Kemal Kılıçdaroğlu'nun 28 Eylül 2017 Alaşehir Üzüm Mitinginde yaptığı konuşma
Hakkı, hukuku ve adaleti bu memlekete getirmeye kararlıyız. Kimlerle getireceğiz hakkı, hukuku ve adaleti? Bu ülkenin 80 milyonuyla getireceğiz, bu ülkenin emeğiyle getireceğiz, bu ülkenin alın teriyle getireceğiz, bu ülkenin üzüm üreticisiyle getireceğiz. Hakkı, hukuku ve adaleti getireceğiz.
Bu eser Türkiye Cumhuriyeti Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 32. maddesinin şartları altında Vikikaynak'ta yer almaktadır. İlgili madde:
|
||
Alaşehir, üzümün başkenti olan Alaşehir, üzümüyle bir Türkiye, bir dünya markası olan bir şehir Alaşehir. Aynı zamanda Kuvvayi Milliyenin de bulunduğu bir yerdir Alaşehir. Erzurum Kongresi toplanırken Alaşehir’de de Kuvvayi Milliyeciler Alaşehir Kongresini toplarlar. O nedenle Alaşehir’de bulunmak, Alaşehirlilerle beraber olmak, sizlerle birlikte bu atmosferi teneffüs etmek benim için şereftir, benim için gururdur, benim için onurdur.
BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ
Rahmetli Ecevit şunu söylerdi, “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” derdi. Aynı şeyi söylüyoruz; ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen. İnsanca ve hakça bir düzeni, alın terinin karşılığını vermeyi biz boynumuzun borcu saydık, boynumuzun borcu olarak kabul ediyoruz. Ve bu ülkeye hakkı, hukuku, adaleti getireceğiz. Bu ülkede herkes alın teriyle geçinecek. Kimse cebini doldurmayacak, doldurtmayacağız, kul hakkını yedirtmeyeceğiz biz.
Birleşe birleşe kazanacağız. Doğusu batısı, güneyi kuzeyi, kadını erkeği, yaşlısı genci birleşe birleşe Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştıracağız. Birleşe birleşe, bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Birleşe birleşe, bu ülkeye kadın – erkek eşitliğini getireceğiz. Birleşe birleşe, bu ülkede adaleti, hakkı ve hukuku sağlayacağız. Nasıl? Birleşe birleşe, birlikte olarak, birlikte mücadele ederek, bir davanın insanı olarak, ülkesine sevdalı davalıların insanı olarak.
Üzümden söz ettim. Üzümün başkentinden söz ettim. Alaşehir Kuvvayi Milliyenin başkenti bir anlamda. Alaşehir Kongresi toplanırken düşmanla nasıl mücadele edeceklerini düşünüyorlardı, onun hesabını yapıyorlardı. Tıpkı Erzurum, Sivas Kongresinde olduğu gibi. Şimdi burada bugün üzüm için toplanıyoruz, üzüm için bir araya geldik. Neden üzüm? Geçenlerde fındık için Karadeniz’deydim. Giresun’da bir mitingimiz oldu. Onlar da adalet istiyorlardı. Üzümde önemli bir ülkeyiz. Dünyanın en önemli ülkelerinden birisiyiz. 500 milyon dolara yakın üzümden gelir elde ederiz. Dünya üzüm ihracatının yüzde 45 – 50’sini Türkiye sağlar. Herkesin kazandığı bir ortamda, ihracatçısının, aracısının, ithalatçısının, herkesin tüccarının, sanayicisinin kazandığı bir ortamda, bir üründe, bir kişi kaybediyor o da üretici. Soru şu; neden üretici alın terinin karşılığını almıyor neden? Az önce çiftçi arkadaşlarımla, üreticilerle bir araya geldik. Onlar söylediler ben sadece dinledim. İlk konuşan yaşlı bir üzüm üreticisi kalktı şu soruyu sordu: “İki sene önce ben üzümün kilosunu 6 liradan veriyordum şimdi fiyat 4 lira ilan edildi. Satıyoruz 4 liranın altında neden? Bana bunu anlatın” dedi. Evet, bu soru bizim gündemimizi oluşturan soru. Her şeye zam gelirken, her şeyin fiyatı artarken üzüm üreticisi neden mağdur oluyor, neden hakkını alamıyor, neden alın terinin karşılığını alamıyor? Şunu herkesin bilmesi lazım; 6 liraydı 2 sene önce üzüm şimdi 4 lira diyorlar. 2 sene önce 6 liraydı, şimdi 4 lira diyorlar. Ama altında ben de biliyorum. 3,5 liraya düştüğünü ben de biliyorum. Ama ilan ettikleri rakam bu, “Bunun altında üzüm üreticisi üzümünü satamayacak” diyor. 4 lira dediği saatte üzüm 3,5 liraya düşmüştür. O nedenle şimdi ben üzüm üreticilerine sesleniyorum. Bütün kardeşlerime sesleniyorum, ister üzüm üret, ister fındık, ister zeytin, ister pamuk ne üretiyorsan. Alın teri döküyorsan benim başımın üstünde yerin var. Senin hakkını teslim etmek benim boynumun borcudur.
MAZOT, MARİNAYA 1,5 LİRA MANİSALI ÇİFTÇİYE 5 LİRA
O üzüm 4 liradır diyen, 4 liradan alacağız diyen hükümete sesleniyorum. Diyorum ki, üzümün fiyatı 6 lirayken şeker gübresinin tonu 400 liraydı. Şimdi şeker gübresinin tonu 600 liraya çıktı fiyat indi 4 liraya. Böyle bir adaletsizliği kabul edecek misiniz? Böyle bir adaletsizliği eğer insansak vicdanımız kabul etmez. Vicdanımız kabul etmez.
Mazot; yata veriyorsun 1,5 lira çiftçiye veriyorsun 5 lira. Vicdan kabul eder mi? Şimdi çiftçi kardeşlerime sesleniyorum. Seçim dönemlerinde dilimde tüy bitti, dedim ki “Ben bu ülkenin üretenine, çiftçisine mazotu 1,5 liradan vereceğim” dedim. Aynı sözümün arkasında yine de duruyorum. Dediler ki, nasıl yapacaksın bu kadar vaadi? Bakın, şu vaatte bulundum. Asgari ücret net bin 500 lira olacak. Şimdi gidin bütün Türkiye’de nerede CHP’li belediye varsa işçisine sorun asgari ücretin kaç lira diye. En az bin 500 lira. Demek ki oluyormuş, demek ki yapıyoruz. Ne söz verdiysem sözümün arkasındayım. Onlar gibi değilim ben. Ben başkaları gibi değilim. Hesabını, kitabını yaparım, vatandaşa öyle söz veririm. “Asgari ücret net bin 500 lira olacak” dedik bütün belediyelerimiz net bin 500 lira yaptılar. Onlar hala yapamadılar. Biz yaptık. Önümüzde seçimler olacak, göreceksiniz yeni rakamı açıklayacağım. Asgari ücrette de yeni rakamı açıklayacağım. Emeklilere sözüm vardı, “İki bayramda birer ikramiye vereceğim” diye, aynı sözümün arkasındayım ben yine. Marinaya verirsin 1,5 liraya Manisalı çiftçiye verirsin 5 liraya mazotu. Buna da adalet diyeceksin. Batsın sizin adaletiniz batsın diyorum.
126 ÜLKEDEN TARIM ÜRÜNÜ İTHAL EDİYORUZ
Türkiye’nin en güzel bölgelerinden birisi de Ege bölgesi. Beşi bir yerde diye söylenen ürünü vardır. Bu bölgenin üzümü, bu bölgenin inciri, bu bölgenin pamuğu, bu bölgenin zeytini, bu bölgenin tütünü dünya markasıydı. Ama tütünü yok ettiler. Bir daha söylüyorum tütünü yok ettiler, sigaraları yok ettiler, yabancı tekelleri açtılar o meşhur dünyada bilinen Türk tütünü yok oldu. Pamuk? Yunanistan’dan alıyoruz, pamuğu yok ettiler. Sıra üzüme geliyor. Üzümü yok edecekler. Onun için söylüyorum hep birlikte olacağız, birleşe birleşe kazanacağız. Tütün üreticisi de, pamuk üreticisi de, üzüm üreticisi de kazanacak.
Bundan 5 yıl önce deseydim ki, “Ya bundan bir süre sonra saman ithal ederler…” Emin olun hepiniz derdiniz ki, ya bu Kılıçdaroğlu amma da attı kardeşim saman da ithal edilir mi, bu ülkede yer gök saman dolu diye. Geldiğimiz nokta nedir? Saman ithal ettiler. Tarımı çökerttiler. Üreten insanı cezalandırdılar. Oysa üreten insanı baş tacı yapmamız lazım. Neden Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Çiftçi bu milletin efendisidir” diyor? Neden diyor? Ürettiği için diyor, ürettiği için! Savaşta ve barışta üretti, kavga etmedi üretti, kimseye yük olmadı üretti. Şimdi geldiğimiz noktaya bakın, çiftçi milletin efendisi değil neredeyse milletin kölesi olacak. Elinden ekmeğini aldılar, ağzından lokmasını aldılar, dışarıya bıraktılar. Size sözüm söz, Kılıçdaroğlu sözü, çiftçiyi bu memleketin efendisi yapacağız.
126 ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz. Hadi kahve ithal edersiniz ben anlarım, ananas dersiniz ben anlarım, tropikal iklimlerin ürünleri dersiniz anlarım. Ya mercimek, nohut bunlar ithal edilir mi? Saman ithal edilir mi? Canlı hayvan ithal edilir mi? Et ithal edilir mi? Bunların tamamını ithal ettiler.
ARACININ, TEFECİNİN DEĞİL ÜRETİCİNİN HAKKINI VERECEĞİM
Bir örnek vereceğim size, üretici kardeşlerim iyi dinlesinler bir örnek vereceğim size. Çok hayati bir örnek vereceğim size. Türkiye’de sanki toprak yok, her yer ekiliyor. Türkiye’de sanki çiftçilerin bütün gün meşguliyetleri var. Gittiler Sudan’dan 780 bin dönüm arazi kiraladılar. Devlet, hükümet 780 bin dönüm arazi kiraladılar 99 yıllığına. Ne ekecekler biliyor musunuz? Pamuk ekilecek, kanola ekilecek, hayvancılık yapılacak, oradan Türkiye’ye gelecek bizim çiftçiyle rekabet edecek. Devlet çiftçiyle rekabet edecek. Bunun adaletle bağdaşır bir yönü var mı? Vicdanla bağdaşır bir yönü var mı? Ahlakla bağdaşır yönü var mı?
Seçimlerde ne yapacağız? Dersini verecek miyiz? Söz mü, söz mü, söz mü! Ben de size söz veriyorum alın terinin her damlasını değerlendireceğim, her damlasının hakkını vereceğim. Aracının, tefecinin değil üreticinin hakkını vereceğim.
Efendim diyorlar ki, bunu nasıl yapacaksınız? Dünyaya bak kardeşim dünyaya bak! Elin oğlu yapıyor da biz niye yapmayacağız? Onun aklı var da bizim aklımız mı yok? Demek ki yapılabilir. Örnek mi istiyorsunuz örnek vereyim. Konya’dan küçük Hollanda, tarım ürünü ihracatı Türkiye’nin 5 katı. Konya’dan küçük Hollanda dünyaya tarım ürünü ihraç ediyor Türkiye’nin 5 katı. Güneşimiz var, denizimiz var, ovamız var, insanımız var, gölümüz var, her şeyimiz var. Niye üretemiyoruz? Namuslu siyasetçi yok da onun için. Halkını düşünen siyasetçi yok da onun için, alın terine değer veren siyasetçi yok da onun için. Onun için diyorum biz Ecevit’in geleneğinden geliyoruz. “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” diyoruz ülkemiz için, insanımız için.
BAĞBOZUMUNDA HÜZÜN VAR, ENDİŞE VAR
Hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağız. Üzüm üretici kardeşlerim çok iyi bilirler, bizler de izleriz bazen katılırız. Üzümler toplanır bağbozumu şenlikleri yapılır. Her evde huzur, her evde bereket vardır. Üretmiştir, ekmiştir, bakmıştır, alın teri dökmüştür, kazancını almıştır evine akşam keyifle döner. Böyle bir Türkiye’yi özlüyoruz biz. Ama bugün bağbozumu şenlikleri yapılmıyor. Bağbozumunda hüzün var, bağbozumunda endişe var, bağbozumunda geleceğim ne olacak endişesi var.
Dolayısıyla eskiden olduğu gibi bağbozumlarını bir şenlik havasına döndürmek benim boynumun borcudur. Her eve bereketi, her eve huzuru getirmek benim boynumun borcudur.
BU HÜKÜMETİN ÇOK GÖRKEMLİ BİR POLİTİKASI VAR: “MALI GÖTÜRME POLİTİKASI”
Dün oturdular böyle televizyonun karşısına şuna vergi getireceğiz, buna vergi getireceğiz, buna zam yapacağız, buna zam yapacağız. Şöyle düşünüyorlar, milletin sırtına binsen de, ağzından iki lokmayı alsan da nasıl olsa bu gelecek bize oy verecek, istediğin kadar zam yap. Bu düşüncelerinde haklılar mı, haklılar mı, haklılar mı? Ben bu milletin ferasetine güveniyorum, ben bu milletin ahlakına güveniyorum, ben bu millete güveniyorum. Eğer sen bu milletin alın terini çalarsan bu millet sana sırtını dönecektir. Ben buna inanıyorum.
Sevgili kardeşlerim öyle bir noktaya geldik ki Türkiye yönetilmiyor, yönetilemiyor. Ben merak ediyorum, mesela şu soruyu kahvede otururken bir vatandaşa sorun, “Ya bu hükümetin tarım politikası nedir, bu hükümetin dış politikası nedir, bu hükümetin eğitim politikası nedir, bu hükümetin enerji politikası nedir?” Bu hükümetin benim bildiğim çok görkemli bir politikası var: “Malı götürme politikası”, bu konuda uzmanlar.
Zamlar geliyor, iğneden ipliğe gelecek. Vergilere geliyor, iğneden ipliğe gelecek. Şimdi üzüm üreticisine diyorlar ki, hala bu fiyattan malını satacaksın. Biz bunu kabul etmiyoruz, biz bunu reddediyoruz, biz bunun mücadelesini yapacağız. Sokakta yapacağız, caddede yapacağız, tarlada yapacağız, bağda yapacağız, TBMM’de yapacağız, adalet için yürürken aynı kavgayı yapacağız, demokrasi kavgasını yapacağız. Herkesin kazandığı, hiç kimsenin yatağa aç girmediği, her evde huzurun olduğu bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Bu benim de görevim, sizin de göreviniz. Ben de savunacağım, siz de savunacaksınız, ben de söyleyeceğim, siz de söyleyeceksiniz. Ne dedik? Birleşe birleşe kazanacağız, birleşe birleşe hakkı arayacağız, hukuku arayacağız, adaleti arayacağız. Mücadelesini beraber yapacağız.
Şimdi neleri yapacağız? Üzüm konusunda ne yapacağız? Öyle ya söyledik, hükümeti eleştirdik. Ne derlerdi? Şu CHP var ya CHP, e ne olmuş CHP’ye? Efendim hep eleştirir, hiç öneri getirmez. Şimdi söylüyoruz, hangi sorun varsa çözümü Cumhuriyet Halk Partisindedir. Çiftçinin sorunu, emeklinin sorunu, işçinin sorunu, taşeron işçisinin sorunu, ev kadının sorunu, eğitime giden çocuğu okula gönderen annenin sorunu, eğitimdeki sorun. Her sorunun çözümü bizdedir. Niçin? Biz aklımızı kullanıyoruz. Biz işin ehli olan insanlarla aynı masaya oturup konuşuyoruz, onlarla sohbet ediyoruz. Bu sorun var, bu sorun nasıl çözülür diyoruz.
ÜZÜM ÜRETİCİSİNİN SORUNUNA KALICI ÇÖZÜM
Şimdi üzüm üreticisinin sorunu kalıcı olarak nasıl çözülür?
Bir; gerçekçi bir maliyet hesabı üzerine makul bir kâr da koyacaksınız. Kaça mal ediyorsun bunu kardeşim? 100 liraya. Üzerine bir kar koyacaksınız, taban fiyat budur diyeceksiniz bir yıl önceden açıklayacaksınız. Ben üzümü şu fiyattan alacağım maliyeti budur. O zaman çiftçi mazottan şikayet etmez, gübreden şikayet etmez, ilaçtan şikayet etmez. Maliyet? Kardeşim maliyet 500. O zaman kârımı da vereceksin bana. 500 artı şu kadar kâr. Taban fiyat budur diyeceğiz. Maliyet artı kârı koyduğun zaman bu sorun kökten çözülmüş olur. Yeterli mi? Hayır yeterli değil.
Geçiyorum ikinci konu; TARİŞ. TARİŞ çiftçinin, üreticinin kara gün dostu olmak zorundadır. TARİŞ’i güçlendireceğiz, TARİŞ’e her türlü devlet desteğini vereceğiz. TARİŞ üreticinin dostu olacak. Destekleme alımlarını yapacak, çiftçiye asla ve asla üreticiye sırtını dönmeyecek, buna izin vermeyeceğiz. Eskiden olduğu gibi görkemli mücadelesini sürdürecek.
TARİŞ nasıl kuruldu biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Bizi özellikle televizyonlarda izleyen vatandaşlarım dinlesinler. TARİŞ üç efsane kişi tarafından kuruluyor. Belki onların torunları aramızdadır. Bunlardan birisi Nazmi Topçuoğlu, Kazım Nuri Çörüş ve Ahmet Sarı. 1913 yılında tefecilerin eline üreticiler düşmesin diye bir araya geliyorlar. Diyorlar ki, “Biz oturup kooperatif kurmak zorundayız.” 1915’te bir kooperatif kuruyorlar. Gazi Mustafa Kemal Milli Kurtuluş Savaşından sonra, o da 9 Ekim 1935 tarihinde TARİŞ’i kuruyor kanunu çıkarıyor. Niçin TARİŞ kuruldu? Üreticinin hakkını teslim etmek için. Niçin TARİŞ kuruldu? Üreticiyi tefecilere mecbur kılmasın diye. Niçin TARİŞ kuruldu? Üretici ektiği ürünün, alın terinin karşılığını alsın diye. Peki TARİŞ’i kim devre dışı bıraktı? Toprak Mahsulleri Ofisinin Allah aşkına üzümle ne ilgisi var! Adı Toprak Mahsulleri Ofisi, hububat alacaksın kardeşim sen! Çiftçiye, üreticiye, üzüm üreticisine destek vermek istiyorsan TARİŞ’e dersin ki “Bak maliyet budur, makul kar da budur bu fiyattan üzümü alacaksın. Paran yoksa devlet olarak ben vereceğim, üreticiyi asla mağdur etmeyeceksin.”
Sözümüz şu ikinci sözümüz. Bir, maliyet artı makul kâr. İki; TARİŞ eski görkemli günlerine kavuşacak, devlet desteği olacak ama TARİŞ’i siyasetten arındıracağız. Öyle her önüne gelen TARİŞ’le uğraşmayacak. TARİŞ’in yöneticileri gerçek anlamda üreticiler olacak. Bu işin fiyatı nedir? Bu işin fiyatı 2 dolardır arkadaşlar. Bu işin makul fiyatı 2 dolardır. Gidin dünyaya bakın, elin oğlu 2 dolara satıyor da biz niye satmıyoruz? Niye satmıyoruz? Birilerine kazandırıyoruz, emek harcamamış, alın teri dökmemiş birilerine kazandırıyoruz. Çalışan, üreten? Onu da cezalandırıyoruz.
Üç; tarım kanununun 21. maddesi var. 21. madde diyor ki, “Çiftçilere, yani tarıma her yıl milli gelirin en az yüzde 1’i oranında teşvik verilir.” Yüzde 1, Türkiye’nin milli geliri 800 milyar dolar, yüzde 1’i 8 milyar dolar. Bugüne kadar bu hükümet hiçbir zaman 8 milyar doları kendi çiftçisine vermedi. Çiftçilerin bu hükümetten alacağı çiftçi başına 40 bin lira. 40 bin lira alacağınız var. Çiftçi başına, her çiftçinin Teşvik Kanununa göre bu hükümetten 40 bin lira alacağı var. Bunu gizliyorlar.
Buradan açıkça meydan okuyorum. Başbakansa Başbakan, AK Partinin Genel Başkanıysa AK Partinin Genel Başkanına meydan okuyorum. Diyorum ki, “Çiftçinin hakkını savunmak için yüzde 1’i, yani 8 milyar doları çiftçiye ödedin mi, ödemedin mi kardeşim?” Ödedim diyorsan karşıma çık anlat, ödemedim diyorsan ben ona bir soru soracağım: Sen 15 yılda Londra’daki bir avuç sermayedara 247 milyar dolar faiz ödedin. 247 milyar doları bir avuç kişiye ödersin milyonlarca çiftçine 8 milyar dolar ödemezsin. Bu adalet midir, bu hak mıdır, bu hukuk mudur? Söylediğim rakamların arkasındayım yürekleri varsa gelsinler çiftçilerin önünde konuşalım, bu kadar açık.
Bir şeyi daha yapacağız. Siz sanmayın sadece üzüm üreticisi borçlu. Türkiye’de nerede bir çiftçi varsa, nerede bir üretici varsa hepsi bankalara borçlu. Sanıyorlar ki, ahırdaki inekle kapıdaki traktör bize ait. Ahırdaki inek de, kapıdaki traktör de, üzüm bağı da bankalara rehin, bankaların elinde, aslında sahipleri bankalar. Sizleri bankacıların hegemonyasından, faiz hegemonyasından kurtarmak benim boynumun borcudur. Faizlerinizi sileceğim. Dünyanın faizini alıyorlar. Elin oğluna veriyorsun da dünyanın parasını çiftçiye niye vermiyorsun? Hangi gerekçeyle vermiyorsun çiftçiye? Sizin kabahatiniz üretmek, sizin kabahatiniz alın teri dökmek, sizin kabahatiniz gidip birilerine yalvarmamak, sizin kabahatiniz adam gibi durmak, dik durmak, onurlu durmak. Onlar sizi cezalandırıyorlar, biz sizi ödüllendireceğiz, üreteni baş tacı yapacağız.
Bir şey daha yapacağız. Lisanslı depoculuğu getireceğiz. Üretici ürünü teslim ettiği andan itibaren onun parasını alacak, evrakını alacak. Lisanslı depocunun özelliği budur. Yani alivre satış olmayacak. Herkesin alın teri herkese teslim edilecek. Hiç kimse zarar etmeyecek, herkes üretecek kimse zarar etmeyecek. Yeter mi? Yetmez, bir şey daha yapmamız lazım. Sağlıklı bir planlama, tarım planlaması yapmamız lazım. Herkes üzüm ekerse hepsi zarar eder, herkes fındık ekerse herkes zarar eder, herkes mısır ekerse herkes zarar eder. Öyle bir planlama yapacaksınız ki, mısır üreticisi de, fındık üreticisi de, pamuk üreticisi de herkes kazanacak, üzüm üreticisi de kazanacak. Herkes kazanacak kimse zarar etmeyecek. Herkes kazanacak, herkes malını satacak. Herkes kazanacak, her evde huzur, her evde bereket olacak. Herkes kazanacak, kimse kimseye muhtaç olmayacak, kimse kimseye avucunu açmayacak. Herkes kazanacak, Türkiye Cumhuriyetinin sokaklarında herkes onurlu bir insan gibi gezecek. Hedefimiz budur.
Yeterli mi? Hayır, bir şey daha yapacağız. Bir Kooperatifler Bankası kuracağız, üretici kooperatiflerinin ortak olduğu bir üretici kooperatifleri bankası kuracağız. Çiftçi, üzüm üreticisi gidecek pahalı diğer bankalardan kredi çekmeyecek, kooperatiflerin ortak olduğu bankadan gidecek ucuz faizle, düşük faizle kredisini alacak ve o krediyle üretimini gerçekleştirmiş olacak. Böylece Hollanda’da olan, pek çok ülkede olan üretici birliklerinin kurdukları bir bankayı Türkiye’ye getireceğiz. Sizi kimseye, diğer bankalara muhtaç etmeyeceğiz. Sizin bankanız sizin olacak. Onun yönetiminde de siyasiler değil, sizler olacaksınız yine.
Ve bir şey daha, ister üretici olun, ister… Üzüme adalet gelecek beraber getireceğiz, hep birlikte getireceğiz, mücadele edeceğiz, birleşe birleşe, güçlerimizi birleştirerek. Bir şey daha yapacağız. Ben size bir soru sorayım, Türkiye’nin Mısır’la, Avrupa Birliğiyle, Libya’yla, İran’la, Irak’la ilişkilerini kim düzeltir? Gidin dünyanın diplomasiyi en ufak bilen bir kişisine sorun vereceği cevap şudur, Cumhuriyet Halk Partisi düzeltir. Evet, iddia ediyorum Mısır’la, Irak’la, İran’la, Libya’yla, Avrupa Birliğiyle, Amerika’yla, Suriye’yle bütün ilişkileri biz düzeltiriz. Ne kadar süre? En geç iki yıl içinde en geç, üzümünüzü dünyanın her ülkesine göndereceğiz. Bizim üzümümüzün nesi var, ne eksiği var? Dünyanın en güzel üzümü niye satmıyoruz, nasıl satamıyoruz? Dış politikayı kişisel hırslar üzerine inşa ederseniz Türkiye dışlanır. Biz dış politikayı nasıl yapacağız? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Yurtta barış dünyada barış…” öyle yapacağız, bütün dünyayı kucaklayacağız, gelin kardeşim diyeceğiz.
PARA SENİN İÇİN VAR, YANDAŞIN İÇİN VAR, HORTUMLAMAK İÇİN VAR
Bir şey daha söyleyeceğim, ben bu eleştirileri yaptığım zaman diyorlar ki, “Para yok ki, para yok ki biz verelim çiftçiye. Para nerede” diyorlar. Buradan sesleniyorum o Ankara’daki beylere sesleniyorum, bin 100 yataklı saray yaparsın para var, yetmiyor 350 odalı şimdi bir yazlık saray yapıyorsun ona da para var, 1 uçak değil, 5 uçak değil, 6 uçak değil, uçaklar alırsın para var. FETÖ ister para var, her istediğini verirsin. Çiftçiye gelince para yok. Diğerlerine gelir, “Vallahi biz yanıldık” dersin. Ben merak ediyorum çiftçi kardeşlerim siz de yanılttınız mı onları? Siz yanıltmazsınız neden biliyor musunuz? Siz üretirsiniz de ondan, siz alın teri dökersiniz de ondan, siz haktan yanasınız da ondan, siz hukuktan yanasınız ondan, siz memleketinizi seviyorsunuz da ondan, siz bu milletten, bayraktan, vatandan yanasınız da ondan. Siz yanıltmazsınız.
Bir şey söyledim yine beni eleştirdiler. Para yok, para yok diyorsun Suriyelilere çıktın dedin ki 30 milyar dolar para verdik. 30 milyar dolar demek ki var veriyorsun. Peki, çiftçi ne istedi yani? FETÖ’ye ne dedi? Ne istediniz de vermedik dedi değil mi? Her istediğini verdin. Bir de çiftçinin istediğini ver kardeşim. Bir şey istemiyor, üzüm fiyatı 6 lira olsun diyor bu kadar. Başka ne olsun? Han istemiyor, hamam istemiyor, saray istemiyor, uçak istemiyor, başka bir şey istemiyor, alın terimin karşılığını ver diyor kardeşim. “Param yok” diyorsun, para var senin için var, para var yandaşın için var, para var hortumlamak için var. Peki CHP iktidarında para var hortumcuya değil alın terine para var. Yandaşa değil vatandaşa para var.
CHP İKTİDARININ İLK 4 YILINDA TÜRKİYE GÖRKEMLİ BİR SIÇRAMA YAPACAKTIR
İşin özeti; güzel bir gündeyiz, bir aradayız, ülkemizi seviyoruz, bayrağımızı seviyoruz, vatanımızı seviyoruz, insanımızı seviyoruz. Bir arada huzur içinde yaşamak istiyoruz. İster doğuda olsun ister batıda, ister güneyde, ister kuzeyde her vatandaşımın huzur içinde yaşamasını istiyorum. Her vatandaşımın aşı olsun, işi olsun. Her vatandaşım üretsin kazansın. Üniversiteyi bitiren çocuk işsiz gezmesin. Bakın bir uyuşturucu belası var gidiyor. Ahlakta ciddi bir çöküntü var gidiyor. Yeniden Türkiye’nin ayağa kalkması lazım, bunun bir tek yolu var inanarak söylüyorum, vallahi de billahi de inanarak söylüyorum, bunun bir tek yolu var o da CHP iktidarı. Çünkü biz kimseyi dışlamayız. Kimseyi dışlamayacağız. Çıktım söyledim, dedim ki “Terörü sen 15 yılda bitiremedin, 15 yıl. Ne istedilerse verdiler onlara, terör yoktu 3 terör örgütünü başımıza bela ettin. Ben dedim ki, söz veriyorum 5 yıllık bir iktidar döneminin ilk 4 yılında terörü bitirmezsem ayrılırım.” Dönüyor bana diyor ki “Sen kimsin?” Ben ona soruyorum sen kimsin, sen! Yüreğin varsa, cesaretin varsa, onurun varsa, haysiyetin varsa adam gibi çıkarsın karşıma, oturur medeni iki insan gibi tartışırız. Beni niye suçluyorsun kardeşim? Ben bu ülkenin refahı için, bu ülkenin huzuru için, tüyü bitmemiş yetimin hakkı, hukuku ve adaleti için mücadele eden birisiyim. Kul hakkı yemedim. Vermeyeceğim hesap yoktur benim. Ben sadece ve sadece milletime hesap veririm. Onursa onur, gurursa gurur bir arada huzur içinde yaşayacağız.
AK Partiye oy veren vatandaşlarıma da sesleniyorum, onları da seviyoruz, onlar da bizim vatandaşımız, onlara da sesleniyorum bu ülkede birlikte yaşayacağız, aynı havayı teneffüs edeceğiz, aynı bayrağın altında halay çekeceğiz, oynayacağız. O zaman ne yapacağız? Kardeşçe yaşayacağız, birlikte yaşayacağız ve huzur içinde yaşayacağız. Terörün olmadığı, bütün dünyayla dost olunan bir ülkeyi düşünün. Ben şu sözü de veriyorum, 5 yıllık bir iktidarın ilk 4 yılında Türkiye görkemli bir sıçrama yapacaktır, bütün ülkelerle barışacak, dünyanın her ülkesine ürününü satacak. Hollanda’yı geçeceğiz. O Türkiye’nin 5 misli ihracat yapıyorsa benim ülkemin devasa büyüklüğü karşısında biz daha fazlasını yapacağız.
Herkesin ürettiği, herkesin çalıştığı, herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye özlemiyle hepinize sevgiler, saygılar, hürmetler sunuyorum.