Kemal Kılıçdaroğlu'nun 21 Mart 2019 Kocaeli mitinginde yaptığı konuşma
Efendim hepinize merhabalar. Hava serin ama güzel. Bugün Nevruz, Nevruz Bayramınız kutlu olsun. Hep birlikte bu ülkeye baharı getirmek, demokrasi baharını getirmek için gönül birliği içinde bir mücadele vereceğiz. Beraber vereceğiz. Niçin? Çocuklarımız için. Ne için? İşsizlerimiz için. Ne için? Esnaf rahat siftah yapabilsin diye. Ne için? Çiftçi rahat üretebilsin diye. Bütün bunların tamamını, barışı ve huzuru, birlikteliği, beraber yaşamayı, huzur içinde yaşamayı amaçlamak için demokrasi baharını getirmeye kararlıyız. Kiminle? Sizlerle. Kiminle? Milletimizle. O nedenle İYİ Parti’yle bir işbirliğimiz var.
Bu eser Türkiye Cumhuriyeti Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 32. maddesinin şartları altında Vikikaynak'ta yer almaktadır. İlgili madde:
|
||
Az önce Büyükşehir Belediye Başkan adayı konuştu. Biz ona güveniyoruz, onun bir mücadele insanı olduğuna inanıyoruz. O önündeki bütün engelleri kaldırmak için mücadele edecektir. Dolayısıyla Büyükşehir Belediye Başkanını seçmek ve buranın kaderini değiştirmek sizlerin elinde, ortak mücadele yapacağız.
Kocaeli deyince, Kocaeli’nin tarihinde Leyla Atakan vardır, bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Leyla Atakan’ı hiç kimse unutmasın. Büyük başarılara imza atan bir yiğit kadın, Kocaeli’ni bütün Türkiye’ye tanıtan bir Belediye Başkanıydı. Erol Köse, toplu konuta imza atan, başarılı olan bir Belediye Başkanıydı. O da başarılarıyla gönlümüzde taht kurdu ve başarılarını biz her zaman her ortamda gönlümüzde anıyoruz. Sefa Sirmen, büyük hizmetleri olan Sefa Sirmen, büyük mağduriyetler yaşayan Sefa Sirmen, Kocaeli’nin onuru ve gururu olan Sefa Sirmen onu da saygıyla anıyoruz. Hikmet Erenkaya Kocaeli’nden devraldığı bayrağı ileriye taşımak için mücadele eden bir belediye başkanımızdı. Ona da buradan selamlarımızı, saygılarımızı gönderiyoruz. Tabi şimdi hep birlikte Doktor Serdar Kaman’ı seçeceğiz ve onu Allah’ın izniyle ve sizlerin desteğiyle Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna hep birlikte oturtacağız.
Kısa bir sohbet yapacağız. Şunu bütün Kocaelililerin bilmesini isterim bütün dertlerinizi biliyoruz. İşsizlik var mı? Var. Yoksulluk var mı? Var. Huzursuzluk var mı? Var. Gerilim var mı? Var. Her şey var. Peki biz ne istiyoruz? Memlekette huzur istiyoruz. Biz ne istiyoruz? Her evde tencere kaynasın istiyoruz. Biz ne istiyoruz? Her evde bereket, her evde huzur olsun istiyoruz. Biz ne istiyoruz? Herkesin işi, herkesin aşı olsun istiyoruz. Biz kavgadan uzak, beraber, bayrağımızın altında huzur içinde yaşamak istiyoruz.
Öyle bir atmosfer yarattılar ki sanki bu memleketin yarısı terörist, yarısı vatansever. Benim vatanseverlik anlayışım şudur; bayrağını seven, vatanını seven, insanını seven herkes vatanseverdir.
Bir seçim yapıyoruz. Ne seçeceğiz? Muhtar seçeceğiz. Ne seçeceğiz? İl Genel Meclisi Üyesi seçeceğiz. Ne seçeceğiz? Belediye Meclis Üyesi seçeceğiz. Ne seçeceğiz? Belediye Başkanı, Büyükşehir Belediye Başkanı seçeceğiz. Sanki yalınkılıç savaşa gidiyoruz. Böyle bir atmosfer yaratıyorlar. Kavgadan medet umuyorlar, gerilimden medet umuyorlar.
Niye kavga, niye gerilim? Mutfaktaki yangını vatandaş görmesin diyorlar. Ne dersen de, bu ülkede vatandaşların mutfağında yangın var! Mutfakta yangın var, ben biliyorum. 7,5 milyona ulaştı işsizimiz, ben bunu biliyorum. Çiftçinin hangi pozisyonda, hangi durumda olduğunu biliyorum. Bıraktılar koskoca Türkiye’yi üretimden kopardılar. Yunanistan’dan pamuk ithal ediyoruz sanki bu memlekette pamuk ekecek yer yok. Buğday ithal ediyoruz, tütün ithal ediyoruz niçin, niye ekmiyoruz, niye üretmiyoruz, niye alın teri dökmüyoruz, niye kazanmıyoruz? Borç alıyorlar, bütün bunların hepsini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Borçla nereye kadar gideceksiniz? Aldıkları borçların altında ezildiler. Şimdi borcun taksitini ödemek içinde borç alıyorlar. Dünyanın faizini ödüyorlar. Sevgili Kocaelililer dünyanın faizi, örnek vereceğim hafızanızın bir köşesinde tutun; son 16 yılda Londra’daki bir avuç tefeciye, yani borç aldıkları adamlara, yani bankerlere ödedikleri faiz 149 milyar dolar. 149 milyar dolarla yeni bir Türkiye inşa edilirdi. 149 milyar doların yarısını, onda birini çiftçiye verseniz bizim çiftçimiz, üreticimiz, bırakın Türkiye’yi bütün Ortadoğu’yu, Avrupa’yı beslerdi, her yerde fabrikalarımız olurdu, binlerce işçimiz çalışırdı. Bütün bunları bilin. Niye kavgadan medet umuyorlar, niçin? Sanki bir kavga var! Memleketin yarısı sanki terörist! Ne demek? İnsan kendi vatandaşına terörist der mi? Nereden çıkardılar bunu? Kimmiş? Hal esnafı terörist. Kimmiş? Bakkal terörist, pazarcı terörist, onlara oy vermeyen herkes terörist, onlar terörist değil. Bu anlayışı reddediyoruz, bu anlayış toplumu ayrıştıran bir anlayıştır, bunu reddediyoruz, kınıyoruz ve lanetliyoruz.
Sevgili Kocaelililer, bu gerçekleri bilerek sandığa gideceksiniz. Bu gerçekleri hafızanızın bir köşesinde tutun. Elinizi vicdanınıza koyun ve öyle oy kullanın. Ben özellikle geçmiş seçimlerde AK Partiye oy veren vatandaşlarıma seslenmek isterim. Bakınız, sadece son bir yılda kuru soğan yüzde 219 zamlandı. Patates yüzde 135, ıspanak yüzde 135, pırasa yüzde 152, sivribiber yüzde 119. Ben diyorum ya mutfaklarda yangın var. Soğana muhtaç ettiler ve şimdi adına ne diyorlar? Efendim varlık kuyruğu o yoksulluk kuyruğu değil, fakir fukaranın kuyruğu değil varlık kuyruğu. Varlık kuyruğu 2018’in son döneminde olduysa ondan önce neydi peki Türkiye çok mu zengindi, çok mu fakirdi? Ne oldu Türkiye bu hale düştü, hangi gerekçeyle bu hale düştü? O nedenle AK Partiye geçmişte oy veren kardeşlerime sesleniyorum, benim düşünme zamanım, benim doğruları söyleme zamanım, sen de elini vicdanına koy senin de düşünme zamanın, senin de elini vicdanına koyma zamanın. Ne oluyor bu memleketin hali diye sor. Senden vergi istediler verdin, babalarının, dedelerinin yaptığı fabrikaları sattılar evet dedin, 500 milyar dolarlık bir borcun altına Türkiye’yi soktular ona da eyvallah dedin. Peki şu soruyu sor aldıkları bu paraları nereye harcadılar? Nereye gitti bu paralar? Ne oluyor da 17 yılın sonunda bütün bu paralar harcandı ve vatandaş soğan kuyruğunda, patates kuyruğunda. Ne oldu?
Örnek veriyorum bir daha vereceğim. Bizim dedelerimiz, yani cumhuriyeti kuranlar, yani Kuvayı Milliyeciler, yani Osmanlının borcunu son kuruşa kadar ödeyenler nasıl fabrika kurdular? İncir sattılar, pamuk sattılar, buğday sattılar yani tarım ürünleri sattılar fabrikalar kurdular. Etibankları kurdular, Sümerbankları kurdular, kağıt fabrikaları kurdular, şeker fabrikaları kurdular, Fiskobirliği kurdular, Toprak Mahsulleri Ofisini kurdular, Çaykur’u oluşturdular, Tariş’i kurdular. Bütün bunların hepsini yaptılar. Şimdi 2019 21.yüzyıldayız fabrika satıyoruz soğan alıyoruz dışarıdan. Fabrika satıyoruz patates alıyoruz, fabrika satıyoruz pamuk alıyoruz. İşler tersine döndü. Demek ki bu gidiş doğru bir gidiş değil.
Bu gidiş neyi yarattı? İşsizliği yarattı. Toplumu en derinden vuran olaydır işsizlik. Son bir yılda işsiz kalan vatandaşlarımızın sayısı 1 milyon 11 bin kişi. 1 milyon kişinin işsiz kalması ne demektir? 1 milyon eve para gelmemesi demektir. 1 milyon evde huzurun olmaması demektir. 1 milyon evde babanın çocuğuna harçlık verememesi demektir. 1 milyon evde annenin çocuğunu yatağa aç yatırması demektir. 1 milyon evde huzursuzluk demektir. Peki son bir yılda böyle; toplamda 8 milyon hanede, 8 milyon yerde, 8 milyon gencimiz, 8 milyon insanımız işsiz, perişan vaziyette, iş arıyor. Peki soru: Sarayda oturanların işsizlik sorunu var mı Allah aşkına? Sarayda oturanların, onların çocuklarının, onların torunlarının işsizlik sorunu var mı? Bir kişiyi düşünün ismini vermek istemiyorum bir kişi, “Bütün seçimlerde diyor Tayyip’e oy verdim, işsiz kaldım, çocuklarım var besleyemiyorum, faks çektim, mektup yazdım, işsizim sana oy verdim diye, dönüp bakmadılar, sormadılar.” Peki ne oldu? “Geldim kendimi TBMM’nin duvarının dibinde yaktım” diyor. Evet, duvarın dibinde yaktı bu işsiz kardeşimiz. Karadenizli bir kardeşimiz. Geldi, duvarın dibinde kendisini yaktı, niçin? Benim işsizliğimi öğrensinler diye. İşsizliğin ne kadar acı olduğunu öğrensinler diye. Aynı şekilde Kayseri’de oldu. Sadece Şanlıurfa’da 1000 kişilik geçici işçi alınacak, başvuranların sayısı 40.000, 40.000 kişi başvuruyor ve stadyumda toplanıyorlar, orada kura çekilerek 6 ay süreyle çalışacak işçi arıyorlar, temizlik işi yapacak. Bütün bunlara baktığımız zaman, hepimizin oturup düşünmesi lazım. Özellikle de AK Parti’ye geçmişte oy veren kardeşlerimin oturup düşünmesi lazım, yeter demesi lazım. Ben seni 17 yıl omuzumda taşıdım demesi lazım. 17 yıl ne istediysen sana verdim demesi lazım. 17 yılın sonunda sen beni getirdin soğan kuyruğuna mahkum ettin, kusura bakma bu seçimde sana oy vermeyeceğim demesi lazım.
Başka bir konuya geliyorum, dedim ya her şeyi sattılar. Sümerbankları, Etibankları, kağıt fabrikalarını, Fiskobirlik’i… Fındıkta dünyada 1 numarayız, başkalarının oyuncağı haline getirdiler Türkiye’yi. Bütün bunları düşünün ve şu kararı sandığa giderken verin, ben bu ülkede bütün baskılara rağmen, demokrasiyi güçlendireceğim. Oyumu eğer İYİ Partili bir belediye başkanı varsa, İYİ Parti’ye, CHP’li bir belediye başkanı varsa CHP’li belediyeye, Saadet Partili varsa, Saadet Partili belediye başkanına vereceğim deyin. Ve hep birlikte yapın bunu. Neden? Bütün dünyaya şu mesajı vermek zorundayız. Bütün baskılara rağmen, bütün medya baskısına rağmen, medyanın bütün çarpıtmalarına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde halk demokrasiye sahip çıktı diyecek, bu mesajı vereceğiz. Bu bizim için çok önemlidir. Türkiye için de çok önemlidir, bunu yapacağız.
Ülkücü kardeşlerime seslenmek isterim, kendisini milliyetçi olarak tanımlayan kardeşlerime seslenmek isterim, bizim 6 okumuzdan birisi milliyetçiliktir. Milliyetçilik vatanseverliktir, milliyetçilik bir arada yaşamaktır, milliyetçilik 82 milyonu kucaklamaktır, milliyetçilik bu ülkenin taşına toprağına zarar gelmesin diye canını feda etmek demektir. Milliyetçilik, Süleyman Şah Türbesini kendi topraklarından kaçıran siyasilere karşı dik ve onurlu durmaktır. Milliyetçilik silah fabrikalarını yabancı bir orduya satanlara karşı dik ve onurlu durmaktır. Benim silah fabrikalarını başka bir orduya, yabancı bir orduya satamazsın demektir milliyetçilik. Ben bunu söylüyorum, sizin komşunuz Sakarya’da, Tank Palet Fabrikası, satıldı. 25 yıllığına. Kime satıldı? Yüzde 49.9’u Katar ordusuna satıldı.
Ben bunu söylediğimde “Efendim özelleştirme yok, Kılıçdaroğlu yalan söylüyor” diyor. Kim yalan söylüyor size göstereyim. Bu bir Resmi Gazete. Resmi Gazete’nin 52. Sayfası. Tarih 20 Aralık 2018. Resmi Gazete’nin sayısı 30631, üstünde ne yazıyor? Cumhurbaşkanı’nın kararları. Karar sayısı 481. Altında imza, Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı. Bu kararda ne var? Tank Palet Fabrikasının 25 yıllığına özelleştirilmesi var. Tarih de veriyor. Niye özelleştirme yapıyorlar? Bunu sordum, silah fabrikası bir devletin namusudur, bir devletin onurudur. Eğer benim silah fabrikamı yabancı bir ülkeye satıyorsan, yabancı bir ülkenin ordusuna satıyorsan, ülkenin namusunu, haysiyetini ve onurunu satıyorsun demektir.
O nedenle milliyetçi arkadaşlarıma sesleniyorum, ülkücü arkadaşlarıma sesleniyorum, sizlere güveniyorum, sizlere inanıyorum. Ülkücülüğün de, milliyetçiliğin de ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Ama tank fabrikasını götürüp yabancı bir orduya peşkeş çekene sesini çıkarmayıp, onun sözcülüğünü yapana asla ve asla izin vermemeniz gerekir.
Sordum, niye bunu yaptın diye? Cevap veriyor, miting meydanında cevap veriyor. Diyor ki kamu imkanlarıyla gerçekleştiremediğimiz için, yani devletin imkanları sınırlı olduğu için, 50 milyon dolar gerekiyordu, 50 milyon doları bulamadık, o nedenle Katar ordusuna verdik. Hayatımda bir devleti bu kadar acımasızca pazarlayan bir başka siyasetçi görmedim.
50 milyon dolar. Dün söyledim Ankara’da, sen o sözleşmeyi iptal et, vallahi de billahi de tillahi de 50 milyon doları ben sana bulacağım kardeşim. 50 milyon dolar nedir? Sen kalktın Suriyelilere 35 milyar dolar verdin. Suriyeliye 35 milyar dolar veriyorsun, efendim silah fabrikasını verdik, 50 milyon dolar para bulamadık, o nedenle yaptık.
Gelirken, Ankara’dan kalkarken Erdoğan’ın uçakları vardı, 4 uçağın fotoğrafları vardı. En küçük uçağın fiyatı 150 milyon dolar. 9 tane mi 10 tane mi ne uçağın var kardeşim. En küçük uçağı sat, ne olacak? 1 uçak yeter, 2 uçak yeter, 3 uçak yeter, 4 uçak yeter, 5 uçak yeter, yeter ya! Devletin fabrikasını niye sattın? Neden satıyorsun? Hangi gerekçeyle satıyorsun? Satarsın bir uçağı, hiç kimseye yük olmuyorsan, devletin uçağı, satarsın 150 milyon dolara, 50 milyon doları verirsin, yenilensin fabrika eğer yenileniyorsa. Ama bu doğru değil. Söylediği doğru değil. Niye doğru değil? Şunun için doğru değil değerli arkadaşlarım, fabrika ihale edilmedi, kaça verdiler Katar’a belli değil, kimse bilmiyor. Ne zaman ihale yaptılar kimse bilmiyor. Kaç liraya ihale yaptılar kimse bilmiyor. Fabrikanın değeri nedir, bir değerlendirme komisyonu kuruldu mu? Kurulmadı. Fabrikanın değeri nedir biliyor musunuz? Bugün aynı fabrikayı kurmaya kalksanız 20 milyar dolar. Fırtına obüslerini yapan bir fabrika bu, aynı konuda dünyadaki üretim yapan dünyadaki 5 fabrikadan birisi. Sakarya’da ki Tank Palet Fabrikası, aynı alanda üretim yapan dünyadaki 5 fabrikadan birisi. Niye sattı? Katar Emiri’nden uçak aldı. Bir uçağa Türkiye’nin onuru satılır mı? Bir uçağa Türkiye’nin gururu satılır mı? Bir uçağa Türkiye’nin haysiyeti satılır mı? Daha garibini söyleyeyim. Katar ordusuna verdiler. Şimdi orada bizim subaylarımız çalışıyor, erlerimiz çalışıyor, mühendislerimiz çalışıyor. Peki kimin emrinde çalışacak bunlar? Katar ordusunun. Düşünmek lazım, arkadaş sende haysiyet yok mu, sende onur yok mu, sende gurur yok mu, sen nasıl bunu yapıyorsun? Daha garibini söyleyeyim, Katar ordusu gelecek orada, bizim fabrikada, bizim subayların çalıştığı fabrikada tank üretecek, bize satacak. Akıl var mantık var, niye yapıyor, niye satıyor bize? Fabrika bizim, biz zaten yapıyoruz, zaten üretiyoruz, neden oluyor bunlar? Ülkücü kardeşlerim, milliyetçi kardeşlerim, Ak Partiye oy veren değerli kardeşlerim, vatan sevgisi olan kardeşlerim, bu gidişe dur demek zorundayız. Beraber dur demek zorundayız. Bir demokrasi destanı yazmak zorundayız. Beraber demokrasi destanını yazmak zorundayız. Kötü gidişe dur demek zorundayız. Mutfakta ateş var.
Biz bunları dillendiriyoruz ama onlar başka şeylerin peşindeler. Kandırıyorlar, gönderiyorlar bir muhabiri bir yere, gündemi değiştirmek için, işte “Kılıçdaroğlu’nun da idamı gerekiyor…” Sakın bunlara takılmayın. Onların tek amacı mutfaktaki yangını kimse görmesin, bunlara takılmayın. Onların feriştahı bile gelse biz diz çökmeyiz, hiç endişe etmeyin siz.
Beraber, birlikte ne olacağız? İyi olacağız. Ne olacak? Mutfaklar iyi olacak. Ne olacak? Yönetimler iyi olacak. Ne olacak? Martın sonunda bahar gelecek. Baharda hep beraber huzurlu bir Türkiye için, güzel bir Türkiye için, her evde huzurun, her evde bereketin olduğu bir Türkiye için, caddelerinde, fabrikalarında, parklarında dolaşan insanların olduğu güler yüzlü bir Türkiye için, beraber mücadele edeceğiz, dostlukla mücadele edeceğiz. EYT’liler biliyorum, sizin sorunlarınızı biliyorum, çözme konusunda Sayın Genel Başkan da burada, Sayın Akşener, birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kanun teklifi verdik, MHP’nin ve AK Parti’nin oylarıyla reddedildi. Ama biz bunun arkasında duruyoruz. Biz mücadelemizi sürdüreceğiz. O zat size “türedi” dedi. Söyledim, bir tek oyunuz giderse iki elim yakanızda olacak, bir tek oyunuz giderse.
Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.