan beni kurttan sonra çağırdı diye lisânı üzerinde yüz şükür sürdü.
3157. Eğer, bunu sen taksîm et diye evvel bana emrede idi, ondan kim cân kurtarır idi?
3158. Binâenaleyh şükür ona ki, bizi cihânda evvelkilerin arkasından ızhâr etti.
3159. Tâ ki sebakda kurûn-ı mâziye üzerinde Hakk'ın o siyâsetlerini işitelim.
3160. Tâ ki bir o evvelki kurtların hâlinden, tilki gibi kendimizi ziyâde muhâfaza edelim.
3161. O Hakk'ın resûlü ve beyânında sâdık, bize o cihetten ümmet-i merhûme ta'bîr etti.
3162. Ey büyükler, o kurtların kemiğine ve kılına açık nazar ediniz ve nasîhat tutunuz.
3163. Âkıl, Fir'avnların ve Âd'in âkıbetini işittiği vakit, başından bu varlığı ve hevâyı bırakır.
3164. Ve eğer bırakmazsa, başkaları onun hâlinden ve ıdlâlinden bir ibret alırlar.

Nûh'un (a.s.) kavmini "Ey mahzûller bana sarılmayınız;
zîrâ ben nikâbım. Bu arada hakîkatte Hakk'a sarılınız"
diye tehdîd etmesi


3165. Nûh (a.s.) dedi: Ey serkeşler! Ben, ben değilim; ben cândan öldüm, cânân ile yaşıyorum.
3166. Vaktâ ki beşerin babasının havâssinden öldüm, Hak benim sem'im ve idrâkim ve basarım oldu.
3167. Mâdem ki ben ben değilim, bu nefes Hû'dandır; her kim bu nefes önünde dem vurursa o kâfirdir.
3168. Bu tilkinin nakşında bu dem arslan vardır; bu tilki tarafına cesûr olarak gitmek lâyık değildir.
3169. Eğer sûret cihetinden ona inanmıyor isen, ondan arslanların na'rasını işitmiyor musun?
3170. Eğer Nûh'un Hak'dan bir eli olmasa idi, o hâlde koca âlemi niçin birbirine vurur idi?
3171. O bir tende, yüz binlerce arslan idi; o ateş gibi ve âlem bir harman idi.
3172. Mâdem ki harman onun öşrünü muhâfaza etmedi, o böyle şu'leyi, o harman üzerine havâle etti.
3173. Her kim ki o, bu gizli arslanın huzûrunda, kurt gibi edebsiz ağız açar,
3174. O arslan gibi, kurt gibi, onu yırtar; ona "Fe'ntekamnâ minhüm"ü okur.
3175. Arslanın elinden kurt gibi yara bulur; arslanın önünde cesûr olan ahmak olur.
3176. Keşke o yara, cisim üzerine gele idi; ola idi de, îmân ve gönül sâlim olaydı.
3177. Vaktâ ki buraya erişti, kuvvetim geldi, bu sırrı nasıl ızhâr edebilirim?
3178. O tilki gibi karnı nâkıs ediniz; o tilkinin önünde oyunu az yapınız.
3179. Cümle bizi ve beni onun önüne koyunuz. Mülk O'nun mülküdür, mülkü O'na veriniz.
3180. Siz doğru yola fakîr olarak geldiğiniz vakit, arslan ve arslanın adı muhakkak sizin içindir.
3181. Zîrâ ki O mukaddestir ve Sübhân O'nun vasfıdır; nağz ve mağzdan ve kışırdan ârîdir.
3182. Mevcûd olan her şikâr ve her kerâmât, o şâhın kulları içindir.
3183. Şâhın tama'ı yoktur; bütün bu devleti halk için yaptı; saâdet o kimseye ki, anladı.
3184. O zât ki, devleti ve iki serâyı yarattı; mülk ve devletler O'nun ne işine yarar?
3185. Sû'-i zandan hacîl olmamanız için, Sübhân'ın huzûrunda kalbi hıfz ediniz.
3186. Zîrâ ki o, hâlis süt içindeki saç teli gibi sırrı ve fikri ve cüst ü cûyu görür.
3187. O kimse ki, nakışsız sâde-sîne oldu, gaybın nakışlarına âyîne oldu.
3188. Bizim sırrımıza şübhesiz mûkın olur; zîrâ ki mü'min, mü'minin aynası olur.
3189. O bizim nakdimizi mihek üzerine vurduğu vakit, imdi yakîni şekden açık olarak bilir.
3190. Mâdem ki onun cânı nakidlerin mihekki olur, binâenaleyh nakdi ve kalpı görür.

Gözleri onlar ile rûşen olmak için, pâdişâhların ârif sûfîleri
kendi karşılarına oturtmaları


3191. Pâdişâhların öyle âdeti var idi ki, bunu, eğer hâtırında ise, işitmiş olacaksın.
3192. Onların sol yanlarında pehlivanlar dururlar; zîrâ ki kalb sol yanda bend-de olur.
3193. Defterdâr ve ehl-i kalem sağ taraftadır; zîrâ ki ilim ve yazı ve sebt o el içindir.
3194. Sûfîlere muvâcehede mevzi' verirler; zîrâ cânın âyînesidirler ve âyîneden iyidirler.
3195. Gönül aynası nakş-ı bikri kabûl etmek için, zikir ve fikirde sîneye saykaller vurmuştur.
3196. Her kim ki o, sulb-i fıtratdan güzel doğdu, aynayı onun önüne koymak lâzımdır.
3197. Güzel yüz âyînenin âşıkı olur; cânın saykali de takve'l-kulûbdan geldi.

Yûsuf'un (a.s.) huzûruna misâfir gelmesi ve Yûsuf'un (a.s.)
tuhfe ve hediye taleb etmesi


3198. Âfâkdan merhametli bir dost geldi; Yûsuf-ı sıddîka misâfir oldu.
3199. Ki çocukluk vaktinde âşinâ idiler; âşinâlık yastığı üzerine dayanıcı idiler.
3200. Ona kardeşlerinin cevrini ve hasedini hatırlattı; dedi ki: O zincîr idi ve biz arslan.