Kemal Kılıçdaroğlu'nun 7 Nisan 2018 Şeker Vatandır Vatan Satılmaz mitinginde yaptığı konuşma


Hepiniz hoş geldiniz. Güzel bir gündeyiz, Çorum’dayız, Anadolu’nun kalbindeyiz. Türkiye’nin marka kentlerinden birisindeyiz. Çorum aynı zamanda bir tarihi kenttir, Çorum bir üniversite kentidir, Çorum bir sanayi kentidir, Çorum aynı zamanda bir tarım kentidir. O nedenle Çorum Anadolu’nun vazgeçilmezidir. Dünyanın her tarafında, bakın altını çizerek söylüyorum, dünyanın her tarafında Çorum ve Çorum’un tarihi çok iyi bilinir. O nedenle buradaki şeker fabrikasına sahip çıkarken aslında sadece şekere değil, Çorum’a ve Türkiye’ye sahip çıkıyoruz. ‘Şeker vatandır, vatan satılmaz’ diyoruz.

Çorum’un bir özelliği daha var. Milli Kurtuluş Savaşında en çok şehit veren kentlerimizden birisidir Çorum. O nedenle Milli Kurtuluş Savaşında göğüs göğüse düşmanla mücadele eden, bu ülkenin bağımsızlığı için çaba harcayan, alın teri döken bütün şehitlerimize, bütün gazilerimize, Afrin’den tutun PKK’yla mücadele eden bütün şehitlerimize ve gazilerimize Çorum’dan Allah’tan rahmet diliyoruz, gazilerimize şifalar diliyoruz. Bütün Türkiye’yi, bütün şehit yakınlarımızı, bütün gazilerimizi Çorum’dan Çorumlularla beraber yürekten kucaklıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu miting bir parti mitingi değildir. Altını özenle çiziyorum bu miting bir parti mitingi değildir. Bu miting; bir Cumhuriyet mitingidir, bir vatan mitingidir, bir şeker mitingidir, bir tarım mitingidir, bir işçi mitingidir. Bu mitingin özü; bu miting, bir alın teri mitingidir. Her partiden insanın, siyasi görüşü ne olursa olsun her partiden insanın alın terine değer verdiğine inanıyorum. Her partiden insanın şekere önem verdiğine inanıyorum. Her partiden insanın Türkiye’nin her tarafında fabrikalar olsun, insanlar çalışsın, evlerine akşam huzur içinde dönsünler diye düşünüyorum. Ve bu nedenle bu miting bir parti mitingi değil, bu miting bir vatan sevgisi mitingidir. Bu miting şekere, fabrikaya alın terine sahip çıkma mitingidir. O nedenle diyoruz: ‘Şeker vatandır, vatan satılmaz’.

Neden şeker fabrikaları satılmasın? Öyle ya bir soru sormamız lazım. Şeker fabrikaları neden satılmasın? Önce tarihimizi bileceğiz tarihimizi, cumhuriyet tarihini bileceğiz, Milli Kurtuluş Savaşını bileceğiz. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları hep beraber milletle beraber mücadele ettiler, Anadolu’nun her tarafında Kuvayimilliye ateşleri yakıldı. Ama bir şey vardı, savaşı kazandık Anafartalar’da, Dumlupınar’da, Antep’te, Afyon’da, Maraş’ta, Adana’da düşmanla mücadele ettik ve kazandık, ama bir baktık toplu iğne üretemiyoruz, bir baktık bir kilo şeker üretecek fabrikamız yok, bir baktık bez üretemiyoruz, bir baktık sanayi diye bir şey yok. Ve Gazi Mustafa Kemal, bir iktisatçı değildi ama şunu söylüyordu, ne zaman? 1923 İktisat Kongresinde. Beni bütün Çorumluların çok dikkatle dinlemesini isterim. Televizyonları başında bizi izleyen bütün vatandaşlarımın dikkatle izlemesini isterim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkeyi kurtaran insan, Milli Kurtuluş Savaşını veren insan şu cümleyi kuruyordu 1923 İzmir İktisat Kongresinde: “Siyasal, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olmaz ve ülke bağımsızlığını koruyamaz.” Yani siz ekonomik olarak güçlü olmazsanız, yurdun her tarafında fabrikalar olmazsa, çalışan işçiler olmazsa siz bağımsızlığınızı koruyamazsınız diyor. Ve bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk şeker fabrikalarının temelini attı, Sümerbankların temelini attı. 1925 yılında Kayseri’de uçak fabrikasının temelini attı. Şu soruyu da hiçbir vatandaşım unutmasın. Milli paramız, Türk liramız, milli paramız ne zamandan beri milli bankalarda basıldı? Ne zamandan beri? Osmanlının bütün dönemini alın 1930 yılına kadar. Bizim paramızı yabancı bankalar basıyordu. Ne zaman bastık milli paramızı? Merkez Bankasını 1930 yılında kurduk ve ilk kez bu topraklarda kendi paramızı milli bankamızda bastık. O nedenle milliyetçilik sözle olmaz. Milliyetçilik eylemle olur, milliyetçilik fabrikayla olur, milliyetçilik çalışmayla olur, milliyetçilik emekle olur. Yabancının ürettiğini tüketmek milliyetçilik değildir. Benim fabrikalarım çalışacak, benim fabrikalarım! Benim fabrikalarımda üretim olacak, benim fabrikalarımdan dünyanın her tarafına ürün satılacak. Milliyetçilik budur. Bu toprakların ruhunda bu olmak zorundadır. Onun için hep birlikte mücadele edeceğiz.

Bakın, şeker fabrikalarını cumhuriyet döneminde kurduk. Nasıl kurduk biliyor musunuz? Az önce sendikacı arkadaşım da söyledi, yumurta satarak, tavuk satarak, toprak bağışlayarak. Aman buraya fabrika kurun, aman bunu yapın, her türlü özveride bulunuldu. Ve bugün şeker fabrikaları bizim için çok değerli bir sanayi kolu haline geldi. Şeker fabrikalarını kim kurmuş onu da söyleyeyim size, şeker fabrikalarını kim kurmuş? Hangi Başbakanlar, hangi devlet başkanları şeker fabrikaları kurmuş. Atatürk kurmuş, İnönü kurmuş, Menderes kurmuş, Demirel kurmuş, Ecevit kurmuş, Erbakan kurmuş, Özal kurmuş. Bakın, gelmiş geçmiş bütün herkesi saydım, herkese de Allah’tan rahmet diliyorum hayatta değil bunların tümü. Atatürk’ten başlıyor Özal’a kadar, Erbakan’dan Ecevit’e kadar, Menderes’ten Demirel’e kadar bütün başbakanlar şeker fabrikası kurmuşlar. Şeker fabrikası kurmayıp da başbakanlık koltuğuna oturan bir kişi var onu da zaten siz biliyorsunuz. Bir tek şeker fabrikası kurmamıştır bir tek. Erbakan kurdu, Demirel kurdu, İnönü kurdu, Menderes kurdu, Atatürk kurdu. O nedenle diyoruz ‘Şeker vatandır, vatan satılmaz’. Vatan kimin vatanı? Benim vatanım, sizin vatanınız, Atatürk’ün vatanı, Menderes’in vatanı, Erbakan’ın vatanı, Özal’ın vatanı, yani Türkiye Cumhuriyeti vatanı şeker gibidir şeker satılamaz.

Hayatında şeker fabrikası kurmayan, şimdi şeker fabrikalarını satacağım diyor. Kime satacaksın, niye satacaksın? Ona da geleceğim birazdan ona da geleceğim. Bakın, o yoksulluk içinde şeker fabrikaları kurduk o yoksulluk içinde. Bir kilo şeker bile dışarıdan geliyordu bir şeker bile. Şimdi dünyanın her tarafına eğer iyi çalışırsak şeker ihraç edebileceğiz. Dünyanın her tarafına ihraç edebileceğiz. Çok güzel bir tabiatımız var Allah’ın vergisi. Bu güzel topraklarda yaşıyoruz. Şeker pancarı üretiminde Türkiye Cumhuriyeti dünya beşincisi. Bunu hazmedemiyorlar. Acaba biz nasıl olurda bu beşincilikten Türkiye’nin ayağını kaydırırız, şekeri bitiririz, ondan sonra biz size şeker satarız diyorlar. Buna izin verecek miyiz? İzin verecek miyiz?

Sevgili Çorumlular, sevgili işçi kardeşlerim, şekerde çalışan işçi kardeşlerim, buna izin verecek miyiz? Hangi partiden olursa olsun bakın, hangi partiden olursa olsun vatanını seven her vatandaşımın şeker fabrikalarının satışına karşı çıkması lazım. Neden? Şeker vatandır, vatan satılmaz. Planlı tek ürünümüz tarımda, planlı tek ürünümüz şeker pancarıdır. Öyle güzel bir doğamız var ki, Karadeniz’in kıyıları ve dağları hariç, Akdeniz’in kıyıları hariç bütün bölgelerde şeker pancarı yetişebilir, bütün bölgeler. Elin ülkesinde şeker pancarı yetişmez ama bizim hemen hemen bütün topraklarda şeker pancarı yetişebilir. Şeker pancarı nedir, sadece şeker midir, sadece pancar mıdır? Hayır. Şeker pancarı demek niteliksiz işgücünü istihdam yaratmak demektir. Çapa yapacak birisi, emek harcayacak, alın teri dökecek, evine akşam huzur içinde gidecek. Demek ki, istihdam yaratıyor aynı zamanda şeker pancarı. Sadece istihdam mı yaratıyor? Hayır. Aynı zamanda şeker pancarı posası hayvancılıkta önemli bir gıda maddesidir. Şimdi biz onu da yok ediyoruz. Hayvancılık alanında Türkiye bundan 15 yıl önce, 20 yıl önce sadece Türkiye’yi değil, Ortadoğu’yu besliyordu. Şimdi besmelesiz et ithal ediyoruz, canlı hayvan ithal ediyoruz. Yem fiyatlarını bilen var mı? Yem fiyatlarına bakın, yüzde 40, yüzde 50 arttı son bir ayda. Diyorlar ki et niye pahalı? Ya sen yem fiyatını ucuz verdin de vatandaş pahalı mı et satıyor? Yemde yüzde 50 dışarıya bağımlıyız. Şeker fabrikaları da kapatılırsa daha büyük oranda dışarıya bağımlı hale geleceğiz. O nedenle bir kilo süte bir kilo yem alıyorlar. Normalde bir kilo süte birkaç kilo yem almak lazım. Ama siz eti de bitirdiniz, hayvancılığı da bitirdiniz, şeker elimizde kaldı şimdi şekeri de bitirecekler.

Pancar sadece şeker değil bir şey daha söyleyeyim. Aynı dönüm ormanın verdiği oksijenden şeker pancarı tarlası üç kat daha fazla oksijen veriyor. Dolayısıyla şeker pancarını aldıktan sonra başka bir ürün ektiğinizde çok daha verimli bir sonucu elde ediyorsunuz. Bu kadar bereketlidir şeker ve şeker pancarı.

Başka? Şeker fabrikaları bazen stratejiktir. Örnek vereyim size ne demek stratejiktir? Van’ın Erciş ilçesini düşünün tek fabrika var. Bütün kasaba oraya bakıyor, orada işçiler çalışıyor. Esnaf kazanıyor, çiftçi kazanıyor, işçi kazanıyor, herkes kazanıyor şimdi diyorlar ki orayı satacağız, sattıktan sonrada kapatacağız. Bu ne demektir? Ben Erciş’i yok edeceğim demektir. Ne sen, ne de feriştahın gelirse kapattırmayacağız ve çalıştıracağız.

Muş’un, Erzurum’un, Ağrı’nın, Yozgat Sorgun’un şeker fabrikaları stratejiktir satılamaz. Orada insanlar var, insanlar çalışıyorlar, insanlar emek harcıyorlar. Karadeniz’in fındığı nasıl stratejikse, Rize’nin çayı nasıl stratejikse, Zonguldak’ın kömürü nasıl stratejikse, şeker de bu ülkenin stratejik ürünüdür. Her evde şeker var. Gerçi birilerinin sarayında şeker yok. Efendim sarayda şeker kilo aldırıyormuş, şekeri bitirmişler onun yerine bal kullanıyorlarmış. E buğday unu yerine badem unu kullanıyorlar ve badem sütüyle besleniyorlar. Ya sizin yüzünüze, gözünüze, dizinize dursun kardeşim millet 1 liraya muhtaç, asgari ücrete muhtaç, sen önce ben şeker fabrikalarının satışını durdurdum de vallahi billahi gelip tebrik edeceğim. Şeker fabrikalarının satışını durdurdum de.

Vatan ve bayrak ne demektir? Birilerine ders vermemiz lazım. Vatan ve bayrak ne demektir? Bayrak sadece bir bezin üzerindeki Ayyıldız mıdır? Ne diyor şair? “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır” diyor. Eğer sen kan dökmüşsen, Kuvayimilliyeciysen, düşmanı temizlemişsen o bayrak bizim en büyük kutsalımızdır. O bayraklar göklerde dalgalanırken hepimiz gururla ona bakarız ve saygı duyarız. O nedenle bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Peki vatan? Aynı şair söylüyor, “toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” diyor. Toprak her yerde var, dünyanın her tarafında. Ama ben kendi toprağım için şehitler verdiysem, mücadele ettiysem, Antep’te çalıştıysam, mücadele ettiysem, Maraş’ta, Dumlupınar’da, Afyon’da, İzmir’de, Balıkesir’de, Anadolu coğrafyasında Kuvayimilliyeciler bir ateş gibi yanarken mücadele verdiysek işte o vatandır, bizim vatanımızdır. O vatanda alın teri döktük, o vatanda mücadele ettik, o vatanda birlikte kardeşçe yaşamak istiyoruz.

Bakın bir şey daha söyleyeyim, burada her partiden arkadaşım var her partiden. Her partiden vatandaşıma ben saygılıyım. Çünkü benim kitabımda, benim siyasi görüşümde sözkonusu yandaş değil, sözkonusu vatandaştır. Vatandaşın cebine para giriyorsa eyvallah, vatandaş kazanıyorsa eyvallah, vatandaş üretiyorsa eyvallah, vatandaş ihracat yapıyorsa eyvallah. Ama bir masaya otur, eline al viski bardağını, ondan sonra dışarıdan mal gelsin e iyi, onu içeriye satalım Türkiye üretmesin, Türkiye satmasın, Türkiye yabancılara muhtaç olsun, Türkiye bağımsızlığını yabancı tekellere versin, ekonomik gücünü yabancı tekellere versin diyenlerin yanında değilim kim olursa olsun yanında değilim. Benim için vatandaş, vatan ve bayrak önemlidir. Onun için diyoruz ‘Şeker vatandır, vatan satılmaz’.

Vatanı vatan yapan, Rize’nin çayıdır kimse unutmasın. Vatanı vatan yapan, Zonguldak’ın kömürüdür kimse unutmasın. Vatanı vatan yapan, Karadeniz’in fındığıdır kimse unutmasın. Vatanı vatan yapan, Yozgat’ın kokulu yeşil mercimeğidir kimse unutmasın. Vatanı vatan yapan, Çorum’da şeker fabrikasında çalışıp, alın teri döküp kendi fabrikasına sahip çıkanlardır. Vatanı vatan yapan budur. Vatanı vatan yapan, Manisa’nın üzümüdür, yerfıstığıdır. Vatanı bunlar vatan yapar. Neden? Bu vatanda üreteceğiz, bu vatanda hakça bölüşeceğiz. Ne ezen, ne ezilen insanca, hakça bir düzen kuracağız. Asıl amacımız, asıl hedefimiz budur bizim.

Peki vatanı vatan yapan bir şey daha var. Vatanı vatan yapan, kendi ülkesinde gidip askerliğini yapandır vatanı vatan yapan. Ankara’daki beylerin çocukları askere gitmeyecek, askere göndermeyeceksin, garibanın çocuğu askere gidecek kalkacaksın bana vatan edebiyatı yapacaksın, şehit edebiyatı yapacaksın. Buna benim karnım tok. Vatanı vatan yapan vatan sevgisidir. Gözünü kırpmadan askerlik yapandır, gözünü kırpmadan vatanına, bayrağına ve milletine sahip çıkandır. Vatanı vatan yapan budur. Vatanı vatan yapan şehidi klarnetle anmak değildir, davul zurna çalmak değildir. Vatanı vatan yapan acıyı paylaşmaktır acıyı.

Şimdi diyeceksiniz ki, bu fabrikaları niye satıyorlar? Bakın bunu çoğu vatandaşımız bilmiyor daha. Eğer bir ülkeyi yönetenler yakalarını tefeciye kaptırmışsa her şeyi satarlar. Yakayı tefeciye kaptırmışsa. Diyeceksiniz ki, bu yakayı bunlar nasıl tefeciye kaptırdılar? Örnek veriyim, son 15 yılda dışarıda, özellikle Londra’da bir avuç tefeciye ödenen faiz ne kadar? 150 milyar dolar. Bir avuç tefeciye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ödediği vergilerle bir avuç tefeciye, yurtdışındaki tefeciye ödenen faiz 150 milyar dolar. Şimdi çağrı yapıyorum Ankara’daki beylere, ben bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak Çorum meydanından dedim ki, siz Ankara’daki beyler son 15 yılda Londra ağırlıklı bir avuç tefeciye 150 milyar dolar faiz ödediniz, çıkıp desinler ki bu doğru değil yalandır. Bekliyorum, siz de bekleyin. Çıkıp desinler bu rakam doğru mudur, yanlış mıdır? Kaç lira ödediler? Bu dışarıdaki tefeciye, bir de içerde tefeciler var. İçerdeki tefecilere ne kadar ödediler onu da söyleyeceğim. Bu fabrikaları niye satıyorlar? Bunun için satıyorlar. Tefeciye borç ödemek için. Ama borcu kapatamıyorlar. Her seferinde faiz daha fazla artıyor. Son 15 yılda içerde bir grup tefeciye, hani var ya bu devlet tahvili, hazine bonosu. İçinizde devlet tahvili, hazine bonosu alan var mı? Ya bu Çorumlularda hiç iş yokmuş ya. Aramızda böyle milyarder yok mu gidip biraz devlet tahvili, hazine bonosu alsın. Bir kadın kardeşim diyor ki, para yok diyor. Ankara’daki beylerde var, taşmış her tarafa. Bakın, son 15 yılda yurtiçindeki bir grup tefeciye ödedikleri faiz 675 milyar lira. Yine Ankara’daki beylere sesleniyorum, hani diyorlar ya arada bir Ey Kılıçdaroğlu, desin ki Ey Kılıçdaroğlu sen Çorum meydanında 675 milyar lira faiz ödendi içerde bu yalandır de, vallahi şapkayı çıkaracağım. Diyebilir mi? Diyemez çünkü devletin rakamları bunlar. Artık Türkiye’yi yönetemiyorlar. Peki ne yapıyorlar? Türkiye’yi yönetmek için koltuk ittifakı kurdular. Biz ne ittifakı kuruyoruz? Şeker ittifakı kuruyoruz, vatan ittifakı kuruyoruz, bayrak ittifakı kuruyoruz, millet ittifakı kuruyoruz. Biz koltuklara mahkum değiliz, koltuğu istemiyoruz, biz alın teri dökenin hakkını vermek istiyoruz.

Son 15 yılda milletin vergileriyle yapılan fabrikalar satıldı. Şeker fabrikaları satıldı, Sümerbanklar satıldı, Etibanklar satıldı, makine kimyalar satıldı, petrol tesisleri satıldı. Kaç lira para aldılar biliyor musunuz o satıştan? 60 milyar dolar aldılar. Sizden vergi aldılar yetmedi, 60 milyar dolarlık mal sattılar yetmedi, dünyanın borcunu aldılar yetmedi, şimdi sıra geldi şeker fabrikalarını satmak istiyorlar.

Bu milletin vicdanına sesleniyorum, bu milletin ahlakına sesleniyorum, bu milletin sağduyusuna sesleniyorum, ya arkadaşlar bu milletten siz bir zarar gördünüz mü? Oy dediniz oy verdiler, araba dediniz araba verdiler, uçak dediniz uçak verdiler, saray dediniz saray verdiler, hanedan dediniz hanedan dediler. Ne istediniz de vermediler her şeyi verdiler. Peki arkadaş senin derdin şeker fabrikalarıyla mı? Niye şeker fabrikalarını satıyorsun, niye satıyorsun? İşçiler çalışıyor burada, insanlar çalışıyor, yolda gelirken bir işçi diyor ki, 20 yıldır ben diyor geçici işçi olarak çalışıyorum. Niye asıl kadroya atamıyorsun, 20 yıl geçici işçi olur mu Allah aşkına? Memleketi yönetemiyorlar. Neden? Yakayı tefeciye kaptırdılar. Borç alan ne alır? Borç alan emir alır. Diyorlar ki, dışarıdakiler şeker fabrikalarını sat. Emredersin diyor hemen ihaleye çıkacağız. Petrokimya tesislerini sat. Emredersin. Etbalık kurumunu sat. Emredersiniz. SEKA’yı sat. Emredersiniz. Tekel’i sat. Emredersiniz. Allah aşkına bana söyler misiniz, yem sanayini sattılar ya. Yemin yüzde 50’sini dışarıdan alıyor bakın yüzde 50’sini dışardan alıyor. İthal ediyoruz yemi. Sizin hiç aklınıza gelir miydi saman ithal edeceğiz diye. Ya bu ülkenin ovaları bereketli, yağmuru bereketli, suları bereketli, insanları çalışkan, insanları özverili, ya saman ithal ediyorsanız bu memlekette bir dert var demektir. Bu ülkenin vicdanına sesleniyorum, insanımızın sağduyusuna sesleniyorum. Saman ithal eden bir ülkeden bu memlekete yani yöneticilerden bu memlekete hayır gelmez.

Efendim diyorlar ki, bir şey daha. Bu fabrikalar zarar ediyor. Zarar ettiği için satıyoruz diyorlar. İnanıyor musunuz? Çorumlular, sizin inandığınız her şeye ben de inanıyorum, güvendiğiniz her şeye de ben güveneceğim. Ama bir şey söyleyeyim, bu fabrikalar zarar ediyor diyorlar. Vallahi de, billahi de, tillahi de zarar etmiyor. Sizi kandırıyorlar.

Bakın, zarar etmiyorlar, zarar ettiriliyorlar. Ne demek zarar ettiriliyorlar? İsim vereceğim, Ankara’daki beyler şimdi dinliyorlar, belki birisinin yanında doktoru da hazır bekliyordur. Alpullu Şeker Fabrikası, Ağrı Şeker Fabrikası, Samsun Çarşamba Şeker Fabrikası, Balıkesir Susurluk Şeker Fabrikası, son 4 yılda anahtarı kapattılar, işçiler aylık ödediler, fabrikayı tamir etmediler son 4 yılda üretim yapmıyor. Üretim yapmayan bir yer kar elde eder mi? Kim üretim yaptırmıyor? Ankara’daki beyler. Niçin? Efendim bu şeker fabrikaları zarar ediyor, o nedenle biz satacağız. Milleti kandıracaklarını düşünüyorlar. Benim milletim, bu ülkenin güzel insanları artık yalana doydu. Ne söyledim? Bu bir parti toplantısı değil, bu bir vatan, bir bayrak toplantısıdır. Biz açık ve net söylüyoruz hiçbir şeker fabrikası zarar etmez yeter ki adam gibi çalıştırın. Kapatıyorsun 4 fabrikayı, 4 fabrikanın genel müdürü var, genel müdür yardımcıları var, işçiler var, geçici işçiler var, onlara her ay para ödüyorsun, orada üretilen şeker pancarını da kamyonlarla başka fabrikaya taşıyorsun, dönüp diyorsun ki ‘ya bu şeker fabrikaları zarar ediyor.’ Etmiyor, sen ettiriyorsun sen! Sen ettiriyorsun bu şeker fabrikalarını. Şimdi de diyorsun ben satacağım. Sana sattırmayacağız bu fabrikaları.

Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi var. Kısa adı Türk Şeker. Dünyada şeker üreten fabrikaların tepe kuruluşunda Türk Şeker var ve dünyada 14’ncü sırada. Senin kaç tane fabrikan var 14’ncü sırada olan, kaç tane birliğin var dünyada 14’ncü sırada olan? İş kazalarında dünyada birincisin, insanlar ölüyor. İthalatta öyle saman ithal ediyorsun. Ama şeker üretiyor, kazanıyor, kar elde diyor dünyada 14’ncü sırada, diyorsun ki şeker fabrikaları zarar ediyor.

Bakın, 2002’de Türkiye Cumhuriyeti yurtdışına şeker ihraç ederdi, üretirdi ve ihraç ederdi. Ne kadar? 280 bin ton şeker ihraç etti. Şimdi 2016 Türkiye yurtdışından şeker ithal ediyor. Ya fabrikalar var niye çalıştırmıyorsun? İşçi var, tarla var, su var, bereket var, çalışmak isteyenler var. Al götür fabrikaya işçiler çalışsın. Şeker alalım, şekeri üretelim, ihracatı yapalım, ülkeye döviz gelsin. Hayır diyorlar, bunları satacağız diyorlar.

Bakın ben size örnek vereyim, mercimek Yozgat’ın yeşil mercimeği, kokulu mercimeği bir dünya markasıdır. Mercimek ithal ediyoruz, kuru fasulye ithal ediyoruz, pamuk ithal ediyoruz, arpa ithal ediyoruz, ayçiçeği ithal ediyoruz, nohut ithal ediyoruz, et ithal ediyoruz. Allah aşkına bu bereketli toprakları kim ekecek, kim biçecek? Niye yapıyorlar biliyor musunuz? Bakın bu bölümü iyi dinleyin. Türkiye Cumhuriyetinin nüfusu 81 milyon. 81 milyon insanı kim besleyecek, kim doyuracak? Egemen güçler diyorlar ki, et üretmeyin, mercimek üretmeyin, şeker üretmeyin, fasulyeye ne gerek var. Şunu yapmayın, bunu yapmayın. E ne yapacağız? Bizden satın alın, biz size vereceğiz. 80 milyon, batıdaki egemen güçlerin en büyük arzusu 80 milyonluk nüfusu Türkiye Cumhuriyetinin insanları değil, biz çalışalım, onları besleyelim. Onlar döviz ödesinler, bizden satın alsınlar.

Bir şey daha söyleyeyim, bu da çok önemli. Bizim bir tarım bakanımız Fransa’da şövalye madalyası aldı. Niye aldı biliyor musunuz? Fransız tarımına yaptığı katkılardan ötürü. Türk tarımına değil, Fransız tarımına yaptığı katkılardan ötürü şövalye madalyası aldı. Bu bile başlı başına bu ülkenin çiftçisinin oturup sorgulaması gereken bir şeydir. Peki dışarıdan ithal ettiniz ne oldu? Fransa’nın çiftçisi için, Hollanda’nın çiftçisi için, Almanya’nın çiftçisi için, İngiliz’in çiftçisi için çalışıyorsunuz. Onlar çalışacaklar, onlar üretecekler biz döviz ödeyeceğiz onlardan alacağız eti, mercimeği, nohudu, ayçiçeğini, pamuğu ve biz diyeceğiz ki biz sizden ihraç ettik, siz bize madalya verin. O madalyayı alıp başka bir yerlere koysunlar. Biz öyle madalya istemiyoruz. Biz bu ülkede üreten insana madalya vermek istiyoruz üreten insana. Çalışan insana, alın teri döken insana madalya vermek istiyoruz.

Bakın, şeker fabrikaları zarar ediyor dedikleri zaman Türkiye Şeker-İş’in Genel Başkanı beni ziyarete geldi, aynen şunu söyledi, “Biz şeker fabrikalarında çalışan işçiler olarak her türlü çalışmayı yapmayı, fedakarlıkta bulunmayı arzu ederiz, her türlü fedakarlığa hazırız. Eğer bu fabrikalar satılmayacaksa, sizin ücretiniz yüksek diyorlarsa biz ondan da fedakarlık yapalım satılmasın bunlar.” Bunlar vatandır niye satıyorsun? Ücret yüksek diyorsanız düşürelim ama çalışalım, üretelim, emek harcayalım, kazanalım, herkes kazansın, herkes çalışsın, herkes üretsin. Niye el aleme muhtaç olalım.

Çorum’daki esnaf içinde söyleyeyim, bu fabrika kapanırsa ne olur? İşsizlik artar. Sanki şeker fabrikasında çalışan işçi alışveriş yapmayacak mı, yapmıyor mu şeker fabrikasında çalışan işçi? Esnafa gitmeyecek mi, fırına gitmeyecek mi, kahvede oturmayacak mı, lokantada oturmayacak mı, kasaba uğramayacak mı? Nasıl yapacak bunları, hangi parayla? Şeker fabrikasında kazandığı parayla olacak. Şimdi siz orayı kapatırsanız birinci sorun işsiz kalan vatandaş, ikinci sorun esnafta çıkacak. O nedenle esnaf kardeşlerimin de buna sahip çıkması lazım. O nedenle söyledim herkesin hangi partiden olursa olsun, ister AK Parti olur, ister MHP olur, ister BBP olur, ister Cumhuriyet Halk Partili olur, ister ÖDP’li olur, ister Saadetli olur hangi partiden olursak olalım önce vatan, önceliğimiz vatan. Önceliğimiz üretim, üretim, üreteceğiz. Üreteceğiz hakça bölüşeceğiz, herkes kazanacak.

Bundan 15 – 20 yıl önce denilirdi ki, dünyada kendi kendine yeten 7 ülke var denirdi. Ektiğiyle, ürettiğiyle kendisini besleyen dünyada 7 ülke vardı. O ülkelerden Türkiye şu anda yok. Eskiden Türkiye o yedi ülkeden birisiydi. Şimdi Türkiye onda yok neden? Şeker dışarıdan gelecek, mercimek dışarıdan gelecek, zaten elma da dışarıdan geliyor. Yakında portakal dışarıdan gelirse hiç şaşmayın. Nohut dışarıdan, fasulye dışarıdan, canlı hayvan dışarıdan, her şey dışarıdan geliyor. Peki bu ülkenin insanı ne olacak? Diyorlar ki, büyük kentlere gideceksiniz ya orada taşeron işçisi olacaksınız veya yeraltına ineceksiniz suçlu konuma geleceksiniz. Biz ne diyoruz? Bu ülkenin vatanseverleri ne diyor? Herkes çalışsın, herkes üretsin, herkes kazansın, hiç kimse kaybetmesin. Hangi partiden olursak olalım, hangi görüşten olursak olalım önce kazanalım hakça bölüşelim. Herkes kazansın her evde huzur olsun, her ilde huzur olsun, Türkiye’de huzur ve bereket olsun diyoruz. Bizimde arzumuz budur.

Size TRT Haberden bir haber okuyacağım, bunu da dinleyin, bu da çok önemli, TRT Haberden. 13 Mayıs 2014 saat 10.26 TRT Haber bir haber veriyor. Haberi aynen okuyorum, “Türkiye Sudan’da tarım arazisi kiraladı. 99 yıllığına kiralanan 780 bin dönümlük arazide kanola, pamuk ve yağlı tohum gibi ürünler artık Türkiye’ye daha ucuza gelecek.” Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’de toprak kalmadı, çalışacak işçi kalmadı, hükümet gidiyor Sudan’da 780 bin dönüm arazi kiralıyor, efendim kanola üretecekmiş. Türkiye’de arazi kalmadı, pamuk üretecekmiş. Yunanistan’dan pamuk alıyoruz. Yağlı tohumlar üretecekmiş, ya dünya kadar arazi bomboş. Buna izin verecek misiniz arkadaşlar?

Bakın özellikle AK Partili kardeşlerime seslenmek isterim; oy verdiniz başım üstüne, iktidara getirdiniz başım üstüne, ama bir iktidar kendisine oy veren vatandaşa ihanet ederse o vatandaşımın önce dur demesi lazım, bir dakika dur demesi lazım. Ne demek ya Sudan’da arazi kiralıyorsun, ne demek orada üreteceksin Türkiye’ye ucuza gelecek. Ne demektir biliyor musunuz bu? Hükümet kendi çiftçisiyle rekabet ediyor demek. Devlet çiftçiyle rekabet eder mi, devletin o kadar gücü mü var?

Şimdi ben yine Çorum meydanından Ankara’daki beylere sesleniyorum, hem Çorumlular, hem bizi bütün vatandaşlarım dinlesinler. 780 bin dönüm araziyi Sudan’da kiraladın mı, kiralamadın mı? Ne ektin, ne biçtin, yoksa o paraları birilerine peşkeş mi çektin? Türkiye’ye hangi ürünleri getirdin ve dünyada hangi devlet kendi çiftçisiyle rekabet eder. Bana bir örnek, desin Fransa, desin Almanya, desin Japonya, desin Papua Yeni Gine. Bilmediğimiz hangi devlet varsa kendi çiftçisiyle rekabet eden bir devlet göstersinler. O nedenle size büyük görev düşüyor.

Şimdi bütün bu oyunların arkasında ne var? Sendikacı başkanım gayet güzel bir şey söyledi. Nişasta bazlı şeker. Şeker pancarından değil, mısırdan üretilen nişasta bazlı şeker. Ne demek nişasta bazlı şeker? Bilim insanlarının raporlarından okuyorum: “Obezite yapar nişasta bazlı şeker kullanılırsa. Şeker hastalığına yol açar, kanser gibi pek çok hastalığa sebebiyet verir.” Nişasta bazlı şeker emin olun dışarıdan görseniz yüzüne bile bakmazsınız. Şeker pancarından daha ucuzdur doğru, mısır dışarıdan geliyor o da doğru. Biz Cargill’le mücadele ederken, Bursa’da fabrika kurdular çoğu işçi arkadaşımız bizim yanımızda değildi, ama biz onların geleceğini düşünerek onların mücadelesini yaptık, defalarca anayasa mahkemesine gittik, her seferinde iptal ettik. Şimdi hükümet zor durumda, yakayı tefeciye kaptırmış, nişasta bazlı şekeri ben üreteceğim ve size satacağım. Nişasta bazlı şekerin özelliği şu, pek çok Avrupa ülkesinde nişasta bazlı şekerin gıdada kullanılması yasaktır. Bazı ülkelerde yüzde 1,5’tur. Bizim ülkemizde yüzde 10’da kontrolü de yoktur. Baklavada bile nişasta bazlı şeker, bisküvide nişasta bazlı şeker. Geçen gün söyledim, hangi üründe nişasta bazlı şeker kullanılıyorsa yaz kardeşim ben onu almayacağım. Hangi üründe şeker pancarından üretilmiş şeker kullanılıyorsa gidin onu alın. Benim ülkemin ürünü şeker pancarı. Benim ülkemin çiftçisi, işçisi herkes gitsin şeker pancarından üretilen şeker hangi gıdada kullanılıyorsa o gıdayı alsın. Yabancının ürününü almayalım. Eğer yerliysek ve milliysek kendi toprağımızın, kendi işçimizin alın terini ve bereketini kendi soframıza getirelim. Yabancının ürününü almayalım.

Değerli arkadaşlarım, şeker pancarı üretimi kasıtlı olarak engelleniyor ve kota getiriliyor şeker pancarına. Biz bunu da gayet iyi biliyoruz. Sizden son isteğim, Türkiye’nin 5 temel sorunu var. Dış politikada sorunumuz var, ekonomide sorunumuz var, eğitimde sorunumuz var. Efendim beslenme, gıda vs. bu alanlarda sorunlarımız var. Bu 5 temel sorunu aşmak zorundayız. 5 temel sorunu aşmanın birinci yolu üretimden geçiyor, üreteceğiz. Köylü üretecek, esnaf üretecek, fabrika üretecek, insanlar çalışacaklar ve dünya markası kentler yaratmak zorundayız. Bunları yapacağız. Satarak bir şey elde edemeyiz. Müflis tüccar gibi, batan geminin malları gibi malları satarak hiçbir dünya ülkesi ihya olmamıştır, olamaz da zaten. O nedenle biz kendi sorunlarımızı çözmek için kendimiz çaba harcayacağız. Egemen güçlere teslim olmayacağız. Milli Kurtuluş Savaşını vererek bütün İslam dünyasına örnek olduk. Her yerde cumhuriyet kuruldu Atatürk’ten sonra. Tunus’tan alın, Fas’tan alın, İran’dan alın, Suriye’den alın, Irak’a kadar herkes cumhuriyet kurdu. Şimdi cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız, cumhuriyeti emekle taçlandıracağız, cumhuriyeti alın teriyle taçlandıracağız, cumhuriyeti ayrılık gayrılık yapmadan farklı görüşlerde bile olsak yan yana gelip medeni insanlar gibi konuşarak taçlandıracağız. Ana arzumuz budur. Gerginlik olmayacak, kavga olmayacak, barışı, huzuru bu topraklara getireceğiz. Bu topraklarda bereketli topraklarda Mevlana gibi, Hacı Bektaş gibi, Erzurumlu Emrah gibi, Karacaoğlan gibi, Yunus Emre gibi çalışacağız. Onların yol arkadaşı olacağız, olmaya da devam edeceğiz.

Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.