Kınayı Getir Aney'in öyküsü

Bir ova ki hırçın dağlara inat, uçsuz bucaksız, göz alabildiğine uzanır gider ta doğudan batıya doğru. Bu geniş ve uzun çimenli ovayı Murat Suyu baştan başa bir kalem gibi çizer geçer. Muş Ovası, güzellerin kol kola girip gezindiği, lale nergis bezeli, dağların orta yerinde adeta bir sultan hasbahçesi gibi uzayıp giden ova. Muş Ovası, Keremler'in, Aslılar'ın uğrak yeri olmuş; ümitsiz bir sevda uğrunda yüreği korlanmış âşıkları sinesine sarmış yüzyıllar boyunca... Muş Ovası, daha adı bilinmedik nice sevdalara bağrını açmış, nice aşk hikâyelerine şahitlik etmiş efsaneler diyarı gibidir sanki. Muş Ovası'nda dünyanın en güzel laleleri yetişirmiş. Yörenin genç kızları da, bahar ayları gelince kırlara çıkarlarmış ve bu lalelerden başlarına taçlar yapıp takarlarmış. Fakat bu taç yapmalar, saçlara laleler takınmalar öyle sıradan değilmiş hani. Her bir çeşit taç yapışın ve saçlara her çeşit lale takışın, ayrı ayrı anlamları varmış. Çünkü Muş'un kara gözlü, ceylan bakışlı güzelleri, sevgilerini, sevinçlerini ve aşka dair duygularını bu lalelerle anlatırlarmış. "Benim gönlüm sende var ya da yok; veya ben başkasına vergiliyim" diye düşüncelerini dile getirmede bu laleler çok yardımcı olurmuş...

Yaz gelende Muş Ovası'nın güzelliğini tarif etmek adeta imkânsızdır derler. Ovayı çayır çimen, gül sümbül, lale nergis bürüyünce tüm yörenin güzel kızları bahçelere bağlara, tarlalara, dağlara yürürmüş. İşte o zamanlar etrafta kuş cıvıltıları, bir yanda ekin hışırtıları ve bütün bu güzellikleri süsleyen bir de kızların manilerinden başka bir şey duyulmazmış Muş diyarında. Bu muhteşem güzelliğe bir de iğde kokuları, gül ve çiçek kokuları karıştı mı, Muş Ovası'nda doyumsuz bir güzellik yaşanırmış. Hatun kızların mânili türküleri, kuşların cıvıltılarıyla sanki karşılıklı atışırlarmış... Öbek öbek kuşlar uçarmış güzeller sürüsünün üstünden... Akşam olanda eve dönerken kollarına taktıkları sepetleri bin bir çeşit çiçeklerle doldururmuş güzel Muş kızları. Böylesine güzel bir coğrafyada, böylesine narin ve ince ruhlu büyüyen Muş kızlarının düğünleri de duygu yüklü olurmuş... Bu yörelerde adet haline gelmiş. Gelin olacak genç kızlar düğününe bir gün kala analarının dizinin dibinden ayrılmazlarmış. Çünkü bu ceylan bakışlı, keklik sekişli kızlar, bütün bu güzel vasıfları analarından alırlarmış. Analar da o gün kızlarını bağırlarına daha çok basmak isterlermiş. Analar o gün kızlarına bildiklerinin, duyduklarının, öğrendiklerinin kısacası tecrübelerinin hepsini bıkmadan, usanmadan bir bir anlatırlarmış. Kızlar da o gün analarını can kulağıyla dinlerlermiş. Gelinlik kız, yatarmış anasının dizine ve bir huşu içinde anasının tatlı tatlı anlattıklarını dinlermiş. Gelin olacak kız için o gün artık baba ocağındaki, ana kucağındaki son gün olduğu için kızlar bu günü özellikle analarının yanında geçirmek isterlermiş. Çünkü gelinlik kız o günden sonra yeni bir hayata başlayacaktır. Bu gün onun için hayat yolunda bir dönüm noktası özelliği taşımaktadır. Kızcağız, o akşam anasının kendisine hiçbir karşılık beklemeden sunduğu bebeklik ninnilerinin, tatlı öğütlerinin, o sımsıcak ilgisinin çocukça tadını son kez doyasıya tatmak istermiş. Bu esnada ana, kınalı kuzusunu nasıl büyüttüğünü, onu ne çok sevdiğini, onun ne kadar güzel, şirin, nazlı, töreli bir kız olduğunu dile getiren maniler okur, türküler söylermiş... Kızlar da analarının yanık türkülerine bir o kadar içli türkülerle karşılık verirlermiş. Bu yörede analı kızlı türküleşmek adettenmiş. İşte Muş yöresinde gelinlik kızlar, düğünden bir gün önce analarına son dileklerini türkülerle dile getirirlermiş.

Düğün başlangıcından sonuna dek çok çeşitli türküler söylenir. Bu türkülerin en yanık olanları, insanı en çok etkileyenleri, dinleyen herkesi ağlatanları ise özellikle de gelin giden kıza tam kına yakılırken söylenen türkülerdir. Muş yöresinde de bu türden çok güzel türküler söylenirmiş ama özellikle eline kına yakılan kızın, baba ocağında çilekeş anasıyla son kez birlikte sarılıp söyleşmek ve yatmak isteğini dile getiren bu türkü, dillere destan olmuş; her düğünde söylenir hale gelmiş. Her Muş düğünü, bilhassa bu türküyle ayrı bir güzellik kazanır olmuş. Türkülerin içli sesli icracısı, ünlü sanatçı İzzet Altınmeşe’nin tüm Türkiye’ye tanıttığı “Kınayı Getir Aney” türküsü, her Muş düğününün vazgeçilmez türküsüdür.

Kaynak: Güven, Merdan (2005). "Türkiye Sahasındaki Hikâyeli Türküler Üzerine Bir Araştırma (Doktora Tezi)" (PDF). Erzurum. 14 Kasım 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
Telif durumu:

Bu maddede yer alan eser anonimdir
Anonim eser, sahibinin kim olduğu bilinmeyen/tespit edilemeyen eserdir. Telif hakkı koruması, genellikle eserin sahibinin bilindiği durumlarda geçerli olur. Bu nedenle sahibi bilinmeyen, anonim eserler telif hakkıyla korunmaz, yani kamu malıdır. Yine de, aksi durumun öngörüldüğü hâllerde bu durumun sayfada belirtilmesi ve ilgili telif şablonunun konulması gereklidir. Aksi takdirde Vikikaynak telif hakkı politikasının ihlali söz konusu olabilir ve sayfa silinebilir.