Mesnevi (Konuk)/1. Defter/2351-2400

2351. Kanâatkâr olan adam ihlâs ve söz cihetinden bu üslûbdan, kadına gündüze kadar söyledi.

Kadının kocasına "Sözü kendi kadem ve makâmından pek ziyâde söyleme;
zîrâ Hak (celle ve alâ) buyurur ki لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
"Yapmadığınız şeyi niçin söylersiniz?" (Sâf, 61/2)
Ve her ne kadar bu söz doğru ise de, bu makâm-ı tevekkül
senin için değildir. Ve kendi muâmelenin fevkı olarak bu sözü söylemen
ziyân tutar, ve's-selâm" diye nasîhat etmesi


2352. Kadın onun üzerine bağırdı, şöyle ki: Ey nâmûs mezhebli, ben senin efsûnunu artık yemeyeceğim.
2353. Da'vâ ve da'vetten türrehât söyleme; git, kibir ve nahvetten söz söyleme!
2354. Nice bir tumturak ve kâr u bâr sözü, kendi işini ve hâlini gör ve utan!
2355. Kibir çirkindir ve dilencilerden daha çirkindir. Gün soğuk ve kar; ve ondan sonra elbise de ıslak.
2356. Nice bir da'vâ ve dem ve bıyık havası; ey kimse senin evin örümcek avı gibidir.
2357. Sen kanâattan ne vakit cân parlattın? Sen kanâatlardan nâm öğrendin.
2358. Peygamber buyurdu ki: Kanâat nedir? Hazînedir. Sen hazîneyi, kederden açık bilemiyorsun.
2359. Bu kanâat rûhun hazînesinden gayri değildir; ey rûhun gamı ve elemi sen öğünme!
2360. Sen bana çift ta'bîr etme; az koltuk vur! Ben insâfın eşiyim, hîlenin eşi değilim.
2361. Emîr ile ve bey ile berâber nasıl adım atarsın? Mâdem ki havada sinek damarını vurursun.
2362. Köpekler ile berâber bu kemikten nizâ' içindesin. İçi boş ney gibi nâledesin.
2363. Benim tarafıma hakâretle müstehziyâne bakma; tâ ki senin damarlarında olan şeyi söylemeyeyim.
2364. Kendi aklını benden ziyâde görmüşsün; ben nâkısu'l-aklı nasıl görmüşsün?
2365. Gâfil kurt gibi bize sıçrama; ey kimse, senin aklının ârından aklımız yeğdir.
2366. Mâdem ki aklın adamların ayak bağıdır, o şey ki akıl değildir, o yılan ve akrebdir.
2367. Senin mekrinin ve zulmünün hasmı Allah Teâlâ olsun; senin aklının mekri bizden kısa olsun.
2368. Ey aceb! Sen hem yılansın, hem efsuncusun. Ey Arab'ın aybı, sen yılan tutucusun, yılansın.
2369. Eğer karga kendi çirkinliğini tanıya idi, derd ve gamdan kar gibi erir idi.
2370. Efsûncu adam düşman gibi okur; o yılana efsûnu, yılan da ona efsûnu.
2371. Eğer yılanın efsûnu onun tuzağı olmasa idi, ne vakit yılanın efsûnuna şikâr olur idi?
2372. Efsûncu olan adam kesb ü kâr hırsından, o zamanda yılanın efsûnunu anlayamaz.
2373. Yılan der: Ey efsûncu, âgâh ol, âgâh ol! Kendi hâssıyyetini gördün, benim efsûnumu da gör!
2374. Sen beni, şerr ü şûrun rüsvâyı etmek için, Hakk'ın ismi ile aldatırsın.
2375. Beni Hakk'ın nâmı bağladı, senin o re'yin değil. Hakk'ın nâmını tuzak yaptın, vay sana!
2376. Benim hakkımı senden Hakk'ın nâmı alsın; ben cân ve teni Hakk'ın nâmına ısmarladım.
2377. Ya benim cerhim senin canının damarını keser, yâhut benim gibi seni zindana götürür.
2378. Kadın bu nev'i sert sözlerden, kendi kocasına o tomarları okudu.
2379. Vaktâ ki erkek bu ta'nları kadından işitti, müstemi' oldu, bundan sonra gör ki ne söyledi?

"Fakirlere hakâretle bakma, Hak emrinde zann-ı kemâl ile bak!
Fakîre ve fakîrlere kendi hayâlin ve zarûretin sebebiyle ta'n etme!"
diyerek erkeğin kendi kadınına nasîhat etmesi


2380. (Erkek) dedi: Ey kadın! Sen kadın mısın, yoksa keder saçıcı mısın? Fakr bana fahr geldi, başıma kakma!
2381. Mal ve altın başa külâh gibi olur; kel olur o kimse ki külâhtan penâh ittihâz eder.
2382. O kimsenin kıvırcık ve güzel zülfü olur; onun külâhı gittiği vakit, ona daha latîf gelir.
2383. Hak adamı göz gibi olur; binâenaleyh nazar örtülü olmaktan, açık olmak evlâdır.
2384. Arz vaktinde o esîr satıcı, köleden ayıb örtücü olan libâsı soyar.
2385. Eğer bir aybı varsa onu ne vakit üryân eder; belki elbise ile ona bir hîle eder.
2386. (Esîrci) der ki: Bu üryân olmaktan dolayı, iyiden ve kötüden utangandır; senden ürker.
2387. Efendi, kulağına kadar ayıb içinde müstağrakdır. Efendinin malı vardır ve onun malı ayıb örtücüdür.
2388. Zîrâ bir tama'kâr tama'dan dolayı onun aybını görmez. Tama'lar gönülleri bir cem' edici oldu.
2389. Ve eğer fakîr altın ma'deni gibi söz söylese onun metâ'ı dükkâna yol bulmaz.
2390. Fakîrin emri senin anlayışının verâsındadır; fakîr tarafına zayıf zayıf nazar etme!
2391. Zîrâ fakîrlerin mülk ü mâlın verâsında celâl sâhibinden azîm bir rızıkları vardır.
2392. Hak Teâlâ âdildir; ve âdiller gönülsüzlere ne vakit sitemgerlik eder?
2393. O birine ni'met ve metâ' vere; ve bu birini ateşin başı üzerine koya.
2394. Onu ateş yaka; her iki cihânın Hâlık'ı olan Hudâ'ya bunu kim zanneder?
2395. "Fakr fahrî" beyhûde ve mecazdan mıdır, binlerce izz ü nâz gizli değil midir?
2396. Gazabdan benim üzerime lakablar takdın. Yâr tutucuyum; bana yılan tutucu ta'bîr ettin.
2397. Eğer tutarsam yılanın dişini koparırım; tâ ki baş döğmekten ona zarar olmaya.
2398. Zîrâ o diş onun canının düşmanıdır; ben düşmanı bu ilimden dost ederim.
2399. Aslâ tama'dan dolayı efsûn okumam; ben bu tama'ı baş aşağı etmişimdir.
2400. Tenzîh Allah'a mahsûstur ki, benim tama'ım halktan değildir; benim gönlümde kanâattan bir büyük âlem vardır.