Mesnevi (Konuk)/1. Defter/2251-2300
2251. Eğer takazâ, takazâ üzerine olmasa idi, akl-ı cüz', külden söyleyici olmaz idi.
2252. Vaktâ ki takazâ takazâ üzerine erişir, o deryânın dalgası, buraya vâsıl olur.
2253. Vaktâ ki ihtiyarın hâlinin kıssası buraya erişti, ihtiyar ve onun hâli yüzünü perdeye çekti.
2254. İhtiyar güft ü gû sırrının eteğini yaydı; onun ağzında yarım söz kaldı.
2255. Bu ayş u işreti tertîb etmek için, yüz binlerce cân fedâ etmek lâzımdır.
2256. Can meşeliğinin avında doğan kuşu ol; cihân güneşi gibi cân fedâ edici ol!
2257. Yüksek güneş, cân saçıcı vâki' oldu; her dem kamış olur, doldururlar.
2258. Ey ma'nevî güneş! Cân saç; eski cihâna yenilik göster!
2259. Vücûd-ı âdemîye cân ve rûh, akıcı su gibi gaybdan erişir.
2260. Her zaman gaybdan yeni yeni erişir; ve "Ten cihânından dışarıya çık!" erişir.
2261. Peygamber buyurdu ki: Dâimâ nasîhat için, iki melek latîf nidâ ederler.
2262. Şöyle ki: Ey Hudâ, münfıkları tok tut; her kuruşuna yüz bin bedel ver!
2263. Ey Hudâ, cihânda bahillere sen ancak ziyân içinde ziyân ver!
2264. Ey çok imsâk ki, infâkdan iyidir; Hakk'ın malını, Hakk'ın gayrisine verme!
2265. Tâ ki sen, nihâyetsiz hazîneyi ivaz bulasın; tâ ki kâfirler idâdından olmayasın!
2266. Kılıçları, Mustafâ'ya (a.s.) gâlib olmak için develer kurban ederler idi.
2267. Kur'ân'da ehl-i gafletin inzârı vardır; şöyle ki, onların o bütün infâkları hasrettir.
2268. Resûl-i Ekrem'in harbinde Mekke büyüklerinin kurbanları, kabûl ümîdiyle idi.
2269. Adl eden bâgî bir köle gibi ki, şâhın malını o âsîlere bezl etti.
2270. Bu âsînin adli ve onun ihsânı nezd-i şâhda ne artırır? Uzaklık ve kara yüz!
2271. Bunun için mü'min, korkudan dâimâ namazda اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ [Doğru yola ilet] demektedir.
2272. O, para vermek cömerde lâyıktır; cân teslîm etmek ise âşıkın cömertliğidir.
2273. Hak için ekmek verirsen, sana ekmek verirler; Hak için cân verirsen, sana cân verirler.
2274. Eğer o çınarın yaprakları dökülürse, fâil-i mutlak ona yapraksızlık azığını bağışlar.
2275. Eğer senin elinde cömertlikten mal kalmazsa, Allah Teâlâ'nın fazlı seni ne vakit pâymâl eder?
2276. Her kim ekerse, onun ambarı boş olur; fakat tarlada ona iyilik olur.
2277. O kimse ki, anbarda kodu ve tasarruf etti, onu hâdisât biti ve fâresi yedi.
2278. Bu cihân nefydir, isbâtda ara! Senin sûretin sıfırdır, ma'nânın içinde ara!
2279. Acı ve tuzlu olan canı kılıcın önüne götür; tatlı deniz gibi olan canı satın al!
2280. Ve eğer sen bu eşikten gitmeyi bilmiyor isen, bâri benden bu hikâyeyi dinle!
2281. O zamanda bir halîfe var idi, Hâtem'i kendi sehâvetinin kölesi etmiş idi.
2282. İkrâm ve sehâ bayrağını açmış, fakr ve ihtiyâcı ortadan kaldırmış idi.
2283. İnci denizi onun atâsından sâf gelmiş idi; onun ihsânı Kaf'tan Kaf'a kadar gelmiş idi.
2284. Toprak dünyâsında bulut ve su idi; Vehhâb'ın atâsının mazharı idi.
2285. Onun atâsından deniz ve ma'den zelzele içinde, onun sehâsı tarafına kafile kafile üzerine idi.
2286. Onun kapısı ve kal'a kapısı, hâcet kıblesi idi; onun sıytı sehâvet ile âleme gitmiş idi.
2287. Hem Acem, hem Rûm, hem Türk ve Arab, onun cömertliğinden ve sehâvetinden taaccüb içinde kalmış idi.
2288. Âb-ı hayât ve kerem deryası idi; ondan hem Arab ve hem Acem diri olmuş idi.
2289. Bir gece, a'rabî olan bir kadın kocasına dedi; ve güft ü gûyu hadden götürdü.
2290. Şöyle ki, bütün bu fakr u cefâyı biz çekiyoruz; herkes âlemde hoştur ve biz nâhoşuz.
2291. Bizim ekmeğimiz yok, bizim ekmek katığımız elem ve haseddir. Testimiz yok, suyumuz gözden yaştır.
2292. Bizim elbisemiz gündüz güneşin harâretidir; gece yatak ve yorgan mâhtâbdandır.
2293. Ayın kursu kıt'asını, ekmek kursu ve kıt'ası zannedip eli gök tarafına kaldırmışız.
2294. Bizim fukarâlığımızdan gece ve gündüz, bizim nafaka düşünmekliğimizden fukarâlara ar vardır.
2295. İnsanlardan nefret eden Sâmirî misâli üzere, akrabâ ve yabancı bizden ürkücü olmuştur.
2296. Eğer bir kimseden bir avuç mercimek istese, bana "Sus, ölüm ve belâ!" der.
2297. Muhakkak Arab'ın fahri ve izzeti ve atâsı vardır; sen ise Arab içinde, yazı içinde hatâ gibisin.
2298. Gazâ nedir? Biz muhakkak gazâsız ölmüşüz. Biz fakr kılıcı ile başsız olmuşuz.
2299. Atâ nedir? Biz dilencilik üzerinde dolanıyoruz; muhakkak havada sineğin damarını vuruyoruz.
2300. Eğer bir kimse misâfir olarak erişse, eğer ben ben isem, gece uyuyunca, onun eski püskü libâsını teninden soyarım.