Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin 15. Olağanüstü Kurultayı'nda yaptığı konuşma
Sayın başkan, değerli konuklar, dost ve kardeş ülkelerin değerli temsilcileri, bize güç veren, onur duyduğumuz, baş tacı etmemiz gereken ama yürekleri buruk olan değerli sanatçılarımız, Türkiye’nin dört bir yanından gelen değerli Cumhuriyet Halk Partililer, televizyonları başında bizi izleyen değerli yurttaşlarım, hepinize Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak selamlarımı, saygılarımı sunuyor ve bütün Türkiye’yi kucaklıyorum.
Dün akşam bir düğündeydik, Mevlana’nın düğünündeydik. Şeb-i Aruz’daydık. Mevlana hoşgörünün timsali, çağları aşan, inancımıza felsefi boyut katan yüce insan, yüce pirimiz Mevlana’nın düğünündeydik. Onun hoşgörüsünü, onun sevecenliğini çağlar ötesine taşımak, ona gönül bağımızı sunmak için Konya’daydık ve Mevlana’daydık.
Bugün başka bir düğündeyiz. Yine Cumhuriyet Halk Partisinin yönetici kadroları olarak sizin huzurunuzdayız. Halkın huzurundayız. Halkla beraberiz, size inanıyoruz, size güveniyoruz.
Mevlana diyor ki; “Ey oğul tutsaklık bağlarını kopar, özgür ol, özgür yaşa” diyor. Biz özgürlüğümüzü ve tutsaklığımızı ulusal kurtuluş savaşıyla kazandık. Mücadele ettik, alın teri döktük, kan döktük, şehit verdik ve özgürlüğümüzü de, ulusal bağımsızlığımızı da kazandık. Ama bugün Türkiye farklı bir süreçten geçiyor. İyimserliğin yerini kötümserliğin aldığını görüyoruz. Umut yerine umutsuzluğun olduğunu görüyoruz. Gelecek kaygısı taşıyan pek çok yurttaşımız var. Geleceğe güvenle bakamıyoruz. Ama buradan bütün yurttaşlarıma söz veriyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında, yani halkın iktidarında karamsarlığa yer olmayacaktır. Umudumuz halk olacaktır, halkın desteğiyle bütün Türkiye’yi kucaklayacağız.
Biz korkunun değil, özgürlüğün, barışın türkülerinin söylendiği bir Türkiye istiyoruz. İstiyoruz ki, Türkiye çağdaş uygarlık düzeyini yakalasın ve Türkiye hak ettiği konumda olabilsin.
Değerli arkadaşlarım, bizim isteğimiz, bizim inancımız sadece Cumhuriyet Halk Partililerin değil, ülkesini seven, demokrasiyi isteyen, özgürlük isteyen, yolsuzlukların olmadığı, hesap vermeyi onurlu görev kabul eden bütün yurttaşlarımın, yurtseverlerin ortak talebidir bu. Ve bizim görevimizde bu yurtseverlerin, demokratların, özgürlükçülerin ortak talebini dile getirmektir. Bizim görevimiz işi, yaşı, rengi, doğduğu yeri, soyu, sopu hiç önemli değil. Bütün yurttaşlarımızı kucaklamak, onların haklarını ve özgürlüklerini genişletmek ve onları güvenceye almaktır.
Bu görevi yaparken biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak yola çıktık. Buradan bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Eğer çözümün bir parçası olmak istiyorsanız o zaman gelin, Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altına gelin, bu çatı özgürlük çatısı olacaktır. Demokrasi burada olacaktır, özgürlük burada olacaktır, hoşgörü burada olacaktır ve tümünüzü ama tümünüzü biz kucaklamaya kararlıyız.
Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz, biz umudun partisiyiz. Biz uygarlığın partisiyiz. Biz özgürlüğün, demokrasinin, emeğin partisiyiz. Biz çalışanların, yani alın terinin partisiyiz. Biz Urfa’daki hoyratın, Karadeniz’deki kemençenin, Anadolu’daki sazın, Ege’deki zeybeğin partisiyiz. Biz halka güvenen, halk için çalışan, halkın partisiyiz. Tek güvencemiz, tek umudumuz halktır, halkın gücünü alarak yola çıkacağız ve mücadelemizi böyle sürdüreceğiz.
Buradan bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Temiz siyaset mi istiyorsunuz? Ödediğiniz her kuruş verginin hesabının birileri tarafından verilmesini mi istiyorsunuz? O zaman yaşamı sorgulayacaksınız, hayatı sorgulayacaksınız. Eğer birilerine onu kullanın, deliğe süpürmeyin dendiğinde o kişi sesini çıkarmıyorsa, bu söylem karşısında onurla duran, mücadelesini veren, halka hesap vermeyi namuslu görev kabul eden bir siyasete yol açın artık. İktidar aydınlığa yürümelidir diyoruz.
Biliyorsunuz tabanda güçlü bir halkımız var. Halka ulaşmak her Cumhuriyet Halk Partilinin görevidir. Halkın içinde daha fazla olacağız. Daha fazla dinleyeceğiz, daha fazla konuşacağız ve çözümlerimizi kararlılıkla anlatacağız. Ama unutulmaması gereken bir şey var. Bir iktidar var. Söylemleriyle eylemleri taban tabana zıt olan bir iktidar var. Demokrasi diyorlar, demokrasiyi askıya aldılar. Kendi mahkemelerini kurdular, kendi yargıçlarını atıyorlar. Kendi yargıçları görev yapıyor. Tutukluluğu infaza dönüştürdüler. Aydınları hapse attılar. Korku yarattılar. Demokrasi istiyorsak korkularımızı yeneceğiz. Çetelerle mücadele ediyoruz diyorlar. Hangi çetelerle? Kendi çetelerini kurdular. Kendi çeteleriyle yola çıkıyorlar. 12 Eylül’le hesaplaşıyoruz diyorlar. Allah aşkına Kemal Türkler’in kanı yerde kalmadı mı? Zaman aşımına uğratmadılar mı? Bir devrimciyi, bir sendikacıyı sokağın ortasında vuranlar bugün elleri kolları açık sallayarak geziyorlar caddelerde sokaklarda. Faili meçhulleri defalarca önerge verdik. Demokrasiye, özgürlüğe, insan haklarına yakışmaz faili meçhuller dedik. Ama her seferinde faili meçhullerle ilgili önergelerimiz reddedildi.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir der büyük kurtarıcımız. Mustafa Kemal’in sözüdür bu. Türkiye Büyük Millet Meclisinin duvarında yazar. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisini adeta yürütmenin emrine verdiler. Milletvekillerini parmak indirme, kaldırma makineleri haline dönüştürdüler. Türkiye Büyük Millet Meclisinde oy sahtekarlığı yaptılar. Milletin egemenliği bu değildir. Milletin egemenliği parlamentoya yansımıyor.
Telefonla konuşamıyor artık Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları. Dinleniyor muyuz diye korkuyorlar. Yoksulluğu kaldıracağız dediler. Hangi yoksulluğu kaldırdılar? Yoksul sayısı artıyor. Yoksulları kendi arka bahçesi haline getirmek istiyorlar. Biz yolsuzlukları da kaldıracağız dediler. Ama gelin görün ki pek çok ülkenin firmaları kendi muhasebe kayıtlarında Türkiye’de ödedikleri rüşvetler için hesap açtılar. Bu tablo 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışan bir tablo değildir. Bu tabloyu değiştireceğiz. Geçmişi bileceğiz, geçmişte yapılanları bileceğiz, iyi tahlil edeceğiz. Ama geleceği geçmişin hataları üzerine kurgulamayacağız. Daha özgürlükçü, daha demokrat bir yapı içinde bilinçle, akılla, ortak mantıkla yolumuza devam edeceğiz. Türkiye’nin binlerce sorunu var. Ama unutmayın Türkiye’nin binlerce sorunu varsa Cumhuriyet Halk Partisinin de binlerce çözümü vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi büyük partidir, Cumhuriyet Halk Partisi köklü partidir, Cumhuriyet Halk Partisi yerli partidir ve Cumhuriyet Halk Partisi genleriyle oynanmamış bir partidir.
Gençler ve kadınlar, umudumuz olan gençler, hayatı sorgulayan kadınlar, acıları yaşayan kadınlar. Nüfusun yarısı kadın; Ama siyasette kadın var mı yeteri kadar? Yok. Gençler, nüfusun %50’den fazlası genç. Siyasette gençler var mı? O zaman yeni Cumhuriyet Halk Partisi, yeni anlayışla yola çıkıyoruz. Gençler ve kadınlar siyasette daha fazla yer alacak.
Biz kadın - erkek eşitliğine inanan bir siyasal partiyiz. Gençlerin bireysel çıkar peşinde koşmayan, ülkenin çıkarlarını savunmakta yaşamını yitirmeyi bile göze alan idealistler olduğunu biliyoruz. Onun için gençlere ve kadınlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Buradan bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum. Unutmayın, size seçme ve seçilme hakkını Cumhuriyet Halk Partisi verdi. Üstelik bu seçme, seçilme hakkını verirken bugün uygarlığın beşiği olan pek çok ülkede kadına seçme, seçilme hakkı verilmemişti. Cumhuriyet Halk Partisinin öngörüsü budur, hedefleri budur. İnsana saygı duyar, cinsiyet ayrımcılığı yapmaz. O saygı içerisinde kadınında sorunların çözümünün bir parçası olduğunu kabul eder. Onunda siyasette yeri olmalı, onunda düşüncesi olmalı, ona da saygı duyulmalı. Bu bizim temel felsefemizdir.
Özgür medya dediler. Hangi özgür medya? Kendisine otosansür uygulayan köşe yazarı mı? Milyarlarca lira ceza kesilen gazete patronları mı? Haberleri otosansüre uygulamanın ötesinde yazmayın diyen, haberlere sansür uygulayan bir medya mı halkın gözü, kulağı ve sesi olacak? Biz bunları aşmaya kararlıyız. Yasakları kaldırıp özgürlükleri getireceğiz dediler. Yürüyüş yapan, dertlerini anlatmak isteyen üniversite gençlerinin üzerine coplarla, biber gazlarıyla gidenler mi bunlar? Düşünceye pranga uyguladılar. Düşünmeyeceksiniz dediler. Düşünenler nerede sizlerde biliyorsunuz, bende çok iyi biliyorum.
Ve kadın kardeşlerime sesleniyorum. Sizin yeriniz, ocağınız ve siyasal eviniz Cumhuriyet Halk Partisidir diyorum. Kadınlara seçme seçilme hakkını verdik ama bir başka tablodan söz etmek istiyorum size 21. yüzyılda 4 milyon kadınımız okuma yazma bilmiyor. Bunun ayıbı kadınlarda değil. Bunun ayıbı kadınları ihmal eden, onları siyasete almayan, onlara baskı uygulayan, ekonomik özgürlüğünü sağlamayan, okula gitmesi için katkı vermeyen siyasilerin ayıbıdır. Bunu da hiçbir kadınımızın unutmaması gerekiyor.
Kadınlar acıyı çekerler, dramı yaşarlar. Unutmayın daha geçen yıl Diyarbakır’da ramazan ayında evine yiyecek bir şey götürmediği için, evine akşam gelip odada kendisini asan babayı düşünün. O aileyi düşünün, bu yoksulluğu düşünün. Bunun faturası bir aileye kesilmemeli. Bu faturayı kesenler kimlerdir? İktidar sahipleridir, iktidardakilerdir. Kadın kardeşlerimin bu gerçeği hiç unutmamasını istiyorum. Size seçme, seçilme hakkını verdik. Size siyasette daha fazla yer vereceğiz. Gelin bütün kadın kardeşlerime sesleniyorum. Cumhuriyet Halk Partisine destek verin, Cumhuriyet Halk Partisini beraber sizin mübarek ellerinizle iktidara taşıyalım ve bütün Türkiye’yi, bütün dünyayı kucaklayalım.
Aramızda bize destek vermek için gelen sanatçılarımız var. Onlara dostluğumuzu ve yürekten bağlılığımızı aktardık, söyledik. Sanatçı ne ister? Sanatçı bir şey ister, özgürlük, özgürlük, özgürlük der sanatçı. Özgürlük onun nefes alması demektir. Özgürlük bütün dünya için istenir sanatçı tarafından. Biz bütün sanatçılara söz veriyoruz. Yazacaksınız, çizeceksiniz, oynayacaksınız, ne yapacaksanız, size özgürlükleri sonuna kadar açacağız. Özgür bir Türkiye’yi yaratacağız ve siz o özgür Türkiye’de sanatınızı icra edeceksiniz. Bunun sözünü veriyoruz bütün sanatçılara.
Az önce yoksulluktan bahsettim. Diyarbakırlı bir ailenin dramından söz ettim. Sadece Diyarbakır’da mı? Muğla’da da benzer bir dram yaşandı. Dershaneye giden çocuğunun parasını ödeyemediği için hapse giren, annesi hapse girdiği içinde kendisini asan çocuğun dramı. Yoksulluk 21. yüzyılın Türkiye’sinde bir kader mi? Yoksulluğu yenmek AKP iktidarının aklına gelmiyor mu? Ama buradan bütün yurttaşlarıma söz veriyorum. Yoksulluğu yeneceğiz, yoksulluğu tarihe gömeceğiz.
Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden birisi şu; Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik sosyal hukuk devletidir der. Sosyal devleti kurmak Cumhuriyet Halk Partisinin boynunun borcudur. Sosyal devlet uygarlık demektir, sosyal devlet tasada ve kıvançta beraber olmak demektir. Sosyal devlet hiç kimsenin ötekileştirilmediği bir devlet demektir. Sosyal devlet yoksulluğun tarihe gömüldüğü devlet demektir. Sosyal devlet sadaka devlet değildir. Sadaka dağıtan devlet değildir. Sosyal devlet Türkiye’de bütün bireylerin onurla yaşamasının anahtarı demektir. Ve diyecek ki pek çok yurttaşımız siz ne yapacaksınız? Yoksulluğu kaldıracaksınız ama nasıl kaldıracaksınız? Sizin çözümünüzle. Biz aile sigortasını getireceğiz. Her ailenin sigortası olacak, her yurttaşın sigortası olacak. Hiçbir aile gelirsiz kalmayacak. Ona yiyecek dağıtmayacağız. Kadının banka hesabına her ay yoksul ailede kadının banka hesabına asgari ücret kadar para yatıracağız. Yoksul kadınımız kimse onun yoksulluğunu bilmeyecek. Bankaya gidecek memur gibi, işçi gibi, emekli gibi aylığını çekecek ve çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Ve bilecek ki benim tek güvencem sosyal devlettir diyecek birilerine minnet duymayacak. Ve sandığa giderken de özgür bir birey olarak, özgür bir yurttaş olarak sandığa gidecek ve oyunu kullanacak.
Biz bunu söylediğimiz zaman AKP’nin yetkilileri diyorlar ki, peki siz parayı nereden bulacaksınız. Sen yolsuzluk yapanlara para buluyorsun. İhaleye fesat karıştıranlara para buluyorsun, yandaşlarına para buluyorsun. Sıra fakir fukaraya gelince efendim siz bu parayı nereden bulacaksınız. Biz o parayı buluruz. Biz o parayı buluruz ve yoksulun hakkını koruruz. Çünkü biz halk partisiyiz. Çünkü biz halkın partisiyiz.
Yerine gelince övüneceksin. Efendim Türkiye dünyanın 20 büyük ekonomisinden birisidir diyeceksin. Doğru. Türkiye büyük bir ülke, kaynakları geniş bir ülke. Ama bu kaynakları doğru kullanırsanız, akılcı kullanırsanız, halk için kullanırsanız, yoksulluğu yenmek için kullanırsanız, sosyal devleti yeniden ayağa kaldırmak için kullanırsanız kaynağımız var, imkânımızda var. Yeter ki kul hakkı yemeyeceksiniz, kul hakkı yemeyenler için her zaman para vardır. Bunlar bir şey daha söylüyorlar. Biz aile sigortasını getireceğiz diyorlar. Efendim diyorlar bakın CHP sizin yeşil kartlarınızı iptal edecek. Kocaman bir yalan. Biz aileye her ay asgari ücret garantisi vereceğiz. Ayrıca onun daha güzel, daha uygun koşullarda sağlık hizmeti almasını da sağlayacağız. Hiç kimsenin, hiçbir yoksul ailenin endişe duymasına gerek yok.
Sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, değerli yoldaşlarım, yol arkadaşlarım, devrimci gelenekten gelen, halk için çaba harcayan, halk için uğraşan değerli Cumhuriyet Halk Partililer, Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik. 8 yıldır iktidardalar, işsizlik artmadı, işsizlik azaldı mı? %8’le aldılar. %21 – 22’lere çıkardılar. İşsizlik açlıktır, yoksulluktur. İşsizlik kavgadır, işsizlik sosyal devletin dibine konmuş bir dinamittir. Bir aile düşünün çocuğu askere gitti geldi, üniversiteyi bitirdi iş arıyor. Aile huzursuz, yakınları huzursuz, komşuları huzursuz çocuğum ne zaman iş bulacak diye. İş bulacakta ben ne zaman evlendireceğim diye. Bunlar AKP iktidarının umurunda mı? Onların derdi başka. İşsizliği çözmek onların derdi değil. Yoksulluğu çözmekte onların derdi değil. Ama bizim derdimiz olacak. Halkın iktidarında düşüneceğimiz ve ilk olarak çözeceğimiz, çözmek için yola çıkacağımız ilk konu işsizlik olacak. İşsizliği çözmek için bütün gücümüzü, bütün aklımızı kullanacağız.
Şimdi üniversiteyi bitirmeyen bir işsiz şunu söyler. Ya üniversiteyi bitirseydim benim de en azından iş bulma imkânım yüksek olurdu. Peki, üniversiteyi bitiren bir işsiz ne diyecek? Hangi gerekçeyi gösterecek? Nasıl oldu diyecek? Okudum, yazdım, ailem fedakârlık etti üniversiteyi bitirdim ve ben işsizim. Binlerce okulumuzda öğretmen yok. Vekil öğretmenler çocuklarımızı yetiştiriyor. Ama sokakta üniversiteyi bitirmiş atama bekleyen on binlerce öğretmen var. Buradan sesleniyorum. Bütün atanamayan öğretmenlere ve onların ailelerine sesleniyorum. Halkın iktidarında atanamayan öğretmen kavramı olmayacaktır diyoruz.
Hiç meraklanmayın bizim umudumuz halkımızdır. Siyasette şunu söyledik. Halka hep doğruları söyleyeceğiz. Çözümlerimizi de söyleyeceğiz. Halkı kucaklayacağız, halkın gücüne inanacağız ve halkın gücüyle yola çıkacağız. Eğer bugün bunlar istihdam yaratmayan bir büyümeden söz ediyorlarsa bu Türkiye’nin geleceği için sağlıklı bir büyüme değildir. Türkiye’nin geleceği üreten Türkiye’den geçer. Üreteni cezalandırdılar, çalışanı cezalandırdılar. Bu tabloyu tersyüz etmek her Cumhuriyet Halk Partilinin görevi olacaktır.
Bakın Sayın Başbakan bir formül üretti. Gitti işverenlere dedi ki, her işveren bir işçi alırsa Türkiye’de işsizlik sorunu çözülür. Hiçbir işveren ama hiçbir işveren Başbakanı ciddiye almadı. Niye ciddiye alsın ki. Dönüp Başbakana şu soruyu tabii soramadılar. Ama biz soralım buradan sen işverene diyorsun ki bir işçiyi işe al. E sen devletsin. Sen niye almıyorsun? Senin elinden tutan mı var? Sen iktidar değil misin? Kendi beceremiyor işverene çatıyor niye almıyorsun diye. Sen beceremiyorsun beceren iktidar gelecektir oraya. Halkın iktidarı gelecektir hiç endişe etme sen.
Değerli yoldaşlarım, değerli arkadaşlarım, sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, önemli bir sorunumuz daha var. Türkiye’nin ekonomisi sıcak para spekülatörlerine teslim edilmiş durumda. Bütün kadınlara sesleniyorum, bütün asgari ücretlilere sesleniyorum, bütün işsizlere sesleniyorum. Eğer gelir düşükse, yoksulluk varsa, işsizlik varsa yaratılan katma değerin faiz olarak dışarıya ödenmesi bunun temel nedenlerinden birisidir. Onlar ekonomiyi sıcak para spekülatörlerine teslim ettiler. Halkın iktidarında biz ekonomiyi üretene teslim edeceğiz, çalışana teslim edeceğiz, çiftçiye teslim edeceğiz, sanayiciye teslim edeceğiz. Kim üretiyorsa, kim çalışıyorsa ekonominin sahibi o olacaktır.
Ve bir de işsizlik sigortamız var. İşsizlik sigortasında büyük paralar var. Ne oluyor bu paralar? İşsizlik sorunumuzu çözmede kullanılıyor mu? Hayır. Onu da çözeceğiz, o konuda da kararlıyız.
Sevgili yurttaşlarım, sevgili emekliler, analarımız, babalarımız, sizler çalıştınız, ürettiniz, alın teri döktünüz, sigorta primlerinizi ödediniz. Yeri geldi emekli oldunuz veya birileri sizi zorla emekli etti. Umutla beklediniz, emekli aylığınızı aldınız. AKP dedi ki emeklileri koruyacağım, emeklilere büyük imkân sağlayacağım dedi. Umutla gittiniz emekliler olarak AKP iktidarına oy verdiniz. Büyük çoğunlukla oy verdiniz ve sonra AKP iktidar oldu. Ne yaptı biliyor musunuz? Emeklilerin başına çorap ördü. Diyeceksiniz ki emeklilerin başına nasıl çorap ördü. Önce bir yasa çıkardı. Emekliler milli gelir artışından pay alamaz dedi. Hani Recep Bey diyor ya efendim kişi başına gelir 15 bin dolara çıktı diye. Hiçbir emeklinin aylığı, geliri kişi başına 15 bin dolara çıkamaz. Çıkması da mümkün değil. Çünkü kişi başına gelirin 15 bin dolara çıkması için yaratılan katma değerin hakça bölüşülmesi lazım. Emeklinin de ondan pay alması lazım. Emekliye pay almayacak diye yasa çıkardı AKP hükümeti. Bütün emeklilerin bunu bilmesini isterim.
Bir başka önemli nokta; esnaf emeklileri. Esnaf çalıştı, emekli oldu, ayrıldı, emekli aylığından tekrar çalışırsa %40 sosyal güvenlik destek primi kesilecek dendi. %40. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine gittik ve bunu iptal ettirdik. Onu %15’e düşürdüler. Çalışan bir kişi, çalışan bir esnaf aldığı aylıkla geçinemediği için çalışan bir esnafın aylığından sosyal güvenlik destek primini niye kesersini? Biz buradan bütün emekli kardeşlerimize söz veriyoruz. Sizin aylığınızdan kesilen sosyal güvenlik destek primini kaldıracağız ve yine söz veriyoruz yıllardır beklediğiniz, umutla beklediğiniz, acaba kim yapar diye düşündüğünüz intibak yasasını da Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz çıkaracağız.
Bütün emekli kardeşlerim, 9 milyon kişisiniz. İsterseniz bir siyasal partiyi tek başına iktidar yapabilirsiniz. Emeklilerden ve emeklinin sorunundan en çok söz eden parti Cumhuriyet Halk Partisidir. O zaman Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı altına gelin. Sizin sorunlarınızı çözmek emeğin partisinin görevidir. Alın terinin partisinin görevidir. Üreten partinin görevidir, çalışan partinin görevidir. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin görevidir.
Sevgili yurttaşlarım, kurucu Genel Başkanımız ne güzel söylemiş çiftçi milletin efendisidir diye. Geldik 21. yüzyıla. Allah aşkına köylü şuanda milletin efendisi durumunda mı? Yabancı bankaların, tefecilerin kölesi yaptılar bırakın efendi yapmayı.
Bütün çiftçi kardeşlerime sesleniyorum. Sizi yabancı bankaların, tefecilerin kölesi haline getiren bu iktidarı iyi tanıyın ve sizi tekrar bu milletin efendisi yapacak olan Cumhuriyet Halk Partisini de yakından tanıyın. Gelin kucaklaşalım, gelin barışalım artık. Sizin icra dosyalarınızı biliyoruz. Çektiğiniz acıları biliyoruz. Köylü eskiden ürününü kaldırırken bereketli olsun derdi. Ürününü kaldıracak, satacak, alın terinin karşılığını alacak, düğün dernek yapacak, çocuğunu evlendirecek ve bir sonraki yıla yine umutla bakacak. Şimdi ürününü kaldıramıyor. Narenciye dalda kaldı. Kimin umurunda? Cumhuriyet Halk Partisi dışında bunu dile getiren bir siyasal parti var mı? Biz halkın sorunlarını her yerde dile getireceğiz. Çözümleri de dile getireceğiz.
Sayın Başbakan, Başbakan olmadan önce adım adım Türkiye’yi gezdi ve dedi ki biz ÖTV’yi kaldıracağız iktidara gelince. Köylü vatandaşlarımızda inandılar. Mazotta ÖTV’yi kaldıracak dediler. Mazotta ÖTV’yi kaldırdılar mı? Biz söz veriyoruz. Bizim sözümüz Cumhuriyet Halk Partisinin sözüdür. Ben söz veriyorum. Benim sözüm işçi Kemal’in sözüdür, memur Kemal’in sözüdür, emekli Kemal’in sözüdür, yurtsever Kemal’in sözüdür, halkını seven Kemal’in sözüdür. Biz kaldıracağız.
Ve Sayın Başbakan diyor ki, ÖTV’yi kaldıracağız diyorsunuz ama parayı nereden bulacaksınız? Buradan sesleniyorum kulağı iyi duysun diye. Benim adım Recep Tayyip Erdoğan değil, Kemal Kılıçdaroğlu. Parayı bulacağım diyorsam ben parayı bulurum. Biliyorsunuz demokrasilerde örgütlenme özgürlüğü var. İşçi kardeşlerime sesleniyorum, dayak yiyen işçi kardeşlerime, tekel işçilerine, işten atılan işçi kardeşlerime sesleniyorum. Sizin örgütlenme özgürlüğünüz anayasada var. Ama fiiliyatta yok. Buyurun bir sendika kurun bakalım. Gidin bakın bir sendikaya üye olun bakalım. Ertesi gün kapının önünde görürsünüz kendinizi. Çünkü AKP halkı aldatanlar ve kandıranlar partisidir. Doğruları söylemeyen bir partidir. Sözde anayasa değişikliği yaptılar ya işçiler bir değil isterse iki sendikaya da üye olabilecekmiş. Doğru. Bir sendikaya üye olamıyorlar ki ikincisine de üye olsunlar. Sayın Başbakan bunları bilmiyor mu? Ama buna evet diyen sendikacılara sesleniyorum. Yandaş sendikacılara sesleniyorum. Hükümetin her dediğine olur diyen sendikacılara sesleniyorum. İşçileri satıyorsunuz. İşçilerin haklarını korumuyorsunuz. Onların örgütlenme özgürlüğünü tıkıyorsunuz. Buradan bütün sendikacı kardeşlerime sesleniyorum. İşçinin hakkını koruyun, işçiden yana olun, işçiyi tutun, emekten, alın terinden yana olun ki Cumhuriyet Halk Partisi de sonuna kadar sizi desteklesin.
Evet bir emekçi Kemal olarak söylüyorum ben bunu. Emeğin hakkını savunan birisi olarak söylüyorum ben bunu. Sendikacılığı öldürmek için bir formül buldular. Nedir formül? Taşeron işçilik. Kıdem tazminatı hakkınız olmayacak, toplu sözleşme hakkınız olmayacak, grev hakkınız olmayacak, izin hakkınız bile olmayacak. Neymiş taşeronun yanında çalışacaksın. Yani köle düzeninde çalışacaksın. Bütün taşeron işçilerine söz veriyoruz halkın iktidarında kamuda taşeron işçiliği tarihe gömeceğiz. Olmayacak bu.
Sizinde sendikanız olacak, sizde toplu sözleşme yapacaksınız, sizinde kadronuz olacak, sizinde kıdem tazminatı hakkınız olacak. Bu bizim görevimizdir. 2 milyon taşeron işçisine sesleniyorum, 2 milyon. Türkiye Büyük Millet Meclisinden bakanlıklardaki, hastanelerdeki bütün taşeron işçilere sesleniyorum. Sizin güvenceniz, sizin beklentiniz, sizin umudunuz Cumhuriyet Halk Partisi olsun.
Sadece bunu mu yapacağız? Hayır. 4/b, 4/c ucubesini de kaldıracağız. Böyle ucube olabilir mi? Hiçbir hakkın yok, köle düzeninde çalış. Neymiş 4/c’ye göre çalışacakmış. Bunları kaldıracağız. Uluslararası standartları getireceğiz. Kendi ülkemizde yeri gelince demokrasi diyoruz, yeri gelince özgürlük diyoruz, yeri gelince hukukun üstünlüğü diyoruz ama uluslararası çalışma örgütünün kurallarını yeri geldiğinde tersyüz ediyoruz. Onları tersyüz değil hukukun içine yerleştirmek Cumhuriyet Halk Partisinin görevi olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, sevgili Cumhuriyet Halk Partililer, değerli yurttaşlarım, hepimiz çoluk çocuk sahibiyiz. Çocuklarımızı okula gönderiyoruz, çocuklar çocukluklarını yaşamıyorlar. Dershaneye, okula, eve bir üçgen var. Çocuk oyun dahi oynayamıyor. Hayatı test çözmekle geçiyor. Hayatı test olarak tanıyor. Hayatı sorgulamıyor, gelecekte ne olacağım dahi düşünmeye zamanı bile yok. At yarışlarına döndürdük çocuklarımızın eğitimini. Bırakın politikayı, AKP’nin politikasını, bakan değişiyor, politika değişiyor. Çünkü partinin politikası yok. Böyle bir anlayış olabilir mi? Eğitimi çağdaş anlamda yeniden yapılandıracağız. Çocuk çocukluğunu yaşayacak. Sınav maratonları olmayacak. Yerinde ve zamanında olacak. Aileler dershaneye mahkum edilmeyecek. O alanları da kaldıracağız. Daha özgür, hayatı sorgulayan, geleceği sorgulayan, Türkiye’yi düşünen, Türkiye’nin sorunlarını düşünen bir eğitim, bir gençlik yetiştireceğiz. Çünkü umudumuz onlar.
Ve bir şey daha; Biraz ayrıntı gibi görünse de bunu dile getirmekten kendimi alamıyorum. Öğrenci seçme, yerleştirme merkezimiz vardı. Yıllarca sınav yaptı. Herkes sınavı o yaparsa doğru yapar diye biliyordu. Bunlar geldiler onu da batırdılar. Bir KPSS sınavı yaptılar, milleti perişan ettiler. Baktık orada da sorular çalınmış. Birilerine gitmiş. Bunların başka işi yok mu Allah aşkına? Her şeyi bozmak, her şeyi yandaşlara teslim etmek ve bunu yaparken de kendilerini haklı göstermek gibi bir becerileri var bunların. Halkımız unutmasın, gerçekleri görsün. Göstermeliyiz gerçekleri. Her yerde göstermeliyiz, her yerde anlatmalıyız. Fabrikada da, tarlada da anlatmalıyız. Bunların maskelerini indirmeli, gerçek yüzlerini halka göstermeliyiz.
Ve üniversitelerimiz, umudumuz, geleceğimiz, çağdaş Türkiye’nin geleceği. Üniversitelerimiz ne durumda? Referandum yapıldı. Üniversitelerimiz konuştu mu? Bir ülkenin anayasası değişirde üniversiteler konuşmazsa bizim yabancı dostlarımız var aramızda, o dostlara da hatırlatıyorum acaba kendi ülkelerinde anayasa değiştiğinde üniversitelerin suspus olduğu bir ülkeyi çağdaş, modern, özgürlükçü bir ülke olarak görüyorlar mı acaba? Karabasan gibi çökeceksiniz, üniversiteleri konuşturtmayacaksınız, öğrencileri coplayacaksınız, susturacaksınız ve ondan sonra çıkıp yaptığınız eylem için özgür dilemek değil, onu savunacaksınız. Öğrenci kendi çıkarı için değil, ülkesinin çıkarı için mücadele eder. Suskun üniversite olur mu? Ses çıkarmayan üniversite olur mu? Başbakanın önünde tespih gibi dizilmiş üniversite rektörleri olur mu? Bu ayıbı kaldıracağız. Üniversite sadece adı üniversite değil. Üniversiteyi üniversite yapan özgürlüktür, üniversiteyi üniversite yapan bilimdir, üniversiteyi üniversite yapan kendi gençliğidir. Üniversiteyi üniversite yapan onun donanımıdır. Ama ses çıkarma, otur yerine, konuşma, yürüyüş yapma, eylem koyma. Ne yapacağım ben? Otur, ses çıkarma dersini çalış. Sınava gir, zaten orada da torpil var seni kapı dışarı edeceğim. Bu anlayış mı üniversite? Bütün üniversitelere, bütün üniversite gençliğine söylüyoruz ve onlara söz veriyoruz YÖK denen ucubeyi kaldıracağız. Biz daha 1402’likleri unutmadık. Yüreğimizin bir yerinde sızı olarak duruyor. 12 Eylül’le hesaplaşacaklardı sözde bunlar. YÖK’ü niye kaldırmıyorsun? Elinden tutan mı var? Sana destekte veriyoruz. Ama kaldırmazlar. Çünkü daha üniversiteleri dize getirecekler. Daha oraları da köleleştirecekler. Oraları da sessiz kılacaklar. Ama izin vermeyeceğiz. Halkın iktidarında üniversiteleri yeniden ayağa kaldıracağız. Bilimsel özerklik gelecek, yönetsel özerklik gelecek. Üniversiteler kendi dekanlarını seçemiyor mu? Seçecekler. Birileri gidip belirlemeyecek. Onlar kendileri seçecekler ve üniversitenin yöneticileri gidip mali bakanlığının kapısında acaba para mara alabilir miyiz diye dilenci konumuna sokulmayacak. Üniversitelere mali özerklikte getireceğiz.
Öğrencilerin eylem yaptığı ve haklı olarak şikâyet ettikleri harçlar aile üzerinde ciddi yük. Evet çünkü ağır ağır faşizme doğru gidiyor. Biz bunu çok iyi görüyoruz. Daha öncede söyledik bunu. Tek parti iktidarına doğru gidiyor. Ben her şeyi çözdüm bir tek Cumhuriyet Halk Partisini çözemedik diyor. Burayı çözemezsin Sayın Başbakan, burası Türkiye’nin teminatıdır. Ve unutmayın, öğrenciler unutmasın, hiçbir baskı, hiçbir güç bizi halka ulaşmaktan engel kılamaz. Halka ulaşacağız, halkla birlikte gücümüzü göstereceğiz ve bu düzeni yıkacağız. Alaşağı edeceğiz bu düzeni. Halka yakın, halka hesap veren, dürüst, temiz bir siyaseti beraber kuracağız. Halk için yapacağız bunu. Ve üniversitelere geri dönüyoruz. Öğrencilerin eylemlerimde söylediği harçlar. Harçları da kaldıracağız. Arkadaşlarımız çalıştı. Bütçedeki rakamlarına baktık ve inandık ki halkın iktidarında harçlar kaldırabilir. Harçları kaldıracağız. Sadece bununla mı yetineceğiz? Hayır.
18 yaşında gencimizi idam ediyoruz. Ama üniversiteye gelince üniversite öğrencisine üniversite yönetiminde söz ve karar alma sürecinde söz vermiyoruz. Sen konuşamazsın, sen söz söyleyemezsin diye. Biz söz veriyoruz üniversite yönetiminde gençlerinde hem söz hakkı olacak, karar alma sürecinde de yetkileri olacak diyoruz. Onlarda üniversite yönetiminde söz ve karar sahibi olacaklar.
Ve biz yıllardır, on yıllardır çözülemeyen öğrenci yurdu sorununu da çözeceğiz. En geç iki yıl içinde hiçbir üniversite öğrencisi benim yurdum nerededir yurtsuz kaldım diye dert ve tasa edinmeyecektir. Bunu kaldıracağız. TOKİ’ye görev vereceğiz. Toplu Konut İdaresine. Bütün üniversite kampüslerinde birer ikişer kişilik odalar olacak. Öğrenci yurtları, sıcak – soğuk suyu olacak. Geniş bantlı internet erişimi olacak, çağdaş yurtlar olacak. Çocuğunu üniversiteye gönderen anne ve baba çocuğum nerede kalacak diye bir düşünce içine kapılmayacak, bir tasa içinde olmayacak. Çocuğum sosyal devletin koruması içinde yurtlarda kalıyor diyecek. Yani gencimizi karanlık noktalardan kurtarmakta Cumhuriyet Halk Partisinin görevi olacaktır.
Sevgili yurttaşlarım, 12 Eylül’de bir referandum yapıldı. %58 evet, %42 hayır çıktı. Bu referandum bir toplumsal uzlaşmanın olmadığını gösteriyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz özgürlükçü, çağdaş bir anayasa için kollarımızı sıvadık çalışıyoruz, şimdiden çalışıyoruz. İktidara geldiğimizde göreceksiniz 12 Eylül’ün izlerinin tamamen silindiği, yargı bağımsızlığının tamamen sağlandığı, güçler ayrılığı ilkesinin yer aldığı bir anayasayı toplumsal uzlaşmayla yeniden yapacağız. Ve Türkiye bunu hak ediyor. Yargı bağımsızlığını sağlarken hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Hukukun üstünlüğünü sağlayacağız. Ama hukukun üstünlüğünü sağlıyoruz deyip kendilerini hukukun üstüne çıkaranlara izin vermeyeceğiz. Sizlerde izin vermeyin. Ve biz yargı bağımsızlığı yanında bir şey daha yapacağız. Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız. Eski DGM mahkemeleri bunlar. Adını değiştirdiler. Neymiş özel yetkili mahkeme. Neye özel? AKP’ye özel. Savcısı kim? Recep Tayyip Erdoğan. Böyle mahkememi olur? Ve gerçek anlamda yargı sürecini çağdaş kılmak için bir şey daha yapacağız. Askeri Yüksek İdare Mahkemelerini da kaldıracağız. Danıştay’ımız orada. Sivil yargı, çağdaş yargı. Çünkü biz inanıyoruz ki bizim yaptığımız anayasada, verdiğimiz yargıç güvencesinde, yargı güvencesinde yargı siyaset değil adalet dağıtacaktır. Temel hedefimiz budur.
Şunun için bu noktaya geldim. Bunlar anayasayı değiştirdiler biz 12 Eylül’ün izlerini sileriz dediler. 12 Eylül darbecilerinden hesap soracağız dediler. 12 Eylül darbecilerini ağırladılar, önlerinde düğmelerini iliklediler. Allah aşkına bunlar 12 Eylül’de bedel ödediler mi? Bizim partimiz kapatıldı, bedel ödedik, yöneticilerimiz hapishanelere girdi, analar 12 Eylül’de ağıt yaktı. “Ankara ah Ankara, bu yara başka yara, 17 yaşındaydı kıyılır mı Erdal’a”. Bunlar 12 Eylül’de yaşadığımız acılarımızı sömürdüler. Hiçbir şey ağırıma gitmiyor da birilerinin çektiği acıyı birilerinin sömürmesi ağırıma gidiyor. Sen ne bedel ödedin? Birileri gitti postal yaladı gencecik fidanlar idam edilirken. Metris’te, Diyarbakır’da işkenceler olurken sen yeşil kuşak projesini nasıl hayata geçiririm diye çaba harcamıyor muydun? Mamak’taki acıları unutur muyuz diyorsunuz siz? Onlar bu acılarımızı sömürürken o dönem orada bu acıları yaşayanlar şunları söylüyordu. “Ekilir ekin geliriz, ezilir un geliriz, bir gider bin geliriz” diyorlardı. Ve biz bütün baskılara direndik, acı bedeller ödedik. Bu toplum ödedi o acı bedelleri. O acı bedellerin bedel ödemeyenler tarafından sömürülmesi ağırıma gidiyor. Kim oluyorsun sen 12 Eylül faşizmini hesap soracağım diyorsun. Milleti kandırdın, hesap soracağım dedin. Nerede bu darbeciler? Biz milyonlarla yürümeye alışkınız, milyonlarla yürüyeceğiz, yürümek zorundayız. Halkı kucaklamak zorundayız beraber. Eğer biz binlerce geleceksek beraber çalışacağız.
Ve biz bir şey daha yapacağız. İnsan olmanın, inançlı olmanın, ülkesini sevmenin bir yolu da vasiyetlere sahip çıkmaktır. Kişi öldü, yaşamını yitirdi, ama onun bıraktığı vasiyet onun yakınları tarafından titizlikle yerine getirilir. Bizim bir kurtarıcımız vardı Mustafa Kemal. O yedi düvele savaş açtı. Eğer bugün bu ülkenin minarelerinden ezan okunuyorsa, dönüp baksınlar Mustafa Kemal’in yüceliğine. Onun vasiyetini 12 Eylülcüler çiğnedi. Türk Dil Kurumunu ve Türk Tarih Kurumunu kapatıp birer devlet dairesi haline dönüştürdüler. Kim düzeltecek bunu? Mustafa Kemal’in partisi, halkın partisi düzeltecek bunu. Vasiyete sahip çıkacağız. Çünkü biz inançlı insanlarız. Hukuka sahip çıkacağız. Çünkü biz hukukun üstünlüğüne inanırız. Onun için diyorum yeni bir anayasa, demokratik bir anayasa, güçlü bir anayasa, hak ve özgürlükleri koruyan ve güvence altına alan bir anayasa, çağdaş bir anayasa yapacağız. Sadece bunu mu yapacağız? Hayır. Size söz veriyoruz kapatılan öğretmen derneği TÖVDER’in mallarını da aynen iade edeceğiz.
Ve gelelim başka bir konuya. 12 Eylülcülerin yaptığı yasalardan birisi de siyasi partiler yasasıdır. Allah aşkına bu siyasi partiler yasası Türkiye’de demokrasinin önünü tıkamıyor mu? Milli irade diyoruz. Hangi milli iradeden söz ediyor Recep Bey? Hangi milli irade? Sen liste yapıyorsun, partiler liste yapıyor vatandaşın önüne koyuyor. Ya oy verirsin ya da oy kullanmazsın diyor. Oy veriyor vatandaş, efendim milli irade tecelli etti. Bu milli irade değildir. Söz, Cumhuriyet Halk Partisinin sözü milletvekilini vatandaş kendisi seçecek. Yani bizim vatandaşımız kendi milletvekilini seçemiyor mu? Bunu kaldıracağız. Halkın iradesi parlamentoya yansıyacak. O irade milli iradedir işte.
Ve size söz o siyasi partiler yasası bugünkü lider sultasını yarattı. O sultayı da yıkacağız. Lider sultası olmayacak. Her vatandaş gidecek sandıkta oyunu kullanacak, kendi milletvekilini seçecek ve o milletvekilinden de yeri geldiğinde hesap soracak. Çünkü biz demokrasiye inanıyoruz. Halkın iradesine inanıyoruz biz. Daha önce söylemiştim bir daha söylüyorum Sayın Başbakanın kulakları duysun diye söylüyorum. Bizim iktidarımızda %10 seçim barajı ucubesine de son vereceğiz, kaldıracağız bunu.
Şimdi değerli yoldaşlarım, sevgili yurttaşlarım yapılan anketler var. Her iki yurttaşımızdan birisi son 3 yılda yolsuzlukların arttığını söylüyor. Türkiye’nin en temel sorunlarından birisi budur. Bir ülkede bütün yurttaşlarıma söylüyorum, buradan sesleniyorum. Demokrasimi istiyorsunuz, temiz siyaset mi istiyorsunuz, hesap sorulmasını mı istiyorsunuz gelin Cumhuriyet Halk Partisine. Size söz veriyoruz. Temiz siyaset bizimde arzumuz. Ahlaklı siyaset bizimde arzumuz. Hesap vermek bizim görevimiz. Onun için şunu söylüyoruz. Söz veriyoruz Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. Siyasete ahlakı getireceğiz. Her vatandaşımın şunu iyi bilmesini isterim. Türkiye’de bir çocuk doğduğu andan itibaren ölünceye kadar vergi verir. Vergi dairesinde kaydı olsun, olmasın hiç önemli değil. Su içerken, süt içerken, hastaneye giderken, telefonda konuşurken, otobüse binerken, bulaşık yıkarken hep vergi ödersiniz. O zaman demokrasiyi istiyorsanız, temiz siyaset istiyorsanız, benim ödediğim vergiler nereye gitti diye bir soru sorma hakkınız var. Bu hakkını kullanın diyorum bütün yurttaşlarıma. Siyasi ahlak yasasını çıkaracağız ama bir şey daha yapacağız. Her milletvekili, seçimle gelen herkes malvarlığını internet sitesine koyacak. Alın teriyle kazanılmış paradan herkes onur duymalı. Ama birilerini dolandır, sahtekârlık yap, ihaleye fesat karıştır, tüyü bitmemiş yetimin hakkını ye çık siyasette memleketi yönetmeye kalk. İzin vermezler. Yedirmeyeceğiz onu. Bu ülkeye temiz, dürüst siyaseti getireceğiz. Biz bunu nasıl getireceğiz biliyor musunuz? Halkın iktidarında parlamentoda bir komisyon daha kuracağız. Plan Bütçe Komisyonu dışında bir de Kesin Hesap Komisyonu olacak. Bütçenin bir yıl sonra bütçe kaynaklarının nereye harcandığını birilerinin sorması lazım. Yerinde mi kullandın bu parayı? Zamanında mı kullandın bu parayı? Bunu soracak. Bizim iktidarımızda komisyonu kuracağız. O komisyonun başkanı da ana muhalefet partisinden birisi olacaktır. Bununda sözünü veriyoruz size. Çünkü biz inanıyoruz ki bizim verilmeyecek hesabımız yok. Biz her şeyin hesabını veririz. Vatandaştan aldığımız, topladığımız 5 kuruşun dahi hesabını vermek bizim için onurlu görevdir. Biz bu görev için iktidarı yönetmeye talibiz. Ve siyasetin finansmanını da temizleyeceğiz. Orayı da düzgün hale getireceğiz. Kara parayla siyaset olmaz. Birileri diyordu ya benim dışarıda param varsa sizin olsun. Senin kara parana da bizim ihtiyacımız yoktur diyoruz.
Ve bir şey daha yapacağız. Bu dokunulmazlıklar 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışmıyor. Ayıptır bu. Bu ayıbı kaldıracağız. Dokunulmazlıkları kürsü dokunulmazlığıyla sınırlı hale getireceğiz. Konuşuyorsan hay hay, düşünceyse hay hay başımın üstüne. Ama çal çırp efendim benim dokunulmazlığım var kimse bana dokunmasın. Senin vatandaştan ne farkın var? Vatandaş seni seçti milletvekili yaptı. Köşeyi dön diye yapmadı ki, millete hizmet et diye seni milletvekili yaptı.
Bizim ciddi sorunlarımızdan birisi de Güneydoğu arkadaşlar. Çözülmeyen bir sorun. Sorun çözülmüyorsa kabahati siyaset kurumundadır, başka yerde aramayalım. Siyaset kurumunun bu kadar önemli bir sorunu hep görmemezlikten gelmesi, duymamazlıktan gelmesi, efendim asker ne istediyse biz zaten verdik demesi işi baştan savmaktır. Bu konuda en tutarlı parti, en doğru parti, düşünce üreten parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Baştan beri raporumuzu yazdık 89’da, şimdi yeniliyoruz raporumuzu. Sorunu çözeceğiz. Nasıl mı çözeceğiz? Toplumsal uzlaşmayla çözeceğiz, kardeşçe çözeceğiz. Toplumsal uzlaşmayı mutlaka sağlayacağız. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkarak yapacağız. Çözümün başında Lozan var. Lozan tapu senedimizdir. O senetten yola çıkacağız. Senedimiz başımızın üstünde, gönlümüzün bir yerinde duruyor. Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkacağız. Lozan’a sahip çıkacağız. Yurttaşlık hukuku çerçevesinde, insan hakları çerçevesinde özgürlük, barış ve ekmek ekseninde biz bu sorunu çözeceğiz. Çözmek zorundayız. Unutmasınlar baştanda söyledim Türkiye’nin bin bir sorunu varsa Cumhuriyet Halk Partisinin de bin bir çözümü vardır. Ve çözümleri hayata geçireceğiz. Biz birilerinin yaptığı gibi güneydoğuya gidip size yeni bir modern hapishane yapacağız demeyeceğiz. Onları öyle görmeyeceğiz. Bu ülkenin, burada halk oyunlarını izlediniz. güneyden de, kuzeyden de, doğudan da, batıdan da, orta Anadolu’dan da bütün renkleri izledik. Bu renkler bizim renklerimiz mi? Evet. Bu oyunlar bizim oyunlarımız mı? Evet. Bu insanlar bizim insanlarımız mı? O zaman sorun varsa sorunu çözmek bizim görevimizdir. Dışarıda çözüm aramayacağız, başka yerlerde çözüm aramayacağız. Akılla, mantıkla, cumhuriyetin değerlerine sahip çıkarak, insan haklarına sahip çıkarak, özgürlüklere sahip çıkarak, yurttaş haklarını tanıyarak demokrasi ekseninde bu sorunu çözeceğiz.
Ben şunu söylüyorum. Fırat’ın doğusu da bizim, Fırat’ın batısı da bizim. Berivan’da bizim, Hakan’da bizim. Rojin’de bizim, Agop’da bizim. Ferhat ile Şirin’de bizim Memuzin’de bizim. Bütün toplumu kucaklayacağız. Biz Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşlarıyız. Biz ulusal kurtuluş savaşını beraber verdik. Bizi kimse ayıramaz. Siyasetçinin görevi ayırmak değildir. Siyasetçinin görevi toplumu kaynaştırmaktır. Kimlik temelinde siyaset yapmayacağız. İnanç temelinde siyaset yapmayacağız. O 19. yüzyılın politikaları. İnsan temelli siyaset yapacağız. İnsan. Ne diyordu parti büyüklerimiz? Önce insan diyorlardı. Önce insan! Önce insan diyeceğiz.
12 Ağustos 2005, Sayın Başbakan Diyarbakır’da miting yapıyor. Mitingde konuşuyor. Diyarbakırlı bir genç Sayın Başbakan biz fabrika istiyoruz diyor. Sayın Başbakan duymamazlıktan geliyor. Bir daha söylüyor, yine duymamazlıktan geliyor. Bir daha söylüyor e Sayın Başbakan, koskoca Başbakan lafı kesilir mi? Dönüp ona şunu söylüyor. Bak kardeşim diyor biz buralara fabrika yapmayacağız. Bedavacılığa alışmayın diyor. Tarih veriyorum 2005 12 Ağustos. Kim fabrika yapacak, o insanların dertleriyle kim ilgilenecek? Kim istihdam sorununu çözecek? Kim orası da Türkiye’nin parçasıdır diyecek. Sen gideceksin oraya fabrika değil, hapishane sözü vereceksin. Buradan söz veriyoruz Türkiye’yi kucaklıyoruz, özel sektörü de özendireceğiz. Kimse gitmezse devlet olarak biz gideceğiz ve fabrika kuracağız, istihdam yaratacağız.
Ve bir sözümüz daha var. Orada mayınla araziler var değil mi? Onlar temizlendikten sonra cumhuriyetin en büyük toprak reformunu yapacağız. Topraksız köylüye dağıtacağız ve oralar modern tarım işletmesi olacak.
Buradan doğu, güneydoğudaki bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Biz sizin etnik kimliklerinize saygılıyız. Etnik kimlik herkesin şerefidir hiç itirazımız yok. Kimsenin de zaten itiraz etmeye hakkı yok. Sizin inançlarınıza da saygılıyız. Biz üçüncü yoluz, üçüncü yol. Etnik kimliğe saygılı, inançlara saygılı, insan odaklı, insanın dertlerini çözen sosyal demokrat halkçı bir partiyiz. Halk partisiyiz biz, sizin partiniziz biz. Bizi kucaklayın. Etnik kimliklerinizi sömürdüler, inançlarınızı sömürdüler. Biz onları sömürmüyoruz. Senin derdin var ve biz o dertleri çözmeye hazırız. Onun için biz üçüncü yoluz, çağdaş yoluz, özgürlükçü yoluz. Hangi derdin varsa derdini çözmek benim boynumun borcudur. Ama 19. yüzyılın politikalarının arkasına kimse çıkmasın.
Bizim amacımız Türkiye’yi içeride çağdaş yapmak, dışarıda da güçlü kılmaktır. Dışarıda güçlü bir Türkiye olmalı. 2023’ün Türkiye’si. Yani cumhuriyetin 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti kendi bölgesinde en önemli aktör olabilmeli. Oyun kurucu olabilmeli. Dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girmelidir. Bunun için politikalardaki gelgitler gibi dış politika üretilemez. Daha sağlıklı, daha sağduyulu, daha dengeli ülkelerin muhatap olduğu gerçeğini bilerek ve o bilinçle yola çıkıp daha tutarlı politikalar oluşturmamız gerekiyor.
Biz sadece bu bölgenin değil, Ortadoğu’nun değil, Çin’inde, Hindistan’ında, Rusya’nın da, Güney Kore’nin de nasıl geliştiğini görmeliyiz. Oralarla daha derin, daha köklü ilişkiler kurmalıyız.
Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz sürüyor. Ciddi aksamalar var; Ama bu aksamaların süratle giderilmesi lazım. AKP yöneticileri Brüksel’e gidip efendim biz AB’ye gireceğiz ama Türkiye’de CHP bizi engelliyor diyorlardı. Gittik, anlattık şimdi engelleyenin kim olduğu ortaya çıktı. Ve bunu her yerde söyleyeceğiz. Özgürlük türküleri söylediklerini söylüyorlardı. 53 tane gazetecinin Türkiye’de hapislerde olduğunu söyledik. Sen özgürlük diyeceksin gazeteciyi hapse atacaksın. Ama buradan AB yetkilerine de seslenmek isterim, Avrupa Birliği yetkililerine de. Bize kimse çifte standart uygulamamalı. Biz nasıl net, açık ve tutarlı politikalardan yanaysak AB yetkilerinin de Türkiye Cumhuriyetine karşı aynı netlikte, aynı tutarlıkta görüş bildirmelerini isteriz. Televizyonların önüne çıkıp farklı, kapalı kapılar ardında farklı konuşmak bizi rahatsız ediyor. Biz büyük ülkeyiz, biz kararlı bir ülkeyiz. Bizim dinamizmimizden Avrupa Birliğinin de yararlanmasını isteriz. Eğer siz Orta Doğu’da, Kafkaslarda söz hakkına sahip olmak istiyorsanız Türkiye’nin dinamizminden yararlanacaksınız. Biz buna hazırız ama sizlerinde hazır olması gerekir.
Değerli Cumhuriyet Halk Partililer, sevgili yoldaşlarım, benim size bir sözüm vardı. Cumhuriyet Halk Partisinde parti içi demokrasiyi getireceğim diye. Bu sözümün arkasındayım. Bunu bir sefer unutmayın. Aklınızın bir köşesine yazın. Önümüzdeki kurultayda tüzük kurultayı gelecek. Tüzüğümüz gelecek. Tüzüğü göreceksiniz. Nasıl ki bu ülkeye ilk kez çok partili rejimi getiren ve örnek olan bir Cumhuriyet Halk Partisi varsa, parti içi demokrasiyi getiren çağdaş bir tüzükle yeni bir Cumhuriyet Halk Partisi olacak ve bütün Türkiye’deki siyasi partilere bu örnek olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisindeki bütün demokratik kanalları açacağız. Öyle başkanlık divanının önünde gelin imza atın kaldıracağız.
Bakınız bizim Genel Merkezde 4. kattaydı üye kabul etme. Giriş katına indirdik. İsteyen gidip üye olabilecek. Ayrıca bir şey daha yaptık. Yeni araçlarımız yakında bütün Türkiye’de olacak. Vatandaş gidecek araçta kendisi birkaç dakika içinde hiçbir bedel ödemeden Cumhuriyet Halk Partisi kartını alacak. Çünkü biz düşünce özgürlüğünü savunuyoruz. Çağdaşlığı istiyoruz, demokrasiyi istiyoruz, önce kendi içimizde yapacağız. Bu sözümün arkasındayım, bunu yapacağız. Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz hak arayanların partisiyiz. Biz emeğin partisiyiz, biz özgürlüğün partisiyiz, biz hukukun üstünlüğüne inananların partisiyiz. Biz hakça bölüşmeyi kabul eden ve bunu benliğimize, ruhumuza yazmış olan bir siyasal partiyiz ve bu siyasal partinin bireyleriyiz.
Hiç kimse şunu kabul etmesin, aklının köşesinden de geçirmesin. Cumhuriyet Halk Partisi bürokratik devlet solculuğu yapan bir parti değildir. Cumhuriyet Halk Partisi halkın partisidir. Onun için diyoruz ki Cumhuriyet Halk Partili olmak çok önemlidir. Cumhuriyet Halk Partisi delegesi olmak çok önemlidir, üyesi olmak çok önemlidir, sempatizanı olmak çok önemlidir. Cumhuriyet Halk Partisine destek vermek çok önemlidir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi çağdaşlığın, uygarlığın partisidir. Öyle bakıyoruz biz.
Sevgili yoldaşlarım, değerli arkadaşlarım, sevgili yurttaşlarım, Türkiye’nin önemli bir süreçten geçtiğini söylemiştim. Önemli süreçten bir yaratılan korku imparatorluğu var bunu yıkmamız lazım. Özgürlüğü, barışı, huzuru, hoşgörüyü Türkiye’de egemen kılmamız lazım. Buradan bütün işadamlarına sesleniyorum, sanayiciye sesleniyorum, esnafa sesleniyorum. Kapalı kapılar ardında hükümetin sizi nasıl tehdit ettiğini biliyorum. Nasıl cezalar yağdırdığını biliyorum. Konuştuğunuz zaman maliyecinin nasıl ertesi gün kapınıza geldiğini biliyorum. Ama artık ayağa kalkın, korkmayın beraber yürüyelim.
Memurlara sesleniyorum. Siz devletin işini yapacaksınız siyasi partinin işini değil. Sizi devlet memuru kimliğinden çıkarıp iktidarın memuru haline getiren bu düzene sizde itiraz edin. Çekinmeyin, yürekli olun ve sizde ayağa kalkın. Çiftçi kardeşime sesleniyorum. Hani Başbakanın ananı da al git dediği çiftçi kardeşime sesleniyorum. Alın terinin karşılığını almayan çiftçi kardeşime sesleniyorum. Sende ayağa kalk, sende Cumhuriyet Halk Partisinin saflarına gel, sende yürekli ol. Mehmet Haberal biliyorsunuz değil mi içerde. Ona rapor verdi diye 4 üniversite hocasını hastaneden alıp özel yetkili mahkemelerine götürdüler. Başları önlerine eğik. Onlara buradan sesleniyorum. Başınızı kaldırın, özgürsünüz siz. Vicdanınız özgür sizin. Sizin arkanızda insanları seven, özgürlüğe hayatını adamış milyonlar var. Onlar sizi destekliyorlar.
Ve üniversite hocalarına artık sizde ayağa kalkın. Üniversiteleri ayağa kaldırın. Üniversitelerle beraber özgürlüğü isteyin. Ve yargıçlar yürütme organının emrine verilen yargıçlar, adalet değil de siyaset dağıtması istenen yargıçlar. Barolar, avukatlar, sizlerde buna itiraz edin, sizlerde isyan edin.
Ve medya, kendisine otosansür uygulayan medya. Patronlarına ağır cezalar, faturalar kesilen medya. Halkın iktidarında özgür olacaksınız. Biz dahil herkesi özgürce eleştirebileceksiniz. Sizde kalkın ayağa. Ve Türkiye’de haber nasıl yazılırmış sizde gösterin.
Ve yurttaşlarıma sesleniyorum. Bir şeyi unutmayın. Korkaklar her gün ölür. Yürekliler ise bir gün.
CHP’nin onurlu delegeleri, sevgili yurttaşlarım, ben buradayım, ayaktayım. İktidar ve sonrasında da ayakta kalacağım. Mücadelemi yürüteceğim. Cumhuriyet Halk Partisinin sevgili delegeleri sizlerde ayakta mısınız? Sevgili Cumhuriyet Halk Partililer sizlerde ayakta mısınız? Kurultayımıza katkı veren sevgili yurttaşlarım sizlerde ayakta mısınız? O zaman bir şey söyleyeceğiz. Yeter artık diyeceğiz. Ezilmeye, sömürülmeye, korku imparatorluğuna yeter. Hazır mısınız, hazır mısınız, hazır mısınız? Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum. Ben de hazırım
Kaynak: "GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU'NUN 15. OLAĞANÜSTÜ KURULTAYDA YAPTIĞI KONUŞMA 18 ARALIK 2010" (PDF). chp.org.tr. 18 Aralık 2010. 12 Eylül 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
|